Tumgik
baknedio · 4 years
Text
Hastalık sanatından koparmıştı, beyin pili ile yeniden kavuştu
20 Temmuz 2020, Pazartesi 11:35
İstanbul
Tumblr media
Elazığ’da yaşayan, 70 yaşındaki Derviş Demirbaş’ın 1998 yılında sağ elinde titremeler başladı. Parkinson’un ilk belirtilerini böyle yaşayan Demirbaş, 1978 yılından beri severek uğraştığı ağacı yontarak gerçekleştirilen naht sanatından da uzaklaşmak zorunda kaldı. Hastalığının ilerlemesiyle bir süre sonra kaşık tutmakta bile zorlanarak yemek yiyemeyecek duruma gelen Derviş Demirbaş, çok sevdiği bu tutkusuna da veda etmek zorunda kaldı.
Hastalığına uzun yıllar çözüm arayan Demirbaş’ın yolu Medipol Üniversitesi Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları (PARMER), Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ali Zırh ile kesişti. Gerekli değerlendirmeler sonucu uygulanan beyin pili tedavisi ile eski sağlıklı günlerine yeniden kavuşan Demirbaş, çok sevdiği naht sanatını gerçekleştirebilmenin mutluluğunu yaşamakla birlikte, yaşatmak için uğraştığı naht sanatı ile de yeniden kavuştu.
“YEMEK YİYEMİYORDUM”
Elazığ’da yaşayan 70 yaşındaki Derviş Demirbaş, hastalık sürecini şu sözlerle anlattı: ‘’1998 yılında sağ tarafımda titremeler ile başladı. Önceleri bunun sinirsel olduğunu düşündük, fakat sonrasından Parkinson olduğumu öğrendim. Bu hastalık hayatımdan birçok şey götürmüştü. Yemek yiyemiyor üzerime döküyordum, yürümekte güçlük çekiyordum. Bir televizyon programında Dr. Ali Zırh’ı gördüm ve İstanbul’a geldik. Ali Bey, beyin pili tedavisi için uygun olduğumu söyledi. Ameliyattan sonra şikayetlerim son buldu. Şu an her işimi kendim rahatlıkla yapabiliyorum.’’
‘BİR KİŞİYE BİLE ÖĞRETMEK İÇİN CAN ATIYORUM’
Ameliyattan sonra en büyük tutkusu olan naht sanatını rahatlıkla gerçekleştirebilen ve bu sanatı yaşatabilmek için büyük çaba gösteren Demirbaş: ’Naht sanatını bir kişi bile olsa öğretmek için can atıyorum. Naht unutulmamalı ve yaşatılmaya devam etmeli. Yaptığım bütün eserleri değerlendirmek ve satışından elde edilen gelirin bir kısmı ile de ihtiyacı olanlara tekerlekli sandalye almak istiyorum” dedi.
BEYİN PİLİ TEDAVİSİ İLE HASTALAR SOSYAL HAYATLARINI GERİ KAZANIYOR
Operasyonu başarı ile gerçekleştiren Medipol Üniversitesi Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları (PARMER), Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ali Zırh,‘’Parkinson hastalığı beyinde “dopamin” denilen maddenin azalması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Ellerde ‘para sayar’ tarzda titreme, hareketlerde yavaşlama, kolların vücut salınımına iştirak etmemesi ve vücuda yapışık olarak yürünmesi, bakışlarda donuklaşma ve yüz mimiklerinde azalma ile birlikte ‘maske yüz’ diye ifade edilebilen yüz hali, küçük adımlarla ve öne eğilerek yürüme Parkinson’un belirtileridir ve ilk seçenek öncelikle ilaç tedavisidir.
İlacın yetersiz kaldığı ya da şiddetli ilaç yan etkilerinin yaşandığı durumlarda cerrahi yöntem olan beyin pili tedavisi gündeme geliyor. Hasta uyanık iken, konuşarak ve karşılıklı sohbet halinde gerçekleştirdiğimiz beyin pili tedavisini, ‘Hastalığın saatini geri almak’ diye tanımlayabiliriz. Tedaviye uygun hastalarda beyin pili oldukça başarılı sonuçlar veriyor. Derviş Bey, uzun yıllar Parkinson hastalığı ile mücadele eden ve günlük ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken bir hastamızdı. İlaç tedavisinden yeterli yanıt alamadığımız hastamıza gerekli değerlendirmeler sonucu beyin pili tedavi uyguladık. Bu tedaviden sonra Derviş Bey’in şikayetleri önemli derecede azaldı. Çok sevdiği hobisini gerçekleştirmeye devam edebiliyor olması da bizi oldukça mutlu ediyor” şeklinde konuştu.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Hastalık sanatından koparmıştı, beyin pili ile yeniden kavuştu adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/hastalik-sanatindan-koparmisti-beyin-pili-ile-yeniden-kavustu/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Vitamin eksikliğinin belirtileri
18 Temmuz 2020, Cumartesi 14:37
İstanbul
Tumblr media
Dengeli ve sağlıklı beslenmenin yanı sıra düzenli uyku ve egzersizin, kişinin sağlıklı olmasını sağlayan etkenlerin başında yer aldığını söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Uğur Dilek Calap, “Enerji düşüklüğü, vücut ağrıları ve uykusuzluk, günümüzde en sık rastlanan vitamin eksikliği belirtilerindendir” dedi.
Medicana International İstanbul Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Uğur Dilek Calap, vitamin eksikliği ve hâlsizlik arasındaki ilişki hakkında ayrıntılı bilgiler verdi.Dr. Calap, “Kişinin sağlıklı bir yaşam sürmesinde, gıdalar ile alınan vitamin ve mineraller büyük rol oynar. Yağda ve suda eriyenler olarak iki ana gruba ayrılan vitaminlerin büyüme, hücre yenilenmesi, enerji üretimi gibi pek çok görevi vardır. Bu anlamda vitaminlerin vücudun biyokimyasal işlevlerinin sürdürülebilmesi konusundaki önemi tartışılamaz. Cilt, doku, organ ve kemiklerin sağlıklı işleyişini sağlayıp normal fonksiyonlarını yerine getirmesine katkıda bulunan vitaminler, gıdalar yoluyla yeterince alınamadığında hekim kontrolünde takviye olarak alınabilir. Bir ya da birden fazla vitaminin eksikliğinde kişide pek çok farklı şikayet görülebilir” diye konuştu.
DERİ VE KEMİK RAHATSIZLIKLARINA DİKKAT
Dr. Calap, “Kansızlık ve sinir sistemine ait şikayetlerin yanı sıra göz, deri ve kemik rahatsızlıkları, sıklıkla vitamin eksikliklerine bağlı olarak oluşur. Kişinin bellek fonksiyonlarının gerilemesi, enerji düşüklüğü, hâlsizlik ve yorgunluk gibi belirtiler ise vitamin eksikliklerine bağlı olarak ortaya çıkan semptomlardan bazılarıdır. Vitamin eksikliğine bağlı olarak yaşanan enerji düşüklüğü, vücut ağrıları ve uykusuzluk, günümüzde en sık rastlanan vitamin eksikliği belirtilerindendir.
“B12 VİTAMİN EKSİKLİĞİ ANEMİYE YOL AÇABİLİR”
Enerji düşüklüğü, hâlsizlik, kayıtsızlık, bitkinlik, uyuşukluk ve yorgunluk dendiğinde çoğunlukla fiziksel yorgunluk akla gelse de bu yakınmaların zihinsel de olabileceğini aktaran Dr. Calap, “Fiziksel yorgunluk, kişinin normalde yapabildiği işleri kas yorgunluğuna ya da enerji düşüklüğüne bağlı olarak yapamaması olarak açıklanabilir. Zihinsel yorgunluk ise kişinin düşüncelere ve olaylara konsantre olamamasına yol açar. Kişinin uykulu ve dalgın olmasına yol açan zihinsel yorgunluk da fiziksel yorgunluk gibi vitamin eksikliğinden kaynaklanabilir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Uğur Dilek Calap, günümüzde sık rastlanan enerji düşüklüğünün sıklıkla vitamin eksikliklerine bağlı olarak geliştiğini söyledi. B12 vitamin eksikliğinin toplumda yaygın olarak görüldüğünü belirten Dr. Calap, B12 vitaminin alyuvar olarak bilinen kırmızı kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olduğunu ve kişinin sinir sistemini güçlendirdiğini sözlerine ekledi. Dr. Calap, “Gıdalar yoluyla alınan proteinin vücut tarafından kullanılmasını kolaylaştıran B12 vitaminin referans aralığından daha düşük düzeyde olması kişide yorgunluk, hâlsizlik, iştahsızlık ve anemiye yol açabilir. Kişinin düşüncelerini toplamasında ve harekete geçmek konusunda zorluk yaşamasına yol açan B12 vitamin eksikliği, suda çözünebilen bir vitamin türü olan B12’nin vücutta çok az miktarda depolanmasından kaynaklanır” ifadelerini kullandı.
 HANGİ VİTAMİNLERİN EKSİKLİĞİNDE YORGUNLUK GÖRÜLÜR?
İnsan vücudunda yaklaşık 4 miligram kadar depolanabilen B12 vitaminin yaklaşık olarak yarısının karaciğerde depolandığını anlatan Dr. Calap, “DNA ve miyelin sentezinde önemli bir paya sahip olan B12 vitamini aynı zamanda kırmızı kan hücrelerinin üretilmesini sağlar. Vücut tarafından sentezlenemeyen vitaminlerden biri olan D vitamini ise gıdalar yoluyla alınabilse de asıl D vitamini kaynağı, güneş ışığıdır” diye konuştu.
D vitamini eksikliğinde de yorgunluk ve sürekli hâlsizlik hissedilebileceğini belirten Dr. Calap, D vitamini ile enerji düşüklüğü arasında önemli bir bağlantı olduğunu vurguladı. Kişinin kendini güçsüz, isteksiz ve sürekli yorgun hissetmesine yol açabilen D vitamini eksikliğinin, miktarı doktorunuz tarafından belirtilen D vitamini takviyesi ve açık alanda güneşlenerek, kolaylıkla ortadan kaldırılabileceğini belirten Dr. Calap, yeterince güneş ışığına çıkmanın mümkün olmadığı durumlarda D vitamini takviyesinin öneminin daha da arttığını ifade etti.
Dr. Calap, “B12 ve D vitaminin yanı sıra hormon salınımı ve kırmızı kan hücrelerinin üretiminde rol oynayan B5 vitamini eksikliğinde de sıklıkla hâlsizlik ve yorgunluk şikayetleri oluşabilir. Yumurta başta olmak üzere, balık, tavuk, peynir ve kuru baklagiller gibi pek çok besin kaynağında bulunan B5 vitamini eksikliğinin gıdalar yoluyla giderilmesinin son derece kolay olduğunu, ancak gerekli durumlarda kişiye B5 vitamin takviyesinde de bulunulabilir” dedi.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Vitamin eksikliğinin belirtileri adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/vitamin-eksikliginin-belirtileri/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Diyabet hastası Türkiye birincisi Ömer ‘Yapamazsın’ denilen her şeyi yaptı
18 Temmuz 2020, Cumartesi 11:59
İstanbul
Tumblr media
İstanbul’da yaşayan 14 yaşındaki BİLFEN Okulları Çamlıca öğrencisi olan Ömer Arda Aydın bu sene Liselere Geçiş Sınavı’nda (LGS) tüm soruları doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı ve 181 birinciden bir tanesi oldu. Ancak Ömer Arda Aydın’ın bir özelliği daha vardı. 8 yaşında tip 1 diyabet hastası olduğu ortaya çıkan Aydın tam bir futbol hastasıydı. Futbol ile istediği gibi ilgilenemeyeceği söylenen Ömer Arda, küçük yaşına rağmen büyük bir disiplin ile sürekli kan şekerini ölçerek, doğru beslenerek, haftanın 7 günü futbol antrenmanı yapmaya devam etti. Sosyal hayatını aksatmadan Türkiye birincisi olan Ömer Arda Aydın diğer birincilerin genelinin aksine mühendislik ya da doktorluk gibi meslekler istemiyor. Onun hayali çocukluğundan beri iç içe olduğu futbolda antrenörlük yapmak.
