Tumgik
#sokağa çıkma yasağı
mavigardenya · 25 days
Note
Sana sokağa çıkma yasağı gelmeli ama senin iyiliğin için.
Zira nazar değebilir..
🥹
Ne kadar kibarsın çok teşekkür ederim 🫶
40 notes · View notes
sevgiyeakin · 2 months
Text
Gönülden Gönüle
Giden Yollarımızda Sokağa Çıkma
Yasağı İlan Edilmiş Gibi..
Gel bi rakı içelim iki gözüm 🥂
11 notes · View notes
aynodndr · 7 months
Text
Tumblr media
Hangi yaş grubunda olduğumu buldum. Ben "Yaşlı Ergen" im. Bir ergen olarak her istediğim şeye sahibim, yalnızca 50 yıl farkla. Okula veya işe gitmek zorunda değilim, her ay düzenli olarak aylığımı alıyorum. Kendi düzenim var, sokağa çıkma yasağı yok. Ehliyetim ve kendi arabam var. Ayrıca sivilcelerim de yok artık. Hayat çok güzel. Eğer sizler de "Yaşlı Ergen" iseniz, bunu okuduktan sonra kendinizi çok daha bilgili hissedeceksiniz. Yaşlı insanların beyinleri daha yavaş işliyor, çünkü onlar çok şey biliyorlar. İnsanlar yaşlandıkça hafızaları kaybolmuyor, sadece beyinlerinde çok fazla bilgi bulunduğu için istenilen gerçekleri arayıp çıkarmak zaman alıyor. Bilim adamları bunun aynı zamanda iç kulağa da baskı yapması nedeniyle işitme duygusunun da etkilendiğine inanmaktadır. Ayrıca, yaşlı insanlar sıkça bir şey almak için öbür odaya gidip, odanın ortasında ne almaya geldiklerini düşünürler. Bu bir hafıza sorunu DEĞİLDİR, bu yalnızca yaşlıların daha fazla egzersiz yapmalarının doğal yoldur. İŞTE BÖYLE!!! Bu mesajı göndermem gereken bir çok arkadaşım var, ama hepsinin isimlerini hatırlayamıyorum. Onun için bu mesajı; siz, sizin arkadaşlarınıza gönderin, belki aralarından bazıları benim de arkadaşım olabilir. Şerefe!....
Yeri gelmişken: kendinize çok dikkat edin ve incinmelerden sakının, çünkü eski modellerin yedek parçalarını stokta bulundurmuyorlar! Pek çoğumuz 50'lerde 60"larda imal edildiğimiz için... Garanti süremiz çoktan bitti ve son kullanma tarihi yakında... Dikkat etmek tamir etmekten daha iyidir. Kendinize daima hatırlatın - BİZLER SAYILI ÜRETİMİZ-
3 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years
Text
çok acı çekiyordum kendimle hesaplaşırken, hem de çok sokağa çıkma yasağı uygulanan kentler gibi acı çekiyordum gerçeklik nedir diye sorardım o karanfl uzmanı kentlere zindandır diye cevap verirlerdi, zindandır zindandır, gerçeklik zindandır işte o zindandan kaçmak için icat etmiştim küçük düşler kumbarasını. çünkü kimsenin kitaplığında kum kitabı yok kimsenin canı yanmıyor onca ağır sözden kimsenin aldırdığı yok başkalarının yenilgisine ah “gerçeklik zindandır” ne büyük söz
14 notes · View notes
tarcinhanim · 2 years
Text
Hava çok sıcakken sokağa çıkma yasağı olsun nolur
2 notes · View notes
sinestezii · 4 days
Text
Tumblr media Tumblr media
Yıl 2018, yıllardır içimde büyüttüğüm bir hayale sıkı sıkı sarılmışım; hayalim de öyle masum ki, tertemiz ve kendi hâlimizde bir yol tutturmuşuz. Fakat herkes ve hatta kalbimin çemberi dışında kalan nesneler bile sanki biz, asrın en hatalı işiymişiz gibi karşımızda durmuş. Ben öyle çok inanıyorum ki kendime, hayalime, tutturduğum yola; doğanın, kaderin ya da şansın tüm zorlamasına rağmen direniyorum. Ve hatta kalbimin üzerinde bir ağırlık gibi taşıyorum ondan uzaklaştığım her anı.
