İmam Muhammed (rahimehullâh): "Şayet fakirler zekât almamak üzere anlaşsalar, bundan dolayı günaha girmezler, aksine bunun için övülürler. Fakat zenginler farz olan zekâtı vermemek üzere anlaşsalar, günahkâr olurlar. Bundan anlıyoruz ki, (zekat verilmesinde) minnet/üstünlük zenginin değil, fakirin hakkıdır."
Sizce insanın içini en karıştıran, en üzen, en düşündüren ve en çok yoran duygu hangisidir?
Acı, üzüntü, kırgınlık ya da çaresizlik mi? Hayır hiç biri değil. Bizi en çok üzen de, en çok düşündüren de, en çok yoran da minnetlik duygusudur. Sevdiğiniz, sevmediğiniz ya da sevdiğinizi zannettiğiniz birini düşünün. O kişi size öyle bir şey yapmıştır ki ne ondan nefret edebilirsin, ne ondan soğuyabilirsin ne de onu hayatından çıkarabilirsin.
Şöyle düşünün ; en değer verdiğiniz kişi, size sizin için en iyi şeyi yapmıştır. Mesela herkesin önünde sizi savunmuştur, size yardım etmiştir, aç karnınızı doyurmuştur. Bunlardan herhangi birisini ya da başka bir şey de yapmış olabilir.
Size yardımı yapan o kişi, bir gün gelir karşınıza çıkar ve size en kötü şeyi yapar, güveninizi zedeler. Güven kazanılabilir kaybedilebilir ya da zedelenebilir, bilemeyiz.
Sonra yine o kişi gelir sizin bir şekilde gönlünüzü alır.
Ve sonra o kişi yine sizi sarsacak bir şey yapar ve sende ondan nefret etmeye başlarsın ta ki içindeki minnet duygusu konuşasaya kadar.
Selam ben minnet duygusu. İçindeki kargaşanın farkındayım ama şunu düşün o sana asla ama asla unutamayacağın bir iyilik yaptı sen ondan nefret ettiğin zaman o iyiliğin ve yaşayacağın vicdan azabıyla ezilirsin. Hem sen onu seviyorsun nasıl ondan nefret edebilirsin ki?
Diye konuşur seninle sen ne yapsam, nasıl davransam diye düşünürken de bir bakmışsın ki içinde ki kargaşada yok olmuş ve o kişiyi affetmişsin.
Kısaca içimizdeki minnet duygusu bizim peşimizi bırakmaz, kendini her daim hatırlatır ve senin yıpranmana neden olur. İçimizdeki minnet bizim kargaşamızın ta kendisidir.
Başkasının açtığı yoldan ilerlersen onun istediği yere varırsın. Kendi istediğini yere değil. İpleri kendi eline alacaksın. Bu minnet çok ağır bir yüktür. Haketmeyene karşı duyarsan sonuna kadar kullanır. Seni de fena yolda yorar.
Bunca yıllık dünya hayatında, hayatın bana öğrettiği en önemli ve değerli bilgilerden biride Çevremizdeki her insanın ancak gideceği yere kadar bize eşlik ettiği ve eşlik etmesinin de bizim tekâmül sürecimize hizmet olduğu hususuydu. Gerçekten de hayatıma kim girdiyse, bana bir şeyler kattı, kimi fazlalıklarımı törpüledi, kimi eksiklerimi tamamladı ve bu günkü halime ulaşmamı sağladı.
Ondan sebep…
Det många sekler långa muntliga traderandet av Illiaden och Odysséen (och många andra berättelser som det bara återstår fragment av) – där nuets erfarenheter hela tiden grep in och förändrade historierna – uppfattades som ett icke-glömmande av det förflutna. Berättelserna upplevdes som en muntlig historiebok. Nu, när Illiaden och Odysséen fixerades i skrift – vilket sker just på 700-talet – hade icke-glömmandet fått en oföränderlig form.
Tomas Lappalainen, Världens första medborgare : om statens uppkomst i det antika Grekland
eski bi arkadaşımla bugün yine yazışmış bulunduk. bir konu hakkında akıl istedi ve ben bi sürü konuştuktan sonra da "ayn" diye cevap verdi jdksmdlslm sanırım ilişkiler boşuna bitmiyor konuşma sıklığı boşuna azalmıyor ya
Okay but what if the De Noirs are Jewish, and that’s one of the main reasons why they and the Merryweathers are feuding? Because the og book is super religious, like, the Merryweathers go to church all the time, and wouldn’t that make Benjamin and Lovedays relationship so much more scandalous?