Tumgik
bablisokmerve · 3 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Alexandra Soldatova – It Must Be Beautiful 
Painted Bus Stops of Belarus
3K notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Şimdi bi süryani şarabı olacaktı, midyatta olacaktık. Mevsim aynı böyle ilkbahar. Damda oturup içecektik, önü açık manzaradan yüzümüze vuran ılık rüzgarın ve gecenin sessizliği eşliğinde.
8 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mevsim bahardır
2 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
-yol bitmeye yakın. sabaha karşı şehre varıp, yorgun ağın mersivenleri çıkmak istiyorum. üstümü başımı sağa sola atıp yatağa yanına girmek. yanına uzanışım ile uykunun bölünüşü. biraz ağzını öpmek biraz koynunu. uyuyup kalmak. öğle öncesi güneşe dek.
6 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Şiir ve İnşa *
-Ziya Paşa’yla ilişkisiz.-
Akımların soyutluğu
Sembolizm ve parnasizm akımlarını ilk duyduğunuzda, bunların anlamlarının “şiirde müzik” ve “şiirde gerçekçilik” olmasının ötesinde bir kapı açılmaz önünüze. Soyut, örneklendirilmemiş, havada kalan birkaç ezber ve karşılıktır bunlar. Sembolist şairler şunlardır, en önemli şiirleri de bunlardır. Ee? Ne yapmalıyım bu bilgiyle? Sinirbilimci Sinan Canan, beyin üzerine yaptığı araştırmalara göre şunları söylüyor: “Anlamlandırılmayan bilgi söner.” 
Kalıcı ve yararlı bilgi sağlamak için bir şeyi neden öğrendiğimizi öğrenmek ya da neden öğrettiğimizi öğretmek durumundayız. “Öğrenmeyi öğrenmek” kavramının soyutluğu da buradan ileri geliyor. Öğrenmeyi öğrenmenin ne olduğunu bile bilmiyoruz. Ezbere iki kelime yalnızca. Evet beyin böyle bir yapı, hayatta kalmasına yaramayacak, tutacak olmayan her bilgiyi öğütmeye çalışıyor. Evrimsel genetik.
Sembolizme dönecek olursam, ben şair-şiir-akım üçgeninde nasıl bir bağ kuracak, sentez yapacağım?
Sembolizm anlam kapalılığını, sözcüklerin birbirine uyumunu (aliterasyon-asonans), bu uyumdan çıkan şıkır şıkır sesleri esas alır. Şiirin çoğunluk temeli bu söz sanatı olsa da sembolistler içliliği, içe dönüklüğü, anlaşılmamayı, çoğul gerçekliği, öznelliği ilke edinerek diğer şairlerden “soyut”lamışlardır kendilerini. Haşim’in de dediği gibi, “Şiir anlaşılmak için değil, duyulmak için yazılmalıdır.” Bu cümle herkesçe içselleştirilirse, edebi metinde biçimin ana mesele olduğu anlaşılacaktır.
Şiir anlaşılmak için değil duyulmak için yazılır
Öz (Saf) Şiir anlayışı, Fransız sembolist Paul Valery’nin dili her şeyin üzerinde tutan görüşünden hareketle edebiyatımızda yer bulmuştur. Öz Şiir’e göre eser veren sanatçılar için dil ve biçim mükemmelliği, estetik tavır her şeyin üzerindedir. Bu mükemmeliyetçilikteki dil temizliği, bu şairlerin nesirlerine de sirayet eder ve hatta yalnızca nesir alanında eser veren sanatçıları da aynı tesir altına alırlar. O halde biçim mükemmelliği dizeden taşmış, mensurlaştırılmıştır da.
Öz Şiir anlayışı, çerçevesini Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı  Mülazahalar” adlı makalesiyle oluşturur. İlk yerli poetikamız olarak kabul edilen bu makaleye göre estetik şiirin formları belirlenmiştir.
Dilin zengin olanaklarını kullanmakla yetinmeyerek Serveti Fünun’da ateşlenen dilin olanaklarını genişletmek, dili esnetmek, anlamda kırılmalar yaratmak, yeni tamlamalar üretmek, sözlükleri raftan indirip kullanılmayan sözcükleri şiire sokmak, imgeyi özgünleştirmek, bazen gerçekten uzaklaştırmakla beraber Birinci Yeni, İkinci Yeni, Modernizm ve Postmodernizm’i beslemişlerdir.
Annemle karanlık geceler ba’zı çıkardık; Boşlukta denizler gibi yokluk ve karanlık Sessiz uzatır tâ ebediyetlere kollar… Gûyâ o zaman, bildiğimiz yerdeki yollar Birden silinir, korkulu bir hisle adımlar…
Ahmet Haşim’in “Sensiz” şiiri, ister anlaşılsın ister anlaşılmasın, hazin duygular sızdırmaktadır okura. Çünkü müzik ne kadar evrenselse ve notalar nöronlara önemli dokunuşlarla duygulanımlar sağlıyorsa, sözcük ritmi de bunu sağlamaktadır. Yahya Kemal’in Nev-Yunanilik anlayışıyla yazdığı şiirler olan “Biblos Kadınları” ve “Sicilya Kızları” tamlamalarına bakarsanız bile, kelime seçimindeki müzikalite ve kusursuzluk çabasını fark edeceksinizdir. Sicilya ve Biblos kelimeleri kendi başına, söylenmesi hoşa giden kelimelerdir. Aldıkları tamlanan kelimelerle de bütünlenir, tamamlanır, kusursuzlaşırlar.
Yahya Kemal Beyatlı - Ahmet Hamdi Tanpınar
Tanpınar, İstanbul Üniversitesi’nde Yahya Kemal’in asistanıyken bir gün sohbetleri sırasında “Umarım bir gün ben de sizin gibi bir şair olabilirim” demesinin üzerine Kemal ona şu yanıtı vermiştir: “Bugüne değin yazılabilecek tüm şiirleri ben zaten yazdım.”
Bu heves kıran cümlenin üzerine Tanpınar şiire kırgınlaşıp nesre ağırlık vermiştir. İnce bir şiir kitabının yanında beş roman, üç öykü, iki deneme, beş araştırma-inceleme türünde eseri vardır. Tüm bunlara karşılık Tanpınar’a bugün dahi, düz yazı alanındaki verimine rağmen “şair” denilmektedir. Bunun en büyük sebebi, modernizme eğilimi gereği, cümlelerini şiirsel bir üslup ve dizilimle oluşturmasıdır ki az sayıda şiiri olan bir sanatçı olarak şair sıfatını kazanması, edebiyat tarihindeki en güzel yanıtlardandır.
Nesirdeki şairler
Batı tesirindeki nesirde (roman, öykü) şiirsel üslubun ilk ve en yetkin cümlelerini Halit Ziya vermiş ve kendisinden sonra gelen kuşakları, özellikle Cumhuriyet romancılarını oldukça etkilemiştir. Bireyin iç dünyasını esas alan romanlardaki en büyük kaygı biçim ve estetik olduğundan olay anlatıları ve merak ögesinden ziyade durum anlatıları (psikoloji, yabancılaşma, aidiyet) önem kazanmış, yazarın ne yazdığı değil nasıl yazdığı önem arz etmiştir.
Batı edebiyatından önce divan edebiyatında “süslü nesir”de kendini gösteren dil lirizmi, kendini güncelleyerek günümüzde de var olmaya devam etmektedir.
Nesirde şiiri deneyimlemek için temel ve aklıma ilk gelen kitap önerileri:
Halit Ziya Uşaklıgil - Mai ve Siyah
Ahmet Hamdi Tanpınar - Huzur
Peyami Safa - Yalnızız
Sait Faik Abasıyanık - Son Kuşlar
İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası
Hasan Ali Toptaş - Bin Hüzünlü Haz
“Öykü yazıyorum şiir gibi olmuş diyorlar, şiir yazıyorum öykü gibi olduğunu söylüyorlar. Öyleyse ben ne şairim ne de öykücü…” diyen Sait Faik’e, “Ben şiir atından hiç inmedim” diyen A. Ali Ural’a ve “Şair ol nesirde bile” diyen Baudelaire’e selam olsun.
26 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Gazoz Ağacı
Yeni doğmuş duyguları,düşleri,tazeliğini bozmadan,o ilk güzellikleriyle koruyabilsek nemize yetmez;ışıtıverir hemen günümüzü.Ama bir şeytan var,şaytanımız.Aksine bozuyor,çirkinleştiriyor onları.Kötüleşiyor böylece,çok kez de elimizde olmadan,dostluklarımız,aşklarımız,sanatımız kötüleşiyor.
Öyküm burada bitiyor.Daha doğrusu öykünün birinci başlangıcı bitiyor.Beğenmezsem bir başkasını denerim,bir öykünün bir tek başlangıcı olur ilkesini kim koymuş demiştim yukarıda.Tutmayacağım bu sözümü,denemeyeceğim.Yaşamımızda nice öykü başlangıcı vardır ki öylece kalmış,öyküleşememiştir.Olmamış.
Çekirdek kalmıştır.İşte bu da o nice başlangıçtan birinin öyküsü.
Sabahattin Kudret Aksal
Vatan,30 Mayıs 195
3 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Tumblr media
Ölür kıyı,ölür yazlar,alır başını kara kış...
2 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Zaman tükenir,Yaş tükenir,Ümit tükenir,Nefes tükenir,ve insan. İnsan tükenir
0 notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
bablisokmerve · 4 years
Text
1 note · View note
bablisokmerve · 4 years
Text
youtube
2 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Küçük evleri her an yıkılacak gibiydi...
2 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
Uzun zamandır salya sümük ağlamamıştım
20 notes · View notes
bablisokmerve · 4 years
Text
dans
64 notes · View notes