Hastalıklar, kavgalar, yalnız bırakılmalar (sanki daha fazla bırakılabilirmiş gibi) ile sınanıp duruyorum. Derken o hayalin ilk minik parçasına bir adım atarak bu kente geliyorum. Kısacık kalıp dönüyorum. Çabucak geri geleceğimi sanıyorum. Olmuyor ama. Pandemi dönemi gelip çatıyor. Sokağa çıkma yasağı var, belirsizlik almış başını gitmiş, gidemiyorum ama kalamıyorum da. Gün geçtikçe çevremdekilerden yükselen her yorum tuttuğum yolun hayırsızlığına, imkansızlığına çalan cümleler kuruyor. Bense bir rüyadan ve imgeleri tesadüf olamayacak kadar güzel birinden cesaret buluyorum. Bütün bunların iç bilinciyle yeniden geleceğime inanıyorum. Bütün bunlar tesadüf olamaz çünkü. Yine de yoruluyorum. Öyle içsel bir yorgunlukta, çıkmazda olduğum bir gün bu sokağın fotoğrafını tesadüfen instagramda görüyorum. Kalbimden bu sokakta oturmaya ilişkin bir dua geçiyor. Sonra çok turistik buluyorum burayı. Bu sokağa bakan bir sokak dileğinde karar kılıyorum böylece. Diyorum ki “hemen bu sokak olmasın ama buraya da çok yakın, burayı gören bir yer olsun oturacağım yer.”
Vizeler, evraklar, polis kontrolünde ülkeye alınmayışlarım, inadım, teslimiyet sınırım, şaşkınlığım ama sonunda Marburg’a dönüşüm…
Aradan bir yıla yakın zaman geçiyor. Ben ev bulmak konusunda sıkışıp kalmışım. Bulduğum ilk eve, ev çok eski de olsa, içime sinmese de ve hiç eşyam olmasa da tamam diyorum. Taşınırken kendi kişisel eşyalarımı eve bırakıp İstanbul’a gidiyorum. Babamın ameliyat olması lazım ve benim yeni evimi temizlemeye bile vaktim yok. Dönüyorum, karantinada kalıyorum. Evimi temizliyorum. Nisan ortasındayız. Karantina sonrası ilk defa alışveriş için sokağa çıkıyorum. Hava mis gibi. Çıkıp minik marketin sokağına yöneldiğim anda bu çiçekleri görüp şok geçiriyorum güzelliği karşısında. Hayranlıkla biraz ilerledikten sonra o sokağın bu sokak olduğunu, bilinçsiz biçimde buraya taşındığımı; üstelik tam da buraya bakan, burayı kesen sokakta üç öte binada oturduğumu fark ediyorum.
Yani o soru kalbimin kapısına dayanıyor yeniden: “Allah’ım yine, bunu ben senden dilediğim için mi oldu yoksa sen olacağı için mi bana bunu dilettirdin?”
Bu soruyu, sorunun cevabını bilsem de öyle çok seviyorum ki. Tertemiz, çaba ile bezenen ve en nihayetinde dinginliğini bulan pek çok şeyin ardından bana tekrar tekrar sordurttuğun için, bin şükür. Yanıtını bile bile bunu seninle şükür hissiyle konuşacağım, bir ömür. Buna da bin şükür. Ve bu kentin beni yıpratan, ömrüme göründüğünden çok daha fazla yaş ekleyen onlarca yönüne rağmen; neden buradaydım, burada olmalıydım? Sen neden yollarım buraya çıksın istedin? Varmam gereken neresiydi, kimdi? gibi soruların henüz kavrayamadığım cevaplarına da böyle varacağımı biliyorum. Çünkü zaten hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın. Senin kalbimi korumadığın bir an yok ki ben dilediğimin, ağzımdan çıkan kelamın, gönlümden geçen niyetin farkına varmayayım, fevriliğine kapılayım.
