Tumgik
#kadın ve çiçek
espressoaquariuss · 5 months
Text
"veronika nasılsın bugün,
bilmiyorum ki,
Veronika baksana şu güle hadi bu şehvetli bahçemizde kasvetli duran beyaz güle baksana durma orada..
evet bu kokuu sanki beni doğumdan sonra ki anne kokusunu hatırlattı biliyormusun..
biliyorum veronika, çünkü aldığın her nefesin zorluğunda,gecenin en büyük sessizliğinde ki, olağanüstü sessiz çığlıklarında da ben vardım,üzücü,acı..
çünkü ben senin ruhunum..
7 notes · View notes
nesrin-c · 2 months
Text
En eski hikâyedir Kadın;
Saçından iktidar,
makyajından medeniyet devşirilen.
“Erkek” ve “Erken” kelimelerinin arasında nefes
almaya çalışırken Kadın;
Boynunda cinsiyet künyesi,
alnında namus fünyesi,
dünya'nın orta yerinde, ortasından taşır kederi…
Aşık olunası, hatta aşktan öldürülesidir nazarda.
Bu yüzden yaşayan her kadına ölü bir çiçek,
ölen her kadına canlı bir çam ağacı hak görülür
başucuna.
Herkes yaşamı boyunca bir kadını öldürür hattı
zatında.
Kimi doğururken,
kimi doğurduğu tarafından.
Kimi alın terinde boğar,
kimi şehvetine adak tutar.
Bazıları çok severek,
bazıları hiç sevmeyerek öldürür.
Bazen de yok sayarak dizlerinin üzerine düştüğü
caddelerde,
Kim vurduya sarılarak gönüllü linç'in ellerinde
Ahir hakkı töredir, gelenektir, günahtır.
Altından da örse huzuru,
Kuyumcuda bozdurulur gülüşü…
Kendi yuvası açık cezaevi,
sokakta namusu saman alevi…
Yürüse suç,
ağlasa ayıp,
koşsa edepsiz
ve
ölse kadersiz…
Kadın olmak yağmuru doğurup,
Yıldırımda alev almak gibi bir zûl mevsimidir.
Bayrak diken,
zehir biçen,
ırmak ören kadınlar…
Torna yürekli,
keman saçlı,
bağlama kaşlı
köy bakışlı,
kent yorgunu
evlat vurgunu,
koca şehidi kadınlar…
Acısı sendikasız,
sözü pankartsız
düşü yasak,
yolu tutsak.
Kadınsa haykıran,
sesi uzak…
Şimdi bir bulut al kendi payına,
Bir kadının kaderini kuşan hayat namına,
Bir dakika katlanabilirsen onun yerinde
Yerinde; Onsuz huzur olmadığını anlayacaksın..
Herkes bir şeyler söyledi kendine göre;
bir kadın döktüre döktüre susuyordu.
“İnsan esasen ne erkektir ne de dişi.
Cinsiyetin farklı olmasının amacı, cinse özgü biçim farkını oluşturmak olmayıp
yalnızca üremeye yarar…”
Marie Le Jars de Gournay;
Kadınlarla Erkeklerin Eşitliği Üzerine.
176 notes · View notes
iyigecelerdeniz · 3 months
Text
Erkek Çocuğunun Enkazı.
Toplumsal algılar vardır, bunların en yaygını erkek ve kadınlar için olanlardır. En az konuşulan erkeklerin üzerine giden algılardır. Erkekler oldukça sade yaşam tarzlarına rağmen kompleks bir yapıya sahipleridir. Her şey oldukça kolay gözükür onlar için dışardan, bir de içlerinde yaşadıkları fırtına vardır. Her zaman mental olarak baskılanan taraf olarak erkekler çoğu zaman büyümemiş varlıklar olarak çıkar karşımıza, sebebi ise toplum. Onları yeterince “güç” olarak büyütmüş olsa da ruhen büyütmemiştir. Ne kadar dile getirilmese bile onların doğasında çoğu zaman narinlik “bir hata, bir yanlış ve olmaması gereken” olarak algılanır, halbuki buna en çok ihtiyaç duyan cinsiyet de erkektir. Kadın, doğası gereği bunu fazlasıyla yaşıyabiliyor fakat erkek şanslıysa sadece bunun belli bir kısmına ulaşabiliyor. Erkek olup duygu beslemek ayıp olarak algılanıyor, halbuki neden? Güçlü olan yıkılamaz mı? Yorulamaz mı? Deniz gibi bir kayboluşa sahip olamaz mı? Onca yükün altında derinliğe boğulamaz mı? Kırılan sadece bir adam olmuyor onun içinde yaşayan o minicik erkek çocuğu da kırılıyor, azıcık bir sevgiyle hemen “çocuklaşan” erkekler vardır. Çocuklaşan onların o güçlü dirençli bedeni değil, içindeki o yaralı çocuk, hak eden her adam, ölmeden önce çiçek almayı hak ediyor, iltifat duymayı hak ediyor, duyguları olunca dinlenmeyi hak ediyor, üzülünce ağlicak bir omuzu hak ediyor, her yaptığı için “erkek adama yakışır mı?” denilmeden özgürce hareket etmeyi hak ediyor, bir şey yapmadan karşılıksız sevgi görmeyi hak ediyor, oynamayı hak ediyor, gülmeyi hak ediyor, yorulduğunda “bana lütfen yardım et” dediğinde bir güler yüzü hak ediyor. Erkekler zor varlıklardır ama insanlardır. Birazcık sevgiyle sana kalbini açan erkek çocuğu onun için çaba verdiğinde senin için dünyaları verecek kapasiteye gelebiliyor, çoğu erkek çoğu şeyi dile getirmez ama içtenlikle ister. “Kötü” erkek yok mu? Elbette. Her cinsiyette olduğu gibi. Ama pire için yorgan yakılır mı? Sevin, sevilin, kalbinizi bir yapın. Birini bile o boğulmak üzere olduğu denizden kurtardığınız an bir erkeğin içindeki o enkazı kaldırıyorsunuz, sizden bunu istemezler ama yapın, hak ediyorlar…
İyi geceler Deniz’im.
193 notes · View notes
photographss-world · 20 days
Text
Tumblr media
Şiirden anlayan bir kadını sevmek zordur.
Çünkü O'nun hayata, insanlara bakış açısı farklıdır.
Bazen karmaşık, bazen derindir ama asla basit değildir…
Yüreği sevgiye açık, akıllı ve cesurdur.
Ne zaman bir bulut görse, üstündedir.
Ne zaman bir çiçek görse, yapraklarında kendisini görür.
Ne zaman bir kuş görse, özgürlük onun elçisi olur.
O kuşla birlikte uzak diyarlara, mavi göklere çıkar.
Kadındır zaten şiir, duygusuyla, sevgisiyle, sanatıyla, güzelliğiyle ve derinliğiyle...
Onu tepeden tırnağa, defalarca ama defalarca okumanız gerekir.
Onu her gördüğünüzde, kalbinizin her çarpışında, farklı bir nağme, farklı bir melodi, farklı bir duygu, farklı bir sevgi görürsünüz.
Şiirden anlayan kadını sevmek de zordur, onu terk etmek de…
Çünkü O, en zorlu yolları aşmış, en büyük acıları atlatmış, hayatın çemberinden geçmiş, duygusunu, sevgisini ve nefretini nerede ve ne zaman dile getireceğini bilmiş, kültürlü, bilgili, aklı başında kadındır. Bakmak ile görmek arasındaki farkı onu tanıdığınız zaman anlarsınız.
Gün gelir ışık olur, umut verir kalbinize.
Gün gelir bir şimşek gibi çakar beyninizde söylediği sözler…
Okumayı beceremeyen adam sevemez şiirden anlayan kadını.
Çünkü ne ruhundaki dinginlikten anlar o adam, ne de kadının içinde kopan fırtınalardan...
Göz kapaklarından süzülen hüznü sizden gizlemeye çalışan, kadın gibi kadındır O.
Güzelliği aklında ve ruhundadır...
Aşkttır...
Öykü Öztürk...
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN🍃
61 notes · View notes
pembelik · 1 month
Text
bugün çok sevdiğim bir sahaf amcaya gittik ve sürekli gittiğim için artık beni tanıyor(kedisi bile🥹) hangi kitapları severim hangi şiirleri okurum hangi kadın yazarları okumak isterim hepsini bilebiliyor o kadar tatlı ki çiçek alıp gidicem bir dahaki sefere💞
56 notes · View notes
edapostblog · 1 month
Text
Tumblr media
“14 Şubat Yaklaşıyor.
Kadın, Erkek, Evli, Bekâr Hepiniz Panik İçinde Ne Alacağınızı
Düşünmeye Başladınız.
Bu 14 Şubat'ta sevgilinizi şaşırtın ve bana hediye alın.😁
Pirinç, makarna, battaniye, gül, çiçek ne alacağım diye düşünmeyin.
Bir markete,
mağazaya,
veya bakkala girin,
ve ilk gördüğünüzü alın.
500 krat pırlanta ya da altın kaplama saat almışsın gibi sevindiğimi göreceksiniz.
Bana nasıl ulaşacaklarını bilmeyenler için tarif edeyim...
