Tumgik
#zaten korona var
famousangelg99 · 10 months
Text
Karrrpuuuuzzz kabuğuu denizeee düştüüüüü hoooppppaaallaaaaa..
Biiizzz uçaraaaakkk Altınoluk'aaaa!!!!!
Eee valizlerii kimm taşıycakkk???
Hadi bakalımmm yaz başlasııınnnn..
Ay kışın gripti, sümüğüm aktı peçete versene, hapşırdım ona da bulaştı tüh, öksürükten konuşamıyorum gülemiyorum espri yapma! günlerini atlattık çok şükür. Bu korona illetinden kurtulduk ama mutasyonlarından zor sıyrıldık. Her evde zencefil, zerdeçal ve bilimum otları stoklaya stoklaya aktarcı İsmet abiye döndük. Neyse hadi Yaradan güzelliğini gösterdi çiçekler açtı, sokaklar kahverengiden yeşile döndü; bahar geldi..
Ee annem ve ben iki deli biraraya gelip birbirimizi yediğimiz için yine birarada tatile bi nefes almaya gidelim iyi gelir dedik..
Yine elimin altında telefon, obiletten alıyım biletleri dedim.
Ama panik atak canavarım otobüslerde hortluyo diye ortada merdivenin üstünü işaretlemiştim yani şu ikinci şöförün uyuyup tekrar dirildiği mezar gibi yerin üstünü istemiştik. otobüs modelleri birbirini tutmamış, önümdeki amcanın ense kokusunu duyabilecek kadar yakın bi koltuğa oturmak zorunda kaldık ilk. Sonra muavine yalvar yakar kimse oturmuyosa biz geçelim dedik o da oturun peki ama biri gelirse kalkarsınız dedi. Neyseki şuan kimsnin biyerünün kokusunu duymuyorum. Kulağımda spotify listem yolları izleyip Allah'ın bana ne kadar yakın olduğunu düşünüyorum.. Her korktuğumda varlığı beni pamuk gibi sarıyor.. E ama az çabalamıyorum ben de ahiretim için Allah biliyor. Çok şükür varlığına güzel Allah'ım🙏🏼
Bursa otogarında bir yolcu biletliymiş mecbur kalktık ordan. Başka bi yete otursan nolur pis cadı panik atak geliyo diyoruz anlamıyomusun? Amann neyse Mapöla'mı düşünüp hayallere dalayım ben. Bu yol başka türlü bitmez.
Sonra indi biz yine öne geçtik hiç kimse kapmadan. Yolda yanımuzda bıyıklı bi çocuk vardı. Açmış Facetime'ı, yengeyle uzuunnn uzunnn konuşuyo da konuşuyo. Hadi benim kulaklığım var da, annemin ve bikaç yolcunun başı şişti. Bi fingirdeşmekler bi fingirdeşmekler sormayın. Uyardılar karşının sesini kapattı, yarım saat sonra yine açtı. Neyse ki Balıkesir otogarında yolladık Mhp kurdu abiyle asenasını. İndikten sonra da birleşip birgüzel dedikodusunu yaptık.
Aldık verdik bıyıklıya. Koalisyon kurup yaptığının ne kadar yanlış olduğunu teyzelerle amcalarla tartıştık. Yani yasak aslında bildiğin toplu taşıma araçlarında ama hasretlerine dayanamıyolar heralde birbirlerinin. Bu arada sordum 2 saatlik yolumuz kalmış. Çok acıktım çook...
Neyseki sağ salim vardık 8 saatlik yolculukla..
Hemencecik boşalan depomuza yakıtı koymak için restauranta oturduk, tavuk iyi fikir dedik ikimizde tavuk söyledik. Annemin gelir gelmez dediği şey burasının cennet gibi olduğuydu. Yeşilin binbir tonu ağaçlar, dibindeki taşların gözüktüğü deniz, Kaz dağları'ndan gelen bol oksijen, cıvıldaşan kuşlar.. Gerçekten cennet böyleydi büyük ihtimalle.. Belki de çoook daha güzeldi.. Oraya layık olabildik mi acaba? Umarım olmuşuzdur çünkü orada Mapöla'mla sonsuzluk, öldükten sonraki tek dua'm...
Birkaç gün sonra ablam eniştem yeğenim geldiler.. Geçen seneki Bodrum tatilimizi aktarmıştım, yeğenimin ilk tatiliydi ama 6 aylıktı hiçbişey anlamamıştı, bu sene 1 yaşını geçti ve etrafının farkındaydı, denizin, kedilerin, köpeklerin.. o mutlu olsundu o gülsündü yeterdi.. biz zaten onunla mutlu olacaktık..
Plaja inerken bikini mayo giymedim şaşırırmısınız bilmem ama.. şortumla bluzumla güneşlendim işte napiyim utanıyorum.. ilk gün diye güneş kremi de sürmemişim odaya geldiğimde bacağımın yarısı siyah yarısı beyazdı, ensem kızarmış tavuk gibi kızarmıştı.. kollarım kapkara, göbeğim bembeyaz, yüzüm de bacaklarımdan halliceydi.. tam amele yanığı olmuşum anlıycağınız.. hala bugün evde yarı siyah yarı beyaz bacağıma bakıp altınoluk günlerimi yad ederim..
Bigün hep birlikte kahvaltı ettik yine restaurantta.. bedava kahve veriyomuş diye Yakup'un kahve makinesinden kahve abandım.. kahvaltı sonrası başıma şiddetli bir ağrı girdi.. nooldu anlamadım o an.. odaya gittim başım dönüyo midem bulanıyo.. bi çorba içiyim kendime gelirim dedim içtim ama bi türlü başımın ağrısı midemin bulantısı geçmedi.. ateş bastı bi fena oldum.. tabi benim bütün modum düştü ben zehirlendim diyorum annemlere inanmıyolar.. diyorum ki o mutfağa gidip gelen kısa boylu gözleri felfecir okuyan çocuk zehirledi beni.. Gizem başlama yine falan diyolar ama inadım inat biri beni zehirledi diyorum da diyorum.. yok güneş geçmiştir yok psikolojiktir yok şöyledir böyledir inanmıyolar bana.. akşama yemek yedik, ilaçlarımı içtim uyudum sabaha iyiydim..
Ablamlar 1 hafta kalıp döndüler.. yeğenim gidince de bütün eğlence gitti..
Tatilimiz böyleydi.. ne biliyim utandım vallahi açık gezmekten.. ben yarım kollu tshirtü zor giyerken şortlarla askılılarla dolaştım.. tatilden sonra da eve gelip estağfirullah tövbe dedim.. neyse Allah sizin yüreğinizi bilsin yeter..
Bu nimetler de bizler için.. Elinden geleni yap gerisini Yüce Allah'a bırak demişler..
Ne biliyorsun belki benim tesettürüm yüreğimde???
2 notes · View notes
se-a-ser · 2 years
Text
bu Korona belası sayesinde bir aydınlanma yaşadım
Korona'nın şunun/bunun işi olduğu, aşının onun/bunun çıkarına olduğu gibi komplo iddialarının saçmalığını gördükçe şaşkına döndüm
artık neredeyse komplo teorilerinin komplesine inanmıyorum diyebilirim
yok efendim Dünyayı bir kaç aile yönetiyormuş, biz aslında piyonmuşuz da savaşları bile bunlar çıkartıyormuş
ikiz kuleleri İsrail vurmuş, hatta yahudiler o gün işe gitmemiş. zaten Amerika'nın haberi varmış yoksa koca Amerika böyle aciz duruma düşermi hiç... peh
Mason olmazsan bi cacık olamazsınmış, zaten bütün hıyarlar da masonmuş
hadi bunlardan yırttın diyelim illuminatiden nasıl kaçacaksın ey zavallı
...
aslında benim jeton daha önce düşmüştü de biraz daha sallamak gerekiyormuş
koca koca profesörler, doktorlar, sanatçılar toplanmış "Zeytinyağlı Yiyemem Aman" türküsünün halkı zeytinyağından vazgeçirtip margarin kullanması için Amerikan komplosu olduğunu iddia ediyorlardı
bu konu o kadar trajikomik ki buraya yazacaktım ama ayrı bir paylaşım anca paklar
İslami açıdan bakınca da pek sağlıklı değil. zavallı kullar Dünyayı parmağında oynatıyor tövbe haşa Yaradanın bundan haberi yok ya da müdahale etmiyor/edemiyor. oysa "Allah tuzak kuranların en güçlüsüdür/Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır" vb. ayetler varken en doğrusu bir müslümanın demesi gereken şudur
"Allah var gam yok"
14 notes · View notes
mervegezegeni · 2 years
Text
Sandığımızdan daha büyük bir şeyin parçasıyız.
Dün akşam maydanoz ayıklarken, bugün @breathingmind.tr sayesinde yaptığım mindful zeytin yeme pratiğini deneyimlerken.
Pratiğe başladığım da zeytine baktığım an çok duygulandım ve ağlamaya başladım.
Çünkü önümde bir mucize duruyordu.
Her gün beşer onar lüplettiğim zeytin kalbime dokunmuştu.
İlk defa göz göze geldik kendisi ile.
Üzerinde lekeleri ile minicik boyuna sığdırmış yaşama has büyüyü.
Ulu kocaman bir ağaç, güneşle, karla, yağmurla, böcekle, kuşla hasbihal ederek, toprakla, havayla, suyla, kökleriyle yapışıp hayata, alıyor veriyor ve bir yıl sonra bu muazzam taneciği sallandırıyor dallarında.
Binbir zahmet.
Ama varoluşu bu, ona güveniyor.
Bunları düşünmek, onu beş duyum ile hissetmek çok muhteşemdi.
Korona olduğum dönemde hafif atlattığım halde koku ve tat duyum tamamen gitmişti, bir anda.
Yemek yaparken, yürürken, yaşarken en sevdiğim şey kokuları duymak, ağaçları, sebzeleri, meyveleri, baharatları kokularından tanımak.
Ve bunları bir anda kaybetmiştim haliyle üzülmüş, hatta korkmuştum.
Bugün yine yemek yaparken değirmende tane kişniş öğütürken kokusu geldi burnuma o günleri anımsadım ve şükür dolu bir mutluluk yaşadım.
Kıymet verdim bu süper gücüme.
İnsan olarak zaten süper güçlerimiz var evet.
Birer süper kahraman her bir uzvumuz, hücremiz.
Sahip olduğumuz şeylere bakış açımız değiştikçe aslında onlara bakmayı öğrendikçe yaşamın o pekte göz önünde olmayan asıl önemli kısmı, anlamı ortaya çıkıyor.
Hiçbir an boşa gitmesin istiyor insan.
Bu dolu dolu, koşturan bir istekten ziyade farkındalıkla alınan kararlar, seçimler olsun anların bütününde istenci.
Bu farkedildiğinde insan eliyle yapılan düzenin sahteliğini, ikiyüzlülüğünü, boş savaşları, boş kaygıları, boş dirayet ve dayatmaları, yaratılan düzenin içinde kaybolup gidilen, kaçınılamayan o kaosu, girdabı, kapanı daha iyi anlayabilirsiniz.
Yaşamın yegane güzelliğine, cheers.
