Tumgik
#siyaset-mafya ilişkisi
erol25030 · 3 months
Video
youtube
Mafya devlet siyaset ilişkisi ve İtalya Temiz Eller Operasyonu.Efsane sa...
0 notes
deliklicinar · 1 year
Text
CHP, bombalı saldırıda ölen Baki Ekiz’i andı
Tumblr media
Cumhuriyet Halk Partisi Denizli Örgütü, 16 Mart 1978 tarihinde İstanbul Eczacılık Fakültesi önünde yaşanan bombalı saldırıda hayatını kaybeden Baki Ekiz ve 6 arkadaşını Serinhisar'da ki mezarı başında andı. Cumhuriyet Halk Partisi Denizli İl Başkanı Ali Osman Horzum, Serinhisar İlçe Başkanı Ercan Usta,Serinhisar Belediye Başkanı Hüseyin Gemi ile birlikte Baki Ekiz’in ailesi, arkadaşları ve partililer 16 Mart 1978'de İstanbul Eczacılık Fakültesi önünde yaşanan ve 7 öğrencinin hayatını kaybettiği bombalı saldırı olayını, saldırıda hayatını kaybeden Baki Ekiz'in mezarı başında andılar. 16 Mart 1978 tarihinde İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde öğrencilere yönelik düzenlenen bombalı saldırıda 7 öğrenci hayatını kaybettiğini, 41 öğrencinin da yaralandığına dikkat çeken İl Başkanı Ali Osman Horzum, "Nerede aydın, düşünen bir insan varsa, 1980 ihtilaline adım adım giden bu yolda maalesef katledildiler. Unutturacaklarını, susturacaklarını sandılar ama unutmadık, susmadık. Aradan 45 değil, 145 yıl geçse de hala özgürce ifadelerimizi söylemeye çalışıyorsak, bu gün hala bayrağımız dalgalanıyor ve Türkiye Cumhuriyetimiz varsa Baki Abimiz ve Beki Abimiz gibi bu ülkeye canını verenlerin, bu uğurda şehit olanların sayesindedir. Onların hepsinden Allah razı olsun diyorum. Günümüzde de devlet, mafya, siyaset ilişkisi maalesef güçlenerek devam etmektedir. Düşünen beyinleri o zamanlar katlettiler, şimdi de ellerinde kelepçelerle hapishanelerde çürümeye terk ediyorlar. Ama kazanamayacaklar, çok az süre kaldı. Biz kazanacağız, özgürlük kazanacak, barış kazanacak, demokrasi kazanacak, kardeşlik kazanacak. Bu ülkede bütün yurttaşlarmızın el ele, kol kola, omuz omuza barış ve sevgi içerisinde yaşamasını sağlayacağız. Bu uğurda çalışmaya devam ederken Baki Abimiz gibi devrim şehitlerimiz önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz ve unutmayacağımızın sözünü veriyoruz” dedi. Read the full article
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
Milletten neyi saklamaya çalışmaktadırlar / Cem TOKER
Milletten neyi saklamaya çalışmaktadırlar / Cem TOKER
Cem TOKER yazdı: Türkiye son birkaç haftadır bir suç örgütü liderinin, ülkeyi yöneten partide görev alan geçmiş ve mevcut siyasetçilerin ve yakınlarının bulaştığı yasa dışı ilişkilerini anlatması ile çalkalanıyor. Bu iddiaların çoğunun gerçek çıkması karşısında da, muhatapların sessiz, yargının hareketsiz kalması da toplumumuzda ilgi ve esefle izleniyor. İddialar, uyuşturucu kaçakçılığından,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hetesiya · 3 years
Text
Mafyasız Kapitalizm Ol(a)Maz[*]
Tumblr media
Temel Demirer
“Suç, düzenin aynasıdır.”[1]
Kısa bir süre önce AKP’yi alkışlayan bir liberalin dahi, “Son gelişmelerden, Peker’in arka arkaya gelen açıklamalarından sonra Türkiye’de hukuk devletinin ‘yok hükmünde’ olduğu iyice ortaya çıktı… Diğer ifadeyle, bu çetelerin siyasi iktidarın kullandığı, resmi kurumlara ilişkili bir araca dönüştüğü anlaşılıyor… Ağar, Çakıcı, Peker gibi isimlerin korku, tehdit, seferberlik mekanizmasının işlevsel parçaları hâline getirilmeleri... Türkiye suç örgütlerinin siyasallaşması bakımından hiç bu kadar rejimsel bir tehlikenin sınırında olmadı,”[2] diye betimlediği tablo kimileri için “şaşırtıcı” olsa da, bizim için -kapitalizmin bir semptomu olması bağlamında- “doğal”![3] Hayır sadece 1990’lı yılların “Derin (denilen) Devlet, Susurluk, faili (hiç de) meçhul (olmayan) cinayetler, mafya, ihale, yolsuzluk” gibi terimlerle hatırlanandan ötede şeylerden, devletin tarih bilgisine dair hafızadan söz ediyorum. Malum kapitalist devlet, “meşru güç odağı”; mafya da “gayrimeşru güç” olarak sunulurken; görülmesi gereken bu olgular arasındaki sembiyoz (ortakyaşam) ilişkidir. Özellikle coğrafyamızın tarihinde devlet-mafya ilişkisi İttihat-Terakki yönetiminde, 1911’den itibaren etkili olan Teşkilât-ı Mahsusa pratiğinde çok net ortaya çıkar. Mesela hiçbir devlet görevi olmayan İttihat-Terakki’nin katib-i mes’ulü Dr. Bahattin Şakir’in, Diyarbakır Valisi Dr. Reşit’le birlikte yürüttüğü Ermeni Soykırımı’ndaki üzere... Mesela Yunanistan’ın Balkan’lardaki üstünlüğüne devletin bekası için Anadolu’yu Rum’lardan temizlemek amacıyla milli çetelerin devreye sokulması ve çeteleri Marmara ve Ege bölgelerinde Galip Hoca (Celal Bayar) ile Kuşçubaşı Eşref’in, Karadeniz’de ise Giresunlu Topal Osman’ın yönetmesi gibi… Ya da Alevî kırımları; özellikle