Tumgik
#ne yapıyorum ben bilmiyorum
kalopcia · 8 months
Text
hayır gerçekten insanlar nasıl motive oluyor ne motive ediyor sizi???
18 notes · View notes
kimmkitsuragi · 1 year
Text
i’ve never been more confused in my life
0 notes
girifit · 3 months
Text
şimdi kimseye bahsetmediğim bir günden bahsedeceğim sana, aklımda kaldığı kadarıyla. ağlayabilirsin veya titreyebilir ellerin, bilmiyorum. ben artık anlatmazsam öleceğim sanıyorum yalnızca. saat gece suları. bir krizin ortası. haykırışlar ve yakarışların çığlığı. bir şeyler olacak hissinden saniyeler sonrası. gecenin yalnız saatleri. titreyen ellerimde tuttuğum jiletin soğukluğunu hissediyorken tenimde içimde bir bitiş arzusu. kapının zili hiç durmadan çalıyor ama ben duyamıyor gibiyim. bakışlarım tenimde. ve akan kanlarda. yarı çıplak bedenim üşüyor buz gibi fayansta. bir kapı sesi duyuluyor önce. sonra adımın bağırılışı. korku her yerde. banyonun kilitli kapısı ardından annemin yakarışları, babamın kapıya vuruşları duyuluyor. neden yaptım, diye bir fısıltı dökülüyor dudaklarım arasından. ben cevabını o saniyelerde bulamıyorum. kapı açılıyor. annem üşüyen bedenimi sarıp sarmalıyor. babam. babam ilk defa saçlarımı okşuyor. ölemedim, diyorum. yapamadım anne, diyorum. annem ağlıyor. ben donuk bakışlar ile izliyorum. babam temizliyor yaralarımı. neden bu kadar geç kaldın yaralarımı sarmak için, diyorum. donuyor. dağ gibi adamın titriyor elleri. gözleri doluyor. alnımdan öpüyor, geçecek diyor. ben. ben ne yapıyorum bilmiyorum o dakikalarda. annem bir şeyler giydiriyor üzerime. babam beni beş yaşındaki bir çocuk misali yatağıma taşıyor. birkaç bir şey fısıldıyor kulağıma. ağlıyor da gizli gizli. ben özür diliyorum. elimden gelen tek şeyi yapıyorum. bir gece kan kokuyor. bir gece ölüm ve acı kapıya dayanıyor. bir gece milât oluyor. bir gece ben yeniden doğuyorum.
78 notes · View notes
neysekahveyapalim · 3 months
Text
Ben sanırım yine yanlış bir şey yaptım. Mutluyum. Endişeliyim ama ne için bilmiyorum. Güzel bir gün fakat ben kötü yapıyorum sanki. Güvenmiyorum. Aklım karışık yine, unutkanım. Günleri karıştırmaya başladım. Dün ne yediğimi hatırlamıyorum.
30 notes · View notes
humahatun · 5 days
Text
Bazen annesinin diktiği kıyafetleri giyenlere denk geliyorum.Aklima annem geliyor annem 23 yaşındaydı goctugunde ama dikis kursuna gitmişti bebekken onun diktiği şeyleri kullanma şansım olmuş.Simdide bana bıraktığı birkaç anısı var kullanmam için bekleyen sandıkta.Kücukken ben bu süreci daha kolay anlatabiliyordum sanki.Simdi hayatımda geleceğime dair gelişmeler olduğu anda ben kenara çekilip annemi istiyorum sadece ve bu yaptığımin son derece yanlış olduğunu farkındayım ne kadar istersem isteyeyim geri gelmeyecek.Benim bunu kabullenmem gerekiyor,benim büyümem gerekiyor.Oyle bı haldeyim ki günler,aylar,yıllar geçiyor ama ben geçmemiş gibi yaşamaya devam etmek için çırpınıyorum.Allahim yanlış düşüncelerimden sana sığınıyorum.Ne olur isyan sayma.. Allah'ım nolur kötü düşünceleri aklımdan atmama yardım et.Ben bu süreci tek başıma geçiremem.Belki bu cümleyi kurarken bile nankörlük yapıyorum evet yanımda annem yok ama beni düşünen onlarca insan var.. Allah'ım herkesin yaptığı iyilikleri görebileyim.Bu süreci kolaylıkla, güzellikle gecirebileyim.
Aslında yazı böyle gitmeyecekti gene tutamadım kendimi.İleride rabbim nasip eder de bir kızım olursa onun için dikiş öğrenmeye ben de niyet ediyorum.Kizimin bununla mutlu olmasına vesile olmak istiyorum.Ben kendi yaşayamadigim ( asla isyanda değilim biliyorum benim için en hayırlısı buydu) anne-kız duygusunu kendi evladımla yaşamaya niyet ediyorum.Ben bu hayatta en çok anne olmayı istiyorum.Belki bu isteğim bir imtihana dönüşür bilemem ama ne yaşarsam yaşayayım en hayırlısı o olduğu içindir buna şüphesiz inanıyorum.Allahim seni çok seviyorum.Sen de beni seviyorsun biliyorum senin sevgini hissetmeyi öğret bana,ben acizim,ben bilgisizim sevgi ne belki onu bile bilmiyorum ne olur beni bana bırakma Allah'ım.Tut ellerimden tut ya rabb.🌺
21 notes · View notes
susamam · 1 month
Text
gün geçtikçe eksilmek. sanki her yerimden bir parçam dökülüyor. hiç bilmediğim memleketin sokaklarında kayboldum bugün. memleketim de sendin evim de. çaresizliği de sen öğrettin çekip gitmeyi de. ama en çok neyi öğrettin biliyor musun geldiğin her vakit sana kıyamamayı. git diyemiyorum mesela. karşımda gördüğüm an göğüslerine yüzlerce darbe indire indire kovmam gerekiyordu seni. bağırmam. gözlerinin içine baka baka küfürler savurmam. benim sana karşı lâl olmamalıydım. her şeyi yapmalıydım ama karşında öylece çaresizce bakmamalıydım sana. kaçmalıydım belki. bilemiyorum işte. konu sen olunca ben hiçbir şeyi bilemiyorum zaten. nasıl anlatayım sana. adın geçince şu göğsümde bir kuş kanat çırpıyor sanki. sonra tiz bir çığlık kopuyor içimde. sana dair bir şeyler görünce soluksuz kalıyorum. sanki ana karnından yeni çıkmış bir bebek gibi yeniden nefes almayı öğreniyorum sonra. ben hayatımı bile senden öncesi ve sonrası diye ayırdım. senden sonra o kadar güzel şeyler oldu ki bunu nasıl mahvedebildin inan ben de bilmiyorum. gittiğinden beri ne yapıyorum bilmiyorum. o kadar hayatım olmuşsun ki artık bir hayatım var mı bilmiyorum. ama sen yine de gelip durma olur mu? baharlarıma kışı, çiçeklerime güzü getirme. ben sensizliği sevmek istiyorum. ben canımı yakan birinin varlığından haberdar olmak istemiyorum anlıyor musun? buna acımasızlık deme sakın. ya da diyebilirsin. sen bana hiç acımadın ki. kaçtın hep öyle fütursuzca, düşünmeden. şimdi kaçan ben olacağım. senin gibi dönmeyeceğim de.