“SEN DİYABETLİSİN FUTBOL OYNAYAMAZSIN”
Kendisine futbol oynayamayacağı söylenen Ömer Arda Aydın, ilk tanı aldığı zamanlar yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben 8 yaşından beri tip 1 diyabet hastasıyım. İlk zamanlarda dediler ki ‘Diyabetlisin, futbol oynayamazsın. Sadece egzersiz düzeyinde yapabilirsin.’ Bunun bana söylenmiş en büyük yalan olduğunu gördüm. O günden beri bazen haftada 7 tane antrenman yaptım ama bana hiçbir sorun yaşatmadı. Sadece şekeri dengede götürmek çok önemli. Zaten tip 1 diyabet düşünüldüğü gibi zor bir hastalık değil. Yanımda sürekli iğnem, şeker ölçüm cihazım, meyve suyum oluyor. Bazen düzeltme dozu olarak iğne yapmam gerekebiliyor. Yemeklerden önce iğnemi yapıyorum.”
“DİYABET BİR ENGEL DEĞİL”
Yeni tanı alan tip 1 diyabetlilere ve ailelerine tavsiyelerde bulunan Aydın, sözlerine şöyle devam etti: “Büyük ihtimalle onlara da ‘Spor yapamazsın. Bunları yiyemezsin diyebilirler. İlk dönem bunlara inandım ama ilerleyen yıllarda aslında hiçbir şeyin engel olmadığını gördüm. İstediğim her şeyi yiyebiliyorum, istediğim her sporu yapabiliyorum. Diyabet bu anlamda bir engel değil. Tek yapmaları gereken bir disiplin ve dengede götürmek.”
“CİLT ALTINA YERLEŞTİRİLEN ŞEKER ÖLÇÜM CİHAZLARI ÇOCUKLAR İÇİN SGK KAPSAMINA ALINMALI”
Parmak delmeden, cilt altına yerleştirilerek kan ölçümü sağlayan cihazın 18 yaşından küçükler için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geri ödeme kapsamına alınması çağrısında bulunan Aydın, bunun küçük çocuklar için çok acılı bir işlem olduğunu ifade etti ve “İlk diyabet tanısı aldığım zaman parmak delme işlemini yapmak zorundaydım. Bu hem zor hem de bazen yaralar oluşmasına neden olabiliyor. Bence hiçbir çocuk bunu yaşamamalı ve SGK kapsamına alınmalı.”
Gelecek hedefinin ise futbol antrenörlüğü olduğunu belirten Aydın, Almanya’da spor üzerine okumak istediğini ifade ederek, “Birçok kişiden biraz farklı bir hedefim var. İlerde ben teknik direktör olmak istiyorum. Bunun nedeni futbola olan aşkım diyebiliriz. İşin yönetme tarafına da ilgim oldu son yıllarda” dedi.
  Kaynak: DHA
Bu Yazı Diyabet hastası Türkiye birincisi Ömer ‘Yapamazsın’ denilen her şeyi yaptı adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/diyabet-hastasi-turkiye-birincisi-omer-yapamazsin-denilen-her-seyi-yapti/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Kurban pazarlarına online satış alternatifi
18 Temmuz 2020, Cumartesi 11:54
İstanbul
Tumblr media
Koronavirüs döneminde hayvan pazarına gitmeyi tercih etmeyenler online kurban satışı yapan işletmelere yöneldi. Kurban kesim işleminden sonra 12-16 saat arası soğuk hava depolarında dinlendirilen etlerin, soğuk zincir transfer sistemiyle Konya, İstanbul ve Ankara’daki kurban sahiplerinin adreslerine teslim edildiğini dile getiren online kurban satışı yapan hijyenikkurban.com yetkilisi Emrah Özkozanoğlu, “Şüphesiz eski bayramlarda olduğu gibi kurbanlıkların başında el sıkışıp, kesimi beklemek gelenek halini almış olsa da pandemi sürecinin gereği olan online hizmet, kurban kesimi içinde imdada yetişiyor” dedi.
Yaklaşan Kurban Bayramı öncesi Türkiye’nin dört bir yanında koronavirüs önlemleri altında kurban pazarları da kurulmaya başlandı. Bazı işletmeler de online kurban satışlarına başladı. Konya merkezli üretici Hijyenik Kurban Tesisleri de online kurban satışı yapan işletmelerden biri oldu. hijyenikkurban.com’un Genel Müdürü Emrah Özkozanoğlu, online kurban satışı sayesinde insanların kesecekleri kurbanı seçmek için hayvan pazarlarına gitmelerine gerek kalmayacağını belirterek, ’hijyenikkurban.com’ üzerinden hizmet veren sistemleri sayesinde  kurbanlıkların şehirler arası transferi, kesim aşaması, sağlıklı şekilde muhafaza edilmesi ve evlere ulaştırılması ile olası tüm sağlıksız risklerin ortadan kaldırıldığını söyledi.
“ADRESE TESLİM EDİYORUZ”
Online kurban satışıyla ilgili Özkozanoğlu şu bilgileri paylaştı; “Vatandaş keseceği kurbanı belirliyor, ardından vekalet veriyor. Uzman veteriner hekim ve bir dini görevli eşliğinde gerçekleşen kurban kesimi, barkot sistemi sayesinde canlı olarak izlenebiliyor.” dedi ve ekledi: “Tüm hijyen kurallarının sıkı bir şekilde takip edildiği tesiste, büyükbaş kurbanlar veteriner hekim muayenesinden geçtikten sonra T.C Tarım ve Orman Bakanlığı denetimiyle tesise alınarak muhafaza ediliyor. Kurban kesim işleminden sonra 12-16 saat arası soğuk hava depolarında dinlendirilen etler, soğuk zincir transfer sistemiyle Konya, İstanbul ve Ankara’daki kurban sahiplerinin adreslerine teslim ediliyor. Kurbanını vakıf ve derneklere bağışlamak isteyenlere ise organizasyon kapsamında hizmet veriliyor.”
“DİLERLERSE CANLI OLARAK KESİM İŞLEMİNİ İZLEYEBİLİRLER”
Kurban alıcılarının canlı olarak kesimi de izleyebileceğini dile getiren Özkozanoğlu, “Geliştirdiğimiz bu sistem, toplum sağlığı adına devletimizin aldığı önemler ve evde kal çağrılarıyla bütünleşir nitelikte. Kurban Bayramı vecibelerini yerine getirmek isteyen kimseler, telefon veya internet kanalı ile kendileri için uygun olan koşullarda kurban seçimini yapabilir, dilerlerse canlı olarak kesim işlemini izleyebilirler. Kurbanlıklar, hak sahibine iletilen barkodlu takip sistemi ile İstanbul, Ankara, Konya olmak üzere üç ilimizde, belirtilen adrese soğuk zincir transfer araçları ile ulaştırılarak teslimatı sağlanır. Tesisteki tüm çalışmalar T.C Tarım ve Orman Bakanlığı denetimi göre yürütülmektedir” dedi.
“PANDEMİ SÜRECİNDE ONLİNE HİZMET İMDADA YETİŞİYOR”
Özkozanoğlu, hijyenik açıdan dünya standartlarında ve kurbanlık anlamında ise seçimden kesime İslami usullerin gözetildiğinin belirterek şunları söyledi; “İnsanların hayvan pazarlarında, kalabalık içinde temas halinde olmaktan yana haklı olarak büyük çekinceleri var, bu duruma bir de kurbanlıkların çeşitli hastalıklarla ilgili taşıdıkları riskler eklendiğinde tedirginlikleri had safhaya çıkıyor. Şüphesiz eski bayramlarda olduğu gibi kurbanlıkların başında el sıkışıp, kesimi beklemek gelenek halini almış olsa da pandemi sürecinin gereği olan online hizmet, kurban kesimi içinde imdada yetişiyor”.
“KURUM VEYA DERNEKLERE İÇİN SERTİFİKALI BAĞIŞ DA MÜMKÜN”
Özkozanoğlu; “Bireysel kesim ve teslimatların yanı sıra online satış mağazasında yer alan farklı dernek ve vakıflara bağış yapılması da mümkün. Kurban, kesen kişi adına bağış yapılan kuruma ulaştırılarak, bağış sertifikası da bağışçıya teslim edilmektedir” şeklinde konuştu.
Veteriner Hekim Ali Duman; “Kurbanlıklar üreticilerden alınırken öncelikli olarak gerekli muayeneleri yapılır ve o şekilde tesislere sevki sağlanır. Burada en önemli nokta sağlıklı olmaları ve kurbanlık vasıflarını taşımalarıdır. Tesislerde çalışma üç aşama ve onun altında yer alan organizasyondan oluşuyor. Bunlardan ilki sağlıklı olma koşulu ki, bu durum son dönemde artan koronavirüs ve kamuoyu gündemine gelen tüberküloz endişelerinden dolayı her zaman olduğundan daha büyük önem taşıyor. İkincisi, kurban olma vasfı, üçüncüsü ise kesim hijyeni ve soğuk zincir kurallarına bağlı kalarak hak sahibine ulaştırılmasıdır” dedi.
Veteriner Hekim Duman, kişilerin bireysel olarak kurban seçmeleri durumunda ise satış noktalarında kurbanlıkların muhakkak küpelenerek tanımlanmış ve veri tabanına kaydedilmiş olmasına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Kurban pazarlarına online satış alternatifi adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/kurban-pazarlarina-online-satis-alternatifi/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Küresel ısınma enfeksiyon riskini de artırıyor
18 Temmuz 2020, Cumartesi 11:55
İstanbul
Tumblr media
İngiltere Meteoroloji Ofisi tarafından yürütülen bir araştırma, küresel ısınma kaynaklı oluşan ısı stresinin bazı organların durmasına yol açabileceğini ortaya koydu. Ani ısı değişiminin insan sağlığını ciddi oranda etkilediğini ifade eden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Taner Has, “Birçok organ bu değişimden etkilenir. İnsanın vücut direnci düştüğü için bakteriyel ve viral enfeksiyon riski artmaktadır” dedi.
İngiltere Meteoroloji Ofisi’nce yürütülen bir araştırmada gelecek yıllarda hissedilen sıcaklığın 32 derecenin üzerinde olduğu gün sayısının artacağına dair verilere yer verildi. Isı stresinin bayılma, mide bulantısı ve kramp gibi belirtilerinin olduğu vurgulanırken, bunların görmezden gelinmesinin vücuttaki bazı organların durmasına yol açabileceği kaydedildi. Isı değişikliklerinin insan sağlığı üzerinde ciddi etkileri olduğunu ifade eden Medicana Avcılar Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Taner Has, “Birçok organ bu değişimden etkilenebilir. İnsanın vücut direnci düştüğü için bakteriyel ve viral enfeksiyon riskleri artıyor. Bu şekilde basit soğuk algınlıkları bronşit ve zatürre gibi hastalıklar daha sık görülür. Kronik bronşit hastalarında öksürük krizleri, nefes darlığı ve hastaneye yatış oranları artar. İstenmeyen sonuçlar yoğun bakıma yatışları artırarak ölümlere bile sebep olabilir” diye konuştu.
