Ne çok yürüdük bu yollarda, ne çok tükettik kendimizi, kim bilir kaç kez geçtik ayni yol aynı cadde üzerinizde her seferinde farklı kıyafetler ile. Ama acı o hep aynı. Aynı yerinde duruyor
Ben kendime yol çizebileyim diye o kendinden vazgeçmişti. İlk başlarda bu içimi çok acıtıyordu. Acaba hangisi daha zordu; sevdiğin için kendinden vazgeçmek mi, yoksa sevdiğinden vazgeçmek mi. Zaman için de farkettim ki o al��şık olduğu şeyi yapmıştı aslında savaşmak yerine bir kez daha kendinden vazgeçmişti..
İkimizde büyük savaşlar verdik halbu ki bu aşk için. Birbirimizden habersiz . Ben kendi içimde o bütün dünya ile. Ama bunu ne o bildi ne de ben... O zaman ne anlamı vardı ki bu uğurda verilen savaşın dökülen gözyaşlarının..
Hangisi daha zordu beni sana anlatmak mı. Seni kendime anlatmak mı. Hangi süreç daha sancılıydı inan kestiremiyorum. Ama ikiside benim için hiç kolay olmadığı bir gerçek.
Aslında hepimiz içimizde biyerlerde biliyoruz hayatı son günümüzmüş gibi yaşamamız gerektiğini. Ama daha değil ölüm benim için erken. Garantisi varmı hayır belki senin için erken ya karşındaki için geçse..
Ö-Z-L-E-M iki hece beş harf nasıl bu kadar yoğun,nasıl bu kadar ağır olabilir. Kalbimin üzerine konmuş tonlarca ağırlık gibi nefes aldırmıyor, yutkunamıyorum. Ve evet çok özlüyorum..
Bir Dilek tut sevgilim içinde sen,ben ve bizden bir parça olsun. Bir devrin bitip de tekrardan doğuşumuz olsun. Tıpkı bu dolunay gibi yeniden doğmak için ölmek gibi
Senden sonra dedi bana senden sonra başka kimse olmadı... istese olacaktı yani yada karşısına biri çıksa olacaktı... Ya da çıksın istemedi olsun istemedi... Ama bana ben senden gitmedim gelicem bekle demişti