Tumgik
#kıssadan hisse
cninzihni · 11 months
Text
Padişah ve Köprü
Padişahın biri halkının vergiye karşı hangi noktadan sonra direneceklerini test etmek ister. Bunun için vezirlerini çağırır. Vezirleri huzura çıkar, saygılı bir şekilde beklerler. Padişah; -Köprülere adam koyun, geçenden bir akçe alsınlar! der. Aradan bir süre geçtikten sonra Padişah vezirlerine sorar: -Nasıl, halk hayatından memnun mudur? Herhangi bir şikâyet var mı? Vezirler: +Hiç bir tepki yok Sultanım! - İyi o zaman. Köprünün diğer tarafına da bir adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın! Aradan bir süre geçmiş, Padişah tekrar sormuş vezirlerine: - Var mı halinden şikâyet eden? + Yok! Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş: -Köprülerin ortasına da birer adam koyun, gelip geçeni s.... ! Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini; -Halkı dinleyelim hele bir, demiş. Gitmişler köye, Padişah sormuş: - Halinizden memnun musunuz, var mı bir şikâyetiniz? Ses yok. Padişah tekrar : -Taş üstünde taş omuz üstünde baş komam! Var mı şikâyeti olan hemen söylesin! Diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş: +Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya! -Eeee! demiş Padişah bir umutla… Ne olmuş o köprünün ortasındaki adama? +Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, mümkünse bir adam daha koysanız…
Kaynak
19 notes · View notes
derdiderun · 2 years
Text
Başına bir sıkıntı gelince şu kıssayı hatırla:
"3 oğlu ve 4 kızı olan bir baba vardı. İlk oğlu 2 küsür yaşındayken vefat etti. 2. oğlu 1.5 yaşında vefat etti. 3. oğlu 17 aylıkken daha sütten kesilmeden vefat etti. İlk kızı evlendi ama daha 28 yaşındayken vefat etti. 2. kızı da evlendi. Ancak daha 21 yaşındayken O da vefat etti. Sonra 3. kızı evlendi. O da 27 yaşında vefat etti. Kız ve erkeklerden hayatta sadece tek bir kızı kaldı. Oğullarının isimleri: Kasım, Abdullah ve İbrahim idi. Kızlarının isimleri: Zeyneb, Rukiyye ve Ümmü Gülsüm'dü. O kederli babanın Fatıma'dan başka çocuğu kalmadı."
O Babayı Tanıdınız mı?
50 notes · View notes
bilinmezzlik · 11 months
Text
Tumblr media
Uyumlu olman aslında oraya ait olduğunu göstermez.
5 notes · View notes
lila-lilyum · 2 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ACELE KARAR VERMEYİN
Çin düşünürü Lao Tzu'nun öyküsü...
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
"Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz ..."
0 notes
elestirmen-46-86 · 1 year
Text
Döndüncü Murat- Kısasan Hisse- Metin Özdoğan
Döndüncü Murat- Kısasan Hisse- Metin Özdoğan
IV padişahlık döneminde içki ve sigarayı yasaklamışBelli bir zaman sonra sivil kıyafetlerini giyip halk bakalım ne diyor diyerek halkı gezmiş herhangi bir şikayet yok kendi padişah sandaliyla değil normal sandalla geçmek istemiş Eminönünden Kadıköye ve yanındaki veziriyle birlikte sandala biniyorlar fakat söylemiyor padişah olduğunu sandalla belli bir gittikten sonra sandalcı eğilip oturduğu…
View On WordPress
0 notes
bedrierdem · 2 months
Text
“Kol saatinin, çantanın markasıyla, kartvizitindeki ünvanınla, kıssadan hisse dışarıdan destekle gelen saygı ve sevgi geçicidir. Yüreklerinde iyi izler bıraktığın insanların sevgisi ve saygısıdır gerçek olan...”
Aret VARTANYAN
22 notes · View notes
dolunay66 · 11 months
Text
Yıl 1934, Haziran Ayı...
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.
İrileşmişlerdi ama hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’ da sıcak bir ikindi vaktiydi.
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi' de bir leylek yuvasına saldırdı. Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti.
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi' de başka bir leylek yuvasına saldırdı. Ancak bu kez yuva boştu. Nasıl haberleştiler ise, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya' ya yüzlerce leylek akın etti.
Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu.
İnsanlar, çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos.
Aydın' da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda, bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.
İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı. Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı. Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay' ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak' ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci; hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü, ama leylekler sayıca üstündü. Üstelik daha organize idiler.
Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan, sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı.
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay.
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil, pek çok gazeteye konu olmuş bir savaştı bu.
Hatta, o günlerde Türkiye' de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika' ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki; leyleklerin ve kartalların savaşı, bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu' nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı.