0 notes
seslimeram · 2 months
Text
Bir Kısır Döngü - Güç Savaşları
Tumblr media
Belirgin bir halde, sessiz sedasız bir güç savaşı var ediliyor. Kimin kime güce yeterse ol ötekisini darmaduman ettiği bir zemin hakikatin ta kendisi kılınıyor. Cerahate, dibine ta dibine kadar çürümeye, bitimsiz bir mahvetme retoriğine esir olunan yerde hayatiyet o güç savaşlarında üçer beşer az, çok harcanıyor artık. Belirgin, bariz ve muğlak olmayan bir güç savaşında sıradan insanın hayattaki vat olma emel / istemi delik deşik olunuyor. Erk, muktedir, iktidar pratikleri zamanla çeşitlendirilip çoğaltıldıkça var edilmiş eşik her defasında apayrı bir cerahati nüksettiriyor. Sınırı kalmamış, hegemonya düzeninin açık, aleni binasında ya da yapılandırılmasına tükeniş herkese pay olunuyor. Doğrunun ve açık bir biçimde hakikatin yerine ikame edilmiş cerahat eliyle bu döngü süreğen bir meselin ta kendisi kılınıyor. Her gün yeniden, her an mükerrer bir halle dinamikleri kolaçan edilen ve yeniden biçimlendirilmeye çalışılan bir devinim içinde o güç savaşları hepimiz için en kestirmeden yıkımı sağlıyor ne eksik, ne fazla. Gün, dününden beter kılınırken şimdiden yarının mahvına ön ayak olunuyor. Bütünüyle ön yargılar genelleme sınırlarından günce, ana dahil edilenler, cerahatli kabuller, görüş ve tahayyüllerle birlikte o açmazlar içindeki yer ve yurt olgusu gerilemeye rehin ediliyor. Güç savaşlarında normatif yıkıma terk edile gelen bir mefhuma dönüşüyor. Muktedir ve avenesinin sunduğu ülke vizyonu her dönemi ile ama özellikle de seçim sathı mahallinde, bu günce içerisinde o yıkım hallerini eksiksiz tehditlerle birlikte sürekli yeniden imal ediyor. Bedene yönelik olarak imal olunan politik tavır cehennem eşiğini çoktandır geçmiş ülkeyi göstere gelir. Bütünüyle mahvetme haline esir, her gün, her şeyden yoksun kılan bir ide ile kuşatılan o kırılgan yer gerçektir.
Güç savaşları içerisinde yolun / yordamın / anlamın çürütülmesi de kesintisiz kılınır. Bir hal, bir devinim içerisinde gücü elinde tutan ister muktedir, ister muhalif kesimler ya da onlarla birlikte harekete geçmiş, mobilize yapılar bu hali, mütemadiyen o kırılganlıklarla esir alınmış menzili günceller. Demokrasi isteminin çoktan rafa kaldırıldığı kimisinin ol nihai ülkücü nam mefhumun ardından gizli örtük değil açık ırkçılığı yücelttiği bir zemini yoklama çabası süreğen kılınır. Beriki tarafından laik ülke kavramının törpülenmiş olması ya da anayasa mahkemesi gibi toplumsal sözleşmenin / yaşamın teminatı olagelen yapılar ya da kavramların un ufak edilmesini yetersiz görüp bir de şeriat hükmünün peşi sıra koşa koşa o siyasal dinciliği öne çekenlerin sahnesinin imali söz konusu olur. Gücü tek adamın ta kendisinde buluşturup, birleştirip, kurucu önder olarak anılanı dolaylı olarak tekrardan var eden bir temsil ile ülkenin başında bulunan “baş efendi” için danışman olan Mehmet Uçum nam zatın belirttiği siyasi niteleme açısından olmasa da pratikte sola en yakın lider olarak göstermesi gibi nice çıkışların var edildiği bir sahneleme söz konusu olur. Gücünü elinde tutanların, güç paylaşımları sırasında en olmadık hamlelerini ardıl sıra yineleye geldiği bir zeminin varlığı söz konusudur. Yoksunlaştırma, eksiltme mütemadiyen haktan ve hukuktan ıramanın gerçekliği mevzubahis kılınırken bunların yok sayıldığı zeminde o güç savaşları etrafında ülke delik deşik olunur, paylaştırılır.
Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “Cizîr’de sokağa çıkma yasağı sırasında katledilen gazeteci Rohat Aktaş’ın ölümünün üzerinden 9 yıl geçti ancak hiçbir sorumlu yargılanmadı. O günleri anlatan anne Meliha Aktaş, ‘Çiçeklerimize kıydılar’ dedi.
AKP iktidarının Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarıyla savaş konseptine geri döndüğü 2015 yılı, ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla Kürdistan kentlerinde dönük topyekûn saldırıların da başlangıcı oldu.
Yüzlerce kişinin ölümüne neden olan bu konseptle, kentler yakılıp yıkıldı, binlerce insan göçe tabi tutuldu. Şirnex’ın Cizîr ilçesinde ise 14 Aralık 2015 tarihinde ilan sokağa çıkma yasakları sırasında ilçede haber takibi yapan Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş’ın da arasında olduğu yüzü aşkın kişinin yakılarak katledilmesinin üzerinden 9 yıl geçti.
Sokağa çıkma yasağının ilan edilmesiyle “Eğer ben buradaki gerçekleri yansıtamazsam, benim bu mesleği yürütmemin bir anlamı kalmaz” diyen Aktaş, ilçeyi terk etmeyerek hakikati kamuoyuna duyurdu.
Çatışmaların birinci ayında kaldığı evin bombalanması sonucu yaralanan Aktaş’ın, diğer yaralılarla birlikte hastaneye götürülmesine izin verilmedi. Yüzü aşkın kişinin yakıldığı katliama dair herhangi bir soruşturma başlatılmazken, ailelerin yerel mahkemelere yaptığı başvurular ise “Kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle reddedildi, ret kararlarına yapılan itirazlar da sonuçsuz kaldı.
Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvurular da, “Yaşam hakkı ihlal edilmedi” yönünde kararla sonuçlandı. Yakınlarını kaybeden aileler, dosyaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. Ancak yıllar geçmesine rağmen katliamın sorumluları hakkında tek bir soruşturma dahi açılmadı.
‘Anlatırken boğazım düğümleniyor’
Oğlu yaralandığı sırada Cizîr yolu üzerinde bulunan Nisêbîn’in Girê Mîra köyünde başlatılan nöbet eyleminde yer alan Meliha Aktaş, Mezopotamya Ajansı’ndan Emrullah Acar’a o süreçte ve aradan geçen 9 yılda yaşadıklarını anlattı.
Oğlu Rohat’ı anlatırken duygulanan Aktaş, “Rohat’ı anlatırken kelimeler boğamıza düğümleniyor. Anlatacak birçok şey var ancak dile dökülmüyor” dedi.
Son telefon konuşması
Girê Mîra nöbetinde olduğu sırada oğlunun yaralandığı bilgisini aldığını belirten Aktaş, Cizîr’e gitme yönündeki çabalarının kolluk güçleri tarafından engellendiğini kaydetti. Ambulansların ilçeye girişinin de engellendiğini hatırlatan Aktaş, “Yaralılar günlerce aç susuz bir şekilde bodrumlarda ambulans bekledi. Yardım yerine üzerlerine bombalar yağdırıldı. İlçe komple yıkıldı” diye anlattı.
Girê Mîra eyleminde oğlu Rohat’tan telefon aldığını dile getiren Aktaş, son olan görüşmeye dair şunları söyledi: “Telefonum çaldı, ses Rohat’ındı. Bana ‘Anne kendine iyi bak’ dedi ve bunu 3 kez tekrarladı. Bodrumda telefonun çekmediğini ve telefonla konuşmak için merdivenden birkaç basamak yukarı çıktığını söyledi. Bunları söylerken arkadan da yoğun bombardıman ve silah sesleri geliyordu. Ona bir şey olmasın diye aşağıya inmesini ve güvenli bir yere geçmesini söyledim.”
‘Çiçeklerimize kıydılar’
Oğluyla yaptığı telefon görüşmesinde duyduğu yoğun bombardıman ve silah seslerinin aradan geçen 9 yılda hala kulağında olduğunu vurgulayan Aktaş, “Yaşadığım sürece bu sesi unutmayacağım. Kent yerle bir edildikten ve yasak bittikten sonra ilçeye gittim. Gördüklerimizi kelimeler ile dile getirmemiz imkansız. O yaşananları anlatmaya kelimeler yetmez. ‘Ülkemizde nasıl böyle bir katliam yaşanabilir?’ diye kendimize sorular sorduk” ifadelerini kullandı.
Katliamın üzerinden geçen 9 yılda sorumluların cezalandırılmamasının bir devlet politikası olduğunun altını çizen Aktaş şunları söyledi:
“Bir daha Rohat ve Mehmetler (Mehmet Yavuzel) katledilmesin istiyoruz. Bunun için o dönem yetkili olan herkesin cezalandırılması gerek. Bu kişiler cezalandırılsın ki bir daha Rohat ve Mehmetler katledilmesin. Onlar baharımızın en güzel çiçekleriydi. Çiçeklerimize kıydılar. Türkiye’de hukuk olduğundan bahsedilir, ancak biz bugüne kadar böyle bir şeye şahit olmadık. Yüzlerce çocuğumuz katledildi, ancak mahkemeler bir dava dahi açmadı.”
