Tumgik
#marifet
ruhurevan-tr · 1 year
Text
Tumblr media
"İbrahim Ethem Hazretlerine, niçin insanlardan uzaksın, diye sormuşlar. Benden büyük olanların kibirlerinden, küçüklerin ahmaklığından, emsalimin kıskançlığından uzaklaştığından beri huzura kavuştum buyurmuştur."
Marifetname
57 notes · View notes
e-yyup · 1 year
Text
Ten, beden demektir, dil ise gönül. İnsanda esas olan ruhtur, beden onun hizmetçisidir. İnsan sadece yemeyi, içmeyi ve uyumayı hedef alırsa hizmetçisine hizmet etmiş ve beden çöplüğünde ömür geçirmiş olur. Bunun sonucu olarak gönül gülşeninden, kalp bahçesinden mahrum kalır. Görelim ki, kalp bahçesinin çiçekleri marifet ve muhabbettir. Ve görelim ki neylemiş ise güzel eylemiştir.
Tumblr media
42 notes · View notes
oyunabirazara · 1 year
Text
Tumblr media
Hayırlı sabahlar.
Bugün burada gökyüzü çok güzel. Güzele hasret kalan, güzel görünce hemen dikkat kesilir. Ama güzelliğin içinde olan için olağandır. Güzellikleri olağanlaştırmayalım. Takdir edelim. Marifet iltifata tâbidir.
9 notes · View notes
dezi-467 · 2 years
Conversation
Küp çözmek
Yağmur: Marifetini göstermek için mi getirdin?
Duymazlıktan gelsem de aynı soru tekrar gelince cevaplıyorum.
Ben: Hayır.
Dostum ben küp çözmeye beni rahatlatması için başladım. Dönüşler ve içindeki ahenk beni büyülüyor ve yaşadığım kokuşmuş dünyadan beni büyülü bir dünyaya sürüklüyor.
Ben: (Hayır, ben kendimi iyileştirmek için getirdim.)
Çünkü yanlış zamanda olmamam gereken yerdeydim. Bana iyi olup olmadığımı sormanı isterdim, gözlerimdeki boşluğu görmeni isterdim. Hava atmaktan daha çok hava alamaz haldeydim ama sadece biri bunu fark etti, boğuluyordum. Küp orda olmamamı sağlıyordu.
Hala karşılaştığımızda aklımda bu cümle geçiyor.
Ama ben kurtarabildiğim kadar deniz yıldızı kurtarmaya çalışacağım, belki bir gün birine başkasının bana yardım ettiği gibi yardım edebilirim, işte o zaman rahat bir kalple belki....
2 notes · View notes
belkidebirharfimben · 7 months
Text
Peygamberliği başladığı yerde bitirmek
Bediüzzaman, Mektubat’ta, İbn-i Arabî Hazretlerinin Fahrüddin-i Râzî Hazretlerine bir mektubunda dediği “Allah’ı bilmek varlığını bilmenin gayrıdır!” cümlesini “Usulüddin imamları ve ulema-i ilm-i kelâmın akaide dair ve vücud-u Vâcibü'l-Vücud ve tevhid-i İlâhîye dair beyanatları Muhyiddin-i Arabî'nin nazarında kâfi gelmediği için, ilm-i kelâmın imamlarından Fahreddin Râzî'ye öyle demiş…” diyerek izah eder. Konuya dair başka okumalar da yaptığınızda şöyle bir manayı yakalarsınız. İbn-i Arabî Hazretlerinin dediği şuna yakın birşeydir: “Allah’ı bilmek varlığını bilmekle başlar.” Yani daha yolun başındasınızdır. Bilinmesi gereken daha çok şey vardır. Hatta bu iş yalnız akılla ilgili de değildir. Cenab-ı Hakkın ayetleri nefesler sayısınca olduğu gibi bilmenin yolları da birçoktur. Nitekim, yine Bediüzzaman, Şuaat isimli eserinde der ki: “Vicdanın anasır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan ‘İrade, zihin, his, Lâtife-i Rabbâniye’ herbirinin bir gâyâtü'l-gâyâtı vardır. İradenin ibadetullahtır. Zihnin mârifetullahtır. Hissin muhabbetullahtır. Lâtifenin müşehadetullahtır. İbadet-i kâmile dördünü tazammun eder.”
