Tumgik
#toplantılar
hosgeldinhuzun · 2 years
Text
Tumblr media
Tek kişilik toplantı :)
43 notes · View notes
bluesyemre · 2 years
Text
Sanal Toplantılarda Etkili Bir Şekilde Söz Almak
Sanal Toplantılarda Etkili Bir Şekilde Söz Almak
Birkaç iş arkadaşınız ve patronunuzla yaptığınız sanal bir toplantıda, üzerine yoğun çalıştığınız bir proje hakkında tartıştığınızı hayal edin. Paylaşacak düşünceleriniz olsa da fazla konuşma olduğundan dolayı araya giremiyorsunuz. Toplantının sonuna kadar söz yöneticiniz ve iş arkadaşlarınız arasında dönüp duruyor. Niyetinize rağmen kibarca araya giremiyorsunuz. Fikirlerinizi öne süremediğiniz…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
blogaltin · 4 months
Text
SYHTAS - GOLD
Tumblr media
Yolculuklarınızda Güvence ve Konforun Adı: SYHTAS.com
Seyahat deneyimlerinizi daha konforlu ve sorunsuz hale getirmek istiyorsanız, doğru adrestesiniz: SYHTAS.com! İstanbul merkezli kurumsal seyahat acentamız, siz değerli müşterilerimize özel çözümler sunarak iş seyahatlerinizi unutulmaz kılıyor.
İstanbul'un Öncü Seyahat Acentası: SYHTAS.com
İş dünyasının merkezi olan İstanbul'da, kurumsal seyahatlerinizi planlarken profesyonel bir yardıma ihtiyaç duyabilirsiniz. SYHTAS.com, sektördeki deneyimi ve uzman kadrosuyla iş seyahatlerinizi kolayla��tırıyor. İster toplantılar, ister konferanslar olsun, kurumsal seyahat acentası olarak seyahat planlarınızı titizlikle organize ediyoruz.
Kurumsal Uçak Bileti: Konfor ve Zamanın Birleşimi
SYHTAS.com, size özel kurumsal uçak bileti seçenekleri sunarak iş seyahatlerinizi daha konforlu hale getiriyor. İş yoğunluğunuz içinde zaman kaybetmeden, konforlu bir şekilde hedefinize ulaşmanın keyfini çıkarın. Uzman ekibimiz, sizin için en uygun uçuşları ve avantajlı fiyatları belirleyerek iş seyahatinizi planlama sürecinizi kolaylaştırıyor.
SYHTAS.com İle Seyahatlerinizde Ayrıcalıklı Hizmet
SYHTAS.com, müşteri memnuniyetini ön planda tutarak seyahat deneyiminizi en üst düzeye çıkarmayı hedefliyor. Sadece uçak bileti değil, aynı zamanda konaklama, transfer ve diğer detayları da içeren kapsamlı bir hizmet sunuyoruz. İstanbul'un tarihi ve kültürel zenginlikleriyle birleşen iş seyahatiniz, SYHTAS.com ile daha da özel hale geliyor.
SYHTAS.com ile Yolculuğunuz Başlasın!
Siz de iş seyahatlerinizi daha konforlu ve planlı hale getirmek istiyorsanız, SYHTAS.com size profesyonel destek sunuyor. Seyahat acentası istanbul merkezli avantajlarından yararlanın, iş seyahatlerinizde ayrıcalıklı bir deneyim yaşayın. SYHTAS.com ile yolculuğunuz başlasın, iş dünyasında öne çıkın!
588 notes · View notes
bunudaha · 1 year
Text
Hncakillitahta - Silver
Akıllı tahtalar, 21. yüzyılda çalışma ve etkileşim kurma şeklimizi değiştiren devrim niteliğinde bir teknolojidir. Kullanıcıların dijital içeriğe kolayca erişmesine, değiştirmesine ve paylaşmasına olanak tanıyan etkileşimli beyaz tahtalardır. Akıllı tahtalar sunumlar, toplantılar, beyin fırtınası oturumları ve daha fazlası için kullanılabilir. Kullanıcıların ihtiyaç duydukları bilgilere birden çok belge veya uygulamada arama yapmak zorunda kalmadan hızla erişmelerini sağlayan sezgisel bir kullanıcı deneyimi sağlarlar. Akıllı tahta aynı zamanda birden çok kişinin içeriği aynı anda görüntülemesine ve düzenlemesine izin vererek işbirliğini kolaylaştırır. Akıllı tahtalar, kullanıcılara dokunmatik ekran yetenekleri, etkileşimli yazı araçları, görsel-işitsel yetenekler ve diğer cihazlara bağlanabilme gibi çeşitli özellikler sağlar. Kolaylıkları ve kullanıcı dostu arayüzleri nedeniyle giderek daha popüler hale geliyorlar. Daha fazla bilgi için iletişime geçebilirsiniz.
430 notes · View notes
dolunay66 · 6 months
Text
Biz Kızılderililer sessizliği biliriz. Bundan korkmuyoruz. Aslında bizim için sessizlik kelimelerden daha güçlüdür. Yaşlılarımız sessizliğin yolunda eğitildiler ve bu bilgileri bize teslim ettiler. Gözlemleyin, dinleyin ve harekete geçin, bize söylerledikleriydi. Yaşam biçimleri buydu.
Sizin için tam tersi. Konuşarak öğrenirsiniz. Okulda en çok konuşan çocukları ödüllendiriyorsunuz. Partilerinizde hepiniz aynı anda konuşmaya çalışıyorsunuz. İşyerinde, daima herkesin herkesi keseceği ve hepsinin beş, on veya yüz kez konuştuğu toplantılar yapıyorsunuz. Ve buna 'problem çözme' diyorsunuz. Bir odadayken ve sessizlik olduğunda gerginleşirsiniz. Boşluğu seslerle doldurmalısınız. Böylece ne söyleyeceğinizi bilmeden önce, zorunlu olarak konuşursunuz.
