Tumgik
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
Melekler daima duacınız olsun…
Yüreğiniz ferah, ilhamınız bol olsun…
Sevgili Peygamberimiz, şefaatçiniz olsun.
Allahümme salli ve alâ seyyidinâ Muhammed ve alâ âli seyyidinâ Muhammed . . .
🌹🌹🌹🌹Hayırlı Cumalar.🌹🌹🌹🌹
24 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
Taksi Şoförü ve Dul Kadın...!!!
Yaşanmış Bir Öykü
Bir kadın İran - Irak Savaşında
kaybettiği kocasının , biriktirmiş olduğu imkanları da çoktan tüketmiş, bir gün aç, bir gün tok yaşar hale gelmişlerdi. Kendi neyse de geride kalan üç çocuk yokluk bilmiyor, acıkınca feryadı basıyorlardı.
Kerkük'ün sokaklarında ise sefalet kol geziyordu. Kim kime yardım edecek, destek olacaktı?..
İşsizlik yaygındı. Çevresi de perişandı. Bir yanı yıkılmaya yüz tutmuş evceğizinin camından yola doğru ümitsizce bakarken bir taksinin kapının önünde durduğunu, içinden de bir yolcunun indiğini gördü. Demek ki taksi şoföründe az çok para olacaktı. Çünkü müşteri indirmişti. Bütün cesaretini ve ümidini toplayarak evden çıkıp yola koştu. Yaklaşıp direksiyon başında arabasını hareket ettirmek üzere olan şoföre seslendi:
– Sakın beni dilenci falan zannetmeyin. Üç çocuğumla üç gündür aç beklemekteyim. Bu gidişle namusumun lekelenmesinden korkmaya başladım. Allah rızası için yardımda bulunun. Ben açlıktan ölmeye razıyım. Fakat çocuklarımın çığlıklarına tahammül edemiyorum...
Beklenmedik bir anda gelen bu Allah rızası için yardım talebi zaten kıt kanaat geçinen şoförü şaşırtmıştı. Düşünmeye başladı,
Cebinde bir miktar parası vardı var olmasına. Ancak bu parayı aylardır biriktiriyordu. Çünkü taksisinin dört lastiği de eskimişti. Onları değiştirmek için çırpınıyordu. Zaten akşamları eve gelince hanım da devamlı ikaz etmekten geri kalmıyordu:
- Ne zaman değiştireceksin bu lastikleri? Birazcık geç kalsan aklıma kötü şeyler geliyor. Acaba bir kaza mı yaptı kabak lastiklerle? diye korku içinde bekliyorum. O an için nefsi ve şeytanı birlik olup vesvese vermeye başladılar:
- Sen zaten zor geçinen kimsesin. Yardım edecek durumda değilsin. Bas gaza, git yoluna. Fakat imanı ve vicdanı da sesleniyorlardı:
- Para dediğin şey böyle gün için lazım olur. Belli olmaz. Allah'ın rızasının nerede olduğu. Biriktirdiğin parayı bu muhtaç hanıma vermelisin. Tam yeridir!
Nihayet nefsini ve şeytanını yenmiş, cebindeki parayı tümüyle uzatarak:
- Al bacım, sen namusunla yaşa. Bu para bir müddet idare eder. Sonrasına da Allah başka sebepler yaratır demiş, minnet etmemek için de hemen gaza basıp oradan uzaklaşırken, kadının:
- Sen benim ihtiyacımı karşıladın, Allah da senin ihti­yacını karşılasın., duasını duymuş, gün boyunca kulaklarında çınlayan bu duaya hep (amin) deyip durmuştu. Akşam eve gelince beklediği soruya yine muhatap oldu:
- Hâlâ değiştirmemişsin arabanın lastiklerini? Adam, hiçbir şey hissettirmeden:
- Bir lastikçiyle anlaştım. Yeni lastikler gelince hemen değiştirecek., diyerek geçiştirdi.
Bu geçiştirme işi birkaç gün devam ettiği için bir akşam yine eve gelirken iyice sıkılmış, bu defa ne diyeceğim diye düşünürken hiç beklenmedik bir durumla karşılaşmıştı.
