Tumgik
#yasalar üzerine
yorgunherakles · 2 years
Quote
bizden bahsedenler de ne kadar daha bahsedecek ki?
cicero - her şey bitmek için başlar
8 notes · View notes
vazgectimwagnerden · 6 months
Text
Tumblr media
bir quora makalesinde rasgeldim, teknik bilgim yetersiz, tümüyle doğru anladığımdan emin değilim, ama... sanırım, uçuş sırasında pilotun manevralarının uçaktaki karşılığının nasıl olacağını, hangi sınırlar içerisinde kalacağını belirleyen durumlara "law" deniyor. yasa.
normal şartlarda işler "normal law" altında yürürken, bir arıza durumunda "alternate law"a geçiliyor... alternatif yasalar.
"normal yasalar" altında izin verilmeyen bazı manevralara, "alternatif yasa" altında izin verilir oluyor, uçağın düşmesinden kaçınılabilecekse, uçağın bilgisayarları, pilota normalde izin vermeyeceği aşırılıklarda manevralar yapması için özgürlük tanıyor.
makalede defalarca geçen law kelimesi yüzünden cohen'in şarkısını hatırlıyor, çalmaya başlıyor- okumaya devam ediyorum.
uçağın, bir insan yaratısının, yaratıcısının bir yanlış yapmasını engellemek amacıyla, hareketlerini sınırladığı "normal yasa" üzerine düşünüyorum.
.
pek çok cohen şarkısı gibi sözler obskür. yıllar içinde dinledikçe hep türlü türlü anlamlar aklıma geldi, ama bir nihayete varmadı.
leonard cohen, the law, meaning - şeklinde aratıyorum. ilk sonuçta bir forum sayfası var, insanlar şarkıdaki sözlerin ne manaya geldiği konusunda fikir yürütüyorlar. net bir sonuca varamıyorlar. cohen, 1985'te bir röportajda bu şarkıdan bahsederken "post-guilt" çağında yaşadığımızı söylüyor. guilt. suç ya da günah diye çevrilebilir. ikisi de bir takım yasalara karşı gelmeyi ifade eder. sıklıkla suç insanların yasalarına, günah ise tanrının yasalarına karşı gelmeyi-
şarkının nakaratında, işte, ne olduğu anlaşılmayan şu bölüm var:
there is a law / there is an arm / there is a hand
there is a law / there is an arm / there is a hand
bir yasa vardır.. bir kol. ve de bir el.
.
bu şarkının hiç canlı kaydını dinlememişim diyorum. youtube'daki kayıtlara bakıyorum. cohen bir kaydın öncesinde şöyle bir konuşma yapıyor:
(...) bu yeni bir şarkı. bir yasa vardır. bir kol. bir el. ulusların egemenliklerinin ötesinde, yargı vardır. ödül vardır. ve de ceza. bir yasa vardır.. bir kol. ve de bir el (...)
ah-ha diyorum. bugün, ekim'23. şarkıyı ilk dinlediğimden belki 20 yıl sonra bana ne anlattığını anlıyorum. cohen eski ahit'ten kelimeler seçmiş, süleyman'ın şarkıları'ndan. tanrı'nın yardım eden elinden, cezalandıran elinden, yasaları koyan elinden bahsediyor. ve bizi kucaklamasını arzu ettiğimiz kollarından.
bunu öyle derin bir teoloji bilgisiyle bulmuyorum tabii, sadece hatırlıyorum, "kosmos"u izlediyseniz sizin de hatırlayacağınız şu replikteki gibi:
(-senin adın neptün olsun, benimki de kosmos.)
"sol elin başımın altında olsun. sağ da beni kucaklasın."
25 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Cumhuriyeti Türk Ulusunun Onayını Alarak Yıkmak İstiyorlar
Siyaset, Cumhuriyeti yıkma suçunu siyasi partilere verilen destek ile Türk ulusunun üzerine yıkmanın peşindedir.
Aynı özelleştirme talanını medya ile halkı aldatarak Türk ulusunun onayını almış gibi göstererek yaptıkları gibi.
Gücü ele geçiren ve son yirmi yılda iktidar olduk kimseye sormadan hesap vermeden her istediğimi yaparım anlayışı içinde yabancıya toprak, mülk, maden ruhsatları ve yurttaşlık satışının Türk ulusunun onayı ile yapılmış gösterilmesi gibi. Oysa gece Türk ulusu uyurken torba yasalar ile hakkı çalındı.
Terör örgütlerinin meşru zeminde siyaset yapma hakkını savunan siyasi partilere oy veren her insan bu vebalin altında kalacak.
İktidar ve muhalefet hepsi aynı yolun yolcusu olduklarını ilişkileri ile gösterdiler.
Oysa terörün aldattığı halkın sahiplenme yöntemi devletin olanaklarını o bölgeye götürerek geri kalmasını önlemek terörü yok eder.
Terör meşru zeminde ayrılık, bölücülük ve federasyon getirir. Pazarlık şansı verir onlara. İyi Parti'nin başkanı diyor ki iktidar açılımı yani pazarlığı yapamadı biz yapacağız diyor.
İktidar ve muhalefetin 1921 Anayasasına sahip çıkma sebebi budur.
Cumhuriyet kurtuluş savaşı sonrası 29 Ekim 1923 tarihinde kuruldu. 1924 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk Anayasasını yaptı.
Kurtuluş savaşı yapabilecek bir Osmanlı imparatorluğu kalmadığı için Mustafa Kemal liderliğinde Türk ulusunun mücadelesi kurtuluşu sağladı. 1921 Anayasası bir geçiş Anayasası olup Osmanlı tarih olmuş bir geçmiştir.
1921 Anayasasını başlangıç almak Türkiye Cumhuriyeti ve kuruluşu reddetmek demektir. Bu Cumhuriyeti yıkmak anlamına gelir.
Türk ulusu bunu anlamayacak kadar mankurtlaşmış olamaz.
Gerçek şu;
Cumhuriyeti birlikte yıkmak istiyorlar. Bunu da Türk ulusunun desteğini alarak yapmak istiyorlar. İttifak, siyasi parti veya başka bir şekilde farklı bir görüş yok. Düzenin siyasi partilenin hiçbirinin diğerinden bir farkı yok.
] Önder KARAÇAY [
14 notes · View notes
oguzatayinruhu · 3 months
Text
Tumblr media
Mülksüzler, Ursula K. Leguin
#7
Değer ve kavramlara yüklenen anlam duvarları arasında iki farklı "dünya" da geçen roman.
Birey, toplum çerçevesi içinde kendine ait bir resim çizmeye çalışırken neyi tatmin etmeli, kendini mi çevreyi mi? Hak, hukuk, özgürlük, devlet, yasalar, tutku, aşk, etik... Çok fazla üzerine düşünülecek kavram var kitapta.
Anarşi mi uyum mu istiyoruz, düzen midir huzur yoksa kaos mu? Neye sahip olmak mutluluğu veriyor bize yada sahip olmamak mı esas mutluluk kaynağı.