Kıssadan hisse:
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı, tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize;
"Birleşenler kazanır..."
Tumblr media
50 notes · View notes
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Süt emme çağındaki Musa Aleyhisselam suda boğulmadı.
Oysa en zayıf durumdaydı.
Firavun ise boğuldu. Halbuki zorbalığının zirvesindeydi.
Kıssadan hisse: İşini Allahü Teala’ya havale et. Allah’ın senin için yazdığından başkası başına gelmeyecektir. Emin ol!
Allahü Teala Yakub aleyhisselâma sordu; “Sana Yusuf’u niçin geri verdiğimi biliyor musun?”
Yakub Aleyhisselam;
“Bilmiyorum Ya Rabbi?” dedi.
Allahü Teala buyurdu ki;
“Çünkü sen tüm ümidini bana bağladın.”
Tevekkül,
bütün dünya bir araya gelip engellemeye çalışsa bile Allah’ın senin için takdir ettiği şeyin sana ulaşacağına,
bütün dünya bir araya gelip sana yardıma çalışsa bile Allah’ın senin için takdir etmediği bir şeyin sana ulaşmayacağına inanmandır.
Tevekkül sahibi kullardan olmamız dileğiyle…
____________🌺💞🌸______________
🎀
16 notes · View notes
mesut-sems · 1 year
Text
Tumblr media
Süt emme çağındaki Mûsa (A.s) suda boğulmadı. Oysa en zayıf durumdaydı.
Firavun ise boğuldu.
Hâlbuki zorbalığının zirvesindeydi.
🔹️Kıssadan hisse:
İşini Allah'a havâle et.
Allah'ın senin için yazdığından başkası başına gelmeyecektir.
Emin ol! 💙
90 notes · View notes
turqlands · 3 months
Text
BEHLÜL DÂNÂ KISSALARI | İbrahim Soydan Erden
youtube
Kıssadan Hisse...
12 notes · View notes
saklinotlarim · 4 months
Text
kıssadan hisse #hayatiinanç
8 notes · View notes
ziyapasa-01 · 4 months
Text
____///Kıssadan Hisse
__///Sözüm meclisten dışarı,
Eşeği MÜJDE VAR DIYE düğüne çağırmışlar, Hiç sevinmemiş; Diğer eşek sormuş;
- NİYE SEVİNMEDİM...?
Cevap:
-Ya odun bitti, ya su bitti, yoksa düğüne beni niye cağırsınlar...!!!
.....Nedense siyasi büyüklerimiz,
31 Mart 2024 arifesinde sevgili VATANDAŞLARIM
diye lafa başlayınca bu hikaye AKLIMA gelir..
Sizde öylemi düşünüyorsunuz
Tumblr media
7 notes · View notes
guzyazi · 1 year
Text
*sadece kendinizi tüketiyorsunuz*
Tevfik Fikret, 19. yüzyılın Batı eğilimindeki Edebiyat-ı Cedide'nin büyük şairidir. Hayatı II. Abdülhamit Devri'ne denk gelir. Fikret de padişahın baskıyı artırdığı dönem olan İstibdat Dönemi'nin bunalımındadır çünkü yaşadıkları dönemde hafiyecilik, sansür, sürgün kol gezmektedir. Meşrutiyet rüyası bir türlü gerçekleşmez. Evi izlenir, en yakın arkadaşı Gazeteci İsmail Safa sürgün edilir.
(peyami safa, ismail safa'nın oğludur ve küçük peyami'ye bu adı fikret vermiştir.)
Fikret, tüm bunlardan kurtulabilmek için çareler ararken Yeni Zelanda'nın göçmen kabul ettiğini duyar ve heyecanlanır. Arkadaşlarıyla buraya gitme hayali kurarlar ve bu hayal onları epey oyalar. Sonunda bu masraflı seyahatin altından kalkamayacaklarını anladıkları birtakım hayal kırıklıkları silsilesi meydana gelir. Umut tükenir. Sonunda Manisa'da bir çiftlik evine yerleşmeye karar verirler. Amaç inzivadır. Nereye giderlerse gitsinlerdir artık.
Bu arada Fikret, Aksaray'daki evini satarak Rumelihisarı'ndaki jurnalcilerce gözetlenen yalısından aynı semtin sırtlarındaki yeni evine taşınır.
(Bu jurnalciler Yıldız İstihbarat Teşkilatı'ndan. Bkz. Süleyman Soylu'nun geçen gün TOGG turunda anlattığı KİM uygulaması - Bkz. Yıldız Haberleşme uygulaması)
Neredeyse şairliği ölçüsünde ressam olan Fikret, Manisa'daki çiftlik evini dönüştüreceği projeyi burada çizer. Bu projedeki ev, kuş yuvasına benzemektedir.