40 notes · View notes
sizenebayim · 7 days
Note
Merhaba herkes bir şey sormus. Bende bir kapınızı çalayım belki bir faydası olur dedim. Olmazsa da içimi döker bir hayır duası almış olurum belki. 😇
Evlenmek isteyen ama tam da bu konuda harekete geçemeyen birine ne tavsiyede bulunursunuz ?
Helale harama dikkat etmeye çalışan 4 yıldır da iyi rahat bir işe sahip olan bir kadınım. Ekonomik özgürlüğüm var bu nedenle bu detayı verdim. Huyum suyum da kötü değildir. Bolca okuyan ve kibar biriyim de. Evlilik için gücü yetenlerdenim ama nasip faktörü var tabi.
Velhasıl evlenmek istememe rağmen oldum olası bu evlilik görüşmelerine sıcak bakmıyordum. Ta geçen seneye kadar. Şu an 29 yaşındayım. Bu yaşımda sadece 2 evlilik görüşmesinde bulundum. Hata ettim galiba. Ama bu durumlara hep romantik ruhum izin vermedi. Şimdi de sanki doğru insanı bulamayacakmisim gibi hissediyorum.
Oysa o kadar ihtiyacım var ki helal dairede sevmeye sevilmeye. Bunu söylerken hep utanıyorum aslında ama durum bu. Ama beceriksizim galiba ben nasıl bu işler olur doğru nasıl bulunur hiç bilmiyorum. Yaşım da küçük değil ama sınav degil ki çalışayım moduna geldim. Bolca dua da ediyorum ama acaba bi şeyleri eksik mi yapıyorum diye düşünmekten de geri duramıyorum. Bana bir tavsiyeniz var mıdır acaba?
Selâmünaleyküm, Bayramınız mübarek olsun 🕊️
Bunlar ne güzel dertler, Allah haram peşinde koşanlardan değil de rızası için helal ile rızıklanmayı bekleyen kullarını biiznillah en güzelleriyle rızıklandırır. Bu tertemiz zümreden olmak da çok güzel.
Evlilik babında aracılık müessesini çok önemsiyorum. Bu işler biraz da boşlanmış gibi ama harama bulaşmak istemeyen, sağda solda aranmadan edeple bekleyip çekindiği için isteğini dile getiremeyen o kadar çok kaliteli insan var ki. Evlilik hususunda aracı olmak Rabbimizin ayetinde buyurduğu önerisi ve efendimiz aleyhisselam’ın sünnetlerindendir. Ama çoğumuz faziletinden habersisiz. Oysa buyruluyor ki ; “En üstün sadaka-i câriye, evliliğe vesîle olmaktır. Zîrâ onların neslinden gelen kimselerin yaptıkları her iyilikten, vesîle olana da bir ecir vardır.”
En fazîletli şefaatlerden (teşvik edilen amellerden) biri, evlilik husûsunda iki kişiye aracı ve yardımcı olmaktır.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 49)
Bu yüzden öncelikle yakın çevrenizi bu isteğinizden haberdar etmeniz de mühim. Anneniz ablanız arkadaşınız vesilesiyle de söyleyebilirsiniz. Bu asla utanılacak bir durum değil Allahın fıtratımıza koyduğu bir ihtiyaç bunu dillendirirken utanmayın bir ibadeti ister gibi isteyin söyleyin. Çünkü duanın yanında fiili destek olarak bunları da işlemek gerekiyor.
Mesele çok kişiyle görüşmek de değil bence, ben de evliliklikle ilgili her istek, durum ve talibi direk reddeden biriydim sonra kararımı değiştirdiğim anda evlilik niyetli ilk görüştüğüm kişiyle evlenmiş biriyim. Çünkü duamda andığım nerdeyse tüm detayların somut hali gibiydi 🙊
Her dua nasibe, her nasip de vaktine esirdir denildiği gibi bir de nasibin vakti vardır. Allah hayırla o vakte eriştirsin.
Dua için önerim ise kendim de ediyordum evlendikten sonra da hala devam ediyorum namazlardan sonra okumaya. Furkan suresi 74.ayet ve İbrahim suresi 40,41.ayet bunları ezberleyip düzenli olarak okursanız çok faydasını görürsünüz. Bir de her akşam cuma suresi okuyabilirseniz bu da çok güzel olur.
Bir diğer önerim de 21 taha suresi okumak. Bunun dışında bu maksatla ve niyetle sadakalar verip evlenenlere yardımcı olun. Hususen bu konuda anne duası da alın.
Sabır ve dua ile de beklemeye devam edin. Çünkü evlilik çok mühim ve sonraki hayatınızı şekillendiren bir mesele acele edip yanlış bir evlilik yapıp sıkıntısını çekeceğinize hayırlı bir evliliğin yolunu gözlemek çok daha hayırlı bir durumdur zannımca.
Olmazken hiç olmayacakmış gibi geliyor ama vakti geldiğinde de sular seller gibi kolaycacık akıp oluveriyor önceki beklemek sıkıntıları unutuluyor yaş yahut başka meseleler sizi korkutmasın hiçbir yere grç kaldığınız yok :) Allah tez vakitte hayır ve bereketle nasibinize kavuştursun sizi ve bu durumdaki tüm kardeşlerimizi. Yine bu durumdaki kardeşlerimizin evliliği için dualar edin devamlı ki melekler de aynını sizin için etsin ✨🌙🕊️
17 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 3 months
Text
Brels ve Kahve hakkında
Eveet, merhaba merhaba ve merhaba sevgili arkadaşım. Şu an bu satırlara başladım, ne hakkında yazacağımı bilmiyorum o yüzden başlıkta da "Şimdilik başlıksız" yazıyor. Belki kalır, bilmiyorum bi sevdim gibi ama değişebilir. İyi olmak üzerine, depresif düşünceler üzerine, bazen evrene serzenişlerle ve farklı dışavurumlarla burada seninle çok konuştuk, seni de bu konuda fazlasıyla darladım gibi hissediyorum. O yüzden bugün biraz konu değiştirelim, biraz bu düşüncelerden, bu ülkeden, bu gezegenden uzaklaşalım istiyorum. Zihnimdeki uçsuz bucaksız uzaydaki Pandoria Galaksisinde, ufacık bir yıldız sisteminde misafir edeceğim seni bugün eğer sıkılıp erkenden gitmeyi seçmezsen.
Kalmayı seçtiğini görmek mutluluk vericii. Sen koltuğuna otur, geminin kumandası zaten yapay zekada. Ben de kahveleri hazırlayıp müziği koyayım, çok da acele etmeden, uzayın güzelliğini kaçırmadan devam edelim yolumuza. Yalnız dikkat et kahve biraz fazla sıcak, yakmasın.
Burayı inşa etmek epey zamanımı aldı, hala bitmiş değil aslında. Yer yer eklemeler yapıyorum, birkaç yaşam formu eklemeyi düşünüyorum şuradaki galaksiye. Şu sağdakinde yakında bir süpernova yaşanacak ama umarım sağlam kurtulurlar, oradakileri geliştirmeyi biraz unutmuş olabilirim çünkü, heheh. Neyse, geçelim hemen, ben şu gemiyi hızlandırayım..