5 notes · View notes
doriangray1789 · 4 months
Text
Çehov'un tüfeği veya Çehov'un silahı… “Sahnede silah gözükürse patlar”
bir hikâyedeki her ögenin zorunlu olması gerektiğini ve ilgisiz unsurların kaldırılması gerektiğini belirten dramatik bir ilkedir. Bu unsurlar, oyunun içine hiçbir şekilde girmeyerek "hatalı vââtler" vermemelidir. Bu durum, Anton çehov tarafından birkaç kez mektuplarında açıklanmıştır…
“Hikâye ile alakalı olmayan her şeyi kaldırın. Eğer ilk bölümde 'duvarda bir tüfek asılı' diyorsanız ikinci veya üçüncü bölümde o silah patlamalıdır. Eğer ateşlenmeyecekse o silah orada asılı olmamalıdır. Patlamayacaksa sahneye asla dolu bir tüfek yerleştirmeyin. Tutamayacağınız sözler vermek yanlıştır." Bu Çehov'un Aleksandr Semenoviç Lazarev'e mektubudur..  Soru şu bşr cemaat- tarikat devletin silahlı güçleri içinde neden örgütlenmek ister? Bu sorunun Cevabını 2015 yılında acı bir şekilde  yaşamadık mı?  devletin, genel ideolojisi, politikası,  örgütlenmesi, varlık sebebi, vs vs ile tamamen farklı bir zihniyet ile kişisel menfaat ve kendi örgütlü gücü için kurumlarını ele geçirmesinin sonu ne olur? 
devlete bağlılık önemlidir ( devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmak üniter yapının korunması açısından da önemlidir. Devlet halktan başka bir şey değildir.Bı Çicero’nun organik devlet tanımıdır) devlet soyut bşr kavramdır devlet ancak temsille varlığını gösterir ve eğer bu temsil kurumları belli grupların eline geçerse bağlılıkta o gruplara olur  halk da halk olmaktan çıkar cemaate döner. Çünkü Halk, herhangi bir şekilde bir araya toplanmış olan rastgele bir yığını değil, ortak bir yarar ve amaç ile uyum halinde bulunan, hukuksal bağlarla birleşmiş insanlar topluluğudur be bu toplum bir kişinin şahsi gücünün unsuru değildir.. Cicero’nun Yasalar Üzerine adında bir kitabı daha vardır. Benzer şekilde, Platon’un da Devlet ve Yasalar Üzerineadlarında iki önemli kitabı bulunmaktaldır adamlar MÖ yazmış yahu yani binlerce yıllık bir ilke hukuk ve tanımlar topluluğunun tarifi var 
2 notes · View notes
hetesiya · 5 months
Text
100 YILLIK, İNKAR ÜZERİNE KURGULANMIŞ VE HALA UYGULANMAK İSTENEN SENARYO
Cumhuriyet kurulduğu yıllarda İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olanlar dahil
ülke genelinde Rum,Ermeni,Laz,Süryani ve Kürdlere yönelik çok büyük etnik temizlikler yapıldı. Kıyımlardan geriye kalan "Kılıç artıkları" sürgün ve mecburi iskan uygulamaları ile asimile edilmeye başlandı.
Kürd'ler dışında başta Çerkes'ler olmak üzere azınlıkların çoğu önce anadilleri unutturuldu ve neredeyse tamamen asimile edildiler. Tek parti döneminde "açık oy,gizli sayım" kuralına göre yapılan seçimlerde millet vekilleri CHP genel merkezinde,bir kaç kişi tarafından atama ile belirleniyordu.Seçmenin tercih hakkı yoktu. Dış baskılar sonucu CHP içinde yer alan millet vekillerinin kurduğu DP parti ile (1946) çok partili sisteme geçildi.Tekçi düzenin izin verdiği oranda seçmen göstermelikte olsa en oy kullanma hakkını elde etti.Yapılan ikinci seçimde (1950) DP iktidar oldu.
Bu partiyi kuranlar arasında Kurtuluş savaşında Galip hoca kod ismi ile önemli çalışmalar yapmış, meclisi mebusan üyesi,Cumhuriyetin ilk yıllarında iktisat bakanı olarak ekonomik yapısına yön vermiş, Atatürk'ün son başbakanı ve 50 ve 60'lı yıllar arasında asker kökenli olmayan ilk Cumhur Başkanı Celal Bayar. Digeri Atatürk'ün özellikle millet vekili olmasını ıstarla istediği ve başbakan Adnan Menderes'ti.
Tek parti döneminde söz hakkı tanınmayan,varlığı görmezden gelinen halkın çok partili sisteme geçiş ile birlikte oyu değer kazandı. Tek parti dönemine karşı yeni dönemin unutulmaz sloganı "Yeter söz milletindir" olmuştu.
Oy sahibi Kürd ileri gelenleri ve eşraf kesimi oluşan çok partili sistemde yerlerini aldılar.Parti tercihinde tek parti dönemindeki uygulamalarda sürgün edilen,cezaya
çarptırılan ya da atasının mezar yerleri bile olmayanları yeniden sistem içine çekmek için yeni kurulan Demokrat Partide yer verildi. Sistem içinde kalmaları için millet vekili ve bakan bile yapıldılar.
Celal Bayar'ın sivil kökenli ilk Cumhur Başkanı olması ve DP'nin Kürd ileri gelen ve oy sahibi ailelelere siyaset yapma olağı tanıması gibi konular oligarşik yönetimi rahatsız etti ve darbe yapıldı.
Yine aynı yıllarda uygulanan yasaklara rağmen Barzani hareketinin varlığı ve ulusal karekteri ile diğer iki parçada olduğu gibi Kuzey Kürdistan'da da halk ve gençlik üzerinde etkili oldu. Legal planda eğitimli Kürd gençliği Türk solundan ayrılarak ulusal ilkeler ile DDKO bünyesinde örgütlendiler.
27 Mayısta yapılan askeri darbe olmasına rağmen devrim denilerek yıllarca resmi bayram olarak kutlandı. Darbenin lideri Cemal Gürsel'in ilk unutulmaz söylemlerinden biri de "Kim ben Kürd'üm derse suratına tükürün" olmuştu.
Çok partili sisteme geçiş ile birlikte terk edilmek zorunda kalınan tekçi yönetim sonrası ortaya çıkan boşluklar darbe sonrası çıkarılan yeni yasalar ve oluşturulan kurumlar ile doldurulmaya çalışıldı.Bunlardan en önemlisi iktidarları ve yasama organı olan meclisi "Demokles'in kılıcı gibi" denetleyen T.C. Senatosu'nun kurulmasıydı.
Yasal düzenleme ile eski Cumhur Başkanlarına ve darbeye katılan subaylara yaşamlarının garantiye alınması için tabii senatörlük (ömür boyu) hakkı tanındı.
Yaş haddinden dolayı idam edilmeyen Celal Bayar'a da eski Cumhur Başkanı olduğu için teklif edilmesine rağmen "Demokrasilerde
tabii senatörlük yoktur"diye yapılan öneriyi reddetmiş.Senato bu görevi 1961'den 80 yılına kadar yaptı.
İçeride ve dışarıda darbeye karşı tepkilerini azatmak ve ilerici bir görüntü kazanmak için örgütlenme, basın-yayın gibi bazı alanlar da kısmen özgürlükler tanındı. Coğu kitap üzerinde yasaklar kaldırıldı.Tanınan demokratik haklara karşı gerektiğinde kullanılmak üzere ülkede ırkçı hareketlerin de belli odaklar tarafından örgütlenmesine başlandı.
Alınan bütün önlemlere rağmen tekçi yönetim anlayışı tehlikeye girip ülkeyi yönetmeye yetmeyince daha emekleme aşamasında olan sosyalist hareketler içerisinde gelişen Kürd ulusal bilincinin önünü kesmek için 70'de tekrar darbe yapıldı.Her darbe sonrası olduğu gibi bu darbe sonrası tekci anlayısı koruyacak şekilde devlet yeniden organize edildi.
Yok edilen önder kadrolara ve alınan bütün önlemlere rağmen 74'te Ecevit affı ile birlikte yeniden güçlenen sol ve Kürd ulusal hareketlerine karşı önceden örgütlenmiş olan ülkücü kesim arasındaki mücadele sokağa taşındı.Gençlik üzerinden yapılan provakatif eylemler ile çatışmalara özellikle yol verildi.
