Explore Tumblr blogs with no restrictions, modern design and the best experience.
Fun Fact
BuzzFeed published a report claiming that Tumblr was utilized as a distribution channel for Russian agents to influence American voting habits during the 2016 presidential election in Feb 2018.
sene 2010, bir yaz akşamı. hava kararmış, çocuk sesleri hala sokakta, biz 4. kattayız. yemekten sonra karpuz yedik, soğuk, çekirdekli karpuz. dayım bize yeşil nohut almış
senin kızaklı samsung telefonun, pembesi ve yeşili yeni çıkmıştı, pembe herkeste var diye yeşil istemiştin sen, fıstık yeşili. bir sokak aşağımızda yaşayan sevgilinle çıt çıt mesajlaşman. herkes uykuya geçmiş, biz kalmışız. balkon bizim odamız olmuş. sokakta oynayan çocukları anneleri çağırmış. biz kalmışız, senle ben, kızaklı telefonunda çaldığın müziklerinin melodisi bize arkadaş. insan durup dururken 2010 senesinden basit bir yaz akşamını özler, kimi zaman.
Düz yollar, üz yollarına açıldı sevdiğim; ismimle aynı durmuyor, senli baharlar... Toplayıp eşyalarını gönlümden; gönlüne pembe baharlar ekmişsin. Yassı cennetin, kirpiklerinde aşkla seviştiği sonbahar yaprakları dökmüş üstüne sevda. Ben, oralı olamadım hiç... Sabah bile seninle yatıp kalkıyor; gece bile çayını sende yudumluyor. Ben, üz yollarının gayriresmi sensizliğinde kepenk kapatıyorum. Bu yıl da dönmüyor dükkan; bu yıl da sensizlik primini hakkımca yatırıp vuslata, senli şenliklerin balon sevinci olamayacağım.
Aklımdasın. Karanfiller seyrediyor aklımda seni; dört mevsim aşka platonik kalıyor yalnızlığın keyfe keder muhbirliği. Röportajı halka açık bensizlikte veriyor hep.
Seni özlemek, benim en yakarış dolu sevda hançerim; bana batarken yokluğun, aşka çırılçıplak hizmet etmek gibi... Kelimeler dönüyor başımda. Sana karavan, sana şezlong, sana deniz yatağı ve sana her türlü rahatlıktan yana acısız aşklar soyunup dökünüyor.
Oralısın, ondasın; resmiyette adı eş geçen bir aşkın, kollarına atılan ucube sevdasının özrünü kabahatini üstlenen üz yolların, düze çıkamadığı yer çekimli sevdam; Sen, hep ondasın...
Gayrimeşru çocuklar dünyaya getiriyorum acılı içimden; hepsi de seni babaları biliyor. Hangi acım, kaç yaşına bastıysa o kadar kuvvette büyüyor bana sensiz, seni yaşamak...
Biri ilkokula gidiyor, öteki daha alfabenin sen kısmında. Büyüyor adımları sana; üz yollarının kabahat trenlerine doğru... "Gitme çocuğum; ona doğru koşma, beni doğuracağım yepyeni acılarla bırakma yavrum..." diyemeden ben; hepsi, sana yine...
Düz yollar, üz yollarından gerçek olamadı sevdiğim. Ellerim, sana körpe; gönlüm henüz sana on iki seferinde. Sesinin huzurunda büyüyor adımlarım; her vakit yaratılacak bir sen oluyor, sebepsiz. Gözlerim, sana yeşil; bir tek sende fıstıkları anımsatan... Çerezin göz hapsinde bir türlü doyuma ulaşmak istemedin bana...
Üz yollarından tutunup çıktım; yokuşu... Nefes nefese sen oldum, nefes nefese seni bekledim. Heder kapılarından, elinin izi geçiyor. Yordum seni; şüphe çekmeden uzanıver bensizlik kıyısına, kumlar benim imzam, kumlar benim senli hasretim... Ayak ucunun haşaratından sorgular acılar, doğarak beni...
Haç şeklinde 128 dikişle.Galiba ahbap artık sana ulaşacağım.Yeteneğim geri geldi,
göreceksin artık kutsal dizeler yazacağım.
Hiç yapmadığım şeyler yapıyorum ahbap
Maç seyrediyor ve devamlı topa bakıyorum
Telepati yapıyorum.
Hey ahbap ben arada bir fikir buluyorum.
Kuşlar için küçük şemsiyeler yapabiliriz
Böylece yağmurda ıslanmazlar
Ve içimdeki ağır sözler için de şemsiyeler
Böylece paraşütle iner gibi hafiflerler
Şiirin içine girerken
Bana bazı şarkılar lazım ahbap
hafif şarkılar, acı olmayan şarkılar
çok şarkıya ihtiyacım var
Tutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar
Saçlarımla ne yapacağını bilemeyenler
Bir gün onları kaybederler
Böyle bir şey yani ahbap
Çok acıyor. Saçlar zaman zaman
Bana neşeli şarkılar
B harfine notalardan sütyen yapan şarkılarBir mutfak cadısıyım şu sıralarÇeşitli şeyleri çeşitli şeylere karıştırmak
Ve seni düşünmek, mırıldanmak
Bazı büyülü yemekler yapmak
Bazı şifalı yemekler yapmak
Ve kalmak istemek ahbap...Füsunun yeşil ela gözleri varVe pembe plastik fincanı ile kahve getirişi var
Ve bana anne deyişi var
Benim pembe fincandan pembe kahve içişim var
Bu kahveleri seviyorum ahbap
İçimi pembe bulutlar kaplıyor
Şekerli ve tatlı bir biçimde havalanıyorum.Sonra ağrılar, sonra hastaneler ve sonra doktorlar...Şeker donup yapışıp kalıyor bir kağıdaAcı bazen öyle yoğun, çok yoğunPatlak gözlü bir kurbağatarifsiz çirkin ve kel.
Edibin kurbağası yakup benimki seyfettin
Neden bilmem işte
Nereden çıktı şimdi seyfettinAcı dindi diyorum bazen yağmur dindi der gibiÖyle kendiliğinden ya da tanrı istediğinden
Yüzüklerim yok takmıyorum
kolyelerim yok istemiyorumÖyle çok şimşek çaktı geceBen sonu Z harfi olarak düşündüm
Son harf olarak
Ben Zeni düşündüm ahbap.Doğdum, doğurdumBir insan nasıl büyüyor gördüm
Hayatta kalmak için
Ve hayatta kalmanın yanında
İnandım şiir bir gevezelikti
Şimdi 128 harfli bir şiir var karnımda
Satırlar artık bomboş
Karnımda hissiz bir şiir var
İçimde durmadan bölünen şiirler
Birlikte yok olacağımız şiirler
Birlikte unutulacağımız şiirler
Hiç borcu olmamış şiirler
Ve bu yüzden çok acıyan şiirlerAcı aniden diner yağmurun dindiği gibiBazen sadece tanrı öyle istediğinden
Starry Night on the Rhone, Vincent van Gogh (1888)
“Sonunda yıldızlı geceyi gece bir sokak fenerinin ışığında boyamayı başardım. Gök yeşil mavi, su koyu mavi, toprak yerler mor. Şehir mavi ve menekşe rengi; fener sarı, ışınları altın-kızıl sarı ve bronz yeşile kadar gidiyor. Göğün yeşil-mavi alanı üstünde Büyük Ayı yeşil pembe ışıltılıdır, göze batmayan solgunluğu gaz fenerinin sert altın sarısıyla karşıtlık halindedir.
Ön planda renkli iki figürcük: Aşıklar.”