de Gazi’de tanığı olduğumuz üzere… 1) Diren Satı (Pir Haber Ajansı): Devlet-mafya-siyaset-medya ilişkisi yeniden Türkiye’nin gündeminde. Bu sizin için sürpriz miydi? Söz konusu çerçevede olup da bit(mey)en sürpriz değil, kapitalizme mündemiç hakikâtin ta kendisidir! “Nasıl” mı? Basit bir örnek, ya da işte Mehmet Ağar’ı cezaevinde ziyaret eden isimlerden bazıları: Mustafa Koç, Mehmet Cengiz, Ferit Şahenk, Adnan Polat, Nihat Özdemir, Süleyman Selmanoğlu (dönemin AKP’li Elâzığ Belediye Başkanı), İsmail Cevahir, Yüksel Çağlar, Hikmet Çetin, Gültekin Uysal, Fatih Terim, Rıdvan Dilmen, Yıldırım Demirören, Aziz Yıldırım, Fikret Orman, Haluk Ulusoy, Yılmaz Vural, Ersun Yanal, Sadri Şener, Arda Turan, Hıncal Uluç, Ercan Saatçi… “Derin (denilen) devlet”in içindekilerin ve “yancıları”nın fotoğrafıdır bu! Ya da İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti ile ilişkileri fotoğraf ve HTS kayıtlarıyla ortaya çıkan eski AKP milletvekili Prof. Burhan Kuzu’nun yeraltı dünyası ile bağıntısı bununla da sınırlı değildi. Kuzu’nun kendisini “Hanım Ağa” olarak tanıtan ve Sedat Peker’i tehdidiyle gündeme gelen Güniz Akkuş’u Meclis’te Anayasa Komisyonu Başkanlığı döneminde makamında ağırladığı ortaya çıktı.[4] Veya Mahmut Alınak’ın, “Kontrgerilla, illegal bir örgüt değil; maaşı, makamları belli olan devletin resmi örgütü,”[5] saptaması anımsanmalıdır. Örnekleri çoğaltarak vakit kaybedecek değilim. Lakin öncelikle ve “Ama”sız, “Fakat”sız görülmeli şu: Her türlü pisliği üreten bataklık kapitalizmdir. Çeteleşmenin, mafyanın önünü açan -egemen sınıfının baskı ve şiddet aracı- devletin kapitalist sistemin aparatı olduğu ve “Kutsal Devlet” yaygaralarının da başka bir anlamı olmadığı görülmeli. Dudak uçuklatan yolsuzluklar, hırsızlıklar, kara para aklamaları, “vergi cennetlerine” servet aktarımları, devlet terörü, kol kola sarmaş dolaş fotoğraflar vd’leri “Kutsal Devlet”in ne olduğunu net biçimde öğretmiyor mu? Nihayetinde her şey “sermaye birikimi”ne yönelik değil mi? Bir kere daha altını çizeyim: Kapitalist devlet, en büyük suç, şiddet ve cinayet örgütüdür. Çünkü Kapitalist devlet her şeyi ile burjuvazinin hizmetindeyken; asalak burjuvalar ise en büyük hırsız, rüşvetçi, yağmacı, soyguncu ve zorba sınıftır. Dolayısıyla da onların devleti suç, şiddet ve egemenlik organıdır. Ya coğrafyamızda olup da bit(mey)enleri “yeni(lenmiş) versiyonu”
mu? Yüce idealleri(?) betimleyen süslü asil sözcükleri, gelenekselleşmiş, kutsallık sıfatlarını, sloganları, söylenceleri, temenni sözcüklerini, törenlerde dile getirilenleri bir yana koyarak; olayı yalın, dürüst ifade edersek bu Charles Darwin’in, “Hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga eder,” diye tanımladığı bir paylaşım kavgasıdır. Evet Mehmet Ali Güller’in ifadesiyle “dokuz bileşenli” AKP’nin “denizin tükendiği” noktadaki hâlinin özetidir paylaşım kavgası. Her ne kadar son sözü tek adam da söylese, yine de onun “orkestra şefliğini” yaptığı iktidar, çeşitli bileşenlerden oluşuyor: 1) İktidar, ilk günden beri tarikat ve cemaat koalisyonudur. İskenderpaşa dergâhından Fethullah Cemaati’ne kadar pek çok dinci yapı, kabineye temsilcisini vererek iktidarın bileşeni olmuştu. Bu sistem, Fethullah Cemaati’siz olarak hâlâ iktidarın en temel bileşenidir. 2) İçinden çıktıkları ama sonradan parça parça ele geçirdikleri, temsilcisi Numan Kurtulmuş olan Milli Görüş. 3) Cumhur İttifakı ortağı MHP kanalıyla Çakıcı’dan Peker’e uzanan ülkücü mafya yapıları. 4) BBP başta kimi partiler. 5) Temsilcileri Süleyman Soylu olan ve kökleri 90’larda bulunan Çiller-Ağar yapılanması. 6) Temsilcisi Hulusi Akar olan; güvenlik bürokrasisi ağırlıklı devlet organları uzlaşması. 7) En bilineni SADAT olan çeşitli milis grupları. 8) Baronlar: Zarrab, Zindaşti, Mansimov vb. 9) Çeşitli sermaye grupları; başta 5’li çete vd. Görüldüğü gibi siyaset, tarikat, sermaye ve mafya gruplarından oluşan bir yapı var... Orkestra şefi, aynı zamanda tüm bu yapıların yörüngelerinde ahenkle dönmesini sağlayan kütlesi büyük merkezdir. Ancak kütle azalmaktadır ve bu nedenle yörüngeden sapmalar oluşmaktadır. İşte “Peker olayı” bir yanıyla, zayıflayan merkez (Saray) nedeniyle yörüngeden sapmaların başlaması durumudur. Kılıcın eskisi gibi keskin olmayışı, bölüşüm anlaşmazlıklarını daha çok gün yüzüne çıkarır böyle durumlarda...[6] 2) DS: Muhalefetin ve alternatif güçlerin bu süreci doğru yorumladığını düşünüyor musunuz? Kanımca herkes puzzle’ın bir yanını öne çıkarırken, kilit önemdeki aslî yan gölgede kalıyor. Örneğin Nurcan Gökdemir, “Mafya, sistemin önemli ortağı”[7] dese de; “Mafya doğrudan bir devlet organına dönüştü.”