Tumgik
#abd başkanı carter
piyasahaberleri · 1 year
Link
1 Kasım 1991'de çekilen bu dosya fotoğrafında eski ABD başkanı Jimmy Carter Zambiya gezisi esnasında konuşuyor. AFP WASHINGTON: 1977'den 1981'e kadar ülkeyi yöneten 98 yaşındaki eski ABD başkanı Jimmy Carter'ın kar amacı gütmeyen vakfı Cumartesi günü yapmış olduğu açıklamada, "kalan zamanını" geçireceği evde bakımevi bakımı görüyor.Yaşayan en yaşlı eski başkan ve Nobel Sulh Ödülü sahibi Carter, eşi Rosalynn ile beraber Georgia, Plains'de yaşıyor. Bu mezra, vali olmadan ve ondan sonra Demokrat başkan talibi olarak teklifini başlatmadan ilkin bir fıstık çiftçisi olarak doğduğu ve çalmış olduğu yerdir.Carter Center, Twitter'da yapmış olduğu açıklamada, "Bir takım kısa hastanede kaldıktan sonrasında, eski ABD Başkanı Jimmy Carter bugün evde kalan zamanını ailesiyle geçirmeye ve ek tıbbi müdahale yerine darülaceze bakımı almaya karar verdi." Dedi.Carter, başkanlığı esnasında insan hakları ve toplumsal hakkaniyet taahhüdü verdi ve İsrail ile Mısır içinde Camp David Anlaşmaları olarak adlandırılan bir sulh anlaşmasına aracılık etmeyi içeren kuvvetli bir ilk iki senenin tadını çıkardı.Sadece yönetimi fazlaca sayıda engelle karşılaştı - en ciddisi İran'da ABD'li rehinelerin alınması ve 1980'de esir 52 Amerikalıyı kurtarmaya yönelik feci başarısız girişim.O senenin Kasım ayında, Cumhuriyetçi aday Ronald Reagan, Carter'ı sandıklarda yenerek onu tek bir döneme düşürdü. Reagan, katı bir muhafazakarlık dalgasıyla göreve geldi.Başkanlık sonrası etkenSeneler geçtikçe, başkanlık sonrası faaliyetlerini dikkate alan ve başarılarını tekrardan değerlendiren Carter'ın daha incelikli bir imajı ortaya çıktı.Dünya diplomasisi vizyonunu sürdürmek için 1982'de Carter Center'ı kurdu ve toplumsal ve ekonomik adaleti teşvik etmek için yorulmak bilmeyen çabalarından dolayı 2002 Nobel Sulh Ödülü'nü aldı.Carter Center, "Carter ailesi bu süre zarfında mahremiyet istiyor ve birçok hayranının gösterdiği ilgi için minnettar." Dedi.Ailesinin ve sıhhat ekibinin tam desteğine haiz" ifadeleri kullanıldı.Carter, hakkaniyet ve sevgi benzer biçimde temel Hıristiyan ilkelerinin başkanlığının temelini oluşturduğunu ve eski başkanın Plains'teki kilisesi Maranatha Baptist'te 90'lı yaşlarına kadar Pazar okulunda ders verdiğini söylemiş oldu.Son yıllarda Carter, Ağustos 2015'te beyin kanseri bulunduğunu ve ışınım tedavisi gördüğünü açıklamış olduğu süre da dahil olmak suretiyle çeşitli hastane tedavileri görmüş oldu - görünüşe gore her şeye karşın iyileştiği bir hastalık.Martin Luther King Jr.'ın vaaz verdiği Ebenezer Baptist Kilisesi'nin papazı Georgia Senatörü Raphael Warnock, Carter ailesine başsağlığı diledi.Warnock, "Yaşamın mevsimleri süresince, büyük inançlı bir adam olan Başkan Jimmy Carter, Tanrı ile yürüdü" dedi. "Bu kırılgan geçiş döneminde, Tanrı kesinlikle onunla beraber yürüyor."Nisan 2021'de ABD Başkanı Joe Biden ve eşi Jill, Carters'la Plains'teki evlerinde bir araya geldi.Beyaz Saray ondan sonra çiftlerin beraber gülümsediğini gösteren bir fotoğraf yayınladı, sadece dışarıda basın tarafınca bir tek Rosalynn'in yürüteç kullanırken Bidens'e veda etmiş olduğu görüldü.Cumartesi günü, Carter'ın eski bir Georgia eyalet senatörü olan torunu Jason Carter, "dün büyükanne ve büyükbabamı" gördüğünü tweetledi."Sulh içindeler ve - her zamanki benzer biçimde - evleri şefkatli. Nazik sözleriniz için hepinize teşekkür ederim" dedi.
