Uzun bir yol insanın içi nerede durup soluklanacağı belli olmayan / kıyısız bir sahil düşüncelerin varamadığı / bir türlü olmazları olduramayan / yüzüne yüzüne çarpan gerçekler ortasında kendini savunduğu / aklın daracık odalarında / her gecenin sabahında sil baştan yüzleşirsin . . .
Madem Onun Rubûbiyetine râzıyız; o Rubûbiyeti noktasında verdiği şeye rıza lâzım. Kaza ve kaderine itirazı işmam eder bir tarzda "ah! of!" edip şekva etmek, bir nevi kaderi tenkiddir.