TEK BAŞINA CİNSİYET BİR SİYASETÇİYİ TANIMLAMAZ
Seçimden sonra medyada göze çarpan bazı haberlerde seçilen kadın başkanları bir arada gösteren görseller kullanıldı. Kimisi kadın haklarında büyük bir gerilemeye yol açan iktidarın bir üyesi kimisi Cumhuriyet Devrimi’ni ağzına bile almayan bir partinin temsilcisi olsa da hepsi sadece kadın oldukları için aynı tarafta gibi algılandı. Bir zamanlar Tansu Çiller başbakan oldu diye, Meral Akşener içişleri bakanı oldu diye sevinenler geldi aklıma.
Faşist bir iktidara destek veren bir siyasetçinin kadın olması, onun bir seçimde desteklenmesini gerektirir mi?
Laik Cumhuriyetin kazanımlarıyla kavgalı, Said Nursi’yi ya da Şeyh Sait’i önder olarak gören gerici ya da etnikçi bir siyasi görüşün savunucusu bir kadın adayın kazanması olumlu mudur?
Benim yanıtım her iki soru için de hayır.
Kadınların siyasi haklarını kazanması kuşkusuz bir devrimdi ve siyasette kadınların olması toplumsal eşitlik açısından çok önemli. Ancak sırtını tarikatlara dayamış, rant peşinde koşan, yönettiği belediyede hayvanlara zulmeden bir kadın siyasetçinin kazanmasına da sadece cinsiyeti nedeniyle sevinemem, bunu olumlamam.
13 notes
·
View notes
Türkiye Komünist Partisi bugün 103 yaşında.
Ülkemiz tekrar bir yol ayrımına doğru ilerliyor. Sömürü ve yağma olanca vahşiliği ile hüküm sürmeye devam ediyor ülkemizde. Yoksullukla boğuşuyoruz. Tarikatlar ülkeyi örümcek ağı gibi sarmış durumda. Parayı elinde tutanlar, tarikatlar ve bu kirli düzenin savunucusu siyasetçiler arasındaki bağ üzerinden talan ediyorlar Türkiye'yi. Yani yağmayı, sömürüyü ve karanlığı savunanların borusu ötüyor, şimdilik.
Bu karanlık tabloda halk ve işçiler yok. Halkın iradesi ve umut yok.
Ama yaşadık ve gördük. İşçilerin ayağa kalkabildiğini, kaderlerini ellerine alabildiklerini, insana yaraşır bir düzeni kendi elleri ile kurabildiklerini gördük. Anadolu'dan işgalcilerin defedildiğini, saltanatın ve hilafetin alaşağı edildiğini, cumhuriyetin kuruluşunu gördük.
Bu çağ kapanacak, yeni bir çağ açılacak. Çok da uzak bir gelecekte değil.
Beklediğimiz güzel günler ellerimizdedir. Halkın örgütlü gücü bu ülkeyi muhakkak değiştirecektir.
Emekçileri, aydınlık günlere inananları, Türkiye'nin devrimci safında yer almaya TKP'de örgütlenmeye çağırıyoruz!
➡️ Gönüllü olmak için: https://tkp.org.tr/gonullu/
7 notes
·
View notes
aralarında birçok çürük yumurta var diye lgbt bireylerinin hepsi adına neden böyle şeyler söylüyorsun ki? yapılan saçma şeyleri zaten biz de tasvip etmiyoruz, tüm bunlar ergenlikte olan insanların dikkat çekme amacıyla yaptığı şeyler olduğu çok da açık değil mi sence de? ayrıca trans, lezbiyen, biseksüel vs vs çocuk yoktur ne demek ya. insanlara 18 yaşına girdiğinde mi atanıyor cinsel yönelimler? ilkokulda/ortaokulda bir kız çocuğu bir erkek çocuğundan gayet hoşlanabiliyorsa bir kız da başka bir kız çocuğundan hoşlanabilir ve böylelikle kendini keşfedebilir? kendi adıma konuşayım, ben kendimi ortaokulda keşfeden lgbt bireyiyim. ben lgbt bireyi bir çocuktum ve bunun farkındaydım. bir özentiyle de doğmadı ayrıca. biri akla mantığa sığmayan bir şey yapıyor/istiyor diye tüm bir topluluğu sivrileme bence. ben toplumda bunun normalleşmesini istiyorum çünkü aykırıyım diye öldürülmek istemiyorum. insan ilişkilerim sırf bu yüzden bozulsun istemiyorum. normalleşmesini istiyorum çünkü normal yaşamak istiyorum. kendine küre diyen insanla sence ben bir miyim, bu bir yaşam mücadelesi ya
vereceğim cevap seni asla tam olarak tatmin etmeyecek ya da kabul edilebilir görünmeyecek sana çünkü -doğal olarak- duruma fazla duygusal bir pencereden bakıyorsun. lgbt+ bireylerinin hepsini aynı kefeye koymadım, koyamam da zaten çünkü kendi çevremde de, yakın ilişkilerimde de lgbt+ bireyi çok sevdiğim insanlar var, hatta içini rahatlatacaksa eğer ben de hayatımın bir kısmında kendimi ve cinsel kimliğimi keşfetmek adına bir sürü sıfat koydum kendime. fakat biliyorum ki mantıklı ve kafası çalışan, gayet doğal olan yaşama hakkını kazanabilmek için bu konularla dişiyle tırnağıyla uğraşmış, birçok şeyden fedakarlık yapmış, ezilmiş, hor görülmüş, hak etmediği her muameleye maruz kalmış lgbt+ bireyleri de bu durumdan memnun değil. bugün ben bir kesimi temsil ettiğimi söylüyorsam eğer ve o kesimi inanılmaz yanlış temsil ediyorsam, özellikle o kesimin kalkıp bana "ne yapıyorsun sen amk?" deme hakkı olduğunu düşünüyorum. ve bu hareketlerin çoğu dikkat çekmeye çalışan ergenler tarafından değil, kocaman yaşa gelmesine rağmen kendi içinde kendini kabul edememiş ve bir tarafa ait olmak için, en azından bir tarafta var alabiliyorum yanılgısına kapılabilmek için kendini yırtan insanların hareketleri. emin ol bugün kendilerini lgbt+ savunucusu olarak göstermiyor olsalardı çok başka bir konuda, bambaşka hareketler yaparak var olma telaşına düşeceklerdi.
çocuk lgbt+ bireyi yoktur konusuna gelirsek eğer, bu şekilde düşünüyorum, bu şekilde düşünmeye devam edeceğim çünkü şu an sizin lgbt+ bireyi olarak sınıflandırdığınız çocukların yarısının öyle olmadığını biliyorum. bu deneyimle sabit bir durum. tabii ki bir çocuk o yaşlarda kendini keşfetmeye başlıyor buna lafım yok ama hiçbir kız çocuğunun sınıfındaki yaşıtı erkek çocuktan hoşlandığı için "heteroseksüel çocuklar vardır" pohpohlamasına maruz kaldığını göremezsin. bu konuda eğer lgbt+ bireyi çocuklar eziliyor, dışlanıyor o yüzden kendilerini yalnız hissetmesinler diye onları böyle uyduruk sloganlar ile kucaklıyoruz dersen de bunu kimse yemez. emin ol bazı şeyleri sosyal medyada bu şekilde servis edenlerin gram sikinde değil, ne bu çocuklar ne de senin yaşama hakkın. dediğim gibi, sadece sivrilmek için çocukları kullanan ve "biz zaten büyüdük tamam ama bunlar daha minicik, ne gibi bir suçu olabilir bu minicik çocukların. baksanıza ne kadar masumlar." gibi cümlelerle kendi varlıklarını vicdan mastürbasyonu ile kabul ettirmeye çalışan salaklar.
onun dışında senin kendini ortaokulda keşfetmen ya da buna benzer örnekleri acayip karşılamıyorum zaten. fakat bunun böyle servis edilmesi daha cinselliğin, cinsel kimliğin, yönelimlerin ne olduğunu bilmeyen ve hatta bu konularda kafa yormaması gerekecek kadar küçük çocukları berbat etkiliyor. çünkü bu daha götünü silmeyi bilmeyen çocuğa, sen de böyle olabilirsin sesini çıkart ki biz güçlenelim mesajı amk. yani senin kendini keşfediş hikayenin bir özenti sonucu doğmamış olması şu an günümüzde öyle olmamasına rağmen tiktok gibi mecralarda bunun havalı gibi gösterilmesi sonucu kendini "ben lezbiyenim" "ben de büyüyünce gay olacağım" diyen çocukların beyinlerinin yıkandığı gerçeğini de örtmüyor maalesef.
ha normalleşmesi konusuna gelirsek, mülteci kardeşlerimizin de eklenmesi ile ülkeye dünya'nın göt deliğine dönüştük. dünya'nın göt deliğinde, siyasal islamın ülkenin yarısına hükmettiği bir dönemde normalleşmesi sadece bir hayal. normalleşmesinin mümkün olmadığını hisseden herkes daha uç noktaya sürüyor işi. daha korkunç bir boyuta taşıyor. kimin kimi siktiği, kimin kimi sevdiği ile değil derdim yani, normalleşmesini bu kadar isteyen bir lgbt+ bireyi olarak senin bana benden daha çok katılman gerekirdi herhalde. aksi hâlde daha çok hande kader haberi okuruz ve etkinize tepki olarak sadece daha çok nefret doğar "size" karşı.
9 notes
·
View notes
📌Soner Yalçın'dan Bahçeli'ye tarihi mektup...
Bak sana ne anlatacağım..?
Bu yazacaklarımı MHP’nin “parti okulu“nda bulamazsın. Unutturdular sana çünkü…
Gagavuz Türk‘ü, Hıristiyan’dır.
Yunanistan’daki Karaman Türk’ü de, Hıristiyan’dır...
Karaim ya da Hazar Türk’ü, Yahudi‘dir…
Altaylar, Tengrici’dir...
Saha-Yakut Türkleri Şaman‘dır...
Uygur Türk‘ünün kimi Budist’tir...
Azerbaycan Türk’ü ya da İran’ın Azeri Türk’ü Şii‘dir...
Anadolu Türkmen‘i Alevi’dir...
Ne sandın?...
“Türk milliyetçisi” denilince aklına sadece Müslüman Sünni mi geliyor?...
“Türk milliyetçiyiz” diyerek kimin ahlakını kime dayatıyorsun?...
Bak kardeşim !...
Dünyada ilk “Türk Derneği”, Macaristan-Budapeşte’de 1908 yılında açıldı.
Üniversitelerde ilk Türkoloji kürsüsü 1870 yılında Budapeşte’de kuruldu...
Macar Türklerini bilir misin?...
Turan fikrinin nereden doğduğunu sanıyorsun?...
Bugün...
Sadece Devlet Bahçeli‘yi bilmekle olmaz...
Gabor Vona‘yı da bileceksin!...
Hâlâ Necip Fazıl mı okuyorsun?...
Oysa Attila Jozsef‘i okumalısın!...
Hadi Yusuf Akçura’yı, Sultan Galiyev’i bildiğini düşüneyim; Turar Rıskulov‘u ya da Ethem Nejat‘ı bilir misin?...
Sahiden “sağ” nedir, “sol” nedir hiç kafa yordun mu?...
Tarihindeki Türk milliyetçi hareketler sömürgeciliğe karşı çıkarken, senin neoliberalizme/ vahşi kapatilizme karşı neden hiç sesin çıkmıyor?...
Evet sen kardeşim!...
“Türk milliyetçileri” adını kullanarak kimin ahlakını kime dayatıyorsun?...
Kızma bana !...
Bak sana bir Türk efsanesini hatırlatayım...
Cengiz Aytmatov’u bilirsin. Kırgız Türk’ü...
Türk birliğinin yılmaz savunucusu. Dünya edebiyatına armağan ettiğimiz Lenin ödüllü usta bir kalem...
1980 yılında yazdığı bir romanı var:
“Gün Olur Asra Bedel”.
Okudun mu?...
Kişinin, öz köküne yabancılaşmasını anlatır. Bunu Türk “Mankurt Efsanesi”ne dayandırır.
Şöyle...
Juan-Juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişileri işe yarar köleler haline getirmek için belleklerini silerek “mankurt” haline getirirmiş !...
Bir insanı “mankurt” yapmak istediklerinde bak ne yaparlar:
- Tutsak kişinin saçları iyice kazınır,
- Kafasına devenin boyun derisi gerdirilerek geçirilir,
- Tutsak başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır,
- Yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde sıcak güneş altında dört beş gün aç susuz bırakılır,
- Sıcağın etkisiyle deve derisi büzülür ve bir mengene gibi kafayı sıkıştırır,
- Deve derisinin artık kafa derisiyle bütünleşmeye başlamasıyla kazınan saçlar yeniden uzamaya başlar,
- Fakat, deri kafaya o kadar yapışır ki, zaten sert olan deve derisi sıcağın etkisiyle iyice sertleşir ve uzayan saçlar deriyi delip uzamasına devam edemez,
- Bu nedenle saçlar kafanın dışı yönünde değil, içine doğru uzamaya başlar,
- Sıcaktan büzüşen deve derisinin kafatasına yaptığı baskı ve kafanın içinde ters yönde uzayan saçların kafatasını delip, beyne doğru ilerlemesiyle tutsak kişi büyük acılar çeker,
- Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölür,
- Sağ kalan tutsak ise zamanla kendine gelir; yiyip içerek gücünü toparlar.
- Ama o artık bir insan değildir; ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “mankurt” olmuştur.
Artık hafızası yoktur...
Kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmez hale gelir.
Artık düşünemez...
İnsan olduğunun farkında değildir. Ağzı vardır, dili yoktur. Kaçmayı dahi düşünmeyen, hiçbir tehlike arz etmeyen bir köledir sadece. Bilinci, benliği olmadığı için, sadece efendisine boyun eğen bir köle...
Evet...
Mankurt, için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmektir...
Akıl yoksunluğunu ifade eden “mankurtlaşma” artık bir kavram olarak kullanılmaktadır...
Anadolu’da “mankafa” derler !...
Kimbilir...
Belki de Cengiz Aytmatov “Bozkurtları” uyarmak istemektedir...
Anlayana...
* Türk Bayrağı’nın yakılmasını, göklerden/direklerden indirilmesini protesto ettin mi?
Hayır!...
* Atatürk heykellerinin parçalanmasını protesto ettin mi?
Hayır!...
* Bu ülkenin parsel parsel özelleştirme adı altında satılmasını protesto ettin mi?
Hayır!...
* Türk kimliğinin-kavramının Anayasa’dan çıkarılmak istenmesini protesto ettin mi?
Hayır!...
* Devlet nişanından, devlet kurumlarından Türkiye Cumhuriyeti ibaresi kaldırılmasını protesto ettin mi?
Hayır!...
* Andımızın kaldırılmasını protesto ettin mi?
Hayır!..
* 23 Nisan gibi, 19 Mayıs gibi milli bayramlarının kaldırılmasını protesto ettin mi?
Hayır!...
* Soma katliamını protesto ettin mi?
Hayır!...
* Doğa katliamlarını protesto ettin mi?
Hayır!...
* Kaçak Sarayı protesto ettin mi? Hayır!...
* Kuzey Irak’ta Türkmenlerin katledilmesini protesto ettin mi? Hayır!...
* Süleyman Şah Türbesi’nden kaçılmasını protesto ettin mi?
Hayır!...
* Ülkenin parçalanma projelerini protesto ettin mi? Hayır!...
Peki neyi protesto ettin?...
Sadece, bu ülkenin yüz akı sanatçısı Bedri Baykam‘ı protesto ettin !...
Beyoğlu Piramid Sanat Galerisi’nde Almanya, Fransa, Japonya ve ABD’den sanatçıların eserlerinin de yer aldığı “Çırılçıplak” başlıklı sergiyi “ahlaki değerlere” aykırı bulup Taksim‘e sokağa çıktın ve “Bizler; Türk Milliyetçileri, Türk İslam Ülkücüleri, Türk Milletinin ahlak değerleri ile ters düşen ve sanat adı altında perdelenmek istenen bu çirkin sergiyi kabul edemeyiz” dedin...
Demek: Türk kavramının yok edilmesi, Türk bayrağının yakılması, Atatürk heykelinin parçalanması, Andımız’ın, ulusal bayramlarımızın kaldırılması, “ahlaki değerlere” uygunmuş ki sesin çıkmadı!...
Türklüğün sadece “bacak arasına” indirgendiğinin farkında değil misin?...
Soner YALÇIN
77 notes
·
View notes