Hanım bu defa kendisine adres yazılı bir kağıt uzatmış, sonra da şöyle demişti:
- Bugün lastikçi geldi, şu adresi verdi. Yarın bana gelsin lastiklerini değiştireceğim, deyip gitti. Al bu adresi, dedi.
Belli etmemişse de bunun izahını yapamamıştı. Çünkü böyle bir lastikçi ile konuşmamıştı. Merakla sabahı bekledi.
ilk işi kağıttaki adrese gitmek oldu. Garipliğe bakın ki tamirciyi hayatında hiç görmemiş, buraya hiç gelmemişti. Elindeki kağıdı uzatınca bir şaşkınlık iki tarafta da yaşandı. Adam:
- Sen o musun, deyip boynuna sarıldı, başladı hıçkıra hıçkıra ağlamaya. Sonra da şöyle devam etti:
- Tam üç gündür Resûlullah Aleyhisselam rüyama giriyor ve bana,
" şu adresteki şoförün lastiklerini değiştir ,
ücret olarak da benim şefaatime nail ol" buyuruyor. Allah için söyle. Sen ne türlü bir İyilik ettin, nasıl bir hayır dua aldın ki, Resûlullah Aleyhisselam üç gündür beni İkaz ediyor, senin lastiğini değiştirmem için beni vazifelendiriyor ?
20 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
USLUBUN GÜZELLİĞİ ..!! Adamın biri mahalle bakkalına girer ve elma ile muzun fiyatını sorar.
Bakkal der ki: – Muz sekiz lira, elma da altı lira... Tam o sırada bakkalın tanıdığı aynı mahalleden bir bayan içeri girer, o da elma ve muzun fiyatını sorar.
Bakkal der ki:
– Muz üç lira, elma da iki lira... Kadın, "Elhamdülillah” der ve birer kilo meyve alır... Bakkalın yaptığını şaşkınlık içinde izleyen adam öfkelenir ve bakkalla tartışıp kavga etmek ister.
Ancak bakkal göz işaretiyle az sabretmesini ve kadın gidinceye kadar beklemesini söyler... Bakkal meyveleri kadına verir ve kadın sevinç içinde der ki:
– *ALLAH’a şükürler olsun* ki çocuklarım meyve yiyecekler.
Ardından da çıkıp evinin yolunu tutar... Her ikisi kadının ALLAH'a nasıl şükrettiğini gördüler... Sonra bakkal, müşteriye döner ve şöyle der: – ALLAH'a andolsun ki, ben seni aldatmadım ve meyvelerin gerçek fiyatını söyledim sana.
Ancak bu kadının dört yetim çocuğu var, kimseden de yardım almıyor, geçimini az geliriyle sağlamaya çalışıyor. Ne zaman kendisine, "Bakkaldan istediğin ne varsa bedava alabilirsin." dediğimde rahatsız oluyor. İşte ben de ona yardımcı olmak ve az da olsa sevap işlemek için ucuz fiyatlar veriyorum. Ben ALLAH ile bir muameleye girişmişim ve O'nun rızasını kazanmak istiyorum... Gördüğün bu kadın haftada bir gün buraya gelir ve ALLAH'a andolsun ki, benden gelip bir şeyler aldığı her seferinde ben o gün daha çok kâr ediyorum ve nasıl olduğunu, paraların bana nereden geldiğini de bir türlü bilemiyorum; o günkü kazancımdan bereket yağıyor yemin ederim... Bakkalın dediklerini duyan müşteri gözyaşlarını tutamadı, bakkala sarılıp yaptığı bu güzel işten dolayı alnını öptü... *Sonuç:*
_ALLAH’a nasıl borç verirsen aynısıyla, hatta kat kat fazlasıyla verdiğini geri alırsın, hem bu dünyada hem öbür dünyada._
_Ama yine de sen geri almak için verme; sırf ALLAH rızası için ver._ 🌷
29 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
20 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
KÜÇÜK KIZ VE FIRINCI
Pide ve lahmacun fırınım var. Öğlen oldu mu yüzlerce kişi kapıda sıradalar. Neyse sırası gelen sipariş veriyor, ben alıyorum ücretleri kasada. Şimdi sıra küçük bir kız çocuğunda. Bir avuç bozuk para bıraktı masaya.