Hani geçen gün yolda yürürken sümüklü bir çocuk görmüştünüz ya, işte o benim.
Her gün önünden geçtiğiniz harabe bir gecekondu var ya, işte orada oturuyorum.
Hani geçenlerde karton yığınlarında uzanmış hasta ve yaşlı bir adam dikkatinizi çekmişti ya,
İşte o adam benim.
Sırtımda bebeği ile geçen gün çöpünüzü karıştıran kara kuru bir kadın vardı ya, işte o kadın benim.
Bana hiçbir yerde denk gelemediyseniz çöpün yanına bakın;
bir lokma ekmeğe muhtaç o,
mahsun bakışlı köpek benim.
Eğer hâlâ göremediyseniz çöpün üstüne bakın;
Atılan camlardan ayağımın kesilmesi pahasına bir poşette belki bir lokma yiyecek bulurum umuduyla çöpün açılmasını biçare bekleyen kedi benim...
Gelin...
Hediyenizi Bana Verin...
Yüzümdeki Şaşkın Gülümsemeyle Fotoğrafımı Çekip Sevgilinize Hediye Olarak Gönderin.
Bence Bunu Bir Düşünün.
İkinize De Çok İyi Gelecek, En Çok Da Bana...!
(sevgili peygamberimiz bir millet kime benzemek istiyorsa onlardandır diyor!)
Yok öyle bir gün!
52 notes · View notes
spayki · 20 days
Text
Tumblr media
Kadınlara;
Ewan 22 yaşına o sene basmıştı, kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanın asaletini taşıyordu. 10 gün sonra Kore'deki bir savaşa katılmak üzere ülkesinden ayrılacaktı. Hiç bir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle, ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona.
Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu. Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş etkileyici bir kitaptı elindeki, ama daha da güzel olanı kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasıydı. Okuyanın notlar aldığı bölümler Ewan'i da derinden etkiliyor, notları okudukça sarsılıyordu. Kim olabilirdi bu? Hemen kütüphane görevlisine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi. Holly adında bir kadındı, adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı:
'Büyük Kütüphanede bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. 10 gün sonra Kore'ye gidiyorum, sizi tanımak ve sizinle mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.'
Holly'den olumlu cevap geldi ve mektuplar ardı ardına yazılmaya başlandı. Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açıyorlardı. 2 sene bu şekilde geçip gitti. Ewan ve Holly birbirlerine belki binlerce mektup yazmış, her mektuptan ayrı tatlar almışlardı.
Ewan'ın ülkeye geri dönme zamanı gelmişti, son mektubunda Holly'i görmek istediğini yazdı.
'Ancak seni tanıyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen' diye ekledi. Holly buluşmayı kabul etti fakat resmi göndermedi.
'Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım.' dedi.
Günler birbirini kovaladı ve Ewan ülkeye döndü. Trenden indiği ilk anda gözleri Holly'i aradı. Bir müddet bakındı, sonra kalabalığın arasından şimdiye dek gördüğü en güzel kadın belirdi.
Uzun boylu, çok güzel, uzun sarı saçlı, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhteşem bir kadındı. Kadına doğru bir adım attı, ama yakasında hiç bir şey yoktu.
Kadın onun gözlerine baktı ve
'Merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?' diye sordu.
Tam o sırada güzel kadının omzunun üzerinden, yakasında kırmızı çiçek olan kadını gördü. Kısa boylu, şişman sayılacak kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardösüsü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu.
Ewan şaşkındı, az önce hayatında gördüğü en güzel kadından bir teklif almıştı ancak karşısında da yüreğine aşık olduğu kadın duruyordu.
Kendini toparladı ve yanından geçen dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi. Elinde Holly'le birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı. Elini uzattı,
'Merhaba Holly' dedi gözlerinin içi gülerek.
'Pardon' dedi kadın. 'Ben Holly değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı mavi elbiseli bayan yakama bu çiçeği taktı ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi.
Sizi garın çıkışındaki cafe'de bekliyormuş...
Sevgili kadın arkadaşlarım
Kadınlar gününüz kutlu olsun.
Dileğim karşınıza adam gibi adamlar çıksın.
Tumblr media
30 notes · View notes
seyyahh-h · 20 days
Text
Tumblr media
Kadınlar Günü Sembolü Neden Mimoza Çiçeği?
Mimoza çiçeği, diğer tüm çiçekler gibi ruhu ferahlatan çiçeklerden biridir. Rengarenk ve oldukça çok çiçeği olan yapısıyla, çiçek sevenlerin neredeyse baş tacıdır.
