Sen nasılsın, mutlumusun, iyimisin, rahatmısın, ya sağlığın.. Bilmiyorum hayatını... Yaşamamış olsakta benim herşeyimdin vazgeçemediğimdin. Sen uzaklarda aramasanda beni sormasanda sevdim ben.. Karşılıksız ve çıkarsız sevdim seni... Şimdi çıkıp gelsen hazırım... Sana senden daha çok sahip olmak adına gidiyorum. Sen istediğin için 'beni hayatından çıkar, sil' dediğin için vazgeçiyorum sevginden... Sen beni hergün biraz daha kovarken ben sımsıkı sarılıyorum bendeki saklıma... Hain değilim ben görmezden gelemem. Bir gün tek birgün gözümü kapamadım geceleri sırf sensiz sabahlara uyanmamak için... Bu acıya dayanamayacağımı bildiğim için... Sen derin uykulardayken ben üşüyordum. Şimdi gülerek bakıyorum geçmişimize. Yaşadığım onca iyi kötü şeylerin ardından sadece bunu yapabiliyorum gülerken gözlerim yaşlı... Nasıl diye sorma bilmiyorum. Artık inanmıyorum geleceğe. Beni sevmediğini ve asla sevemeyeceğini biliyorum. Ben nasıl yıllarca seni arayıp bulmuşsam sende bir başkasını arıyorsun. Belki yarın bulacak belkide hiç bulamayacaksın ama ne fark eder beni sevmiyorsun ya. Beni sevmeyeceksin... Biliyorum sana bir an bile kaybetmenin, günlerce bekledikten sonra gelmeyeceğini anlamanın, sevilmediğinin acısını sana tattıramam. Zaten istememem sen mutlu ol göremediklerinle. Bir gün yanılıp gelsen bile biliyorum kalbinle gelmeyeceksin seni hep başkalarıyla paylaşmak zorunda olacağım. Zaten bunca zaman öyle değilmiydi? Ben sadece arta kalanlarla yetinmedimmi? Yüreğimi çıkartıp herşeyiyle sana verdim. Az kullandığım ama çok yıpratılmış sevgi dolu kalbimi sana bırakıp gidiyorum. Sana sonsuz baharlar bana sonbaharlar... Güzel gözlerin boşluklara bakmasın her zaman aşk'a baksın. Mutlu ol canım tek isteğim bu...
uyanmamak için direniyorum sabahları. uykuya muhtaç bedenimin uyuyabildiği birkaç dakikayı uzatabilmek için çırpınıyorum. ama bir türlü şu yorgunluğun esiri olmaktan kurtulamıyorum. geçmişi, geleceği hatta şimdiyi enine boyuna düşünüyorum. kedilerle konuşuyorum, hem de böyle ciddi konuları. kucağımda bir kedi varsa şayet bir yerlere geç kalmayı hiç önemsemiyorum. parmaklarımın yamuk oluşuna kıkırdıyorum. omurgamın eğri oluşunu sırtımdaki yüklere bağlıyorum. yerlerde, banklarda, sıralarda, hep bir yerlerde uzanıyorum. sanki oturduğumda bile bir şeyleri sırtlıyormuşum gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyorum. ilaçlarımı artık almıyorum. eskisi kadar söz vermiyorum. tutamadığımda kendimi yiyip bitirdiğimden bundan hep kaçmaya çalışıyorum. gece üçte balkona çıkıyorum. ama sen merak etme çıkarken sıkı giyiniyorum. karşı balkondaki adamı, çöpün kenarındaki kediyi ve camda sigara içen kadını izlerken adını bilmediğim şarkılar dinliyorum. böyle her yere saatler asmak istiyorum. zamanın geçtiğini, büyüdüğümü kendime kanıtlamak zorunda hissediyorum. ama bir türlü inanamıyorum, biri gelip de çocuk gibisin demesin diye canımı dişime takıyor, deli gibi çırpınıyorum. nefessiz kalıyorum, hareketsiz kalıyorum, çaresiz kalıyorum, öylece kalıyorum. bir şekilde kalıyorum ve kalan hep ben oluyorum. ellerimi nereye koyacağımı bilmiyorum. gözlerimi nereye dikeceğimi bilmiyorum. yönümü ne tarafa çevireceğimi ise hiç bilmiyorum. rüzgar nereden eserse hep o tarafa gidiyorum. ara sokaklarda çocukluğumdan kaçıyorum. pencere önlerindeki çiçekler gibi susuz kalıp çürüyorum. bir şeyler oluyor ve ben öylece izliyorum. kurtuluşumu çıkmaz sokaklarda sanıyorum. ve ben hep sanmakla kalıyorum.
“Tanrı biliyor! çokça bir daha uyanmamak dileğiyle, hatta umuduyla yatağa uzanıyorum ve sabahleyin gözlerimi açıp, yine güneşi görünce, perişan oluyorum.”
bu gün her şeye veda ettiğim bi video çekip sonra uyudum bir daha uyanmamak üzere ama uyandım. ve yine ve yine. ölmek istedim nerde olduğumu bulabilmek için.
ben, burada diri diri, bir mezara gömülmüş gibiyim. hiçbir intihar bu kadar şuurlu, bu kadar iradeli, bu kadar sürekli ve çetin olmamıştır. daha otuz beşimize basmadan her şeyin bittiğini, işin tamam olduğunu; aşkın, arzunun, ümit ve ihtirasın artık bir daha uyanmamak üzere sönüp gittiğini kendi kendimize itiraf etmek; kendi kendimize, bütün mutluluk ve başarı kapılarının kapandığını söylemek ve gelip, burada bir ağaç gibi yavaş yavaş kurumaya mahkûm olmak. böyle mi olacaktı? böyle mi sanmıştım? lakin, işte böyle oldu ve böyle olması lazımdı.
Bugün üzerimde anlamdıramadığım bir yorgunluk var.Sürekli uyumak bir süre uyanmamak istiyorum.Kendimi bir yere kapatıp oradan çıkmamak istiyorum.Hiç bir şey yapmak gelmiyor içimden.Bugün bende böyle bir yorgunluk var