Aynı durumun, bazen, Allah Resulü aleyhissalatuvesselam hakkında da geçerli olduğunu düşünüyorum. Onun da nübüvvetini bilmek ‘vahiy aldığını bilmek’le başlar. Fakat kesinlikle bundan ibaret değildir. Bundan ibaret olduğunu düşünmek bizi eksik bir peygamber tasavvuruna götürür. Bakara sûresinin 129. ayetinde, Hz. İbrahim aleyhisselamın duasıyla haber verilen “Rabbimiz, neslimizden bir elçi gönder de onlara Senin ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin, onları arındırsın!” beyanında buyrulduğu gibi, ‘ayetleri okumak’ sadece başlangıçtır, kitabın, hikmetin öğretilmesi ve mü’minlerin tezkiyesi ayrıca vazifeler olarak nübüvvetin manasında mündemiçtir.
Risale-i Nur’a müracaat ettiğimizdeyse nübüvvet pınarı daha da gözelenir. 19. Söz’ün başındaki tarif Allah Resulü aleyhissalatuvesselamın birçok zenginliğini daha gözler önüne serer: “Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz aleyhissalâtüvesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkep bir halka-i zikrin serzâkiri; bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya tarâvettar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki, herbir dâvâsını, mu'cizatlarına istinat eden bütün enbiya ve kerametlerine itimat eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar.” Hatta kimi metinlerde bu hikmet okuyuşu mübarek duasına kadar iner: “İşte, şu zat, şu mevcudat Hâlıkının vahdâniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir burhan-ı nâtık, bir delil-i sadık olduğu gibi, haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir burhan-ı katıı, bir delil-i sâtııdır. Belki, nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür; öyle de, duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır.”
Belki, mürşidimin böylesi en güzel izahlarından birisi, Mesnevî-i Nuriye’de geçen ‘tavus kuşu’ i’lemindedir:
“Tavus kuşu gibi pek güzel bir kuş, yumurtadan çıkar, tekâmül eder, semâlarda tayarana başlar. Âfak-ı âlemde şöhret kazandıktan sonra, yerde kalan yumurtasının kabuğu içerisinde o kuşun güzelliğini, kemâlâtını, terakkiyatını arayıp bulmak isteyen adamın ahmak olduğunda şüphe yoktur. Binaenaleyh, tarihlerin naklettikleri Peygamberimizin (a.s.m.) bidâyet-i hayatına maddî, sathî, surî bir nazarla bakan bir adam, şahsiyet-i mâneviyesini idrak edemez. Ve derece-i kıymetine vasıl olamaz. Ancak bidâyet-i hayatına ve levâzım-ı beşeriyetine ve ahvâl-i zahiriyesine ince bir kışır, nazik bir kabuk nazarıyla bakılmalıdır ki, o kışır içerisinden, iki âlemin güneşi ve tûbâ gibi şecere-i Muhammediye (a.s.m.) çıkmıştır. Ve feyz-i İlâhi ile sulanmış ve fazl-ı Rabbâni ile tekâmül etmiştir. Binaenaleyh, Nebiy-yi Zîşanın (a.s.m.) mebde-i hayatına ait ahvâl-i suriyesinden zayıf birşey işitildiği zaman üstünde durmamalı; derhal başını kaldırıp etraf-ı âleme neşrettiği nurlara bakmalı. Maahaza, mebde-i hayatına şek ve şüpheyle bakan adam, herhalde masdarla mazhar, menba ile mâkes, zâtı ile tecellî aralarını fark edemiyor. Ve bu yüzden şüpheye düşer…” İyi niyetliyse hatanın böyle olduğunu düşünebiliriz. Peki ya hepten kötü niyetliyse?