0 notes
doriangray1789 · 2 years
Text
GÖLGE ORDU: SADAT KİTABI ( kırmızı kedi yayınlarından çıktı) 1990 lardan günümüze kadar incelenmiş 2015 yılında bir fikir ortaya atılmıştı - İslam ordusu kurulması   34 İslam Ülkesinin bir araya gelip 100 bin kişilik bir ordu kurması... Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin kurucusu ve başkanı olduğu SADAT 15 Temmuz öncesi 7 Mart 2015 tarihinde Genelkurmay’ı ziyaret ediyor...dönemin gazete başlıkları: '' SADAT heyetiyle 7 Mart'ta, Genelkurmay Plan Prensip Başkanı Korgeneral Salih Ulusoy görüştü. Tanrıverdi, görüşmede ele alınan konuları SADAT birimlerine iç yazışmayla duyurdu. Yazışmada 'İslam Ordusu kavramının içinin nasıl doldurulacağı' konusu dikkat çekiciydi, Suriye ve Libya da iç savaşta bu ordunun kullanılması da gündeme geldi'' Afrika ülkeleri başta olmak üzere 60 a yakın ülkede eğitim kamplarının kurulması da söz konusu olmuştu...Hatta TÜGVA ile ortak eğitimler de verilmiş.... ABD Trump da bu fikre karşı çıkmadı, neden çıksın ki yeşil kuşak projesi bizatihi onlara aittir... (yeşil kuşak projesi 1947 Truman doktrini ile BOP projesi altında hayat bulmuştur.. Amaç soğuk savaş döneminde SSCB yi çevrelemekti 1977-1981 Jımmy Carter döneminde orta doğu da proje hız kazanmıştır 1980 Kenan Evren darbesi, Pakistanda Ziya Ülhak darbesi, İran İslam devletinin kurulması) Şimdi aklıma geldi ÖSO nun kurulması da acaba bu İslam Ordusu projesinin ürünü müydü? İslam Ordusu projesi 15 temmuz 2016 hain fetö darbesiyle sekteye uğradı bir süre ses çıkmasa da SADAT’ın strateji merkezi olan ASSAM’ın İslam Devletler Birliği fikri ile gerçekleştirdiği 2017 yılında ki toplantılar (o toplantıya şimdiki maliye bakanı Nurattin Nebati de katılmış) ''mehdiyi bekliyoruz'' sözleri ile 15 temmuzdan sonra kapatılan ve milli savunma bakanlığına bağlanan askeri okullara subay alım mülakatlarında, bir zamanlar şeriatçı davranışlar nedeniyle ordudan uzaklaştırılan eski subayların yer alması ( bir iddia ya göre 3 yıl boyunca) vb. gibi konularla proje ve SADAT ı tekrar gündeme taşıdı.... Aslında İslam ordusu fikri Kafkas İslam Ordusu adıyla Osmanlı Devleti'nin Mart-Ağustos 1918 tarihleri arasında kurduğu Doğu Ordular Grubu'na bağlı bir askeri birimdi. Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın emriyle ve tamamen Müslümanlardan oluşmuştur. I. Dünya Savaşı'nda Kafkasya Cephesi'nde yer almıştır.
Tumblr media
İslam ordusu fikri İslam ülkelerinin güvenliğine yönelik tehditte devreye girmesi için planlanmış bir fikir... Ancak Türkiye de federatif bir yapıya sıcak bakması ve milli ordunun yerine ümmetçi bir ideolojiye sahip yeni bir ordu oluşturulması fikri birlikte değerlendirilmelidir
Not: Orta Doğu’nun Jeopolitik Konumu ABD-Pentagonda nasıl tanımlanır...Coğrafi, ekonomik ya da siyasi olarak bölgeler özelliklerine göre şekil alırlar. Aynı zamanda diller, dinler ya da mezhepler bölgeye şekil vermede ve tanımlamada esas alınabilir. Kısaca bir bölgeyi tanımlamada anlamlı ve sistemik ortak özellikler bulunmalıdır. Bu esasları göz önüne aldığımızda Orta Doğu diye bir bölge tanımlaması olmamaktadır. Günümüzde ‘Orta Doğu’ olarak adlandırılan coğrafya; Türk-İran havzası (Türkiye, İran, Afganistan) Arap Yarımadası (Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Umman, Katar, Yemen) Bereketli Hilal diye tabir edilen bölge (Irak, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye) ve Afrika kıtasındaki Mısır‘dan müteşekkildir...
5 notes · View notes
grihucreler · 4 years
Text
Süleymani’nin Ölümü Kimlerin İşine Yarar?
İşaret Fişeği: Hamaney Mart 2019’da Süleymani’yi “Zülfikar Nişanı” ile ödüllendirmiş ve şöyle dua etmişti: “Allah akıbetine şehitlik versin fakat şimdi değil. İslam Cumhuriyeti’nin daha yıllarca seninle işi olacak. Fakat inşallah sonu şehadet olsun.” (1)
Tumblr media
İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, bu hafta içinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından gerçekleştirilen bir roket saldırısıyla suikast sonucu, Haşdi Şabi’nin önde gelen komutanlarından Ebu Mehdi el-Mühendis ile birlikte öldürüldü. Bu hadise ve takip eden günlerde ABD’nin Irak’taki Haşdi Şabi ile diğer Şii milis güçlerine karşı düzenlediği suikast operasyonları bir çok uzmana göre Orta Doğu’da ABD-İran savaşının ve dolaylı olarak dünya savaşına dahi gidebilecek bir yolun kapısını açtı. 
Suikastı ABD ordusunun bizzat Başkan Trump’ın emri ile yaptığı zaten açıklandı. Ancak İran için bu denli önemli bir ismin öldürülmesinde başkaca kimlerin çıkarları olabilir sorusu aklıma geliyor. Nitekim Mahir Kaynak’ın şu sözleri bu olaydaki yolumuzu aydınlatabilir: 'Bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız olayın sonucunun kime yaradığına bakın. bu olay kimin işine yarar? bunu bilirseniz bu işi kimin yaptığını da bilirsiniz.'
Periskop: İran – ABD ilişkilerinin dönüm noktası 40 yıl önce yaşanan Tahran ABD Büyükelçiliğinin Basılması ve Rehine Krizi idi. İran'da 10 Şubat 1979 devriminin hemen ardından gerçekleşen ABD'nin Tahran Büyükelçiliği işgali ve 52 çalışanın rehin alınması, iki ülke arasındaki gergin atmosferin başlangıcı oldu ve o tarihten bugüne ilişkiler düzelmedi.
Diplomasi tarihine en uzun süreli rehine krizlerinden biri olarak geçen olayda sayıları binlerle ifade edilen silahlı gruplar, 4 Kasım 1979'da ABD Büyükelçiliğini işgal etti. Elçilikten gizlice kaçmayı başaranların ardından kalan 66 diplomattan hasta bir kadın ile 13 Afrika kökenli Amerikalıyı serbest bırakan işgalciler, 52 kişiyi 444 gün boyunca rehin tuttu. Cezayirli diplomatların arabuluculuğu sonucu 20 Ocak 1981'de elçilik çalışanları ABD ve İran arasında yapılan anlaşmayla serbest kaldı.
‘ABD başkanı Jimmy Carter’ın istihbarat ve ulusal güvenlik danışmanlarına göre 1980 Amerikan seçimleri öncesi, Mossad ve bazı CIA görevlileri Tahran büyükelçiliğinde rehin alınan elçilik görevlilerini serbest bırakmaması karşılığında Humeyni rejimine yasadışı silah satmıştı. Bunun nedeni rehinelerin serbest bırakılmaması seçim öncesi Carter için bir imaj kaybı olacak ve Carter seçimleri kaybedecekti. Bu gizli anlaşmaya göre Carter seçimi kazansa bile rehineler Ocak 1981’e kadar serbest bırakılmayacaktı.' (2)
Bugüne geri dönersek: Ne büyük tesadüftür ki; 2020 Kasım’ındaki ABD Başkanlık seçimlerine giden süreçte, azil davası ile moral çöküş yaşayan Başkan Trump’ı ön plana çıkaracak hadiseler yine bir büyükelçilik baskını ile başladı denilebilir. 
İran’a yakınlığıyla bilinen Iraklı Şii milis gücü Haşdi Şabi fraksiyonlarından Ketaib Hizbullah’ın (Irak Hizbullahı) Irak ve Suriye’deki üslerine ABD’nin 29 Aralık 2019’da düzenlediği hava saldırılarının ardından, 31 Aralık’ta YeşilBölge’deki ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği önünde toplanan Haşdi Şabi taraftarları elçilik binasını basarak içeri girdi. Bu sırada büyükelçilik binasındaki diplomatların büyükelçilikten baskın öncesi tahliye edildikleri ve içeride sadece koruma görevindeki ABD askerlerinin bulunduğu anlaşıldı. İlginç olan bir digger konu ise Bağdat’ta hükümet binalarının ve yabancı misyon temsilciliklerinin bulunduğu korunaklı Yeşil Bölge’ye göstericilerin nasıl bu kadar kolay girebildikleri idi. Bu zaaf Irak’ta bir süredir devam eden yönetim krizine ve politik kaosa bağlandı. 
Tepki: Bu büyükelçilik baskını ABD’nin Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikastında bahanesini oluşturuyor. Trump, amaçlarının savaş çıkarmak değil, savaşı önlemek olduğunu açıkladı. İran’da ise özellikle askeri çevrelerden ve Haşdi Şabi gibi milis güçlerinden ABD’nin bu saldırıyı çok ağır şekilde ödeyeceğine dair açıklamalar birbirini izliyor. Ancak mesela Lübnan’da bulunan ve Ortadoğu’daki en güçlü ve örgütlü Şii silahlı örgütü olan Hizbullah’tan henüz çok sert bir açıklama gelmedi.  Hizbullah örgütü lideri Hasan Nasrallah; "Süleymani’yi öldürülenlerin cezası, dünyadaki tüm direniş savaşçılarının elinden olacak. Onun hedeflerine ulaşmak için çabalayacağız ve bayrağını tüm cephelerde taşıyacağız." Açıklamasında bulundu. Bu açıklamadaki sertlik dozu ise bana göre Hizbullah ölçeğindeki bir örgüt için hayli düşük. Nasrallah, intikam için doğrudan kendi örgütüne bir rol biçmek yerine muğlak şekilde ‘tüm dünyadaki direnişçilere’ bu görevi havale ediyor!
Menfaat: Şimdi sözü uzatmadan tekrar baştaki soruya dönelim: Bu suikast kimin/kimlerin işine yaradı? 
En başta elbette Trump’a. Trump, Kasım’daki seçim öncesi üzerindeki azil süreci gölgesini üzerinden uzaklaştırmış ve ABD’deki etkin Yahudi lobisini etkilemiş oldu. ABD: ABD Trump yönetimi ile birlikte Afganistan, Irak ve Suriye’den askerlerini çekeceğini açıklamıştı. Ancak bu ABD’nin bu bölgeleri terketmesi anlamına gelmiyordu. Aksine muharip gücünü çekecek ancak vekalet savaşları ile bu bölgelerde etkisini daha da artıracaktı. Son dönemde ABD’nin Ortadoğu’da Suudi Arabistan, Mısır vb. Ülkeler üzerinden bir Sünni ittifakı ile İran’ın Şii yayılmacığını durdurma çabası biliniyor. Bu suikast ile hem bu amaca hizmet ederken hemde muhtemel savaş korkusu ile böşge ülkelerine daha çok silah satacaktır. 
İsrail: Bu suikast elbette İsrail’i memnun edecektir. İsrail, uzun yıllardır İran’ı bölgedeki en önemli düşmanı olarak ilan etmişti. Ancak ilginç olansa bu iki ülkenin birbirileri hakkında sert açıklamalar yapmak dışında pek de birbirilerine zararlarının dokunmamasıdır. Mesela Süleymani’nin resmi olarak başında bulunduğu Kudüs Gücü, Suriye, Irak, Afganistan vb. ülkelerde çok etkili iken adını aldığı Kudüs için ne yapmıştır bilmiyoruz. İsrail’de bu suikastten en karlı çıkacak isimlerden biri de, seçimlerde bir türlü istediği oyu alamayan ve siyaseten sıkıntılı günler geçiren şahin Netanyahu olacaktır. 
İran: Özellikle Arap Baharı sonrasında oluşan kaotik ortamda Kasım Süleymani İran’ın Ortadoğu ve Afganistan politikaları konusunda ülkesinin en önemli karar verici ve uygulayıcısı haline geldi denilebilir. Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın dahi üzerinde bir güce kavuşarak doğrudan Ayetullah’tan emir alan ve ona karşı sorumlu bir pozisyona gelen Süleymani’nin ülke yönetiminde birbirine parallel işleyen devlet yapısı içerisinde kimilerinin husumetini üzerine çektiğini düşünmek haksızlık olmaz. Bu anlamda Süleymani’nin İran dışından bir aktör tarafından ‘tasfiyesi’ bu kişilerin de işine gelecektir. Aynı zamanda uzun süredir ambargolar ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle ülkedeki muhalefetin gösterilerine sahne olan İran’da Süleymani’nin ölümü sonrası yeniden “Büyük Şeytan Amerika” sloganlarının atıldığı gösteriler ile bu muhalif enerjinin tekrar ülke dışı bir ‘düşman’a yönelmesi de mümkün oldu. 
Lübnan Hizbullahı:  Kasım Süleymani, Eylül 2019’da İran devlet televizyonunda yayınlanan bir röportajında, 2006 yılında Lübnan ve İsrail arasında gerçekleştirilen savaşta Hizbullah Lideri Nasrallah’ın rolünü küçümsemişti. Süleymani, kendini ve İmad Muğniye’yi, Nasrallah’ı “operasyondan” sağ salim çıkaran kişi olarak gösterdi.