Sivil siyasetin çatışmaların önünü alamadığı gerekçesi ile 80'de yeniden darbe yapıldı.
Legal siyasete yeniden kırmızı çizgilerle ayar verildi.Tekçi düzeni korumak için yeni anayasa yazıldı.
Özellikle polis cezaevine atılan Kürd gençlerinin ulusal kimliklerini yok ederek itirafçı yapıp onurlarını kırmak için akıl almaz insanlık dışı uygulamalar başlatıldı.
Diyarbakır Cezaevinde uygulanan insanlık dışı ve özel uygulamalara karşı ortaya konulan direniş ve sonucuna katlanarak yapılan siyasi savunmalar Kürd halkında ulusal bilincin gelişmesine yol açtı. Gelişen olaylarla birlikte 90'lı yıllarda "Ver kurtul",yada "Vur kurtul" tartışılmaya başlandı.Gelişmelerin önünü almak için"Vur kurtul" tercih edildi. Kürd'ler adına yapılan provakatif eylemlerle birlikte faili belli cinayetlerin işlendiği kabus dolu yıllar başlatıldı.
Kurtarılmış Bölge anlayışı ile 4 parça Kürdistan'ı birleştirme iddiası ile yola çıkanlara içeriden yapılan müdahale ve yönlendirme ile "Kürdistan'ı çöpe attık" dedirttiler."Demokratik modernite" ile Türkiye"lileşmek savunulmaya başlandı. "Bedel ödedik" diyerek bedel ödemeyenler bedel ödeyenler üzerinden atanmış siyaset yapanlar legal siyasette yerlerini aldılar. Böylece legal siyasette tabanda giderek güçlenen ulusal bilince engel olmak için sınıf mücadelesi ulusal taleplerin önüne konuldu.
Tekçi iradenin koruyucusu CHP önderliğinde faili belli cinayetlerin işlendiği dönemin sorumluları ile dolaylıda olsa ilkesiz kuruldu.
Muhalefet partilerinde de Kürd ulusal taleplerine karşı statükocu rejimin milliyetçi çizgisini korumak iktidar olmaktan daha öncelikli hale geldi. Tekçi anlayıştan kaynaklanan sorunlara uzun vadeli çözüm üretmek yerine iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi mücadele günlük sorunlara indirgendi.Sağ ve solda siyaset yaptıgını iddia eden partiler gerek ittifak kurarak,gerekse tek başlarına meclis çoğunluğunu sağlamalarına rağmen şikayet ettikleri K.Evren'in yaptığı anayasa değiştirmediler,değiştirmek istenmedi.
12 Eylül sonrası yapılan her seçimde yazılı senaryonun devamı olacak şekilde seçmen önüne konulan iki partili,ya da oluşturulan ikili ittifaktan birini tercih etmek zorunda bırakıldı.Gövdesi Kürd olan parti atanmış yöneticileri Türk solu ile birlikte senaryoya uyum sağladı.
Önceki seçimlerde olduğu gibi son seçimde de son çara "Hatırım için oy verin" diyerek Kılıcdaroğlu'nda yana oy bile istendi. "AKP'den kurtulmak için tek çare CHP'ye oy vermek" deniyordu.İnancı Türkçülük ile harmanlayıp savunan AKP'den kurtulalım ancak Türkçülüğün ve ötekileştirmenin kuramını oluşturan ve hala savunan CHP'den kurtulmak için ne yapmak gerektiğine değinilmiyor.
Fazla uzun olmasın diye tarihi bilgilere kısaca değinmek zorunda kaldım,umarım yazım anlaşılır.
Kürd'ler oluşan bu ikili sistemde önce Andımız gibi millet vekili olmak için edilen ırkçı yeminin kaldırılmasını kabul eden partiler ile ittifak kurmalı. Başta "Türk solu" olmak üzere yeminin değişmesini kabul eden yoksa ittifak kurmamalı. Yüz yıllık inkar üzerine uygulanan senaryoda Kürd'ler figüran olarak rol almak zorunda değiller.İkinci yüzyılda da asimile edilmemek için Kürd'ler ulusal ilkeleri ile kendi senaryolarını yazmak zorundalar.
A.Güllüoğlu.
2 notes · View notes
guzinguzey · 1 year
Text
GERÇEKLERİ ÖĞRENİN: AĞIRLIK ANTRENMANI KISALAN KASLARIN, AĞRININ, SAKATLIKLARIN GÜNAH KEÇİSİ DEĞİL!
"Bel ağrımın sebebi ağırlık kaldırmak mı?”
“Diz problemim var, artık ağır çalışamayacağım.” 
“Ağırlıkla çalıştığım için fıtıklarım patladı.” 
“Ağırlık antrenmanları omurgama zarar veriyor.” 
“If you think lifting weights is dangerous, try being weak. Being weak is dangerous.”
Bret Contreras. 
“Ağırlık kaldırmanın tehlikeli olduğunu düşünüyorsanız, kuvvetsiz olmayı deneyin. Kuvvetsiz olmak tehlikelidir.” diyor Bret Contreras. Beni Instagram’da yakından takip eden herkes onu tanır. =) 
Pek çok doktorun ya hep ya hiç bakış açısıyla dışa vurduğu; “Ağırlık kaldırma sadece pilates yap ve yüz mutlak çözüm mü?” Zaten 3 kg üzerine çıkamadığımız ağırlıklar ile uyguladığımız temel egzersizler mi tüm sebep? Gerçekten bana mental olarak da iyi gelen ağırlıklarla vedalaşmalı mıyım? O zaman en iyi egzersiz protokolü nedir? Ehhh “Hayatın anlamı ne?” diye sormakla eş değer. =) Ve tüm bu sorulara da cevabım aynı; kişiye göre değişir, pek çok faktör çalışır. 
Önce ağrı ve acı konusunu ele alalım:
Ağrı ve acı da diğer duygular gibi aynı zamanda bir deneyim tepkisi. Uluslararası ağrı çalışma derneği (IASP) ağrıyı tanımlarken “duyusal ve hissi  deneyim” kelimelerini kullanıyor. Bu kelimeler ağrının sadece fizyolojik değil hissi ve psikolojik bileşenlere de sahip olduğu gerçeğini ortaya koyuyor…
Peki, ağrı her zaman beyinde mi yaratılır? Uzun zaman önce, vücutta beyne ağrı sinyalleri gönderen ağrı reseptörleri olduğunu düşünürdük. Görünüşe göre durum bu değil. Vücudumuzda acıyı algılayan ve nösiseptör olarak isimlendirilen acı reseptörleri var. Bu özelleşmiş sinir hücreleri vücudumuzdaki birçok dokuda bulunuyor. Ancak beyin dokusunda nösiseptörler yer almıyor. Nosiseptörler, işlenmek üzere beyne sinyaller gönderiyor. Örneğin sıcak bir sobaya dokunduğumuzda ya da ayağımızı sert bir nesneye çarptığımızda, nörotransmiter olarak isimlendirilen çeşitli kimyasal maddeler salgılanıyor. Nösiseptörler tarafından algılanan acı sinyali, omurilik boyunca taşınarak beyne ulaşıyor. Acı sinyali beynin ilgili bölgesinde değerlendirildikten sonra, beyin acıya neden olan uyarıcıya karşı en uygun tepkiye karar veriyor. =) Ve ne kadar korumaya ihtiyacınız olduğunu yorumluyor. Beyin, ağrının koruyucu olacağını düşünürse (sizi potansiyel olarak yaralayıcı bir durumdan kurtarır), durumu güvenli görürse de ağrı hissini düzenleyeceğini söyleyebiliriz. Dolayısı ile ağrı tonlarca faktör tarafından dolaylı olarak modüle edilebilir diyebiliriz ve farklı kişilerde çok değişken olabildiği gibi aynı kişide farklı zamanlarda da değişebiliyor. Örneğin ruhsal gelişim ve kozmik yasalar üzerinde çalışmaya başlayan bireylerin önceki hallerinden daha dirençli olmaları gibi ya da tam tersi hareket veya durum doku hasarına neden olmasa bile, belirli hareketleri veya durumları ağrı ile ilişkilendirmeye başlayabilmemiz ve aşırı tepkiler vermemiz gibi… 
Peki, aşırı aktif bir ağrı sisteminin belirtileri neler? Ağrınızın gerçek doku hasarından çok merkezi sinir sistemi (beyin) ile bağlantılı olabileceğine dair bazı göstergeler var: 
Bir fizyoterapist ya da diğer sağlık uzmanları, yaranızın tamamen iyileştiğini bildirdi, ancak ağrı devam ediyor.