Malumunuz, bu sıralar, ismi ‘Kur’an müslümanlığı’ fakat hakikati ‘sünnet inkârcılığı’ olan bir kem hâdise var. Bunlar, güya Aleyhissalatuvesselam Efendimizi ilahlaştırmamak(!) hesabına, nübüvveti başladığı yerde bitirmek istiyorlar. Mesela diyorlar ki: Peygamberlik vahyi iletmekten ibarettir. Almıştır. İletmiştir. İşi bitmiştir. Yani aşağı-yukarı bir ‘postacılık’ mesabesine denk görüyorlar. Bunların şu yaptığı da Bediüzzaman’ın yukarıda teşhis ettiği ‘yumurta kabuğunda tavus kuşunun meziyetlerini aramak’ kabilinden değil midir? Zira, Cenab-ı Hak, içimizden gönderdiği bir peygamberde âlemin birçok sırrını düğümlemiştir. Ezelden sahibi olduğu hikmetlerin vücudunun bir ucunu Onun güzide varlığına bağlamıştır. Evet. O da bir bizim gibi bir insandır. Tamam. Lakin ‘bizim gibi’si sadece başlangıcı itibariyledir. Biz insaniyetimizin kabuğunda oyalanıyoruz. Ama Allah Onu miraca kadar kanatlandırmıştır. İnşasına vesile kıldığı şeriatı aktar-ı âlemin her köşesine yaymıştır. Adını her yerine yazmıştır. Bu bugün böyle olduğu gibi ta ezelde de böyle kayıtlıdır. Zamanüstü şekilde Aleyhissalatuvesselam merkezdedir. 
Öyleyse, hakkımız var ki, İbn-i Arabî Hazretlerinin itirazı gibi bir itirazı, değil Fahruddin-i Râzî Hazretleri gibi salih bir ulemaya, ayağının tozu bile olamayacak böylesi nâdânlara karşı dillendirebiliriz. Ve diyebiliriz: “Allah Resulü aleyhissalatuvesselamın vahiy aldığını bilmek nübüvvetini bilmenin başlangıcıdır.” O nübüvvetin âlemde gördüğü daha çok hikmetler vardır. Daha çok sırlara sahiptir. Sizin meselenin sathında kalmanız, nazarınızın miyopluğundandır, yoksa kartal misali feraset sahibi ehl-i sünnet uleması daha nice yüceliğini beyan etmişlerdir. Cenab-ı Hak bizi de onların mübarek yollarında daim eylesin. Âmin. Âmin. Âmin. Ve bihürmeti Seyyidi’l-Mürselin.
1 note · View note
furkanizmirli · 1 year
Photo
Tumblr media
Etrafına baktığında her yer karanlıksa, bir kere daha bak; belki de ışık sensin. Mevlana Hz.🌷 Tasavvufun hayata uygulanmasında ana unsur zikirdir. Zikir, Allah’ı anmak demektir. Zikir olmadan Allah’a giden yolda yaya yürümüş olursun ve bir gün mutlaka gücün, kuvvetin tükenir ve yolda kalırsın. Bütün Peygamberler Tevhid’i tebliğ üzere gelmişlerdir. Allah’ın varlığını Bir’liğini ve Bir olduğunu anlatmaya ve öğretmeye gelmişlerdir. Tevhid, kulu adem haline getirir ve kalpte Tevhid zikri ile ne güzellikler oluşur. Tevhid hücrelerine kadar sevgi nakşeder, kalbi Tevhid zikri ile kalbi parlamaya başlayan kul Rabbine yaklaşır sevgili olmaya başlar. “Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsinde sabret! Sen dünya hayatının süsünü Arzu ederek onlardan gözünü ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma.” Kehf Suresi/28. “Onlar, iman edip kalpleri Allah’ın zikriyle yatışan kimselerdir; evet Allah’ın zikri ile kalpler yatışır.” Ali İmran Suresi/191. Üveys Veysel Karane Zikrini Yaşamanız Gerekir! Aşkı Üveysi Kitaplarımıza www.veyselkarane.com sitemizdeki Aşkı Üveysi Kitaplar linkinden ulaşabilirsiniz. @veyselkarane @muharrem.karabay @askiuveysikitaplar #islam #dua #zikir #veyselkarane #veyselkarane #üveysveyselkaranezikri #üveyslik #veyselkaranezikri #muharremkarabay #aşkıüveysikitapları #tevhit #hadis #ayet #iman #yaşavegör #tasavvuf #marifet #hakikat #kitap #şifa #sevgi #kuran #Resul #ümmet https://www.instagram.com/p/Cpz147UsO4_/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
cemalettinkiyiskan · 2 years
Photo
Tumblr media
#Marifet, #hem #başkalarını #düşünmeden #özgürce #karar #verebilmek, hem de #başkalarının #sınırlarını #ihlal #etmeden #yaşamayı #bilmektir. 🍀🧿🇹🇷😌🤗 Sen istersen, herşey çok güzel olur. #günaydın #goodmorning #gutenmorgen #доброеутро #sunrise #shots #view (Şat Restaurant Beach Club) https://www.instagram.com/p/Cib7vmoDG7c/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
ismailaganet · 2 years
Text
Bulmak İçin Yerinde Ara - Salih Topçu Hoca Efendi
Bulmak İçin Yerinde Ara – Salih Topçu Hoca Efendi
İsmailağa Camii İmam ve Hatibi Salih Topçu Hoca Efendi, manen Mevlâ Teâlâ hazretlerinin nerede ve nasıl talep edilmesi gerektiğini anlatmaktadır. İsmailağa NET tarafından hazırlanan video kesitlerini paylaşarak sohbetlerin daha geniş kitlelere ulaşmasına vesile olabilirsiniz. — İSMAİLAĞA NET | Yolumuz Sohbet Portal: https://www.ismailaga.net/ E-posta:…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
gecelersenianar · 2 years
Text
Güneşin batımıda güzel,marifet seyretmektir
1 note · View note
cagdasyatirim · 2 years
Text
Hacı Bektaş Veli’den Altın Sözler
İncinsen de, incitme.
Kadınları okutunuz.
Murada ermek sabır iledir.
Araştırma açık bir sınavdır.
Eline, diline, beline sahip ol.
Her ne ararsan, kendinde ara.
Arifler hem arıdır, hem arıtıcı.
Bir olalım, iri olalım, diri olalım.
Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.
İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir.
Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayıznız.
Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
Düsünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Nebiler, veliler insanlığa Tanrı’nın hediyesidir.
Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.
0 notes
davayolu · 2 years
Text
Tumblr media
Tâc marifet tacıdır
Sanma gayrı tâc ola
Taklid ile tok olan hakikatte aç ola...
0 notes
ruhurevan-tr · 2 years
Text
Tumblr media
"Bir adamın yumuşak huylu olup olmadığı ancak cahillerin kendisine musallat olması ile meydana çıkar."
Menkul el - Dımeşki(r.a)
11 notes · View notes
Text
Bırak bu bu dünya yıkılsın biz kendimize yeni bir dünya kurarız
-sıfır kilometre
1 note · View note
avalonunezgisi · 4 months
Text
güzel miyim sizce
9 notes · View notes
belkidebirharfimben · 8 months
Text
Allah'ı bilmek sadece Allah'ı bilmekten ibaret değildir
Tumblr media
Tevafukları seviyorum. Had bildiren bir yanları var çünkü. Evet. Eğer dahlin olmayan süreçlerle bir uyum yakalıyorsan kendinde, o halde, sen ‘kendilik nakışının’ nakkaşı değilsin. Nakkaşın nakışında bir detaysın ancak. Seni de onları da o öyle eyliyor. O öyle eylediği için senle onlar arasında uyum var. Tevhidin mühr-ü kereminden aranızda kardeşlik görünüyor. Yaradınınız istediği gibi denk getiriyor sizi. Bir şiirin kafiyeleri gibi. Varlığa, bu yolla, dilediği şekilde ahenk katıyor. Nakışların elleri nakkaşlıktan çekiliyor. Zira herbirisinin yalnız kendisiyle ilgisi var. Peki yalnız kendisiyle ilgilenebilenlerin büyük resme oynayabilmeleri mümkün mü? Değil. Fakat, neyse, konuyu dağıtıyorum. ‘Tevafukların had bildirmesine memnunum’ diyordum. Doğrudur. Akıllı keçi çobanın her taşından memnun olur. Çünkü belki bu sayede çok kereler hayatı kurtulmuştur. Bir uçuruma düşmekliği engellenmiştir. Bir kurdun ağzından alınmıştır. Böyledir. Had bildiren herşey aslında nimettir. Haddi olmayanın güvenliği de olmaz.
Arkadaşım, işte, bu neviden bir tevafuk daha yaşadım geçenlerde. 29. Lem’a’nın tercümesindendi dersi verilen: "Elhamdülillahın lâm-ı istiğrakla işaret ettiği umum hamdlerle hamd edilmesi lazım olan nimetlerden birisi de Rahmâniyet nimetidir. Evet, Rahmaniyet, zevilhayattan rahmete mazhar olanların sayısınca nimetleri tazammun etmiştir. Çünkü bilhassa insan herbir zîhayatla alâkadardır. Bu itibarla insan her zîhayatın saadetiyle saidleşir ve elemleriyle müteessir olur. Öyleyse, herhangi bir fertte bulunan nimet, arkadaşlarına da bir nimettir. Ve kezâ, validelerin şefkatleriyle nimetlenen çocukların sayısınca nimetleri tazammun edip ona göre hamdlere, senâlara kesb-i istihkak edenlerden birisi de Rahîmiyettir. Evet, annesiz aç bir çocuğun ağlamasından müteessir ve acıyan bir vicdan sahibi, elbette validelerin çocuklarına olan şefkatlerinden zevk alır, memnun ve mahzuz olur. İşte, bu gibi zevkler birer nimettir, hamd ve şükürler ister. Ve kezâ, kâinatta mündemiç hikmetlerin bütün envâ ve efradı adedince hamd ve şükürleri iktiza edenlerden birisi de Hakîmiyettir. Zira insanın nefsi, Rahmâniyetin cilveleriyle, kalbi de Rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi, insanın aklı da Hakîmiyetin letaifiyle zevk alır, telezzüz eder. İşte, bu itibarla ağız dolusu ile ‘Elhamdülillah’ söylemekle, hamd ü senâları istilzam eder.”
Sanki üstümden yük alınıyormuş gibi bir ferahlama yaşadım ben de okundukça. Sonra sordum nefsime: “Bu ferahlama neden ileri geliyor?” Yani ‘Elhamdülillah’ denilecek şeyleri öğrenmek, Allah’ın marifetine dair sırlardan haberdar olmak en başta elbette, hatta bizzat ‘Elhamdülillah’ demenin mübarek zatı, nasıl bizi rahatlatıyor? Bunları bilmekle yaşadığımız psikolojik/kalbî inşirahın takip edilebilecek adımları var mı? İzlenir mi? Avlanır mı? Tasvir edilebilir mi? Kendim için etrafını çevirmeye çalışayım bir. Belki başkaları da istifade ederler.
Eve döndüm. ‘Şiir Okuma Kılavuzu’ idi ismi diğer bir denizin. İçine daldım. Bahtıma şöyle bir inci çıktı oradan da: “İnsan kendini azaltmak için kendini bilir.” Azıcık önünden-arkasından da katarak seçtirmeye çalışayım: “(…) Oysa din yolunda kendini bilen insan kendi emniyet bölgesini keşfeder. Bunu yapabildiği oranda beşerî duyumlarından kendi emniyetini tehlikeye sokan kısmı yontar. Yani insan kendini tasarlayabilsin diye kendilik bilgisine ulaşır ve buna mukabil insan kendisini azaltmak için kendini bilir. (…) Akrabalığın değerine işaret eden bilgelik ve din ‘kendini bil’ buyruğuyla otlarla, yağmurla ve kanbağından başlayarak bütün insanlarla ilişkide insana nasıl bir yerin biçildiğini anlatır. Kendini bil ve çevrimdeki yerine yaraşan davranışı yerine getir. Demek ki insanoğlu dine bağlanarak kendini bilme cehdini göstermekle ister istemez kendine hayatiyet veren ilkeye uymayı kabullenir. Bu kabulleniş, bu teslimiyet, insanın kendine ‘ben’ dediği alanın sönükleşmesine, ilkenin belirginleşmesine sebep olur. (…) Kendisini bilen insan gittikçe azalmayı öğrenir. Kendilik bilgisi insana, insanlara olan ihtiyacını arttırır. Kendini bilen insan yardımın insanlardan gelmeyeceğini de bilir.”
Arkadaşım, galiba, Allah’ı bilmek yalnızca Allah’ı bilmek anlamına gelmiyor. Evet. Allah’ı bilmekte Allah’ı bilmekten çok daha fazlası var. Mesela: İnsan, Allah’ını bildiği zaman, kendisinin de Allah olmadığını öğrenmiş oluyor. Yani, Allah’ın marifetine dair her hakiki biliş, her uyanış, her kabulleniş, içimizde bir yerde, bir yanlış algımızın yahut bir münkir iddiamızın veyahut bir münafık sanrımızın yıkılmasını sağlıyor. İçimizde de doğruya hidayet ediliyoruz Allah’ı bilmekle. Zira Allah’ı bilmedikçe cehaletten doğan boşluğu kendimizle doldurmaya çalışıyoruz. Elimizde putlarımızdan başkası kalmıyor. Put sahibi olmak içinse önce put olmak gerekir. İlk putumuz bu yüzden kendimiziz. Halbuki kendimiz hiçiz. Elbette Rabbü’l-Âlemîn’in ilmine, iradesine, kudretine sahip değiliz.
Altına girdiğimiz yükü kaldırmamız mümkün değil. Herşey olduğu gibi üstümüze düşüyor. Biz de onlarla birlikte aşağılara yuvarlanıyoruz. Sıkılıyoruz. Bunalıyoruz. Her zihayatın saadeti/elemi derdimize dönüşüyor. Tüm bebeklerin muhtaç oldukları şefkat gönlümüzde sorumluluk doğuruyor. “Aman!” dedirtiyor hepsi. Hepsi için herşeyden “Aman!” diliyoruz. Faniliğin anlamına ihtiyacımız var. Anlamsız yaşanmaz. Faniliğe anlamsızken katlanılmaz. Herşeye bir anlam yüklemek gerektiğini de aklımıza yük ediyoruz. Lakin anlamı yüklemek de haddimiz değil ki. Tükürükle tutturulmuş taşlar gibi dökülüyor felsefeler. Kadavraya yapılmış makyaj gibi sırıtıyor ideolojiler. Varlığın anlamı yaratılışından gelmeli. Özünde olmalı. Üstüne yamanmamalı. Fanilik yama tutmaz. Ancak aslını ortaya döker. Foyaları meydana çıkarır. Ölçülerini kuşatamayanların uydurduğu hiçbir elbise modelin üstüne yakışmaz. Elbise el-Muhît’ten biçilmeli. Onu takdir eden Rabbü’l-Âlemîn olmalı. Ezelden bakmalı. Ebede kadar görmeli. İşte Rahmaniyetin, Rahîmiyetin, Hakîmiyetin ‘Elhamdülillah’ denilecek birşeye dönüşmesi buradan kaynaklanıyor zannederim arkadaşım. Üçünün (ve daha fazlasının) bende yaptığı ferahlamayı da böyle anlarım.
Evet. Allah’ın Allahlığın şânına hakkıyla sahip olması her defasında beni biraz daha bölgeme çekilmeye zorluyor. Bu ric’at canıma da minnet geliyor. Zira taş yerinde ağırdır. Traktör yolunda Ferrari’nin işi zordur. Formula pistinde de traktör rezil olmaktan kurtulamaz. “Kendini bilen Rabbini bilir!” nasıl bir hakikattir, aynen öyle de, “Rabbini bilen kendini bilir!” de o derece hakikattir. Çünkü, birinde ne olduğunu bilir, ötekinde ne olmadığını öğrenir. İnsan, ne olduğunu bilirken de öğrenir, ne olmadığını öğrenirken de değerlenir. Nihayetinde ‘olması gereken yere’ çekildikçe huzurunun katsayısı artar: “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur!” Öyledir. Allah’a Allah dediğinde sana kulluktan başka çare kalmaz. Tevazunun aslı budur. Tevazu vazedildiğin gibi olmaktır.
0 notes
furkanizmirli · 1 year
Photo
Tumblr media
Düşünün bu âleme niye geldiğinizi? Diyeceksiniz ki Allah’a kul, Peygamberimiz (s.a.v) Efendimize ümmet olabilmek için. Evet, bu genel anlamda doğrudur. Ey bu satırları okuyan kul sen niye geldin bu dünyaya gerçek geliş gönderiliş sebebin ne? Bilemezsin asla bilemezsin. Ancak sırrının sırrına namaz, Kur’an ve zikirle ulaştığında öğrenecek ve hayret edeceksin. Hep hayrette kalman ve hayrette yaşamanı diler ve dua ederiz. Âmin “Allahu Tealayı tanıyana hiçbir şey gizli kalmaz.” Veysel Karani Hz.🌷 www.veyselkarane.com 🌷 Üveys Veysel Karane Zikrini Yaşamanız Gerekir! Aşkı Üveysi Kitaplarımıza www.veyselkarane.com sitemizdeki Aşkı Üveysi Kitaplar linkinden ulaşabilirsiniz. @veyselkarane @muharrem.karabay @askiuveysikitaplar #uveys #uveyszikri #veyselkaranezikri #uveyslik #uveysilik #ilim #sevgi #aşk #Resul #ümmet #marifet #hakikat #sabır #şükür #teslimiyet #üveys #üveyszikri #veyselkarane #üveysler #tövbe #salavat #ihlas #fatiha #lailaheillallah #tevhid #tevhit #marifet #hakikat #sabır #şükür #teslimiyet #huzur https://www.instagram.com/p/CpCg1sQsFMq/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes