Meslek Hastalıkları
Meslek hastalıkları denildiği zaman; “zararlı bir etkenle bundan etkilenen insan vücudu arasında, çalışılan işe özgü bir neden-sonuç, etki-tepki ilişkisinin net olarak ortaya konabildiği hastalıklar grubu” anlaşılmalıdır. Meslek hastalıklarını toplumda görülen diğer benzerlerinden ayırt etmek zordur. Bunun için, özelliklerini hatırda tutmak gereklidir.
Meslek Hastalıkları
Meslek hastalıkları “nedeni belli” ve işyerinden kaynaklanan hastalıklardır. Nedeni bilindiğine göre, tamamen “önlenebilir” hastalıklardır. Tanınmaz ve önlenmezlerse, “ilerleyici” hastalıklardır. Tedavi edilmezlerse, “tekrarlanabilir” hastalıklardır. Aynı kişide farklı zamanlarda aynı hastalık tekrarlayabileceği gibi, bir işyerinde birden çok kişide aynı hastalık görülebilir. “Maluliyete neden olabilirler”. “Bildirimi zorunlu” hastalıklardır ve tazminat gerektirirler.
Bu özelliklerine rağmen, maalesef tüm tarafların duyarsızlıkları nedeniyle, meslek hastalıklarımızı tanıma konusunda başarılı olduğumuz söylenemez.
Meslek hastalıklarını mesleki olmayan genel hastalıklardan ayırt etmek için ne yapmalıyız? Üç temel özelliğini tekrarlamakta fayda var;
- Nedensellik: Hastalıkla spesifik bir iş ortamı ya da mesleki maruziyet arasında doğrudan nedensel ilişki. Akü işçilerindeki kurşun zehirlenmeleri ya da kumlamacılık mesleklerinde silikozis gibi.
- Kümelenme: Hastalığın belli bir meslek grubunda, genel topluma göre daha yüksek oranda görülmesi.
- Sessiz Dönem: Bugün başlanan bir işte yarın ortaya çıkan bir hastalık meslek hastalığı değildir. Maruziyetin başlangıcı ile hastalığın ortaya çıkması arasında bir süre vardır. Bu süre haftalar, aylar, yıllar, hatta on yıllar olabilir. Kişi işten uzaklaştıktan, hatta emekli olduktan sonra bile ortaya çıkabilir.
İşle ilgili meslek hastalıkları
Yapılan iş, meslek hastalıklarında olduğu gibi her zaman hastalığa doğrudan neden olmayabilir. Bundan daha çok, kişide var olan bir hastalığı ağırlaştırabilir, hızlandırabilir, alevlendirebilir, çalışma kapasitesini azaltabilir. Yani kişide var olan bir hastalık, doğrudan iş yerinden kaynaklanmasa bile, işyerindeki faktörlerden etkilenir ve hastalığın seyri değişir. Bu hastalık grubuna işle ilgili hastalıklar diyoruz. Sigara içimine bağlı olarak KOAH’ı olan bir hastanın yakınmalarının, çalıştığı tozlu bir ortamda artması buna örnek olarak gösterilebilir.
Bir hastalığın mesleki mi, yoksa işle ilgili mi, ya da ikisi de olmayan genel bir hastalık mı olduğunun ayrımını yapmak gerekli midir? Gerekliyse bunun önemi nedir? sorusu akla gelebilir. Öncelikle bilinmesi gereken şudur; meslek hastalıklarının tedavisinin birinci şartı, kişinin hastalığına neden olan mesleksel faktörlerden uzaklaştırılmasıdır. Yoksa, tedavide başarı sağlanamaz. Diğer yandan, kesin olarak meslek hastalığı tanısı alan durumlarda, bildirim, maluliyet, tazminat gibi yasal hak ve süreçler söz konusudur. İşle ilgili hastalıklarda ise, işyeri dışında daha birçok nedensel faktörler rol alabildiği için, bu yasal süreçler ne ülkemizde, ne de dünyada pek uygulanmaz.
Bir başka boyutu da; meslek hastalıklarında maruziyetin tamamen sonlandırılması, yani kişinin yapmakta olduğu işinden uzaklaştırılması gerekirken; işle ilgili hastalıklarda, maruziyet koşullarının gözden geçirilerek düzeltilmesi çoğu zaman yeterli olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından, birbirine benzeyen meslek hastalıkları listeleri yayınlanmaktadır. Bizim de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kullanılmakta olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tesbit İşlemleri Yönetmeliği”mizde meslek hastalıkları listemiz mevcuttur. İnternetten kolaylıkla ulaşılabilecek olan bu yönetmeliğin bazı özelliklerini gözden geçirelim; Yönetmelikte meslek hastalıkları beş gruba ayrılmıştır;
- Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları
- Mesleki deri hastalıkları
- Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları
- Mesleki bulaşıcı hastalıklar
- Fizik etkenlerle olan meslek hastalıkları
Yönetmeliğin Ek-2 bölümünde yukarıdaki beş başlığın altındaki hastalıklar ve belirtileri, yükümlülük süreleri ve hastalık tehlikesi olan başlıca işler sıralanmıştır. Yükümlülük süresi, bir hastalığın mesleki olarak kabul edilebilmesi için kişinin o işten uzaklaştıktan en geç ne kadar zaman sonra meslek hastası sayılabileceğini ifade eden bir süredir. Örneğin kurşunun erken etkileri için bu süre 1 ay, geç etkileri için 3 yıl olarak tanımlanmıştır. Pnömokonyozlar için ise 10 yıldır. Ancak, bu süreler bağlayıcı değildir. Yönetmelikte tanımlanan SGK Yüksek Sağlık Kurulu’nun, Hastane sağlık Kurulları tarafından düzenlenen raporla meslek hastalığı saptanmış olan olgularda bu süreleri uzatma yetkisi vardır. Aynı Yüksek Kurulun, listede yer almayan bir hastalığı meslek hastalığı olarak tanıma yetkisi de vardır.
Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları
25 alt başlıktan oluşan uzun bir listedir. Sadece birkaç örnek vermekle yetinelim; arsenik, berilyum, kadmiyum, krom, nikel, manganez, kurşun, civa gibi metallere, birçok gazlara, asit buharlarına, çözücülere bağlı olarak gelişen çeşitli organ hastalıkları meslek hastalığı olarak kabul edilmektedir. Bu hastalıklar karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, sinir sistemi, cild hastalıkları, kanserler ve daha bir çoğu olabilir.
Mesleki deri hastalıkları
İki alt grupta değerlendirilmiştir; deri kanserleri ve kanser öncüsü hastalıklar ile(Kurum, zift, katran, asfalt, antrasen, mineral yağlar, parafin ve benzeri maddelerle), kanserleşmeyen deri hastalıklar.
Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları
Bu grupta pnömokonyozlar (Silikoz ve silikotüberküloz, Asbestoz, Silikatozlar, Sideroz..), Aluminyum ve bileşiklerine bağlı akciğer hastalıkları, kobalt gibi sert metallerin tozlarına bağlı akciğer hastalıkları, Mesleki bronşial astım ve Bissinoz sayılmıştır.
Mesleki bulaşıcı hastalıklar
Bu grupta bazı parazitlere bağlı hastalıklar, tropikal hastalıklar, hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar, bulaşıcı sarılık ve tüberküloz sayılmıştır
Fizik etkenlerle olan meslek hastalıklar
Oldukça geniş bir gruptur. İyonlaştırıcı olan ve olmayan radyasyon hastalıkları, gürültüye bağlı işitme kaybı, hava basıncındaki değişmelerle olan hastalıklar, titreşim sonucu kemik-eklem zararları ve damarsal bozukluklar, kemik ve eklemlerin sürekli baskı, aşırı yükleme, tekrarlanan hareketler gibi mekanik zorlanmalara bağlı çeşitli hastalıkları sayılmıştır
Solunum sistemi hastalıklarında, deri hastalıklarında, işitme problemlerinde, bel ve eklem rahatsızlıklarında, kanserlerde ve sinirsel- psikolojik hastalıklarda mesleki nedenlerle daha sık karşılaşılmaktadır. Toplumda görülen her 100 astım ve KOAH hastasının 15’i mesleğe bağlıdır. Erkeklerde görülen kanserlerin % 11’i mesleğe bağlıdır. Akciğer kanserinde bu oran % 20’lere kadar çıkmaktadır. Deri hastalıklarının % 14’ü, kalp ve damar hastalıklarının % 10-15’i, sırt ve bel ağrılarının % 37’si, yetişkinlerde görülen işitme kayıplarının % 16’sı, hatta intiharların % 4’ü mesleğe bağlıdır
Bazı mesleklerde ve işlerde diğerlerine göre meslek hastalıklarının görülme riski daha yüksektir. Akü fabrikaları, tersaneler, lastik ve boya sanayi, plastik sektörü, maden ocakları, dökümhaneler, demir-çelik endüstrisi, petrol sanayi, yapıştırıcı gibi kimyasalların kullanıldığı işler, marangozluk, mobilyacılık vb. ahşap işleri, tekstil sektörü, röntgen ışınlara maruz kalınan meslekler, laborantlık, aşırı gürültülü ortamda yürütülen işler bunlara örnek olarak gösterilebilir.
Diğer taraftan, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler ve kronik sağlık sorunu olan işçilerin meslek hastalıkları gelişmesi açısından daha duyarlı oldukları bilinmektedir. Çalışanların sağlık gözetiminde bu hassas gruplara özel önem vermek gerekmektedir.
Mesleki Akciğer Hastalıkları
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, meslek hastalıkları önem sıralamasında akciğer hastalıkları en başta yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, 2020’de dünyada mesleki akciğer hastalıklarının en sık üçüncü ölüm nedeni olacağını tahmin etmektedir. Erişkinlerde görülen akciğer hastalıklarının %10- 25’i mesleğe bağlı olarak gelişmektedir. Nedenlerine bakıldığında da bu gerçek daha iyi anlaşılacaktır;
İnorganik veya mineral tozlar: Asbest, silika, kömür tozu, kaynak dumanları, talk, kadmiyum, krom, vanadyum, flor, aluminyum, nikel gibi
Organik tozlar: Küflü ot, saman, mantar, yün, pamuk, keten, kenevir, tahıllar gibi.
İrritan gazlar ve kimyasallar: Azot oksitleri, kükürt dioksit, güçlü asitler, amonyak, klor gazı, ozon, fosgen, hidrokarbonlar, boyalar, reçineler, vernikler gibi.
Çalışma hayatının pek çok alanında bu maddelerden bir veya birkaçıyla karşılaşmak adeta kaçınılmazdır. Beri tarafta, sigara gibi akciğer sağlığını tehdit eden çok önemli bir risk faktörü daha vardır ki, solunum yollarını burundan en uç hava keseciklerine kadar etkileyerek her türlü hastalığa zemin hazırlar. Sigara ve iş ortamı solunum zararlılarının birlikteliği, her birinin bağımsız etkisinden daha fazla zarar oluşturur. Dahası, sigara içen birinde görülen bir akciğer hastalığının mesleki olduğuna hükmetmek de çoğu zaman imkansız hale gelir.
Pnömokonyozlar
Akciğerlerde inorganik veya mineral toz birikimine bağlı olarak gelişen hastalıklardır. Sinsi hastalıklardır. Hastalık yıllarca ilerlemesine rağmen kişide önemli bir yakınmaya neden olmayabilir. Tozlu işlerde çalışanların düzenli aralıklarla akciğer filmlerinin alınarak değerlendirilmesi, erken teşhis için son derece önemlidir.
Mesleksel maruziyetin başlangıcı ile hastalığın gelişmesi arasındaki sessiz dönem yılları, hatta on yılları bulabilir. Hastalık bir kez başladıktan sonra, çoğu zaman ilerler. Hatta işten uzaklaşılsa bile ilerlemeye devam eder. Bu nedenle, erken tanı ve işten uzaklaştırma önemlidir. Birçoğunun geri dönüşü yoktur. Etkili tedavileri de yoktur. Başlıca nedenleri silika(kuvars), kömür tozu, maden tozları, asbest, kaynak dumanı, metal dumanları, talk ve daha birçok mineral tozdur. Ancak son yıllarda, doğada yıllarca bozulmadan kalabilen naylon, PVC gibi sentetik plastik malzeme dumanlarının ve tozlarının da ağır pnömokonyozlara neden oldukları gösterilmiştir.
Pnömokonyozların tipik örneği silikozisdir. Silika, yer kabuğunda en yaygın olarak bulunan maddedir. Yer kabuğunu, taşın, kayanın delindiği, kırıldığı, parçalandığı, öğütüldüğü, püskürtüldüğü pek çok meslek, silikozis riski taşımaktadır. Maden ve taşocakları, kuvars değirmenleri, kum püskürtme, tünel kazma, dökümcülük, taş kesme, cilalama, yontma işleri, cam, seramik,vitray, çimento, çanak çömlek, kiremit, tuğla üretimi gibi meslekler bunlardandır.
Kömür madenlerinde silika ve kömür tozuna birlikte maruz kalınır ve birlikte kömür işçisi pnömokonyozlarına neden olurlar.
Metallere Bağlı Akciğer Hastalıkları
Sanayide madencilik, metalurji, dökümcülük, kaynakçılık, metal kaplama, lehimleme, metal işleme, metal hurdacılığı, bileyleme gibi pek çok meslekte çeşitli metallerin toz ve dumanlarına maruz kalınmaktadır. Bunlardan akciğer hastalıklarına neden oldukları bilinen başlıcaları şunlardır: alüminyum, kobalt, tungsten, molibden, krom, nikel, kadmiyum, çinko, bakır, manganez, civa, vanadyum, platin, berilyum, demir, baryum. Akciğerlerde pnömokonyoz, sert metal akciğeri, astım, kimyasal pnömoni ve bronşit, amfizem, kanser, metal dumanı ateşi gibi hastalıklara neden olurlar. Akciğer dışındaki organlarda da başka hastalıklara neden olabilirler
KOAH
Müzmin, ilerleyici, geri dönüşü olmayan ve nefes darlığı ile seyredip, solunum yetmezliğine neden olan bir akciğer hastalığıdır. Sigarayla birlikte iş ortamındaki gözle görülen her türlü toz ve konusu alınan pek çok kimyasal, KOAH’a neden olabilir. Sigara içmeyen ve mesleksel maruziyeti olan bir kişide KOAH tanısı konulmuşsa ya da sigara içen KOAH’lı bir olguda yıllık solunum fonksiyon kaybı (FEV1) beklenenden fazla ise, sigara bırakılmasına rağmen bu kayıp devam ediyorsa mesleki KOAH akla gelmelidir.
Astım
Akciğerlerin hava yollarının geri dönüşü olabilen daralması ve nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi yakınmalarla seyreden bir hastalığıdır. Riskli iş kolları ve mesleksel etkenler saymakla bitmez. Aşağıdaki tabloda bazı örnekleri gösterilmektedir;
Mesleki astımın sık görüldüğü iş kolları
Kağıt üretimi işçileri
Hastane çalışanları
Buğday öğütücüler
İlaç üretenler
Değirmenciler
Lehimciler
Fırıncılar
Elbise üretenler
Ağaç işçileri
Elektrik-elektronik endüstrisi
Veterinerler
Kaynakçılar
Hayvan besleyicileri
Platin arıtanlar
Çiftçiler
Metal işçileri
Laboratuvar çalışanları
Kürk imal edenler
Kozmetikçiler
Boya imali
Bitkisel yağ üretenler
Kauçuk endüstrisi
Gıda katkı maddesi
Dökümcüler
Kahve üretim işçileri
İzolasyon endüstrisi
Tekstil üretim işçileri
Çalışma yaşamına başlayana kadar astımı, alerjisi olmayan bir kişide, işe başladıktan sonra, aylar yıllar içerisinde ortaya çıkan bir astımın mesleki olma olasılığı güçlüdür. Astımlı bir kişi, hastalığının yaptığı işe ilişkisinden kuşkulanıyorsa, bu anlamlıdır. İş değişikliğinden sonra başlayan veya ağırlaşan olguların da meslekle ilişkili olabileceği düşünülmelidir. İşle ilgili veya işle kötüleşen astım ise, astımı olan bir kişinin, işe başladıktan sonraki herhangi bir zamanda astım yakınma ve bulgularının artmasıdır.
Hava kirleticilerinin gözle görüldüğü veya kokusunun duyulduğu, ya da solunum maskesi kullanmayı gerektiren mesleklerde astım ve KOAH daha sık görülür. Kimyasal duman ve buharlarına, çoğu zaman iş kazası şeklinde yüksek miktarlarda ve tek seferde maruz kalınan bazı durumlarda da astım benzeri şikayetler gelişir ve kalıcı da olabilir.
Solunum ateşi
İşyerlerinde bazı dumanların solunmasından 3-10 saat sonra ortaya çıkan grip benzeri bir durumdur. Ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, kırgınlık, göğüste sıkıntı hissi, öksürük gibi yakınmalar vardır. Genellikle mesai sonrası başlar ve 1-2 günde kendiliğinden düzelir. Çinko, bakır, kadmiyum, manganez, aluminyum oksit dumanları, klima sistemlerinde beklemiş kirli su, küflü mantar, ot, pamuk, kendir, kenevir, tahul tozu ve çeşitli polimer plastiklerin dumanları başlıca nedenleridir. Çoğu zaman tedavi gerektirmeden kendiliğinden düzelen bu tablonun önemi, işyerindeki korunma tedbirlerinin yetersizliğini göstermesi ve düzeltmeler yapılmazsa gelişebilecek kalıcı ve ciddi akciğer hastalıklarının erken habercisi olmasıdır.
Mesleki akciğer kanseri
Mesleğe bağlı kanserler arasında en sık görülenidir. Aluminyum üretimi, asfaltlam, koktan havagazı elde etme, bakır eritme, madencilik, demir çelik üretimi, boyacılık, kok üretimi, nikel arıtma, kaynakçılık gibi meslekler akciğer kanseri açısından yüksek riskli işlerdir. Bu işlerde karşılaşılan kanser nedenleri ise; arsenik, asbest, benzpiren, berilyum, kadmiyum, krom, kömür katranı ve ziftleri, dizel egzoz dumanları, kaynak dumanı, radyasyon, mineral yağlar, nikel, radon, silika, güçlü organik asit dumanları (sülfürik asit içeren) gibi maddelerdir.
Solunum zehirlenmeleri
Genellikle kazalar sonucu zehirli gaz, duman ve buharların aşırı miktarda solunması ile oluşan ve ciddi dramatik sonuçlar doğuran durumlardır. Çoğu zaman çok sayıda kişi birlikte etkilenir. Solunum yetmezliği ve ölüme kadar giden sonuçları olabilir.
Organik çözücülere bağlı beyin ve sinir sistemi hasarları
Çabuk etkileri; uyum bozukluğu, sersemlik, baş dönmesi, sarhoşluk, bilinç bulanıklığı ve kaybı, felç, kasılmalar ve solunum veya kalp durması sonucu ölümdür. Sürekli maruziyetle yavaş gelişen geç etkileri ise baş ağrısı, yorgunluk, uyku bozuklukları, denge bozukluğu, uyuşma, karıncalanma davranış değişiklikleri, unutkanlık, kronik yorgunluk, el ve ayaklarda uyuşma, ağrı, kuvvet kaybı,yürüme güçlüğü gibi belirtilerdir. Bunlardan Hekzan; Ayakkabı, çanta, top imalatı, endüstriyel temizlik ve yağ giderme, boya, mürekkep, tutkal ve vernik çözücü, plastik sektöründe hammadde olarak sık kullanılır. Sinir sisteminde çeşitli hastalıklara neden olmaktadır.
Etkileri başlangıçta sarhoşluk vericidir. Başağrısı, başdönmesi bulantı, uyuşukluk, devamında güçsüzlük, bilinç bulanıklığı ve kaybı, bazen komaya kadar giden sonuçlar doğurur. Sürekli maruziyet ise kol ve bacaklarda kuvvet ve duyu kaybı, kalıcı ve ilerleyici beyin hasarına kadar gidebilir.
Beyin hastalıkları
Kurşun buharları, karbonmonoksit, klorlu çözücüler, iyonlaştırıcı ışınlar, sürekli yüksekte veya maden, sualtı işleri gibi derinde çalışmak ve bazı bakteri ve virüslere mesleki olarak maruz kalmak, beyin hasarına neden olabilir
Mineral asitlere bağlı hastalıklar
Sülfürik, Hidroklorik, Nitrik, Fosforik asitler sanayide metal yüzey temizliği, elektrokaplama, metalurjide cevher zenginleştirme ve arıtma, cevherden uranyum elde etme, demir, çelik üretimi, patlayıcı üretimi gibi işlerde yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Cildde kuruma, yara ve kimyasal yanıklara, gözlerde yanma, sulanma, hapşırma, boğazda yanma, öksürük, solunum sıkıntısı, nefes darlığı, kan tükürme, bronş aşırı duyarlılığı, gastrit, tat alma duyu bozukluğu, çürüme, sarı-kahverengi lekelenmeler, yürüme zorluğu, güçsüzlük ve KOAH gibi birçok hastalığa neden olabilirler
Kurşun
Akü imalatı ve hurdacılığı başta olmak üzere, çeşitli iş kollarında karşılaşılabilir. Kansızlık, böbrek hastalığı, sinir sistemi hastalığı gibi önemli sağlık sorunlarına neden olur
Cilt hastalıkları
Kanser dışındaki cilt hastalıkları, alerji veya tahrişe bağlı olarak gelişir. Mesleki nedenleri çok fazladır. Nikel, krom, epoksi reçinesi, yağlar, kömür katranı, organik çözücüler, organik asitler, çimento ve deterjanlar sadece birkaç örnektir.
Gürültüye bağlı işitme kaybı
Sanayide makineleşmenin artması gürültü düzeyini artırır. Yüksek riskli meslekler madencilik tünelcilik, taş ocakcılığı (patlatma, delme), dökümcülük, presçilik, demir dövme, ağır iş makineleri kullanımı, inşaatçılık ve buna benzer birçok meslektir. Önemli gürültü kaynakları arasında pnömatik darbeli aletler, yüksek hızlı taşlama aletleri, presler, torna, tesviye, testere ve diğer sanayi makineleri, plazma püskürtme tabancalarının kullanımı ve havaalanları sayılabilir. Etkilenme yıllar içinde yavaş gelişir ve 10 yıldan az zaman almaz. Akustik travma ise tek, yüksek düzeyde gürültü sonucu oluşan işitme kaybıdır. Sigara ve solventler başta olmak üzere işyerinde karşılaşılan çeşitli kimyasallar, gürültüye bağlı işitme kaybını artırır.
Titreşim
Tüm vücut titreşimi
Her çeşit ulaşım, sanayi ve inşaat taşıtları gibi titreşen bir yüzeyin üzerinde olmak ya da titreşen bir sanayi makinesinin yakınında çalışmak gibi koşullardaki maruziyettir. Genel halsizlik, yorgunluk, kas güçsüzlüğü, kas ve eklem hastalıkları, dikkat azalması gibi sonuçları vardır.
El-kol titreşimi
Titreşim sağlayan darbeli matkaplar gibi aletlerin elle tutulması ve kullanılmasıyla hissedilen titreşimdir.
Read the full article
0 notes
Limon Oto Nedir ? Limon Otunun Faydaları Nelerdir ? - https://www.coksohbet.net/limon-oto-nedir-limon-otunun-faydalari-nelerdir.html - Çok Sohbet - Sohbet Odaları - Chat - Arkadaşlık Sitesi
New Post has been published on https://www.coksohbet.net/limon-oto-nedir-limon-otunun-faydalari-nelerdir.html
Limon Oto Nedir ? Limon Otunun Faydaları Nelerdir ?
Limon Otu Nedir ?
Limon otu antiviral özelliklere sahiptir ve düzenli olarak limon otu tüketimi bağışıklık sistemi üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.Ülkemizde çok bilinmesede avrupa ülkelerinde çok sıkla bilinen limon otu veya melisa otuda denilebilir. Göz sağlığı üzerinde olumlu etkisi olan ve cildi koruyan antioksidanlar içerir.
limon otu nedir, limon otu faydaları
Limon Otunun Faydaları
Limon otu çayı, özellikle çocuklarda iştahı artırır.
Limon otu çayının ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etkisi vardır.
Genellikle stresli durumlarda, depresif durumlarda bir ferahlık olarak kullanılır ve ayrıca stresin neden olduğu düzensiz adet kanamalarında ve sinirlilik veya sinirsel kusmanın neden olduğu baş ağrılarında yardımcı olur.
Limon otu çayı neredeyse tüm hastalıklara yardımcı olur. Sindirimi düzenler, kalbi güçlendirir ve iyileştirir, antibakteriyel etkiye sahiptir ve yaraların iyileşmesine yardımcı olur.
Bununla birlikte, çoğunlukla psikolojik hastalıklar için kullanılır, hafızayı geliştirir, güzel düşünceler uyandırır, depresyonla mücadeleye yardımcı olur, üzücü düşünceler ve anksiyete ataklarındada fayda sağlar.
Limon otu stres belirtilerini yatıştırır, rahatlamanıza ve ruh halinizi iyileştirmenize yardımcı olabilir.
600 mg limon otu almanın, sakinlik üzerinde önemli bir etkiyle stresi azaltma etkisine sahip olduğunu ve matematiksel görevlerin işlenmesinde hızın artmasına neden olur.
Limon Otu Çayı Nasıl Hazırlanır ?
Paket üzerinde aksi belirtilmedikçe bir çay kaşığı bitkiden veya 0,2 lt kaynar su ile filtre torbasına dökün. Örtün ve 5 ila 10 dakika bekletin. Taze hazırlanmış çayı süzün ve için. Ayrıca bu çay’a Bal ve Zencefilde ekleyebilirsiniz.
Sizi Stresten uzak tutar Limon Otu
Daha iyi uyumanıza yardımcı olabileceği gibi uykusuzluk problemleri için de yardımcı olabilir. Limon balsamının kombinasyonu, huzursuzluğun yanı sıra uykusuzluğun da hafifletilmesine yardımcı olabilir. Araştırmalar, limon otu tüketen çocukların hem sinirlilik semptomlarında hem de daha az uyku probleminde azalma olduğunu göstermiştir
Sindirim üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir ve düzenli olarak limon otu tüketimi sindirim sistemini sakinleştirebilir
0 notes
Aşkenazi IQ’su
Aşkenazi Yahudilerinin en zeki etnik grup olması ortalama iq skorları baz alındığında yanlış olmayan önermedir.
Buna ek olarak Aşkenazilerin Nobel ödülü sahipleri arasındaki yüksek oranları, insanların çoğunluğunun eğitimli olmadığı dönemlerde azınlık oldukları ülkelerde yüksek entelektüel birikim ve beceri gereken meslek gruplarındaki reprezantasyonları, günümüzde nitelikli üniversitelerdeki ve entelektüel camiadaki üstünlükleri üzerinde düşünülmesi gereken göstergelerdir.
Mevzuyu varsıllığa ve lobiciliğe indirgeyenler, büyük olasılıkla yeterli biyografi okumamışlardır. Sosyolojinin babalarından Emile Durkheim dezavantajlı bir ailede dünyaya gelmiştir. Bilim kadınlarına ilham veren Rita-Levi Montalcini hem Mussolini dönemine denk gelmesine, hem de kız çocuğu olduğundan ailesinden büyük baskı görmesine rağmen Nobel almıştır. Milton Friedman'in annesi ve babası sıradan insanlardır lakin Friedman daha okul döneminde bile yetenekli bir öğrenci olduğunu belli etmiştir. Bunlar istisnai örnekler olmayıp, çoğaltılabilir.
Aşkenazilerde bazı genetik faktörlere ek olarak önemli tarihsel dinamiklerin de etkin olabileceğini kabul etmek, eğer soy içi üremenin bazı genetik hastalıkların taşıyıcı frekanslarını doğrudan etkilediği somut olarak biliniyorsa içe kapalı bir etnik grubun başka özgün özelliklere de sahip olabileceğini düşünebilmek gerekir.
Yahudilerin zekalarından söz ederken Sefarad ve Aşkenaziler arasında bir ayrıma gitmek elzemdir zira yapılan testlerdeki ortalama Sefarad iq'su ortalama Aşkenazi iq'suna göre geridedir. Aşkenaziler, ortalama iq seviyelerinin yüksekliği ile tanınan uzak doğu ülkelerini bile büyük bir farkla geride bırakmaktadır.
Çoğu toplumsal olgunun analizinde olduğu gibi bu da iki ana başlıkta incelenebilir:
1) Genetik
2) Çevre
1) Genetik:
Genetik üzerine okuma yapan her insan, Aşkenazilerde çeşitli genetik hastalıklara dikkat çekici oranda sık rastlandığını görecektir. Bir örnek olarak, Canavan hastalığı verilebilir.
Farklı etnik gruplardaki taşıyıcı frekanslarını görmek isteyen biri aşağıdaki listeye göz atabilir:
Taşıyıcı frekansları
Görüldüğü gibi, Gaucher hastalığındaki durum epey dikkat çekicidir. Dünya genelinde 1/150'ye yakın bir oranda seyrederken, Aşkenazilerde 1/15 gibi yüksek bir oran söz konusudur. Yine Tay-Sachs hastalığında bu oran 1/30 iken, Niemann-Pick'te 1/98'dir. Bloom sendromuna da Aşkenazi Yahudilerinde diğer etnik gruplardan daha yaygın rastlanmaktadır.
Bu durum pek çok araştırmacının dikkatini çekmiştir. Utah'taki bir çalışmada, bu hastalıkların taşıyıcılarında, hayatın erken evrelerinde merkezi sinir sistemi modülasyonunun farklı olabileceği ve bunun iq seviyesini yükseltebileceği öne sürülmüştür. Aşkenazilerde sık görülen genetik hastalıklar iki ana kümeye ayrılmıştır:
1) Sfingolipid bozuklukları (Tay-sachs, Gaucher, Niemann-pick bu kümededir)
2) Dna onarımı bozuklukları (Bloom, Fanconi, brca1 mutasyonları bu kümededir)
Bu gruplamalar üzerinden de çeşitli "hipotetik" moleküler mekanizmalar ortaya atılmıştır.
Örneğin brca1 ile ilgili hipotez şudur: brca1 embriyonik ve yetişkin nöral kök hücreler tarafından ifade edildiğinden ve hücresel çoğalmayı aşağı yönde regüle ettiğinden heterozigotlarda kusurlu bir brca1 geni taşımanın, kognisyonu iyi yönde destekleyecek bir şekilde sinirsel büyümeyi serbest bırakması muhtemeldir.
Gelgelelim bu tür çalışmalar, eleştiri de almıştır. Skin Deep: Dispelling the Science of Race adlı eserde taşıyıcı frekanslarının yeterince yüksek olmadığı öne sürülmüş ve Tay-sachs gibi durumların Fransız kökenli Kanadalılarda da yaygın görüldüğüne dikkat çekilmiştir.
2) Çevre:
Her ne kadar ilk bakışta mantıksız gibi görünse de, Yahudi-Roma savaşları Yahudiler için kültürel bir dönüm noktası gibi değerlendirilebilir.
Yahudi-Roma Savaşları'ndan sonra Yahudi cemaatindeki güç dengeleri değişmiştir. Musevilikteki dini liderlik vasfının Kudüs rahiplerinin tekelinde olmaktan çıkması, Musevilerin Tevrat'ı kendi dilinde okuması ve oğullarına okutmasının gelenekselleşmesinin zeminini hazırlamıştır. Bu durum doğal olarak okuryazarlığa önem vermeyen bir dünyada Yahudilerin, henüz milattan sonraki ilk asırlarda okuryazarlıkta farklı bir konuma gelmelerine yardımcı olacaktır.
Bu açıdan bakıldığında, diaspora yaşantısı süren Yahudilerin sonraki dönemlerde kendilerini toplumda ihtiyaç duyulan insanlara dönüştürmelerinde yüksek okuryazarlık oranlarının bir belirleyici olabileceği ve lobicilikte başarılı olmalarının asırlar sürmüş diaspora yaşantısının kenetlenmeyi mecburi kılmasından doğabileceği düşünülebilir.
Takdir edersiniz ki okuryazarlık sözleşmeli iş yapma ahlakının da önünü açar. Yahudilerin içlerinde yaşadıkları toplumlarda göreceli olarak nüfusun az bir oranını teşkil etmelerine rağmen yüksek entelektüel birikim ve beceri gereken meslek gruplarında kendilerini diğer etnik gruplardan daha erken dönemlerde göstermiş olmaları yüzyıllar öncesinden gelen bu tür geleneksel avantajlar ile ilişkilendirilebilir.
* * *
Ps: Bu yazı kesin bilgi içermeyip hipotezler ve varsayımlar barındırır.
1 note
·
View note