“SICAKLIK ARTIŞIYLA BİRLİKTE TANSİYON DENGESİ BOZULUR”
Ani ısı değişimlerinden organların da nasibini aldığını ifade eden Uzm. Dr. Taner Has, “Özellikle kalp ve damar sistemi bu durumdan etkilenir. Sıcaklık artışıyla birlikte tansiyon dengesi bozulur. Ani tansiyon düşmeleri ve yükselmeleri kalp krizi risklerini artırır. Bunun yanında beyin kanaması, felci gibi riskler ortaya çıkar. Bu durum kişiyi ciddi derecede olumsuz etkiler. Felç ve hastaneye yatış oranlarında artış görülebiliyor. Bunun dışında sıcak havalardan sindirim sistemi de etkilenir. Çok fazla mide şikayetleri, hazımsızlık, şişkinlik, yanma gibi hatta çok daha ciddi problemlerde mide kanamaları olabilir. Bu durum insanların hayat kalitesini bozacaktır” ifadelerini kullandı.
BU HASTALIKLARI OLAN KİŞİLER DİKKAT
Nemli havanın kuru sıcağa göre daha zararlı etkileri olduğunu anlatan Uzm. Dr. Has, “Kuru ısıda oluşabilecek olumsuz etkiler daha azdır. Ancak nem oranı arttıkça bütün hastalıklar kalp ve damar hastalıkları, astım gibi solunum sorunları çok daha ciddi oranda etkileniyor. Bu durum ciddi sıkıntıya neden oluyor. Bu tüm toplumun sağlığını etkilerken özellikle yaşlı insanları vücut direnci düşük olan kişiler ciddi etkilenmektedir. Kalp damar hastaları, böbrek ve şeker hastaları özellikle astım ve KOAH adı verilen kronik rahatsızlığı olan kişiler, kanser hastaları ciddi risk altındalar” uyarısında bulundu.
SPORU HAYATINIZDAN EKSİK ETMEYİN
Isı değişikliğine karşı mutlaka basit önlemler alınması gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Has şu uyarılarda bulundu:
“Öncelikle beslenmenize dikkat etmelisiniz. Bol sıvı tüketip düzenli beslenmelisiniz. Sebze ve meyveyi yeterince almalısınız. Yeterli vitamin ve mineral takviyesi vücudunuzu sağlıklı tutmaya fırsat sunacaktır. Bunun yanında düzenli uyku da immün sisteminizi koruyarak enfeksiyonlara karşı vücudu dayanıklı hale getirir. Düzenli egzersiz çok önemli. Bu spor immün sistemi yüksek tutarak hastalıklarla mücadeleyi kolaylaştırır. Spor aynı zamanda kişinin moral ve motivasyonunu da yükseltecektir. Mutlaka düzenli egzersiz yapılması gerekir. En basitinden tempolu bir yürüyüş kişiye ciddi fayda sağlayacaktır. Kıyafet seçimini de iklim şartlarına göre yaptığınızda o zaman havanın olumsuz etkilerinden daha az etkilenirsiniz. Soğuk havalarda koyu renk, sıcakta açık renk giyerseniz olabilecek zararlı etkilerden korunursunuz. Özellikle 10.00-15.00 arasında ultraviyole ışınları çok güçlü olur. Yaşlılar, kalp ve tansiyon sorunu olan kişiler bu saatlerde dışarda kalmamalıdır. Egzersiz için sabahın erken saatleri ile akşam saatleri tercih edilmelidir. Maske ve koruyucu ekipmanla yaz aylarında çalışmak çok daha zor önlemlerimizi almaya devam etmeliyiz. Bu küresel bir sorun ve herkes bu tedbirlere uymak zorunda.”
KÜRESEL SICAKLIKLAR YÜKSELİYOR
ABD Stanford Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada, fosil yakıtlar ve hayvan yetiştiriciliği nedeniyle atmosferde metan gazının son 20 yılda rekor düzeye ulaşmasının dünyadaki sıcaklıkları da 3-4  derece artışa yol açtığı belirtildi.Atmosferdeki metan gazındaki artışların büyük bölümünün insan faaliyetlerinden meydana geldiğine ve en çok artışın tarım nedeniyle Afrika, Asya ve Okyanusya’da gerçekleştiğine araştırmada dikkat çekildi.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Küresel ısınma enfeksiyon riskini de artırıyor adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/kuresel-isinma-enfeksiyon-riskini-de-artiriyor/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
“Türkiye’de 9 yılda 104 bin çocuk kayboldu”
18 Temmuz 2020, Cumartesi 12:03
İstanbul
Tumblr media
TÜİK verilerine göre Türkiye’de yılda ortalama 10 bin, günde ise 32 çocuk kaybolduğunu belirten Aile Danışmanı Barış Tuncer, “İnternet şirketleri ve bilişim endüstrisi çocuk ticaretinin önlenmesinde etkin rol almalı” çağrısında bulundu.
Altınbaş Üniversitesi Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Program Başkanı ve Aile Danışmanı Barış Tuncer, Amerikalı bir e-ticaret sitesine yönelik iddialarla yeniden gündeme gelen çocuk kaçakçılığıyla ilgili güncel verileri paylaştı ve önerilerde bulundu. Dünyadaki insan ticareti mağdurlarının yaklaşık yüzde 28’ini çocukların oluşturduğunu belirten Öğr. Gör. Barış Tuncer, Avrupa Birliği ülkelerinde yılda ortalama 250 bin çocuğun kaybolduğunu kaydetti. Tuncer, Türkiye’deki durum ile ilgili ise şu bilgileri verdi:
“Türkiye’de kaçırılan çocuk sayısı son 9 yılda üç kat arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de son 9 yılda kaybolan çocuk sayısı toplam 104 bin 531’dir. Yılda ortalama 10 bin, günde ise 32 çocuk kaybolmaktadır.”
“ÇOCUKLAR SÖMÜRÜYE DAHA AÇIK HALE GELİYOR”
Mülteci, göçmen ve yerlerinden edilmiş çocukların insan ticaretinde özellikle hedef durumunda olduğunu ifade eden Tuncer, şunları söyledi:
“Savaştan ve şiddetten kaçan veya daha iyi eğitim ve geçim imkânı gibi daha iyi yaşam şartları için bulundukları yerleri terk eden çocukların büyük bir bölümü, aileleriyle birlikte başka yerlere gitme imkânları bulamamaktadır. Bunun sonucunda bu çocuklar insan ticareti yapanların şiddetine, istismarına ve sömürüsüne daha açık hale gelmektedir. İnsan tacirleri psikolojik baskı, tehdit ve borç esareti yöntemlerini daha fazla kullanmaktadır. Özellikle kız çocuklarının bir başka kente veya ülkeye götürülerek orada seks işçisi olarak çalışmaya zorlandığı bilinmektedir.”
“SÖZLEŞMELER DAHA ETKİN UYGULANMALI”
Çocukların her türlü sömürüden korunmasına yönelik hakları içeren Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 1990’da yürürlüğe girdiğini ve tüm ülkeler tarafından kabul edildiğini hatırlatan Barış Tuncer, bu sözleşmeye ek olarak 2002 yılında yürürlüğe giren “Çocuk Satışı, Çocuk Fuhuşu ve Pornografisi Hakkında İhtiyari Protokol’ün de özel olarak çocuklara yönelik ticari cinsel sömürüyü ele aldığını belirtti.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ve diğer protokollerin ülkeler tarafından daha etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan Tuncer, şu önerileri yaptı:
“Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 35. maddesi ‘Taraf devletler, her ne nedenle ve hangi biçimde olursa olsun, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa konu olmalarını önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde gereken her türlü önlemleri alırlar’, sözleşmenin 36. Maddesi ise ‘Taraf devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar’ şeklindedir. Bu maddelerin taraf devletler tarafından tüm çocukları kapsayacak şekilde uygulanması ve daha etkili önlemlerin alınması gerekmektedir.”
“İNTERNET ŞİRKETLERİ GÖREV ÜSTLENMELİ”
İnternet şirketlerinin çocuk ticareti ve cinsel sömürüyü önlemede etkin rol almasının sağlanması gerektiğini vurgulayan Tuncer, “İnternet şirketleri ve bilişim endüstrisinin; etik ilkeleri benimsemesi, çocuk pornografisine yer vermeyi reddetmesi, vakaların belirlenmesi ve bildirilmesi için yardım hatları kurması, yasa uygulayıcılarla iş birliği yapması gerekmektedir” diye konuştu.
Tuncer, anne-babalara ise şu uyarılarda bulundu:
“Çocuğa ev adresinin ve ebeveynlerin telefon numaralarının öğretilmesi gereklidir. Çocuğun umumi yerlerde tek başına tuvalete gönderilmemesi, küçük bebek arabasında tek başına kalmasına müsaade etmemek de önemlidir. Çocuğa yabancı insanlarla ilişkinin sınırları da öğretilmeli. Özel, kişisel bilgilerin çevrimiçi ortama aktarılmaması, gerçek hayatta tanınmayan kişilere isim, soy isim, adres, telefon numarası gibi bilgilerin verilmemesi konusunda çocuklar bilgilendirilmelidir. Ailelerinin veya güvenilir yetişkinlerin onayı olmadan çocuklar kimseyle yüz yüze tanışmaya gitmemeli.”
Ebeveynlerin çocuklarının sosyal medya paylaşımlarını kontrol etmesinin de şart olduğunu belirten Öğr. Gör. Tuncer, “Aileler çocuklarının uzun süre internette vakit geçirmelerine engel olmalıdır.  Çocuklarının fotoğrafları, kimlik bilgileri, okul isimleri gibi özel bilgileri kesinlikle internet ortamında, sosyal medyada paylaşmamalı ve çocuklarına internet ortamının, sosyal medyanın taşıdığı riskleri, getirebileceği tehlikeleri anlatmalıdır” ifadelerini kullandı.
  Kaynak: DHA
Bu Yazı “Türkiye’de 9 yılda 104 bin çocuk kayboldu” adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/turkiyede-9-yilda-104-bin-cocuk-kayboldu/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Perakende markasından iletişim kampanyası: ‘Bizim Tarzımız Güzel’
18 Temmuz 2020, Cumartesi 12:01
İstanbul
Tumblr media
Perakende markası Boyner, Türkiye’nin kendine özgü, renkli ve kapsayıcı değerler panoramasından ilham alarak yeni bir reklam filmi çekti. Marka yeni reklam filminde Türkiye’nin her köşesinde tanıklık ettiği çeşitliliği, renkliliği, insanların beğenilerini, ilgilerini, farklı ve bizi biz yapan özelliklerini, çağdaş moda ve yaşam tarzı ile birleştirdi. CEO Eren Çamur, “Kampanyada vurgulanan ‘Bizim tarzımız güzel’ söylemi, ‘tarz’ kavramını bir moda ifadesi olmanın ötesine taşıyarak milletçe sahip olduğumuz ve gurur duyduğumuz özgün renkleri ve bizi biz yapan değerlerimizi anlatmayı amaçladık” dedi.
TÜRKİYE’NİN TARZINI GÜZEL KILAN NEDENLER BİR ARADA
Boyner’in ‘Bizim Tarzımız Güzel’ başlığını taşıyan yeni reklam filminde, Türkiye’nin özgün yaşam tarzı ve zengin insan profil mozaiği anlatılıyor. Reklam filmine yönelik açıklama yapan Boyner Büyük Mağazacılık CEO’su Eren Çamur, “Bizim insanımız en ‘cool’ haliyle dursa bile bayramlarda büyüklerini ziyaret eder, ellerini öper. Yolda kalan bir araba gördü mü koşuya çıkanlar da takım elbiseliler de el verir, gerekirse kan ter içinde kalarak arabayı iter. Dünyanın pandemi döneminde keşfettiği kolonyayı, yüzyıllardır misafirine kapıdan gelince ikram eder” diye konuştu.  
Çamur, “En havalı ve asi algılanan ‘cool’ genç delikanlı bile mahallede büyüklerinin halini hatırını sorar, askere giderken Türk bayrakları ile havalara fırlatılır. Evlenmeden hamamda eğlencesini de yapar, kınasını da yakar, moda dergisinden fırlamış hali ile gittiği düğünde eğlenen gelin damat ile ceketi beline bağlayıp göbek atar, stilettoları ile halay çeker. Türkiyemizin tarzı işte bu yüzden çok özgün, çok kapsayıcı ve çok güzel. Farklılıklara açık, ilham verici ve renkli. Çünkü biz tarzımızı sadece giydiklerimizle değil, değerlerimiz, tavrımız ile ifade eden bir toplumuz. Bizi tüm dünyada, sanatımız ile yemeğimiz ile müziğimiz ile dansımız ile modamız ile özgün kılan da bizi eşsiz, benzersiz yapan da bu renkli tarzımız.  Türkiye’nin bu renkli ve iyi insanlarına içinde iyiliği de barındıran bize özgün tarzımızı koruyarak, kültürel zenginliğimizi ve çeşitliliğimizi de kucaklayarak tam 39 yıldır hizmet veriyoruz” ifadelerini kullandı.
 “YENİ REKLAM FİLMİMİZ ORTAK ÖZELLİKLERİMİZE AYNA TUTUYOR”
Çok heyecan verici, kıpır kıpır bir marka olduklarını aktaran Çamur, “Boyner olarak 37 ilde 110 mağaza ile Türkiye’nin her bölgesinden insanlara dokunuyoruz. Milyonlarca insanın mutlaka Boyner’le bir hikâyesi ve deneyimi var. Biz de yeni kampanyamızda tüm Türkiye’yi ve değerlerimizi, ortak özelliklerimizi kucaklamak istedik. Sahip olduğumuz bu değerlere, renkliliğe, çeşitliliğe ve iyilikseverliğe ayna tuttuk. İnsanımızın ortak duygularını ve özelliklerini güncel bir bakış açısıyla yorumladık, moda ile iddialı bir şekilde harmanladık. Çok etkileyici ve cesur bir iletişim kampanyası hazırladık. Kampanyamızın hikayesi, stili, müziği ve yaratıcı detayları ile çok dikkat çekeceğine inanıyorum. Bu film ayrıca, Boyner’in yeni hikayesinin ilk adımı. Bundan sonraki süreçte, müşterilerimiz çok daha dinamik ve heyecan verici, kıpır kıpır bir Boyner’le karşılaşacak. Yaşatacağımız yenilikçi müşteri deneyimi ve projelerle, müşterilerimizin hayatına değer katmaya, onları şaşırtmaya, ‘Boyner’de geçirdiğim zaman bana iyi geliyor’ dedirtmeye devam edeceğiz. İyilik, iyiliği yaymak ise her zaman olduğu gibi vazgeçilmezimiz olacak. Müşterilerimizi de bu iyilik hareketine daha fazla dahil edecek ve iyiliği hep birlikte çoğaltacağız. Moda sektörüne nefes kesen, özgün, kıpır kıpır yeni bir duruş, yeni bir bakış açısı getireceğiz” dedi.
Kampanya, TV, dijital, outdoor, radyo, dergi, gazeteler ve Türkiye’nin farklı köşelerinde 18 Temmuz tarihinde yayına giriyor.
  Kaynak: DHA
Bu Yazı Perakende markasından iletişim kampanyası: ‘Bizim Tarzımız Güzel’ adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/perakende-markasindan-iletisim-kampanyasi-bizim-tarzimiz-guzel/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Kredi kartıyla veya taksitle kurban kesilir mi?
18 Temmuz 2020, Cumartesi 11:56
İstanbul
Tumblr media
Kurban ibadetinin önemine dikkat çekerek zenginlerin kesmesi gerektiğini söyleyen İslami İlimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Recep Cici, “Kredi kartıyla veya taksitle kurban alınabilir. Ancak faiz işlememesi ve taksitlerin gününde ödenmesi şarttır. Yoksa kişi günaha girer çünkü faiz haramdır. Eğer harama düşülecekse böyle bir ibadeti terk etmek daha uygundur” dedi.
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) İslami İlimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Recep Cici, İslam’a göre kurban alırken, keserken ve dağıtırken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı. 
“TOPAL, HASTA VE ZAYIF HAYVANI ALMAYIN”
Müslümanların en önemli vecibelerinden birinin kurban kesmek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Cici, “Kurban yakınlaşmak anlamına gelir. Bir hayvanı keserek insanın Allah’a yakınlaşmasını ifade eder. Kesilecek hayvanın çok zayıf, hasta ve topal olmaması, insanların yadırgayacağı eksikliklerin bulunmaması gerekir. Allah için kesilen hayvanda bu hassasiyetlerin gözetilmesi lazım. Hayvanın alımından, kesimine ve dağıtımına kadar ibadet bilinciyle yerine getirilmesi önemlidir” diye konuştu.
“FAKİRLERİN DEĞİL ZENGİNLERİN KURBAN KESMESİ ESASTIR”
Tarihine yönelik bilgi veren Prof. Dr. Cici, “Hicret’in ikinci yılından beri kurban kesiliyor, Peygamberimiz Hz. Muhammed bizzat kendisi kesmiştir. Mezhepler de buna önem atfetmiş, Hanefi mezhebine göre vacip, diğer mezheplere göre ise sünnettir. Fakirlerin değil zengin olanların kurban kesmesi esastır. Zenginler tarafından kesilen kurbanın fakirlere dağılması gerekir, amaç budur. Ramazan Bayramı’nda fakirlere fitre verilir, Kurban Bayramı’nda ise kurban eti dağıtılır, destek olunur. Herkes mutlu olur, bayram sevinci yaşanır, böylece bayram amacına ulaşır” ifadelerini kullandı.
SATICILAR HAYVANIN YAŞINDA ALDATMAYA GİDİYOR
Kurbanlık olarak alınacak hayvanın gebe olmaması gerektiğini belirten Prof. Dr. Cici, “Hayvan yani sığır 2 yaşını tamamlamış olmalıdır. Koyun alınacaksa 1 yaşını tamamlamış ya da 6-7 aylık ama gösterişli olması gerekir. Satıcılar bazen yaşı göz ardı ediyor, aldatma yolunu tercih edebiliyor. Bize alıcılardan bu yönde gelen şikayetler var. İbadet akıl ile yapılmaz, Hz. Muhammed nasıl uygulamışsa, o ölçülerde ona göre yapmalıyız, Peygamber otoritesi asla göz ardı edilemez, edilirse yapılan şey ibadet olmaz” dedi.
KESERKEN İNCİTMEYİN, İBADETE LEKE GETİRMEYİN
Prof. Dr. Recep Cici, “Hayvanı kesmek için yatırırken, kesim sırasında ve derisi yüzülürken hatalar oluyor, yeterince hassasiyet gösterilmiyor. Bir an önce kesip, bitirmek istiyorlar, et yeme arzusu baskın, böyle olmamalıdır. Canlı bir hayvanın hayatına Allah için son veriyorsunuz, keserken çok dikkat etmek, incitmemek ve ibadete leke getirmemek gerekiyor” diye konuştu.
“HAYVANIN CANI ÇIKMADAN DERİYİ YÜZMEYİN”
Niyetin önemli olduğuna aksi halde kurbanın geçerli olmayacağına vurgu yapan Prof. Dr. Cici, “İslami usullere göre kesim işlemi yapılmalı ve hayvanın canı tamamen çıktıktan sonra deriyi yüzmeye ve diğer işlemlere başlamak lazım. Niyet çok önemli, kurbana ortak olan kişilerin kurban kesme amacını taşıması gerekiyor. Eğer ortaklardan biri kurban amaçlı girmemişse Hanefi mezhebine göre kurban geçerli olmaz” ifadelerini kullandı.
“10 GÜN ORUÇ TUTMAK SEVAPTIR”
Kurban keserken okunması gereken özel bir duanın olmadığını, ancak ülkemizde kurban kesilirken yapılan duaların olduğunu aktaran Prof. Dr. Cici, “Besmeleyle kesmek esastır. Kurbanın kesildiği ve Haccın yapıldığı Zilhicce ayında ilk 10 gün oruç tutmak sevaptır, sünnet bir ibadettir. Her Müslüman ister kurban kessin isterse kesmesin sevap olan bu 10 gün ya da daha az oruç tutabilir. Peygamberimiz bunu tavsiye etmiştir. 10 gün boyunca oruç tutanların, bayramın ilk gününde kurban eti ile kahvaltıyı yapmaları güzel görülmüştür, ama şart değildir. Bu yüzden bayramda oruç tutmak yasak olduğundan kurbanın kesilmesi gecikecekse, normal kahvaltı yapılır. Et hazır değil diye öğleni hatta ikindiyi beklememek gerekir, bu caiz değildir. Bekleme asla öğleden sonrasına kalmamalıdır. Kurban kesen ortakların abdest almaları şart değil ama alırlarsa güzel olur” dedi.
“KREDİ KARTIYLA KURBAN ALIN AMA FAİZ İŞLERSE GÜNAH”
Kurbanın nakit veya vadeli alınabileceğini söyleyen Prof. Dr. Cici, “Satıcıyla anlaşırsınız kurbandan 1 ay sonra ödemeyi yaparsınız. Günümüzde alıcı ile satıcı çoğu zaman birbirini tanımıyor. Kredi kartı burada devreye giriyor. Kredi kartıyla nakit olarak alınmasında ya da vadeli alınmasında bir sakınca yoktur. Hatta taksit de yapılabilir. Ancak burada önemli olan vadeli ya da taksitlerin zamanında tam olarak ödenmesidir. Zamanında ödenmemesi halinde gecikmeye bağlı olarak oluşacak fark caiz değildir, işte ona biz faiz diyoruz. Ya da siz kredi kartıyla alıyorsunuz sonra, banka sizin onayınızı alarak taksitlendiriyor orada da bir fark ilave ediliyor. Bu iki durumdan kesinlikle kaçınmak gerekiyor.” diye konuştu.  
“İBADETİ GÜNAHA BULAŞMADAN TAMAMLAYIN”
Taksitler zamanında ödenmezse faizin işleyeceğini belirten Prof. Dr. Cici, “Bir ibadeti yaparken ki kurban farz değil vacip düzeyindedir o yüzden harama düşmek son derece yanlıştır. Eğer harama bulaşılacaksa böyle bir ibadeti terk etmek daha uygundur. Zamanında taksit ödenmez ise faiz denilen fazlalık eklenir, bu durumda kesilen kurbanın sıhhatinde yani geçerliliğinde bir sakınca yoktur, kurban geçerli olmuştur. Fakat kişi bu işlemden dolayı günah kazanmıştır çünkü faize girmiştir, faiz de haramdır. Allah için bu ibadeti ya da başka bir ibadeti gerçekleştirecekseniz hesabınızı A’dan Z’ye yapın, günaha, harama bulaşmadan tamamlayın” ifadelerini kullandı.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Kredi kartıyla veya taksitle kurban kesilir mi? adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/kredi-kartiyla-veya-taksitle-kurban-kesilir-mi/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
“Diyabetliler yeni ayakkabıyı 2 saatten fazla giymemeli”
18 Temmuz 2020, Cumartesi 12:04
İstanbul
Türkiye’de milyonlarca diyabet hastası var. Her 4 diyabetliden biri en az bir kez diyabetik ayak yarası ile karşılaşabiliyor. Bu durum önce ayak parmağı sonra ayak ve bacak kaybı, hatta yaşam kaybına kadar giden bir tablo ile sonuçlanabiliyor.