Sapsarı renkleriyle güneş ışığını andıran bu çiçek, baharı tüm doğaya müjdelemektedir. Ancak bu çiçeklerin, kadınlar açısından da önemli bir yeri vardır.
Mimoza çiçeği, ona bakanlara diriliş, hassasiyet, coşku duygularını uyandırır. Sadece renkleriyle değil, anlamıyla da bu duyguları hissettirmektedir.
İkinci Dünya Savaşı yılları arasında İtalya da oldukça zarar gören ülkelerden biriydi. Bu nedenle zararı karşılamayacak da olsa, insanlarda derin bir hassasiyet, coşku ve umut uyandıran bir şeye ihtiyaç duymaktalardı.
Arayışta olanların arasında İtalya Kadın Birliği de bulunmaktaydı. Kadıların verdiği her emekte dünyanın güzelleştiğini düşünen bu birlik, savaştan çıkan toplumun yeniden kurulmasının yine kadınların elinde olduğunu hissediyorlardı.
Bu nedenle, çiçeklerin temsil ettiği duygulardan yararlanmayı düşündüler. Bu düşünce doğrultusunda 3 çiçek önerdiler. Harika görüntüsü ve muazzam kokusuyla mimoza da bu üç çiçek arasındaydı. Ve çağrıştırdığı anlamlarla kazanan mimoza çiçeği oldu.
Sadece bu nedenle değil, sarı renkli çiçeklerin neşe saçtığı, mimozanın mart ayında çiçek açışının Dünya Kadınlar Günü gibi önemli bir günü temsil ettiği ve zor koşullara bile dayandığı için, mimoza çiçeği daha çok kabul görmüştü.
O günden itibaren, özellikle mimoza çiçeği Kadınlar Günü’nde en çok hediye edilen çiçekler arasındadır. Mimoza çiçeği bu ününü, Dünya Kadınlar Günü için çağrıştırdığı özel anlamlar ve hayat dolu renklerine borçlu.
24 notes · View notes
guzyazi · 2 months
Text
Lohusalık Bölüm 1
Bir kere şu konuda anlaşalım: Lohusalık 40 gün olmaz. Bebe zaten kendini 3 ay boyunca anne karnında hissetmeye devam ediyor. Bazen 6 ay regl olmuyorsun. Hormonlar ağzına s*çmaya devam ediyor. O yüzden lohusalık biz bitti demeden bitmez. Ben 12 ay diyorum.
Gelelim konuya.
Anne olmazdan evvel anneliği erteleyişimin nedeni gördüğüm annelerdeki aşırı bıkkınlıktı. Korkuyordum ben de, ya bir tane mutlunuz yok diye. Sanki bıkkın ama mutlu olunamazmış gibi. Sonra anne olmaya cesaretim geldi. Hamileyken "Gerçekten o kadar zor mu" diye endişelenirken bir kadın keşfettim. Kadın o kadar pozitifti ki enerjisi bana çok iyi geldi. İkinci çocuğunu doğurduğu halde yorgun görünmüyordu. Yardımcısı da yoktu. Lohusa lohusa çiçek gibiydi. Bana umut oldu. Sonra doğum yaptım.
Belki depresyona girmedim. Belki saçımı fönleyebildim. Belki uykusuzluktan ağlamadım. Sağlıkla çok sınandığımız hâlde hiç isyan etmedim belki ama ben de şimdi daha net anlıyorum ben de bitmişim. Bir ara panik atağım geri geliyordu imdadıma annemin koşabileceği kadar şanslıydım. Her şey yolunda gitse bile yepyeni bir hayata ve bedene geçiyorsun. Her şeyi geçtim hormonlar var. Hele bir de kış bebesi dünyaya getirmişsen çok sosyalleşemiyorsun. Yani kararmandan daha normal ne olabilir?
Yakınlarım depresyonda olabileceğimi, bunun da normalliğini açıkladılar bana. Değildim ama eğer depresyondaysam ve bunu kabullenmiyorsam bilmek isterdim. Çünkü kendimde bir yara bırakıp bunun ileride bebeğimden çıkmasını hiç istemezdim. Terapistle görüştüğümde bunalımda olmadığım, bunalmış olduğum ortaya çıktı. Tam düşündüğüm gibi. Ondan sonra da gerekenleri yaptık ve toparlandım.
İşte doğumu yapınca o bahsettiğim pozitif kadın bana bir tersinden göründüüüü, kendi algıma hayret ettim. Hamileyken beni cesaretlendiren kişi, lohusayken kendimi yetersiz hissetmeme neden oluyordu. Evet sosyal medya bir illüzyondu, ya da belki gerçekten de o kadın çok pozitifti. Ama kendime şunu izah ettim: Normali senin yaşadığın. Yıpranmak normalllll. (Yıpranışım da bebeğimden değil. Ona bakmak dünyanın en zevkli ve zor olmayan şeyi. Ki bundan da yıpranabilirdim. Neyse bu 2. bölümde olacak.)