Beyaz insanlar tartışmayı sever. Diğer kişinin bir cümleyi bitirmesine bile izin vermiyorlar. Her zaman araya girerler. Biz Kızılderililer için, bu kötü davranışlara ve hatta aptallığa benziyor. Konuşmaya başlarsan, seni rahatsız etmeyeceğim. Dinleyeceğim. Söylediklerini beğenmezsem dinlemeyi bırakabilirim, ama seni rahatsız etmeyeceğim.
Konuşmayı bitirdiğinizde, söyledikleriniz hakkında kararımı vereceğim, ancak önemli olmadıkça kabul etmediğimi söylemeyeceğim. Aksi takdirde, sadece sessiz kalacağım ve gideceğim. Bana bilmem gereken her şeyi söyledin. Söylenecek başka bir şey yok. Ancak bu beyaz insanların çoğunluğu için yeterli değil.
İnsanlar sözlerini tohum olarak görmelidir. Onları ekmeli ve daha sonra sessizce büyümelerine izin vermeliler. Yaşlılarımız bize dünyanın her zaman bizimle konuştuğunu öğretti, ama onu duymak için sessiz kalmalıyız.
Bizimkinden başka birçok ses var. Birçok ses… ”
Geyik Kadınları ve Elk Erkekler: Ella Deloria'nın Lakota Anlatıları (1889-1971), eğitimci, antropolog, etnograf, dilbilimci ve Yankton Lakota mirasının romancısı.
Tumblr media
42 notes · View notes
master1wayne · 8 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B7.2
Gençlik Öfkesi S1 - B7.2
BÖLÜM 7.2 [BORÇ]
Şirkete geldiğimizde, daha önce babamın dava sürecinde aradığım Tuğba Hanım'ı aramıştım.
Kendisi şirkette iyi bir konuma sahip ve başarılı işler içerisinde bulunan, verdiği bilgiler doğrultusunda şirketin tek doğru dürüst kazandığı alanı, bana açıklamıştı.
İlaç sektöründe de çalışan Tuğba Hanım aslında, dünya'nın her yerinde bizlerin inşaat sektöründen çokça para kazanmasını sağlıyordu.
Tuğba beni kapıda karşılamış ve tatlı diliyle "Hoş geldiniz, efendim!" demişti. Ha bu arada eğer ki Tuğba kim nasıl biri derseniz sizlere özet geçebilirim, kısaca!
[2 kız çocuğu var, 44 yaşında, su yeşili gözleri ve küt kesilmiş kumral saçları var, ince yapılı bir kadın, orta yapılı memeleri ve biçimli bir göt yapısına sahip, birazcık minyon tipli bir kadın, 1.60 ya da 1.61 boy, bakımlı bir kadındır.]
Nasılsınız Tuğba Hanım? [Tu]
Tu: İyiyim efendim teşekkürler!
Sizden, bana odama kadar eşlik etmenizi, genel durumu, kazanç ve zararları kısaca anlatmanızı istiyorum.
Tu: Efendim, kurulumuz 17 kişilik bir ekip hepsi ayrı alanlarda çalışıyor, şu an diğer alanlarda kazanç var mı bilmiyorum.
Tu: Bunun nedeni Ahmet Bey, yani babanız hapse girdiğinden dolayı, şirketten bolca para çıkışı oldu, indirimli cezalar aldık, ne kadar babanız çaldığı paraları ödese bile, bizler hâlâ büyük bir yük sırtlıyoruz.
Peki şu an kurulda en yüksek kişi kim, yani elbet şu an geçici de olsa yöneten biri vardır.
Tu: Gökmen Türk, kendisi uzun zamandır babanızın yanında çalışıyor ve kurulda yönetim, söz hakkı ne varsa onun elinde efendim.
Anladım.
[Asansörden inince toplantı odasına doğru yöneldim.]
Tuğba Hanım, şu an 17 kişide burada mı acaba?
Tu: Evet, hepsi bugün burada yarım saat sonra olacak toplantı için geldiler.
Güzel, ben de orada olacağım. Şimdiden yerime geçiyorum.
Tu: Tamamdır efendim, birazdan görüşmek üzere.
[Yarım saat sonra]
Herkes toplantı odasına girmeye başlayınca, benim kim olduğumu bilmedikleri için, şaşkın bir tavırla yerine oturup aralarında kısık sesle konuşarak "kim bu?" diyordu.
Gökmen Bey gelince bana "Yanlış yerde oturuyorsun, kalk yerimden!" demişti. Yerimden kalktım ve Gökmen Bey'e elimi uzattım.
"Ben Holding'in yeni sahibi, Ahmet Şura'nın oğlu Burhan Aras Şura memnun oldum Gökmen Bey."
Gökmen, ne olduğuna şaşırmış eli ayağına dolanmıştı, bana baktı ve burası o zaman sizin yeriniz efendim dedi ve usulca yerine geçti.
Konuşma yapmak için ayağa kalktım:
"Hanımlar ve Beyler herkese iyi günler! Ben Aras Şura, bundan böyle babamın yerine ben geçmiş bulunmaktayım. Aranızda eğer ki okul okuyor, üniversite okumamış ya da bu alanda bilgisi olmayan biri, bizi nasıl yönetir fikri varsa haklısınız."
