Tumgik
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Quote
Zalimin en büyük başarısı karşısındakileri de zalime dönüştürmektir.
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Photo
Tumblr media
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Text
Tarlabaşı da neresi?
Tarlabaşı, 1535'te Fransızlarla başlayan ülkelerarası elçilik bulundurma uygulaması sonucunda Beyoğlu'na yerleşen sefaretlerde çalışan üst düzey yöneticilerin ve bunlara ek olarak Beyoğlu'nda yaşayan levantenlerin ve gayrimüslimlerin işyeri ve konutlarında çalışanların konut alanı olarak kurulmuştur. Alandaki mimari, Cadde-i Kebir (İstiklal Caddesi) üzerinde yer alan konutların küçük birer kopyası gibidir. Cephe ve gabari olarak onlarla yarışmayan, alt gelir grubunun küçük, iddiasız yaşama alanıdır.Tarlabaşı'nı Osmanlı'dan günümüze etkileyen olayları sıralamaya çalışacak olursak sırasıyla, 1923 Cumhuriyet'in ilanı, 1942 Varlık Vergisi, 1955 6-7 Eylül olayları, 1960 Köyden kente göçün başlangıcı, 1980 Dalan Operasyonları gelmektedir.Tıpkı İstanbul gibi, Tarlabaşı'nı da Cumhuriyet'in ilanı çarpıcı bir şekilde etkilemiştir. Elçiliklerin Ankara'ya taşınması, burada oturan insanları birçoğunun iş imkânlarını ortadan kaldırmıştır. Kasım 1942'de yasallaşan Varlık Vergisi, bölgede yaşayanların hemen hemen tüm mallarını ellerinden aldığı için, burada yaşayan çoğu azınlık, ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca, 1955'teki 6-7 Eylül Olayları, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik buhranın etkisiyle, Yunanistan'ın Kıbrıs sorununda ortaya koyduğu tavrı eleştiri amaçlı başlayan gösterilerin, amacından saparak özellikle Rumların mallarının yağmalanmasına dönüşmesine neden olmuştur. 1960 döneminde tüm ülkeyi saran göç dalgası, büyükşehirlerde kendini göstermiştir.
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Quote
Cinayet işleyenler, kurbanlarıyla birlikte kendi huzurlarını da öldürürler.
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Photo
Tumblr media
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Quote
Kabuslarla başa çıkabilmenin tek yolu onlarla uyanıkken karşılaşmaktı.
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Photo
Tumblr media
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Text
Okur Görüşü
Ahmet Ümit sevip yazdıklarını merak edenler için tereddütsüz okunacak bir kitap Beyoğlu’nun En Güzel Abisi. Hatta katilin kim olduğu ile ilgili merak bile uyandıracak. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, Ahmet Ümit’in sade anlatımı ile sizi olayların içine çekecek. Bir cinayet soruşturmasının yanı sıra, Gezi Parkı olayları, tinerci çocuklar da kitapta güzel bir kurgu ile bahsedilmiş. Ahmet Ümit’in bunlara değinmesi bence güzel olmuş. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, Beyoğlu’nun arka sokakları olarak bildiğimiz Tarlabaşı’nda ki hayatı ve burada ki yaşanan gerçekler, kentsel dönüşüm, rant kavgaları, travestilerin hayatı, kadına şiddet, doğa savunucuları, töre Ahmet Ümit’in bu kitapta diğer değindiği konular.  Konu bu kadar geniş bir yelpazeye yayılınca da kitap beklenen heyecandan uzaklaşmış. Çünkü konudan konuya fazla geçişler olmuş ve hızlı geçilmiş konular.
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Quote
"Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Text
“ROMANIMIN VASİSİ SELİM İLERİ’DİR”
- Romanda usta yazar Selim İleri’yle karşılaşıyoruz. - Selim İleri çok yakın arkadaşımdır ve “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi”nin romanlaşması da sayesindedir. 18 ayda yazdığım bu romanı, “Sultanı Öldürmek”i bitirirken düşünmeye başlamıştım. Aslında bir uzun hikâye yapacaktım. Bir akşam içiyorduk Selim'le. “Ne var tezgâhta” diye konuşurken anlattım. Selim ağlamaya başladı ve “Bu müthiş bir roman, bir başyapıt, bunu yazman lazım” dedi. Yani bu romanın vasisi bir anlamda Selim İleri oldu. - Yazar Ahmet Ümit de karşımıza çıkıyor. Soruları ve ilgisiyle bunaltıyor komşusu Başkomiser Nevzat'ı, azar yiyor paso! Ahmet Ümit de habire ensesinde, hani usul usul tebelleş! (gülüyoruz) - Aynen. Şaşırıyor yahu kim bu adam diye. Hakkında her şeyi biliyor ve ne yaparsa yapsın bu adam kesinlikle kızmıyor, babası gibi şefkatle yaklaşıyor. Bu tabi romanın postmodern yapısından kaynaklanıyor. Onu çok söylemeyelim ama bu roman da sadece polisiye kurguda değil, edebi kurguda da bir sürpriz bekliyor okurları. - Sonraki romanınız hakkında birkaç ipucu rica edelim son soruda. - Bir sonra yazacağım roman Başkomiser Nevzat romanı değil. İttihat ve Terakki döneminden bugüne uzanan, dede-torun, kuşaklar arası koşut ilerleyen bir öykü olacak. İttihat ve Terakki dönemini çok önemli buluyorum, bugünkü siyasi hayatımızın, sosyo-ekonomik hayatımızın köklerini orada olduğunu düşünüyorum.
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Photo
Tumblr media
“Şiddeti kullanarak ideal bir toplum yaratamazsın. Çünkü kullandığın yöntem, kendine benzetir seni.”
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Text
“SOKAK ÇOCUKLARIMIZ’I İÇERİDEN ANLATMAK İSTEDİM”
- Romanın sokak çocukları... Küfürbaz, evsiz, geleceksiz, umutsuz ve kaygısız Keto... Pirana... Musti... Şehrin safrası gibi görünen ama karanlık vasileri hain ve hırt şehrin sureti üç çocuk! - Onları sokakta gördü��üm çocuklardan esinlendim. İzlerdim, konuştum, para verdim zaman zaman. Bir sürü şeyler anlattılar ama anlattıkları asla gerçek değil. Kafaları hep dumanlı çünkü. Bu çocuklar aslında hepimizin ortak utancı. Dediğiniz gibi karanlık vasileriz. Bizden doğmamış olmaları bizim çocuklarımız olmadıkları anlamına gelmiyor. Onları içeriden anlatmak istedim. Dışarıdan gördüğümüz, işte para vermezsek bıçak atacak,  saldıracak, çantamı kapacak falan diye korktuğumuz çocuğun dramıyla insanların yüzleşmesini istedim. Bence roman; insanın merhametine dokunan, vicdanını uyandıran bir metin olmalı. Romancı olarak güzel Türkçeyle, iyi bir kurguyla, renkli karakterler yaratarak size hikâyeler anlatabilirim. Bu da romandır ve saygıdeğerdir. Ama ben bir sorun varsa bu sorunu anlatmamayı kendi adıma düşünemem, bunu kendime yediremem. - Matruşka gibi iç içe dünyalar.... Festus Okey’i de okuyoruz. - Evet, Namadi’nin öyküsü ona atfendir.
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Photo
Tumblr media
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Text
Baş Karakterlerimiz
Başkomiser Nevzat:Başkomiser aynı zamanda romanın ana karakteri. Karısı ve kızını cinayet sonucu kaybetmiş ancak faillerini bulamamıştır. Romanda olaylar bu karakterin ağzından anlatılmaktadır.
Ali: Başkomiser Nevzat'ın yardımcısı. Açık sözlü, cesur bir polistir. Romanın bir başka karakteri Zeynep ile flört etmektedir.
Zeynep: Başkomiser Nevzat'ın yardımcısı. Bulgaristan göçmeni olan bir ailenin kızıdır.
Engin Akça: Cinayette ölen karakter. Almanya'da doğmuş, İsviçre'de bir uyuşturucu işine karışmıştır. Romanın bir başka karakteri Kara Nizam'ın adamıdır.
Kara Nizam: Mafya babası. Yeğenleri ile birlikte lokanta ve otopark işletmeciliği yapar, aynı zamanda uyuşturucu kaçakçısıdır. Romanın bir başka karakteri Barbut İhsan ile husumetli, Öz Tarlabaşılılar Kulübü'nün sahibidir.
Barbut İhsan: Mafya babası. Korkusuz olmasıyla bilinen, Tarlabaşılılar Kulübü'nün sahibidir.
Azize: Meyhanede solistlik yapan, Engin'in sevgilisi. Klarnetçi Sadri ile samimidir.
Klarnetçi Sadri: Bulgaristan göçmeni, klarnetçi. Azize'nin çalıştığı meyhanede klarnetçilik yapar. Bir kaza sonucu kendi kardeşini bıçaklayarak öldürmüştür.
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Photo
Tumblr media
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Text
“GEZİ’Yİ PATLATAN FAŞİZAN BAKIŞLA 6-7 EYLÜL OLAYLARI AKRABA!”
- Yakın tarihle sıkı bir şekilde hesaplaşıyor roman. - Romanda mekân olarak Tarlabaşı'nı seçmemin sebebi budur. yıkılmış, terk edilmiş, lanetlenmiş, gerçek sahipleri sürülmüş bir semt var şehrin göbeğinde. Ardından gelenler burayı işgal etmişler. İşgal eden kişi de orada sonuna kadar oturabileceğinden emin değil. O yüzden yatırım yapılmıyor yani bina yenilenemiyor ve dökülmeye, çökmeye başlıyor. Bu, ırkçı politikalarımızın bize getirdiği bir lanettir. Gerçek sahiplerini kovunca, bir yabancılaşma, çökme, yozlaşma meydana geliyor ki Tarlabaşı'nın hikâyesi budur! Anlatmak istediğim buydu ve maalesef bugün de bu zihniyet devam ediyor. Ötekileştirme, kendi gibi olmayanı, kendi kültüründen olmayanı reddetme, öldürme, sürme, karılarına tecavüz etme, malını talan etme, 6-7 Eylül olaylarında bunları yaptılar. Onun için Tarlabaşı'nı anlatmam için geçmişe gitmem, bu sürgünleri anlatmam gerekiyordu. “Sadece polisler değil bütün yapı bozuk. En başta da şehrin göbeğinde bir getto oluşturulmasına izin verenler” diyor Başkomiser Nevzat romanda. Cevaben de “O zaman geçmişe gitmemiz gerek. Varlık Vergisi ilan edildiği günlere, 6-7 Eylül olaylarına... Bu binaların gerçek sahiplerini sürdüğümüz o acımasız, o utanç dolu zamanlara” diyor Nazlı. “İstanbul'un tarihiymiş, kültürüymüş, güzelliğiymiş bunların umurunda değil. Durmadan turistik oteller yapıyorlar, çirkin köprüler, iğrenç gökdelenler... Tek dertleri daha çok rant, daha çok vurgun, daha çok avanta” diyor. - Evet, günümüzle hesaplaşmayı açarsak 6-7 Eylül Olayları ile Gezi Direnişi arasındaki o “bağıntı” vurgulanıyor... - Gezi olaylarını patlatan faşizan bakışla, 6-7 Eylül olayları akrabadır. Bu bakış devam ederse karşılaşacağınız şey Tarlabaşı gibi bir viranelik olacak, lanetlenmiş bir semt varken şimdi lanetlenmiş bir ülkeye sahip olacağız. Bunu anlatmaya çalıştım. İşte Suriye örneği, ibretlik. Bugün bizdeki sorun da bu, benim korkum da bu. Çok kültürlü bir topraktayız, bunu korumamız lazım yoksa çatışma çıkacak ve ülke fena bir eşiğe savrulacak.
0 notes
ahmetumitbeyoglunda · 6 years
Quote
Şiddeti kullanarak ideal bir toplum yaratamazsın. Çünkü kullandığın yöntem, kendine benzetir seni.
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi
0 notes