“2006 yılının Temmuz ayında gerçekleştirilen savaşın sonuna kadar gidişatı kendilerinin takip ettiğini söyleyen Süleymani, 2006 yılında elde edilen “zaferin”, Nasrallah’ın değil kendisi ve Muğniye’ye ait olduğunu belirtti. Muğniye’nin ölmesinin ardından Temmuz 2006’da gerçekleştirilen savaşın “tek kahramanı” yalnızca Kasım Süleymani kaldı.” (3)
Uzun yıllar boyunca Lübnan Hizbullah’ı Ortadoğu’daki İran ile irtibatlı en önemli Şii silahlı gücü olmuştur. Özellikle İsrail’e karşı 2006 yılındaki mücadelesi ile de Filistin sorunu konusunda İran’ın ön plana çıkmasını sağlamıştır. Süleymani’nin ‘Hizbullah modeli’ni esas alarak kurduğu örgütlerin Suriye, Irak, Afganistan ve Yemen gibi ülkelerde güçlenmesi ve Nasrallah ile ilgili sözleri Süleymani’nin Lübnan Hizbullah’ın fiilen de lideri olmak istediği şeklinde yorumlanmıştı. Bu da Nasrallah’ın tasfiyesi ve belki de Hizbullah’ın  sadece siyasi bir güce dönüştürülerek İran üzerindeki ABD yaptırımlarının yumuşaması demekti. Gelinen noktada bana göre Süleymani’nin bir ABD saldırısı ile ölmesinin ardından Nasrallah’ın pek de sert bulmadığım açıklaması bu ölümden Nasrallah’ın da içten içe memnun olduğu sonucuna ulaşmamı sağlıyor. 
Sadece açık kaynaklardaki bilgileri okuyan ve kendince yorumluyan biri olarak gördüğüm şey; Kasım Süleymani’nin öldürülmesi son yıllarda Ortadoğu’daki en önemli olaylardan biridir hiç şüphesiz. Ancak bu ölümden ‘memnun’ olabilecek çevrelerin çokluğu bu suikastın büyük bir savaşın fitilini ateşlemeyeceğini düşündürüyor bana. Yazımın son halini verdiğim saatlerde, Amerika’dan İran’a verilen “İntikam alacaksan, ‘orantılı misilleme’ yap” çağrılarının ardından, Irak’taki ABD Büyükelçiliği ve ABD askerlerinin bulunduğu Beled Hava Üssüne füze saldırıları yapıldığı haberleri geliyor. Zaten boşaltılmış büyükelçilik ve teyakküz haline geçilmiş bir hava üssüne...
1. Nevzat Çiçek - Ortadoğu’yu parmağında çeviren İran’ın kılıcı: Kasım Süleymani ya da Hac Kasım – İndepedent Türkçe – 03.01.2020
https://www.independentturkish.com/node/112376/yazarlar/ortado%C4%9Fu%E2%80%99yu-parma%C4%9F%C4%B1nda-%C3%A7eviren-iran%E2%80%99%C4%B1n-k%C4%B1l%C4%B1c%C4%B1-kas%C4%B1m-s%C3%BCleymani-ya-da-hac-kas%C4%B1m
2. İran İsrail ve ABD arasındaki gizli ittifakla ilgili detayları okumak isteyenler, bu alıntının da alındığı ODA TV’de yayınlanan İŞTE BELGELERLE İSRAİL – İRAN GİZLİ İLİŞKİLERİ VE GİZLİ İTTİFAKI yazısına bakabilirler https://odatv.com/iste-belgelerle-israil-iran-gizli-iliskileri-ve-gizli-ittifaki--3004121200.html
3. Muhammed Zahid Gül - Kasım Süleymani, Hasan Nasrallah’ın sonunun geldiğini mi kast ediyor? – İndependent Türkçe – 4 Ekim 2019 https://www.independentturkish.com/node/77191/yazarlar/kas%C4%B1m-s%C3%BCleymani-hasan-nasrallah%E2%80%99%C4%B1n-sonunun-geldi%C4%9Fini-mi-kast-ediyor
2 notes · View notes
photos-ok81 · 3 years
Photo
Tumblr media
ABD Başkanı Carter, eşi ve çocuklarının yaptığı kardan adamın yanında. 1978 #tarih #history #renklitarih #colorhistory #tbt #eskiler #foto #fotoğraf #nostalji #nostaljik https://www.instagram.com/p/CNNaF3SFWn3/?igshid=1itkp01k0gxod
0 notes
barkoturktv · 4 years
Text
Çavuşoğlu: Hiçbir ülke uluslararası hukukun üstünde değildir
Tumblr media
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, sosyal medya hesabı Twitter'dan yaptığı paylaşımda, "Hiçbir ülke uluslararası hukukun üstünde değildir. Ben yaptım oldu anlayışıyla yapılan açıklamaların da uluslararası hukuk bakımından hiçbir geçerliliği olmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.  Hiçbir ülke uluslararası hukukun üstünde değildir. Ben yaptım oldu anlayışıyla yapılan açıklamaların da uluslararası hukuk bakımından hiçbir geçerliliği olmayacaktır. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, dün gece, işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan Yahudi yerleşim birimlerini artık yasa dışı olarak görmediklerini duyurmuştu.  Donald Trump yönetimi olarak, Batı Şeria'da yer alan Yahudi yerleşim birimlerine yönelik Barack Obama dönemindeki politikayı değiştirdiklerini belirten Pompeo, ABD'nin Batı Şeria'daki gelişmelerle ilgili uzun yıllardır sürdürdüğü yaklaşımın, barışın sağlanmasında işe yaramadığını savunmuştu. Pompeo, 39. ABD Başkanı Jimmy Carter yönetiminin, 1978'de, İsrail'in sivil yerleşim girişimlerinin uluslararası hukuka uygun olmadığını savunduğunu ancak 40. ABD Başkanı Ronald Reagan yönetiminin ise buna karşı çıktığını hatırlatmıştı. Read the full article
0 notes
gggmedya · 4 years
Photo
Tumblr media
"Eski ABD Başkanı Carter Hastaneye Kaldırıldı!" https://gggmedya.com/genel/eski-abd-baskani-carter-hastaneye-kaldirildi-2/
0 notes
yeniyuzyilgazetesi · 4 years
Text
Tumblr media
Eski ABD Başkanı Jimmy Carter hastaneye kaldırıldı http://dlvr.it/RJ5rLr http://dlvr.it/RJ5rLr
0 notes
radyobalfm · 5 years
Photo
Tumblr media
Av yolunda kalçasını kırdı Eski ABD Başkanı Jimmy Carter’ın düşerek kalçasını kırdığı açıklandı. 94 yaşındaki eski başkan, Georgia eyaletinin Plains kentinde önceki gün hindi avına gitmeye hazırlanırken evinde düşerek sakatlandı. Hastaneye kaldırılan Carter, başarılı bir operasyon geçirdi. Demokrat Partili olan Carter, 1977-1981 arasında başkanlık yaptı. Kaynak :
0 notes
Text
Afgan kızı (1984): Steve McCurry tarafından çekilen fotoğraf. Fotoğraftaki Şarbat Gula, Sovyetler Birliği ve Afganistan arasındaki savaş sırasında öksüz kaldı. 1984 yılında Pakistan’da bulunduğu mülteci kampında Steve McCurry tarafından fotoğrafı çekildi. Gula, kamptaki okulda öğrenciydi. Afgan kadınların fotoğraflarını çekmek konusunda zorluklar yaşayan Steve McCurry, eline geçen fırsatı iyi değerlendirdi. Gula fotoğrafı çekildiğinde yaklaşık on üç yaşındaydı. Bu fotoğraf, National Geographic 1985 haziran sayısında “Afghan Girl” (Afgan Kızı) başlığıyla yayımlandı. Şarbat Gula keskin bakışları ve yeşil gözleriyle, seksenli yıllardaki Afgan savaşının ve mültecilerin tüm dünyaya yayılan simgesi oldu. Fotoğraf ayrıca yayın dünyasında en fazla bilinen fotoğraf unvanına sahip
Omayra Sanchez (1985): Frank Fournier tarafından çekildi. Omayra Sanchez, 14 Kasım 1985’te patlak veren Nevado volkanında ölen 25 bin kişiden biriydi. 3 gün boyunca çamurun yani volkan atıklarının içinde kaldı. Ölümle beklerken gösterdiği cesaret ve attığı gülücükler hala akıllarda. 3. günün sonunda hipotermia yüzünden öldü. Çekilen bu fotoğraf son 50 yılın en iyi fotoğrafları arasına seçildi. Kolombiya hükümetinin bu faciadaki ihmalkârlığını gözler önüne sererek büyük bir soruşturmaya neden oldu.
Portrait of Winston Churchill(1941): Winston Churchill Ottova’ya geldiğinde Kanadalı fotoğrafçı Yousuf Karsh tarafından çekildi. Churchill portresi Karsh’a uluslar arası bir ün getirdi. Life dergisinin kapağında çıktı.
Peter Leibing (1961) Doğu Alman askeri Conrad Schumann barikatları geçip Batı Berlin’in Fransız kontrolündeki bolümüne sığınırken… Fotoğraf Peter Leibing tarafından 1961 yılında çekildi ve Soğuk Savaş’ın simgelerinden biri oldu.
Amerikan Hava Kuvvetleri Arşivinden (1945) 6 Ağustos 1945’te Hiroshima semalarından kente atılan ‘Little Boy’ (Küçük Çocuk) 80 bin kişinin hayatına mal oldu. 9 Ağusto’ta da aynı omba bu kez Nagazaki’ye atıldı ve 100 binden fazla kişinin ölümüne yol açtı. Bombanın etkileri ise kuşaklar boyunca silinemedi
Gıda Kampına Doğru Sürünerek Giden Çocuk (1994): Güney Afrika’daki kıtlık sırasında Kevin Carter tarafından çekildi ve fotoğrafçıya Pulitzer Ödülü’nü getirdi. Fotoğrafta, bir kilometre uzaklıkta bulunan BM yemek kampına doğru sürüklenerek ulaşmaya çalışan çocuk gösteriliyor. Akbaba ise bu çocuğu yemek için bekliyor. Bu fotoğraf bütün dünyayı şok etti. Kevin Carter da dahil, hiç kimse, fotoğrafı çeken çocuğa ne olduğunu bilmiyor. Carter ise, bu fotoğraftan sonra kendini toparlayamadı ve intihar etti.
Kosova Mültecileri (1999): Carol Guzy, Kosova Mültecilerini gösteren bu fotoğrafı ile Amerikan Pulitzer ödülünü kazanan ilk kadın fotoğrafçı oldu.
Ayrılmış Su Çeşmeleri (1950): ‘Magnum Photos’tan Elliott Erwitt tarafından çekilen fotoğraf. Kuzey Karolina’da çekilmiş fotoğrafta beyazlar ile siyahîlerin su çeşmelerinin bile ayrıldığı görülüyor.
Yevgeny Khaldei (1945) İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın düştüğü an. İki Sovyet askeri Raqymzhan Qoshqarbaev ve Georgij Bulatov, Berlin’deki Reichstag binasına Sovyetler Birliği bayrağını dikiyor
Bliss, Mutluluk (2000): Fotoğrafçı, Charles O’Rear. Belki de en çok bu fotoğrafı tanıyoruz. Görüntü Windows XP’de tema için varsayılan duvar kağıdı olarak kullanılıyor. Fotoğrafın Kaliforniya civarında çekildiği düşünülüyor.
Tank Adam veya meçhul asi, 5 Haziran 1989’da, Pekin’deki Tiananmen Meydanı’nda Çin yapımı Type 59 tankları önünde tek başına durarak tankların geçişini engellemeye çalışması sırasında fotoğrafı ve videosu çekilen ve böylece uluslararası kamuoyunda tanınmış olan bir kişidir. Şahsın kimliği tam olarak bilinmediği için Tank Adam veya meçhul asi rumuzlarıyla anılmıştır. Her ne kadar daha sonraları İngiliz tabloit gazetesi Sunday Express ilgili kişinin 19 yaşındaki Çinli öğrenci Wang Weilin (???) olduğunu duyursa da bunun doğru olup olmadığı bilinmemektedir ve şahsın kimliği, veya kendisine olaydan sonra ne olduğu, hâlâ yaşayıp yaşamadığı meçhuldur.
Charles C. Ebbets (1932) Charles C. Ebbets tarafından 29 Eylül 1932 yılında bu gün General Electric Binası olarak bilinen Rockefeller Merkezi’nde çekilen bu fotoğraf 2 Ekim pazar günü New York Herald Tribune’de yayınlandı.
Monk’un Yanışı (1963): Malcolm Browne’un çektiği fotoğraf. 11 Haziran 1963 günü Vietnamlı bir Durist rahip Thich Quang Duc, Katolik Diem rejiminin baskıcı politikalarına dikkat çekmek için Saigon şehrinin işlek bir kavşağında kendini yakarak öldürdü. Görgü tanıklarının ifadesine göre Duc, iki öğrencisiyle birlikte yolun ortasında durup arabadan usulca inerek yere oturdu ve talebelerinden üzerine benzin döküp kendisini yakmalarını istedi. O an hiç kıpırdamadı, ses çıkarmadı.
İlk Uçuş (1913) – İnsanlığın kanatlandığı ilk anın fotoğrafı.
Ölümden bir kaç saniye önce (1973) Şili’nin askeri darbeyle devrilen başkanı Salvador Allende bu fotoğraf çekildikten bir kaç saniye sonra öldü.
1968 Eddie Adams, ABD 1 Şubat 1968. Güney Vietnam Polis Şefi Nguyen Ngoc Loan, Viet Kong’lu olduğundan şüphelendiği genci öldürürken…
1967 Co Rentmeester, Hollanda 1967 Güney Vietnam. M48 tipi bir tankın komutanı objektiflere takıldı. Bu ödülü kazanan ilk Hollandalı olan Rentmeester, ödüllü fotoğrafı olağanüstü sıcak bir tankın üzerine uzanarak çekti.
1966 Kyoichi Sawada, Japonya ABD birlikleri Güney Vietnam’da Vietkong’lu ölü bir askeri sürüklerken… Ödülü 2 yıl üstüste kazanan Japon fotoğrafçı Swada’yı, tanık olduğu görüntüler onu o kadar yıprattı ki aldığı ödüllere hiç sevinemedi. Kamboçya’da bir görevdeyken 1970’de öldürüldü
1965 Kyoichi Sawada, Japonya Güney Vietnam’da anne ve çocukları ABD bombalarından kaçmak için nehri geçmeye çalışıyor
1964 Donald McCullin, İngiltere Kıbrıs’ta bir Türk kadın Rumlar tarafından öldürülen kocasının yasını tutuyor. Olaydan çok etkilenen İngiliz McCullin, olaya fotoğrafçı gözüyle baktığı ve bir sosyal görevli gibi yardım edemediği için suçluluk duyduğunu itiraf ediyor.
1962 Héctor Rondón Lovera, Venezuella Sniper tarafından vurulan bir asker son anlarında papaza tutunuyor…
1960 Yasushi Nagao, Japonya 12 Ocak 1960. Sağcı öğrenci, Japon Sosyalist Parti lideri Asanuma’yı öldürmeden saliseler önce…
1958 Stanislav Tereba, Çekoslovakya Sparta Prag ve Bratislava arasındaki şampiyonluk maçından bir kare. Fotoğrafçı bu kareyi çektiğinde henüz 20’sindeydi.
1957 Douglas Martin, ABD. ABD’de sadece beyaz öğrencilerin devam ettiği Harry Harding Lisesi’ne kabul edilen ilk siyah öğrencilerden Dorothy Counts’ın okuldaki ilk günü. Tacizlere sadece 4 gün dayanabilmişti.
Triangle Gömlek Fabrikası Yangını (1911): Uluslararası Bayanlar Giysi İşçileri Sendikası tarafından çekilmiş fotoğraf. 25 Mart 1911’de New York’ta Triangle Gömlek Fabrikası’nda meydana gelmiş ve çoğu Almanya, İtalya, İrlanda ve Doğu Avrupa’dan ABD’ye yeni göçmüş 148 işçinin ölümü ile sonuçlanmış yangın. Can kaybının yüksekliği, yangının çıkış nedenlerinin belirsizliği ve acil durum önlemlerinin yetersizliği ve ayrıca ölenlerin tamamının kadın olması, olayın bir “skandal” olarak tarihe geçmesine zemin oluşturdu. Ayrıca burada çalışanlardan birçoğu 12-13 yaşındaydı ve iş şartları çok ağırdı. Haftalık 6-7 dolar için 60 ile 72 saat çalışıyorlardı.
Tüm zamanların en ünlü 25 fotoğrafı
0 notes
turknews · 4 years
Text
'Trump uluslararası hukuku ihlal ediyor'
‘Trump uluslararası hukuku ihlal ediyor’
01/02/2020 09:01Güncelleme: 01/02/2020 10:24
ABD eski Başkanı Jimmy Carter, perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu planının uluslararası hukuku ihlal ettiğini söylereyek Birleşmiş Milletler’i “İsrail’in Filistin topraklarını ilhak etmesini önlemeye” davet etti. AFP’nin haberine göre, ABD eski Başkanı Carter…
View On WordPress
0 notes
turkhabersaati · 4 years
Text
Eski ABD Başkanı Jimmy Carter hastaneye kaldırıldı
Eski ABD Başkanı Jimmy Carter hastaneye kaldırıldı - https://www.turkhabersaati.com/eski-abd-baskani-jimmy-carter-hastaneye-kaldirildi/ haber, güncelhaberler, Sondakika, edebiyat, sinema
0 notes
dewhaber · 5 years
Text
Eski ABD Başkanı hastaneye kaldırıldı
Eski ABD Başkanı hastaneye kaldırıldı
T24 Dış haberler
39. ABD Başkanı Jimmy Carter, Georgia eyaletindeki evinde düştükten sonra hastaneye kaldırıldı. 95 yaşındaki Carter’ın leğen kemiğinde ufak bir kırık tespit edildi.
Carter Center’dan yapılan açıklamada yaşayan en eski ABD Başkanı’nın gözlem ve tedavi için Phoebe Sumter Sağlık Merkezi’ne kaldırıldığı belirtildi. Açıklamada Carter’ın ruh halinin iyi olduğu ifade edildi.
Bu,…
View On WordPress
0 notes
kanalmalatya · 5 years
Text
Eski ABD Savunma Bakanı Harold Brown hayatını kaybetti
Eski ABD Savunma Bakanı Harold Brown hayatını kaybetti
ABD Başkanı Jimmy Carter yönetiminde 1977-1981 yıllarında Savunma Bakanı olarak görev yapan Harold Brown, 91 yaşında California’daki evinde hayatını kaybetti.
Eski ABD Savunma Bakanı Harold Brown, 91 yaşında hayatını kaybetti. ABD’nin 14. Savunma Bakanı Harold Brown’ın kız kardeşi Leila Brennet, kardeşinin California eyaletindeki evinde sabah saatlerinde öldüğünü duyurdu.
Brown, daha önce John F.…
View On WordPress
0 notes
haberoldu-blog · 5 years
Text
Pompeo: ABD-Suudi Arabistan ortaklığı hayati!
https://haberoldu.com/pompeo-abd-suudi-arabistan-ortakligi-hayati
Pompeo: ABD-Suudi Arabistan ortaklığı hayati!
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Wall Street Journal gazetesi için “ABD-Suudi Arabistan Ortaklığı Hayati” başlıklı yazı kaleme aldı.
ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin ABD-Suudi Arabistan ortaklığını yeniden inşa etme çabalarının, her iki kanattan siyasetçilerin krallığın insan hakları sicilini eleştirdiği Washington’da destek bulmadığını belirten Pompeo, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ekim ayında öldürülmesinin, Capitol Hill’de homurtuları ve basının ilgisini artırdığını ifade etti.
ORTADOĞU’DA İSTİKRAR İÇİN ÖNEMLİ BİR GÜÇ
ABD-Suudi Arabistan bağlarının çözülmesinin, ABD ve müttefiklerinin ulusal güvenliği için büyük bir hata olacağının altını çizen Pompeo,“Krallık, Ortadoğu’da istikrar için önemli bir güç. Suudi Arabistan, Irak’ın kırılgan demokrasisini güvence altına almak ve Bağdat’ın, Tahran’ın değil Batı’nın çıkarlarına bağlı kalması için çalışıyor. Riyad, ev sahibi ülkelerle çalışarak, Mısır ile yakın iş birliği yaparak ve İsrail’le daha güçlü ilişkiler kurarak Suriye iç savaşından kaçan mülteci akınını yönetmeye yardımcı oluyor.” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan’ın, aynı zamanda, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle ABD liderliğindeki mücadele çabalarına milyonlarca dolar katkıda bulunduğuna işaret eden Pompeo, “Suudi Arabistan petrol üretimi ve ekonomik istikrarın, bölgesel refahın ve küresel enerji güvenliğinin anahtarıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Pompeo, satırlarına şöyle devam etti:
“Kaşıkçı cinayetini Başkan Trump’ın Suudi Arabistan politikasına karşı bir çomak olarak kullananların, Barack Obama’nın, yüzlerce Amerikalı da dahil dünya genelinde binlerce kişiyi öldüren ve kendi halkına merhametsizce davranan bir rejim olan İran’la yakınlaşmasını destekleyen aynı kişiler olması tesadüf mü? Bu homurdananlar, bu insan hakları avatarları, Obama, dünyanın terörü destekleyen en büyük devleti olarak çalışmalarını yürütmeleri için mollalara yığınla para verdiği zaman neredeydi? ABD gibi Suudi Arabistan da – bu eleştirenlerin aksine – İran İslam Cumhuriyeti’nin dünyaya yönelttiği muazzam tehdidi fark ediyor. Günümüz İran’ı, Henry Kissinger’in terimiyle bir ulus değil, bir sebeptir. Hedefi, İslam devrimini Tahran’dan Şam’a taşımak, İsrail’i yok etmek ve İran halkından başlayarak boyun eğmeyi reddeden herkesi boyun eğdirmeye yöneltmektir. Teşvik edilen bir İran, Orta Doğu’da daha fazla ölüm ve yıkıma yol açacak, bölgesel bir nükleer silahlanma yarışı oluşturacak, ticaret yollarını tehdit edecek ve dünya çapında terörizmi teşvik edecektir.”
TAHRAN, ARAP YARIMADASI’NDA HİZBULLAH KURUYOR
Suudi Arabistan Veliaht Prensi olarak Muhammed bin Selman’ın ilk eylemlerinden birinin, İran’ın, Tahran destekli Husi isyancılarının 2015’te iktidarı ele geçirdikleri Yemen’de istikrarsızlaştırıcı etkisinin kökünü kazıma girişimi olduğunu kaydeden Pompeo, “Tahran, Arap Yarımadası’nda Hizbullah benzeri bir oluşum kuruyor: Hizbullah’ın güney Lübnan’daki füzeleri İsrail’i tehdit ederken, Suudi nüfus merkezlerini rehin tutabilecek siyasi gücü olan militan bir grup.” ifadelerine yer verdi.
Husilerin, Suudi topraklarını işgal ettiğini, büyük bir limanı ele geçirdiğini ve İran yardımıyla, onlarca binlerce Amerikalının seyahat ettiği Riyad’ın uluslararası havaalanını vurabilecekleri balistik füze hedefleri geliştirdiklerini belirten Pompeo, Tahran’ın, bu arada Yemen ihtilafına yönelik diplomatik bir çözüme gerçekten ilgi göstermediğini savundu.
Trump yönetiminin Yemen’in savaş, hastalık ve kıtlıktan çektiklerini azaltmak için birçok adım attığını ifade eden Pompeo, Suudi Arabistan hedeflerini, sivil kayıpları en aza indirgeyecek biçimde geliştirmek için çaba harcadıklarını ve insani yardımları cömertçe desteklediklerini vurguladı.
SUUDİLER YEMEN İÇİN MİLYARLARCA YATIRIM YAPTI
Pompeo, “ABD, son 14 ayda toplam insani yardımı 697 milyon dolara taşıyarak Yemen’e yaklaşık 131 milyon dolarlık ek gıda yardımı sağladığını duyurmaktan memnuniyet duyuyor. Fonlar, Dünya Gıda Programı ve Yemen halkını beslemek için çalışan diğer kuruluşlara sağlanıyor. ABD’nin çabaları olmadan, Yemen’deki ölüm oranı çok daha yüksek olurdu. Suudi Arabistan ve Körfez koalisyon ortakları arasındaki anlaşmazlıkları yönetmek için dürüst bir aracı olmayacaktı. İran, Yemen’in ıstırabını hafifletmekle ilgilenmiyor; mollalar sıradan İranlıları bile önemsemiyorlar. Suudi Arabistan Krallığı, Yemen’de ıstırabı hafifletmek için milyarlarca yatırım yaptı. İran ise sıfır.” ifadelerini kullandı.
YEMEN ÖNEMLİ BİR CEPHE
Mike Pompeo, Yemen’in, teröre karşı savaşta da önemli bir cephe olduğuna işaret ederek, her iki partinin başkanlık yönetimleri boyunca bu durumun aynı kaldığını hatırlattı. Arap Yarımadası’nda terör örgütü El Kaide olarak bilinen grubun, Ekim 2000’de Amerikalılara yönelik ilk büyük saldırıyı başlattığını anımsatan Pompeo, ABD Donanmasına ait “USS Cole” isimli destroyerinin, Yemen’de Aden Limanı’na girdiği sırada terör örgütünün bağlantıları tarafından bombalandığını, saldırıda 17 denizcinin öldüğünü, 39 kişinin yaralandığını kaydetti.
Arap Yarımadası’ndaki terör örgütü El Kaide’nin, Nijeryalı terörist Ömer Faruk Abdülmuttalib’in 2009 Noel’inde, Amsterdam’dan Detroit’e giden Northwest Airlines Flight 253’ü bombalama girişiminde bulunmasından, 2015’te Charlie Hebdo’nun Paris’teki ofisine düzenlenen katliama kadar ABD ve müttefiklerine yönelik çok sayıda saldırı girişiminde bulunduğunu anımsatan Pompeo, “ABD’ye ve müttefiklerine saldırma peşinde koşan DEAŞ, aynı zamanda Yemen’de varlığını sürdürüyor. Ayrıca ABD-Suudi Arabistan ittifakını terk etmek ya da alçaltmak Riyad’ı, daha iyi bir istikamete doğru itmek için hiçbir şey yapmaz.” ifadelerini kullandı.
VELİAHT ÜLKEYİ REFORMİST BİR YÖNE İLERLETTİ
ABD ve Başkan Trump’ın daima savunucusu olduğu özgürlükleri garantilemek için yapılması gereken daha çok iş olduğunu belirten Pompeo, “Yine de Veliaht Prens ülkeyi reformist bir yöne doğru ilerletti; kadınların araba kullanmasından spor etkinliklerine katılmasına, ahlak polisini kontrol altına almasına ve ılımlı İslam’a dönüş çağrısına kadar.” değerlendirmesinde bulundu. 
Pompeo, “ABD, esasen Amerikan değerleriyle tutarsız olan Kaşıkçı’nın öldürülmesine göz yummuyor. Bu, Suudi Arabistan liderliğine hem özelde hem de açıkça söylediğim bir şey.” ifadesine yer verdi.
Trump’ın, bunun üzerine harekete geçtiğini kaydeden Pompeo, cinayetle ilgili 21 Suudi şüphelinin ABD’ye girmesinin uygun olmadığı ve vizelerinin iptal edildiğini hatırlattı.
Yönetimin, 15 Kasım’da Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası üzerine inşa edilen 13818 sayılı İcra Dairesi uyarınca 17 Suudi’ye yaptırım uyguladığını hatırlatan Pompeo, bu yanıtın desteğini güçlendirmek için çalıştıklarını, Fransa ve Almanya dahil birçok ülkenin bu konuyu takip ettiğini vurguladı.
Pompeo, “Kaşıkçı cinayetiyle ilgili daha fazla gerçek gün yüzüne çıkarsa, Trump yönetimi daha cezalandırıcı tedbirleri gözden geçirecektir.” ifadesini kullandı.
ABD-Suudi Arabistan ittifakını eleştirenlerin, Jeane Kirkpatrick’in, ABD çıkarlarına dost olan otokratlar ile karşı çıkanlar arasındaki ayrımı yapma konusunda Carter yönetiminin başarısızlığını analiz eden, 1979 tarihli “Diktatörlükler ve Çifte Standartlar” adlı makalesi üzerinde yeniden düşünmesinin iyi olabileceği değerlendirmesinde bulunan Pompeo, şunları kaydetti:
“Bay Carter’ın ideolojik tercihleri onu, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarına karşı körleştirdi ve engelledi, onu Amerika’yı önceliğe koymaktan alıkoydu. ‘Liberal idealizm’i gözlemleyen Kirkpatrick, ‘mazoşizmle özdeş olmamalı, özgürlüğün ve ulusal çıkarın savunulmasıyla bağdaştırılmamalı’ sonucuna varıyor. Başkan Trump’ın bugün ABD-Suudi Arabistan ilişkisine yönelik pragmatik ve doğru yaklaşımını eleştirenler için ne kadar da zamanında bir uyarı.” 
Kaynak: HABER7.COM
0 notes
kamuoyuhaber-blog · 6 years
Text
ABD’nin eski başkanından Trump’a Suriye uyarısı!
ABD’nin eski başkanından Trump’a Suriye uyarısı!
ABD’nin 39’uncu Başkanı Jimmy Carter, Trump’a uyarıda bulunarak orta doğudaki belirsizlikler ile ilgili açıklamalarda bulundu Eski ABD Başkanlarından 93 yaşındaki Jimmy Carter, Başkan Donald Trump’a uyarıda bulunarak, en küçük bir askeri saldırının kontrolün dışına çıkabileceğini ve daha tehlikeli bir durumun ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu. Carter, Trump’ı daha sakin olmaya davet etti.…
View On WordPress
0 notes
gggmedya · 5 years
Photo
Tumblr media
"Eski ABD Başkanı Jimmy Carter Hastaneye Kaldırıldı!" , https://gggmedya.com/genel/eski-abd-baskani-jimmy-carter-hastaneye-kaldirildi/
0 notes