Gelgelelim şair, bir gün arkadaşlarıyla yaptığı tartışmada bu "Yeşil Yurt" hayalinden aniden vazgeçer. Çünkü mesele uzar da uzar ve bir sonuca bağlanacağı belirsizdir. Bu nedenle, çizdiği evin projesini şimdiki evinde gerçekleştirir Fikret. Bu köşke de Farsçada kuş yuvası anlamına gelen "Aşiyan" adını verir. Bu ad, zamanla semtin adı olur.
Fikret bu evde 9 yıl yaşayabilmiştir. Ülke sorunları onu öyle kahretmiştir ki Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Bu bir manzume değil, bu zalim bir beddua." diye tanımladığı meşhur "Sis" şiirini bu evdeki yatak odasından yazmıştır. Siyaset onun zehridir, Aşiyan ise panzehiri olamamıştır. 48 yaşında vefat eder.
Tevfik Fikret hakkında anlatılacak çok şey var fakat kıssadan hisse şudur ki ister ülkeyi terk edelim ister burada kalıp kendimize yeni bir dünya kuralım; madem insanız, kaygı bizimle gelecektir. Kaygılıysak duyarlıyız, duyarlıysak insanız, insansak da birbirimize lazımız. Herkes bahçesini güzelleştirmeye devam etmek zorunda. O bahçenin sevgili konukları hatrına. Dayanışma hatrına. Sadece o bahçeye kimi sokacağınız size kalmış. Lütfen kurutmayın köklerinizi, eğmeyin dallarınızı. Bu sadece sizi yok eder.
12 notes · View notes
bedrierdem · 2 months
Text
ESKİDEN
Eskiden kar yağınca, sevinçle sokaklara çıkılır, Kardan adamlar yapılırdı. Evlerde ocaklar yada sobalar yakılır, uzun kış gecelerinde kıssadan hisse hikâyeler anlatılır, maşinga sobaların bir köşesinde, küllü suda kaynayan mısır, elma kurusu, kuru hurma, mandalina, kuru erik, kuru yemiş ve fındık fıstık benzeri yiyecekler yenilirdi. Hasta, yaşlı, dost ve akrabalara ziyarete gidilirdi. Kışın gençler lastik çizme ve lastik ayakkabı, yaşlılar ise genellikle mes lastik giyerlerdi. Eskiyen lastik ayakkabılar ve giysiler atılmaz, yama yapılmak suretiyle, mümkün mertebe uzun süre daha kullanılmaya, özen gösterilirdi. Yamalı bir giysi veya tamir görmüş bir ayakkabı, hiç kimsenin dikkatini çekmezdi. Oyuncak Bebekler bezden, silahlar tahtadan, resimler kömür karasından yapılırdı. Ajanslar toplu halde radyodan dinlenir, ajans bitince, pilden tasarruf amacıyla, radyolar kapatılır, müzik ihtiyacı ise, sesi güzel olanların söylediği, şarkı ve türkülerden, saz ve dabruka gibi basit enstrümanları çat pat dahi olsa kullanabilmeyi becerenlerin çalabildikleri dinlenerek giderilirdi. Teksas, tommiks, zagor, saatli maarif, çizgi roman okunur, defterlere, kenar süsü yapılırdı. Kullanılmış Defter kâğıtlarından uçurtmalar yapılır, onları uçurmaktan yarıştırmaktan mutluluk duyulurdu. Çember çevrmek, çelik çomak oynamak, saklambaç oynamak, kör ebe oynamak, yağ satarım bal satarım yada mendil kapmaca oynamak, çok büyük bir mutluluk yaşamak, anlamına gelirdi. Komşuda pişen her şey diğer komşulara da mutlaka düşerdi. Turşu, salça, makarna, pekmez ve benzeri gıdalar evlerde bizzat yapılırdı. Geceleri Sokaklar zifiri karanlık olduğundan, el feneri ile gezmelere gidilir, bekçi düdükleri insanlara bir nevi itimat telkin ederdi. Kağıt paralar cüzdanlarda, bozuk demir paralar, keselerde taşınırdı. Büyüklere saygı küçüklere sevgi bir başka idi ve otobüs, tren. vs de küçükler büyüklere yer verir saygıda kusur etmezdi. yardımlaşma, hoşgörü ve samimiyet gibi konulara verilen önem, ise bir başka idi. Peki bütün bunlardan şimdilerde söz etmek mümkünmüdür.? heyhaatt. Nerelerdeeeen nerelereee, işte geldiğimiz nokta, yani durum ortada.
Tumblr media
22 notes · View notes