[8] “Bir eli mafyanın, çetenin içinde olan devlet değil artık karşımızda olan. Mafyanın, çetenin devlet olduğu bir rejim demektir bu,”[9] gerçeğinden hareketle, mafyanın merkezi rolüne dikkat edilmeli… CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın, “Bugün yaşanan her bir skandal, 1996’da kamyon kasasında patlayan, Susurluk skandalından çok daha beter”;[10] Fikri Sağlar’ın, “Susurluk’tan daha vahim bir durumdayız,”[11] saptamaları; Topal Osman’ı bugünlere taşıyan zihniyetin öncel(ler)ini “es” geçiyor… Ertuğrul Kürkçü’nün, “Sedat Peker topluma devleti anlatıyor,”[12] deyişine ise, “bir kısmını” notunu düşerek hatırlatalım: Mafyasız bir kapitalizm olamaz. Devleti mafyayla ile mücadeleye çağırmak devleti de mafyayı da anlamamaktır. Çünkü Dario Bätancourt ile Marta Maria’nın ifadesiyle, “Mafya yasadışı kapitalizm, kapitalizm de yasal mafyadır!”[13] Evet devlet anlaşılmadan mafya kavranamaz. Çünkü Antonio Marchel’in deyimiyle “Mafya devletin bilinçaltıdır,” diyebiliriz.[14] Önceleri kurallara ve kanunlara karşı olarak ortaya çıkan, sonra ise iktidar ve devlet yapısıyla hâlvet olan bu kurum “mafya”dır. Türkiye’den dünyanın herhangi bir coğrafyasına dek artık mafya neredeyse hayatımızın bir parçasıdır.[15] Egemen sınıfın yürütme gücü olarak devlet, zor kullanma tekeline sahiptir. Zor tekelinin kullanılma yöntemi ve meşruluğunu “demokratik devlet”lerde hukuk belirler. Mafya ise, devletin güç kullanan organlarının dışında “zor kullanan” yapılardır. En önemli farkları, “hukuk” dışı olmalarıdır. Devletin zayıfladığı ya da hukukun zor tekelini çeşitli nedenlerle denetleyemediği zemin, mafyanın hayat bulduğu alanken; kürselleşme ile kapitalist devletin, giderek özel teşebbüsün uzantısına dönüşmesiyle, mafya ve benzer tipteki örgütlenmelerin yeri gündelik yaşamda artıyor. “Yeraltı Dünyası” olarak tanımlanan “Mafya” biçim değiştirerek endüstriyelleşiyor. (Mesela uyuşturucu sektörü
gibi!) Sinalao mafyasının El Chapo diye anılan lideri Joaquin Guzman’ın sağ kolu olan sanık Alex Cifuentes; mahkemede verdiği ifadelerde eski Meksika Devlet Başkanı Enrique Penã Nieto’nun seçim kampanyası için El Chapo’yla bizzat görüştüğünü, ona “250 milyon dolar ver, peşini bırakayım!” dediğini, “100 milyon veririm” cevabını alınca da hemen kabul ettiğini iddia etmektedir. Sanık Alex Cifuentes, 100 milyon dolar rüşveti Başkan Nieto’ya elden teslim eden kişidir. Morelos kentindeki rüşvet buluşmasına Başkan Nieto’nun yanında CISEN (Meksika’nın MİT’i) yöneticisi Eugenio İmaz Gispert ile geldiğini söylemektedir.[16] Ayrıca Dünya uyuşturucu ticaretinin büyük bir bölümünü elinde tutan Kolombiyalı Madellin kartelinin lideri Pablo Escobar, ülkesinin hükümetine “Bırakın Kolombiya’nın dış borçlarını biz ödeyelim” önerisinde bulunmuştu. Sahip olduğu sermaye ülkenin bütçesinden üç kat fazlaydı çünkü! Erdoğan’ın yakını hâline gelmiş “işadamı” Sedat Peker’in de, Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerine 4 TIR dolusu yardım gönderdiğini biliyorsunuz değil mi?[17] Şunu görmek/ göstermek gerek: Coğrafyamızda mafya yeraltında değil herkesin gözleri önünde. İktidarın söylemlerine ve uygulamalarına, mahkemelerin kararlarına, seçimlere, Meclis’ten çıkan yasalara, bürokrasiye, kayyumlara mafyöz yönetim biçimi tamamen yerleşti. “Yeni kokain üssü olduğu”ndan[18] söz edilen; “İstanbul, dünyada en çok esrar ve eroin kullanılan ikinci şehir oldu!” diye betimlenen;[19] BM’nin ‘Uyuşturucu Kontrol Kurulu 2020 Raporu’nda, “Uyuşturucu trafiğinde Türkiye üçüncü sırada” notu düşülen;[20] “Güney Amerika’dan Avrupa ve Asya’ya kokain sevkinde yeni rota Türkiye oldu”[21] denilen tabloda devlet-siyaset-mafya üçgenindeki hikâye uyuşturucu sektörü (ticareti) zemininde yükseliyor. Elbette tüm bunların ABD emperyalizmi[22] ile coğrafyamızdaki iktidar bloğunun ilişkileri ve kirli savaş hakikâti dışında gerçekleşmesi mümkün değildir.[23] “Pudra şekeri” realitesini unut(tur)madan tüm bunlara şunları da eklemeden geçmemeli: ‘Avrupa 2019 Uyuşturucu Raporu’na göre, Türkiye’de uyuşturucu kullanımında birçok kategoride korkutucu denebilecek seviyede bir artış söz konusu. Ayrıca uyuşturucu ile ilgili işlenen suç oranlarında yüzde 45 artış var. Aşırı doz uyuşturucudan ölümlerde 6 yılda 9 misli artış olmuş. Türkiye’de bir yıl içinde ele geçirilen uyuşturucu miktarı tüm AB ülkelerinde ele geçirilenden çok fazla.[24] ‘AB Uyuşturucu Ajansı’nın 2019 raporunda Türkiye’de doz aşımı kaynaklı ölümlerin arttığı belirtildi.[25] 10 yılda günde 465 kişi hakkında kullanıcı olduğu gerekçesiyle işlem yapılan Türkiye’de 2009-2019 kesitinde uyuşturucuya bağlı suçlardan toplam 2 milyon 69 bin 868 kişi hakkında Cumhuriyet Başsavcılıklarınca şüpheli sıfatıyla işlem yapıldı. Bu sayı Türkiye nüfusunun yüzde 2’sine denk düşerken aynı zamanda sokaktaki her 50 kişiden 1’inin uyuşturucu kullandığını gösterdi.