_ Bir tane cantık abi dedi. Kıymalı olsun diye de ekledi.
Ama 25 kuruş yok içinde. Hepsi 5-10 kuruş, bilmem ki nereden bulmuş. Hem güldüm, hem saydım. «Aslında parasız vereceğim önemli değil ama o da üzülmesin diye böyle yaptım.» Ama nerdeeee, yok ki yarım pide parası bile.
Çok mu acıktın, geç bakalım deyip içeriye aldım.
«_Abi ben yemeyeceğim, bunu anneme götüreceğim » dedi.
Yüzümdeki gülümseme o an da gitti dedim
_kızım annen mi istedi ki?
Hasta olmuş annesi, bu da çıkmış, açtır annem demiş. Bize gelmiş.
İçerisi müşteri dolu. Ama içimde nasıl bir duygu oldu. Nedense paket yapıp çıktık kapıdan ikimiz. Doğruca onun evine varmak bir an önce isteğimiz
_. Baban var mı dedim. Yok deyince bizim temizlikçi ablalardan birini aldım yanıma.
Arabaya binelim mi dedim, yakın evimiz abi dedi. Ne yakını. Taaa kent meydanının arkası. Dönüşte taksi çevirdim valla.
İçimden de diyorum ‘’Oğlum, düştün bir çocuğun peşine, bakalım nereye? Dilenci midir, üç kağıt mı yaptı. Dükkanı da bıraktırdı’’.
Vardık evine. Bir zemin kat altında bir yere. Müsaade istedi bizim abla . Bende vardım yanına.
Bir anne gördük yatak da. Ama kadın gözlerini açamamakta. Korktu bizi görünce. Kalkmak istedi, ama sanki ölüm hali var idi.
Hastane de imiş. Dün gece eve gelmiş. Kanser tedavisi gördüğünden halsiz kalmış. Aldığı maaş ile bu eve sığınmış.
Kocası diğer iki çocuğu alıp boşanmış. Bu ablaya da küçük kız kalmış. Pide getirdik iyide. Kadının yiyecek hali nerde?
Yanımdaki bizim abla yapayım dedi bir tencere çorba. Ama ne un var ne de yağ mutfakta. Bari bir buzdolabı olsa. Doktor arkadaşımı aradım. Uğradı sağolsun. Alışveriş falan yaptık.
Buzdolabını da aldık. Biraz da para bıraktık. Aaaa dükkan vardı, vallahi hiç aklıma takılmadı. Dönünce baktım ki ne hamur kalmış, ne kıyma. Satılmış vallahi de billahi de ne varsa.
Sayıyorum kasayı, sanki biri gelmiş para atmış fazlaca.
Okurdum, duyardım ama inanmazdım. O günden beri ben ablayı bırakmadım. Sizlere yemin ediyorum halâ akşam oldu mu fazla fazla sayıyorum.
7 gündür böyle, size anlattım ama korkuyorum da gidecek bereket diye. Ama tüm mesele, bir pideyi al git demekte değilmiş. Üşenmeyip ayağa kalkıp bir muhtacın evine gitmekmiş.
Kapıya geleni kim yolladı şimdi anladım. Dün gece sabaha kadar vefat eden babamın seccadesinin üstünde ‘’Allah’ım daha çok ihtiyaç sahibi yolla’’ diye yalvardım…
14 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
18 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
"An gelir,
tenhânın tenhâsına sığarsın.
"An gelir,
dünyâlar sana dar gelir.
