Abi bu arada bu sorduğum şeyden bir korku yaşıyorum ve silah patlamıştı kalbime bir korku yerleşti. Daha sonra Balkonda sokak ışığında namaz kılarken bi ses duydum ve çok korktum namazda korku düşünceleri geldi korkuyordum ve bi anda yukardan seccademe küçük beyaz bi tüy düştü secde yerinde sağ tarafa şok oldum sokak ışığı ama düştüğünü gördüm selam verdim korkarak elime aldım ama çok korktum. Önceden spiritüel olaylarda karşımıza çıkan beyaz tüyün koruma meleği olduğunu okumuştum siz nasıl yorumlarsınız? şimdi korunmak için sureler okudum ama hala garip hissediyorum
Kardeşim, önceden sorduğunuzda da muhtemelen şu an vereceğim aynı cevabı vermişimdir. Kimsenin maneviyatını bozup, onu güzel hayırlardan mahrum etmek istemem. Bu yüzden bu sefer farklı olarak bir hocamıza sordum o da şu cevabı verdi:
-Kemal Savaş Hocamız: "Hadis, evliyanın ve işin ehli kimselerin tavsiyeleri dışında belli sayılarda belli esmayı vird edinmek, musallata sebep olabilir. Bıraksın ve bir mürşitten ders alsın. Ama şimdilik aşağıdaki bu zikirleri yapsın."
MÜRŞİDİNİ BULDURAN GÜNLÜK ZİKİRLER
Bir mürşide intisab etmemiş ama bu güzel maneviyat yollarına girmek isteyen kardeşler için, Üstazım Hasan Burkay kuddise sirruhunun tavsiye ettiği bu günlük zikirleri yapmaya devam eden kimsenin, ALLAH'ın izniyle nasibinin olduğu mürşide intisabına vesile olur.
Bu hususta İmam-ı Rabbani hazretlerinin oğlu ve nakşi meşayihinden Muhammedü'l-Farukî (Masum) kuddise sirruhu da şöyle buyurdu: "Bu yolun büyüklerinden birini buluncaya kadar ibadetleri yaparak, Kur'an-ı Kerim okuyarak ve kıymetli kitaplarda ve Hadis-i şeriflerde bildirilen duaları, tesbihleri çekerek vakitleri ma'mur etmelidir."
-----------
Bu zikirlere ilk başlanacağı zaman bir defaya mahsus gusletmek, temiz çamaşır giymek, güzel koku sürünüp iki rekat sünnet-i salat-ı vudu’ (abdest şükür) namazı kılmak ve duada bulunmak suretiyle başlanır. (Bu kısım sadece bir kere yapılır. Buradan sonrası 24 saat içinde her gün bir kere yapılır)
Bu günlük zikirlere başlarken mümkünse yeni bir abdest alıp, sessiz bir yerde kıbleye karşı, gözlerimiz kapalı, tersi teverrük oturuşu ile (ayaklarımızı sol tarafımızdan çıkarıp kalbe meyilli bir şekilde) oturulur.
BAĞIŞ KISMI:
* 1 Fatiha-i Şerife
* 11 ihlas-ı Şerif
“Sadaka-llahü’l-azim. Subhane Rabbike Rabbi’l-izzeti amma yesifun, ve selamün ale’l-mürselin, ve’l-hamdü lillahi Rabbi’l-alemin. İlâ şerefi’n-nebiyyi’l-Fatiha” denir ve bir Fatiha-i Şerife okunur. (Bağış kısmı buraya kadar)
ZİKİR KISMI:
* 100 Estağfirullah. Yüzüncüde "EI-Azîme'l-Kerîme-llezî lâ ilâhe illâ hû. El-Hayye'l-Kayyûme ve etûbü ileyh. Ve nes'elühü't-tevbete ve'l-mağfirate ve'l-hidâyete lenâ. innehû hüve't-Tevvâbü'r-Rahîm. Tevbete abdin zâlimil li-nefsihî lâ yemlikü li-nefsihî mevtev ve lâ hayâtev ve lâ nüşûrâ." denir.
* 100 Salavat-ı Şerife “Allahümme salli alâ Muhammedin ve ala ali Muhammedin ve sellim”
* 100 İhlas-ı Şerif (Kul huvallahu ahad suresi)
* 500 Kelime-i Tevhid “La ilahe illallah”
* 1000 Lafza-i Celal (yani) “ALLAH” İsm-i Şerif’i kendi kulağı duyacak kadar sesli olarak söylenir.
* 500 Lafza-i Celal, yukarıdakinin aynısı olup hafiyyen (gizli, kalpten) yani dil üst damağa yapışık, ağız kapalı, ses çıkarmadan söylenir.
“Subhane Rabbike Rabbi’l-izzeti amma yesıfun, ve selamün ale’l-mürselin, ve’l-hamdü lillahi Rabbi’l-âlemin. İlâ şerefi’n-nebiyyi’l-Fatiha” denir ve bir Fatiha-i Şerife okunur.
İZAH: Bu günlük zikirlerin hepsi bir oturuşta yapılabileceği gibi ayrı ayrı vakitlerde ve imkanın müsaadesi derecesinde kısım kısım olarak da yapılabilir. Hatta zamanın çok dar olduğu günlerde bağış kısmı seccadede yapılır, sonraki kısım yolda veya meşru bir işle meşgul iken de yapılabilir.
.....
Acizane bizim tavsiyemizde aynı yöndedir.
Selametle kalın.
2 notes
·
View notes
Niha ez pirtûka bîranînên birêz Bedirxan Epozdemîr dixwînim. Di pirtûkê de mijarên balkêş û girîng hene. Li ser bîranînên Kemal Burkay jî rexne hene. Ez ê derbarê pirtûkê de gotareke binivîsim û pêşkêşê xwendevanan bikim. Dest xweş birêz Bedirxan, te pîroz dikim ku te pirtûkek weha nivîsî û gelek rastiyan anî zimên. https://www.instagram.com/p/ChShhXGNW-B77wlXdWK5fix-ZVnSEpOP87kHFc0/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Mehmet Atlı’dan ilk single çalışması: Diçim Ji Vir
Mehmet Atlı’dan ilk single ��alışması: Diçim Ji Vir
DİYARBAKIR- Sanatçı Mehmet Atlı ilk single çalışması olan “Diçim Ji Vir” i müzikseverlerle buluşturdu.
Sanatçı Mehmet Atlı yeni şarkısı ve ilk single çalışması olan “Diçim Ji Vir”ı müzikseverlerle buluşturdu. Önceki albümlerinde de başta Arjen Arî olmak üzere, Kamuran Elî Bedirxan, Evdila Pêşew, Cegerxwîn, Kemal Burkay, Mazhar Kara, Lorin Doğan gibi şair ve yazarların eserlerinden beste…
View On WordPress
0 notes
Kemal Burkay
I. DERSİM
Bir eski öyküdür bileceksiniz
Masallardan kalmıştır Dersim
Ülkemin ortasında gizli
Yanık bir türküdür Dersim
Yıl otuz sekizdi dağlarda
İri ceviz ağaçları ve atım vardı
Belki bir gökyüzü savaşçısıydım
Bir arpa ekmeği kadar sıcaktı
Toprağım, karım ve çocuklarım
Oysa soğuk bir kuştur
Parıldar süngü
Bana niçin uzaksın düşündün mü
Kurda kuşa dostluğumu düşündün mü?
Bu sularda ölüm bile güzel
Sen hiç kurşunların anlamını düşündün mü
Yıl otuz sekizdi dağlarda
İri ceviz ağaçları ve atım vardı
Güneş ve sular ülkesinde orda
Orda ki eski bir öyküdür Dersim
II. HIZIR PAŞA
"Hızır Paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar şaha gidelim."
O ki Hızır Paşadır
Berdar edecektir
Berdar edecektir güneşleri
Pir Sultansız bir evrendir onun evreni
O ki Hızır Paşadır
Hayatı yasaklar denizi bellemiştir
Gayri özsu yürümesin dağlara
Ve türkülere zincir vurulsun
Bir kez yasak mıdır gülümsemeler
Elin ele, dostun dosta varışı
Bir kez yasak mıdır tohumun yarınlara varışı
Umutlar, uykular, düşünceler
Özgürlüğe zincir vurulsun
III. ORDA VARDIR PİR SULTAN
Bileğin nerde kelepçeli
Orda vardır Pir Sultan
Başlarsa yeni bir zindan
Orda vardır Pir Sultan
Eşkıyalar tutmuşsa su başlarını
Ve bebeler açsa
Orda vardır Pir Sultan
İnsan duyarsa
"Topraksız insanın
"Ve insansız toprağın feryadını"
Orda vardır Pir Sultan
IV. TÜRKÜLER AŞIP GEÇER TAŞLARDAN
"Kalenin kapısı taştan çıkılmaz"
Amma
Türküler aşıp geçer taşlardan
Ve bir kerre daha
Ölüp dirilir Pir Sultan
Özgürlüğün şavkı vurur karanlığa bir kez
Munzur çıkmıştır yatağından
Sesi dağlarda taşlarda
Ulu bir çağlayan
Bu yolumuzdur yürüyeceğiz
Tanyeri al olana dek
Bu işimizdir öreceğiz
Toprak elimizde güzelleşecek
Kaçan kaçar
Varan varır
Bizim yüreğimiz pek
V. NEO GESTAPO ADAM
Neo Gestapo Adam
Durup dinledi karanlıkta
Durup dinledi ses çağlayanını
Ses ormanını
Ses katarını
Adamın yüzü kindi
Hayatında sevememişti hiç
Karanlıkta bir sesin
Bir şiirin
Bir türkünün güzelliğini
Adamın bakışları kindi
Hiç dostça açılmamıştı bu gözler
Bir meşe yaprağına bile
Neo Gestapo Adam
Yani aklı birtakım Dedektif Nik hikâyelerinde
Yani kavgalıydı
Şiirle
Türküyle
Ve gülümseyen herhangi bir yüzle
VI. VE OL HİKÂYAT
Koltuğunda asık yüzlü bir puttur o
Tedirgindir
Mutsuzdur
Şaşkındır
Penceresinde alev alev tutuşan Munzur vurur
Öfkelidir
Çılgındır
Budaladır o
Buyruk gelmiştir efendilerinden
Bir aferin almak için
Ol makamda kalmak için
Köledir o
Ve böylece dirilen Pir Sultan
Alınıp tekrar zindana konacaktır
Maksat
Ve ol hikâyat budur
VII. ÖZGÜRLÜĞÜ BİR SELVİ GİBİ DİKMEK İÇİN
Gençtiler
Ya da deli bir rüzgârda gencelmiştiler
Dudaklarında bağımsızlık türküsü
Sokaklardan bir kan gibi geçtiler
Kimi on yaşında bebe
Kimi yaşlı "Bı zone ğa gısekene"*
Liseli, üniversiteli, mektepsiz
İşçi, öğretmen, mühendis
Terzi, berber, işsiz
Tiyatro oyuncusu
Ve köylü idiler
Yürüdüler tanyeri al olsun diye
Soğuk putların yerini güneşler alsın diye
Yürüdüler
Ak kağıt üstünden hayata geçirmek için
Özgürlüğü bir selvi gibi dikmek için
Yürüdüler binlercesi bircesine
Bir barış imecesine
Dudaklarında bağımsızlık türküsü
Sokaklardan bir kan gibi geçtiler
VIII. İLK KURŞUN
Karakol önünde
Neo Gestapo Adam
Ve özgürlük ormanı göz göze geldiler bir an
Birinin gözlerinde kin, ötekilerde inanç
Bağımsızlık marşını okudular
Sesleri bir ulu koroydu dağlarda yansıyan
Ve uzun bir süre beklediler
İçerde onlardan biri vardı
Onu istediler
Bir ölümü paylaşmaya gelmişlerdi
Belki de
Cevap ilk kurşundu
Bir cam gibi parçalandı gece
Böylece barış ormanı kurşunla taranacaktır
Yüreği pek adamların bağrı kanlanacaktır
Öyle ki beklenen güneş kanlarımız da kızarsın
Özgürlük gülü
Kanımızla beslenip büyüsün
Kaçan kaçar
Varan varır
Bizim yüreğimiz pek
IX. İNSAN KANI BİTEKTİR
İnsan kanı bitektir
Tohumdur bir nice yaşamaya
Şiire, aşka, öyküye
İnsan kanı bitektir
Emzirir toprağı annece
Selviler, çamlar, çimenler
Ve yediveren güller bitsin diye
İnsan kanı bitektir
Özüdür güneşin, denizin, yaprağın
İnsandır o açar her yerde
Umutta, hüzünde, özgürlükte
Biz geleceğe kan verenleriz
Onun için yaşarız gelecekte
Gestapo adamsız ve putsuz
Suyla, otla, böcekle kardeşçe
X. BİR MEHMET KILAN'DI
O, Dersim toprağının büyütmesi
Bir Mehmet Kılan'dı
Bıyıkları gibi yüreği kocamandı
Eğilmeye alışamadı nedense
Alçak sesle konuşmaya o
Gözleri ışıl ışıl sevgi
Ve zaman zaman öfke
Saçları canlı bir isyandı
Bundandı onun dağlara tutkusu
Bundandı onun şaraplara tutkusu
Basbariton bir Mehmet Kılan'dı
Bıyıkları gibi yüreği koskocamandı
Kurşunlardan da baskın
Ordaydı, orda olacaktı, eylem içinde vardı
Ve nice hileye, zulme, kalleşliğe
Yumruğunu koyardı
O bir Mehmet Kılan'dı
Nice kahpe faklarından geçip gelmişti
Ortaya bütün insanlığını koymuştu
Bütün sevgisini yiğitliğini
Ama aldandı
Bir kin kıvılcımı sarstı onun
Kıvırcık saçları altındaki başını
Çevresine bir kan gölü yayıldı
XI. VURMA KENDİ ELLERİNE
Kiminin tabanı nasırlı
Vur Mehmetçik vur
Kiminin kağıt gibi
Vur Mehmetçik vur
Ama aynı yolun yolcularıyız
Vur Mehmetçik vur
Tezkerene altmış gün var öyle mi
Biz komünistiz demek
Kızılbaşız, Pis Kürdüz, n'apalım
Vur Mehmetçik Vur
Senin de bir köyün var değil mi
Anan çapacı el işinde
Nişanlının adı Fatma
Vur Mehmetçik vur
Saçlarım zaten dökülüyordu
Bıyıklarım büyür yine
Ben inançlıyım ağlamam
Vur Mehmetçik vur
Sen benim elimsin Mehmetçik
Vurma kendi ellerine
Sen benim gözümsün Mehmetçik
Vurma kendi gözlerine
XII. YÜZLER
Kimi on yaşında bebe
Kimi yaşlı, "bı zone ğa qısekene"
Liseli, üniversiteli, mektepsiz
İşçi, öğretmen, mühendis
Terzi, berber, işsiz
Tiyatro oyuncusu
Ve köylü idiler
Betonların üstüne boylu boyunca uzanmıştılar
Gözlerinde kan gülleri
Tenleri bir kez daha çelik
Bir ateş çemberinden geçmiştiler
Paraları, saatleri, bel kayışları alınmıştı
Kimi ayakkabısız
Kiminin gömleği kana bulanmıştı
Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştüler
Camlardan meraklı gözler süzüyordu onları
Kafese konmuş azgın hayvanları
Gökyüzü yaratıklarını, eşkıyaları
Seyreder gibi...
Küfürlerinde alabildiğine cömert
Ve sanki sevgi denen şeyi hiç bilmemiş
Seyircilerdi bunlar
"Onları düşünmeye alıştırmamışlardı"
Yüzler onurlu ve sakindiler
Geçmişe karşı anlayışlı
Geleceğe kararlıydılar
Daha çok ateş çemberi bekliyordu onları
Bir şeyler bitmemişti daha
Anlıyorlardı
Garnizon nezarethanesinde Yüzler
Betonlara boylu boyunca uzanmıştılar
Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştüler
*bı zone ğa qısekene: kendi diliyle konuşuyordu.
Dost, Ağustos 1970
5 notes
·
View notes
5 notes
·
View notes
o doğduğu gün ben dağ köylerindeydim
o altı aylıkken hapisteydim
döndüğümde unutmuştu beni
üç yaşındayken süngüler arasında buluştuk
bana ve jandarma amcalara bisküvi vermek istedi
o altı yaşındayken sıkıyönetim çaldı kapımızı
bir yıl Ankara, İstanbul, Diyarbakır arasında dolaştım
mapushaneye görmeye gelişinde
eve dönmüyorum diye küstü benden
ve o yedi yaşındayken
kaçtım ondan ve ülkemden
o şimdi sekiz yaşındadır
nedenini bilemez ayrılıkların ,
acısını bilir
ve onun için bütün bu olup bitenler
bir oyuncağın kırılışına benzer..
5 notes
·
View notes
“Belki şehre bir film gelir, bir güzel orman olur yazılarda. İklim değişir, Akdeniz olur. Gülümse...”
“Seni anlatabilsem seni... Yokluğun cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini...”
30 notes
·
View notes
I. Tutsaklar
Geldiğimizde otlar yemyeşildi
Ve kuzeydeydi güneş
Kömür deposu boşaldı işte
Mamak’a sonbahar geldi
Güneş altında tutsaklar
Geçen sonbahara bakıyorlar
Şirin mi şirin gecekondu evleri
Samsun asfaltında otomobiller
Ne güzeldir yollarda olmak şimdi
II. Çocuklar
Kimi zaman çocuklar bir evrendir
Yüzlerinde sonbahar mavisi
Yağmurlar düşer, güneşler savrulur
Ve çocuklar tez büyür kimi zaman
Kurşunlar böler sevdamızı
III. Nöbetçi
Tutsaklara bakıyor nöbetçi
Ben nöbetçiye bakıyorum
Nereli
Ne iş yapar
Ne düşünür?..
Sonbaharı sevmedin mi hiç
Hey, telleri bekleyen nöbetçi!
IV. Her Sonbahar
Yeryüzü o benim sonsuz türküm
Sevgilim sonbahar
Yaşamak
Sular ve gün ışığınca
Yaşamak
Bir kara sevda gibi
Bu ölümsü güzel gök altında
Belki çocukluğumdur duyarım
Böğürtlenlerdir mor ve buruk
Ölümsü güzel
İçimde süren tomurcuk
Her denize açılan yelkende
Her taşında yüreğim çarpar
Yeryüzü o benim bitmez sevdam
Ve bir yangın yenilenir içimde
Her sonbahar
- Kemal Burkay, Sonbahardan Çizgiler
(Dersim)
17 notes
·
View notes
“Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir Akdeniz olur....”
Ya da belki hiçbir şey olmaz...Aynı boş umutlarla bekleriz yine de olmasını
Oysa şair söylemiş
“İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz”.
10 notes
·
View notes
Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok
Çakıltaşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm
Tüm şehir bana küskün
Bir kedim bile yok anlıyor musun
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.
Kemal Burkay
33 notes
·
View notes
BİR KEDİM BİLE YOK ANLIYOR MUSUN?
25 notes
·
View notes
Mj(d) #gülümse
3 notes
·
View notes
Yenik değiliz
Boşa gitmedi çektiğimiz acılar
İlk yaz yağmuruyla yeşeren
Tohumlara bak
Bir yangın gecesini andıran
Sesleri dinle
Savaş alanlarında çarpışanlar var
Yenik değiliz
Etselerde bizi ekmeğimizden
Çocuklarımızın buğday başağı saçlarından
Yardan ayırsalarda bizi
Yenik değiliz
Kanımızda bir pınar gibi kaynayan hayat
Yenik değiliz
Torbamız tohum dolu
Koşar adım giriyoruz kavgaya..
-
Kemal Burkay
Yenik Değiliz
12 notes
·
View notes
KADIN EV İŞLERİNİ YAPMAYA MECBUR MU?
Cenâb-ı Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Ali'nin düğün gününde: "Ya Ali! Sen evin dışındaki işlerle meşgul olacaksın; kızım Fâtımâ da evin içindeki işlerle meşgul olacaktır" buyurmuştur. Bu misal ortada iken, "İslâm'da, kadın ev işlerinde çalışmaz" denilemez.
------------
Buradaki fark şudur: Hukuken ailesini geçindirmeye mecbur olan erkek, vazifesini yapmaz ise, hâkim onu suçlar ve işini yapmaya zorlar. Hattâ kadına nafaka vermeye mecbur eder.
Ama kadın, evin içindeki vazifesini yapmaz ise, hâkim onu zorlayamaz, ceza veremez. Zira kadının evin içindeki işleri yapması, hukuken değil diyaneten mecburiyettir.
Diyaneten mecburiyetin müeyyidesi, dünyada değil, âhirettedir. Dünyada, kimse onu bu işe zorlayamaz. Hâkim, sadece nasihat eder "Beyine itaat et, hizmetini gör" diyerek, tavsiyede bulunur.
Hanım, yapmadığı bu vazifelerin hesabını, ancak âhirette verecek; kocasını darıltan kadının âhiretteki durumu perişan olacaktır.
(Hasan Burkay kuddise sirruhu)
| Kemal Savaş Hoca
43 notes
·
View notes
PARÊZNAME:
Hala hatırlıyorum: Caminin gölgesindeydik. Anlattım. İhtiyar başını çeviriyordu. "Oğlum" diyordu, "biz kurumuş tahtalar gibiyiz.”
“Sen şimdi bunu yeşertebilecek misin?"Hatırladığım ilk anım oluyor ve hala unutamıyorum. 1994'lerde bir şair gelmişti yanıma, bir sözümü hatırlattı: "Taşta gül olmak" dedi, "senin böyle bir sözün vardı." Yani ben taşta ekilmiş bir gül gibiyim veya öyle olmayı başaracağım.
Kuru tahtayı yeşertmek, kaya parçasında gül olup bitmek.
Hırsımızı biliyorsunuz.
“Özgürlük çocuklukta başlar.” Eskiden beri hep beraber yürümek istedim. Çocuk faaliyetlerinde, çocuk oyunlarında en çok bayıldığım olaylardan birisi de, küçük çocukların toplu gösterisini, yürüyüşünü geliştirmekti. Bayağı o bildiğimiz oyunları yaratmak için, oynayalım diye bin dereden su getirirdim. Ama birlikte. Yalnız oynamak yok. Çok oyun çıkarırdım. Gece gündüz onları hareket halinde tutardım. Zaten o konuda biraz isim de yapmıştım. Hepsi çocuklarını saklardı.
"Buna teslim etmeyin" derlerdi. Çok sonradan Kemal Burkay da aynı şeyi söyledi. Ama o zamanlar da böyle diyenler çoktu. Ben, evlerin etrafında avcı gibi dolaşıyordum. "Yine geldi. Bizimkini baştan çıkaracak" diyorlardı. Çoktular ve bazıları çocuklarını memur yaptılar. Ama onları yine tutacağım. Bir gün köye gidersek eğer, o eskiden bizden sakladıkları çocukları karşıma alacağım. Tekrar "gelin" diyeceğim. Onları bir meydanda toplayıp oyun öğreteceğim.
İşte, dilediğim kadar çocuklarla bile oynayamadım. Özgürlük yok. İstediğimiz savaş da değildi, çocuklarla oyundu. Basit oyunlar: Dağa yürüyüşler yapmak, çiğdem toplamak, ot toplamak, kuş avlamak. Bunun içindi tüm çabamız.
Çok az oyuna çekebiliyorduk, şimdiyse geliyorlar.
Dedim ya, özgürlük çocuklukta başlar.
Dağlarda çok kalırdım.
2 notes
·
View notes
Têmûrê Xelîl / Bêjera kurd a ji destpêka weşanên Radyoya Kurdî: Eznîva Reşîd
Têmûrê Xelîl / Bêjera kurd a ji destpêka weşanên Radyoya Kurdî: Eznîva Reşîd
Kerem bikin fikirên Kemal Burkay, Rohat Alakom, Nura Şane, Zerduşt Öztürk, Mehmed Salih Bedirxan û Husên Hebeş:
Kemal Burkay
Radyoya Rewanê û Eznîva Reşît
Wek duh îro jî, di dilê min da ji bo Kurdên Sowyêt şa û hezkirinek heye. Ev şa û hezkirin ji xortanîya min tê, ji radyoya Rewanê dest pê dike. Me radyoyek kirîbû û kêfxweşîya herî mezin ji bo me guhdarîya radyoya Rewanê bû. Gundî cara pêşîn…
View On WordPress
1 note
·
View note