[26] Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’in raporuna göre uyuşturucu satışı yüzde bin 36 arttı. Raporda, 12-17 yaş aralığındaki 917 çocuğun cezaevinde olması dikkat çekti.[27] Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Programı Öğretim Görevlisi Barış Tuncer, çocuk ve gençler arasında madde kullanımının arttığını, madde kullananların 664 bin 906 kişiye yükseldiğini ve madde kullanımının 5-14 yaş arasında arttığını açıkladı.[28] 3) DS: Toplum bu cenderenin içinden nasıl çıkar? Kapitalizm tarih boyunca kendi yasalarının dışında karanlık bir alanı her zaman bıraktı. Çünkü sermaye birikimini gerçekleştirmek için kendi yasalarını bile çiğnemesini gerektirecek işleri her zaman oldu. Dahası, kirli işlerini gördürecek güçlere her zaman ihtiyaç duydu. Mafya da, “derin (denilen) devlet” de hep bunun için vardı; vardır; var olacaktır da! Bu bağlamda mafyayı da, “derin (denilen) devlet”i de mücadele onu var eden zeminden, yani ücretli kapitalist kölelik düzeninden bağımsız ele alınamaz. O hâlde öncelikle “cendere” denilen şeyin kapitalizm ile yarattığı kültürel iklim olduğu bilince çıkar(t)ılmalıdır. Niccolo Machiavelli’nin, “Eğer bir millet, iktidarda bulunan kişilerin şerefsizliğini, alçaklığını, hırsızlığını,
yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir,” biçiminde tarif ettiği kültürel iklimi besleyen ise, aslı astarı olmayan “demokrasi” çığırtkanlıklarıdır. Gerçekten de “Kârlarına kâr katmak için zenginlere hizmet etme bahtiyarlığı ile avuç açmak arasında sıkıştırıldığımız bu dünya”nın[29] neo-liberal ilkeleri, demokrasiye doğrudan saldırı ve imhadan başka bir şey değildir. O hâlde Sedat Peker’in iddialarının araştırılması önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini bir an dahi unutmadan; bundan birkaç hafta önce “Erdoğan kuşatmayı yarıp ittifakı bozacak. Reform yapıp derincileri gönderecek, MHP’yi harcayacak! Ciddi değişikliğe mecbur! Seçimler yakında!” türünden sanrıları bırakıp, “Bunlar daha iyi günleriniz,” tehdidiyle yüzleşmek gerekiyor. Daha açık bir deyişle “Müesses Nizamın Muhalefeti”[30] olmaktan kurtulmak gerekiyor! Kılıçdaroğlu, “Ülkede demokrasi yok!” diyor. Peki, ne var? Demokrasi yoksa, seçimler nasıl olacak? “Nasıl olsa bütün bunların tamamı değişecek” iddiasının dayanağı nedir? Kılıçdaroğlu, olup biteni tekrarlıyor; doğru, demokrasinin askıya alındığı, yasaların keyfileştiği, polis şiddetinin orantısız düzeylere yükseldiğini saptıyor. Ancak çözüm olarak hiçbir program, eylem, önlem önerisi yok. Diğer taraftan, kamuoyu yoklamaları istikrarlı biçimde Rejim’in partisi AKP’nin seçmen tabanının (büyük olasılıkla, siyasal İslâmın örgütlü, kararlı ve de silahlı tabanına doğru) daralmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu sırada muhalefet kanadı yeni partilerle parçalanmaya devam ediyor. Ana muhalefet partisinin oyu yüzde 20’lerin üzerine çıkamıyor. Böyle olunca da insan düşünmeden edemiyor: Muhalefet, bir taraftan ülkede demokrasi yok diyor, diğer taraftan seçimler yapılacak bunlar gidecek havasında![31] Soru(n) tam da burada! Bunlara bir de coğrafyamızın realitesini eklemek gerek: Şimdi öyle bir ülke düşünün ki, yöneticileri kendilerine darbe yapılmak istendiğini ya da bunun bir “bildiride” ima edildiğini ileri sürüyorlar. Ve bu ülkede: İktidar ortağı partinin başkanı “Anayasa Mahkemesi kaldırılsın!” diyor. İktidardakiler Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymuyorlar ve bunu açıkça beyan ediyorlar. Mahkeme “adı var, kendi yok” hükmünde. Çoğunluğu iktidarın atadığı üyelerden oluşan Yüksek Mahkeme başkanları iktidara sadakatlerini her fırsatta belirtmeyi bir görev addediyorlar ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran açıklamalar yapıyorlar. Meclis devre dışı bırakılmış; sadece gölge bir organ olarak varlığını sürdürüyor. Yürütme gücü, yargı organlarına ve diğer idari kurumlara tanınan yetkileri gasp ediyor. Liyakat dışı atamalarla kurumsal yapıların içi boşaltılmış. İktidarın mali denetimi söz konusu değil, mali denetimi sağlayan kurumlar sadece kâğıt üstünde kalmış. İktidar, suç örgütlerini kendisiyle bağlantılı olduğu ölçüde koruyor; bu örgütlerin muhalefet liderlerine yönelik hakaret ve sindirmelerine sessiz kalıyor. Özgür basını savunan ya da olguları-olayları olduğu gibi yansıtmaya çalışan tarafsız gazeteciler ile muhalefetteki siyasetçiler saldırıya uğruyor; saldırganlar iktidar tarafından açıkça korunuyor. İktidarın ideologluğuna soyunmuş kötü kopya (Schmitt’ci) teorisyenler “Hukukun üstünlüğü de neymiş, siyaset güce dayanır!” diye “akademik” yazılar yazıyorlar. İktidarın çıkarlarıyla ya da niyetleriyle çatışan her düşünce-eylem, darbeci ve terörist olduğu gerekçesiyle kriminalize ediliyor. Gerçekte darbe yapmış olanlarla bağlantılı kişiler değil ama darbeci olarak yaftalananlar her tür insanlık, hukuk ve ahlâk dışı muameleye reva görülüyor (Tıpkı sömürgecilerin işgal ettikleri ülkelerdeki yerli halka uyguladıkları “insandışılaştırma” siyaseti gibi). Etkili olması beklenen muhalefet “darbeci” olarak yaftalanmamak için, haksız yere darbeci olarak yaftalananların haklarını savunmuyor. Özgürlük olmadan yoksulluk ortadan kalkmayacağı hâlde, muhalefet, özgürlüğü iktisadi sorunlarını gizleyen ikincil bir sorun gibi görüyor, “yapay gündem” olarak addediyor. Bu liste uzatılabilir, ama gerek yok.[32] Burası “yeni” (ya da “eski(meyen)”!) Türkiye! Ve oynanan oyun,
aktörleri sahneden indirilip, bozulana dek oynanacak; birileri “Yetti gayrı/ Êdî bese” diyene dek… 4) DS: Güçler savaşı nereye kadar sürer? Emekçiler “Hayır” diyene kadar! Malum düzenin mafyalaşması, bir çöküş ve çürümeye işaret ederken; ahlâki, siyasal, kültürel ve toplumsal bakımdan bir tükeniş demektir. Bu toplumsal bir “dekadans”da (çürüme + yozlaşma) ifadesini buluyorsa da; yolun sonunu gelindiğinden söz etmek mümkün değil. Ancak yolumuzu açarak ilerlemek için Gracchus Babeuf’ün, 28 Haziran 1795 ‘Germain’e Mektup’undaki, “Kötülükleri söküp atmanın en iyi yolu, kötülük yuvalarını ortadan kaldırmaktır. Bu yuvalar ortadan kalkmadıkça, onları diriltmek isteyenler olacaktır her zaman. Kilise ve manastır durdukça papaz, saray durdukça zorba, şato durdukça derebeyi, hücre durdukça keşiş, zindan durdukça mahpus, darağacı durdukça cellat ve kurbanı yeniden gelir,”[33] uyarıyı pratikleştirerek haykırmalıyız: “Eğer dünya böyleyse, şimdi olduğu gibi tepetaklaksa, ayakları üzerinde durması için onu ters çevirmemiz gerekmez mi?”[34] 29 Mayıs 2021 16:20:36, İstanbul. N O T L A R [*] 31 Mayıs 2021’de PİRHA’da yayınlandı. [1] Eduardo Galeano, Tepetaklak-Tersine Dünya Okulu, çev: Bülent Kale, Sel Yay., 2018, s.127. [2] Ali Bayramoğlu, “Suç Siyaseti”, Karar, 22 Mayıs 2021, s.6. [3] Bkz: Sibel Özbudun-Temel Demirer, Kara Para Kirli Savaş (Türkiye’de Mafya ve Devlet), Özgür Üniversite Yay., 1996… Sibel Özbudun-Temel Demirer-Jean Claude Grimal-Guilemette de Vericourt, Mafya Narkoekonomi ve Susurluk/ Şemdinli, Ütopya Yay., 2006… Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Derin” Milliyetçiliğin Siyasal İktisadı, Ütopya Yay., 2006… Temel Demirer, “Mafya Cumhuriyeti”, Ülkede Gündem, 20 Ağustos 1998/ Özgür Politika, 21 Ağustos 1998/ İktibas Dergisi, Yıl:16, No:237, Eylül-1998… Temel Demirer, “Uyuşturucu Cumhuriyeti”, Ülkede Gündem, 27 Ağustos 1998/ Özgür Politika, 28 Ağustos 1998/ İktibas Dergisi, Yıl:16, No:238, Ekim-1998… Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Hayır, Evet’ten Önce Gelir”! Hukuk(suzluk) Yazıları, Ütopya Yay., 2008… Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Söylenecek Yalan Kalmadı” İnsan Hak(sızlık)ları, Ütopya Yay., 2008… Temel Demirer, Hak(sızlık), Hukuk(suzluk) mu? “Suçumuz İnsan Olmak”!, Kardelen Yay., 2009… Temel Demirer, Hrant’ın Katil(ler)i… Pêrî Yay., 2009… [4] Seyhan Avşar, “Mafya Sevdalısı Kuzu”, Cumhuriyet, 30 Mayıs 2020, s.5. [5] Nazlı Eda Piyade, “Mahmut Alınak: Kontrgerilla, İllegal Bir Örgüt Değil; Maaşı, Makamları Belli Olan Devletin Resmi Örgütü”, 12 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/m-alinak [6] Mehmet Ali Güller, “Neo-Mafyokrasi Düzeni Ve İktidarın Bileşenleri”, Cumhuriyet, 20 Mayıs 2021, s.12. [7] Nurcan Gökdemir, “Mafya, Sistemin Önemli Ortağı”, Birgün, 22 Mayıs 2021, s.9. [8] Yusuf Tuna Koç, “Timur Soykan: Mafya Doğrudan Bir Devlet Organına Dönüştü”, Birgün Pazar, Yıl:18, No:741, 23 Mayıs 2021, s.8. [9] “Ahmet İnsel: Tek Adam Rejimlerinde, Devletin Kendisi Çeteleşiyor”, 26 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/tek-adam-rejimlerinde-devletin-kendisi-cetelesiyor [10] “Susurluk’tan Beter”, Cumhuriyet, 22 Mayıs 2021, s.5. [11] Yunus Emre Ceren, “Fikri Sağlar: Susurluk’tan Daha Vahim Bir Durumdayız”, Birgün Pazar, Yıl:18, No:741, 23 Mayıs 2021, s.9. [12] “Ertuğrul Kürkçü: Sedat Peker Topluma Devleti Anlatıyor”, 24 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/kurkcu-sedat-peker-topluma-devleti-anlatiyor [13] Dario Bätancourt-Marta Maria, aktaran: Arnd Schneider-Oscar Zarate, Herkes İçin Mafya. [14] Tomas Lappalainen, Mafya, Çev: Ali Arda, Yerdeniz Yay., 2005. [15] Temel Demirer, “Mafya Yasadışı Kapitalizm, Kapitalizm de Yasal Mafyadır!”, Odak Dergisi, No:2008/15 (SN:15), Nisan 2008...   [16] Mine G. Kırıkkanat, “Yolsuzluk Aynı, Kalibre Farklı”, Cumhuriyet, 22 Kasım 2020, s.8. [17] Mustafa K. Erdemol, “Yasadışı Kapitalizm ‘Vatan Savunmasında’…”, Birgün, 24 Kasım 2015, s.2. [18] “Türkiye Yeni Kokain Üssü Oldu”, Karar, 23 Mayıs 2021, s.8. [19] 2017’de Yeşilay ile İstanbul Üniversitesi Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, atık sudan uyuşturucu madde tespiti yapmak için başladığı “Atık Sudan Bağımlılığa” projesi
çalışmalarının son verileri geçtiğimiz günlerde açıklandı. “Atık Sulardan Uyuşturucu ve Diğer Psikoaktif Maddelerin İzlenmesi” başlıklı proje kapsamında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Bilimler Enstitüsü akademisyenleri Dr. Selda Mercan, Prof. Dr. Faruk Aşıcıoğlu ve araştırma görevlisi Merve Kuloğlu Genç’in 2019 yılında yaptığı analizler bu yıl Water Research Dergisi’nde “İstanbul’da Geçici-Zamana Bağlı Yasadışı Uyuşturucu, Alkol Ve Tütün Eğilimlerinin Araştırılması: 14 Arıtma Tesisinin Atık Su Analizi” başlığı ile yayımlandı. Prof. Dr. Sevil Atasoy’un Twitter hesabından paylaştığı, 2019’daki veriler üzerinden yapılan araştırmada ise esrar, İstanbul’un en çok kullandığı uyuşturucu madde oldu. Eroin kullanımı ise en çok Sarıyer, Büyükçekmece, Çatalca, Beylikdüzü, Esenyurt, Arnavutköy, Başakşehir Avcılar ve Silivri’de görüldü. İstanbul’da en çok tüketilen esrar, en az tüketilen ise amfetamin olarak belirlendi. Esrardan sonra en çok tüketilen uyuşturucu eroin. Esrarın en çok tüketildiği bölge ise İstanbul’un Avrupa Yakası. Eroin kullanımı Avrupa Yakası’nda yoğunlaşırken Anadolu Yakası da eroin kullanımı istatistiklerine giriyor. Kokain ise en çok şu bölgelerde kullanılıyor: Beylikdüzü, Esenyurt, Arnavutköy, Başakşehir, Avcılar, Sarıyer, Büyükçekmece, Çatalca, Eyüpsultan, Şişli, Beşiktaş, Beyoğlu. En az kullanılan ise amfetamin, ekstazi ve metamfetamin oldu. (“İstanbul, Dünyada En Çok Esrar ve Eroin Kullanılan İkinci Şehir Oldu!”, 4 Nisan 2021… https://www.gercekgundem.com/guncel/263954/istanbul-dunyada-en-cok-esrar... ) [20] “Uyuşturucu Trafiği BM Raporunda: Türkiye Üçüncü Sırada”, 27 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/uyusturucu-trafigi-bm-raporunda-turkiye-... [21] “Güney Amerika’dan Avrupa ve Asya’ya Kokain Sevkinde Yeni Rota Türkiye Oldu”, 22 Mayıs 2021… https://noktahaberyorum.com/guney-amerikadan-avrupa-ve-asyaya-kokain-sev... [22] ABD istihbarat örgütü CIA’nın küresel uyuşturucu ağının ana düzenleyicisi olduğu bir gerçekliktir. CIA bu ağı denetiminde tutarak uyuşturucu gelirlerini yönetmektedir. O gelirlerle de terör örgütlerinin finansmanını sağlamakta, darbeler için kaynak oluşturmaktadır. Örneğin CIA, arka bahçesi gördüğü Latin Amerika’da hem solcu iktidarlara karşı darbelerde, hem de solcu-devrimci örgütlere karşı kontra örgütlenmesinde uyuşturucuyu kullanmıştır. Öyle ki pislikler ortalığa serilince konu ABD Kongresi’nde bir soruşturmaya bile dönüşmek zorunda kalmıştır: CIA, Nikaragua’daki solcu Sandinista hareketini önlemek için, faşist grup Contras’a (Kontralar) kokain kaçakçılığı izni vermiş, hatta rotalarını bile çizmiştir. Peki, 2001’den beri ABD işgali altındaki Afganistan’da durum nedir? Rusya, ilk kez dışişleri yetkilisi düzeyinde ABD’nin bu konudaki rolünü deşifre etti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Afganistan Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanlığı Asya İkinci Dairesi Başkanı Zamir Kabulov 5 Temmuz 2020’de, açık açık CIA’nın uyuşturucu ticareti yaptığını ilan etti: “Amerikan istihbaratının ajanları uyuşturucu trafiğinin içinde. Uçakları Kandahar ve Bagram’dan kontrol edilmeden Almanya’ya, Romanya’ya, akla gelen her yere uçuyor. Bu böyle bir iş ki, Kâbil’de her Afgan size anlatır, tembel kişiler bile bu konu hakkında konuşmaya hazır. Bu sır, artık herkesi bıktıran ve herkes tarafından bilinen bir sırdır. Herkes bunu var olan bir şey olarak kabul etmiş durumda.” (Mehmet Ali Güller, “Modern Sömürgecilik ve CIA’nın Uyuşturucu Ağı”, Cumhuriyet, 6 Temmuz 2020, s.12.) [23] Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 8 kilo 660 gram esrarla yakalanan uzman çavuş Ferhat Ö. ve onunla birlikte hareket ettikleri gerekçesiyle 29 Kasım 2019’da tutuklanan Lice Merkez İlçe Jandarma Komutanı Astsubay Hakan K, aynı karakolda görevli uzman çavuşlar Kemal T. ve Osman T. ile mahalle muhtarları Abdullah Y. ve Necat İ. hakkında yürütülen soruşturmada askerler bütün tezgâhı itiraf etti. (“Askerler Lice’deki Uyuşturucu Trafiği”, Yeni Yaşam, 19 Haziran 2020, s.3.) [24] Özlem Yüzak, “Mezun, İşsiz, Borçlu...”, Cumhuriyet, 18 Ekim 2019, s.11. [25] “Uyuşturucu Raporu: Türkiye’de Doz Aşımı Kaynaklı Ölümler Artıyor”, 6
Haziran 2019… http://www.diken.com.tr/uyusturucu-raporu-turkiyede-doz-asimi-kaynakli-o... [26] “Uyuşturucuda Korkutan Artış”, Birgün, 4 Nisan 2021, s.7. [27] “Uyuşturucuda Yaş Küçüldü, Sayı Arttı”, Birgün, 30 Aralık 2019, s.7. [28]  “Madde Kullanımı 5-14 Yaş Arasında Artıyor”, Evrensel, 3 Ocak 2019, s.12. [29] John Holloway, Öfke Günleri, çev: Utku Özmakas, İletişim Yay., 2017 [30] Fikret Başkaya, “Müesses Nizamın Muhalefeti”, Kaldıraç, No:238, Mayıs 2021, s.76-78. [31] Ergin Yıldızoğlu, “Rejim Böyle, Peki Ya Muhalefet?”, Cumhuriyet, 3 Mayıs 2021, s.11. [32] Filiz Zabcı, “Ku-De-Ta”, Birgün Pazar, Yıl:17, No:735, 11 Nisan 2021, s.11. [33] Gracchus Babeuf, Devrim Yazıları, çev: Sabahattin Eyüboğlu-Vedat Günyol, Çan Yay., 1964. [34] Eduardo Galeano, Tepetaklak-Tersine Dünya Okulu, çev Bülent Kale, Sel Yay., 2018, s.309.
https://edebiyatbahcesi.net/kose-yazisi/3062/mafyasiz-kapitalizm-olamaz
0 notes
magazinevim · 3 years
Text
Başkan Atsan, “Yapılanlar Kabul Edilir Gibi Değil”
Başkan Atsan, “Yapılanlar Kabul Edilir Gibi Değil”
Geçtiğimiz gün TBMM önünde yaşananlara ilişkin açıklama yapan Gelecek Partisi Manisa İl Gençlik Kolları Başkanı Sinan Atsan, “Milletin meclisi kimsenin şahsi mülkü değildir” dedi.   TBMM önünde mafya-siyaset ilişkisi iddialarına karşılık beyaz gömleğiyle 'temiz siyaset' açıklaması yapmak isteyen eski başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun polis müdahalesiyle karşılaşması…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberyazari · 3 years
Text
Başkan Atsan, “Yapılanlar Kabul Edilir Gibi Değil”
Başkan Atsan, “Yapılanlar Kabul Edilir Gibi Değil”
Geçtiğimiz gün TBMM önünde yaşananlara ilişkin açıklama yapan Gelecek Partisi Manisa İl Gençlik Kolları Başkanı Sinan Atsan, “Milletin meclisi kimsenin şahsi mülkü değildir” dedi.   TBMM önünde mafya-siyaset ilişkisi iddialarına karşılık beyaz gömleğiyle 'temiz siyaset' açıklaması yapmak isteyen eski başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun polis müdahalesiyle karşılaşması…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mektupgazetesi · 3 years
Text
0 notes
ehaberonline · 3 years
Text
Ahmet Davutoğlu Temiz Siyaset Kampanyası Başlattı
Ahmet Davutoğlu Temiz Siyaset Kampanyası Başlattı
Ahmet Davutoğlu Temiz Siyaset Kampanyası Başlattı Ortaya atılan mafya–siyaset ilişkisi iddiaları sonrasında Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Beyaz gömleklerle huzurunuzdayız” diyerek ‘temiz siyaset’ kampanyası başlattı. Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, iktidara “İddialar doğru değilse delillerle savunun” diye seslendi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Futbol Dünyasında Soygun ve Sömürü & Dünyada ve Türkiye'de Futbolun Gerçek Yüzü Kitabı pdf indir pdf indir
Futbol Dünyasında Soygun ve Sömürü & Dünyada ve Türkiye’de Futbolun Gerçek Yüzü – Futbolcuların en büyük hayal kırıklıkları nelerdir? – FIFA’nın ve futbol federasyonlarının denetleyemediği futbolcu menajerleri futbolu nasıl sömürüyor? – Endüstriyelleşen futbolda müsabaka düşmanlığa nasıl dönüştü? – Dikatatörler, baskıcı rejimler, siyaset ve küresel sermaye futbolu nasıl kullandı? – Futbol kulüpleri şirketleşerek nasıl soyguna açık hale geldi? – Dünyada kolay para kazanan dolar milyarderlerinin yeni oyuncağı büyük futbol kulüpleri midir? – 67-0 ve 79-0 sonuçlu maçlar nasıl oynandı? – Mafyanın futbol takımıyla karşılaşmamak için kendi kalesine gol atanlar kimlerdir? – Şikeli bahislerin merkezi neresidir? Bahis mafyasının baş aktörleri kimlerdir ve uyguladıkları yöntemler nelerdir? – Bahis mafyası Fenerbahçe – Barcelona maçında ne yaptı? – Bahis mafyası Antalya’da milli turnuva düzenledi mi? – Gerçekten FIFA futbol dünyasında rüşvetin merkezi mi ve bir mafya örgütü gibi mi çalışıyor? – Düğünlerde şarkıcılık yaptıktan sonra dünya futbolunu 17 yıl rüşvetle ve şaibeyle yöneten kimdir? – Michel Platini’yi nasıl bilirsiniz? – FIFA yoluyla yapılan soygunların dünyadaki baş aktörleri kimlerdir? – Dünya Kupası için yapılan oylamalarda dönen oyunlar nelerdi? Rüşvetler nasıl verildi ve soygunlar nasıl yapıldı? – Petrol zengini küçük Arap ülkelerinin şeyhleri FIFA’nın köşebaşlarını nasıl ele geçirdi? – Uluslar Olimpiyat Komitesi’ndeki soygunlar nasıl yapıldı? – Türk futbolunun içinden çıkılamaz durumu nedir? – Türkiye’de devlet mi futbola, futbol mu devlete daha çok katkıda bulunuyor? – Türkiye’de siyaset, Türkiye Futbol Federasyonu ve futbolun üzerinde nasıl hakimiyet kurdu? – Türkiye Futbol Federasyonu yönetmeliği, futbol kökenlileri yönetimden ve delegelikten nasıl uzak tutuyor? – Türkiye Futbol Federasyonu tarafından şike cezası nasıl kuşa çevrildi? – Türkiye’de mafya futbol ilişkisi nasıl oluştu?