Ayrıca kadın ikinci çocuğunu yapmış, kendini neyin beklediğini biliyor. Sen neden kendini hep en iyi örnek üzerinden idam ediyorsun? Yazarlık için de bunu yaptın. Ben Tanpınar olamam, şu ifadeye bak deyip yazıyı bıraktın. Ah Güzcüm ya, şu çocuk az büyüsün güzelce toparlayacağım seni. Firdevs Yöreoğlu'nun Bihter'i aynanın karşısına geçirip sarstığı gibi sarsacağım. Ama büyümesini de istemiyorum. Hofff aşırı duygusallıq.
22 notes · View notes
novaninfisiltilari · 10 months
Text
Bana göre gül asi kadınları simgeliyor. Dik başlı olan, korkmayan, çevresine soğuk ama yakınlarına sıcacık olan, fazla dile getirmese de sevdiğini değer verdiğini iliklerinize kadar hissettiren.
Papatya ise sakin bir kadın sanki. Biraz ürkek, herkese karşı samimi ve bir o kadar nahif, kibar, sevdiğine sevgisini bir çok yoldan dile getiren ve hissettiren, bir su kadar berrak kalbi.
Ve ben ise ne bir gül olabildim ne de bir papatya. Yol kenarındaki değersiz bir ot olmayı bile beceremedim. Tohumum filizlenemedi. Ben daha büyüyemeden bir çiçek olamadan kuruyup gittim. Ne olacağımı görmeden vazgeçmiş gibiyim olacağım şeyden. Daha çok asla olamayacakmışım gibi hissettiğimden.
70 notes · View notes
bedrierdem · 5 months
Text
Portakal Çiçeği Kadınlar…
O akşam aydınlık yüzlü kadın bana, "Portakal çiçeğini bilir misiniz?" diye sormuştu. "Bilmem" dedim:
"Ben Urfalıyım, sadece patlıcan, domates çiçeklerini bilirim..."
O zaman bana "portakal çiçeğini" uzun uzun anlattı:
"Portakal çiçeği, olgunlaşmış meyvesi ile aynı dalda ve aynı zamanda yer alan tek çiçektir..."
*
Benim okurlarım başkadır. Hiçbir şeyi boşu boşuna, gereksiz yere, laf olsun diye asla söylemezler.
Uzun zaman "portakal çiçeğini" düşündüm.
Kitapları karıştırıp, Akdeniz kıyılarında portakal bahçesi aradım, kim bilir kaç kişiye "Portakal çiçeğini bilir misin?" diye sordum.
Oysa her zaman gözümün önündeydi "portakal çiçekleri".
Olgunlukları ile gençlikleri yan yanaydı kadınların.
Yılların getirdiği bilgelik ile terk edilmemiş çocukluk...
Verimlilik ile tazelik...
Geçmiş ile gelecek...
Mazi ile umut...
Meyve ile çiçek...
Önünüze konulan bir bilgeliğin derinliğinde siz çırpınırken, kıkır kıkır bir gülüş duyarsanız, o odur:
"Portakal çiçeği..."
Ya da bir çocuksu muziplik, bir anda size yol açan bir önderlik sunarsa...
"Portakal çiçeği"dir.
*
Kendi kendime "portakal çiçeği" diye mırıldandım.
Bir toplumun düşünce yaşamında iz bırakmış, kitleleri etkilemiş, fikir bahçelerinin verimli yüzü...
Ama aynı zamanda gençliğin sanki tanımı...
Saçlarını örgü yapıp sokağa koşmaya hazırlanan bir çocuk.
Portakal çiçeği...
*
Zamanın tüm acımasızlığına karşın, yaşam bahçelerimizde bizlere olgunluk ile tazeliği birlikte göstermeyi s��rdürüyorlar.
Meyve ile çiçek aynı daldadır.
Olgun bir tazelik görürseniz, odur:
Portakal çiçeği...