Tumblr media
İştee başyapıtım, Pandoria Galaksisi.. Her seferinde biraz daha aşık oluyorum bu manzaraya, kaostan doğan bu güzelliği şans eseri ortaya çıkardım. Normalde bu kadar canlı bir tonda olmayacaktı, kıvamını tutturayım derken fazla koydum malzemeyi.. İyi ki de öyle olmuş tabi, insanlardan sıkıldığımda burası bana çok güzel bir sığınak oluyor. Hadi gel yavaşça gezegene inelim.
Tumblr media
Bu yıldız sistemine Sandrow adını vermişti yerlileri hemen hemen 350 yıl kadar önce. En azından bu gezegendekiler tabi heheh. Gelelim gezegenimizeee. Çok sevdiğim bir öyküsü var buranın. Bundan yaklaşık 2700-2800 yıl önce bu gezegen savaş yeriydi bildiğin. Mükemmel ötesi bir cehalet vardı gezegende. O kısım pek anlatılmaya değer bir şey değil, saçma taht savaşları işte, koltuk sevdalıları, yapacak bir şey yok.
Neyse neyse, bu savaş tabi iyice kontrolden çıkınca dedim ki buna bir müdahale etmek gerek. Ben oluşturmadım mı lan burayı oldum bi'. Gittim gezegene, dedim ki ya siz bu savaşı bitirirsiniz, ya da ben tüm silahlarınızı yok ederim, galaksiye karşı savunmasız kalırsınız. Yapman guzum, savaşman guzum dedim. Başta bi' sallamadılar tabi ama nükleer silahları bir anda kaybolunca biraz daha ılımlı hâl almaya başladılar. Tam olarak her şey o noktada değişti işte.
Çünkü zorunlu olarak yaptıkları dinleme, aynı yerde bulunma olayı onları karşı düşünceyi de anlama, dinleme yetisini kattı yavaş yavaş. Tabi epey uzun ve sancılı oldu bu süreç. 200-250 yıl falan neredeyse. Sonrasında o uzun soluklu barış dönemi başladı, o zamandan beri durumlar daha iyi gezegende. Şimdi birazdan halka karışırız, daha iyi anlarsın demek istediğimi.
Tumblr media
Eee şöyle bir dolaş bakalım, biraz halka karış, dedikodularını dinle, bir şeyler alacak olursan benim hesabıma yazdır ben hallederim hehe. Merak etme, uzay gemisinin etki alanındasın, çeviri gibi derdin olmayacak, orası teknolojinin derdi. Ben tam burada bekliyorum, söz karışmayacağım gezintine, salça olmak da yok.
Eveet, gezip tozman bittiysee, ooo bakıyorum da Brelslerden de kapmışsın hemen görünce. Aramızda kalsın kahve yanında çok iyi gidiyor ama burada kahve içmek ölüm cezası sebebi. Sebebini yolda anlatırım. Atla atla gidelim hemen..
Tumblr media
Aaay ay, öyle işte sevgili arkadaşım. Biraz farklı bir yer gör, kafamız dağılsın istedim. Umarım senin için keyifli bir yolculuk olmuştur. Brelsleri kahveyle denemeyi unutma, bir de buzdolabında tutma, çok kötü kokuyor öyle olunca, acı tecrübe edildi... Kendine çok dikkat et lütfen, bir sonraki yolcuğumuz için şimdiden sabırsızlanıyoruum, hadi baybaay!
21 notes · View notes
beyazmantoluu · 5 months
Text
hayatıma bakınca başarısızlıktan başka bir şey görmüyorum. tırnaklarımla sürekli kazıyorum kazıyorum ama ilerlemekten ziyade olduğum yeri kazıyorum. sonra içine düşüyorum. bu sefer de içinde debelenmeye başlıyorum. yok asla sonu gelmiyor. kendimi yetersiz ve beceriksiz hissediyorum. bir şeyi de bir seferde, tam anlamıyla başarmış, geçmiş ve bitmiş olayım. herkes geçip gidiyor ben olduğum yerde sayıp duruyorum. bir şey vardı. siz hep olduğunuz yerde dönüyormuş gibi hissedersiniz ama aslında spinal çiziyorsunuz ve gittikçe büyüyorsunuz diye. benim spinalim öylesine dar ve öylesine yavaş ki nefesim daralıyor bu kıskaçta. hiç böyle şikayetlenen biri değilim. her şey inancıma göre kader kısmet, evet. yine de bu benim kendimi sorgulamama engel olamıyor. çabalıyorum. gerçekten çok çabalıyorum. hiç önceki başarısızlıklarıma da takılmıyorum, inatla ilerleyeceğime inanıyorum ama olmuyor. sürekli önüme bakmama rağmen, ayağım sürekli takılıyor. nerede hata yapıyorum bilmiyorum. kendimi kalmış gitmiş gibi hissediyorum.
dün sürüş dersim aşırı güzeldi. hoca da ben de emindim ve keyifliydik. bu yüzden de heyecanım yok denecek kadar azdı. sonra başladığım yere yürüyerek gidecek kadar başlangıçta kaldım. aptal gibi hissediyorum kendimi. eve geldim sinir krizi geçirdim. gerçek anlamda. ağlayamayan biri olarak bu halimi ilk kez görüyorum. iyi mi oldu. sanırım iyi oldu. duygularımı dışarı atmak rahatlattı. ne kadar rahatlattığı tartışılır tabii. sabahtan beri sadece uyuyorum. ve içimin kalkmasına uyanıyorum. olay sadece ehliyetten kalmış olmak değil. bu sadece bardağı taşıran son damla oldu. yani algılayamıyorum bir insan bu kadar çabalar da nasıl herr seferinde başarısız olur, nasıl bir şeyi de ilk seferde halledemez. tuttuğunu koparan biri olmaya çalışırken nasıl her seferinde yazık yapamamış oluyor. çıldırmamak ve kafayı yememek için zor duruyorum. bundan sonraki hayatım nasıl olur onu da kestiremiyorum. çünkü ne kendime inancım kaldı ne de hevesim.
28 notes · View notes
master1wayne · 7 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B5.1
BÖLÜM 5.1 [GİZLİ TAKİP]
Emniyet'e vardığımızda, karşımızda gazeteciler ve kameraların'ın patlayan flaşları bizi karşıladı.
Babam benden yediği darbe'nin ve gelen polisin baskısı yüzünden hâlâ kendini toparlayamamıştı.
Şş topla şu suratını mal mal bakma koskoca Emniyet'e gireceğiz şimdi.
Babam alnın'daki terleri sildi gözlerini ovuşturdu ve buruk bir ses ile derin bir nefes alarak "ta-tamam" diyebildi.
Arabadan ilk baş babam ve sonra benimle birlikte ablamla annem indi.
[Haber görevlileri'nin birbiri ardına patlayan flaşları ve havada uçuşup birbirine karışan, anlaşılmayan sorularına aldırış etmeden girdiler.]
Biraz hızlı adımlar atarak yürüyorduk.
Babam yürürken stresten saçlarını kaşıyor, endişeli görünüyordu.
Biraz daha yürüdükten sonra polis memuru'nun "buyurun sorgu odasına girin hemen amirimiz gelecek" demesiyle babam biraz daha buçuk atmıştı.
Son bir kez bize döndü yüzünde aslında "ben bir bok yedim ama sizlere anlatamam der gibi bir şey" vardı.
Annem ve ablam babama destek çıkmak için "biz burada bekliyoruz merak etme" dediler.
Babam sonra bana doğru döndü benden de bir şey dememi bekliyordu, elimle sadece "hadi gir içeri" der gibi bir işaret yaptım.
Ahmet:
İçeriye girerken iyice sanki kanım boşalıyor vücudum soğuyordu. Bir üşüme başlamıştı.
Acaba neden çağırdılar beni buraya bir şey mi öğrendiler yoksa hakkımda bilmiyorum, belki de sadece öylesine sorular sormak için özellikle çağırmışta olabilirler yani değil mi "evet evet yani öyledir aslında" offf kendi kafamda kendimle konuşmaya başladım ne oluyor.
[Kapı açılır ve içeri Amir Cevat girer]
A.C: Ahmet Bey, merhaba!
Merhaba, Memur Bey! Sorun nedir acaba bir şey mi yaptım kusurumuz falan mı oldu? Ya da herhangi bir durum falan mı, yani bil-...
A.C: Ahmet Bey sakin olun, öncelikle sizi buraya hakkınızda bir suç duyurusu olduğu için çağırdık. Teşekkürler hemen geldiğiniz için.
Rica ederim, efendim suçum nedir? Daha doğrusu ne yapmışım?
A.C: Elimizde şu an fazla bir şey yok ama hakkınızda para aklama ve siber güvenlik suçu var.
Olur mu öyle Amirim, her vergimi kuruşu kuruşuna öderim. Öyle bir şey ile bağdaştırılmış olmak onur kırıcı.
A.C: Şu an bakıyoruz yarın karar çıkar şirketinize ait veritabanı girişi vesaire ne varsa siberci arkadaşlar öncülüğünde bakılacaktır.
Her zaman bekleriz efendim, gerekirse bütün bilgisayarlarımıza teker teker bakın.
A.C: Zaten öyle yapacağız. Merak etmeyin, sadece bu süre zarfında yurt dışı ve ya şehir dışı işlerinizi ertelemeniz lazım. Anında bir gelişmede burada olmanız için.
Tabi tabii hemen olurum sorun değil efendim.
[30 dakika sonra]
O zaman ben bu sıralar buralardayım ne zaman çağırırsanız gelirim efendim tekrar teşekkürler. İyi günler.
A.C: İyi günler Ahmet Bey.
Iyi günler...
Sorgu odasında otururken, nasıl olabilir de bunları öğrenebilirler diye düşünüyordum.
Kim söyleyebilir ki bunu? Sadece ben yapıyorum bu işi? Çevremde kimseye de anlatmadım aslında!
[Kapı açılır ve çıkar]
Aras:
Bitti mi işimiz burada yoksa daha kalacak mıyız bakalım Ahmet Bey.
B: Bitti bitti.
An: Ee ne oldu şimdi Ahmet neden çağırdılar seni buraya kadar.
B: Para aklama ve siner güvenlik suçundan hayatım.
An: Sen öyle bir şey niye yapasın ki canım, ben bilirim yapmazsın sen bunu.
B: Yaani ama işt-...
Haydi gidelim çok durmayalım artık burada. Daha evde konuşacak çok şey var.
Ab: Emir mi veriyorsun şimdi de Aras hayırd-.
Ayla seni mahvederim. Bugün olanları çabuk unuttun istersen evde senin üstünde de yapabilirim aynısını.
Ayla'ya bunları söyleyince ablam gibi davranmaktan çıkıp kendisi kedi yavrusu gibi olmuştu.
Şimdi eve gidiyoruz anladın mı beni Ayla? (sinirli bir ses tonuyla)
Ab: Anladım.
Duyamadım tekrar söyle!
Ab: A-anladım Aras lütfen!
Hemen ses tonumu tekrar düzelttim ve Ayla'yı omzundan tutarak yürümeye başladım.
Ayla benden ürkmüştü kaçmak istiyordu fakat yapamayacağını bildiği için usul usul yanımda duruyordu.
Kapıdan çıktık araba yanaştı. Şoför ilk benim kapımı açtı ve buyurun efendim dedi. Demek ki bugün attığım dayak işe yaramıştı.
Araba'ya bindiğimizde içerisi fazla karanlıktı, solumda annem, sağımda ablam vardı.
İçeriye sessizlik çökmüş ve kimseden çıt çıkmıyordu. Yolda giderken babamın aile içerisinde sonunu getirmeliyim diye düşünürken, babamın telefonu'na bir arama geldi.
Telefon'un çalmasında sorun yoktu fakat hareketleri hemen garip bir hâl almıştı.
Bir an öylece durdu telefon çalmaya devam edince annem "Ahmet telefonu ya aç ya da kapat çalıp duruyor." dedi.
Babam telefonu kapattı ve cebine attı ancak iki dakika sonra telefon tekrar çalınca bu sefer şüphe çekmemek için cevap verdi.
B: Efendim Alya Hanım. Evet, evet sorun yok gittik geldik yarın işte şirkete gelip bilgisayarları 1 haftalığına alıp götürecekler ondan sonra da bir şey çıkacağını düşünmüyorum ama ne olacağını göreceğiz.
Büyük ihtimal ile Alya babamı merak ettiği için aramıştı ancak ne dediğini buradan duyamıyordum.
[Yarım saat sonra]
Eve girdiğimizde babam stresli görüntüsünü tekrar getirmişti boynuna taktığı kravatı söküp gömleğini çıkardığı gibi attı.
Ben anlamıştım babam cidden kesinlikle suç işliyordu ama belli ki sistemi büyüktü bu sebeple kendine güveniyordu.
Bunu nasıl çözebilirim ki nasıl bulabilirim suçlara karıştığını nasıl, nasıl?
Off, cidden tek hedefim Alya ile ilişkilerini ortaya çıkartmaktı şimdi bir de bu var. Acaba bu işe de el atmalı mıyım?
Kafamda anlık dönen ses "hedefin sadece baba'nın Alya ile ilişkisini çıkarmak unutma, sadece buna odaklan" diyordu.
Evet, böyle yapmalıyım da zaten.
Bu sebeple yavaş adımlarla merdivenleri çıktım ve koridorun bitiminde duran odama girdim.
İçeri girdiğim gibi bilgisayarımı açtım ve daha önce de ilgimi çektiği için baktığım bazı siteler vardı bu sitelerden biri'nin şansa burada mağazası vardı.
Hemen girişi yaptım, param var mı diye dolabıma bakmak istedim, dolabın kapısını açtım ve eşyalarımı karıştırdığımda uzun zamandır biriktirdiğim 18bin dolar yerinde duruyordu.
Tekrar masama döndüm ve siteden kapıda ödemeli bir sipariş verdim.
Hüyük ihtimal yarın sabah elimde olur diye düşünerek rahat bir şekilde geriye yaslandım.
[Bir süre sonra]
Saat artık geç olmuştu, üstümü değiştirdim ve dişlerimi fırçalayıp yatağıma uzandım.
Tam gözlerimi kapattığımda kafamda bir ses "Merhaba, yarın Selin'in doğum günü unutmadın değil mi?" dediği an sesli bir şekilde; Ananı sikeyim hediye almayı unuttum...
Amaan yarın sabah çıkar alırım, bir şey olmaz yani.
Gözlerimi artık rahatça kapatmış ve uykuya dalmıştım.
[Sabah olur]
Birisi uykumun arasında omzuma dokunuyor bana ismimle tekrar tekrar sesleniyordu, gözlerimi yavaşça açtığımda karşımda Derya Abla vardı.
De: Aras uyan, haydi uyan!
Beş dakika daha abla lütfen.
De: Bana kalsa tamam ama annen, baban ve ablan seni kahvaltıya çağırıyor.
Ciddi misin? (yarı uyanık sesle)
De: Nasıl olduğunu ben bilmiyorum ama çağırıyorlar işte.
Ben biliyorum ama neyse.
De: Haydi gel uyanmadan gitmem.
Abla tamam ya lütfen.
Böyle dedikten sonra Derya abla bir anda üstüme atladı, yüzüme öpücükler kondurup "uyanacaksın hadii, kalk bitanem" diyordu.
O öptükçe ben gözlerimi kapatıp daha fazla öpmesini bekliyordum öylede oluyordu.
Bir an yatakta döndüm ve Derya abla altımda kaldı o an ikimizde birbirimize öylece baktık bu sefer de ben onun yanaklarından öpmeye başladım.
Derya abla gözlerini kapatmış halinden memnundu. Bir an öpücükleri kesince, güzel gözleriyle suratıma aşk dolu bir bakış attı.
Alnımı alnına dayadım, sadece gözlerine odaklanıyordum, ikimizde birbirimizden bir adım bekliyorduk buna eminim.
Karar vermiştim ilk adımı atıyorum, bunca zaman ona olan aşkım, tutkum içimde onun için hissettiğim ne varsa ona bunu aktarmalı ve hissetirmeliydim.
Dudaklarım, dudağına gidiyordu. Her milim yaklaşmada nefeslerimiz sıklaşıyor birbirimizin sıcaklığını ikimizde hissediyorduk.
[Kapı çalar]
Ay: Aras yemek hazır kardeşim lütfen gel!
İçimden; YA ANANI SİKEYİM ANANI ŞU ANI MI BEKLİYORDUN AYLA.
Bunu duyan Derya abla hemen beni üstünden itti, üstünü ve başını düzeltti.
De: İlk baş sen çık haydi.
Bunu söylerken yüzüme bakamıyordu az önce ki Derya gitti yerini yine hizmetli Derya almıştı.
Tamam... Dedim ve çıktım.
Kapıda Ayla beni karşılanmıştır içeriye bakmaya çalışarak "Derya gelmedi mi?" diye sormuştu.
Geldi sonra da geri gitti.
Ay: Gitti?
Evet!
Ay: Hmm.
Ayla'yı duvara doğru itip bir kolumu başının tam yanına gelecek şekilde duvara hizaladım.
Hayırdır Ayla bir şey mi oldu, çok sık soru soruyorsun sen?
Ay: Ne olabilir ki yok birşey.
Sol elim ile yüzünü sıkarak okşamaya başladım.
Aylacım canım ablacığım bu kadar meraklı olma tamam mı?
Ay:...
Hadi önden buyur!
Aşağı indiğimde, güzel bir masa ve oturacağım tarafta bolluk vardı.
Babam ve annem; "hoş geldin oğlum, gel otur" demişti.
Günaydın herkese, nasılsınız?
B/A: "İyiyiz oğlum sen nasılsın?"
İyi ben de, bugün şirkete kaçta gideceksin?
B: Neden sordun?
Kaçta gideceksin baba?
B: 2 saat sonra gideceğim oğlum.
İyi tamam, bir şey yok sadece merak ettim.
Uzun zaman sonra bu masada güzel bir kahvaltı yapmış, portakal suyumu da güzelce içmiştim. Dün verdiğim tepkiden sonra, evde çoğu konuda ipler benim elime geçmişti.
[Kapı çalar]
De: Aras Bey kargo size!
Tamam geliyorum. Büyük ihtimalle kamera ve bir kaç ses dinleme ekipmanı gelmişti.
Paketi aldığım gibi Derya'ya teşekkür ettim sonra da odama çıkıp, hepsi'nin kullanma kılavuzunu okuyup aktif ettim.
Arada hediye olarak gelen ses dinleme cihazı vardı küçük ve farkedilmeyecek kadar normal gözüküyordu.
Acaba çalışıyor mu diye denemek için önce telefonumun yanına eski telefonu koydum ve odadan çıkıp müzik açtım.
Yüklediğim uygulama ile hepsi tıkırında çalışacağı yazıyordu.
[1 dakika sonra]
Baby shark durururut...
Tamam, çalışıyormuş!
Derya abla'nın telefonuna mesaj attım "Sana vereceğim şeyi babam işe giderken giyeceği takım elbisenin ceketinin cebine at."
Derya abla hemen geri dönüş yapmıştı "Tamam atarım" demişti.
[1 buçuk saat sonra]
Babam çıkmak için hazırlanmıştı Derya abla hemen ceketi uzatırken cebine farkettirmeden koymayı başarmıştı.
Yukarıdan hazırlanıp aşağı inmiştim.
Babam çıktıktan hemen sonra Ayla'ya seslendim.
Evet Bentley'in anahtarını ver.
Ay: Neden?
Ayla haydi ver lazım çabuk ol.
Ay:...
An: Versene kardeşine anahtarı geri getirir merak etme.
Ayla anahtarı uzatmıştı. Annem'in bu tavrı aslında gözüme girmek içindi ama hoşuma gitmedi değil.
Arabaya bindiğim gibi hızlıca arkasından çıktım.
Uygulama babamın cihaz sayesinde nereye gittiğini de gösteriyordu. Bu özelliği şimdi görmüştüm.
Telefonu kenara koydum, diğer telefon ile de ses dinlemek için uygulamayı açtım.
Babam müzik dinliyordu.
Tam bu esnada telefonu çalmış olmalı ki müziği kapattı ve telefonu açtı.
B: Alya, evet aşkım.
A.R: Geliyor musun?
B: Geliyorum şu an araba sürüyorum hatta ama ilk baş şirkete uğrayalım oradan geçelim.
A.R: Tamam ben şirketteyim polisler kontrol için aşağıda sen de gel bir görün de sorun olmasın.
B: Tamamdır!
Telefon kapanınca babam tekrar müziği açmıştı.
Hemen telefonuma uzandım ve haber şirketinin Muğla ofisinin numarasını yazdım.
Birkaç kez çaldıktan sonra telefonu birisi açmıştı.
Bana Leyal Hanımı bağlar mısınız?
X: Tabii.
L: Buyrun beni aramışsınız?
Merhaba ben Ahmet Şura'nın oğlu Burhan Aras Şura.
L: Buyrun efendim.
Sizinle önemli bir haber yapmak istiyorum, bu sebeple sizi almaya gelebilir miyim?
L: Tamam olur, ne tür bir haber peki?
Türkiye gündemini sarsacak sadece sizin haber kanalınızın benim iznim ile paylaşacağı büyük bir haber.
Eğer ki istemiyorsanız diğer kanalları arayabilirim.
L: Durun, tamam olur ne zaman.
1 saat içinde hazır olun sadece sizinle yapacağım ses kayıt cihazı ve kameranızı tam doldurun. Büyük bir haber olacak.
[50 dakika sonra]
Leyal Hanım atlayın lütfen.
L: Tabii, nereye gidiyoruz beyefendi?
Babamın annemi aldattığı ve şu an hala aldatmaya devam ettiği eve gidiyoruz.
L: Ahmet Bey, yani babanız? Annenizi aldatıyor, ciddi misiniz siz?
Şaka mı yapıyorum sanıyorsunuz siz?
L: Y-yok sadece şaşırdım.
Neyse hızlıca onlardan önce varıp, orada konum almalıyız.
[15 dakika sonra]
Burası iyi gibi buradan zoom yapıp fotoğrafları çekeceksin sonra benimle beraber arka bahçeden giriş yapacaksın.
L: Tamamdır Aras Bey.
Bir süre sonra babam araba ile gelmişti, (arabayı uzak bir yere parkettim) Leyal bir sürü fotoğraf çekiyordu, en iyisi de el-ele tutuşmuşlardı bu sayede insanlar kolayca anlayabilecekti.
Leyal bütün fotoğrafları babam kapıdan giresiye kadar çekmişti.
L: Efendim çektim ama bunlar yeter mi?
Sadece bunlar olmayacak gel benimle. Az önce evin etrafını kolaçan etmiştim bu sayede bir tane merdiven buldum ve pencere'nin birinin açık olduğunu farkettim
Neredeyse sanki her şey biz buradayız biz yakalanmaya hazırız çekin bizi der gibiydi.
Leyal, sessizce gel benimle. Arkamdan gelen Leyal'i önden çıkması için merdivene yönlendirdim
Bir an durdu ve baktı ayağında topuklu ve kısa bir etek vardı.
Hanımefendi haydi, çıkın yukarı!
L: Topuklu giydim.
Çıkar o zaman. Bunu dedikten sonra çıkardı ve merdivenden çıkmaya başladı.
O an isteyerek merak duygusu ile yukarı doğru götüne baktım.
Şekilli ve dolgun bir götü vardı. Amı temiz duruyor yeni tıraşlanmış gibiydi. Külotundan amı bildiğin cam gibi, parlak parlak belli oluyordu.
Çıkınca hemen ekipmanlarını istedi.
Elimle uzattım ve merdiveni tutmasını söyledikten sonra ben de yukarı çıktım.
[Olayları olabildiğince detaylı anlatmaya çalışıyorum, hoşunuza gitmiyorsa kusura bakmayın, burayı okuduysan eleştirmek istersen ona göre bahset]
Yukarı çıkınca, sessizce onların olduğu oda'nın aralık kapısından gizlice bir video kaydı başlattım.
Leyal ise babamın Alya ile olan sevişmesini arkadan fotoğraf olarak çekiyor ve ses kaydı alıyordu.
Aslında Alya güzel kadın, 1.70 boy mankenleri andırıyor suratı hafif priyanka copraya Benziyor. Hafif dalgalı saçları ve kıvrak beli o mükemmel ters kalp şeklindeki dolgun götü tam hoplatmalıktı.
Babam ağzının tadını biliyordu.
Kadın babamın kucağına çıkmış orta boy yarağı eliyle götüne soktu ve zıplamaya başladı.
Babam, kadının götünü hamur gibi yoğuruyor, iğne batırır gibi parmağının uçlarını batırarak götünü sıkıyordu.
Kadın her zıplayışında dalgalanan götü mest ediciydi. Kadın sonra babamın üstüne doğru yattı babam eliyle sikini çıkardı ve kadının tıraşlanmış temiz amına başını yerleştirdi.
Bu sefer hareket sırası babamdaydı babam sikini güzelce kullanıyor kadının içine sokup çıkarıyordu.
Şiddetle giren bu yarak, kadının amına her çarptığında şak şak sesler geliyordu.
İnlemeler iyice artarken babam da hayvan gibi böğürüyordu. En sonunda babam son bir kez sikini sertçe kadının amına soktu ve kenetlenerek kalın bir böğürme ile boşaldı.
İkisi de terlemişti kadının terden vücudu kamerada parlıyordu. En son babamın siki küçülerek kadının amından çıktı ve kadının amın'daki döller musluktan akar gibi aktı.
Bunlar olurken Leyal'in saçları terlemişti ve nefesleri sıklaşmıştı.
Hafifçe dokunduğum zaman kendisine gelmiş ve benimde burada olduğumu hatırlayıp kendine çeki düzen vermişti.
Leyal Hanım gidiyoruz haydi.
L: Tamam efendim. (sesi titriyordu)
Merdivene döndüğümüzde ben direk aşağı atladım benim için sorun olmazdı fakat Leyal merdivenden inerken düşmesin diye merdiveni tuttum.
Leyal yavaşça iniyordu. İnerken götünü ve amını yine görebiliyordum.
En sonunda indiğinde bir baş dönmesi yaşamıştı düşmesin diye kendisini hemen tuttum sonra da kucağıma aldım ve hemen arabaya kadar götürdüm.
Leyal bir elini boynuma dolamıştı dikkat etmiyormuş gibi yapsamda bana şevk ile bakıyordu.
36 notes · View notes
girifit · 5 months
Text
yazdığım her satırı acı içerisinde yazıyorum. banyonun soğuk zemininde verdiğim savaşı kaybettim. öğün atlayarak geçirdiğim günlerdeyim. uyku uğramaz oldu, bedenime. ben de ilaçlara sığınmaya başladım. tekrar ve tekrar. başa döndüğümü hissetmiyorum artık biliyorum, başladığım noktanın gerisindeyim. içimdeki huzursuzluk hissi bedenimi yakıp kül ediyor. balkonda babamın paketinden çaldığım sigarayı içerken artık içimi bir korku basmıyor. geceleri gelen bir hissiyat beni kusturuyor. adımlarım artık hızlı değil. bir yerlere yetişme çabamı kaybettim. hastanede geçen günlerde kimsesizliği tanıdım. göz altlarıma bahşedilen morluklar ile kendimi bir tabloya benzettim. bir şeyler oldu ve olmaya devam ediyor, edecek de. ama ben neresinden tutacağımı bilmiyorum. ipin ucunu kaçırdım. ortasından, bir yerinden tutsam olur mu ki? ben, bilmiyorum. ne yapmam gerek veya ne yapıyorum. aynaya bakarak saatler geçiriyorum. bedenimi benimsemek adına çok savaş başlatıyorum. annem çabalamadığımı söylüyor. gülüp geçmeye çalışıyorum ama olmuyor. içime bir ateş düşüyor, çocuklar gibi ağlamak istiyorum. artık herkesten köşe bucak kaçıyorum. yeri gelince gülüyorum ama içimdeki şeytanların benimle alay edişini unutamıyorum. kimseye gel, demiyorum. gitme arzusu kapladı içimi, kalamıyorum. yaralarıma yıldızlar çizmek isterken biraz daha kanatıyorum. annem duysun sesimi istiyorum. ağzımı açtığım her an bir şeyler için suçlu bulunuyorum. annem ağlıyor. ben ölüyorum diye. ağlama, diyemiyorum. susuyorum. ben hep susuyorum. kaybediyorum. kayboluyorum. ölüyorum.
80 notes · View notes
eacrians29 · 4 months
Text
Baba..
Neden ben senin yanına gelip boş boş konular açıyorum biliyor musun?