Ve bir de,
Rabbin o güzel yüreğine seslenir,
Uzak sandığın her yer yakınına geliverir...."❤
#HayırlıAkşamlar
#HayırlıCumalar
16 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
Hepinizi bekliyorum arkadaşlar
7 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Hepinizi bekliyorum arkadaşlar
Tumblr media
7 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
30 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
20 notes · View notes
kayip-yillar · 4 years
Text
Tumblr media
20 notes · View notes
kayip-yillar · 5 years
Text
Tumblr media
Hiç birşey için üzülmeyin!..
Hiçbir dünya derdini kafanıza takmayın!..
Mezar taşında adınızın yazması bile nasip meselesi…
19 notes · View notes
kayip-yillar · 5 years
Text
Tumblr media
Off Yeter artık anne ya Yine mi yatağı ıslattın. Yeminle vereceğim seni sonunda huzur evine. Sen de kurtulacaksın, ben de diye söylendi kadın.
Annesi uzun zamandır yatalaktı ve konuşamıyordu. Kızının sözleri üzerine kalp atışları hızlandı. Elleri terledi. Dudaklarını kımıldattı. Güzel kızım özür dilerim. İnan bilerek yapmadım. Vallahi farkında bile değilim. Çok özür dilerim diyecekti, diyemedi... Yatağın ucunda duran ve öfkeyle kendisine bakan kızıyla göz göze geldi. İki damla yaş daha fazla kirpiklere tutanamayıp, önce yanaklara, sonra da göğsüne damladı.
Hah Şimdi de ağla.Yahu asıl ağlaması gereken benim anne ben. Senin yüzünden Hayri'yle ayrılma noktasına geldik. Adam da haklı. Evinde bile rahat edemiyor. Sen ne güzel ağlıyorsun da söylesene ben kime ağlayayım. Aylardır sana bakıyorum, altını temizliyorum, Bıktım yeminle bıktım...
Araya kızgın bir demir gibi sessizlik girdi. Kadın söylene söylene yatak çarşaflarını değiştirdi. Annesi kızını daha fazla kızdırmamak için gözlerini kapattı. Biliyordu çocukcaydı ama sanki gözlerini kapatınca orada yokmuş gibi oluyordu..
Son zamanlarda bulmuştu bu oyunu. Ne zaman evdekiler ona söylense, sitem etse, çemkirse, kötü davransa, o hemen gözlerini kapatıyordu.
Kadın hışımla yerdeki ıslak çarşafı alıp odadan çıktı. Annesi yine yalnızlığıyla başbaşa kalmıştı. Derin bir nefes aldı. Aldığı nefes göğsüne saplandı.Başını usulca pencereye doğru çevirdi. Pencerenin önünde duran ve ha kurudu ha kuruyacak bir tek kırmızı güle baktı. Bu odada yattığı zamanda, gül ona arkadaşlık etmişti. Sırlarını onunla paylaşmıştı. Ama gül de bakımsızlıktan önce yapraklarını dökmeye başlamış, sonra da boynunu eğerek dalından kopmuştu.
Gidiyoruz galiba ikimizde. dedi. Vakit geldi değil mi?
Gül cevap vermedi. Kadın da onu zorlamadı. Sen de haklısın. Öleceğimizi bilmek kolay değil ama inan böyle ben burada yatağın ucunda, sen orada daın ucunda yaşamakla öüm arasında sallanıyoruz ya, inan bu da hiç kolay değil. Düşünsene ne ölebiLiyoruz, ne yaşayabiliyoruz. Fazlayız dünyaya. Yük oluyoruz sevdiklerimize. En iyisi gitmek biran önce. Ah! Bak ne diyeceğim sana. Hani biz insanlar hapşırıyoruz ya. İşte mesela biz türkLer hapşırsak hemen çok yaşa derler. Ama almanlar hapşırsa, orada da iyi yaşa derler. Bence en doğrusunu onlar söyLüyorlar. Mesee çok yaşamak değilmiş, iyi yaşamakmış. Baksana halimize, çok yaşadık da ne oldu. Azar, hakaret, kötü bakışlar..
Gül biraz daha koptu dalından.
Kadının kalbi sıkıştı..
Karanlık çöktü kente.
Sokak lambaları yandı..
Oturma odasından kahkaha sesleri geliyordu. Çocukların yine misafirleri vardı demek. Ne güzeL eğleniyorlar diye iç geçirdi anne. Gülümsedi. Kuzum benim, gül elbette, ben seni çok üzüyorum, yoruyorum, haklısın. Kurban olurum sana
Gül dalından kopup pervazın üstüne yuvarlandı.
Kadının kalbi durdu.
Karanlık çöktü odaya.
Kadın elinde çorba tabağıyla odaya girdi. Yüzü asıktı. Biraz önce dışarda kahkahalar atan kadın gitmiş yerine suratsız sinirli biri gelmişti. Kadın tabağı yatağın yanındaki sehpanın üstüne koydu. Annesine bakmadan, yorganı kaldırıp, yine yatağı ıslatıp ısLatmadğına baktı. Ve İnanmıyorum sana anne ya! daha biraz önce değiştirdim senin altını. Sen inadıma yapıyorsun değil mi bunu? Demin içerde birazcık güldüğümü duydun, sırf ben üzüeyim diye yine yatağı ıslattın de mi.
Ah anne ah!
Başını kaldırdı. Annesinin gözLeri kapalıydı. Eli annesinin bacağına değdi. Annesi soğuktu. Hem de buz gibi. Kadın irkildi ve korkuyla geri çekildi. Anne diyebildi sadece. Gerisini getiremedi.
Saksı dünyada kaldı.
Yatak da dünyada kaldı.
Diğer eşyalar gibi, toprak gibi, hava, su, ateş gibi, her şey dünyada kaldı.
Giden gül oldu, giden anne odu.
Sonra kadın çok ağladı. Dayanamadı, ara sıra gidip annesinin mezar taşına sarıldı. Mezar taşı soğuktu, hatta buz gibiydi.
Mezar taşları yaşayan anneler gibi sıcak olmuyor.
Yaşarken sevdiklerine sarılmayanlar, onlar öldükten sonra mezar taşlarına sarılıyorlar. Geç oluyor.
Kadın da yaşlanacak bir gün. O da çocuklarına muhtaç kalacak belki. Belki onu da bir odaya yatıracaklar ve oda da bir gül olacak.
Sonra gül dalından kopacak, kadın ölecek. Ve onun kızı da onun mezar taşına sarılıp ağlayacak.
Bu hikaye hep böyle devam edecek.
Saksı bu dünyada kalacak..
Yatak bu dünyada kalacak..
İlk ölen, erken ölen hep insan olacak..
Yüreğini hatırla insanoğlu. Senin bir yüreğin var, hatırla!
15 notes · View notes
kayip-yillar · 5 years
Text
Tumblr media
Zengin bir adam günün birinde fakir bir adama içi çöp dolu bir sepet uzatır.
Fakir adam sepeti gülümseyerek alır ve oradan uzaklaşır.
Sonra sepeti boşaltıp temizler ve içini rengarenk çiçeklerle doldurur ve zengin adamın yanına giderek kendine uzatır zengin adam şaşırır ve sorar;
"Ama ben sana bir sepet çöp verdim sen niye bana çiçeklerle dolu bir sepet veriyorsun."
Fakir adam şöyle der;
"Çünkü her insan kalbindekini hediye eder."