Acı yayılıyor.
Ağrı kötüleşiyor.
Çok fazla hareket acıtıyor.
Ağrı daha az tahmin edilebilir hale geliyor.
Ağrı, belirli ruh halleri ile kötüleşiyor veya azalıyor
Ağrı yaşamdaki diğer tehditlerle bağlantılı halde… 
Buraya kadar genel olarak konuşursak; fiziksel, duygusal, zihinsel, yaşam tarzı ve davranış kalıplarımıza kadar her şey ağrı ve acı sürecinin yorumlanmasını etkiliyor. Ağrı çok boyutlu bir deneyimdir, parmakla bir yeri işaret etmek mümkün değil gibi görünüyor. Yani ağrı her zaman ortada bir doku hasarının olduğunu göstermiyor. İyi haber, acı öğrenilebiliyor. Sinir sistemimiz kesinlikle öğrenmede harika ve düşündüğümüzden daha kıymetli. 
Gelelim ağır kaldırmak bizi sakatlar, fıtıklarımı patlatır, omurgama zarar verir meselesine… 
Fıtıklaşmış ve şişkin diskler düşündüğünüzden daha yaygın. 30 yaşındaysanız, hiçbir sırt ağrınız yoksa, bel fıtığı olma ihtimalinizin yüzde 30 olduğunu ve bunun farkında bile olmadığınızı biliyor muydunuz? Daha da çılgınca, eğer 40'lı yaşlarındaysanız ve sırt ağrınız yoksa bile yüzde 50 ihtimalle diskinizde şişkinlik olabilir. 
Evet doğru okudunuz. Şu an belki de çoğunuzun bundan haberi bile yok. Ta ki siz ağırlık antrenmanını sorumlu tutarak fark edene kadar! =) Bunlar yaşlanmanın normal bir parçası ve hiç ağrısı olmayan insanlarda da bulunabilir. Bu yapıları "içteki kırışıklıklar" olarak düşünebilirsiniz. Fıtıklaşmış veya şişkin bir disk gösteren bir MRI çektirdiyseniz bile ağrınızın nedeni bu olmayabilir. Yukarıda bahsettim gibi ağrı kompleks, tolerans konusunda farklıyız ve bu yapıların pek çoğu ağrısız seyir gösterebiliyor. (PMID: 25430861)
Böyle bir sorunu fark etmiş olmak; neleri değiştirebileceğinize odaklanmak için mükemmel bir zaman. Ne yazık ki, insanları daha da kötüleştireceğini düşünmeleri için korkutmayı seven birçok tıp ve rehabilitasyon profesyoneli var. Oysa bir an önce kuvvet, esneklik, dayanıklılık ve doku kapasitesini geliştirmeye başlamalısınız. Toleransınız ölçüsünde egzersiz yapmaya devam etmelisiniz. 
Pilates ve yoga yap ama ağırlıklara dokunma doğru bir tavsiye mi?
Ağırlık antrenmanlarının, kaslarınızı uzatmada yoga ve pilatesten daha iyi olduğunu biliyor muydunuz? Birçok insan yoganın ve pilatesin size uzun kaslar verdiğini ve ağırlıkla çalışmanın kasları kısaltacağını düşünüyor. Çoğu çalışma, geleneksel statik esneme protokollerinin kas veya tendon uzunluğunu artırmadığını kanıtlamışken. Esnemenin stratejik olarak uygulanması gerektiğini, statik, dinamik ve PNF gibi farklı germe yöntemlerinin farklı etkileri olduğunu ve yanlış türde esneme kullanmanın yarardan çok zarar getirebileceğini öğrendik. 
Bir kası esnettiğinizde: nöral esneme toleransı artar. Artan esneme toleransı zamanla kaybolur, kalıcı değildir. Kas (ve tendon) uzunluğu tamamen aynıdır. Bir kası esnettiğinizde, hiçbir kalıcı yapısal adaptasyon gerçekleşmez. Çoğu esneme programında yaptığınız tek şey, sinir sistemine esnetildiğinde kası biraz daha gevşetmenin sorun olmadığını öğretmektir. Nöral adaptasyonun çoğu basitçe ağrı toleransındaki bir artıştır. Esneme, öncelikle kaslarınızı değil, sinir sistemini eğitir. Sinir sistemi ne kadar izin verirse, kas-tendon yapılarının erişmesine izin verdiği ROM da o kadar büyük olur. Burada kaslarınızı uzatan mekanizmanın ne olduğunu bilmek önemli. Bedenin bakış açısına göre, germe hareketinin neden olduğu stres, hareket aralığının sonunda ağır bir ağırlığın kasa uyguladığı gerilime kıyasla soluk kalır. Yani yoga ve pilates kaslarınızın uzunluğu için neredeyse hiçbir şey yapmaz. Ağırlık çalışması yapar. (PMID: 20075147) 
Esneme, fitness endüstrisinin en büyük efsanelerinden biridir. Esnemenin faydası son derece sınırlı. Eğer gerekliyse, amaca ulaşmak için göreve özel bir araç olmalıdır. Bu yüzden plansız esneme yapmak pek işe yaramaz. Esneme sırasında hiçbir şey kalıcı olarak esnetilmediğinden, bu terimi tamamen terk etmek yanlış olmaz. 
Aşağıdaki tabloda, bilimsel literatürden çeşitli egzersiz kategorilerinin yaralanma oranlarını göreceksiniz. Gördüğünüz gibi, ağırlık kaldırmak açık ara en güvenli aktivite.
Tumblr media
İkna olmadınız mı? Bu araştırma bel ağrısı olan hastalarda süslü bir rehabilitasyon fizyoterapi programını genel bir kuvvet antrenmanı programıyla karşılaştırdı. Hastaları bir yıl boyunca takip ettiler. Her ölçüm noktasında, genel kuvvet antrenman programı, ağrı ve sakatlığın giderilmesinde özel fizyoterapi protokolü kadar etkiliydi. (PMID: 25770419)
Başka bir çalışma ofis çalışanlarında boyun ve omuz ağrısı tedavisi olarak duruş ve stres yönetimini iyileştirmek için kuvvet antrenmanının etkinliğini araştırdı. Sorunun duruş olduğunu düşünebilirsiniz, bu nedenle bunu doğrudan iyileştirilmiş iş yeri ergonomisiyle hedeflemek en etkili yol olmalıdır. Yanlış. Kuvvet antrenmanı, omuz ve boyundaki ağrıyı hafifletmede daha etkiliydi. Katılımcılar için bağlı kalmak da daha kolay ve keyifliydi. (PMID: 18461010)
Başka bir araştırma da benzer şekilde tek başına esneme ve aerobik egzersizin, kuvvet antrenmanından çok daha az etkili bir protokol olduğunu ortaya çıkardı. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken nokta, kuvvet antrenmanının, hareket aralığını iyileştirmek için esnemekten daha etkili olduğudur. (PMID: 12759322)
Çeşitli araştırmalar ayrıca kuvvet antrenmanının, ağrılı kasların tedavisinde genel olarak aktif olmaktan veya dayanıklılık antrenmanı yapmaktan daha etkili olduğunu bulmuştur. (PMID: 21856719), (PMID: 21936939)
En iyi kuvvet antrenmanı türüne baktığınızda, çoğu araştırma aslında belirli rehabilitasyon egzersizleri yerine bileşik egzersizlerin kullanımını desteklemektedir. (PMID: 18948442) Örneğin Instagram’da sürekli fizik tedavi uzmanlarının  omuzdaki kas dengesini iyileştirmek için rotator cuff üzerine egzersizler gösterdiğini görüyoruz. Ancak bileşik egzersizler omuzdaki kas dengesini iyileştirmede aynı derecede etkili ve bileşik egzersizler genel kuvvet kazanımı gibi bir bonus ile geliyor. (PMID: 15562178) (PMID: 14971969)
Tumblr media
Tabii ki özel tedavi gerektiren bazı spesifik bozukluklar var ve yaralandığınızda fizyoterapi veya başka bir tedavi ile uğraşmamalısınız demiyorum; ama genel olarak pilates, yoga ya da başka bir rehabilitasyon sadece kas kuvvetini geliştirmeye çalışır, tam bir tedavi değildir. Kas kütlesini artırmak ve daha aktif kalmanıza yardımcı olmak ağırlık kaldırmakla daha mümkün. 
Şunu kabul edelim: 
İyi toprak, su, güneş ışığı gibi doğru koşullar olmadan bir bitkinin büyümesinin ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Aynı şekilde belirli bir yaşa kadar hayatına egzersiz dahil olmamış biriysen, her gün geç yatıyor, içki ve sigara kullanıyor, stresli durumlarla baş etme pratikleri yapmıyorsan ağırlık antrenmanlarını suçlamadan önce bedenin kendini toparlama, iyileştirme kabiliyetinin son derece zayıf olduğunu anlaman şart. 
Ağrılı vücut bölgenizi hareket ettirmenizden doktorların bir kısmı gibi siz de çekiniyorsunuz; çünkü masaya yatırılması gereken başka meseleleriniz olduğunu kabul etmeniz gerekecek ve bu kolay olmayacak, çaba gerektirecek. Bu yönetmekte zorlandığınız depresyon, anksiyete veya yüksek stres bile olabilir. İyi yönetilmeyen uyku gibi başka bir durumunuz olabilir. Bunların hepsi, ihmal etmeye devam ettiğiniz taktirde iyileşmeyi zorlaştıran güvenlik açıklarıdır. Bir bitkinin minimum güneş ışığı veya su ile kötü toprakta büyümesini sağlamaya çalışmak ile aynı, umuyorum anlatabiliyorum. 
Sakatlılar çoğunlukla ağır kaldırdığınız ya da yanlış olduğunu düşündüğünüz pozisyonlarda egzersiz yaptığınız için gerçekleşmiyor. Çoğu daha önce meydana geldi ya haberiniz yoktu ya da uykudaydı. Gün içerisinde sakındığınız egzersizlerin çoğunu uyguluyorsunuz. Cinsel ilişki sırasında bile =) Dayanıklılık sporlarında yıllarca uzun süreli ve tekrarlayan fleksiyon veya ekstansiyon yüklemesinin bile bel problemine sebep olmadığını araştırmalar söylerken size haftanın 3 günü 3 kg ağırlık ile antrenman yaparken ne oluyor? (PMID: 22972850)
İnternetteki genel tavsiyelere uymak ya da doktorun ‘sadece pilates yap ve yüz’ önerisine bağlı kalmak sizi yalnızca bir yere kadar götürebilir. Ve bu da en başta tükettiğiniz bilgilerin gerçekten doğru olması koşuluyla mümkündür! Size sorun çıkaran bir hareketi basit ve üstesinden gelebileceğiniz bir varyasyona dönüştürerek ağırlık antrenmanlarına devam etmeniz gerektiğine inanıyorum. Bedenimiz her zaman uyum sağlar. Düzeltilecek bir durum yok, adaptasyon, yavaş yavaş doku güçlendirme ve seviyorsanız ağırlık ile çalışmaktan vazgeçmek zorunda olmamak var. 
Ağırlık egzersizlerini günah keçisi ilan etmeden önce hiç umursamadığınız ve sorun olarak algılamadığınız için üzerine eğilmediğiniz en belirgin nedenlere yönelik birkaç incelemeye de bakalım: 
Örneğin gün içerisinde herhangi bir pozisyonda çok uzun süre oturup kalıyorsanız bu ağırlık kaldırmaktan daha rahatsız edici etkiler ortaya koyabilir. Bu demek değil ki her zaman sopa yutmuş gibi dik oturmaya çalışmalısınız. Konu uzun süre aynı pozisyonda kalmak ve sıklıkla oturuş pozisyonunuzu değiştirmek gibi bir farkındalık yeterli. Duruş çoğunlukla sinirsel programlama ile ilgilidir. Bu nedenle, duruşunuzu geliştirmek istiyorsanız, esneme ve kuvvet antrenmanlarını unutun. İyi bir program izliyorsanız zaten bu konuda yapabileceğiniz her şeyi zaten başarıyorsunuz. Gerçek anahtar maddeden çok zihindir. Duruşunuzu değiştirmek istiyorsanız, bunun farkına varmanız ve yeni duruşunuzu otomatik hale getirene kadar düzeltmeniz gerekir. (PMID: 31366294, PMID: 11710670, PMID: 20072041)
Uyku konusunu da hafife alıyorsunuz. Uykusuzluk hem kısa vadede hem de uzun vadede beden kompozisyonuna ve atletik özelliklere zarar veriyor. Uykusuz kaldığınızda omurganız gerçekten çok kolay sinirleniyor. Eğer uyku problemleriniz varsa ve bu konuyu çözüme kavuşturmak için hiçbir çaba sarf etmiyor, uykusuz antrenman yapmaya çalışıyorsanız, günah keçisi yine ağırlık antrenmanı olmayabilir. 
(PMID: 33537911) 
İnternette tüketebileceğiniz pek çok içerik var. Dizlerin için belin için omzun için rehabilite edici egzersizler sunuyorlar. Açıkçası bunlardan hangisini uyguladığın önemli değil; çünkü hepsi aynı şekilde çalışıyor. Herhangi bir egzersiz, belirli bir şeyi düzeltmeyi amaçlamasa bile sırt ağrınıza yardımcı olabilir. =)Bunlardan herhangi biri yardımcı olduysa, muhtemelen sırtınızın tolere edebileceği düşük yoğunluklu egzersizler oldukları içindir. Düzeltici egzersiz diye bir şey yok. Sadece bir şeyler yapmalısın. (PMID: 34580864)
Fazla kilolu olmak da eklemleriniz, tendonlarınız ve diğer bağ dokularınız üzerinde çok fazla gereksiz mekanik stres oluşturduğundan, fazla kilolardan kurtulmak da ağırlık kaldırmayı bırakmaktan daha etkili olabilir. 