"Ancak, sizlere şunu söylemek istiyorum, babam ilköğretim mezunu yani, sizler de Yükseköğretim mezunusunuz, burada sizleri eziklemek gibi bir niyetim yok! Sadece olanları anlatıyorum."
"Yakında sizlerle daha çok toplantılar yapacağız, hatta şimdiden haber vereyim kurulumuzda değişikler olacaktı, gerek pozisyon, gerek isim."
"Elimde şu an kısa süre önce hazırladığım raporlar var ve hiç iç açıcı sonuçlar yok burada, yani şimdiden hazır olun, herkese iyi günler. İşinizi başarıyla yapınız!"
Konuşmamı yaptıktan sonra, herkesin yüzü buz tutmuş gibiydi, aralarında "olamaz, böyle yapamaz!" diye birbirilerine sitem ediyorlardı.
Ben toplantı odasında çıktıktan sonra, Tuğba Hanım arkamdan gelmişti, arkamdaki topuklu ayakkabı seslerini duyunca yavaşça döndüm.
Hayırdır Tuğba Hanım, bir şey mi söyleyecektiniz?
Tu: Biliyorum bu sizin kararınız fakat, bu biraz ağır bir karar değil mi?
Hayır Tuğba Hanım, son 6 yıllık süreçte şirket çok kaybetti, bence bu açık kapatılmalı. Hem siz niye bu kadar endileşelisiniz?
Tu: Efendim ben de kurulda bulunuyorum, uzun zamandır bu işi yapıyorum. Bu nedenle, eğer ki bizleri kovarsanız sözleşme gereği 10 yıllık süreç boyunca kimseyle çalışamayız.
Orası beni ilgilendirmiyor Tuğba Hanım, önümüzdeki ay sonu bütün kararları vereceğim, yeni düzen ve yeni isimler için.
Şimdilik iyi günler.
Tu: İyi günler efendim!
Şirketten çıkarken bugün spora ve psikoloğa uğrayacağım aklıma gelmişti. Ve kimsenin bunları bilmesini istemediğim için de arabayla gidemezdim.
Fakat aslında bu şirketin otoparkında bir sürü özel durumlarda kullanılmak için audi marka araçlar vardı.
Şoför'ü aradım ve geri dönmesini istedim. Hemen otoparka indim ve oradaki görevlilerle konuştum, bir tane anahtarı aldım ve arabaya gittim.
Aracı çalıştırdığım gibi hemen psikoloğa gitmek için tam gaz yola çıktım.
[30 dakika sonra]
Psikolog Hanım'ın kapısını çaldım ve içeri girdim. Simay Hanım her zaman olduğu gibi kenarda oturmuş bekliyordu.
Nasılsınız Simay Hanım?
Pg: İyiyim teşekkürler, siz nasılsınız?
Normal fakat aynı değil.
Pg: O da güzel bir durumdur, en azından kötüden iyidir.
Yani evet haklısınız!
Pg: Buyrun anlatın dinliyorum.
Hayatım son zamanlarda biraz zor olmaya başladı, duydunuz mu bilmiyorum babam hapse girdi.
O hapse girince de işlere ben bakıyorum nihayetinde.
Pg: Evet duymuştum.
Anneme bu sabah, beni yine eziklemeye babam kadar başarılı olamayacağımı söyledi.
Pg: Babanız dolandırıcı değil mi?
Evet ama annem bunu hâlâ unutuyor.
Pg: Peki, isterseniz buraları birazcık geçelim tekrar hayatınızın geçmiş zamanlarına dönelim.
Ne anlatabilirim ki? Neredeyse pandemi öncesinden beri geliyorum.
Pek bir şey kalmadı artık. Ne anlattıysam sizlere bütün yaşanmışlığımı biliyorsunuz zaten.
Pg: Aslında doğru haklısınız. Peki babanızın bu gidişi nasıl hissettiriyor?
Güzel hissettiriyor. Çürüsün hapiste ona orada ne yapıyorlarsa yapsınlar.
Pg: Hımm, anladım.
Ne diyebilirim 18 yıl sonra özgürüm, ailem bana istedikleri şekilde hareketler yapamıyorlar.
Birazcık nefeslenmiş olabilirim bir nevi.
Pg: Ne güzel değil mi?
Bayaa iyi. :)
Peki sizin hayatınız nasıl geçiyor?
Pg: Klasik her gün sizlerin yaşadığının benzerini yaşayan insanlar geliyorlar, onlarla sorunları çözüp, yeni bir insan olmaya çalıştırıyorum onları.
Bunu söylerken Simay Hanım'ın boynunda bir morarıklık farkettim tıpkı bir sopa ile vurulmuş gibiydi.
Boynunda duran izi gördüğümü farkedince, bozuntuya vermeden kaşla, göz arasında orayı çekiştirerek elbisesiyle güzelce kapattı.
Aslında ne olduğunu sormak istedim fakat, belki de düşündüğüm şey değil de, farklı bir şey olabilir diye üstüne gitmek istemedim.
Bir süre daha konuştuktan sonra, yerimden kalktım ve kendisiyle vedalaşıp, aşağı indim.
Arkamdan bir sesle tekrar döndüm, Simay bana seslenmişti. Gümüş ve özel yapım bir kalem cebimden düşmüştü.
Onu bana doğru uzattı, sonra da önümden merdivenden inerek gitti.
Aşağı indim biraz o güzelim çam ağacı kokusunu içime çektim ve otoparka doğru gittim.
Arabama doğru yürürken bir adam beni uzaktan arabanın içinde izliyor gibiydi, yani uzaktan dediğim 10 metre ötede.
Fakat belki durum farklıdır beni değilde bir başkasına bakıyor ya da bekliyor diye düşündüm ve arabama bindim.