Hastaların diyabet nedeniyle his kaybı yaşadığını ve ayaklarına giden kan akımı azaldığı için bu yaraların kolayca açılabildiğine ve enfekte olabildiğine dikkat çeken Doç. Dr. Uğur Anıl Bingöl, şu bilgileri verdi: “Ayakta yara açıldığında, önce açık sarı akıntı oluyor daha sonra ise ayakta üreyen bakterinin cinsine göre akıntı rengi farklılaşabiliyor. Diyabet hastalarının gözlerinde de problem olduğu için bu akıntılar kolayca gözden kaçıyor ve özellikle koyu renkli çorap giyildiğinde enfeksiyon dahi fark edilemiyor. Özellikle bu hastalarda şeker hastalığı nedeniyle his kaybı da olduğu için yara ne kadar büyük olursa olsun ağrı oluşmuyor. Tek belirti olan akıntının gözden kaçması ampütasyon ya da hayatını tehdit eden enfeksiyonlarla sonuçlanabiliyor.”
UZUN SÜRE HEKİM KONTROLÜNDE OLMAMA DİYABETİK AYAK VAKALARINI ARTIRIYOR
Koronavirüs salgını nedeniyle birçok hastanın uzun süre doktora gidemediğini ve şu dönemde diyabetik ayak yaraları ile başvuruların arttığını gözlemlediklerini belirten Yeditepe Üniversitesi Plastik, Rekonstrüktif, Estetik Cerrahi AD Başkanı Doç. Dr. Uğur Anıl Bingöl çeşitli uyarılarda bulundu. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte diyabet hastalarının ayak bakımına daha çok dikkat etmeleri gerektiğine işaret eden Doç. Dr. Bingöl, sözlerine şöyle devam etti: “Öncelikle, hastalar istirahat halindeyken ayaklarını sarkıtmamalı. Ayakların altına otururken yumuşak bir yastık koyulması ya da uzatılması ayakların şişmesini engelleyecektir. Çoraplar da çok önemli. Mutlaka pamuklu ve beyaz renkte olması gerekiyor. Çünkü akıntı ancak bu şekilde fark edilebiliyor.”
“AYAK TIRNAKLARI MUTLAKA DÜZ KESİLMELİ”
Diyabet hastalarının ayak tırnaklarını da mutlaka iyi gören bir kişinin kesmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Bingöl, “Diyabet hastalarının ayak tırnakları mutlaka düz şekilde kesilmeli. Tırnakları keserken mümkünse diyabet hastaları için özel üretilen tırnak makasları kullanılmalı, mümkün değilse de hafif uzun ve düz şekilde kesmeye dikkat edilmeli. Birçok hastanede diyabetliler için profesyonel ayak bakım merkezleri var. Buradaki görevliler tarafından ayak tırnaklarının kesilmesi daha uygun olur” dedi.
“AYAKKABILARI DİK ŞEKİLDE BIRAKIN”
Diyabetlilerin ayakkabılarını da dik şekilde bırakmaya özen göstermesi gerektiğinin de altını çizen Doç. Dr. Bingöl, “Diyabet hastaları ayakkabılarını bizimki gibi yatay şekilde değil, dik şekilde bırakmalı. Çünkü içine çok küçük bir taş parçası ya da yabancı bir cisim bile düşse bile bunu asla anlamıyor. Hasta bu cisimle yürüdüğü zaman da ayağına batarak yaralar açılmasına neden olabiliyor. Bunu önlemek için ayakkabı giyilmeden önce içi mutlaka gözle ve elle kontrol edilmeli yabancı bir cisim varsa çıkartılmalı. Bununla birlikte ayakkabı ve terlikler asla güneş altında bırakılmamalı. Güneş altında kalan bu ayakkabılar bazen 40-50 dereceye kadar ısınabiliyor, bu nedenle ayaklarda yanık oluşabiliyor. Ayrıca, terlikleri seçerken de mutlaka önü kapalı, parmakların travma görmesini engelleyen terlikler seçilmeli” diye konuştu.
“YENİ AYAKKABILARI 2 SAATTEN FAZLA GİYMEYİN”
Yeni alınan ayakkabıların günde 2 saatten fazla giyilmemesi gerektiğine de dikkat çeken Doç. Dr. Bingöl bu konuda dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı: “Diyabet hastaları yeni ayakkabılarını  normalden 1 numara büyük almaya ve 2 saatten fazla giymemeye dikkat etmeli. Eğer uzun süre giyilmeyen bir ayakkabı tekrar giyilecekse, ayaklarının şiş olmadığından emin olmalı ve ayakla ayakkabı arasında çok hafif boşluk olmalı. Pandemi süresince birçok hasta evde oturduğu ve dışarı çıkmadığı için, bu süre içinde ayakları da şişmiş olabilir. Bu nedenle sokağa çıkarken ayakkabılarını giymeden önce bu konulara dikkat etmeli. Ayaklar bir nedenle su topluyorsa, ayakkabı mutlaka gözden geçirilmeli. Bu hastalarda ayrıca terleme ve nemlenme bozukluğu da bulunduğu için ayak derisinin kuruma ve çatlamaya eğilimi vardır. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı bir ürün ile düzenli olarak nemlendirilmeli. Çünkü ayak derisi çatladığında buradan mantar ya da bakteri girmesi çok kolaylaşıyor. Diyabetik ayaklar için uygun ürünler var. Bunları kullanmaya dikkat etmek önemli.”
NELER YAPILMALI?
Diyabetin neden olduğu dolaşım bozukluklarında erken müdahaleyle uzuvların kurtarılabildiği ancak ilerlediğinde bu şansın çok daha az olduğunu belirten Doç. Dr. Uğur Anıl Bingöl diyabet hastalarının dikkat etmesi gerekenleri şöyle sıraladı;
Beyaz renkte ve pamuklu çorap tercih edilmeli ve çoraplar her gün değiştirilmeli
Ayak tırnakları asla dipten ve oval kesilmemeli. Mutlaka düz ve hafif uzun şekilde kesilmeli
Ayakkabılar, içine herhangi bir şey kaçmaması için dik olarak gölgede bırakılmalı
Yeni alınan ya da uzun süre giyilmeyen ayakkabılar ilk zamanlar 2 saatten fazla giyilmemeli
Ayaklar her gün mutlaka nemlendirilmeli ve güneşten korunmalı
Diyabet takip isteyen bir hastalık olduğu için kan şekeri düzenli olarak ölçülmeli ve her 3 ayda bir endokrinoloji uzmanı tarafından kontrol edilmeli
 Ayaklar şişmişse ayakkabı giyilmemeli
 Sivri burunlu olmayan, ayak parmaklarını sıkıştırmayan ayakkabılar tercih edilmeli
  Kaynak: DHA
Bu Yazı “Diyabetliler yeni ayakkabıyı 2 saatten fazla giymemeli” adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/diyabetliler-yeni-ayakkabiyi-2-saatten-fazla-giymemeli/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
LGS’de tüm soruları doğru cevaplayarak Türkiye birincisi oldular
17 Temmuz 2020, Cuma 17:26
İstanbul
Tumblr media
Liselere Geçiş Sınavı’nda (LGS) 181 öğrenci tüm soruları doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı. İSTEK Okullarının 4 öğrencisi de 500 tam puan alanlar arasında yer alırdı. Öğrenciler sınavda nasıl başarılı olduklarını anlattı. İSTEK Okulları, 104 öğrencisinin yüzde 1’lik, 188 öğrencisinin yüzde 2’lik, 398 öğrencisinin yüzde 5’lik dilime girdiğini duyurdu.
LGS’de Türkiye birincisi olan İSTEK Atanur Oğuz Okulları öğrencisi Meliz Hazal Aygül, başarısının sırrını şu sözlerle anlattı: “Ortaokulda müzik, felsefe ve tarihe ilgi duymaya başladım. İlgi alanlarıma yönelik çalışmalar eğitim ve sınava hazırlık sürecinde beni oldukça rahatlattı. Felsefe ve tarihe olan ilgim beni TÜBİTAK projelerine yönlendirdi ve 7. sınıfta TÜBİTAK proje yarışmasında üçüncülük elde ettim. Ders çalışmanın dışında uğraşlarım mutlaka oldu. Başarımın kilit noktasının bu olduğunu düşünüyorum. Kitap okumamın ve analitik düşünme yeteneğimin de ayırt edici olan Türkçe ve matematik sorularını kolaylıkla yapmamı sağladığını düşünüyorum ama en önemli noktanın mutluluk olduğunu da vurgulamak istiyorum. Okulumda çok mutluydum, bana sadece akademik değil sosyal yönden de pek çok destek verildi, yarışmalara ve etkinliklere katıldım ve bu sayede kendimi geliştirdim.”
TÜM SORULARI NASIL DOĞRU CEVAPLADI
İSTEK Kaşgarlı Mahmut Okulları öğrencisi Zeliha Öztürk LGS Türkiye birinciliği hakkında şunları söyledi: “Ailem sayısalcı, hepsinin bana bu dönemde çok fazla faydası oldu ve evde onların desteğini hissettim. Sene başından itibaren sadece matematiğe çalıştım özellikle yeni nesil matematik sorularına hazırlanarak sınav temelimi oluşturdum diyebilirim. Matematiği oturttuktan sonra özellikle evlere geçtiğimiz uzaktan eğitim sürecinden sonra daha fazla ders çalıştım. Yapamadığım soruların üstüne gittim. Okulumuzun kaynaklarını kullandım, online deneme sınavlarıyla birlikte MEB’ in yayınladığı soruları eksiksiz çözdüm, sınavdaki sorularla benzer olmasa da bilgi konusunda kendimi destekledim. Öğretmenlerim benimle her zaman iletişimde oldular. Uzaktan eğitim sürecinde çok keyifli dersler işledik. Deneme çözerken yanlışlarım çıksa da moralimi bozup asla sınav çalışma disiplinimden ödün vermedim. Aksine yanlış çözdüğüm soruların bana faydası oldu ve yanlışlarımı öğrendikçe bir boşluğumu kapattım. Ders çalışmak sınav başarısını yüzde 70 etkiliyorsa, sınav anında stresi azaltarak dikkatlice sınav sorularını çözmek de sınav başarısını yüzde 30 etkiliyor.  Sınava hazırlık süresince ailemin ve öğretmenlerimin desteğini her an yanımda hissettim. Motivasyonumu hiç kaybetmeden daha iyisini yapabileceğime inanan aileme ve öğretmenlerime teşekkür ediyorum.”
SINAVA ÇALIŞIRKEN SOSYAL YAŞAMIMDA ÇOK AŞIRI DEĞİŞİKLİK OLMADI
İSTEK Acıbadem Okulları öğrencilerinden Ege Balcı ise kendisini Türkiye birinciliğine taşıyan başarısı için şunları söyledi: “Çalışmalarım sırasında mümkün olduğu kadar fazla soru çözmeye çalıştım ancak tamamen sosyal hayattan uzaklaşmadım, sevdiğim şeylere yine vakit ayırdım. Bu şekilde sosyal yaşantımda çok aşırı değişiklikler olmadan devam edebilme hali, beni hazırlık süresince hep dinamik tuttu, sıkılmamı da engelledi. Ayrıca ailemden hiç sınav baskısı görmemem beni sınav stresinden hep uzak tuttu. Okulda sürekli olarak verilen ve takip edilen programlar sayesinde çalışma disiplinim hep devam etti. Akşam etütleri ve hafta sonu denemeleri de hem soru pratiğimi arttırdı, hem de sürekli olarak sınav bilinci içerisinde kalmamı sağladı. Bu süreçte hem öğretmenlerimizin hem de idarecilerimizin öğrencilere ve velilerimize gösterdikleri ilgi ve yardımın, benim gibi diğer tüm arkadaşlarıma da çok olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. Sonuçta tüm başarılar aslında bir disiplin ve takım çalışmasını gerektiriyor. Ve bu süreçte takımın oyuncuları biz öğrencilersek antrenörlerimiz öğretmenlerimiz, takım yöneticilerimiz okul idarecilerimiz ve mentörlerimiz de ailelerimizdi diye düşünüyorum.”
Kaynak: DHA
Bu Yazı LGS’de tüm soruları doğru cevaplayarak Türkiye birincisi oldular adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/lgsde-tum-sorulari-dogru-cevaplayarak-turkiye-birincisi-oldular/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Kıbrıs Herbaryum Müzesi’ne girişler ücretsiz
17 Temmuz 2020, Cuma 15:48
İstanbul
Tumblr media
Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi’ne 20 Temmuz’dan itibaren ağustosun sonuna kadar hafta içi 09.00-16.00 saatleri arasında girişler ücretsiz olacak. Yetkililer, özellikle orta okul ve lise öğrencilerine kapılarının açık olduğunu söyledi.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin çeşitli birimlerinde 18 yıldır sürdürülen bilimsel çalışmalar sırasında toplanmış olan ve 11 bin farklı çeşit bitki türü, canlı örnekleri, fosil ve Kıbrıs jeolojisi ile ilgili 20 binden fazla materyallerin yer aldığı Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi’nin ağustos ayı sonuna kadar ücretsiz ziyarete açık olduğu bildirildi.
Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi, Kıbrıs’ta mevcut olan 1500-1600 arası bitki türünün 11 bin farklı çeşit bitki örneği, mantar çeşitleri, böcek türleri, çeşitli sürüngen türleri, deniz canlıları ve Kıbrıs jeolojisi ile ilgili materyallerine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, Kıbrıs’a özgü 140, Beşparmak Dağları’nda yetişen 19 çeşit bitki türünün de yer aldığı müzede; 3 farklı gruba ait 106 çeşit mantar grubu, 250 su yosunu, 23 sürüngen canlı türü örneği, farklı taksonomik takımlara ait olan böcek kolleksiyonları da bulunuyor.
92 milyon yıl önce deniz altı lavları ile başlayan Kıbrıs Jeolojisinden örneklerin var olduğu müzede, Beşparmak sıradağlarının 250 milyon yıllık kireç taşları, 220 milyonluk fosilleşmiş ağaçlarından örnekler de yer alıyor. 
“KIBRIS’IN DEĞERLERİNİN GELECEK NESİLLERE AKTARILMASI MİSYONU TAŞIYORUZ”
Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi müzesinin yalnızca Kıbrıs Fauna ve Flora’sına ait veya fosiller ve doğal taşlarına ait bir koleksiyon oluşturmadığını ifade eden Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Özge Özden Fuller, müzenin Kıbrıs adasının doğa tarihi ve botanik değerleriyle ilgili olarak, gelecek nesillere bilgi aktarılması misyonu taşıdığını da söyledi.
Müzenin, aynı zamanda Kıbrıs’ın Doğası ile ilgili birçok alanda uluslararası bilimsel projeler yürüterek adada yer alan canlıların biyolojisini ve ekolojisini de araştırmayı hedeflediğini dile getiren Doç. Dr. Fuller, “Özellikle genç ve çocuklar için öğrenmeyi keyifli ve kalıcı hale getiren müzemize genellikle okulların açık olduğu dönemlerde öğrenci ziyaretlerinin çok fazla oluyor. Öğrenciler dışında ülkemize tatil için gelen turistler ve yerli halkımıza genel anlamda hitap eden müzemiz, ağustos ayı sonuna kadar hafta içi kapılarını ziyaretçilerine ücretsiz olarak açık olacaktır” dedi. 
Müze, 20 Temmuz’dan itibaren ağustos ayı sonuna kadar hafta içi 09.00-16.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Kıbrıs Herbaryum Müzesi’ne girişler ücretsiz adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/kibris-herbaryum-muzesine-girisler-ucretsiz-2/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Kıbrıs Herbaryum Müzesi’ne girişler ücretsiz
17 Temmuz 2020, Cuma 15:48
İstanbul
Tumblr media
Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi’ne 20 Temmuz’dan itibaren ağustosun sonuna kadar hafta içi 09.00-16.00 saatleri arasında girişler ücretsiz olacak. Yetkililer, özellikle orta okul ve lise öğrencilerine kapılarının açık olduğunu söyledi.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin çeşitli birimlerinde 18 yıldır sürdürülen bilimsel çalışmalar sırasında toplanmış olan ve 11 bin farklı çeşit bitki türü, canlı örnekleri, fosil ve Kıbrıs jeolojisi ile ilgili 20 binden fazla materyallerin yer aldığı Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi’nin ağustos ayı sonuna kadar ücretsiz ziyarete açık olduğu bildirildi.
Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi, Kıbrıs’ta mevcut olan 1500-1600 arası bitki türünün 11 bin farklı çeşit bitki örneği, mantar çeşitleri, böcek türleri, çeşitli sürüngen türleri, deniz canlıları ve Kıbrıs jeolojisi ile ilgili materyallerine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, Kıbrıs’a özgü 140, Beşparmak Dağları’nda yetişen 19 çeşit bitki türünün de yer aldığı müzede; 3 farklı gruba ait 106 çeşit mantar grubu, 250 su yosunu, 23 sürüngen canlı türü örneği, farklı taksonomik takımlara ait olan böcek kolleksiyonları da bulunuyor.
92 milyon yıl önce deniz altı lavları ile başlayan Kıbrıs Jeolojisinden örneklerin var olduğu müzede, Beşparmak sıradağlarının 250 milyon yıllık kireç taşları, 220 milyonluk fosilleşmiş ağaçlarından örnekler de yer alıyor. 
“KIBRIS’IN DEĞERLERİNİN GELECEK NESİLLERE AKTARILMASI MİSYONU TAŞIYORUZ”
Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi müzesinin yalnızca Kıbrıs Fauna ve Flora’sına ait veya fosiller ve doğal taşlarına ait bir koleksiyon oluşturmadığını ifade eden Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Özge Özden Fuller, müzenin Kıbrıs adasının doğa tarihi ve botanik değerleriyle ilgili olarak, gelecek nesillere bilgi aktarılması misyonu taşıdığını da söyledi.
Müzenin, aynı zamanda Kıbrıs’ın Doğası ile ilgili birçok alanda uluslararası bilimsel projeler yürüterek adada yer alan canlıların biyolojisini ve ekolojisini de araştırmayı hedeflediğini dile getiren Doç. Dr. Fuller, “Özellikle genç ve çocuklar için öğrenmeyi keyifli ve kalıcı hale getiren müzemize genellikle okulların açık olduğu dönemlerde öğrenci ziyaretlerinin çok fazla oluyor. Öğrenciler dışında ülkemize tatil için gelen turistler ve yerli halkımıza genel anlamda hitap eden müzemiz, ağustos ayı sonuna kadar hafta içi kapılarını ziyaretçilerine ücretsiz olarak açık olacaktır” dedi. 
Müze, 20 Temmuz’dan itibaren ağustos ayı sonuna kadar hafta içi 09.00-16.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Kıbrıs Herbaryum Müzesi’ne girişler ücretsiz adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/kibris-herbaryum-muzesine-girisler-ucretsiz/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Hackerlar maratonda yarışacak
17 Temmuz 2020, Cuma 12:30
İstanbul
Tumblr media
İstanbul Aydın Üniversitesi ve SODER Bilgi Sistemleri’nin düzenlediği HackAydın Siber Güvenlik Maratonu (Hackhaton) 25-26 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek.
İstanbul Aydın Üniversitesi, (İAÜ) geçtiğimiz günlerde belli başlı Twitter hesaplarının hack’lenmesinden sonra bir kez daha gündeme gelen “siber güvenlik” konusunda önemli bir adım atıyor. İAÜ BrightLab Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi ve SODER Bilgi Sistemleri başta olmak üzere sektörün önde gelen savunma sanayii ve siber güvenlik firmalarının bir araya gelerek geliştirdiği ‘HackAydın’ Siber Güvenlik Maratonu, (Hackhaton) 25-26 Temmuz tarihleri arasında online ortamda düzenlenecek.
BİRİNCİYE 7 BİN 500 LİRA 
Siber güvenlik konusunda farkındalık yaratmak, bu alandaki en büyük problemlerin başında gelen yetişmiş insan kaynağı sorununa çözüm bulmak ve özellikle COVID-19 pandemisi sürecinde oluşabilecek güvenlik açıklarına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen etkinliğe siber güvenlik, veri madenciliği ve kriptoloji gibi konulara ilgi duyan katılımcılar, 2 ilâ 4 kişilik ekipler halinde katılabilecek. Kazanan ekiplere iş, staj, danışmanlık ve mentorluk gibi birçok olanağın yanı sıra, birinci takıma 7 bin 500 TL, ikinci takıma 5 bin TL ve üçüncü takıma 2 bin 500 TL’lik nakit ödül verilecek. Başarılı görülecek bireyler için, kendini geliştirecekleri bu yolculukta yardımcı olmak amacıyla eğitimler verilecek ve Hackathon’a destek veren firmalarımızda gerçekleştirilen projelerde görev almalarına olanak sağlanacak.
“AMACIMIZ GENÇLERE DOKUNMAK”
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan SODER Bilgi Sistemleri Yöneticisi Ferit Ağacıklı şunları söyledi: “Pandemi süreciyle beraber uzaktan çalışmanın arttığı bu dönemde siber güvenliğin öneminin bir kez daha şiddeti artarak fark ettik. Dünyanın siber tarihinden ve son günlerde yaşanan gelişmelerden biliyoruz ki siber şiddet giderek artıyor ve artacak. Geçtiğimiz günlerde Twitter hesaplarının hack’lenmesi, dünyada özellikle teknolojiye yön veren kişilerin hesaplarının ele geçirilmesi şunu gösteriyor ki, bu konuya gerektiği kadar önem verilmediğinde kimse güvende değil. Bu alanda da ilerlemenin kilit gereksinimi, bu konuya gönül veren özel insan kaynağına ulaşmak ve bu kişileri ülkemize fayda sağlayacak şekilde desteklenmesini SODER olarak önemli olduğunu düşünüyoruz. HackAydın etkinliğini de bu nedenle gerçekleştiriyoruz. Bu maratonda kaybeden olmayacak. Çünkü amacımız, dereceleri ne olursa olsun, siber güvenlikle ilgilenen gençlerimize dokunabilmek.”
SON BAŞVURU 23 TEMMUZ
İstanbul Aydın Üniversitesi ev sahipliği, Intelprobe ve Pavotek firmalarının sponsorluğunda gerçekleştirilecek etkinliğe son başvuru, 23 Temmuz tarihine kadar www.soderctf.com adresinden gerçekleştirilebilecek.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Hackerlar maratonda yarışacak adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/hackerlar-maratonda-yarisacak/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi yeni kampüs açtı
17 Temmuz 2020, Cuma 12:41
İstanbul
Tumblr media
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi, Balat ve Yenibosna kampüslerinin yanı sıra Kazlıçeşme’de kökleri yüz yıl öncesine dayanan alanda yeni kampüsü açtığını duyurdu. Üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı ve Doğa Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Kırmızı, “Yeni kampüsün, sanat, kültür, sosyal sorumluluk ve spor faaliyetleri açısından geniş imkanlar sağlaması hedefleniyor” dedi.
Yeni öğretim yılı itibari ile Balat ve Yenibosna Kampüslerinin yanı sıra Kazlıçeşme’de bambaşka bir kampüsü hizmete geçireceğini duyuran İstanbul Ayvansaray Üniversitesi, şehrin tam merkezinde yer alan, kampüsün, öğrencilere iyi bir eğitim ve kampüs atmosferi sunmayı vaat ediyor. Üniversiteden yapılan açıklamada, “2020 itibari ile Doğa Sigorta’nın da destek ve yatırımları ile hızlı ve köklü değişimlerin gerçekleştiği üniversitenin yeni kampüsü Balat kampüsü ile bütünlük içinde tarihi doku ile aynı anda yeşili buluşturuyor” denildi.
TARİHİ KÖKLERE SAHİP
Kökleri 100 yıllara dayanan bu mekanda, öğrencilerin ihtiyacı her türlü donatının bulunduğu çağdaş bir kampüs hazırladıklarını dile getiren Nihat Kırmızı, İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nin vakıf üniversiteleri arasında en üst sıralarda yer alması için hem Ayvansaray Eğitim Sağlık ve Kültür Vakfı olarak hem de Kırmızı Ailesi ve Doğa Sigorta, Doğa Hospital, Mesleğim Eğitim Kurumları gibi sektöründe güçlü şirketleri desteğiyle tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti. Nihat Kırmızı, sanat, kültür, sosyal sorumluluk ve spor faaliyetleri açısından geniş imkanlar sağlanacak Kazlıçeşme kampüsünün keyifli bir üniversite iklimi yaratmak üzere fevkalade uygun bir mekan olduğunu, hedefledikleri uluslararası vizyon ve konum için akademik kadro kadar kampüslerinin de en mükemmeli olması bilinciyle hareket ettiklerini aktardı.
“EĞİTİM KADAR SOSYALLEŞMEYE DE ÖNEM VERİLDİ”
Eğitimin amaçlarından birinin de kültürel etkileşim olduğunu belirten Kırmızı, hem Türk hem de yurtdışından öğrencileri aracılığıyla, yabancı ülkeler ile bilgi ve tecrübe aktarımı içinde bulunmayı istediklerini aktardı. Öğrencilerinin meraklı, araştırmacı ve bilgiye heyecan duyan gençler olması için her türlü imkan ve koşulu sağlayacakları yeni kampüsleri ile beraber Balat ve Yenibosna kampüslerinde de, üniversitenin hedeflerine uygun tüm geliştirme ve yenilikleri düzenlediklerini ekledi. Yeni açılan çok sayıda bölümün de öğrencilerde merak uyandırdığını, ilgiden memnun olduklarını belirtti. Eğitim kadar sosyalleşmeye de verdikleri önemle, kampüs ortamlarının öğrenci kulüplerinin en aktif şekilde faaliyette olmalarını sağlayacak şekilde planlandığını ekledi.
KAZLIÇEŞME KAMPÜSÜ HAKKINDA
20 bin metrekare üzerinde açık alanı ile toplam 50 bin metrekareyi geçen alana sahip yeni kampüsün İstanbul’un her yerinden her türlü ulaşıma sahip olduğu açıklandı. Üniversite kampüs hakkında şu bilgileri verdi; “Marmaray Kazlıçeşme Durağında konumlanan kampüs, şehrin merkezinde yer alıyor. Yeşil alanlar, otopark, spor salonları ve sahaları, tarihi ve zengin bir kütüphane ve kültür sanat alanları yanı sıra kafeterya ve sosyal alanları ile öğrencilerin keyifle vakit geçirecekleri kampüs, boş vakitlerini dışarıda geçirmek isteyen öğrenciler için de her yere geniş bir ulaşım ağı sunarken, sinema, tiyatro, alışveriş ve iş merkezlerine de yakınlıkta üniversite bölgesinde konumlanıyor. İstanbul’a yakın diğer şehirlerden bile çok hızlı ulaşılabilen kampüs, Bursa’dan sadece 50 dakikalık yolculuk gerektiriyor. Yeni kampüs ile 75 bin metrekareyi aşan bir toplam alana kavuşan üniversite ferah ve sağlıklı koşullar sunuyor.”
Mütevelli Heyet Başkanı olduğu gün itibariyle İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nin Türkiye’yi dünyada temsil edecek, bilim insanları, iş insanları, sporcular, sanatçılar yetiştirmesi için maddi manevi tüm koşulları sağlamayı hedeflediklerini aktaran Nihat Kırmızı, tüm grup şirketlerinin de burada yetişecek gençlere staj ve ardından istihdam konusunda destek vereceğini, söz konusunun eğitim, ülkenin geleceği olduğunu önemle belirtti, dost şirketlerin de gösterdiği ilgi ve destekten memnuniyetlerini ifade etti.
Kaynak: DHA
Bu Yazı İstanbul Ayvansaray Üniversitesi yeni kampüs açtı adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/istanbul-ayvansaray-universitesi-yeni-kampus-acti/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Terleyen maskede bakteriler çoğalıyor
17 Temmuz 2020, Cuma 10:30
İstanbul
Tumblr media
Koronavirüs salgını nedeniyle yaz aylarını maskeyle geçirmek zorundayız. Bu aylarda daha sıkı tedbirlerin alınması gerektiğini belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Aziz A. Hamidi, “Bir süre kullanılan, nemlenen ve herhangi bir şekilde ıslanan maskede virüs ve bakteriler çoğalıyor. Bu nedenle terden ıslanan maske derhal değiştirilmelidir” dedi.
    Koronavirüs salgını nedeniyle sosyal mesafe, maske zorunluluğu gibi önlemlerin olduğu bir yaz dönemi yaşanıyor. Yaz sıcaklarında maske kullanırken alınacak önlemler ise merak konusu. Maltepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Aziz A. Hamidi, yaz aylarında zorlasa da salgının önünü kesmek için en önemli tedbirlerin başında gelen maske kullanımının geldiğini ifade etti.
“N95 VE FFP TİPİ MASKELERİ SAĞLIKÇILAR KULLANMALI”
Salgının devam ettiğini bu nedenle sosyal mesafeyi korumak, maske takmak ve hijyen kurallarının hayati önemde olduğunu belirten Dr. Hamidi, evinden çıkan herkesin cerrahi-tıbbi maskeyi mutlaka kullanması gerektiğini, N95 ve FFP tipi maskelerin yanı sıra, pamuklu ya da kumaş bez maskelerin önerilmediğini vurguladı. Dr. Hamidi, “Çünkü N95 ve FFP tipi maskeler karşıdan gelen virüsün filtre edilmesi amacında kullanılır. Hasta olan kişiden sağlıklı kişiye geçişi engellemez. Bu nedenle sadece hastanelerde belirli durumlarda sağlık çalışanların kullanması önerilir. Sosyal ortamlarda sadece cerrahi/tıbbi maskeler önerilir” dedi.
SICAK HAVADA MASKE KULLANIMI
Yaz aylarında havanın sıcak olması nedeniyle takılan maskenin terden ıslanabileceğini ve koruyucu özelliğini kaybettiğini belirten Hamidi, bir süre kullanılan, nemlenen ve herhangi bir şekilde ıslanan maskelerin hemen değiştirilmesi, kesinlikle yeniden kullanılmaması uyarısında bulundu. Islanan, nemlenen maskelerin virüs ve bakterilerin çoğalmasına uygun ortam yarattığını anlatan Hamidi, maske kullanırken dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle açıkladı:
“Güç soluk alınıyorsa maskenin değiştirilmesi gerekir. Maskenin dış yüzeyine el temasından kaçınılmalıdır. Maske takıldıktan sonra çene altında indirilmemelidir. Kısa süreli (yemek, içmek için) çıkarılması gerekiyorsa bağcıklarından tutarak çıkarılır ve herhangi bir yüzeye değdirmeden tekrar takılır. Çıkarılan maskeler herhangi bir yüzeye değdirmeden çöpe atılmalıdır.”
TATİL YÖRESİNDE BUNLARA DİKKAT
Hamidi, tatil yapılan mekana göre sosyal mesafe ve maske kullanımının değişebileceğine dikkat çekerek, “Tatilde yakın çevrenizde insan yoksa maske takmak gerekmez, 1.5 metreden daha fazla yakınınızda iseler mutlaka takılması gerekir” önerisinde bulundu. Hamidi denize girerken çok yakın temas olmamasına, kalabalık plajlara gidilmemesine ve tatilde her yerde sosyal mesafenin korunmasına önemle dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekti.
SPOR YAPARKEN  MESAFE KURALLARINI GÖZARDI ETMEYİN
Spor yapanlar daha sık nefes aldığı için yoğun şekilde bedenden damlacık atılabiliyor. Bu nedenle spor yapanların sosyal mesafeye dikkat etmesi ve çevresindeki kişilerin kendisinden uzak tutması gerekiyor. Spor salonunda sosyal mesafeye uyulur veya yakın mesafede kimse yoksa maske takılmayabileceğini anlatan Uzman Dr. Hamidi, sporda maske kurallarını şöyle sıraladı:
“Spor yaparken 1.5-2 metre yakınlıkta insan bulunmaması sağlanmalı. Ancak bu durumda maske kullanmasına gerek olmaz. Uygun biçimde maske takmak fiziksel mesafeyi ortadan kaldırmaya neden olmaz, fiziksel mesafe kurallarına her zaman uyulmalıdır.”
Kaynak: DHA
Bu Yazı Terleyen maskede bakteriler çoğalıyor adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/terleyen-maskede-bakteriler-cogaliyor/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Termal otele ‘güvenli turizm sertifikası’ verildi
17 Temmuz 2020, Cuma 11:02
İstanbul
Tumblr media
Yalova’da bulunan termal otel Yalova Terma City ‘güvenli turizm sertifikası’ aldı. Hijyen ve güvenliği ön planda tuttuklarını söyleyen otelin işletme müdürü Mustafa Hüğül, “Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda başlatılan, ‘Sağlıklı Turizm Belgelendirme Programı’ kapsamında tüm denetimlerden geçip sertifikamızı aldık. Misafirlerimiz gönül rahatlığı ile gelebilir, onları ağırlamaya hazırız” dedi.
Yalova’da 8 Haziran’da açılan termal otel, Yalova Terma City’e ‘güvenli turizm sertifikası’ verildi. İşletme müdürü Mustafa Hüğül, sertifikaya yönelik yaptığı açıklamada, “Sürecin başından bu yana otelimizde tüm önlem ve tedbirleri üst seviyede uyguladık. Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda başlatılan, ‘Sağlıklı Turizm Belgelendirme Programı’ kapsamında tüm denetimlerden geçip ‘güvenli turizm sertifikası’ aldık. Otelimize misafirlerimiz gönül rahatlığı ile gelebilir. Misafirlerimizi ağırlamaya hazır olduğumuzu bildirmek isterim. Ayrıca sertifikada görüldüğü gibi karekod sistemiyle tüm müşteriler otelimizin denetim geçmişini şeffaf olarak görebilecek’’ diye konuştu.
SIKI ÖNLEMLER ALINDI
Otel yönetiminin aldığı önlemleri de sıralayan Hüğül, “Misafirlerin tesise girişte temassız ateş ölçümü yapılacak. Talep edilmesi halinde misafirlere verilmek üzere maske ve eldiven gibi kişisel koruyucu ekipman bulundurulacak. Misafirlerin 14 gün içerisinde bulunduğu yerlerin, kronik rahatsızlıklarının ve Covid19 geçirip geçirmediklerine ilişkin bilgilendirmeleri yazılı olarak alınacak. Covid19 tedbirleri ile ilgili yazılı bilgilendirme formu imza karşılığı verilecek” ifadelerini kullandı.
Hüğül, “Yemek salonu, toplantı salonu, lobi ve resepsiyon alanı sosyal mesafe planına uygun olarak düzenlendi. Yer işaretleri ve uyarıcı tabela ve yazılarla sosyal mesafe ve hijyen uyarıları yapıldı. Otel bünyesindeki tüm departman çalışanlarımıza hijyen ve dezenfeksiyon ile sosyal mesafe konusunda etkin çalışma yürütmeleri konusunda eğitimler verildi. Odalardaki ve diğer kapalı ünitelerdeki camlar günlük temizlik ve dezenfektasyon sırasında açılarak; temizlik sonrasında en az 1 saat havalandırılmaktadır” dedi.
ODALARDA TEK KULLANIMLIK ÜRÜN VAR
Odalarda tek kullanımlık ürünler olduğunu söyleyen Hüğül, “Eğitimli ve hijyen sertifikalı personellerimiz maske ve eldiven giyerek temizlik ve dezenfekte işlemlerini yapmaktadır. Odalarımızda misafirlerimize özel tek kullanımlık ürünler temin edilmiştir. Misafirlerimizin kullandığı nevresim, çarşaf, havlu ürünlerinin katlanması sırasında çırpma ve silkeleme işlemi yapılmayarak, toz ve partikül oluşumuna izin verilmemektedir. Temizlik sterilizasyon işlemlerimiz Hijyen ve uygulamaları konusunda Uluslararası standartlara ve sertifikalara sahip profesyonel çözüm ortaklarımız ile yapılmakta ve kayıt altında tutulmaktadır” diye konuştu.
 Hüğül, “Sık dokunulan yüzeylerin, ortak kullanım alanlarındaki tuvalet ve lavabo temizliği sterilizasyonu periyodik olarak yapılmakta ve kayıt altına alınmaktadır. Bu alanların temizliği için su ve deterjan ile temizlik yapıldıktan sonra sulandırılmış çamaşır suyu ve klor tablet kullanılmaktadır. Resepsiyon işlemleri sırasında ve kapalı alanlarda güvenli sosyal mesafe düzenlemesi için işaretlemeler yapılarak önlemler alındı” ifadelerini kullandı.
Resepsiyon bölümünde oda kartı, havlu kartı, kalem, resepsiyon zili gibi ekipmanların kullanım durumunda dezenfeksiyonu gerçekleştirilerek uygun şekilde muhafazasının sağlandığını aktaran Hüğül, “Uluslararası hijyen ve standartlarına sahip lisanslı dezenfekte ve temizlik ürünleri ile periyodik açık alan ve kapalı alan dezenfeksiyonu yapılmaktadır. Her ne kadar COVID-19 havadan havaya bulaşmasa da ortamın düzgün havalandırılması ve hava filtrelerinin düzenli temizlenmesi kişiden kişiye burun veya ağızdan küçük damlacıklar yoluyla bulaşmasını önleyecektir. Otel bünyesinde bulunan tüm havalandırma sistemlerimizin filtre ve sterilizasyon işlemleri tamamlanmış ve periyodik olarak kontrol edilmektedir” dedi.
 RESTORANDA ALINAN ÖNLEMLER
Restoranlarda yerleşim planının, masalar arası 1,5 metre mesafeli olacak şekilde ayarlandığını belirten Hüğül, “Masalar, bir sandalyenin arkasından başka bir sandalyenin arkasına kadar olan mesafenin 1 m’den fazla olacağı ve misafirlerin en az 1 m mesafeden birbirlerine bakacakları şekilde düzenlenmiştir. Yemek masaları ve mobilyalarının, masa üstü ekipmanlarının (tek kullanımlık olanlar hariç) alkol bazlı ürünlerle temizlikleri her müşterinin kullanımı sonrasında yapılmakta olup, Masa üzerinde tek kullanımlık tuzluk, biberlik ve peçetelik bulundurulmaktadır. Yiyeceklerle temas kurulmaması adına açık büfede bulunan yiyecekler önlemler dahilinde hijyen eğitimli ve sertifikalı personel tarafından misafirlerimize servis edilecektir” diye konuştu.
ŞEZLONGLARIN ARASI SOSYAL MESAFE KURALLARINA GÖRE DÜZENLENDİ
Yeme ve içme alanlarında servis ekipmanlarının düzenli olarak temizlendiğini ve dezenfekte edildiğini söyleyen Hüğül, “Ortak kullanımda olan çay/kahve makinesi, sebil, içecek makinesi ve benzeri cihazların kullanımı hijyen uygulamaları ve önlemleri sebebi ile görevli aracılığı ile yapılarak misafirlerimize servis edilecektir. Gıda girdi kabul, hazırlık, işleme ve servis-sunum proses basamaklarına istinaden uygulanması gereken gıda güvenliği sağlanarak mutfaklarda oluşturulan temizlik ve hijyen protokolü uygulamaları kayıt altında tutulacaktır. Açık Havuz ve plaj çevresinde tuvaletler, duş ve soyunma kabinleri için öngörülen temizlik ve dezenfeksiyon faaliyetleri periyodik olarak yapılmakta ve kayıt altına alınmaktadır. Şezlongların arası sosyal mesafe kurallarına uygun ölçüde düzenlenmiştir” ifadelerini kullandı.
Havuz suyundaki klor seviyesinin düzenli olarak ölçüldüğünü ve kayıt altına alındığını belirten Mustafa Hüğül, “Eğitimli personel kontrolünde havuzların kullanımı sırasında gerekli sosyal mesafe kurallarına uyulması hakkında bilgilendirmeler ve kontroller sağlanacaktır. Spor salonunun giriş çıkış saatleri ile kişi sayısı sınırlandırmış olup, her kullanım sonrası tüm ekipmanlar dezenfekte edilmektedir. Spa içinde uygun hava kalitesi sağlanmış, nem oranı kontrol altına tutulmaktadır. Kese, sabun, duş jeli, şampuan gibi malzemeler tek kullanımlık olacaktır. Sauna, hamam, buhar banyosu gibi alanların misafirlerimiz tarafından kullanım süresi en çok 30 dakika ile sınırlandırılmıştır. Kullanımlar rezervasyonla sınırlı sayıda kayıt tutularak yapılacaktır” dedi.
Hüğül, “Otel bünyesinde gıda ürünlerinin tedariği ve üretimini yapan birimlere, geçici olarak giren tedarikçiler, bakım elemanları, mal getiren şoförler vb. kişilerin, işletme çalışanlarıyla herhangi bir temasta bulunmaması, sosyal mesafe kuralı korunarak ve koruyucu ekipman kullanarak işlemlerini yapmaları konusunda gerekli bilgilendirmeler yapılmıştır. Covid-19 tedbirleri kapsamında alınacak önlemlerin takibi ve acil durumlarda müdahale edilmesi, sağlık ile ilgili konuların danışılması amacı ile 24 saat hizmet veren Sağlık personellerimizin bulunduğu Sağlık destek masası oluşturulmuştur. Otel bünyesinde izolasyon odamız mevcuttur. Otelimizde oluşturulan Atık Yönetim protokolü doğrultusunda, misafirlerimizin ve çalışanlarımızın kullanım alanlarına Gri renkli atık kutuları temin edilmiştir. Tüm maske, eldiven gibi malzemeler bu atık kutularında toplanarak, diğer atıklar ile birleştirilmeden ayrı olarak bertaraf edilmektedir” diye konuştu.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Termal otele ‘güvenli turizm sertifikası’ verildi adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/termal-otele-guvenli-turizm-sertifikasi-verildi/
0 notes
baknedio · 4 years
Text
Güneş lekelerinden korunmanın yolları
17 Temmuz 2020, Cuma 10:34
İstanbul
Tumblr media
Güzellik Koçu Aylin Çetinkaya yaz aylarında deniz, kum ve güneşin tadını çıkarırken güneş lekelerine dikkat edilmesi konusunda uyardı. Çetinkaya, “Güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce yüksek faktörlü koruyucu ürünleri kullanın. Ayrıca olabildiğince 11.00-15.00 saatleri arasında güneşte kalınmamasını öneriyorum” dedi.
Uzun saatler güneş maruz kalan ciltlerde lekelenmeler olduğunu söyleyen Çetinkaya “Güneş lekeleri, beyaz tenli, zor bronzlaşan, kolay kızaran cilt tiplerinde daha sık rastlanıyor. Lekeler, ani yanma, soyulma ve kızarma olarak kendini gösteriyor. Özellikle beyaz tenli olanların güneşten korunması gerekiyor” diye konuştu. 
Özellikle yaz aylarında güneş maruz kalınca başta yüz olmak üzere vücudun bazı bölgelerinde lekelenmeler olduğuna dikkat çeken Güzellik Koçu Aylin Çetinkaya, güneş lekelerinin oluşmaması için bilgi vererek, alınması gereken önlemleri sıraladı.
11.00-15.00 SAATLERİNDE GÜNEŞTE KALMAYIN
Her ne olursa olsun düzenli cilt temizliği yaptırmak gerektiğini vurgulayan Çetinkaya, “Güneş altında kalmak cildin su kaybetmesine ve kurumasına neden olur. Ciltteki kuruluk nedeniyle deriniz pul pul dökülebilir. Bu nedenle cilt yapınıza uygun bir kremle cildinizi her banyodan sonra nemlendirin. Güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce açık tenli kişiler 30 ve üstü, koyu tenli olanlar 15 ve üstü koruma faktörlü koruyucu ürünleri uygulamalı. Ayrıca olabildiğince 11.00-15.00 saatleri arasında güneşte kalınmamasını öneriyorum” diye konuştu.
2 YA DA 3 SAATTE BİR GÜNEŞ KREMİ KULLANIN
Güneş lekelerinin geçirilmesi için öncelikle uzmanlardan yardım almak gerektiğini aktaran Çetinkaya, “Cilde lekenin derinliğine göre işlem uygulamak daha doğru olacaktır. Kremler, kimyasal peeling ve kimyasal soyucular tedavi seçeneklerinin başında geliyor. Ancak siz yine de güneşin dik açıyla geldiği saatlerde açık alanlarda bulunmayın. 2 ya da 3 saatte bir güneş koruyucunuzu kullanın. Nemlendirici ürünler ile kuruyan cildinizi nemlendirin. Güneşe çıkılan dönemlerde epilasyon benzeri işlemlerden kesinlikle uzak durun” ifadelerini kullandı.
Güneş lekeleri için kişiye özel lazer tedavileri ve Hydrafacial cilt bakımını da öneren Çetinkaya, “Hydrafacial, kuru, yağlı, karma ve hassas tüm cilt tipleri için uygundur. Eğer profesyonel bir cilt bakımı yaptırmak istiyorsanız ve güneş lekeleri ya da cilt lekeleriniz bulunuyorsa bu uygulama tam size göre olabilir. Ama cildinizde güneş yanığı varsa bu bakımı tavsiye etmiyorum. Bu cilt bakım uygulaması, ciltte acı ya da ağrı hissi oluşturmaz. İlk defa cilt bakımı yaptırmaya başlayacak olan kişiler için cilt tipine ve cilt sorununu göre 4 ile 6 seans arasında uygulanabilir, daha sonra ihtiyaca göre tekrarlanabilir” ifadelerini kullandı. 
  Kaynak: DHA
Bu Yazı Güneş lekelerinden korunmanın yolları adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/gunes-lekelerinden-korunmanin-yollari/
0 notes