22 notes · View notes
kayip-yillar · 5 years
Text
Tumblr media
Öğle namazını kılmak için camiye girdim. Bir amca vardı en önde,tam ortada. Oturarak kılıyordu. Namaz kılıyordu ve namazı bitmek bilmiyordu. Benim namazım bitti,duam bitti,dinlenmem bitti,camiden çıkmak için artık müsaittim ama çıkamıyordum,çıkmak istemiyordum. İki saat geçti. Amca hala namaz kılıyordu. İkindi okunacaktı. Sonra bir ara durdu. Dua ediyordu. Aha dedim,fırsat koş yetiş. Duasını bitirmesini bekledim. Onu beklediğimi anlamış olmalı,duasını bitirdi,döndü bana ,gülümsedi. “Allah'ın selamı senin üzerine olsun. Ne oldu güzel oğlum?” dedi. “Affedin,sizi seyrediyordum da,namazınız bir hayli uzundu. Okuduğum siyer kitaplarındaki gibi… ” dedim. “Hayır hayır,o güzel şahsiyetlerle beni bir tutma” diyerek böldü lafımı; “Ben sabah namazını kaçırmış gafil biriyim. Aldandım. Uyku beni kandırdı” dedi, “Nasıl telafi edeceğimi bilmiyorum.” Gözünden tek bir damla usulca aktı,süzüldü yanaklarından… Kucakladım amcayı. Dua etti bana,ben de ona dua ettim. Çıktım camiden. Ben camiden çıkarken,o tekrar namaza durdu. Oturarak kılacak kadar yaşlı olan bedeni,uykunun esiri oldu diye durmaksızın namaz kılıyordu. Gerçekti bu. Umuttu. Sabah namazını kılmamak müslümanları üzmüyor artık,namaz kılmamak müslümanları utandırmıyor. Amcanın ayrılırken bana söylediği,doğrusu sessizce fısıldadığı sözler aklımdan silinmeyecekti: “Sabahın nuruna mazhar ol güzel oğlum. Sabah namazı,tıpkı gün doğumu gibi; güneşin geceyi bölmesi,aydınlatması gibi, müslümanın nurudur. Gün boyu karşılaşacağın tüm çamurlardan ,çukurlardan tertemiz,pür-i pak çıkmak istiyorsan,sabah namazını sakın ola ihmal etme… ”
Duâ eder duâ bekleriz selam ile........
14 notes · View notes
kayip-yillar · 5 years
Text
Tumblr media
Öğle namazını kılmak için camiye girdim. Bir amca vardı en önde,tam ortada. Oturarak kılıyordu. Namaz kılıyordu ve namazı bitmek bilmiyordu. Benim namazım bitti,duam bitti,dinlenmem bitti,camiden çıkmak için artık müsaittim ama çıkamıyordum,çıkmak istemiyordum. İki saat geçti. Amca hala namaz kılıyordu. İkindi okunacaktı. Sonra bir ara durdu. Dua ediyordu. Aha dedim,fırsat koş yetiş. Duasını bitirmesini bekledim. Onu beklediğimi anlamış olmalı,duasını bitirdi,döndü bana ,gülümsedi. “Allah'ın selamı senin üzerine olsun. Ne oldu güzel oğlum?” dedi. “Affedin,sizi seyrediyordum da,namazınız bir hayli uzundu. Okuduğum siyer kitaplarındaki gibi… ” dedim. “Hayır hayır,o güzel şahsiyetlerle beni bir tutma” diyerek böldü lafımı; “Ben sabah namazını kaçırmış gafil biriyim. Aldandım. Uyku beni kandırdı” dedi, “Nasıl telafi edeceğimi bilmiyorum.” Gözünden tek bir damla usulca aktı,süzüldü yanaklarından… Kucakladım amcayı. Dua etti bana,ben de ona dua ettim. Çıktım camiden. Ben camiden çıkarken,o tekrar namaza durdu. Oturarak kılacak kadar yaşlı olan bedeni,uykunun esiri oldu diye durmaksızın namaz kılıyordu. Gerçekti bu. Umuttu. Sabah namazını kılmamak müslümanları üzmüyor artık,namaz kılmamak müslümanları utandırmıyor. Amcanın ayrılırken bana söylediği,doğrusu sessizce fısıldadığı sözler aklımdan silinmeyecekti: “Sabahın nuruna mazhar ol güzel oğlum. Sabah namazı,tıpkı gün doğumu gibi; güneşin geceyi bölmesi,aydınlatması gibi, müslümanın nurudur. Gün boyu karşılaşacağın tüm çamurlardan ,çukurlardan tertemiz,pür-i pak çıkmak istiyorsan,sabah namazını sakın ola ihmal etme… ”
Duâ eder duâ bekleriz selam ile........
15 notes · View notes