Sessiz sedasız var edilen güç savaşları politik sahnede imal edilirken, sıradan insanların ol yaşantılarında bir daha düzeltilemeyecek olanı, yepyeni yaraları beraberinde getiren açık kırımı var eder. Güç dengelerini muhafaza edebilmek için Ankara kendi rotasında ilerler, yepyeni düşmanlar, hedefler belirlerken onca yapı / güruh / çetenin ortasında Kürd illerini bir deney sahnesi kılmaktan geri kalmaz. Bunun can yakıcı örneklerinden birisi de 2015 yılında icra edilmiş, terör öne sürülerek hal yola konulmuş olagelen o yıkım sürekliliğidir. Abluka güncesinde ortaya serilmiş olagelen nefretle Bakur Kürdistan’ı illeri yıkımın esiri kılınır. Rohat Aktaş gibi, Cemile Cağırga, Taybet İnan, Hacı Lokman Birlik, Kader Kevser Altürk gibi nicesine eklenen son bir ektir. Cinayet mahallini terk etmeyen devletin bugün de halen tek bir sorumluyu ele vermediği bir yerde, o güç savaşlarının hayatları her ne halde zehirlediği zaten kendiliğinden sökün eder. 2015 ablukasından bu yana ismi her dem değiştirilmeye devam edilse de sistemin ana hedef kıldığı Halkların Demokratik Partisi / DEM Parti özelinde on altı binin üstünde insan gözaltına alınır. Binlercesi tutsak, yukarıda hakikatinden bir kesit paylaşılan Rohat Aktaş gibi nicesi de partili olsun ya da olmasın katledilir. Daha yeni Şırnak’taki bir miting sonrasında “yasadışı” slogan attıkları gerekçesiyle insanlar gözaltına alınır. Yerine kayyım atanan İdil Belediyesi Eşbaşkanı Murat Şen ile DEM Partili gençlerden Vahap Admış, Zennur İrmez, Hüseyin İrmez, Fırat İke ve Ahmet Kaplan emniyette alınan ifadelerinin ardından serbest bırakılırlar. Ekranlara yansıyan işkence görüntülerinden sonra serbestliğin çıkagelmesi düşündürücü değil midir, misal!
Belirgin bir halde, sessiz sedasız bir güç savaşı var ediliyor. Seçim sathı mahallinin vurdu kırdı halinin ortasında bir biçimde öteki addedilene karşıtlık yeniden biçimlendiriliyor. Bir kere olsun demokrasi mefhumunun peşinden gitmemiş, gidememiş olagelen bir yerin hakikati sökün ediyor. Ezberlerinin ortasında demirlemiş, dününü şimdiye taşımış, şimdi var edilenlerle yarını yerle bir etmenin yollarını arşınlamaya devam diyen bir ülkede o güç savaşlarının sunduğu perspektif koca bir acıdan ötesi değildir. “İHD Amed Şubesi, 2023 yılında Kurdistan’da en az 7 bin 229 hak ihlali yaşandığına dikkati çekerek, Kürt meselesindeki çözümsüzlüğün ihlalleri arttırdığını vurguladı.” Süreğen kılınmış olagelen her tahakküm çabası bir biçimde asırlık yaralara yenilerinin eklenmesine vesile kılınıyor. Bir kere daha ama son kez değil güç savaşlarında kurban bilinenler daimi bir biçimde sıradan olan insanların ta kendisi oluyor ki, İnsan Hakları Derneği Amed Şubesinden çıkagelen sesleniş bunun bir kanıtını oluşturur. Tümden başkalaşmış bir zeminde her yeni güç değişimi / savaşımı bir kere daha can yakıcı neticeleri beraberinde getirir. Burası gibi, çoğunlukla kabuslar ile karanlıklar arasında seyrüsefer eyleyen bir zeminde olan bitenin salt bir kavga, rant paylaşımı, dönüşüm adına hamle değil olan / var edilen müştereklerin de talanı adına yinelendiği muhakkaktır. Bunca yalın olanın kıyısında hayatı geri kazanma adına yapılması elzem olanlar hepimizin ödevidir, sorguluyor musunuz? Sahi anlıyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Democratic Movements – Matt ROTA – New York Times
0 notes
piyasahaberleri · 5 months
Link
28 Ekim'de dumanla kaplanmış Lahor'un bir görünümü. — ÇevrimiçiDumandan etkilenen bölgelerde akıllı bir soyutlama uygulamasının peşinden Pencap hükümeti Perşembe günü işletmelere yönelik kuralları revize etti.İl Birinci ve İkincil Sıhhat Müdürlüğü, değiştirilen tebliğinde, sokağa çıkma yasağı süresince davet merkezleri ve internasyonal data teknolojileri şirketlerinin faaliyetlerine izin verileceğini bildirdi.Dumandan etkilenen sekiz bölgedeki pazarların bugün ve yarın etkinlik göstermesine izin verilecek. Sadece cumartesi ve pazar günleri avmleri ve marketler kapalı olacak. Bildirimde ek olarak beyaz perde salonları, restoranlar ve spor salonlarının rutin gereği bugün de açık kalacağı açıklandı.Karar Lahor, Nankana Sahib, Sheikhupura, Kasur, Gujranwala Narowal, Hafizabad ve Sialkot'ta yürürlükte duracak.Bigün ilkin Lahor, Gujranwala ve Hafizabad bölgelerinde, hakim duman koşulları sebebiyle dört gün süresince çevre ve sıhhat açısından acil durum duyuru edilmişti.Bekçi Baş Bakan Mohsin Naqvi, duyuruyu Salı günü düzenlemiş olduğu basın toplantısında, şehirdeki hava kalitesi endeksinin (AQI) 390 olarak ölçüldüğü ve tehlikeli kategorisine girmiş olduğu sırada yapmış oldu.Bu AQI düzeyinde kent, vatandaşların gün süresince puslu ve dumanlı bir atmosfer yaşamasıyla en kirli şehirlerden biri olma konumunu korudu. Hava kalitesi oldukça zayıftı ve açık havada düzgüsel nefes almayı neredeyse olanaksız hale getiriyordu.Naqvi medyaya seslenerek detaylı kabine toplantısındaki tartışmalara dikkat çekti. Görüşmede, okul evlatlarının içinde bulunulan koşullar sebebiyle göz ve solunum sorunları yaşadıkları ortaya çıktı.Kabine, Hindistan'da Pakistan'a kıyasla dört kat daha çok mahsul yakılmasının meydana geldiği ve bu durumun bölgenin karşılaşmış olduğu zorluklara katkıda bulunmuş olduğu mevzusunda bilgilendirildi.Görüşmede alınan kararlar içinde Pencap'ın üç bölgesinde 144. Maddenin uygulanmasının yanı sıra okulların, kolejlerin ve tüm devlet dairelerinin kapatılması yer aldı. Ek olarak, 9 Kasım'da dinlence duyuru edilmesi, Lahor bölgesi, Wazirabad, Gujranwala ve Nankana Sahib dahil olmak suretiyle belirli bölgelerdeki eğitim kurumlarının ve devlet dairelerinin Perşembe'den Pazar gününe kadar kapatılmasına niçin oldu.Naqvi vatandaşlara yüz maskesi takmaları çağrısında bulunmuş oldu ve onlardan bu zamanda evde kalmış olarak Lahor'a birazcık mühlet vermelerini istedi. Bu tedbirlerin geçici bulunduğunu ve ihlal edenlere karşı katı tedbirlerle sıkı bir halde uygulanacağını altını çizdi.Sıhhat ve çevresel acil durum kapsamında ihtiyati önlem olarak Lahor Festivali de iptal edildi.
0 notes
nnnebula · 6 months
Text
Gönülden gönüle giden yollarımızda, sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş gibi..
0 notes
medyaberlin · 8 months
Link
0 notes
yuksekovahaber · 10 months
Text
Bitlis'te 10 köy ve mezralarında sokağa çıkma yasağı ilan edildi
http://dlvr.it/SrZYG3
0 notes
morkedisblog · 10 months
Text
Tumblr media
Tele1✔Fransada polis 17 yaşındaki çocuğu vurdu halk haklı olarak ayaklandı polis tutuklandı ama olay başka yönlere gitmeye başladı mağazalar bankamatikler marketler yağmalandı sokağa çıkma yasağı ilan edildi Fransa da İran gibidir yılda 3-4 defa halk ayaklanır sonra biter polis şiddeti her yerde aynı;Usada/Türkiyede/Rusyada vs bir polisin yanlışı onca zarara mâl oldu ama Fransa geçmişinin ve yanlış stratejisinin bedelini ödüyor aslında,önce sömürgecilik açgözlülüğü ile Tunus/Cezayir/Fas vs işgâl edip soykırım yaptılar sonra Usalıların Siyahilere yaptıkları rezilliklerin af dileme hediyesi olarak Oscar-Plutzer dağıtmaları misâli Afrikalılara vatandaşlık dağıttılar eeee kendi ülkenin demografik yapısını bozarsan böyle olur adam Alman milli takımında oynuyor Türk/diğeri Fransız milletvekili Berberi/öbürü Usa başkanı Afrika kökenli/İngiliz başbakan Hindistan kökenli ve bir sürü saçmalık bu hümanizm medeniyet değil aslında üstü örtülü ırkçılık yani geçmişte atalarının yaptıklarından utanç duyup vatandaşlık hediye etmek bizimkiler de arapları sömürdüler ama Osmanlı sömürgen değildi diyorlar öyleyse neyin diyeti suriyeli taliban paki sevdası sadat astrika hayâlinin imkâsız olduğunun kendi de farkında öyleyse cıa mı6 rusya'ya verilen sözler alınan paralar karşılığı ülkemizi uçuruma sürüklüyorlar yarın bir ayaklanma olursa askeri polisi üstlerine salarım düşüncesi çok yanlış 15 temmuzda Türk Türkü vurdu dünya sevindi ama ayaklanıp malum yere yürüyüşe geçtiklerinde canınız suriyeli kanınız afgan kardeşiniz paki onları bir vurdurun hele önce tepenize usa-rusya binmezse insan değilim wagner/bu Fransa olağanüstü hali hiç mi size ders olmaz hiç mi korkutmaz haa halk dışarıya çıkar diyorsanız 15 temmuz gibi rol dağılımı olmaz bunda birkaç kişi ölsün kahraman olsun tiyatrosu tutmaz yabancı servislerin silahlandırdığı canilere karşı ne yapabiliriz aklı olan dışarıya çıkmaz çıkan akılsızı da vurup havaya uçururlar bunları bir düşünün bence sonra ensar mı olacaksınız muhacir mi öpeceksiniz mücver mi kızartacaksınız karar verin başımızı yakmayın😤😠😈Tamam klişe repliğimi de söyleyeyim"polis asker herşeye her pozisyona hazırım ama insanları susturmak olacakları durdurmaz gerçekleri yanıltmaz"😴
0 notes
srdnm · 1 year
Text
Memleketimden İnsan Manzaraları
Yeryüzünde insanlar ya sigara içerler ya da içmezler. İçenler, sigaralarını çakmak, ya da kibritle yakarlar. Ve bunların bir kısmı da kanserden ölür. Ama dünyada demir çelik haddehanesinde çalışan hiçbir işçinin, sigarasını yakmak amacıyla 600 tonluk pres makinesinin arasından emekleyerek geçip 2450 santigrat sıcaklığındaki fırına ulaşmaya çalışırken can verdiği görülmemiştir. Türkiye’de görülmüştür, Karabük’te…
Bütün dünyada haşerat, özellikle sivrisinek vardır, buralarda da sinek ilacı kullanılır. Ama sivrisinek yutup da midesine kaçan sineği öldürmek üzere ağzına Shelltox sıkmak suretiyle zehirlenip ölen, Türkiye’dedir. İstanbul, Sultanbeyli’de…
Dünyanın her yerinde insanlar berbere gidip tıraş olurlar Ama hiçbir berber, rahatlatmak amacıyla müşterinin kafasını sağa sola kanırtırken adamın boynunu kırıp onu öldürmemiştir. Türkiye’de öldürmüştür, Erzurum’da…
Dünyanın hiçbir yerinde bankamatikten para çekmek için düğmeye bastığınızda elektrik çarpmaz ve ölmezsiniz Türkiye’de ölürsünüz, Bozcaada’da…
Dünyanın hiçbir yerinde, otoyolda giderken radyoda duyduğu göbek havası eşliğinde göbek atmak İçin arabayı ‘sağ şeride çeken’ ve az sonra da arkadan gelen arabanın çarpması sonucu ölen bilinmez. Türkiye’de bilinir, Adapazarı’nda…
Nüfus sayım günü sokağa çıkma yasağı nedeniyle bomboş otoyolda (Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur ve olamaz) sayım görevlisi ‘bariyerlere’ çarpıp ölmez. Burada ölür, Gebze’de…
Dünya’nın hiçbir yerinde aynı işyerinde biri gece, biri de gündüz vardiyasında çalışmakta olan ve her ikisi de ‘mobilet’ kullanan bir baba-oğul, birisi işten çıkıp eve gider, öteki evden işe gelirken bir kavşakta karşılaşmazlar ve birbirlerine selam vermek için ellerini kaldırınca çarpışıp her ikisi de ölmezler. Burada olur, Konya’da…
Dünyanın hiçbir yerinde marangoz atölyesinde çalışan işçiler paydosta üzerlerindeki talaşları temizlemek için birbirlerine ‘kompresör’ tutarlarken, biri ötekine şaka yapmak için kompresörü onun arkasına tutmaz, öteki de ‘şaka öyle olmaz böyle olur’ diye aynı kompresörü berikinin makatına sokmaz ve adam bağırsakları patlayarak ölmez. Bizde olur, İstanbul, Ayazağa’da…
Dünyanın hiçbir yerinde gemi mühendisi kazanı kontrol etmek için kazana girdiğinde biri gelip kazanın kapağını kapatmaz ve sonra da gemi yola çıkmaz. Bizde olur, Kocaeli, Dilovası’nda…
Dünyanın hiçbir yerinde bir adam ayakkabısının içine kaçan taştan kurtulmak için elektrik direğine yaslanıp ayakkabısını çıkarıp silkelediğinde, yoldan geçen bir başkası onu elektrik çarptığını sanmaz ve elektrikle bağlantısını kesmek amacıyla kafasına kürekle vurarak onu öldürmez. Bizde öldürür, Rize’de…
0 notes
aynodndr · 10 months
Text
Tumblr media
"Hangi yaş grubunda olduğumu buldum.
💃🏼Ben "Yaşlı Ergen" im.
Bir ergen olarak her istediğim şeye sahibim, yalnızca 50 yıl farkla.
Okula veya işe gitmek zorunda değilim, her ay düzenli olarak aylığımı alıyorum.
Kendi düzenim var, sokağa çıkma yasağı yok.
🚗Ehliyetim ve kendi arabam var istediğim yere gidebiliyorum Ayrıca sivilcelerim de yok artık. Hayat çok güzel.
Eğer sizler de "Yaşlı Ergen" iseniz, bunu okuduktan sonra kendinizi çok daha bilgili hissedeceksiniz.
Yaşlı insanların beyinleri daha yavaş işliyor, çünkü onlar çok şey biliyorlar.
İnsanlar yaşlandıkça hafızaları kaybolmuyor, sadece beyinlerinde çok fazla bilgi bulunduğu için istenilen gerçekleri arayıp çıkarmak zaman alıyor.
Bilim adamları bunun aynı zamanda iç kulağa da baskı yapması nedeniyle işitme duygusunun da etkilendiğine inanmaktadır.
Ayrıca, yaşlı insanlar sıkça bir şey almak için öbür odaya gidip, odanın ortasında ne almaya geldiklerini düşünürler.
Bu bir hafıza sorunu DEĞİLDİR, bu yalnızca yaşlıların daha fazla eksersiz yapmalarının doğal yoldur.
İŞTE BÖYLE!!!
💓Bu mesajı göndermem gereken bir çok arkadaşım var, ama hepsinin isimlerini hatırlayamıyorum.
💝Onun için bu mesajı siz arkadaşlarınıza gönderin, belki aralarından bazıları benim de arkadaşım olabilir.
*Şerefe!....*🍷🍾
Yeri gelmişken:
🌺Kendinize çok dikkat edin ve incinmelerden sakının, çünkü eski modellerin yedek parçalarını stokta bulundurmuyorlar!
🦋Pek çoğumuz 40"lı ve 50”li yıllarda imal edildiğimiz için...
🍀Garanti süremiz çoktan bitti ve son kullanma tarihi yakında..
. Dikkat etmek tamir etmekten daha iyidir.
🤗Kendinize daima hatırlatın...
BİZLER SAYILI ÜRETİMİZ- ;)
2 notes · View notes
gozdehaber · 1 year
Text
Keşke saçımı beyaz sarıya açmadan önce bilseydim dediğim 8 şey
Süper şık beyaz sarışın arenaya girmeye ne dersiniz? Jessica Chastain’in Met Gala’daki dönüşümü büyük bir başarı elde ederken, platin rengi çok konuşulan bir konu gibi görünüyor. Ve bir sonraki kişiyi sevdiğimiz kadar saç dönüşümünü de sevsek de, özellikle bu renkle ilgili dikkate alınması gereken çok şey var. Son yıllarda – özellikle sokağa çıkma yasağı sırasında – birçok insan saçlarına nükleer…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pusancatholic · 1 year
Text
Mardin'de terör örgütü PKK'ya yönelik operasyon: 9 mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edildi
Mardin Valiliği’nden yapılan açıklamada, ilçe sınırları içerisinde bulunan kırsal bölgelerde aralarında üst düzey örgüt yöneticilerinin de bulunduğu değerlendirilen bölücü terör örgütü mensuplarını ve işbirlikçilerini etkisiz hale getirmek, bölgede bölücü terör örgütü mensupları tarafından kullanıldığı değerlendirilen sığınak, barınak, depo alanlarını ve uçaksavar mevzilerini tahrip etmek ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes