saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin, ancak açıp efendin olmam artık. mesaj atabilirsin, susma hakkımı kullanırım. eskisi kadar katı değilim, karşıma çıkabilirsin elbette. sanki daha önce seninle gönül bağım olmamış gibi yürür giderim, sen üzülürsün. ben halden falan anlamam artık, içebilirsin de. işte o zaman bana gelme, türk kahvesiyle gram alakam yok artık. yaralarımı saran insanlar lazım bana, bir yara daha açan değil. biz seninle olsak olsak elaleme rezil oluruz bundan sonra. iyisi mi sen otur ağla, düşün, üzül, sigaranı yak. çünkü ben artık uyursam geçer.
ellerimdeki yaralar ile uzanmıyorum kimseye. kendime bile. tutmuyorum kimsenin yakasını, paçasını. kendiminkini bile. bir köşede içiyorum sigaramı. annemle konuşuyorum. gece oluyor, dilim çözülüyor. zihnimde dönen ne varsa döküyorum önüme. dikiş tutmuyor yaralarım bu saatlerde, kanıyorum. biraz da ağlıyorum. çok sigara içiyorum. saçlarım ıslakken sigara içmek için çıkıyorum balkona. biliyorum, ertesi gün hasta olacağımı. artık kendime iyi bakmanın yanından bile geçmiyorum. bir dal sigara uzatıyorum sana. gel yanıma, yak sigaranı. konuşacak çok şey birikti içimde. mesela vazgeçişin eşiğindeyim. ellerimi koyacağım hiçbir yer yok. gözlerim doluyor ama gökyüzü artık bana yasak. yeri izliyorum öylece. biraz sarsılıyor bedenim, karanlık sokağın ortasında. bir kaç hıçkırık sesi yankılanıyor. kaynağı benim kanayan dudaklarımın arası. mesela bu aralar çok kanıyorum. içimdeki yaralar kabuk bağlamaz oldu. her gece yeni bir jilet izi ağırlıyorum bedenimde. susma ve gülümseme. ağlayacaksan ağla hâlime. acıyacaksan acı. bir hastahane koridorunda haykırma adımı. ellerin soğuk bedenime uzanmasın. ah'lar ağacı konuşmuyor artık. soğuk zemin bana kollarını açtı. bir kaç gözyaşı akıyor gözlerimden. merak etme iyi olacağım. her zaman oldum. gün doğacak ve ben, her şeyi bir kenara bırakacağım. gece olunca yine başa döneceğim. biliyorum. çok hastayım. çok acıyor. şimdi, bitir sigaranı. kalk, git. ardına bile bakma. ben fırtınadayım. dinmez ve bitmez. sus. konuşacak bir şey kalmadı.
Telkin et beni bu aşka ya da bırak kirpiklerin parçalasın sinemi... Suyun kudretine, ekmeğin bereketine, ateşin hükmüne yemin ettim, toprağı d’eşen bilge karıncalara, peygamberi gizleyen örümceğe özendim, kanatlandım yedi iklimin üstüne güvercin gibi, yetmedi, aşk...
Biraz t’uzaktı, gözlerimin zembilinden düşen ağrı bu yüzden sesim içime aktı... İrkildim, hasretin sancısı yüreğimde sızlayan bir düş sonu belirsiz bekleyişlerin iç çekişleriyle kudurdu işte içim, dudaklarının değdiği bir çay bardağında hüznü yudumlarken, ahvalim cehennem, yokluğun talan, anla h’iç çekiyorum adının geçtiği her mısra da, sanki dünya yıkılmış da bir tek sen kalmışsın göğüs boşluğumda, çürüyor dilimde sana dökülen her sözcük, yutkunamıyorum artık bu özlemi...
Ahh yâr, ah, çek yüreğimin pimini, tavan arasına sıkıştırılmış köhne bir eşya gibiyim bu dünya da, ahraz bir gülüş atıp geçiyorum, ah bilmiyorlar içimde kopan zelzeleleri, moloz bir aşk yığınıyım şimdi.. Yâr, dur gitme ! gidersen kökünden sökülmüş çınar gibi devrilirim yollara, gündüzüm geceme karışır ve hiç bir ölüm p/aklamaz beni, susma/sana yâr, susma, geceye mülteciyim sessizliğinde, bir yanım sarp uçurum, hasretin ölüm, ah ölüm, korkular içimde bitimsiz sanrı, dilimde pas tutmuş isli bir şarkı gözlerime tüneyen zehir zemberek gidişler, yürekte mıh, beyinde vaveyla, bir nefeslik daha kal, sonra, dökülsün boğazıma yutkunamadığım aşkın her zerresi, sicili bozuk alfabeler türesin münzevi susuşlarımda, sen yine de sen seni bana bağışla, yitirdim elimde avucumda kalan ne varsa, senden hatıra, ’ s e n i s e v i y o r u m ’ cümlesinden b’aşka bir ömürlük daha kal, sesinin tınısındaki o ürperiş adına, yüreğime kondurduğun öpüş hatrına, ses ver feryadıma, gitme yâr, gitme, bırakma.
Saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin ancak efendin olmam artık. Mesaj atabilirsin susma hakkımı kullanırım, eskisi kadar katı değilim. Karşıma çıkabilirsin elbette. sanki daha evvel seninle gönül bağım olmamış gibi burnumun dikine yürürüm, sen üzülürsün, ağlayabilirsin bunu benim senin yüzünden olan hayata küskünlüğüme sayarsın. ben halden falan anlamam artık, içebilirsin de işte o zaman bana gelme yaralarımı saran insanlar lazım bana, bir yara daha açan değil. biz seninle olsak olsak, mahalleye rezil oluruz anca. iyisi mi sen otur, ağla, düşün, sigaranı yak. ben artık uyursam geçer cinstenim benim seninle davam bitti. benim sen diye bağıran yanım yok artık. seninle gülünmez, ağlanmaz bir yolda yürünmezmiş. Sen, verilmiş her emeğin ziyan oluşuna şahit. Bu yazdıklarımı bir gün gel, yüzün tutarsa beraber okuruz. Bir ihtimal varsa bile ben yokum artık.
Kadın, o gece yine düşünmeden söylenen sözlerin çivi gibi saplandığı yüreğine ağladı. Nefesi kesildi. Nefes alamadı bir anlığına olsa da. Düşünceler bu kadar mı boğardı insanı? Döndü, baktı geçmişe. Tüm bunları kendime neden yaptım, neden izin verdim olmasına diyip saatlerce ağladı o gece de. Kimse kırıldığını anlamamıştı. Onlar mı kördü yoksa o mu göstermedi kırıklarını bilinmez ama o kırık, yaralı kadın bir kez dahi olsun anlaşılmak istemişti. Gözyaşlarını kimse görmedi, göstermedi belki ama kimse hissetmedi ki zaten. O en çok hissedilmeye muhtaçtı aslında. Çok acı çekmişti. Unuttum demişti. Ama kalp yarası ya bu, unutsan ne fayda. Unutturmaz ki. Geçmez hiç. Canı yandığında kimse anlamasın diye gülümsedi. Ama sözlerin karnına bir yumruk gibi sağlandığını kimse bilmedi. Hissetmedi. Anlayamadı. Gözlerinden yaşlar döküldü. Sonra kendi kendine sen bunları mı atlatamayacacaksın? Biz daha kötülerin gördük, dedi. Ama sonra anladı ki artık tüm bunlara dayanacak zerre kadar gücü kalmamıştı. Ve kadın, o gece bütün çığlıklarını içine gömüp sustu. Çünkü vakit artık susma vaktiydi.
saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin ancak efendin olmam artık. mesaj atabilirsin susma hakkımı kullanırım. eskisi kadar katı değilim karşıma çıkabilirsin elbette sanki daha evvel seninle gönül bağım olmamış gibi burnumun dikine yürürüm sen üzülürsün. ağlayabilirsin bunu benim senin yüzünden olan hayata küskünlüğüme sayarsın. ben halden falan da anlamam artık. içebilirsin de işte o zaman bana gelme. yaralarımı saran insanlar lazım bana bir yara daha açan değil. biz seninle olsak olsak mahalleye rezil falan oluruz. iyisi mi sen otur ağla düşün sigaranı yak. ben artık uyursam geçer cinstenim. benim seninle olan davam bitti. benim sen diye bağıran bir yanım yok artık. seninle gülünmez ağlanmaz bir yolda yürünmez. sen verilmiş her emeğin ziyan oluşuna şahit. bu yazdıklarımı bir gün gel yüzün tutarsa beraber okuruz. bir ihtimal varsa bile ben yokum artık.
şu son günlerimi anlatacağım biraz sana. içsem de anlatamadığım onlarca şeyin yükü var, bedenimde. içimde bir inançla girip cesedimin çıktığı binlerce savaş var. artan ilaçlarım ve elimde kalan bir kaç yıkılmışlık. dilim döndüğünce, nefesim kesilmedikçe anlatacağım. sözüm kesilmesin bu sefer belki de ağlayacağım. sigara dumanında boğuluyorum gözüme uykunun uğramadığı her gece. boş tavanı izliyorum. çok şey duyuyorum, şeytanlarımdan. boşa mı çabalıyorum? çok yoruldum, bırakmalı mıyım savaşmayı? bu yorgunluk gözlerimi bile aştı artık. başka bir şeye evrildim. bedenim kabul etmiyor ruhumu, bunca yarayı. dudaklarımın arasındaki sigara bana ölüm bahşediyor ve ben ona sarılıyorum. bir kaç hisse boyun eğiyorum. hiç bu kadar güçsüz olduğumu hissetmemiştim. içime onca çabadan sonra ekilen umutsuzluk tohumlarını söküp atamıyorum. parmaklarım tutmuyor. yazıyorum ama neden? çarem bu mu yoksa bu da mı bir kaçış? sanırım, bu da bir kaçış. arkama bile bakmadan gittiğim başka bir savaş bu. ama neyin savaşı, çözemiyorum. kimden veya neyde kaçıyorum ben? kendimden mi? nereye kadar kaçacağım? bu yolun sonu nereye varıyor veya varacak mı? ben çözemiyorum. hiçbir sorunun cevabı yok. öylece sorular ile boğuşuyorum. bir dibe sürüklendim, kaçmaya çalıştıkça daha da battım. tamam, bunu biliyorum. çok kez okudum bu kitabı. ama sonu yok bu kitabın. boş siyah sayfalar var. tek bir harf dahi yok. susmalı mıyım, bu mu gerekiyor? rol yapıyorum, herkes gibi. yüzümdeki gülüş ruhumu kanatıyor. ne yapıyorum peki, hiçbir şey. bekliyorum. zaman geçirir sözüne tekrar bir salak gibi inanıyorum. nefesim kesiliyor oysa daha çok şey vardı anlatacak. onlara da susma payı düştü, değil mi? evet, susmalıyım.
affetmek. ben affedebilirim belki hepinizi, kollarımı sonsuza kadar açabilirim belki size. peki hiç düşündünüz mü 6 yaşındaki o mutfak masasındaki hayatını çürüttüğünüz çocuk sizi affeder mi? ışıldayan gözlerle bakar mı yine gözlerinize? incecik ama neşeli sesiyle doldurur mu kulaklarınızı? o çocuk bir daha ağlayabilir mi ki? kayboldu çocuk. bir buzdolabının köşesinde ağlayarak büyüdü. söndü çocuk. bir daha hiç unutmadı o günü. öldü çocuk. ben ise o çocuk için büyüdüm. unutma güzel çocuğum sen temiz kalamadın belki ama güzel kalbin hep temizdi. üzülme çocuğum ben senin kalbini temiz tutamadım günah dolu ellerimde o da kirlendi. ölme çocuğum çünkü hayata tutunmak için tüm bahanelerim tükendi. ağla çocuğum sen ağla ki ben dile geleyim. nefret et,kır,dök ama n'olursun artık susma çocuğum. beni kafamdakilerle yalnız bırakma. bana geri dön çocuğum,çocukluğum.
susmak istiyorum. garip değil mi? çünkü fiziksel olarak konuşmuyorum. bazense ağır bir sessizliğe gömülüyorum insanların arasında. fakat konuşmak biriyle karşılıklı muhabbet etmek değil. kafanda,karşındakinin,senin en acımasız halin olduğunu bildiğin o kişinin,zehir gibi ölümcül sözlerini dinlemeye mecbur edilmek. bu yüzden onun susmasını istersin. ölüm kokan sözlerini duymaktan kurtulmak istersin. kelimlerin kesici özelliğini kullanmasından vazgeçmesini istersin. zihninin sağır olmasını istersin. her deneyiş,birer başarısızlık. bıçakla zihnindeki seni öldürmek istersin,kanlar sıçrar etrafa. zihnine. düşüncelerine. en sonunda pesedip, "yalvarırım susayım artık" dersin,çünkü bilirsin konuşan kişinin sen olduğunu. çok garip..garip olan ne mi? insanlar içinde kendine "susma,konuş hadi" dersin,tek başınayken "sus artık,konuşma". konuşurken susmak..tam olarak bu.
Saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin, ama açıpta efendin olmam artık. Mesaj atabilirsin susma hakkımı kullanırım. Karşıma çıksan, sanki daha önce hiç gönül bağı olmamış gibi yürür giderim. Sen üzülürsün ben halden filan anlamam artık. Biz seninle olsak olsak elaleme rezil oluruz. İyisi mi sen otur ağla, düşün, üzül... Ben artık uyusam geçer.