*
Böyleydi yazım…
Aradan kaç sene geçti bilmiyorum…
Bugün hâlâ biraz umudumuz varsa, portakal çiçekleri sayesindedir…
Okullarda ne öğretilirse öğretilsin, evde çocuğuna Mustafa Kemal'i anlatan bilgelikten sonra… Saçına tokasını sokup meydanlara coşkuyla koştular portakal çiçekleri…
Gidin bakın…
Anıtkabir'de hep onlar; çocuklarını elinden tutup getirmişler, hem bebeklerinin hem kendilerinin ellerinde birer küçük bayrak var…
Anlı şanlı, rütbeli-rütbesiz erkekler toz olurken…
Onlar; işyerlerinde, çarşıda, pazarda, atölyelerde, okullarda, sosyal medyada, sokaklarda, meydanlarda, yaşamın her yerinde, narinlikleri ile dirençleri bir aradalar…
*
Portakal çiçeği kadınlar…
Bekir Coşkun
08.03.2021 Sözcü Gazetesi
02.08.2005 Hürriyet Gazetesi
Alıntı
Tumblr media
24 notes · View notes
espressoaquariuss · 5 months
Text
UKRAYNA
merhaba bugün kirpiklerim tozlu şekilde uyandım,odamdan uçuşan toz taneceklerini, güneşin getirdiği yeni bir gün diye gülümsedim ve iyi ki diyerek kendimi mutlu ettim ve biraz da şükür ettikten sonra kalkıp,perdemi biraz araladım ve gözlerimin gördüğüne mi inanmalıydım yoksa, arkasına saklanan psikolojik tranvasına mı.. aslında her ikisi de bunu haketmiyordu,yerine gelen hafif esintiye karışmış çiçek kokusu,penceremin önünde ki arada uğrayan kelebekler..
bugün insanların kalbine yenik düştüğü insan olduklarını unuttuğu hatta insan kostümlü birer robot olduğunu düşünüyorum,belki de robotlar da pilleri yettiği kadar insan görünümlü olanlardan daha insanı olabilirler,bundan eminim..
günaydın Ukrayna,gunaydin kiev,diye bağırmak isterdim penceremden.. 
dün,bugün için kurduğum hayalinin kahvaltısı yerine,hayatta ne kadar kalabilirim diye düşünmeye başladım,kaç gün aç kalacağım.
kaç hafta susuz kalacağım,bu kadar korkunç karanlığın arkasında saklanıp nasıl aydınlığa çıkabileceğim bilmiyorum..
sahi gündüz oysa, güneş yine harika şekilde mevsimine göre gülümsüyorken neden hâlâ karanlık insanlar, karanlık düşünceler, tanrıya olan güveni kırılmış kötü adamlar..
5 notes · View notes
kiyiyavurmuspapatya · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
29.10.2023
Ankara
Cumhuriyetimizin 100. Yıl kutlamaları
Dün ne güzeldik, nasıl da güzeldik,
İlk defa fener alayına katıldım, meşaleler ile Anıtkabir’e kadar yürüdük, yolda balkonlarından yürüyüşü sevinçle karşılayan, teyzeler,amcalar, çocuklar gördük.
Bu bayram çok başka benim için, bir kadın olarak insanca yaşamam, var olmam, cumhuriyet sayesindedir. Aslında Cumhuriyet en çok kadınlara armağandır. Bu nedenledir ki duramadım ve indim alanlara.
Müthiş bir kalabalık ile beraber Anıtkabir’e vardığımızda, saygı duruşu sireni çaldı ve biz orda binlerce kişi olduğumuz yerde durup İstiklal marşını söyledik, tüylerim ürperdi ve gözlerimi kapatıp, hep bu günkü gibi bir millet olsak ya dedim içimden.
Bazen öyle şeyler oluyor ki işte, tekrardan ülkemize, insanlarımıza dair Umutlarım yeşeriyor. Dün milletimizin kendi kendine kurduğu sisteme yine kendi kendine sahip çıkıp büyük bir coşkuyla kutlaması da işte çiçek gibi açtırdı, gönlümdeki bütün umut tohumlarını.
Çok yaşa Cumhuriyet
Nice 100 yıllara!
41 notes · View notes
findikagaci · 5 months
Text
okuldan bir arkadaşa eşi orkide göndermiş. özür çiçeği dedi. kalbini kırmış kızın, o yüzden orkide almış. yap yap çiçek al, hiç de mutlu olmadım dedi.
herkes ay ne güzel diye diye kendinden geçti. akşam evde bazı evlerde çiçek kavgası edilecek belli ki.
kendimi bi garip hissediyorum bazen kadın dünyasında. orkide sevmem, birinin bana çiçek almasını sevmem, özür dilemek maksadıyla çiçek alınmasından hoşlanmam. ya da şöyle diyeyim, evet bunlar güzel şeyler, hoş şeyler ama öylesine bir vakitte yapılması bana daha güzel geliyor. tören çocuğu gibi belirli günler ve haftalar kutlamayı sevmiyorum. gülşah’ın dediği gibi yap yap, sonra çiçekle günü kurtar olayı hoş değil, bana göre değil.
bir de ben kendime çiçek almayı daha çok seviyorum. serada gezmeyi, çiçekler arasında vakit geçirmeyi seviyorum. orkide bana çok kaprisli bir çiçek geliyor. o kadar ilgiyi ben kendime göstermiyorum, orkideye hiç gösteremem.
21 notes · View notes
hisboslugu · 4 months
Text
yüzün diyorum bir bir bir bir, yüzün diyorum iyi bir gün başlıyor. çoktan durmuş gibi bir şeyler orda. saatler durmuş, sesler durmuş, savaşlar durmuş. ne geç kalma telaşı işçi duraklarında kadınların, ne bir köpek havlaması sokaklarda, ne de ölü bir çocuk sokulmuş fotoğraflara. uyanmayı beklemiş sanki bir dağ yüzyıl boyunca, boynunla saçların arasında. yüzün bu âlemmiş de sanki davud sana gelmiş, mûsa sana, isa sana. salmışsın kendini bir hamağa yatar gibi maviyede. gökyüzü sanki senden esinlenmiş, zebur senden, tevrat senden, incil senden. binlerce renge doğru koşmuş yüzün, bilinmez renklere, çizilmez renklere. yüzün adsız bir mevsimi kiralamış, ne zemheriler gibi soğuk, ne kavurgan yazlar gibi sıcak. bir bulut kaçmış da göğünden, sanki yüzüne konmuş. yüzün, koca bir dünyayı ıslatacak, ıslatacak, ıslatacak. insan ölmek için yaratıldı; korkuya inanma, ateşe inanma, suya, havaya inanma, âşk bile ölüyor âşka inanma. bir ceket al üstüne, bir geyiği düşle, bir ağacı hatırla, insan düşmek için yaratıldı, kuşlara da inanma. sen sıkı sarıl kalbime, dünya sandığın yer değil. sandığın yer değil en güzel yerin, en güzel yerinde değiliz biz bu şiirin. yüzün diyorum bir bir bir bir, yüzün diyorum huysuz bir yağmur başlıyor. olsun, ben böyle yağmurları da severim. böyle yağmurlarda büyür insan, fırıncılar en güzel ekmekleri çıkarır. acısız bir selam verir, silinmiş sloganlar içinden duvarlar, duyulur en güzel vapurun sesi, en güzel trene binilir ve gidilir bir cehennemden bir cehenneme ve adına yolculuk denilir. zaten insan bir yolculuk değil midir? durdur içinde büyüyen hüsran ordusunu, kışla bekçilerini, silah çatanları, silahşörleri durdur ve bekle. işgâl edilmeli yüzün bir deniz kokusuyla, çocuklar uçurtma uçurmalı, taze çaylar demlenmeli kahvelerde, yüzüne taptaze bir sabah gibi bakmalıyım. yüzün diyorum kayboluyorum. bir kuş bir fili boğuyor sanki, kayboluyorum. yükünü boşaltıyor kızıl atlar, kayboluyorum. kim bulmuş ki zaten kendini kaybolduğu yerde, kim anlamış insanı? yüzün diyorum, yüzünde memleket telaşı. binlerce yoldaşım öldürülmüş, binlerce çiçek büyüyor ama hâlâ pınar ağaçları, çınar gölgeleri büyüyor, büyüyor kar bakışlı bir kadın. susamış bir nehir yatağıyla gidiyorum ona ve yüzün diyorum bir bir bir bir. bir yüzün diyorum, yüzüne bir geçiş bulmalıyım.
18 notes · View notes
ruhihendese · 2 months
Text
Kışın ana karakterinin bir kadın olduğu ingiliz edebiyatı romanı okumayı seviyorum. Peluş battaniyenin içinde sabaha kadar roman okumak cidden keyif veren bir eylem. Yapmayalı uzun zaman olmuştu sahiden. Bu seneki kitabım daha önce okuyup beğendiğim kitaplardan birinin yazarı fakat bir sorun var, ana karakterimiz bir erkek. Kadın karakterleri ekilen bir tohum, filiz veren cılız bir bitkiyken güneş ve gölgeyle savaştıktan sonra açan çiçek gibi düşünebiliriz. Yani kadın karakter bir şekilde ilerliyor. Genç kızsa yetişkin oluyor. Yanlış yapsa dahi bir noktaya varıyor. Neyi neden yaptığını, hataya neden düştüğünü ya da neyi neden yapmadığını, neyden korktuğunu ve yaşam üzerine olan çekincelerini anlayabiliyorum ama erkek karakterler usta bir anlatımla yazılmadıkça onları anlamak aşırı güç. Bu seneki ingiliz edebiyatı romanım çöp çıktığı için yenisini almak istiyorum ve inşallah yenisini aldığım vakit kar yağar. Kış kış değil kış için okuduğum kitap kitap değil. Yine de Allah bugünleri aratmasın. Hazır dua etmişken bir dahaki kış saraybosna'da yağan karlar altında fıtı fıtı yürümek nasip olsun dilerim.
Ebru atölyesindeki kızlardan biri hiç kitap cafe'ye gitmediğini söylediği vakit civarda iki tane olduğunu söylememle birlikte gitmeyi teklif etmiş ve telefon alışverişinde bulunmuştuk. Çalışma arkadaşım da iyileşirse bu hafta buluşmayı teklif edeceğim. Yoksa hem kendi kendime takılır hem çöp kitabımı telafi edeceğini düşündüğüm kitabı alırım. Kız kardeşim kitapevinde çalışıyor. Birkaç kez istediğim kitapları alıp getirse dahi bu o kadar zevkli gelmedi. Biraz sükunet bana iyi gelecek sadece geçen seferki gibi almak istediğim kitap yerine incelediğim kitaba bakarken hasar verip almak zorunda kalmak istemiyorum. Hatırlayanlar olacaktır geçen aylarda incelediğim kitap elimde takla attığı için zedelendi ve ne olduğunu önemsemeden almak istediğim kitap yerine onu alıp çıktım.
Her ne kadar kedilerimizin bakımı kız kardeşimde olsa dahi bu sene onlarla daha bir haşır neşir oldum. İki numaralı canavar hasta olmuş. Kardeşimin gelmesini beklemek içime sinmedi ilaç içirdim. Böyle durumlarda çocuk gibi şurup içiyorlar ve bu hiç kolay değil. Evde enjektör bulamadığım için ebru setimdeki pisetlerden biriyle denedim şükür ki oldu. O piset artık onun. Sadece ne kadar vereceğimi bilemediğimden bir iki damla verdim. Kendini toparlar inşallah. Sağı solu dağıtan bir tekirden daha da kötüsü bir köşede gariban gariban yatan bir tekirdir. Dağıtsın ben toplarım kurban olduğum. -Burası çokça sevgi içerir.-
Hat ve ebru kursum dönem sonu gelmediği sürece tatile girmiyor. Instagram üzerinden abone olduğum ebru eğitimindeki videolardan bazıları iki saat uzunluğunda canlı yayın kaydı. İzleyip not almam gerek fakat alanında çok önde gelen biri olsa dahi kadını sevemedim. Sorulan sorulara cevap vermek yerine kim sormuş diye sorup tanıdığı biri ise önce düzgün şekilde bir yeriyor yok şayet tanımadığı biri ise önceki videolarında bahsettiğini söyleyip okul çocuğunu azarlar gibi beş dakikayı aşkın sürede azar çekiyor. Konu ne olursa olsun nezaket her şeydir. Bilmek güzel bir şey ama alanı ne olursa olsun bilen insanda iki kusur oluyor ki bunlar hiç şaşmaz. İlki kibir, ben bilirim küstahlığı. İkincisi ise bilgisini eğitim verse bile paylaşmak istememesi. Bu ilim kurslarında da zanaat kurslarında da böyle malesef. Tam tersine rast gelmedim henüz. Yani hevesli olduğunuz alanda eğitim almak yeterli değil. Aldığınız eğitim sizi bir noktaya taşımaz siz çabalar ve aslında almanız gereken eğitimi araştıra araştıra kendiniz alırsanız bir yere varırsınız.
Kurs demişken duanıza ihtiyacım var. Baya baya tadilat işine girdik Allah utandırmasın inşallah hayırlıdır. Çok zor oldu ama elektrik açıldı, çatı kalktı, malezemeleri geldi ve çatı onarıldıktan sonra yavaş yavaş iç kısım yapılacak. Bir izbeyi Allah'ın izniyle insanların seveceği bir yere çevirmeye çalışıyoruz. Annemle anlaştık, benim derslerime öncelik vermezse bozuşuruz. Önceden mekanları pek umursamazdım ama gerçekten mekan da çok önemliymiş. İnsan manevi dünyasını destek almadan tek başına yeşillendiremiyor. En azından ben eskisi gibi yapamıyorum ve bu durumdan oldukça muzdaribim. Nerde eksi ben nerde yakası paçası dünyaya bulaşmış şimdiki ben.
Günün şarkısı bu olsun. Grubun solistini Filistin için yapılan bir çalışmada görüp sesini çok beğenmiş ve solo şarkıcı zannetmiştim grup solisti çıktı. Ben gruplara bayılırım. Ergenken dinlediğim grup üyelerinin çoğu çoluk çocuğa karıştı. Yaş lan dık.
10 notes · View notes