🙏🏻💫❤️
#farkındalık #mindful #pratikler #deneyimleme #beingmind #keşfet #kişiselblog #nefes #insanolmak #mindfulness #bilinçlifarkındalık #bilinç #consciousness
instagram
3 notes · View notes
iremminki · 4 months
Text
Hayatımı değiştiren kişi
Bundan 3 yıl önceydi korona zamanları ve benim erğenliğimi en üst seviyelerini yaşadığım dönemdi.
Ailemden nefret etmeye hayatı sorgulama her şeye karşı asi davranışlar sergilediğim içimde dindiremediğim öfkeler ve hatırlayamadığım daha nice şey.
Sonra bir gece ansızın hiç beklemediğim anda hayatıma biri girdi.İçimde ki o öfke onunla birlikte gitti evet hâla sorunlarım vardı ama onlarda ufak şeylerdi.Ailemle olan ilişkim düzelmişti artık sadece duygularımla değil mantığımı da kulanmayı öğrenmiştim.Onunla birlikte ilgi alanlarım değişti kendime yeni hobiler edinmiştim.Bilmediğim bir çok duyguyu onunla birlikte öğrenmiştim onunla birlikte kendimi keşfediyordum aslında içim de bambaşka bir irem olduğunu fark etmiştim.Asi davranışlarım kaybolmuş sakinleşmiştim artık geleceğe yönelik planlarım vardı hayatı toz pempe düşünmeyi bırakmıştım.Artık hayalerim vardı umutlarım vardı iyi bir kariyer hatta belki de iyi bi anne evet çoçuklardan nefret eden ben onun sayesinde çocukları sevmeye başlamıştım ve şuan burdayım.sosyal hayatım değişmişti,fikirlerim değişmişti ama belkide en önemlisi korkularımın üstüne gitmeyi öğrenmemi ve kimseye güvenmemem gerektiğini öğrenmiştim.kısaca onunla birlikte çok değiştim tabiki her şeyin bir sonu olduğu gibi o insanlada bir sona gittik ve hayatımda değil artık ama insanların hayatımıza girip çıkmalarının bir sebebi yok mu zaten? Onun sebebi hayatımı değiştirmek kendimi bulmaktı belki hâla kendim hakkımda daha bilmediğim bir çok şey var bilmiyorum ama bildiğim bir şey var 3 yıl önceki iremle ben arasında dağlar kadar fark var burdan ona teşekkür etmek istiyorum teşekkürler M.
0 notes
ruhsuzbahtsiz · 11 months
Text
Doğduğum evden nefret ediyorum
11 kardeşli kalabalık ve Arap bir ailede doğdum. Kökümüz Arap ve Şanlıurfa'lıyız. Okuma yazma bilmeyen bir anne ve kendini doğduğu andan itibaren çalışmaya adamış bir baba. 6 erkekli ve 5 kızlı bir ev. 3 kız kardeş evli ve bu evle alakası sıfır . Erkekleri ise beter bir durum. 4 erkek evli ve bunun üzerine evlilikleri de bizim evin üzerine yıkılmış bir vaziyette. Üç gelinli ve bol çocuklu(9) bir ev.
Çok kıymetsiz değersiz ve önem verilmeyen bol eşyalı bol karmaşalı bir ev. Ev o kadar eşyalarla doluşmuş bir vaziyette ki nereye adımınızı atsanız ayağınıza bir şey takılır. En güzel kısımlarından sadece biri şudur ki Şanlıurfa'nın en lüks semtlerinden birisinde oturuyor bu aile ve bir apartmanda yaşıyorlar. Ama apartmanda yaşayan insanların Arap insanlara olan bakış açısını görseniz ne hale gelirsiniz Ben de bilemiyorum. Sesleri bitmez kargaşaları bağırmaları çağırmaları düğünleri telaşları misafirleri ve daha sayabileceğim bir sürü şey. Şimdi bu 3 erkek 3 tıra sahip ve işten geldikleri zaman bu ev mahşer alanına dönüyor. Kısacası bu hayatın ve bu ailenin içinde yaşarsanız kafayı yeme kısmına dahi gelebilirsiniz. Şimdi kendim kendimi anlatmaya geleyim. 22 yaşındayım üniversitede 2. sınıf öğrencisiyim. Hazırlık okumamla beraber 2025 yılının Haziran ayında okuldan mezun oluyorum. İşin en korkunç tarafı okuduğum bölümün fazla işvereni olmaması ve çok kritere sahip olması yani bu yüzden kendinizi sürekli geliştirmek zorunda kalıyorsunuz. Ben şimdi üniversiteden mezun olduğumda bu eve geri dönersem kafayı yemekle kalmaz tımarhaneye kilitlersiniz beni. Ve benim kafam artık evlilik adımlarına doğru düşünmeye başlar sırf bu evden kurtulabilmek için. 2 yıl yüksek lisans yapayım diyorum da yaş olacak 26 27. Allah aşkına düşünebiliyor musunuz yolu yarıladım resmen ben okula. İşin en kötü tarafı şu an hatırladıkça kafama duvarları vurasım geliyor ya ben nasıl 3 yıl Üniversite sınavına hazırlandım, mezuna kaldım.. Ben nasıl böyle bir aptallık yaptım. Sırf bu mesele yüzünden çok çok pişmanım. Yine de hayırlısı diyorum Allah büyüktür sonuçta.
Şimdi geri dönelim bu evdeki konumuma ve bakış açıma. Bu çalışmaktan yorulmayan Baba emekli ve neredeyse 60 yaşına gelecek ama kendisi market işletmeyi ve yönetmeyi çok sevdiği için bizi de zorla bu duruma sürükledi ve biz isteksizce sürekli onun bu marketine gidip geldik çalıştık yorulduk ve elimize hiçbir şey geçmedi zaman kaybından başka. 2015 yılında açıldı ve şu an 2023 yılındayız ama hala yakamızdan düşmedi bu market. Kurtulamadık ne yaptıysak kurtulamadık arkadaşlarımla dışarı çıkıp gezemedim tozamadım çevre edinemedim. Markete gelenlerle zaten samimilik oluşturamıyorum çünkü benim birisiyle sağlam ilişkili bir dostluk veya arkadaşlık kurabilmem için zamana ihtiyacım var. Ve ben en berbat dönemlere denk geldim korona zamanında okul online oldu deprem yüzünden okul online oldu ve ben adamakıllı üniversite hayatımı yaşayamadım 2 yılım kaldı ama inşallah o zamanlarda da bir sıkıntı çıkmaz.
Dediğim gibi bol eşyalı bir ev ve nereye adım atsanız gereksiz saçma sapan bir eşya çıkıyor karşınıza .Ama bunlar annemin gözünde çok değerli ve kıymetli eşyalar ve elbet bir gün değerlendirilecek olan kıymetli varlıklar. Gerçi düşünmek gerekirse 11 çocuk doğuran bir zihniyet nasıl bu kadar fazla eşya barındırmaz ki. 7 kişi evli 1 kişi İstanbul'da öğretmenlik yapıyor geriye sadece 3 kardeş kaldı ve onlar yine de bu evde kendilerine ait bir oda yapamadi. Çünkü her yer annen için çeyizlikli , gereksiz eşyalarıyla dolu. Neyse bunu bir köşeye atalım; bu ev var ya bu ev eşyalar o kadar kıymetsizleşti ki o kadar hor görüldü ki evi görseniz bir harabeden farksız çünkü evimize aldığımız gelinler bizim evimizi o kadar sıradan görüyor ki eşyaları isteksizce kullanıyor ve eve değer vermiyor temizlik yapmayı bile bilmiyorlar. Rezil bir ev yani rezil...
Bu aile bana çok çocuk yapmamayı öğretti evde gelin bırakmamayı, fazla ve gereksiz eşyalardan kurtulmayı, çocuğa değer vermeyi, özgüven aşılamayı öğretti . Ya ben 22 yaşında genç bir kızım kendime ait bir odam, dolabım yok. Yaşıtlarımın hepsine özenerek bakıyorum,aldıkları eşyalara ,giydikleri kıyafetlere tepeden tırnağa bakıyorum onlara ve çok özeniyorum. Ve çok öz güvensiz hissediyorum .Ben bu aile yüzünden toplum içinde bir türlü ayak uyduramıyorum ne yaparsam yapayım her şeyi bana boş geliyormuş gibi hissediyorum .
Haziran ayına geçiş yapacağız . Haziran, temmuz, ağustos.. İnşallah Eylül ayında Yozgat'a gideceğim. Herkes Yozgat'a çok hafife alıyor Ama benim kurtuluşum yozgattır diyebilirim çünkü çok Özgür ve kendine inanan bir kız görüyorum ben orada. Kendime ait bir dolabım, yatağım ,çalışma masam var. İstediğim saatte dışarı çıkıp istediğim saatte geri gelebiliyorum. Bir yıl olsa dahi o kadar güzel bir hayat yaşadım ki ben orada yani bunu anlatmak kelimelere bile sığmıyor.
Yani benim ne istediğim apaçık ortada değil mi ya??
Kendime ait özgür bir hayat istiyorum ya. Kendime ait bir odam dolabım eşyalarım yatağım olsun istiyorum. İstediğim saatte dışarı çıkıp geri gelmek istiyorum. Kendi kararlarımı kendim almak istiyorum. Bu bol kalabalıklı Arap ve cahil aileden kurtulmak istiyorum. Bunun için ne gibi adımlar atmalıyım daha belirleyemedim ama ben o hayatı yaşamak için elimden geleni yapacağım.
0 notes
whyfortytwo · 1 year
Text
dikkat
Bazen en ufak hataya , salaklığa o kadar kızıyor ,o kadar katlanamıyorum ki dayanamıyor beni dahi ilgilendirmeyen söz hakkımın bile olmadığı şeylere bağırıyor çağıyor isyan ediyorum .
O kadar nefret duyuyorum ki duyarsız ,dikkatsiz eylemlere çünkü biliyorum ne sonuçlara yol açabileceklerini ve biliyorum ki en küçüğü bile zamanla alışkanlık haline gelip çok daha büyük sorunlara yol açabileceğini . Yani şu insanların damlayan musluğu fatura çok gelir diye yaptırıp ama günlük hayatlarında çoğu şeye o kadar dikkatsiz ,umursamaz olmaları beni adeta deli ediyor .
"Bir şey olmaz ya." cümlesi gerçekten sürgünü çekilmiş içi dolu bir silah kadar tehlikeli ki işin ciddiyetini daha nasıl betimleyebilirim inanın hiç bilmiyorum . Özellikle şu cümle için içtenlikle söyleyebilirim ki şahsi olarak benim canımı ömrümce yakacak aklıma geldikçe beni tamamen mahvedecek ve kalbimin okyanusundaki uçurumun dibinde bekleyen, saklanan ve çok güçlü olan kinimi her seferinde yüzeye çıkması için tetikleyecek. Kişisel duygularımın etkisi altında kalmamaya mümkün olduğunca çalışarak söyleyebilirim ki bu tarz cümleleri hala ve büyük ihtimalle daima tehlikeli bulacağım ve kullanan kişilerden de korkacağım .
Zaten dikkatsizliğin ne kadar ciddi sorunlara yol açabileceği bilinen bir fenomen. Ne yazık ki unutulan bir şey var ki her ne kadar her insan hata yapabilir ve buna doğal hakkı olsa da dikkatli incelerseniz az az veya devasa boyutlardaki dikkatsizlerin çoğunu bu tarz eylemleri sürekli gerçekleştiren insanlar yapıyor ve "Ben sakar biriyim " , "Bende böyleyim " diyerek sizin onlara herhangi bir yorum yapmanızı engelleyerek her seferinde gerçekleştikleri "sakarlıkları" sürekli yaptıklarını hem kabul ediyorlar hem de bununla aynı zamanda barışık olduklarını söylüyorlar bizler de susup kararlarına saygı duymak zorunda kalıyoruz ciddi bir olay gerçekleşmediği için .
Çok acımasızca ve yargılayıcı gelebilir yazdığım paragraf ama şöyle düşünün; araba süren bir insanı düşünün bir gün aniden yanlışlıkla bir köpeğe çarpıyor , üzülüyor , kahroluyor köpeğe yardım da ediyor insafsızca bırakıp gitmiyor köpek kurtuluyor hatta 3 ay geçiyor bu sefer bir kediye çarpıyor yine köpekle aynı senaryo yaşanıyor , bir yıl geçiyor bu sefer sürücümüz dersini alıyor kesinlikle dikkatli ama bu sefer şehirler arası yolda gidiyor ,şehirden daha hızlı kullanıyor haliyle yol boş trafik yok , bu sefer sürücü bir tilkiyi eziyor.-Olabilir insanlık hali . - Sürekli yanınızda bardak düşüren kıran bir arkadaşınız var sakarmış baya çatalını da düşürüyor hep en sonunda siz onun yanınızda otururken bıçağı ayağınıza düşürebileceği olasılığı da aynı olduğunu unutmayın . Alışılmış huylar sadece her gün 2 litre su içmekten ibaret değil ne yazık ki .
Yakın zamanda geçirdiğimiz ve hala içerisinde olduğumuz korona bile bu küçük sakarlıklar bu küçük unutkanlıklar bu küçük dikkatsizlikler zamanında çok yargılandı herkes tarafından ama tekrar unutuldu ve daha geniş resim tekrar atlandı . Arkadaşlar nasıl para hesabında etkisiz eleman sıfır bile 10 katına katlayabiliyorsa kabullenip göz ardı ettiğiniz küçük hataların virgülden önce mi sonra mı geldiğine dikkat edin . Mükemmeliyetçilik değil bu sadece göz göre göre ateşe su yerine benzin dökmemek.
1 note · View note
ozamanbenyokum · 1 year
Text
DÜNE VE GELECEĞE DAİR
Hello, bugün 2023 yılının ilk günü.
Neredeyse bir ay önce yeni yıl hedeflerimi yazmışım deftere. Neler var neler... Hem biraz 2022'yi analiz edeyim hem de yeni yıldaki hedeflerimden bahsedeyim diye geçtim bilgisayar başına.
Kısa Bir 2022 Özeti
Aslında her şey güzel başlamıştı. Her zaman olduğu gibi gelen yıldan umutluyduk. Dünya barışı sağlanacak, savaşlar duracak; kadınlar, çocuklar ve hayvanlara işkence edenler cezalandırılacaktı. Fakat bunlar olmadı. Dünya ve ülke için istediklerimiz bir yana belki de kendi arzu ve isteklerimiz bile gerçekleşmedi zaman zaman.
İş, güç, evliliğe giden sağlıklı bir ilişki yine tozlu rafların arasından bana gülümsedi. Şubat ayında çok sevdiğim ve hayatta kalan tek b��yük ebeveynim hastaneye kaldırıldı. 30 günü aşkın süre sonunda maalesef kendisini kaybettik. Çok üzüldüm, ağladım. Ama cenazede değil. Evde yalnız kaldığımda, odamda. İnsanların içinde ağlayamayıp, üzüntümü gösteremedim. Ama bilirsiniz, herkes farklı yaşar acısını. Ben de geceleri ağlıyordum. Bir süre gelemedik kendimize sevenleri olarak. İki üç ay sonra anca anca yokluğuna alışabildik.
Üzüntümü yaşarken bende de değişen bir şeylerin olduğunun farkındaydım. Hayata bakış açımın tamamen olmasa da azar azar değişmeye başladığını sezinliyordum. Korona ve onun korkusu, benim için artık koca bir hiç idi.
Yaz ortalarına doğru güzel bir tatil kafamı ve yüreğimi toplamamda yardımcı oldu. Bu arada bu sene sanırım eski sevdiğim insanları ve çocukluktan hayranlık beslediğim ünlüleri görme yılımdı. İlk önce aynı gün, 9 Mayıs'ta hem eski sevgilimi hem de 13-14 yaşlarında hayranlıkla izlediğim bir filmin başrol oyuncusunu gördüm. Onu Ünsal'ın yanına giderken heyecanlıydım ama eski özgüvensizliğim yoktu kendime karşı. Eski sevgilimi görmem ise bence tesadüftü. Biraz konuştuk ve sarıldık. Ama sarılmamız, iki eski aşığın sarılması değil de iki eski arkadaşın sarılması gibiydi. En azından benim için öyle.
Aylar geçti ve ben insanlara o kadar da çok güvenmemem gerektiğini öğrendim. Şu yaşıma kadar yaşadığım en büyük hayal kırıklığını yaşadım. Net. Asla kendime haksızlık yapmamayı öğrendim ama. Bazen hayatımda kötü giden şeyler olduğunda ister istemez kendimi suçlardım. Diğer insanlara şefkatli kendime ise acımasız davranırdım. Hani zaman zaman dalga geçilen kişisel gelişim kitaplarında yer alan 'öz şefkat' kelimesi var ya, o bende yoktu. Başkalarından çok kendimi eleştirirdim. Ama hayır ya, neden kendime böyle davranıyordum ki.
Yaşadığım olaylar beni kendime daha da yakınlaştırdı. Öncelikle kendimi sevmemi ve insanların yaptıkları şeyler yüzünden kendimi suçlamamayı öğrendim. Öğrendiğim daha birçok şey vardı. Ne yaparsan yap, insanlar değişmezdi. İçinde eğer bir kötülük varsa her ne şekilde olursa olsun ortaya çıkardı. Onlar bazı etkenleri gösterirlerdi yaptıkları için, ıh ıh, içinde olmasaydı o kötülük, ne olursa olsun yapmazdı, çıkmazdı.
İnsanların düşüncelerini çok önemserdim. Asla soğukkanlı değildim. Hazır cevap zaten olmadım, ama çalışıyorum. Hakkımda ne konuşurlarsa konuşsunlar şimdi, umurumda değil. Zaten insanlar hep konuşur. Ne yaparsan yap. O yüzden, bildiğin yoldan yürümeye devam.
Yeni terimler öğrendim bu sene. Mesela aşk bombası. Bir ilişkide karşı tarafın ilk başlarda aşk ve ilgi seline tutmasıymış seni. Her gün aramalar, hediyeler, seni çok seviyorumlar, canımlar... Sonra birden azalıyormuş bütün bunlar. Bilmem nedense yazasım geldi. Fakat dedim ya bu sene hele son iki üç ayda bana bir şey oldu. Kim olursa olsun, ne yaparsa yapsın, şaşırmıyorum. Şaşırma yetimi kaybettim.
Bu sene, hiç yapmadığım bir şeyi de yaptım. Kalktım atış poligonuna gittim. Elime ilk defa silah aldım. Benim için güzel bir aktiviteydi. Devamı da gelecek. Şu aralar gitmiyorum ama unuttum sanılmasın. Bu arada tekrar dil ve konuşma terapistine başladım. Kasım'dan beri gidiyorum. İyi geldi, Bostanlı'yı da özlemişim.
Son zamanlarda konserlere gittim. Çocukken izlediğim bir yarışma vardı: Passaparola. Sunuculuğunu Metin Uca üstleniyordu. Yıllar önce bir alışveriş merkezinde imza günü vardı. Orada kitabımı imzalatıp fotoğraf çektirmiştim. Geçen hafta ise kısa bir aradan sonra gördüm, hem de aynı haftada iki kez.
Ekim ortasından beri bir medya kuruluşunda yazmaya başladım. Neredeyse her hafta bir film yahut dizi yayınlıyorum. Kurucusu ise benim Eskişehir'den bir hocamın kızıymış. Hayat oldukça küçük ve bu tesadüfler beni mutlu ediyor. Kendisi birkaç hafta önce bir setten çok sevdiğim bir oyuncu ile görüşmüş. İlker Kaleli, 'Enola Holmes' yazımı okuyup selamını iletmiş. Çok mutlu oldum. Yıllar önce yazı yazmak boş işler demişti biri. Bense yazmanın hayat amacım olduğunu söylemiştim kendisine. Sonra beni engellemişti, gereksizce. O tür insanlara bir 'kapak' olarak görüyorum bunları. Neyse, kudurtmaya devam.
Kısaca 2022 böyle geçti. Beni büyüterek. Yaş 31 ama hala öğreniyorum. Hayat da tam böyle bir şey. Deneyimliyor ve öğreniyoruz. Dersler çıkarıyoruz, iyi-kötü insanı ayırıyoruz. Ayırmak zorundayız. Kötüleri hayatımızdan çıkarmamız, çıkaramasak bile uzak durmak zorundayız. Güvenli alanımızı çizmek durumundayız. Ve benim gibi önceden saf niyetli olanlar dediklerimi daha iyi yapmak zorundalar. Yoksa bu kötülüğün içinde ilk önce biz kayboluruz.
---
2023 Hedefleri
Gelelim yeni yıl hedeflerine. Deftere yazdığım hedeflerin en komiğini ama en gerçeğini yazacağım şimdi size. Lütfen ama lütfen biriyle sevgili olmadan önce onu iyi tanı, demişim. Yazma şeklim komik olsa da bunu uygulamam gerekiyor. Hani insanlar birileriyle tanışır, sonra tanır daha sonra sevgili olur ya. Bende bu durum biraz değişik. Ben genelde, gerçekten genelde, önce tanışıyorum sonra sevgili olup daha sonra tanıyorum. Benim için neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmiyorum, inanın. Ama bir de ilk söylediğimi denemek istiyorum.
Kitap okuma, romanı bitirme hedeflerimle devam edeyim. 'Kaybolan'ı da bitirmem lazım. Sera ve Pınar karakterlerini özledim. Moda girip, birkaç bölüm birden yazsam süper olur. Asıl romanın ise ilk bölümü tamam sayılır. İlham perileri gelirse devam edeceğim. En az 60 kitap bitir demişim. Bence daha iyisini yapabilirim.
Alkolü azalt yazsam da bir süreliğine bırakma kararını zaten almıştım. En son Aralık ortasına doğru içmiştim. Daha doğrusu içmeye çalıştım, ama yarısında tıkandım. İçimden de gelmiyor artık.
Para biriktirme konusunu es geçmemişim. Her yıl aynı konu. Ama asla birikmiyor. Ya da ben beceremiyorum bu işleri. Bilemiyorum, yine de bu sene daha iyi bir iş çıkaracağımı düşünüyorum.
Tumblr'ı çok boşladım. İki günde bir mutlaka yazmam gerektiğini düşünüyorum. Her gün yazsam çok iyi olur ama yazabilir miyim bilmiyorum. Ama çabalayacağım.
Daha bir sürü hedef yazmışım, spor ve yeni bir hobi edinmek de dahil buna. Öyle bir ev, araba alacağım şeklinde büyük hedeflerim yok. Duvar, küçük taşlarla örülür. Her şeyin bir yeri ve zamanı var. En azından benim için böyle.
Şimdilik benden bu kadar. Hayatıma ve yaşadıklarıma dair elbette yine yazacağım. Mutlu yıllarınız olsun.
1 note · View note
deliklicinar · 2 years
Text
Turizmciler Çardak Havaalanı’na yapılan seferlerinin arttırılmasını bekliyor
Tumblr media
Tekstil, sanayi ve turizm potansiyeliyle ön plana çıkan illerin başında gelen Denizli’de, turizmciler Çardak Havaalanı’nda günlük sefer sayısının arttırılmasını ve haftada en az 2 defa 2 ayrı noktaya yurtdışı uçuşlarının düzenlenmesini talep ediyor. Denizli Çardak Havaalanı’nda uçak seferlerinin yetersiz kaldığını ve yurtdışına da seferlerin düzenlenmesi gerektiğini anlatan sanayici iş insanları ve turizmciler, İstanbul’a günlük 10 uçuş seferi düzenlenmesini talep etti. Uluslararası havaalanı statüsünde bulunan Çardak’ta, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 2022 Mayıs ayı uçak trafiği verilerine göre, iç hatlar sayısı bin 864, dış hatlar sayısı 128 toplam uçuş sayısı ise bin 992 olduğu belirtildi. Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden biri olan Pamukkale travertenlerinde yerli ve yabancı turistler yoğunluk oluşturmaya devam ediyor. Sefer sayısının artırılmasının 2022 yılı hedefi olan 2 milyon ziyaretçiye ulaşılmasına büyük katkı sağlayacağına dikkat çeken Denizli Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği (DENTUROD) Başkanı Gazi Murat Şen, “Ulaşım turizm için çok önemli, ulaşım bizim uçakla ilgili sıkıntılarımız var. Yaklaşık 4 adet sefer düzenleniyor Denizli’den İstanbul’a 2’si Sabiha Gökçen’e, 2 tanesi de İstanbul Havalimanına bu seferlerin arttırılması lazım. Çünkü bizim uzak doğu ve güney Amerika’dan gelen misafirlerimiz 8 bin kilometre yoldan geliyorlar ve bunlar kısa sürede Türkiye’yi dolaşmak istiyorlar. Türkiye’ye geldikten sonrada vazgeçilmez olarak ziyaret ettikleri noktalar İstanbul, Kapadokya ve Pamukkale bu bölgelerden Kapadokya, Kayseri ve Nevşehir şanslı durumda çünkü oradaki havalimanlarına direk İstanbul’dan 17 ile 18 tane sefer var. Ama bizim bölgemizdeki sefer sayısı çok az Denizli’deki sefer sayısı arttırılırsa özellikle uzak bölgeden gelen misafirler çok daha rahat gezebilecekler. Buda bizim turizmcilerin işini daha da kolaylaştıracak” dedi. “Yurtdışına haftada 2 sefer olursa bölge gelişimine katkı sağlar” Turizmcilerin ve sanayicilerin uçak seferlerinin düzenlenmesi için taleplerinin olduğunu anlatan DENTUROD Başkanı Gazi Murat Şen, “Almanya ve Hollanda üzerinden yapılacak uçak seferleri hem yabancı misafirlerimizin rağbet ettiği hem gurbetçi vatandaşlarımızın rağbet ettiği seferler olur. Bunlar düzenlenirse eğer kesinlikle dolu uçarlar, bölgemize de çok büyük katkı sağlarlar. Denizli sadece turizm şehri değil özellikle bir sanayi şehri, sanayicilerimizin de bununla ilgili talepleri var. Biz turizmciler olarak talepte bulunuyoruz. Denizli’ye sefer sayıları günde en az 10 defa İstanbul’a sefer olmalıdır. Yurtdışına ise en az 2 noktaya haftada 2 sefer olursa bölge gelişimine çok daha fazla katkı sağlar. Bizde Türkiye’nin döviz kazandıracağı en büyük hususlarından biri olan turizmde Denizli bölgesinden daha fazla ülke ekonomisine katkıda bulunmuş oluruz” diye konuştu. “Çin seferleri açıldığında en fazla fayda sağlayacak noktalardan bir tanesi Pamukkale” Korona virüs tedbirleri çerçevesince uluslararası uçuşlarını kapatan Çin, uçak seferlerini açtığında turist sayısının artacağını belirten DENTUROD Başkanı Şen, “Uzak doğudaki en büyük pazarlarımızdan birisi olan Çin, 2019 yılında yaklaşık 500 bin civarında Çinli misafirin yüzde 90’nı şehrimizi ve Pamukkale’yi ziyaret ettiler. Şu anda korona virüsten dolayı Çin uluslararası uçak seferlerini durdurmuş durumda, bu seferler açıldığında yaklaşık Çinli misafirlerde 2 yıldır dış tatillerini yapamıyorlar. Seferler açıldığında Türkiye ve Denizli içinde çok büyük bir avantaj sağlayacak. Biz zaten Çinli misafirlerin korona virüs olmasaydı 1 milyon sayısına ülkemizi ziyaret edecek sayısını bekliyorduk. Bu seferler açıldığında en fazla bundan fayda sağlayacak noktalardan bir tanesi Pamukkale ören yeri olacak” diye konuştu. Read the full article
0 notes
se-a-ser · 2 years
Text
eskiden (çok da eski değil) otobüslerde cep telefonu ile konuşmak yasaktı. biri konuşunca diğerleri homurdanırdı, bazen tartışma çıkardı
ben pek cep telefonuyla otobüste konuşmam, aslında otobüs dışında da çok konuşmam. yine de bu yasağın komik derecede anlamsız olmasına kızardım
cep telefonu dahil bütün kablosuz cihazlar belli frekanslarda çalışırlar ve bu cihazların birbirini etkileyebilmesi için öncelikle aynı frekansta olmaları lazım. ancak bu durumda bile milyon/milyarda 1 ihtimalden bahsedilebilir
işin komik tarafı dönem otobüslerinde (halen öyle gerçi) kablosuz cihazdan etkilenecek bir teknoloji yok. buna rağmen millete yok yere eziyet ettiler yıllarca
zaten kurallara uyma konusunda sıkıntılı bir toplumuz bir de böyle gereksiz kurallar yüzünden kurunun yanında yaş da yanıyor
işin bu kısmı bir tarafa öyle uzuuuuuun konuşanlar ve gereksiz konuşanlar var ki... bu çok konuşanlar zaten etrafın duymasından da rahatsız olmayan tipler olduğundan onların adına ben utanıyorum bazen
bir de sevgilisiyle vs. konuşanlara şaşırıyorum. nasıl yapıyorlarsa onlar anlaşıyor ama sen kulak versen de anlaman mümkün değil
"hı hı, evveet, tabi tabi, hı hı, aaa, uuu"
yani sadece nida sesleriyle nasıl anlaşıyonuz arkadaş! ha onu diycem işte; keşke saçma bir sorunu bahane etmek yerine "otobüste boş boş konuşmak yasaktır" dense ve herkes buna uysa, zaten Korona var
8 notes · View notes
bayan-duvar · 2 years
Text
Kovit gibi girdin vücuduma çıkasın yok..zihnim seni düşünmekle meşgul...
Sende korona oldun mu acaba..ağır mı ,ayaktami geçiriyorsun acaba..nasılsın acaba...
Sen de en az benim kadar güçlü bir insansın..
Umarım ayaktasindir..
Bak gözlerimin önünde hayalin.
Halbuki yanyanayken nasıl da şair kesiliyordun..dilinin bağı çözülüyordu..
Gülüm, ömrüm,aşkım diyordun peşpeşe..
Biraz bendede hata var biliyorum...bazı huylarım kötü..
Beklemek ...neyi beklediğini bile bilmeden....
Bekliyorum seni..
Yazarmisin yazmiyacakmisin bilmiyorum...
Kafam karman çorman.
karmakarisik..
Ne zamana kadar sürer bilmeden...Bekliyorum.
Belkide beklememem lazım onuda bilmiyorum...
Ama kavga etmedik ki..Ben kavga edemem ki zaten...Bitti demedin. Ben de Demedim ki...Bitirmis olsan daha önce yaptığın gibi.yazardin bitti diye...
Ben ilgisizligine sinirlenip kendimi geri çekmiştim. Biraz yalnız kalmak istiyorum diye..
Sanırım şuan da da sen geri çektin kendini...
Whatsapta bir şey paylaşma dedin.dedin...Ben dinlemedim..
Senin baktığını göre göre devam ettim. Kural tanımaz bi yanım var...en son şey yazdım. Eskiden yapardık. Radyo 34 ü acın. Sıradaki şarkı size gelsin. Okudun yazımı..
O sırada emrah çalıyordu. Ihtiyacı var.ruhumun sevgine ihtiyacı var.onu duymanı istemiştim..beraber onu dinliyecektik .
aradan 1 dk geçti.
Sonra. Radyo arabesk dedi frekans.radyo 34 diye yaziyordu benim radyo listemde ama radyo Arabeskmiş.
sildim.duruma yazdığımı.
Pardon. Radyo arabesk miş🤭diye yazdim .
sen büyük ihtimal dalga geçtiğimi sandın
ve engel attın...
Halbuki benim niyetim neydi...
......
Dinlediğin şarkıda ki gibi değil.ben seni anlıyorum aslında...
Yalniz birakmamdan hiç hoşlanmiyorsun..daima sevgimi üzerinde hissetmek. Sabah benimle kahvaltı etmek istiyorsun..Ben sana elimle yediririm yine..Ben doğal bi insanım.yanagini severim.ellerimle beslerim seni..
Farkındayım. Telefonunu bile rahatsız etme ye getiriyorsunki çalmasın. Sadece biz olalım diye..
Sadece biz olmasına oluyoruz da
Iletisimsizlik başımıza bela..
Bugün hiç içimden gelmedi mesela. Durum atmak vs..
Senin ilgini çekebilmek için yapıyordum zaten..sen yoksan..bi anlamı yokki...
Ortak arkadaşımızın whatsabindan.durum gizlilik ayarından ayarlayip ;o başka işle meşgulken, sana yazdım hemen.
Durum atmak konusunda çocukça davrandım. Özür dilerim 🍯 dedim..ve allaha şükür ki..yakalanmadan ..okudun.anlamissindir ben olduğumu. 🍯emojiden...
ve hemen sildim..
Özür de diledim...
Bakalım...
01:25...14/11/21
Tumblr daki arkadaşlar.
Siz hepsini okumasanızda olur..
Ben içimi boşalttım ..
21 notes · View notes