Tumgik
#paris sıkıntısı
yorgunherakles · 8 months
Text
bir incisin parmaklarımın arasından kayıp giden, büyüyorsun! büyüyorsun bütün unutulmuşlar gibi.
paul celan - kalp zamanı
26 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Tumblr media
Artist, by George Dawe RA / Şeytanı, 1811
23 notes · View notes
edebiyat-hayat · 2 months
Text
Bir söz vardır: “En korkunç acılar, sessiz çekilen acılardır.”
Charles Baudelaire / Paris Sıkıntısı
3 notes · View notes
gecenin-okyanusu · 1 year
Text
Suçtan uzak eğlenceler öyle az ki!
Charles Baudelaire,
Paris Sıkıntısı
11 notes · View notes
kaanozer · 8 months
Text
Sanatçının Duası
“Gün sonları ne kadar içe işleyici güzün! Ah! Can yakacak kadar işleyici! Çünkü öyle hoş duyular vardır ki, dalgaları yoğunluklarını önlemez; Sonsuz’un ucundan daha keskin uç da yoktur.
Bakışı göğün ve denizin uçsuz bucaksızlığına daldırmak ne büyük haz! Yalnızlık, sessizlik, gök yüzünün benzersiz arılığı! Ufukta titreyen, küçüklüğüyle, yapayalnız kalmışlığıyla benim çaresiz yaşamıma öykünen bir küçük yelken, dalganın tekdüze şarkısı, tüm bu nesneler benim aracılığımla düşünüyor ya da ben onların aracılığıyla düşünüyorum (çünkü ben düşlerin enginliğinde öyle çabuk yitip gidiyor ki!); düşünüyorlar diyorum, ama dilbazlıklara, karşılaştırmalara, sonuç çıkarmalara başvurmadan, ezgimsi bir biçimde, çok güzel bir biçimde düşünüyorlar.
Gene de, ister benden çıksınlar ister nesnelerden fırlasınlar bu düşünceler fazlasıyla güçleniyor çabucak. Güç hazda bir huzursuzluk, olumlu bir acı yaratır. Fazlasıyla gerilmiş sinirlerim tiz ve sızılı titreşimlerden başka bir şey vermiyor artık.
Şimdi de göğün derinliği şaşkına döndürüyor beni, duruluğu çileden çıkarıyor. Denizin duyarsızlığı, gözlerimin önündeki görünümün değişmezliği ayaklandırıyor beni... Ah! Hep böyle acı mı çekmeli, yoksa hep kaçmalı mı güzelden? Doğa, acımak bilmez büyücü, her zaman üstün çıkan karşıt, bırak beni! İsteklerimi ve gururumu baştan çıkarmayı bırak artık! Bir düellodur güzeli incelemek, sanatçıyı yere sermeden önce dehşetten haykırtan bir düello.”
Charles Baudelaire
 Paris Sıkıntısı


Çev.: Tahsin Yücel
2 notes · View notes
shamilinblogu · 1 year
Text
“Her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi gelir.” (s.76)
-Charles Baudelaire, Paris Sıkıntısı
0 notes
saphiremoonllight · 2 years
Text
Baudelaire’in; "Ben nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir." dediği yer. Bilirsin; evi yol olanın, kaldığı her yer gurbettir . Ve evi yol olanın, yol ayaklarına birikir.
5 notes · View notes
portugacocuk · 2 years
Text
“Her şeye yüksek bir sadakat ve derin bir nefretle bağlıyım. Her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi gelir.”
5 notes · View notes
hacerikosblog · 2 years
Text
“Kimi insanlar vardır, hep seyirci kalırlar. "
2 notes · View notes
felsefebilim · 4 years
Text
Hep Yolda Olmak - Flaneur Kavramı
Tumblr media
Ortaya çıkışı Baudelaire’nun Paris Sıkıntısı kitabına dayanan Flaneur kavramı, Walter Benjamin, E.A.Poe gibi düşünür ve yazarlar tarafından da işlenmiştir. Bu kavramın kelime anlamı ‘’aylak, başıboş’’ demektir. Kentselleşme süreci ile birlikte ortaya çıkmış, gözlem yapan, hayatı, kenti araştıran araştırmacı olarak işlenmiştir. Araştırırken etken değil edilgen olmaya özen gösterir, kendini mümkün olduğunca gizler. Kenti gezer, kentlilerden uzak durur ve yaşamı anlamlandırmaya çalışır. Özellikle pasajlar, meydanlar, parkla, ara sokaklar flaneur için ideal gözlem alanlarıdır.
Tıpkı Aristoteles felsefesinde olduğu gibi hareket onun için kilit eylemdir. Gücünü hareket etmekten alan flaneur, gözlemlemek için hareket ederken düşünür, yaşar. Doğasında bireysellik barındırır. Bu bireysellik öyle bir safhadadır ki onun için kahraman olmak, öne çıkmak ya da topluma mal olmak hiç istenmeyen durumlardır. Aylaklık onun doğasında vardır. Filozofvari disiplinli bir anlamlandırma çalışması içinde değildir; yaşayan, zevk içeren, paradoksları kafasına takmayan bir yaşam sürer.
Flaneur neden hareket halindedir, neden yollardadır sorusunun cevabı kısaca çünkü kendisini arar, hareket ettikçe de gözlemledikçe de yeni gerçeklikler keşfeder, hayatı anlamlandırmak ister diyerek verebiliriz.
129 notes · View notes
lafontainedenbiri · 4 years
Text
Hep sarhoş olmalı. Her şey bunda; tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız.
Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz.
Ama sarhoş olun...
Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üstünde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun; “Saat kaç?” deyin. Yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir yanıtı size:
“Sarhoş olma saatidir! Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz...”
CHARLES BAUDELAIRE
37 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year
Quote
yalnızlık hayatım boyunca peşimi bırakmadı.
lars svendsen - yalnızlığın felsefesi
42 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Herkesin nazladığı, hoş görünmek istediği, kendi gibi ufak tefek, kendi gibi dişsiz, saçsız tatlı çocuğa bakınca yüreği sevgiyle doldu buruşuk, yaşlı kadının. Gülücükler, mimiklerle eğlendirmek için yaklaştı. Tiridi çıkmış zavallı kadıncağız okşamaya başlayınca çocuk dehşete kapılıp çığlıklarıyla doldurdu evi. Kadıncağız o zaman ebedi yalnızlığına yeniden çekildi, bir köşede ağlıyor ve söyleniyordu: "Bizler, zavallı yaşlı kadınlar, kimseye zevk vermez olmuşuz artık, masum yavruları bile severken ürkütüyoruz!"
Tumblr media
Charles Baudelaire | Paris Sıkıntısı
14 notes · View notes
bulentinyuregi · 5 years
Photo
Tumblr media
“ Kimi insanlar vardır, hep seyirci kalırlar. “
36 notes · View notes
masumcetin · 7 years
Photo
Tumblr media
Bu yaşam her hastası yatak değiştirme saplantısına kapılmış bir hastanedir. Kimi soba karşısında çekmek ister acısını, kimi pencere yanında iyileşeceğine inanır.
Charles Baudelaire, Paris Sıkıntısı s.108 Fotoğraf: Senaryosu Yılmaz Güney tarafından yazılan, Şerif Gören tarafından yönetilen 1982 yapımı “Yol” filminden. 
56 notes · View notes
paralarevolucion · 7 years
Text
”duvar saati çinliler saatin kaç olduğunu kedilerin gözlerinden anlarlar. bir gün misyonerin biri nankin dolaylarında gezinirken saatini yanına almadığını fark eder ve küçük bir oğlan çocuğuna saatin kaç olduğunu sorar. gök imparatorluğunun çocuğu önce tereddüt eder; sonra fikrinden cayarak cevap verir: ''birazdan söylerim''. kısa bir süre sonra kollarında kocaman bir kediyle geri döner ve kediye bakarak, hani derler ya gözlerinin içine bakarak duraksamadan: ''tam öğlen olmadı daha'', der kendinden emin. doğruydu söylediği. ben de, cinsinin övünç kaynağı, yüreğimin onuru, ruhumun hoş kokusu, adını hak eden bir kedi kadar güzel feline'e doğru eğildiğimde, ister gece, ister gündüz olsun, ışıklar ya da alaca karanlıklar içinde, her zaman açıkça görürüm saati onun tapılası gözlerinin derinliğinde, hep aynı saatti, geniş, görkemli, uzay kadar büyük, dakikaları, saniyeleri olmayan, kımıltısız bir saati, duvar saatlerinde yer almayan, yine de bir iç çekiş kadar hafif, bir göz atış kadar hızlı. gözlerim bu muhteşem kadranın üstündeyken, bir kendini bilmez gelip beni rahatsız etse, birkaç hoşgörüsüz ve ahlaksız cin, beklenmedik birkaç aksi şeytan gelip bana: ''bu kadar dikkatli orada neye bakıyorsun? bu yaratığın gözlerinde ne arıyorsun? orada saati görüyor musun, vaktini boşa harcayan haylaz ölümlü?'' deseler, ben de duraksamadan ''evet, saati görüyorum; sonsuzluğu gösteriyor'', derdim. gerçekten hak edilmiş, sizin kadar abartılı bir şiir bu, öyle değil mi, hanımefendi? aslında bu cüretkar iltifatları nakış gibi işlerken öylesine haz aldım ki, karşılığında hiçbir şey istemeyeceğim sizden”
2 notes · View notes