Hatta yanına gelip konuşmadan önce ne konuşsam diye düşünüyorum... Ben seninle konuşmak istediğim için boş konular açıyorum, okulumdan bahsetmeye çalışıyorum. Ama ne yazık ki işe yaramıyor,hemen bitiyor konuşmamız...
Ben sana yakın hissetmeye çalışıyorum ama olmuyor, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum üzgünüm...
Bana dedin ya bize yapmacık davranıyorsun diye, evet öyle davranıyorum çünkü size kendimi yakın hissetmiyorum. Ben sana samimi davrandığımda, neşeli olduğumda da hiçbir şey değişmiyor ki... Keşke değişse sen sinirli olursan veya başın ağrıyorsa benim neşeli olmam hiç bir şeyi değiştirmez.
Çünkü sen bana boş boş bakarsın ve bende ben ne yapıyorum çok şımardım diyip içime kapanırım. Ve sonra yine neden hep somurtuyorsun, hiçbir şeyden memnun olmuyorsun dersiniz...
Kusura bakmayın ben herşeyi unutup hiçbir şey olmamış gibi yapamıyorum. Ve baba senin bana söylediğin o ağır kelimeleride hiçbir zaman unutamıyacam... Ben sizi memnun edemiyorum üzgünüm ama ben buyum maleseff...
Ben de isterdim gelip sana rahat rahat sarılabilmek, konuşabilmek, kendimi rahat ifade edebilmek ama olmuyor özür dilerim..
Ve birkez daha özür dilerim istediğin gibi biri olamadığım için....
21 notes · View notes
estellamila · 8 months
Text
Merhaba sanal dostilerim, seksen milyon yıl sonra yine yine yeniden söylenmeye ve birine anlatsam derdini s*kim diyecekleri derdimi yazmaya geldim buraya. Zaten tumblr başka ne için kullanılıyor ki skfkskvkss birtakım muhteşem blogları ayrı tutuyorum ama onlar dışında hepimiz öyle günlük gibi kullanıyoruz, bu da sorun değil bence bu arada zaten ben de aynısını yapıyorum.
Neyse derdim şudur elimden gelen bir şey yokturdkfskcx
Diplomalı bir psikologum ama oturup klinik psikolojiye hiç ilgim olmadı neredeyse, ben hep işin cognition tarafına çekiliyordum ama o akademik tarafta da fırsatlar o kadar açık değil her neyse bu hiç kimsenin umrunda olmayan bambaşka bir derdim, güncel derdime atlayayım. Şu ana kadar hiç para kazanmış olmasam da ilk mesleğim öğretmenlikti, mesela onuncu sınıfta mı ne beş yıl boyunca barajı aşamayan uzak akrabamızın benden büyük kızlarına ders vermiştim ve o sene kız iki senelik de olsa bir bölüm tutturmuştu, çok sevinmiştim o zaman ama öğretmenlik benim için tutku boyutunda değil o kadar da. Şu son sene içinde de ingilizce öğretiyorum insanlara sürekli yani bu noktaya nasıl geldim onu anlayamadım ilk kuzenime ders vermiştim bir ay kadar sonra deprem olunca okula gelmedi o yüzden de aynı şehirde değildik devam etmedi. Ama devam edebilseydik motivasyonu artacaktı ve sevecekti bence tam çünkü ben hiç anlamam diyen çocuk dikkatini çok da dağıtmadan, dağıtsa da kendi kendine tekrar toplar ve derse döner hâle gelmişti :/ sözde ben de emeğimin karşılığını alacaktım ama üç hafta dolduğu için alamadım yandı... Üç hafta ama günde dört saat hafta içi her gün filan diye hesap edince aslında bir miktar elime para geçerdi neyse.
Şimdi de babamın iş arkadaşının kızlarına veriyorum ders üç kız kardeşe, ve yine para meselesini bir türlü netleştirmedik yani parasız tipler değiller, anne baba mühendis memur, kızlarla çalışmak da güzel ama sanki tüm bu olay babamın beni kontrol altında tutma çabası gibi geliyor (bence gibisi fazla, ben yüzde doksan dokuz eminim böyle olduğuna, yani o yüzde birlik kısım da şey benim iyiliğimi düşündüğü kısım ama yüzde bir kadar bir düşünce kafasının geri kalanı nasıl herkesi ve her şeyi kontrol edip sonsuza kadar uzvu gibi davranmaya devam edebilir onun hesabını yapıyor.)
Kızları da sevdim aslında anneleri de tatlı bir kadın. Ama keşke babam aracılığıyla tanışmasaydık diyorum.
Bir de emin olamıyorum babama sorup durdum kaç kez ben bu işten ne kazanacağım diye, hep kaçak göçek cevap verdi. Kızların babası teklif etmiş babama senin kız ders verir mi diye, ama ne kadar ödeyecekler saat başı ona dair zerre bilgi yok. Babam sadece şey diyor onlar emeğinin karşılığını verir merak etme... Şu şartlar altında bir tek kardeşime ders anlatmaktan para almam ondan gerisine taksimetre gibi açarım yani niye merak etmiyorum ki zaman harcıyorum en temelde ders hazırlıyorum, etkinlik hazırlıyorum, eve geliyorum ödev kontrolü, gidiyorum gırtlak patlat tekrar vs.
Babam da kendince utanıyor mu napıyor bilmiyorum. Ama yarın kızların annelerine sorasım var kibarca, çünkü ben böyle belirsizlik içinde mesai harcamak istemiyorum yani ne kadar teklif edecekler bilmek istiyorum az veya çok oturup orta yol bulunur yani bence, ama bayağı vaktimi alıyor bu dersler, sabah çok erken saatte uyanıyorum yani çok erken demeyeyim de alıştığım saate göre erken diyeyim.
Neyse buraya kadar okuyan varsa ona sanal dostilikte sanal madalya takıyor ve önerisini bekliyorum, paragöz değilim sadece belirsizlik içinde yaşamak istemiyor ve emeğimin karşılığını almak istiyorum.... Bunda da utanılacak bir şey yok bence ama babam öyle hissetirmiyor sanki ne kadar kazanacağımı sormak hırsızlıkla, görgüsüzlükle eş değer bir şeymiş gibi davranıyor. Ben kendim açayım diyorum o yüzden ama bu para mevzusunu karşımdakini kırmadan veya iletişimde bir garipliğe yol açmadan nasıl yaparım tam bilmiyorum, çünkü bu konuda neredeyse hiç deneyimim yok...
48 notes · View notes
filyokusu · 9 months
Text
bugün bana çalıştığım yerdeki şef ne okuduğumu sorup morali bozuldu. yanlış meslekler seçiyorsunuz ya diye sitem etti. atanamayacaksınız öğretmenler hep böyle. ben atanıcam seneye atanınca haber ederim size dedim bi anda. bunu nasıl bi özgüvenle söyledim bilmiyorum ama insanların kendi hayatları dışında her hayat hakkında konuşma hakkı olduklarını düşünmesi, insanın umutlarını kırmaya çalışması çok yakışıksız ya. ben orada çalışıp okul harçlığı yapıyorum yanlışı doğrusu benim. allahım sen bu kırgınlıkların da önündesin.
30 notes · View notes
furkanonallll · 1 year
Text
ben hep kaçmak istedim kendimden. bulunduğum yerden. olduğum kişiden. belki korktum. belki çekindim. ama hep kaçmak istedim. bir yere bağlı kalamadım hiçbir zaman. bir noktada sabit kalmak, orada nefes alıp vermek bana göre değildi. garip bir şey bu; yani içinde bulunduğum durum. kötüyüm. iyi değilim. uzun zamandır iyi hissetmiyorum. hissetmekten uzağım, bir eylemi hissetmek adı altında yaşıyorum. hissetmek nedir unuttum. paramparça bir haldeyim. darmadağın olmuş duygularım var. elimde tutamadığım zamanlarım ve yarım kalmış birkaç hayalim var, ceplerimde. ben iyi değilim. iyi olmaktan kilometrelerce uzakta bir yerlerdeyim. yolların getirdiği hüzünle savruluyorum. kendimi toplamaktan bıktım. koleksiyon olarak kendimi topluyorum. hiç beklenmedik yerlerde bir parçamı buluyorum. nasıl kaybettiğimi hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor; hatırlayamıyorum, yapamıyorum. kaybetmekten usandım. hem de fazlasıyla. defalarca yenilmekten; yara almaktan bıktım. bu yaralar çok ağır taşıyamıyorum. bazıları çok fazla acı veriyor. derinlerde. saklıyorum herkesten. bazen ben bile unutuyorum. sonra bir şarkı çalıyor veya bir fotoğraf karesi canlanıyor aklımın kuytularında; yaram aklıma geliyor, acı veriyor. iğrenç bir durum bu. katlanamıyorum. intiharlar biriktiriyorum. kayboluyorlar. üzülüyorum. ben günün belli saatleri fazlasıyla hüzünlü oluyorum. genelde gece yarısından sonra. hüzün büyüyor. kocaman oluyor. bazen karşıma oturuyor. bazen içimde bir yerlerde kördüğüm oluyor. anlam veremiyorum. hüznüm benim mirasım. ben gömleğimi hüznüme asarım. bazen hüznümü gökyüzüne ısmarlıyorum. griye çalıyor gökyüzü. gri gökyüzünün hüzünlü yüzüdür. süreyya’dan bir dize okuyorum, gökyüzünün hüzünlü yüzüne makyaj niyetine. canım acıyor. yine de yapıyorum bunu. her satırı farklı bir anıya çıkıyor. bir şiir okuyorum sana, olmadık yerimden vuruyor beni. şiire inanırım ben. hem de fazlasıyla. iyi değilim ben. hiç olamadım. iyi olmak nedir bilmiyorum. belki yolculuklar iyi hissettiriyordur. bilmiyorum. kedere rastlıyorum, sana gelirken. yakamı bırakmıyor. kurtulamıyorum. mecbur yoluma yoldaş yapıyorum onu da. sen ve gözlerin çok güzelsiniz. araya girme dur. bazen düşünüyorum bu saatlerin mutlulukta bir derdi mi var diye? ne zaman mutlu olsam saatler olması gerektiğinde daha hızlı akıyor. ne zaman mutsuz olsam, saatler, günler, haftalar, aylar hiç geçmiyor. hele geceleri bastırıyor kasvet. bir şarkı çalıyorum. pencereyi açıyorum. rüzgâr vuruyor şakaklarıma. rahatlıyorum. bunu sık sık yapıyorum. elimden fazlası gelmiyor. yazmak güzel eylem. yazıyorum. düzenli olarak yazıyorum. sürekli yazıyorum. yoksa öleceğim. biliyorum. sen bana bakma. ben yine sahipsiz acıların dilinden birkaç satır karalıyorum. onların dilinden anlamak gerek. anlıyor musun? emin değilim. rüyalarım gitgide yok oluyor. fark ediyorum. kâbuslarım artıyor. bu hiç iyi değil. karanlığa karışıyorum. kendime yurt edinmişim karanlığı. kimseler yok burada. yalnızlıktan yutkunamıyorum. kesik kesik nefes alıyorum. Gecenin kör karanlığına doğru ölümün sesi yankılanıyor. içim ürperiyor. ses iyice artıyor. bir süre sonra sese eşlik ediyorum. yoruluyorum. oturuyorum bir kenara. bekliyorum. beklemeye devam ediyorum. saatler geçiyor. insanlar geçiyor. bekliyorum. her şey değişiyor. ben kalıyorum. ben bir kenara oturmuş bekliyorum. bilmiyorum. ben yine hiçbir şey bilmiyorum. sadece bekliyorum.
50 notes · View notes
hisboslugu · 19 days
Text
belki inanmazsınız ama ben birini çok sevdiğim zaman onu öldürmemi gerektiren delilleri ortadan kaldırıyorum ve evet inanmazsınız, bunu o kadar çok sık yapıyorum ki, bu delillerin günün birinde beni öldürme ihtimali var ama bir defa sevdi mi insan, delillerin gerçekliği yitiriyor anlamını. insan bir delil olmadan sevemiyorsa, gün olur bir delille sevmekten cayar. her şey ve herkes bekletiyor kendini. sen… bekletiyorsun kendini. o kadar bekletiyorsun ki, artık senin gelmeyeceğine inansam da, seninle ilgili beklemekten gayrı bir iş bilmiyorum ben. artık bekletilmekten yapma bir adamım, bundan gocunmuyorum da. bu benim çünkü, sana inanmanın memuru ama yağmurun sana yağmayacağı belliydi göğe bakışından. berraktı, bulutsuzdu, silme maviydi gök. bana öyle baksan, yüzünün ortasına tükürmek tahrir’de mübarek’i taşlamak gibi olurdu. çok belliydi boynun bir açı bile kuramadı yaşadıklarına. kötümserlik başa bela! bence insan kuramadığı hayallere de inanmalı! insan… başka insanlar için hayaller kuran bir bardak sudur. bir gün ümidini kaybedersen bil ki kaybedeceğin başka bir şey kalmadı. çünkü bütün kazandıkların kaybettiğin ümidine sıkı sıkıya bağlıydı. şimdi git, bütün tanıdıklarına söyle amerika'dan bu kadar korkmasınlar. baksınlar, ben onu küçük harfle başlarken nasıl da geniş bir ağızla esniyorum ve onun kellesini gövdesinden ayırmak için apostrof biriktiriyorum. git onlara de ki, dünyada bir dakika sonra ne olacağını hiç kimseler bilmiyor. elli sene sonrasını hesaplıyor sandığınız israil, mütemadiyen sürprizlerle yaşıyor. bunca yalan dolan arasından çıplak olduğu kadar yakıcı bir gerçek mi, cayır cayır bir gerçek mi, hesaplanamaz bir gerçek mi diliyorsun? allah'ım, muhammed buazizi’yi affet. onun yangını dünyaya ne kaybettiğini hatırlattı. yani en az günahlarımız kadar tekrarlanan başka neyimiz var? başka neyimiz var senin merhametinden gayrı! hülasa: ortadoğu'daki muazzam uyanışı amerikan - israil komplolarına alet etmeye çalışan kötümser teorisyenler, ümitsiz umarsızlar, kedersiz feylesoflar! ya bi' sakin olun, bi' geri çekilin, gidin birine falan âşık olun. çok zeki olduğunuzu sanarak kendi zekânıza hakaret edip durmayın, gülünç olmayın, bi' susun, allah aşkına biraz gürültü yapmayın. tahrir’de müthiş bir aşk filmi oynuyor, onu seyrediyoruz!
10 notes · View notes