Sakatlıkların kimde ve neden meydana geldiğini tahmin etmeye çalışan doktorların, koçların ve fizyoterapistlerin tüm çalışmaları ve odaklanmalarının takdire şayan olduğunu; ancak çoğu zaman eksik ve yetersiz önerilerilerde bulunduklarını düşünüyorum. Bu öneriler özellikle de ‘ağırlık kaldırma’ cümlesi insanları yaralanmalara karşı daha açık hale getiriyor. Bir bireyi kısıtlamaya çalışmak yerine meydana gelebilecek tüm olası potansiyel faktörleri ve bunlara ne ölçüde tolere edebileceğini keşfetmesine izin vermek, cesaretlendirmek gerekir. 
Yaralanmaya, sakatlanmaya ve ağrıya hazırlık aslında sahip olduğumuz en iyi yaralanma önleme stratejisi iken neden bunu durdurmak istiyoruz? Sakatlanma ve ağrıya karşı yüksek bir toleransa sahip olmak istiyorsanız, bunun için çalışmanız gerekecek, özellikle de ağırlık kullanarak. Bu kırılgan beden algısı yeter, siz isterseniz beden pek çok şey yapabilir. Kaldı ki deneyiminiz veya zindelik seviyeniz ne olursa olsun, herkesin başına bir egzersiz yaralanması gelebilir. Yürümek bile yaralanmaya neden olabilir. Doğru ve gözetim altında yapıldığında ağırlık çalışması güvenlidir.
Kuvvet antrenmanı, kas kütlesi ve kuvveti oluşturmanın tek yöntemidir ve rehabilite edici egzersiz yoğunluğunun ilerlemesindeki son adımdır. Rehabilitasyon, iyileşmenin “bebek adımları”dır. Zaten bahsettiğim gibi ilk adım, mümkün olan tüm egzersizlerin en kolayıdır: ‘Sadece hareket etmek.’ Hafif şiddette hareketler uygulamak. =) 
Ardından dayanıklılık çalışmaları gelir (ki bu gerçekten sadece hafif bir kuvvet antrenmanıdır) daha az yük, daha yüksek tekrarlar, yüklü hareketlere yeniden alışmak için. Ve - zaten neredeyse ya da tamamen iyileştiğinizde - uygun kuvvet antrenmanı ideal bir son aşamadır. 
ÖZETLE:
Hormon sistemlerindeki dalgalanmalar
Beslenme düzensizlikleri
Uykusuzluk
Sigara & Alkol
Yağ oranının fazla olması, kilo. 
Abartılı antrenman ya da hareketsiz yaşam
Stresin kontrol edilememesi
Sık tekrarlayan enfeksiyonlar 
Mide-bağırsak sistemimizdeki hassasiyetler
Gereksizce bilinçsizce ilaç ve ağrı kesici kullanımı
Gereksizce bilinçsizce vitamin ve takviye ürünleri kullanımı
Genetik özelliklerimiz
Sirkadiyen ritmimizi bozan işimizin olması
Kronik metabolik Hastalıkların iyi kontrol edilemesi ve kökten teravi edilememesi 
Travmlar gibi teşhisi ve tedavisi daha önemli elementlerin her şey bir sebep olabilirken ağırlık antrenmanlarını günah keçisi ilan etmekten vazgeçmeliyiz. Ve her zaman daha kapsayıcı, bütünleştirici düşünebilmeliyiz. Yaşamın geneline iyilik hali getirebilmeliyiz… 
7 notes · View notes
otopsicireisso7 · 7 months
Text
Ölüme doğru gidiyoruz, tıpkı okun hedefe doğru gitmesi gibi, asla ıskalamayacağımız da kesin, ölüm bizim tek kesinliğimiz, tek gerçeğimiz, öleceğimizi daima biliyoruz, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, biçiminin bir önemi yok. Çünkü ebedi yaşam bir anlamsızlıktır, ebediyet hayat değildir, ölüm öz­lem duyduğumuz istirahattır, hayat ve ölüm birbiri­ne bağlıdır, başka şey talep edenler imkansızı ister­ler ve tek elde edecekleri, ödülleri ise duman olup gitmek olacaktır. Bizler, sözcüklerle yetinemeyenler, yok olmaya razıyız ve rıza göstermekte de haklıyız, doğmayı biz seçmedik ve bize verilmekten çok daya­tılmış olan bu yaşama, kaygı ve acı dolu, neşesi so­runsallı ya da kötü bu yaşama hiçbir yerde katlana­madığımız için kendimizi mutlu addediyoruz. Bir insanın mutlu olması neyi kanıtlar? Mutluluk türe özgü bir durumdur, bizse cinsin yasalarına bakıyo­ruz yalnızca, bu yasalardan yola çıkarak düşünüyo­ruz, bu yasalar üzerine kafa yoruyor ve bu yasaları derinleştiriyoruz, mucize arayanları küçümsüyoruz, sonsuz mutluluğuna düşkün değiliz, bizim gerçekli­ğimiz bize yeter, türümüzün üstünlüğü başka yeri kapsamaz.
4 notes · View notes
bibilenol-com · 11 months
Text
Talmud: Yahudi Düşüncesi ve Kültüründe İz Bırakan Antik Metin
Talmud Nedir? Talmud Ne Demek ? Talmud, Yahudi dini metinlerinin en önemli ve kapsamlı kaynaklarından biridir. İçerdiği yasalar, etik kurallar, tefsirler ve tartışmalar ile Yahudi düşünce ve kültürünün temelini oluşturur. Talmud, Mishnah ve Gemara olmak üzere iki bölümden oluşur. Mishnah, İkinci Tapınak döneminde toplanan sözlü öğretiyi içerirken, Gemara, Mishnah üzerine yapılan yorumları ve…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
epifizz · 1 year
Note
etik ve ahlak üzerine düşüncelerin nedir epi? birde bunun için bir yazı yazmak istesen, nasıl yazardın? ben yazmak istiyorum ama konunun içinde kaybolup gidiyorum.
Evet çok geniş bir konu bu, etik zaten ahlakın felsefesi olduğu için kapsamı gerek özel gerek genel bağlamda uçsuz bucaksız bir şey. Bu sebeple kapsamı sınırlandırırdım sanırım. Mesela spesifik bir ahlak sistemi hakkındaki düşüncem bir ötekinden farklıdır en basitinden. Bunun dışında etik kapsamında fikirlerimi yazacak olsam ahlakın toplumsal işlevi, etiğin ontolojisi veya örneğin Kant bağlamında etiğin varlık sebebi olarak özgürlüğün yeri ve günah potansiyeli, etiğin etikliği gibi bir sürü başlık çıkarabilirim ve bu başlıklar kendi başına pek tabi bir deneme boyutunda ürün çıkaracaktır sonucunda. Ahlak felsefesi olarak etiğin tarihsel izleği hakkında yazacaksan mesela bu bambaşka bir şey. Ya da direkt bu kavramları genel olarak açmak istiyorsan bütünü parçalarına ayırman ya da etik üzerine yapılan çalışmalarda eğilinen ortak temalarla bir öz arayışına girmen gerekebilir. Düşündükçe aklıma daha da başlık geliyor, kendi etik sistemini sentezlerle sunmak ya da tarih içindeki süregelmiş "erdem" kapsamlarını eleştirmek de yekten etik ve ahlak üzerine düşünmektir.
Şahsen ben etik üzerine düşünecek olsam önceliğimi etiğin içsel işlevselliğine ve içselleştirilmiş bir ahlak anlayışı ile biat edilen kurallar arasındaki ayrıma odaklanırdım. Buradan da kendim için bir insan adına ahlak sistemi var diyebileceğimiz şeyin tam olarak ne olduğunu psikolojik mekanizmaları üzerinden izahatini verirdim. Temel kavramlarım bu noktada ödül, ceza, vicdan azabı ve tanrı hükmü ile dinler olurdu sanıyorum. Merkezime de tarihsel Sokrates, Dostoyevski, Kierkegaard ve Hume'un düşünceleri olurdu ve hatta tasavvufi bakışa da yer verirdim bolca. Çünkü bu insanların bakışındaki ahlakın konumu şu ya da bu yönden benim nazarıma bir hayli uymakta, üstsel bir yasalar sistemi olarak ele almamaktalar etiği, insanın bilinçli eylemlerinin niteliğini insandaki izdüşümü bağlamında değerlendirmekteler. En genel düşüncemi söyleyecek olursam, bence de etiğin temel dinamiği böyle bir şey, dışsal değil içsel... Bence hatta tam da bu sebeple hukuk ile ahlak günümüzde de gelecekte de iki farklı (ama oldukça paralel) dizgeler olmaya devam edecekler.
5 notes · View notes
mantikutayr · 2 years
Photo
Tumblr media
‘‘neden güneş’in mi dünya etrafında dolaştığını, yoksa tam tersinin mi doğru olduğunu bilme ihtiyacındayız?’‘ 
‘‘günümüz bilgisine doğru giden basamakları tırmanmak ne kadar da zor olmalı!’‘ 
‘‘..en saygın üniversite felsefecilerimizden bazılarının gezegenlerin, sadece mantıksal argümanların adeta sihirli bir efsun gibi ortaya çıktığını savunmaya çalıştıklarını duysan gülerdin.’’  
‘’olguların toplanması, araştırmanın başlangıç noktasıdır ama sonucunu işaret etmez.’’ 
‘‘..eğer ışık-dalga doğasına sahipse ve sonuç olarak bir töz değil de ortam içerisindeki bir hareket fenomeni ise, bu ortamın kendisi nedir? ‘‘ 
‘’ancak elektro dalgaların tüm kapsamını hayal ettiğimizde ve ışık olarak görülen küçük ışın bantlarını fark ettiğimizde doğanın uçsuz bucaksız zenginliğinin sadece bir saçağı üzerine tefekkürde bulunmaya iznimiz olan perde ile çevrili dünyaya küçük bir delikten bakıyormuşuz gibi gelir.’’ 
‘’en katı bilimsel düşünme tarzlarının Şarkın peri masallarında bulunan fikirlere doğru gitmesi ilginçtir.’‘ 
‘’einstein'ın büyük başarısı düşüncesinin geleneksel fikirlerden bağımsız olabilmesidir. doğa bilimlerinin en eski yasalarını geometri yasalarını bir kenara atmakta ve onların yerine yenilerini koymakta tereddüt etmemesidir bu yeni geometrik yasalar diğer matematikçiler tarafından ondan önce fark edilmesine rağmen ilk defa einstein onları düşünce olasılıkları raflarından indiren ve fizik bilimine doğanın tasvir edilmesine uygulayan ilk kişiydi böylesi bir bilimsel edim atılganlığı  ortaya koyar , düşünce bağımsızlığını açığa çıkarır ve hepimiz için zor olmasına ve ilk defa bu fikirlere duyan herkes için einstein'ın kuramını anlamanın zor olacağına şaşırmamalıyız.’’ 
4 notes · View notes
hasanakbal19 · 3 months
Text
Etik Nedir?
Etik, ahlak felsefesi olarak da bilinir ve doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Yunanca “kişilik, karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türemiştir. Etik ile Ahlak arasındaki fark: Ahlak: Toplumsal kabuller, gelenekler, varsayımlar, kurallar ve yasalar üzerine kuruludur. Belirli bir toplumda neyin doğru neyin yanlış olduğunu…
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 3 months
Text
Etik Nedir?
Etik, ahlak felsefesi olarak da bilinir ve doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Yunanca “kişilik, karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türemiştir. Etik ile Ahlak arasındaki fark: Ahlak: Toplumsal kabuller, gelenekler, varsayımlar, kurallar ve yasalar üzerine kuruludur. Belirli bir toplumda neyin doğru neyin yanlış olduğunu…
View On WordPress
0 notes
iahaber · 6 months
Text
Yasalar Remziye’yi hayatta tutamadı! Celladıyla karşılaşmadan dakikalar önce
Diyarbakır'da iki yıl önce açık cezaevine alındıktan sonra firar eden kocası tarafından av tüfeğiyle öldürülen Remziye Yoldaş (30) cinayetinde, katil koca Veysi Yoldaş'a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından kesin hükme bağlandı. Dosyanın ayrıntılarında Veysi Yoldaş'ın olay günü eşinin önünü kesip kendisiyle gitmesini istediği, bunu reddeden kadının, “Bak çocuğu korkutuyorsun; yapma böyle” demesiyle yanında taşıdığı tüfekle genç kadını 7 yaşındaki kızının gözleri önünde öldürdüğü anlatıldı. İZMİR’DE EĞLENCE MEKÂNINDA YAKALANDI Yargıtay, sanığın birçok suçtan tutuklu iken açık cezaevine alınıp buradan firar ederek şiddet uyguladığı eşini babasının evinden almak istediğini, cinayetten üç gün önce kayınpederinin çalıştırdığı bakkal dükkânına giden sanığın burada, eşinin boğazını sıkarak, “Benimle gelmezsen seni de aileni öldürürüm” diyerek şiddet uyguladığını belirtti. Öldürülmeden üç gün önce polise başvuran Remziye'nin, firari eşine karşı can güvenliği olmadığı için koruma kararı aldırdığına dikkat çeken Yargıtay, olay günü sanığın eşini takip ederek yolda yürürken arkadan yaklaşarak,  “Benimle gelmezsen, seni öldürürüm” diyerek ısrarcı olduğu, kadının bunu kabul etmemesi üzerine de av tüfeğiyle eşini öldürüp kaçtığını ifade etti. Sanığın cinayet sonrası bir akrabasının adına GSM hattı çıkarıp kullandığı ve bu hattın sinyal takibi yapıldığında İzmir'de bir eğlence merkezinden baz verdiği, polis baskınını fark edince de kaçtığı tuvalette yakalandığına dikkat çekildi. Cinayetten sonra gittiği pavyonun tuvaletinde saklanırken yakalanan cellat koca. KENDİSİYLE GİTMEYİ REDDETTİĞİ İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ Yargıtay, sanığın tüfeğin kazara ateş aldığı şeklindeki savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğunu, adli sicil kaydına bakıldığında birden fazla suç kaydı olması ve kadının öldürülmeden 3 gün önce Aile Mahkemesi’nden aldığı uzaklaştırma kararına rağmen eşini takip ederek öldürdükten sonra da kaçarken çevreye de rastgele ateş açtığını vurguladı. Toplanan delillerin bir bütün olarak incelenmesiyle vicdani kanının dosyadaki belge ve bilgilerle uyumlu olup kesin verilere dayandırıldığının altını çizdi. EŞİNİN KARŞISINA TÜFEKLE DİKİLDİ, AMA “TASARLAMA YOK” DEDİ Katilin öldürme kararını ne zaman aldığı ve belli bir hazırlıkla cinayeti gerçekleştirdiğinin kesin olarak saptanamadığını belirten Yargıtay, oluşan şüpheli durumun sanık aleyhine yorumlanamayacağından tasarlamanın koşullarının bulunmadığını ifade etti. Yargıtay, öldürülen kadından sanığa yönelik haksız söz veya davranış bulunmadığı halde sanığın sadece kendisiyle gitmeyi kabul etmeyen eşini sokak ortasında öldürmüş olması nedeniyle hakkında iyi hal indirimini düzenleyen 62. Maddenin de uygulanmamasında hukuka ayrılılık bulunmadığından hükmün oy birliğiyle onanmasını kararlaştırdı.
