Tumgik
2noktasizkadin · 3 years
Text
Bazen başladığım yere geri dönmüş gibi hissetmek, vucudunun sabahlara karşı gösterdiği direnç, açlığa olan hassasiyet ve beynin eski deneyimleri hatırlayarak çıkarmaya çalıştığı yol haritası...
Bu dünyada esiri olunan en çetrefilli korku: kendin olma korkusu. açıklamayı yapan iki nokta üst üste dahi başkasının yerine utanma denilen illeti yaşarken benim içimde bir ringde dövüşen iki ses indiriyor yumruklarını en hassas noktalarına üst üste.
bir hesaplaşma ortamı kurulsun mahkeme çıksın da kararını açıklasın istiyorum bazen. Kim bilir bu dışlanmamak hissi kendini aklamak için neler söyleyecek. Alışılagelmiş düzene boyun eğmemeye çalışan tavırla nasıl da kabul görmeye çalıştığını anlatacak. Bir nevi o da haklı, hak ettiği ekmeğe uzanma cesaretini gösteremeyen çocuklar, hep o ekmeğin kendilerine ikram edilmesini beklerler. 
Bir yandan da ikram edilmesi için çabalarlar ki kendi payına düşeni bir başkasının insiyatifine bırakmış olmanın verdiği huzursuzluk yerini gizli bir hak ettim’e bıraksın.
böyle bir dünyada dışlanmamak da herkes gibi kendi ekmeğinin peşinde işte.
Ne olur?
Kendim olsam ne olur? bu sorunun cevabı basit. Yüzleşme şurada başlar: Kendim olmadığında ne oluyor?
“Çok iyi görünürsem beni hep severler ve grup dışı kalma ihtimalim azalır”
Özümdeki o uyumsuz tarafıma göstermediğim şefkatimden de ben sorumlu değil miyim? Bilgisayardaki ağlar gibi bağlıyız birbirimize ve benim sadece bağlantım güvensiz... 
2 notes · View notes
2noktasizkadin · 3 years
Text
Tumblr media
Türk edebiyatının önemli kalemlerinden; çevirmen, yazar ve düşünür Cemil Meriç'i aramızdan ayrılışının 34. yılında saygıyla anıyoruz.
56 notes · View notes
2noktasizkadin · 4 years
Text
dünyaya bir kez, çocukken bakarız gerisi hatıradır." * berbat giden ve yürütmek için elinizden geleni yaptığınız ama nihayetinde biten bir ilişkinin/ evliliğin ardından çektiğiniz orantısız ayrılık acısı; siz 2 yaşındayken ölen babanız için bugün, 35 yaşında, tuttuğunuz yas olabilir. o ilk terk edilmenin acısı katlanarak bugüne gelmiş, bilinçaltınız tarafından şu anda yaşadığınız ayrılığa transfer edilmiştir. yaranız hala açıktır. uzun zaman önce yırtılmış, lime lime edilmiş şeyleri dikip toplamanın hasretini çekiyorsunuzdur. “hatıraları değerli kılar yitip gidenin övülmesi “* büyüdüğümüz evde, ailemizle yaşadığımız deneyimlerden yola çıkarak bir sevgi kavramı oluştururuz. geçmişimiz olumsuz veya inciticiyse; bu acıyı bize yeniden yaşatacak eş adayları arayabilir ve böylece onları suçlayabiliriz; çünkü çocukluk, ebeveyn karşısında bir nevi çaresizliktir ve bu yüzden belki de bizi aynı şekilde incitmiş olan ebeveynimize duyduğumuz öfkeyi asla tam anlamıyla ifade edememişizdir. şimdiki partnerimiz, çocukluğumuzun dramındaki asıl yıldız oyuncuların yerine koyduğumuz yedek oyuncu işlevi görecektir artık. geçmişimizin paramparça paçavralarını üzerine asmamıza en uygun korkuluk… çocukluğumuzda verilen ama yerine getirilmeyen, inandığımız vaatlerin paçavraları. ilk çocukluğumuza ait hatırlanması aşırı korku veren anılarımız, belki de bizim iyiliğimiz uğruna bastırılmış/ unutulmuşlardı. bunlarla baş etme gücümüz olmadığı için ruhumuzun koruyucu eğilimleri onları bizden saklamıştı. eğer babamız bir alkolik ve bizi acımasızca döven biriyse, o anda bilinçli olarak değilse bile içgüdüsel olarak, bu olanların yanlış olduğunu, içimizin derinlerinde babamızın bizi koruması gerektiğini biliriz. biz tacize uğrarken annemiz sessiz kaldığı zaman, hayatta kalmamız için son derece gerekli bir şeylerin eksik olduğunu anlarız. yine de anasız babasız hissetmemek için; ebeveynimizi suçlamak yerine, gördüğümüz kötü muameleyi kendi hatamız ve dolayısıyla haklı bir cezalandırılma olarak yorumlayabiliriz. ronald fairbairn şu yorumu yapar: “ tanrının yarattığı bir dünyada günahkâr olarak yaşamak, şeytanın yarattığı bir dünyada yaşamaktan iyidir.” daha ileri çocukluk döneminde narsisist annemiz/ babamız bizi; dikkate almamış, kabul etmemiş, takdir etmemiş, şefkat göstermemiş ve/ veya olduğumuz gibi olmamıza izin vermemiştir (bkz: sevginin 5 temel öğesi). eksik olan her ne ise; buna şimdi aşırı bir biçimde ihtiyaç duyuyoruzdur. kalbimiz tıpkı dipsiz bir kuyu gibidir. asla ihtiyaç duyduğu kadarına sahip olamıyordur. beceriksizce benzer kadınlardan/ erkeklerden geçmişimizde eksik kalmış olanı bize sağlamalarını istiyoruzdur. sonra defalarca aynı kısır döngü. döngüyü kırmanın yolu, çocukluğun karanlık odalarına kapattığımız ama hala oradan bizi yöneten anılarla yüzleşmekten geçiyor. sürekli bizi inciten veya hayal kırıklığına uğratan eşler aradığımızın farkına vardığımız zaman sorunun adını koymuş oluruz. kendimiz için üzüldüğümüz ve seçimlerimizin geçmişle ilişkili olduklarını idrak ettiğimiz zaman sorunun üzerinde çalışırız. bir ilişki içinde çözümleme, işe yaramayan kalıpları kırmak ve yeni anlaşmalar yapmak anlamına gelir. incinme tarihimizi devam ettiren son adayı, hiçbir şekilde misilleme arzusu duymadan fakat hem ona hem kendimize karşı merhamet duyarak arkamızda bıraktığımız zaman çözümleme tamamlanmış olur. * … "bir ceylan olup zarifçe yürüdüm geçmiş alışkanlıklarımın arasından. artık orada değilim. artık o kişi değilim. ve o aslan, artık beni incitemez. "
Yuvaya Dönüş
bahçede bir elma ağacı vardı- bu kırk yıl evvel olmalı - ardında alabildiğine çayırlar. çiğdemler ıslak çimlerde sürüklenen o pencerede duruyordum: nisan sonuydu. bahar çiçekleri komşunun bahçesinde. kaç kez çiçek açtı o ağaç, tam o gün ama, doğum günümde, daha önce ya da daha sonra değil? değişkenin, evrilenin sabitle ikamesi amansız yeryüzünün imgeyle ikamesi. ne biliyorum bu yere dair ağaç rolünü onyıllardır bir bonsai oynuyor, sesler yükseliyor tenis kortlarından – tarlalar. uzun çimenlerin kokusu, taze biçilmiş. lirik bir şairden bekleneceği gibi. dünyaya bir kez çocukken bakarız gerisi hatıradır
1 note · View note
2noktasizkadin · 4 years
Text
Yuvaya Dönüş
bahçede bir elma ağacı vardı- bu kırk yıl evvel olmalı - ardında alabildiğine çayırlar. çiğdemler ıslak çimlerde sürüklenen o pencerede duruyordum: nisan sonuydu. bahar çiçekleri komşunun bahçesinde. kaç kez çiçek açtı o ağaç, tam o gün ama, doğum günümde, daha önce ya da daha sonra değil? değişkenin, evrilenin sabitle ikamesi amansız yeryüzünün imgeyle ikamesi. ne biliyorum bu yere dair ağaç rolünü onyıllardır bir bonsai oynuyor, sesler yükseliyor tenis kortlarından -- tarlalar. uzun çimenlerin kokusu, taze biçilmiş. lirik bir şairden bekleneceği gibi. dünyaya bir kez çocukken bakarız gerisi hatıradır
1 note · View note
2noktasizkadin · 4 years
Text
Bana Kendin(m)i Hatırlat
sesin usta bir zanaatkarın şekil alması için vurduğu çekicin görevini üstlenmiş. biraz daha vur, biraz daha, ve biraz daha...
konuştukça kalbim yumuşuyor, unuttuklarımı hatırlıyorum. bu sayede bana kendini hatırlatıyorsun, tüm kompülsiyonlar sıradanlaşıyor.
sonra bana ara ara kendimi hatırlatacağını söylüyorsun. ben gelinmişim. ben bilmem. ben hırsların üzerimde canlandığı bir zavallıyım.
Ama sen hatırlar yine kendimi bana.. ışıkların benim üzerimde olduğunu benim sahnemde.
0 notes
2noktasizkadin · 4 years
Text
artık eskisi kadar hırçın, belki de -çılgın-, deli, vurgulu, çok -çok- olmama gerek yok sanırım, kızıl saçlarımın yerini kendi saç rengim alabilir. 
her şey biraz daha farklı artık. dış dünya için bir kabuk oluşturmama gerek yok, dış dünya için içine kıvrılacağım bir kabuğum var artık.
kendimi daha minimal, doğal, sakin hissediyorum.
ne derler daha bi minnoş.
0 notes
2noktasizkadin · 5 years
Photo
Tumblr media
Sözün özü o dur ki: mülteci gibi sığındım sana. Etten duvarım, gücüm, kuvvetim, aklıma düştüğünde umut veren yanım. Genişliyorum seninle, alabildiğine ve ufuk çizgisiz. Yürüyorum şuan ve yavaşça koşmaya başlıyoruz. Kalbim deli gibi hızlanıyor, koşamamaktan değil korkum, yetişememekten. Yetişemeseydim anlardım değil mi. Evin köşesine koyacağım kitaplığa bakmazdım. Ne dersin?
1 note · View note
2noktasizkadin · 5 years
Photo
Tumblr media
Burnum üşümüştü. Elleri sımsıcak yaz esintisi. Göğsü dört mevsim. Evim.
0 notes
2noktasizkadin · 5 years
Text
Yapmamam gereken şeyler arasında belki de en masumunu yapıyor ve bu saatte yazıyorum. 
Hadi bu sefer şaşırtayım: hiç korkmuyorum!
Yazmaktan değil yaşamaktan. Yasak görünümlü huzurun akışındayım. Ama yine bi ‘ an kendime dönüyorum. Yaşadığımız hiçbir şeyin -miş’li zamanda kalmadığını biliyorum. Freud halt etmiş, 12′inde de 22′inde de beynine kazınan ruhuna işleyen ömür boyu peşinde. Adına tetiklenme denen mereti tutup alnından öptüm dün gece.
Kendime bunu yaptırmam minvalinde sözlerimle yumruklarımı yiyen adam her bir yumruğumu avucunun içine alıp göğsüne bastırdı. sonra bir an çok ‘ben ne yapıyorum’. şiddete meyilim aşkımdan. zarar gelmesin bize diye. şiddetle seviyorum seni. 
beni tut bırakma. bir de lütfen aşkıma karşılık ver artık.
Annem meraklı meraklı soruyor her sabah ve her akşam.
seni ölesiye seviyorum.
0 notes
2noktasizkadin · 5 years
Text
Hep yapmayı hayal ettiğim o pasta tadını veriyor doğmuş ve bu zamana kadar yaşamış olduğunu bilmek. Bu ne demektir sen bilir misin? Ya da bitmesin diye ufak ufak kırıntılara parmak basmak. Bunun gibisin. En yoklukta heyecanı düşündürten sen... ne olur çocuklar oynayabilsin şu arka bahçemde. Gel.
0 notes
2noktasizkadin · 6 years
Text
Her zaman başka bir yol vardır.
0 notes
2noktasizkadin · 6 years
Text
Böyle saçını elime dolayıp kafasını çektikten sonra yüzünün sağ tarafını duvara sürtesim var. Geri çekip defalarca vurasım, vurarken de gözlerini gözlerimden ayırmasın. Sabrımı taşıran yerde payını alsın Tüm gücümü toplamışım da bu anı beklemişim gibi. Çocukluğumu ergenliğimi yanıma alıp epey kalabalık girişmişim. Bir gram vicdanım sızlamıyor, devam ediyorum. Düşününce bulunabilecek şeyler için işine geldiği tarafından acıttığı canım kadar ellerimin izi var yüzünde. Senin yüzünden çekilen diş etlerimi, kaybettiğim dokularım kadar saç tellerin var elimde. Ya da orospu kelimesinin ağzında bıraktığı her hecenin şeklinde bende bıraktığı yüz kızarıklıkları kadar ağrı var çenende, yumruklarımdan. Kürtaj kelimesinin boynuna dolanması kadar ellerim var boynunda, işte şimdi bir ahtapot olmayı isterdim. Bir gram acımıyorum, hak ettiğinden. Yaşattıklarını yaşıyorsun. Ben çoktan büyüdüm, zorunda bırakıldım. Şimdi seni izliyorum büyük lafların ağzında yutulmayı bekleyen lokmalar gibiyken, Ben iki kez öldüm yani bu saatten sonra bana hiçbir şey olmaz.
0 notes
2noktasizkadin · 6 years
Text
Kafam yastıkta, ruhum yollarda susuz. Ve mutlu. Kafam karışıyor sürekli. Sürekli nerde olduğumu ne iş yaptığımı hatırlatmam gerekiyor kendime. Sürekli içimden bu değil bu değil böyle değil demekten yorulursam kaçacağım! Zihnim ezberledi bu cümleyi sus payı olarak sistemin çarklarında eşsiz döndürülüşümü gösteriyor. Buralara ait değilim. Arayarak bulmam gerek. Mezapotamyalıyım! Batı da göynümü eğlendiriyorum. Az önce tüylerimden dişlerimden sızı aktı. Kafamı iki elimin arasına alıp bu ne diye bağırmak isteyişim uzundur böyle güzellik görmediğimden. Oluyormuş, olacakmış. Zamanı var diye kaçırmıyorsam bir şeyleri eğer, hayatımın en büyük şansı olur.
0 notes
2noktasizkadin · 6 years
Text
Saçmalıyorum biraz
Kadın suç mahaline geri döndü. Katil olmanın nasıl bir his olduğunu evde bırakarak. Suni tenefüs hiçbir işe yaramadı. Dizüstü oturdu, kalbine yaptığı mesainin ucuz iş gücünden ibaret olduğunu anladı. Yani katil de bilmiyor katil olduğunu.
0 notes
2noktasizkadin · 6 years
Text
Olduğum yeri sorgulamaktan, kendimi başka yerlerde hayal etmekten, sığ insanlara ayak uydurmaya çalışmaktan! Bu değil, bu değil, bu değil, böyle olmamalı, böyle mi olacak sorgulamasından. Zamansızlığımdan ve yersizliğimden. Kalıba sığamayışımdan. Düzeni hem sevip hem sevmeyişimden. Çelişkilerimden. Fazla olmaktan. Bazen çok az olmaktan. Ütopyam için çalışmamamdan. Bazen düşünmekten delirecek gibi olmamdan. Yol yordam dilenişimden, ilham sömürüşümden. Bazen Evden dışarı çıkamayacak kadar korkak oluşumdan, uçurumdan atlayacak kadar da deli oluşumdan. Ani’liklerimden. Beynimde biriktirdikerimden, sabır taşı oluşumdan, bazen coşkun akışımdan. Kendimi parlatma çabamdan, bazen görünmez olmak istememden. Bazen bazen, bazen hep çok! Yoruldum. Ama ben böyleyim. Koşarken ağlayanlardan.
1 note · View note
2noktasizkadin · 6 years
Text
Kimsenin haberi olmadan ev ayırdım sana. Beklentileri en aza indirerek aynı gemide yol aldırtmaya çalışıyorum bize. Kafamdaki soru işaretlerini bir de o bakışını. Ben hüzünlü bakan adam seviyorum-muş- Yani kendiliğinden, öylesine... yüzü için hüznüne ikametgah aldırmış. Otursa sağ profilden saatlerce izlesem. Her bir kıvrımına yuva yapsam. Bir kuş kondursam usuldan. Yeşilliğimiz ne zaman karışır birbirine, ne zaman kış gelir. Ve ne zaman günü batırırız kadıköyde. Çok da konuşmaman iyi aslında, her dediğine sırıl sıklam inanasım var. Akılla kalp nasıl yarışır, biz nasıl karışığız, ne zaman karışırız, iskeleler ve vapurlar, mavilikler yaraşır. Gri de olacak bu şehir bil, maviliği sarıldığımızda bulacağız.
0 notes
2noktasizkadin · 6 years
Text
Çok şey yazmak isteyip uyumaya geçiyorum. Bir de bir sigara fena olmazdı! Çünkü sabah 9 da toplantıda olmayacak olan benim Yersen.
0 notes