Arabayı çalıştırdığım gibi 15 dakika ötede olan kursa, yavaş yavaş arabayı sürüyordum.
Bir ara aynadan baktığımda aynı araç arkamdaydı, az öncekine kıyasla işkillenmiştim. Arabayı bir sağ sokağa sürdüm.
Arkamdan o da girmişti, sonra da sol sapağa girince o da girdi. Garip?
Yavaşça arabayı sağda duran boşluğa doğru çektim ve arabadan inip yere biraz eğildim kenarda duran koca bir taşı aldım öylece bekledim.
Adam yaklaşınca birazcık dik durdum ve hazırlandım, adam tam o esnada arabasını gazladı ve son hız sokaktan geçti gitti.
Bir süre durdum ve bekledim.
10 dakika sonra arabayı tekrar çalıştırdım ve kurs yerine gelmiştim.
Yavaşça kapıyı açtım ve direk soyunma odasına gittim, içerisi boş ve sakindi. Üstümü değiştirip çıktım ve aşağı kata indim.
Nadia altında kırmızı bir tayt üstündeyse siyah bir crop tarzı rahat bir şey vardı.
Hocam merhaba?
Na: Aras Bey, sonunda gelebildiniz nerelerdesiniz ya siz? (sinirli)
Hocam kusuruma bakmayın, ailevi sorunlar, dava vs. derken size uğrayamadım.
Na: Gel bakalım şöyle sen!
Yavaş adımlarla Nadia'nın karşısına geldim ve beklemeye başladım.
Bir anda bana atak yaptı ve dövüşmeye başladık, her hareketini savuşturuyor ve elimden geldiğince kendimi savunuyordum.
Na: Sana sadece savunmayı öğretmedim, karşılık ver hadi!
Bunu söyleyince beni denediğini tamamen anladım ve ben de karşılık verdim.
İkimiz de çok hızlı hareket ediyorduk sanki iki tane Ferrari yarışıyor gibiydi.
Uzun süren karşılıklı mücadele 20 dakikadır devam ettiği için yorulmaya ve terlemeye başlamıştık.
Ben son anda bir hareket ile Nadia'yı yere sermiştim.
Hocam boynuz kulağa geçiyor ha ne dersini-...
Bacağıma yaptığı bir hamle ile yere serilmiştim, Nadia tam üstümde duruyor nefes alış verişini hissedebiliyordum.
Göğüsleri, göğüs kafesime temas ediyordu.
Na: Daha değil fakat iyisin bir süredir yoktun ama çoğu öğrencime göre hızlı öğrendin ve bayaa iyisin Aras.
Sağ olun hocam!
Peki bugün neler öğreteceksiniz.
Na: Senin fazla bir hareketin kalmadi, yani öğreneceğin bir şey kalmadi.
Na: Büyük ihtimal 3 ya da 4 ay içinde senin belgeni veririz.
Teşekkür ederim hocam, hepsi sizin sayenizde oldu.
Na: Sadece benim değil, sen çok azimlisin ve çoğu yerde olduğu gibi burada da başarılısın. Şimdi 2 saatlik işimiz var hemen başlayalım.
Tamamdır hocam, hemen yapalım.
[Bu 2 saatlik süreçte bir sürü hareketi öğrenmek için tekrar ve tekrar yaptım sonra da bunları denedim]
Hocam başka bir şey var mı?
Na: Yok Aras üstünü değiştirebilirsin!
Tamamdır hocam.
Üstümü değiştirmeye gittiğimde arka koridordan ses geliyordu fakat önemsemeden ilerlemiştim.
Üstümü değiştirip çıktığımda görüşürüz demek için Nadia'nın yanına gidiyordum.
Tam içeri girecektim fakat, kafamı kaldırıp baktığımda 5 tane adam Nadia Hanım'ın etrafını çevrelemişti.
Konuşmaları dinlemek için biraz saklanıp bekledim.
(x adam: xa)
Xa: Bak borcunu ödedin ödedin, ödemezsen, alırım burayı senden.
Xa: Hatta tek burayı değil başka bir şey de alırım, özellikle bunu sen hiç istemezsin!
Na: Lutfen kocam aldi parayi, ben bir şey almadim! Benim haberim bile yoktu paradan.
Xa: Kocan aldı fakat kaçtı gitti burayı da ipotek ettirdi. Ya bu ay sonuna kadar 200 bin doları ödersin ya da alırım burayı senden.
"Muhammet abi ne yaptı da bu adamlardan borç aldı ki? Allah'ım arada kadının başı yanacak... "
Adamlar bir süre daha konuştuktan sonra, çıktı gittiler. Hemen Nadia Hanım'ın yanına gittim ve yanına oturup neler olduğunu sordum.
Bana ağlamaklı bir şekilde durumu anlatmaya çalışıyordu.
Na: Ko-kocam, bitcoin ve b-borsa da yükseliyordu. Fa-fa-kat bir sabah uyandığımda, kendisini bilgisayar başında gördüm, kafasını ellerinin arasına almış a-ağlıyordu.
Na: Ne oldu dedim. Bana döndü ve "battık, büyük battık!" demişti.
Na: Ben toparlarız ederiz dedim tam 6 ay önce, her şey guzel gidiyordu fakat. Tam 1 ay önce kocam tekrar yatırım yapmak için tefeciden borç almıştı.
Na: K-kendisine n'olur tekrar girme şu işlere kaybederiz, yapma etme dedim. Gitmiş evi arabamı ve zamanında sattığım biriktirdiğim para ile bu binayı aldım, burayı da ipotek ettirmiş onlara.
Na: N-nasıl oluyor anlamıyorum, bir süredir gelip borcu öde, borcu öde diyorlar.
Na: Kocam nerelerde bilmiyorum 1 ay önce parayı aldıktan 3 gün sonra kayıplara karıştı bana sadece "annem'e gidiyorum döneceğim canım!" diye mesaj yazmıştı.
Na: Bu adamlar geldiği günlerde bir mektup geldi tam 10 gün önce;
"biliyorum, ne olduğunu anlamadın! Belki bana kızıyorsun ama o parayı ödeyecek param kalmadı yine battım, kalan 70 bin dolar ile borç ödeyemezdik, eğer ki dönseydim parayı alıp beni kurşuna dizlerlerdi. Seni seviyorum beni affet, artık dönemem" yazıyordu.
Na: Kocam beni borç batağına bıraktı ve gitti n'apacağımı bilmiyorum, Allah'im yardim et n'olursun...
Bunları dinlerken bildiğin şok olmuştum, Nadia Hanım çok tatlı ve akıllı bir kadındır. Onu bu hale sokmak, ne acı bir durumdu.
Kocası dönmeyecek o belli fakat, borçları nasıl ödeyecekti, eğer ki ipotek edilenleri verse kadının elinde ya da avucunda bir şey kalmazdı.
O an kendimin zengin olduğunu hatırladım, istediğim gibi para çeker ve istediğim gibi de harcayabilirdim kim ne diyebilir ki?
Nadia Hanım'ın çenesinin ucundan işaret parmağım ile tutup gözlerime gelecek şekilde kaldırdım ve;
"eğer ki para lazımsa, sizin için hiç düşünmeden karşılıksız para veririm! Yeter ki şu güzelim suratınızı ağlayarak mahvetmeyin, yazık değil mi şu gözyaşlarınıza!" dedim.
Nadia şok olmuş bicimde deniz mavisi gözlerini kocaman açtı ve gözlerime bakıp "ci-cidden mi? Yapabilir misin bunu?" demişti.
Gülerek "neden olmasın, hem sen bana neler öğrettin karşılık beklemeden, bunların bence bir bedeli varsa böyle ödenebilmeli" dedim.
Yüzü bir anda tarifsiz bir şekilde gülmüştü, Kollarını hemen sarmaladı sırtıma, yanaklarıma ıslak ve sıcak öpücükler konduruyordu her öptükten sonra "teşekkur ederim Aras, çok teşekkurler." diyordu.
"Bir an içimden umarım beni kandırmıyordur, çünkü ona ailemden bile çok güveniyorum."
"Uzun zamandır beraber sayılırız, beni eğitiyor ve hiç karşılık beklemiyor, aslında bunun için bile bu parayı hiç düşünmeden veririm."
"Neyse bu kadar düşünüpte yormayayım kendimi."
Sarılma faslı bittikten sonra Nadia elinin tersiyle gözyaşlarını silmiş ve yüzünde tatlı bir gülümseme olmuştu
bu gülüş için neler verilmez ki...
Yerimden kalktım ve çantamı yerden aldım, kendisi de kalkmış bekliyordu, ona baktım ve soru sordum" bu adamlar ne zaman gelecek tekrar olarak?" dedim.
Bana hemen "Bu ay sonu tekrar gelecekler!" demişti.
Tamam o zaman "para hazır olunca gelir senin yanında bekler ve onlarla görüşme ayarlayıp uygun bir yerde parayı onlara veririz." dedim.
Kendisi sevinçten çığlık atıp tekrar sarılmak için üstüme küçük kız çocuğu gibi atladı, fakat bir an dengemi kaybettim ve yere düştüm.
Nadia hemen endişelenip "iyi misin, istemeden oldu özür dilerim." dedi.
Ben de kendisinin sırtına ellerimi atıp vücudunu vücuduma bastırdım ve sarılarak sesli gülmeye başladım.
O da benim gülerek tepki verdiğimi görünce yumuşamış ve sesli gülerek karşılık vermişti...
-HERKESE İYİ SEYİRLER AMINA KOYAYAYIM-
27 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 7 months
Text
Mevlid Gecesinde Yapılması Tavsiye Edilen İbadetler
Tumblr media
Öncelikle Kur’an-ı Kerim okuyarak, Kur'an okuyanlar dinlenmeli. Kur'an ziyafetleri verilmelidir.
Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam Efendimize çokça salat ü selamlar getirilmeli. O'nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olabilme şuuru tazelenmelidir. Sünnetleri ihya edilmelidir.
Aile bireyleriyle birlikte bu gecenin mana ve ehemmiyeti hakkında sohbetler edilmelidir.
Allah rızası için namaz kılarak, kaza namazı, nafile namazlar kılınmalı, Kandil gecesi, özü itibariyle ibadetle ve ibadet şuuru ile geçirilmelidir.
Hayatımızın geçmiş günleri ve yılları hakkında muhasebe yapılarak, Geçmişin muhasebesi ve murakabesi yapılmalı, geleceğin plan ve programı çizilmelidir.
Günahlarımızın bağışlanması için Allah’tan af dileyerek, bol bol tövbe ve istiğfar edilmeli; idrak ettiğimiz bu kandil gecesini son fırsatımız bilerek nedametle çok iyi geçirmeliyiz.
Tefekkürde bulunulmalı. “Ben kimim, nerden geldim, nereye gidiyorum, Yüce Allah'ın benden istekleri nelerdir?” gibi konular başta olmak üzere hayati meselelerde derin düşüncelere girilmeli.
Dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua ederek, diğer mümin kardeşlerimize de dualar etmeliyiz.
Yoksul, kimsesiz, öksüz yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilerek, sevgi, şefkat, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli, sevindirilmelidirler.
Eş, dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek, hayır dualarını almalıyız.
Dargın ve küskünleri barıştırarak, bu geceyi değerlendirebiliriz. Gönüller alınmalı, kederli yüzler güldürülmelidir. Dargınlıklarımızı gidermeliyiz.
Mü'minlerle helalleşmeli, onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalıdır.
Üzerimize hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlakı yerine getirilmelidir.
Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle ve camilerde kılınmalıdır.
Mevlidi Şerif okumak.
Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın, büyüklerimizin ve bizleri okutan hocalarımızın kabirleri ziyaret edilmeli, aziz ruhları için Yasin ve Mülk süreleri okunup hediye edilmelidir.
Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli, manevi iklimlerinde Hakk'a niyazda bulunulmalıdır.
Hayatta olan manevi büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın, arkadaşlarımızın kandilleri bizzat gidilerek tebrik edilmeli veya telefon, e-mail çekerek tebrik edilmeli ve duaları istenmelidir.
Dini toplantılar, konferanslar, panel ve sohbetler düzenlenmeli, yapılan vaaz ve nasihatler dinlenmelidir. Bu gibi faaliyetlere iştirak edilmelidir.
Bu Kandil gecelerinde sevdiklerimize, çoluk çocuğumuza hediye ve ikramlarda bulunmalıyız.
'Mevlid nedir, ilk kutlamalar ne zaman başlamıştır, mevlid kandili bidat midir?' gibi suâller, kısa ve öz bir şekilde bu PDF dosyasında toparlanmıştır. (Soru-cevaplar -Dini Fetvalar- adlı telegram kanalından derlemedir.)
23 notes · View notes
katakullii · 2 months
Text
Ay çok acıktım annem mücver yapıyor ama yey! Fırında mücver adeti bizim evde çok işlemedi, zaten mücverin en iyi hali de kızarmış halidir. Sanırım tiyatroya da gidemeyeceğiz, hain toplantılar yüzünden, nasip.
12 notes · View notes
yantekerlek · 5 months
Text
toplantı var birkaç gündür ve toplantılar benim başımı çok ağrıtır. ağrımadı maşallah. ne yaptım farklı olarak diye bi düşündüm. tek farklı bir şey yaptım, bakır bileklik taktım. internete bi baktım baş ağrısı üzerinde etkisi varmış. kanıtlanmış mı kanıtlanmamış mı bilmiyorum ama başım ağrımadı. merak eden bilim adamı varsa diye yazayım dedim.
6 notes · View notes
reiralea · 7 months
Text
Günaydın. Beni bu hafta neden bu kadar çok yordu? Tam bugün, artık rahatlayacağım, derken dörtte toplantım olduğunu öğrendim. Yine toplantılar bitti sandığım için cumartesi gününe arkadaşlarımı davet etmiştim. Uyumadan önce e-postamı kontrol ettiğimde cumartesi 11'de vakıfla toplantım olduğunu öğrendim. Artık birazcık ağlamaktan başka çarem kalmadı.
Beni yoran bu kadar sık toplantı olması değil her birini çok ciddiye alıyor olmam. Toplantı sonrası yeni fikirlerim oluşuyor teker teker not alıyorum, yapılacakları sıralıyorum. Yapmak istediklerim üstüne bire bir görüşmeler ayarlamam gerekiyor ve yeni toplantıcıklar çıkıyor. Böyle bir döngü yorucu oluyor. Fiziksel olarak da zihinsel olarak da dinlenemiyorum. 🥲
Şimdi hızlıca hazırlanıp okula gitmem lazım. Hoşça kalın.
12 notes · View notes
sosyalles · 2 years
Text
Expohaber - Silver
Fuarlara, yeni etkinliklere ve festivallere merakınız varsa expohaber.com internet sitesini şimdi ziyaret etmenizin tam zamanı diyebiliriz. Türkiye’nin en çok aranan ve alanında popüler olan fuar haber sitesi Expohaber.com internet sitesi sizlere yaklaşan fuar haberleri, fuar takvimleri konusunda bilgileri ücretsiz bir şekilde sunuyor.
Fuarcılık alanında merak ettiğiniz her bir konuyu expohaber.com internet sitesinde bulabileceğiniz gibi fuarcılık terimlerini de yine expohaber.com aracılığıyla ücretsiz bir şekilde öğrenebilme imkanına sahipsiniz. Unutulmaz etkinliklerin, eşsiz anların ve anın büyüsünü hissetmek için expohaber.com sizlere fuar haberleri konusunda ücretsiz bir şekilde yardımcı olacaktır. Expohaber ile birlikte sergiler, konferanslar, toplantılar ve sunumlar gerçekleştirebileceğiniz çok çeşitli salonları görebilme imkanına sahipsiniz.
208 notes · View notes
yurekbali · 7 months
Text
Tumblr media
Sözü Şiirden Açmak - Oktay Akbal “Şiirde 40 Yıl”, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bir kitabı bu adı taşıyor. 40 yıl!.. Bütün bir yaşam! Hele ortalama insan ömrünün elliye yaklaşmadığı ülkemizde! Şiir, sanat, yazın uğruna verilen bunca zaman! Oğuzcan, ilk şiirlerini 1942’de yayınlamaya başlamış, 1947’de de ilk kitabı “İnsanoğlu” çıkmış. İnsanoğlu’nu anımsarım, kötü baskılı bir kitapçıktı. Oğuzcan sonra, birçok kitap yayınladı, güfteler yazdı, ünlü ve sevilen bir şair oldu. Başından, içlerinde acıları da olan türlü serüvenler geçti. Kendi resmini de şöyle çizmiş: “Nedense bütün resimlerimde ben / Böyle mahzun ve perişan çıkarım / Hep böyle hayata kapalı durur / Gülmesini unutmuş dudaklarım / Artık canından bezmiş kimselerin / Hazin bakışı parlar gözlerimde / İçinden adamlar arabalar geçer / Çizgiler alnımda bir büyük cadde.” Düşündüm de hangi ünlü şairimiz 40 yılı geride bırakmamış ki! 45 yılı, 50 yılı geride bırakan ünlü şairlerimize ne demeli: Oktay Rifat, İlhan Berk, Cahit Külebi, Dağlarca, Anday, Ilgaz, Cumalı, A. Kadir vb... Oktay Rifat’ın ilk şiirleri 1936’da “Varlık”ta çıkmış, İlhan Berk’inkiler ise 1935’te... İki ozanımızın 50’nci şairlik yıl dönümünü 1985’te kutlayacağız demektir. Edip Cansever’in ilk şiiri 1944’te, Can Yücel’inki 1950’de, Özdemir İnce’ninki 1954’te, Metin Eloğlu’nunki 1943’te yayınlanmış... En gençleri İnce, o bile 27 yıllık bir şiir geçmişine dayanmakta!.. Demek istediğim, şairlerimizin, öykücülerimizin anma günlerini, toplu tanıtılma törenlerini sık sık yapmak zorundayız. Aziz Nesin, yıllığında “Yuvarlak sayı”lara ulaşan sanatçılarımızı tanıtıyor, yaşı kırka, elliye, altmışa, yetmişe, seksene gelenlere özel bölümler ayırıyor. Devlet Tiyatroları’nın, Şehir Tiyatroları’nın, özel tiyatroların da belirli bir sanat geçmişine, birikimine sahip şairleri, yazarları tanıtıcı toplantılar yapması niye düşünülmez ki! Oktay Rifat “Denize Doğru Konuşma”, İlhan Berk “Deniz Eskisi ve Şiirin Gizli Tarihi”, Metin Eloğlu “Hep”, Edip Cansever “Bezik Oynayan Kadınlar”, Can Yücel “Rengâhenk”, Özdemir İnce “Kentler”... Hangi birinden söz etmeli? Doğrusu, en yaşlısından en gencine kadar adı geçen şairlerimizin kitapları ayrı ayrı ele alınıp, değerlendirilecek nitelikte... Bunca sanat ve yazın dergisi çıkıyor, ama ayrıntılı incelemeler, eleştiriler pek görülmüyor nedense! Gerçek eleştiri -hiç değilse yeni çıkan kitapları gereği gibi tanıtan yazılar- hemen hemen hiç yok... Masamın üstünde duruyor bütün bu şiir kitapları. Çoğu yakın arkadaşım olan bu şairlerle daha nice gün ve gecelerim geçecek. Ben, şiir konusunda hızlı yorumlar, değerlendirmeler yapmam. Yanılma payı çoktur böyle çabuklukların... Şiir vardır, ilk okuyuşta kendini verir. Verir ve biter... Böyle şairler de çok. Ama yukarıda adını andığım şairlerin kitapları o türden değil. Birbirine benzemeyen şairler bunlar. Can Yücel’le Oktay Rifat; Cansever’le İnce; Eloğlu’yla Berk arasında büyük ayrımlar var. Ama hepsinin ustalığı, kişilikleri tartışılmaz bir düzeyde... Can Yücel’in kısa şiirleri ilk okuyuşta okuru çarpıyor: “Sana bin kez söyledim be evladım / Dişlerinle tırnaklarını yiyeceğine / Gözlerinle gökyüzünü yesen ya” gibi; Tevfik Fikret’ten esinlenmişe benzeyen “Kanun çalacağız diye çıkıp orta yere / Kanunu çaldılar yere”, “Hıyar diyorum / Yooo, ben, turşuyum diyor” gibi şiirler kısa sürede yaygınlaşır, dilden dile gezer. Ama Oktay Rifat’ın, Eloğlu’nun dizeleri öyle değil. Yoğunluk ağır basıyor. Berk'in, Cansever’in, İnce’ninkiler de öyle... Cansever’in dizeleri ise yer yer düz yazıya yaklaşır, ama birden bakarsınız ki o düzyazı, “şiir” oluvermiş. “Neyi bitiriyoruz, neyi başlatıyoruz / Neyi bekliyoruz, bilmem ki / Kapı mı çalınıyor ne / Gidip açıyorum / Kimse yok / Peki / Nasıl karşılanır yok olan bir şey / Karşılıyorum / Salona geçiyoruz.” Gel de Baudelaire’e inanma: “Sağlıklı insan yirmi dört saat ekmeksiz kalabilir, ama şiirsiz asla”. Çok şükür ki Türkiye’de böyle bir tehlike yok! - Oktay Akbal, Sözü Şiirden Açmak (Geçmişin İçinden) - Görsel: Yazıda ismi geçen şairler...
13 notes · View notes
golge-gezgin · 24 days
Text
Tumblr media
Travel Ankara 211 / Altındağ - Ulus
Ankara Palas:
Cumhuriyet' in ilk yıllarının anıtsal yapılarından olan ve Mebusan Kulüb�� olarak planlanan Ankara Palas' ın tasarımı, Mimar Vedat Tek tarafından hazırlanır. 1924 yılında temeli atılır, Mimar Vedat Tek işi bırakınca yarım kalır, daha sonrasında Mimar Kemaleddin Bey' in yeni tasarımına göre tamamlanır.
 Cumhuriyet dönemi Türkiye' sinin başkenti Ankara' nın en önemli yapılarından olan Ankara Palas, 17 Nisan 1927 tarihinde 120 yatak kapasiteli bir otel olarak hizmete girer.
1930' lu yıllarda siyasetçilerin, gazetecilerin ve sanatçıların buluşma mekanı olduğu gibi, yurt dışından gelen resmi heyet ve  konukları ağırlama işlevini üstlenir. Bilhassa İsmet İnönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes, Ankara Palas' ı sıklıkla kullanarak burada davetler verirler.
Ankara, Altındağ, Ulus' taki İkinci Meclis karşısında olması nedeniyle bu tarihi yapı, uzun yıllar politikanın merkez noktası olur. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk' ün meclis çalışmalarından sonra günün yorgunluğunu bu binada atar, burada toplantılar yapar. Atatürk' e göre Ankara Palas, Doğu' dan Batı' ya açılan bir penceredir. 
1975' e kadar otel olarak işletilen Ankara Palas, 1976-1982 yılları arasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından ofis ve sergi alanı olarak kullanılmıştır. 1983 yılından itibaren ise Devlet Konukevi olarak kullanılır.
2018 yılından itibaren müze olarak kullanılmak üzere Milli Saraylar Başkanlığına devredilir. 
4 notes · View notes
telamor · 1 month
Text
Şimdi bir şey anlatmak gerekiyor. Çok zamandır dünyada bir yer edinmeye çalışan ruh ve beden ikilemi arasında dengede durmaya çalışmanın dayanılmaz ağırlığı bu. Kişiler ve kurumlar değişse de yaşananlar aynı. Her şey bir girdabın içinde kulaç atmaya çalışmak kadar saçma. Yani öyle geliyor artık gerçekten saçma. İyi olmakla kötü olmak arasında bir fark göremiyorum artık. İnsanlar gelip geçiyor hayatlarımızdan; kimi bir şeyler öğretmek için kimi de dünyaya daha fazla katlanabilmeyi kolaylaştırmak için. Oysa boş hepsi. Hiçbiri bir dağ başında kırk günü bırak, üç gün bile kendiyle kalamaz. İnsan kendine tahammül edemiyor çünkü. Değil mi ki bütün o uğraşlar kendinden kaçabilmek için. O toplantılar, iş yemekleri, kariyer hedefleri, yeni arabalar, sayamayacağı kadar para falan. Hepsi kendinden uzağa, ne kadar uzağa götürebilirse seni o kadar iyi. Evlenmek, çoluk çocuğa karışmak da aynı şey. Kök salmak için hepsi canına yandığımın dünyasında. Hiç bugün ölecekmiş gibi yaşadın mı sevgili dostum ? Herkesi son defa görüyormuş gibi gözlerinin içine baktın mı ? Hep aynı terane !
2 notes · View notes
cokerkendegilmiydi · 1 month
Text
Ercümen-i Şuara'yı sorarlar, hiç sormamışlar şimdiye kadar buraya not düşüyorum.
Divan edebiyatını yeniden canlandırmak isteyen Leskofçalı galip öncüler Hersekli Arif Hikmet Bey'in evinde toplantılar yapmışlardır. Bu toplantılara Ziya Paşa ve Namık Kemal de katılmıştır. Ancak bu topluluğun hareketleri başarılı olamamıştır.
5 notes · View notes
aynodndr · 1 month
Text
Tumblr media
“Nasıl allak bullak olduk böyle?
Birden her şey anlamını yitirdi…
Birden doğrular yanlış, yanlışlar doğru oldu.
İnsanlığa bir At sineği musallat oldu ki, istediğin kadar kaç…
Ensende hep.
Eşe dosta sarılamaz, elimizi uzatamaz olduk.
Ne hale geldik?
Kendi elini, kendi yüzüne süremiyorsun.
Yapılan planlar, kurulan hayaller uçtu gitti avucumuzdan.
Olması imkansız işler oldu, iki ay önce anlatsalar inanmazdın.
Havadaki bütün uçaklar kuş gibi yere indi…
Oteller kapandı,
En büyük Turizm fuarı hastaneye çevrildi.
Maçlar iptal edildi,
Birkaç insanın bir arada olacağı herşeye kısıtlama geldi.
Otobüste sarılarak tutunduğun direğe, evdeki kapıların kollarına düşman gibi bakıyorsun şimdi.
Okullar kapandı…
Trenler durdu, yollar boşaldı.
Petrol sudan değersiz oldu.
Kabe kapandı, Kabe…
Kimin gücü yeterdi buna…
Suudi kapatsa 3. Dünya savaşı çıkardı.
Toplantılar, organizasyonlar, fuarlar, düğünler, kutlamalar toptan iptal oldu.
Ölsen cenazene gelecek insan bulamazsın…
Bir ay önce Çinli görsek yolu değiştiriyorduk, şimdi Avrupalı…
‘Turist rekorları kıracağız, pazarları artıralım’ derken, turist gelmesin diye bütün uçuşları durdurduk…
Her şey yalan oldu Dostlar….
Akşam çıkardığın kıyafetin bile düşmanın gibi.
Babanın elini öperken düşünüyorsun…
Yeni dostların var artık:
Sabun, su ve yalnızlık!….
Son alışveriş koşuşturmaları da bitince, birkaç güne camdan bakarız hayata artık.
Dini, dili, ırkı, memleketi fark etmiyor,
ilk defa aynı gemide,
süratle bir bilinmeze doğru gidiyoruz…
Yaşarsak göreceğiz...”
(Alıntıdır...)
En iyisi Kahve içelim
Sevgiler💐☕️💙☕️💐
2 notes · View notes