0 notes
doriangray1789 · 1 year
Text
TİRANLIK 1-)
platon, dönemindeki toplum düzenine karşı çıkarak, ideal bir düzen arayışına girişmiş, ‘devlet’ adlı eserinde bu ideal düzeni gerçekleştirmeye çalışmıştır. bu yüksek idealin gerçekleşmesini sağlayacak yönetim şekli de ya bilge kişinin yönetimi monarşi ya da bilge azınlığın yönetimi aristokrasi olacaktır. platon’un kurduğu toplum düzeni tanrısal ilkeler üzerine kurulmuş olsa da bir gün bozulacak, bozuk yönetim biçimleri olarak gösterdiği timokrasi, oligarşi, demokrasi ve tiranlık ortaya çıkacaktır. 
yönetimi ele geçiren tiran ilk başta yerini sağlamlaştırmanın ve varlığını devam ettirmenin yollarını arar. bunun en iyi yolu ise, halkın dostu gibi görünmektir. halkın dostu gibi görünen tiran bu sayede çoğunluğun desteğini almış olur. “ilk günler zorba (tiran) dört bir yana selamlar, gülümsemeler dağıtır, zorbanın (tiranın) tam tersi gibi gösterir kendini; yakınlarına ve halka bol bol umutlar verir, borçluları avutur, herkese hele kendi adamlarına topraklar dağıtır, dünyanın en cömert, en tatlı adamı gibi görünür…” bütün bunlara rağmen bu kişi içinde tiranlığın tohumlarını taşıdığından, halkı hep buyruğu altında tutmanın yollarını arar. bir tiran için bunu sağlamanın yolu ise, halkı  savaşa sürüklemek ve ağır vergiler altında ezmektir.bu sayede hem halk fakirleştirilip baştaki yöneticiye muhtaç hale getirilir, hem de işten başını kaldırıp durumunu düşünemeyeceği bir hale sokulur. eğer bu isteklere karşı çıkan olursa da, bunların dost ya da düşman olmasına bakılmaksızın öldürülmeleri sağlanır. verilen bütün cezaların da yasalara uygun olduğu ve toplumda adaleti sağlamak adına verildiği düşünülür. platon’a göre, zamanla halkın düşmanı konumuna gelen tiran, kendi güvenliğini sağlayabilmek için paralı bekçiler tutmak zorunda kalır. bekçi olarak tuttuğu insanların ihanetine uğramamak için de onları fazlasıyla doyurması gerekir.etrafında gerçek anlamda bir tek dost bırakmayan bu yönetici, paralı bekçilerini dost gibi görmek ve onlara güvenmek zorundadır. bu anlamda bir tiranın yönetimde kalma şansı sahip olduğu maddi güce bağlıdır. 
her tiranlığın ortak özellikleri vardır:
- tiranlığın lideri mutlaktır, bir ödüldür. daha önceki tiranların konutuna yerleşir, sırf o lidere özel kanunlar, yasalar çıkartılır. - tiranlık, yeni bir ekonomi modeli kurar ve zenginlik kendi yakınlarından, uzaktakilere doğru bir hiyerarşi ile yayılır.Genelde uzaktakilere bir şey kalmaz  - tiranların dostları ve düşmanları vardır; dostu olanlar mutlu, dostu olmayanlar mutsuzdur. - tiranlıkların yeni inanç, ahlak, hakaret, tasnif kriterleri vardır; uymayan yanar. - tiranlıkların terör kriterleri bambaşkadır. bazen gülmek, bazen gülümsemek, bazen ise ağlamamak terördür. - tiranlar hasta olduklarında herkes "geçmiş olsun" der. - tiranlıklarda inançları eleştirenlere gereken ders verilir.
- her tiranlığın küçük bir dolu yan tiranı vardır.
Tumblr media
bunun farkında olan tiran, bütün masrafları devletin kutsal hazinelerinden ve halktan alacağı ağır vergilerle karşılama yoluna gider. bütün bunlar da toplum değerlerinin tek kişi tarafından sömürüldüğünü, halkın korunması gibi bir kaygı güdülmediğini göstermektedir. böyle bir yönetim altında yaşayan halkın mutlu olma şansı ise hiç yoktur. tiranlık ya da zorba yönetimde dilediğini yapan, başta bulunan az sayıdaki insandır. bunların dışında kalan hemen hemen bütün yurttaşlar, boyunduruk altında, yoksulluk içinde, köle gibi yaşarlar. bu noktada şunu da ifade edelim ki, platon burada halkın köle konumuna getirilmesinden rahatsız olmuş görünse de, kendi kurduğu ideal devletinde maddi ihtiyaçları karşılayan, toplumun en alt sınıfı köle gibi tasvir edilmektedir. her ne kadar köle tabiri kullanılmasa da, maddi ihtiyaçları karşılayan sınıfın eğitim görmek, devlet yönetiminde görev almak gibi hakları yoktur. yine platon’un demokrasiyi kölelerin bile istediğini yapma serbestliğine sahip olacakları bir düzen olarak görmesi ve köleliği kaldırmak isteyen demokrasi taraftarlarını küçümsemesi, halkın köle konumuna getirilmesinden çok da rahatsız olmayacağını göstermektedir. çünkü onun için önemli olan halk değil yönetici sınıftır. 
Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
cointahmin · 9 months
Text
İngiltere‘nin Kripto ve Stablecoin kanunları, Parlamentonun Üst Meclisi tarafından onaylandı.Finansal Hizmetler ve Piyasalar Yasa Tasarısı, kripto para ünitelerini düzenlenmiş bir faaliyet olarak tanımakta ve stablecoin’leri mevcut yasalar uyarınca bir ödeme aracı olarak kabul ediyor.İngiltere’nin Stablecoin Kanunları Parlemento Üst Meclisinden Onay AldıYeni yasa tasarısını onaylayan Birleşik Krallık parlamenterleri, kripto para ünitelerini ülkede düzenlenmiş bir faaliyet olarak tanımak ismine adımlar attılar. Mali Hizmetler ve Piyasalar Yasası’nın (FSMB) Lordlar Kamarası tarafından onaylanması, tasarının yasalaşması için son kademelere geçileceği manasına geliyor.Bu kapsamlı yasa tasarısı, Brexit sonrası devirde elde edilen özgürlükleri kullanmak ve düzenleyici kurumlara Birleşik Krallık‘ın finansal sistemine daha fazla yetki vermek emeliyle Temmuz ayında sunulmuştur. Özgün yasa tasarısı, istikrarlı para ünitelerini ödeme kuralları çerçevesinde düzenlemeyi önerirken, sonraki basamaklarda tasarıya kripto para ünitelerinin tamamını düzenlenmiş bir faaliyet olarak ele alma ve kripto tanıtımlarını denetleme tedbirleri eklenmiştir.Birleşik Krallık, FSMB aracılığıyla düzenleyici kurumlara, Hazine tarafından danışılan kripto kurallarını belirleyebilmeleri için gerekli yetkileri verme hedefindedir. Hazine İktisat Sekreteri Andrew Griffith, Nisan ayında yaptığı bir açıklamada, kripto dalı için yeni özel kuralların 12 ay içinde uygulanabileceğini belirtmiştir. Birleşik Krallık, yüklü olarak stablecoin’ler üzerine odaklanan Kripto Varlık Piyasaları düzenlemesini, Avrupa Birliği’nin tamamladığı sürece yetişmeye çalışıyor.
0 notes