Futbol Dünyasında Soygun ve Sömürü & Dünyada ve Türkiye'de Futbolun Gerçek Yüzü Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
erol25030 · 3 months
Video
youtube
Mafya devlet siyaset ilişkisi ve İtalya Temiz Eller Operasyonu.Efsane sa...
0 notes
iletisimcixyz-blog · 7 years
Text
New Post has been published on iletişimcilerin adresi
New Post has been published on http://iletisimci.xyz/buyuk-gazeteci-yazar-ugur-mumcu-ve-suikasti/
BÜYÜK GAZETECİ-YAZAR UĞUR MUMCU VE SUİKASTİ
Uğur Mumcu; (22 Ağustos 1942, Kırşehir – 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir.
Özellikle yaptığı araştırmalar, köşeyazıları ve yazdığı kitaplar ile dikkat çeken Uğur Mumcu, dönemin derin devletinin radarına da takılmıştır. Suikaste uğramadan 2 hafta önce; 8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu’nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan’ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.
Bunun dışında; suikaste uğradığı zaman ise, Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.
Pek çok şüpheli durumlar söz konusudur Uğur Mumcu suikastinde.
Suikastı; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi.Suikastın arkasında Mossad’ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde Mumcu’nun, seri numarası silinmiş ve Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani’ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu’yla bire bir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur’un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir. Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, “cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu”nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastın failleri yakalanamamıştır.
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
Sedat Peker ve devlet itibarı / Musa CEYLAN
Sedat Peker ve devlet itibarı / Musa CEYLAN
SEDAT PEKER VE DEVLET İTİBARI… Musa CEYLAN yazdı: Günlerdir tüm Türkiye Sedat Peker’in iktidar, devlet ve mafya’ya ilişkin açıklamalarını izliyor. Peker-Soylu-Ağar arasındaki bu savaşı acaba kim kazanacak? Cumhuriyet savcıları ise bu sürecin izleyicisi durumunda. Karşılıklı suçlamaların bir ucu doğrudan devlete dayanıyor. Devlet şu ana kadar susuyor ve bu olay kişiler arasında bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
Davutoğlu: Soylu 'bana sahip çıkmazsanız ben AK Parti'yi yakarım' diyor. Soylu, bu kumpasın hesabını verecek
Davutoğlu: Soylu ‘bana sahip çıkmazsanız ben AK Parti’yi yakarım’ diyor. Soylu, bu kumpasın hesabını verecek
Ahmet Davutoğlu: Sedat Peker nasıl ‘ben dünyayı yakarım’ diyorsa, Süleyman Soylu da ‘bana sahip çıkmazsanız ben AK Parti’yi yakarım’ diyor. Sayın Soylu, bu kumpasın hesabını verecek … 💥Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programının konuğu olarak gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Soylu’nun Habertürk ekranlarında hakkındaki suçlamalarına…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
AKP, Sedat Peker’e böyle yanıt verdi: Peker'in kardeşi gözaltına alındı!
AKP, Sedat Peker’e böyle yanıt verdi: Peker’in kardeşi gözaltına alındı!
AKP, Sedat Peker’e böyle yanıt verdi: Peker’in kardeşi gözaltına alındı! 💥Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker ve koruma görevlisi, Muğla’nın Fethiye ilçesinde gözaltına alındı. AA’nın aktardığına göre polis, Atilla Peker’in Kayaköy Mahallesi’ndeki villada kaldığını belirledi. 52 yaşındaki Atilla Peker ve Yunus O., polis ekiplerince gözaltına alındı. Peker’in…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
Sedat Peker: Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim; katil en önce gelir, Mehmet Ağar
Sedat Peker: Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim; katil en önce gelir, Mehmet Ağar
Sedat Peker: Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim; katil en önce gelir, Mehmet Ağar… 💥Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, 1993’te evinin önünde düzenlenen bombalı saldırıyla suikaste uğrayan gazeteci Uğur Mumcu ve 1996’da Lefkoşa’da öldürülen gazeteci Kutlu Adalı‘nın cinayetlerine ilişkin olarak yaptığı açıklamada eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve eski MİT’Çi Korkut…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
Günler sonra: Hadi Özışık ve Süleyman Özışık’ın evine polis baskını!
Günler sonra: Hadi Özışık ve Süleyman Özışık’ın evine polis baskını!
Günler sonra: Hadi Özışık ve Süleyman Özışık’ın evine polis baskını! 💥İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun gazeteciler Hadi Özışık ve Süleyman Özışık kardeşler hakkında suç duyurusunun ardından başlatılan soruşturmada Özışık kardeşlerin evine ve internet sitesinin ofisine polis baskını yapıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, gazeteciler Hadi Özışık ve Süleyman Özışık hakkında ‘hakaret’, ‘iftira’…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes