Tumgik
#insanların havasını alın
ehli-kalem · 3 years
Text
Gazı kaçan gazoz gibi bazı insanların havası gidince geriye elle tutulur bir şeyleri kalmıyor.İçindeki bilmem kaç katkı maddesine rağmen gazozun gazı kaçınca şekerli suya dönüşmesi gibi.Basit,sıradan ve anlamsız.
10 notes · View notes
uzunburakefendi · 6 years
Photo
Tumblr media
. "Yıllar, Talihin, Alın Yazısının ve Tanrının tasarılarının kasvetli bir batalıktan ürkütüp havalandırdığı kocaman kuşlar gibi geçiyor yanımızdan." syf.49 Lord Dunsany; Yeats'in, Kipling'in kankası olan İrlandalı bir yazar. Borges önsözde, "Her yazar, bilmeden ya da istemeden, iki yapıt bırakır geriye. Birincisi, belki de en canlı olanı, yazdığı metinlerin tümü, diğeri ise, yazarla ilgili olarak başkalarında oluşan imgedir. Bu bağlamda, Dunsany'nin mutlu ve muhtemelen uçarı bir aristikrat izlenimi veren görüntüsü yazmış olduğu yüzlerce başarılı sayfayı sildi." diyor. Hayatı yazdıklarının önüne geçtiği için pek tanımıyormuşuz kendisini. Ben öykülerindeki mistik ortaçağ havasını sevdim. Aralarında en çok "Bureau de Change de Maux" isimli, oyun şeklinde yazılmış, insanların dertlerini değiş tokuş yaptığı öyküsünü beğendim. Tavsiyelerden bir tavsiyedir. #lorddunsany #yannınülkesi #çeviri #hasanfehminemli #dostkitabeviyayınları #babilkitaplığı #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri
3 notes · View notes
griveturuncu · 4 years
Photo
Tumblr media
Image: Handiwirman Saputra
Oğuz Atay - Tehlikeli oyunlar
“Sevgi birinci geldi, ben ikinci geldim. (Başka katılan olmadı.) Zarf kapama yarışında ikinci oldum, perdetakma yarışında ikinci oldum, bulaşıkyıkamada birinciyim. (Sevgi katılmadı.) Parakazanma yarışında dereceye giremedim. (Yanlış bayrak değiştirdiğim için diskalifiye oldum.) Evlilik yarışında cansıkıntısı birinci geldi. Çiçek yarışını, bir deve tabanı farkıyla kaybettim. Şimdi, Bilge’nin peşinden koşuyorum; gene ikinci geldim. Sonuca itirazlar oluyor. Yetişemiyorum. Her tarafa koşuyorum. (Ben göğüslemeden, ipleri kaldırıyorlar. Neden bu yarışlara kalktın evlâdım? Şimdi inişe geçiyoruz albayım. Hayır. Hava boşluğuymuş.”
“Hitler’e bak, Musolini’ye bak: Kılıkları ne kadar beceriksiz ve zevksiz bir düzen içindedir. İhmalcilikleri ne kadar gerçektir. Elbiseleri üstlerinden sarkar. Evlerini bile ne vahşi bir görgüsüzlükle döşerler. Yalnızlığın görgüsüzlüğüdür bu. Sınıflarını bulamamış insanların derbederliği içindedirler. Birbirlerini sevmeyen evlilerin de görünüşü böyledir. Dağınık yaşantılarında hiçbir güzellik yoktur. Tek başına düşünme katılığının kokusu her tarafa sinmiştir. Ağır bir günün bunaltıcı, öfkelendirici yaşantısı bitince eve dönen evli ve yalnız bir erkek ne yapacağını bilemez; horgörülmelerin, aşağılanmaların intikamını alma susuzluğuyla yanarken çevresinde yatıştırıcı en küçük bir ayrıntıyla karşılaşamaz. Hırsla çekiştirerek çıkardığı elbiselerinden alır intikamını.”
“ Zenginler, hiç bir şeye aldırmama, hiç bir şeyden heyecanlanmama lüksüne sahiptirler; bu nedenle çok yaşarlar. Beyaz seyirciler içinde ancak, zenginlerin satın aldıkları ucuz ve güzel sokak kadınlarıyla paraları bitmiş sahte silindirşapkalılar yarıştan heyecan duyarlar. Biz, araya sıkışıp kalmıştık. Ne başrollerdeydik, ne de birgüniçintutulmuşlardandık. Stüdyonun kantininde kızlara bira ısmarladığımız da yalandı. Bizim önümüzde ancak zahmetli ve tekrarlı bir evlilik yolu vardı. Gündüz, çevremizde dolaşan bir sıcaklık ve gece yatağımızda bir rahatlık ya da gündüz, çevremizde bir rahatlık ve gece yatağımızda dolaşan bir sıcaklık uğruna bütün hayallerimizden vazgeçmemiz gerekiyordu.”
“Başkaları gibi yaşamasını bilmeyenler, başkalarını taklit etmeliydi. Onlar da ellerinden geleni yapıyorlardı: Deniz kıyısında bir kahveye oturuyorlar, ah ne kadar güzel! diyorlardı. Deniz havası bize iyi geldi, diyorlardı. Önlerinden takalar geçiyordu: Ne sıcak renklere boyanmış tekneler! diyorlardı; o renkle o rengi hangi ressam yanyana getirmeye cesaret edebilir? (Bunları Nursel Hanımdan öğrenmişlerdi.) Sağlam deniz havasını içlerine çekiyorlardı; insanın temiz havaya ihtiyacı var, diyorlardı. (Bunu da Bilge’den öğrenmişlerdi.) Bütün bu temiz havaya rağmen, gece iyi uyuyamıyorlardı. Deliksiz bir uyku çekecek kadar yorulmadık da ondan, diyorlardı. Ertesi gün tepelere tırmanıyorlardı.”
“Ben oburum albayım: Düşüncelerimin meyvalarını yemek istiyorum, aşkımın meyvalarını yemek istiyorum hemen. Korkuyu yenmek istiyorum. Kalabalık istiyorum. İsteklerle zenginleşilmiyor albayım. Her şey birden bekleniyor: Sigara içiliyor, kahve pişiriliyor, çay pişiriliyor, sokaklarda başıboş dolaşılıyor, her geçenden yardım bekleniyor, sanki işte bu evet bu insan beni kurtaracak, dalgalanan bu etek beni anlayacak, hay allah! karşıya geçti,, belki bu yaklaşan etek kurtarır, belki tam bu sırada vasıtalar sıkışır, bin - yüz bin - on yüz bin otomobil önümüzü kapar, saatlerce kaldırımın bu kıyısında dururuz, beklemek önce cesareti kırar, sonra cesaret gelir insana, affedersiniz size bir şey sormak istiyorum, karşıdan karşıya nasıl geçilir acaba? hayır! anlaşmak yüzyıllar sürer böyle, ”
“Geri kalmış bir ülke insanın iç dünyası olamaz diye vazgeçtiler”
“Bütün organlarımın hayali iyi işliyor albayım. Beynim, dünyanın en yetenekli bedeniyle birlikte yaşıyor; ötekiler de cam kırıklarıyla dolu beynimden kurtuldular ve yerine bir şey koymadılar, böylece daha rahat yaşıyorlarmış, ha - ha. Fakat sonunda birbirleriyle uyuşamayan bir sürü Hikmet çıktı ortaya. Bilmem ki bu Hikmetleri bir arada size nasıl anlatsam?
Hüsamettin Bey, «Bir tanesiyle yetinecek kadar alçakgönüllü olamaz mısın?» diye sordu. Hikmet güldü: «Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor. Bu karamsar beyinden bir kahkaha çıkmayacağı için, artık ben gülmüyorum, sinirlerim gülüyor. Hepsi bağımsızlığını kazandı albayım, pardon, doktor.”
“Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır.”
Oğuz Atay. “Tehlikeli oyunlar.”
0 notes
Text
Mimoza Çiçeği Hikayesi ve Bakımı
Mimoza çiçeği baharı ilk müjdeleyen çiçeklerden birisidir. Kadınlar için anlamı oldukça derin olan mimoza çiçeği neşe, mutluluk ve umudu simgeler.
Mimoza çiçeğinin gün ışığı renklerine bakarsanız en karamsar gününüzde dahi içiniz coşku ile dolar. Muhteşem kokusu ile sizi cezbeder.
Mimoza çiçeği hikayesini renklerinden ve enfes kokusundan almıştır.
İtalya 1946 yılında ikinci dünya savaşından çıktığında insanlar yaşama dair bir coşku ve umut aramaktadır. İtalyan Kadın Birliği üyesi olan bu 3 kadın (Teresa Mattie, Rita Montagnaga ve Teresa Noce) toplumun tekrar inşa edilmesinin “kadın dayanışmasına” bağlı olduğunu düşünmektedir.
Bu üç kadın bu duruşlarını temsil etmeleri için bir çiçek seçmeyi teklif ederler. Yapılan teklifler içerisinde anemon, karanfil ve mimoza çiçeği öne çıkar. Diğer çiçekler arasında seçilen mimoza çiçeği olur.
Peki, mimozanın seçilmesini sağlayan özellikleri nelerdir?
Sarı rengi ile neşe saçtığı için. ( Savaşla yıpranmış olan insanların moralinin mimoza çiçeği ile düzelebileceği düşünülür.)
Mart ayında çiçek açmasından dolayı.(Dünya Kadınlar Gününü sembolize etmesi için)
Büyük bir ağaç haline gelene kadar çok fazla bakım ve emek istememektedir. (İtalya’nın da mimoza çiçeği hızla kalkınması için.)
Bunların içerisinde en dikkat çeken ve en önemli olan özelliği ise aynı kadınlar gibi kırılgan gözükmesine rağmen arkasında güçlü bir karakter barındırmasından dolayıdır. (Mimoza çiçeği zor coğrafi koşullarda da çiçek açabilir.)
O günden itibaren başta İtalya ve Rusya olmak üzere 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, kadınlara mimoza çiçeği hediye edilmektedir. Mimoza çiçeği dayanışmayı temsil etmesinden dolayı sadece sevgiliye değil, kadınların kadın dostlarına da hediye ettiği bir çiçektir.
Mimoza özellikleri ile dünya literatüründe şu anlamları barındırır;
Dayanışma
Ölümsüzlük ve diriliş
Hassasiyet, coşku ve umut
Mimoza Çiçeğinin Dikimi ve Bakımı
Mimoza çiçeği çok fazla emek ve bakım gerektirmez. Hızla büyüyebilen bir ağaçtır ve bakımı kolaydır. Ancak taşınması zor bir ağaç olduğu için ilk dikilen yerde dikkat edilmesi gerekmektedir.
Nemli yalnız çok su tutmayan toprakları sever.
Dallarının ince olmasından dolayı güçlü rüzgarlarda dayanamayıp kırılabilir.
Bol güneşi sever. Ancak parçalı bulutlu havalara da dayanıklıdır. Yalnız çok fazla gölgede kalan yerlere dikilmemelidir.
-10 derecenin altındaki soğuk havalara dayanamadığı için Doğu Anadolu Bölgesi gibi yerlere dikilmesi tavsiye edilmez.
Dikimi nasıl yapılır?
Mart, nisan ve kasım ayları dikim için en uygun zamanlardır. Tüplü mimoza çiçeği fidanı dikilecekse, toprağa tüpün ya da saksının iki katı derinliğinde ve genişliğinde bir çukur açılması gerekir. Toprak su tutan bir toprak ise kumlu toprak eklenmelidir. Dikim sonrası köklerin çevresine bol miktarda su dökülmelidir. Dikilen fidanın rüzgara karşı dayanıklı olması için bir çubuk ile çiçeğin kökü toprağa sabitlenmelidir.
Tohum nasıl ekilir?
Eylül ve ekim ayları arasında çiçek tohumları ekilebilir.
Tohum kozalağı kahverengiye döndüğü zaman tohumu çıkarılır
Toprağa tohum ekildikten sonra üzeri 1 cm kalınlığında toprak ile örtülür.
Yeteri kadar su verilir.
Bir sonraki yıla tohum saklayacaksanız, bir miktar nemli toprak ile plastik bir pakete yerleştirdikten sonra havasını alın ve buzdolabında saklayın. Ekmek istediğinizde ise 80 derece sıcak suda yarım saat bekletin. Daha sonra 12 ile 48 saat süre ile soğuk suda bekletin. Böylece daha kolay filizlenir.
Tohum türüne göre birkaç hafta içinde filizlenecektir. 
Budaması nasıl yapılır?
Mimoza çiçeğinin budaması Temmuz ayı içerisinde yapılır. Daha geç zamana bırakılması durumunda yazın çiçek açan dalları fark edilmeyebilir ve bir sonraki yıl açacak olan dallar kesilebilir.
Ağaç henüz genç ve küçükse, dal sayısı azdır. Bu durumda tüm dalları kesilmemelidir.
Bir sonraki yılda dallar çok olur ise o dallar seyreltilebilir.
Üstteki dallar kısa, alttaki dallar ise uzun bırakılır ise mimoza çiçeğiniz daha güzel görünecektir.
Ağaç boyu sabitlenmek istenirse, istenilen yükseklikte gövdeden kesilmelidir.
Mimoza çiçeğinin dallarının rüzgara karşı çok fazla dayanıklı olmamasından dolayı fazla büyüyen dallar en kısa sürede budanmalıdır.
Gübreleme nasıl yapılır?
Köklerinde yeterli miktarda bakteri olmasından dolayı çok fazla gübreleme yapılması gerekmemektedir. Yapraklarının sağlıksız ve solgun olması durumunda nisan ve mayıs ayları içerisinde toprağına az miktarda granül gübre ilave edebilirsiniz.
Çiçek açmasının ardından fosforik asit ve potasyum sülfat gübre eklenebilir. İlk dikim esnasında fidanın türüne göre gerekirse granül gübre de eklenebilir.
Mimoza çiçeği saksıda yetiştirilecek ise küçük bir saksıda başlanmalı sonra büyük saksıya geçilmelidir. İlk başta büyük saksıda başlanması halinde toprak zor kurur ve bu nedenle mimoza çiçeği ölebilir.
Mimoza Çiçeği Hikayesi ve Bakımı
0 notes
yinemibeklendi-blog · 6 years
Text
Ayrılık sonrası 10 altın kural
Elini tuttuğunuz ve hayaller kurduğunuz aşkınız artık eski sevgiliniz mi? Çok sevdiğiniz eski sevgiliniz için günlerdir gözyaşı mı döküyorsunuz? Onunla konuşmak, kendinizi ona fark ettirmek ya da onu unutmak için muhtemelen mantıksızca davranıyorsunuz. Onun gözündeki ve kendi gözünüzdeki değerinizi kaybedecek, sosyal hayatınızı ve özel hayatınızı etkileyecek ciddi bir şey yapmadan önce, biten ilişkinizin ardından yapmamanız gereken 10 önemli davranışı okumalısınız… 1: Arkadaş kalmaya çalışmayın Eski sevgilinizin bir zamanlar çok sevdiğiniz kişi olduğunu unutmayın. Kendinize mukayyet olabileceğinizden ve sınırları aşmayacağınızdan eminseniz aranızda yumuşak bir geçiş ortamı hazırlayabilirsiniz fakat arkadaş ilişkinizin yaralarınızı saracağını düşünmeye kalkışmayın. Biten bir ilişkinin ardından, henüz acınız tazeyken, arkadaş kalma düşüncesine kalkışmamanız daha doğru olacaktır. Hele ki, toparlanmak için yeterli zamanı kendinize vermediyseniz, işler sarpa sarabilir. Bizim size tavsiyemiz, en az yaralarınız iyileşene kadar bütün bağlarınızı koparmanızdır. 2: Eski fotoğraflarınızı ve ondan kalanları ortadan kaldırın Eski sevgilinizi yüreğinizden atmak için, birlikte çekilmiş fotoğraflarınızı masanızdan, duvarlarınızdan kaldırın. İstediğiniz tabloyu ya da arkadaşlarınızla harika dakikaları ölümsüzleştirdiğiniz fotoğrafları yeni çerçevelerinize yerleştirip duvarınıza asabilirsiniz. Onunla çekilen fotoğraflarınızı yırtıp atabileceğiniz gibi, kutunun içine koyup ortadan kaldırabilirsiniz. Birlikte satın aldığınız objeleri ortalıkta tutmamanızda fayda var. Ama gerçekten kullandığınız ve işe yarayan eşyalarsa yerlerini değiştirin, boyayın veya yenisini satın alın. Ayrıca yatak odanızı boyayın, yeni nevresim takımları alın, başucunuza sevdiğiniz kitapları dizin, lambanızı kendinize göre ayarlayın. 3: Kendinizi alkole vermeyin Acı çektiğimiz zaman içki gözünüze ne kadar çekici gelse de, ayrılık sonrası kişinin kendini içkiye vermesi inanın daha fazla acı çekmesine neden olacaktır. Sarhoş oluncaya kadar içmek, genel ayrılık listesinde sıralanan hataları yapmanızı sağlayacağı için bunu asla yapmamalısınız. Bunun yerine arkadaşlarınızla takılarak duygularınızı havalandırabilir, spor yapabilir, tatile çıkabilirsiniz, kendinizi çevrenize, çevrenizdeki ilişkilerde olup bitenlere adayabilirsiniz. 4: Acıklı aşk şarkıları dinlemeyin ve öfkenizi kontrol edin Acıklı aşk şarkıları sadece acınızı arttırmakla kalmaz, her dinleyişte eski sevgilinizi size yeniden hatırlatır, iyileşen yaranızı yeniden kanatır. Mevlana’nın dediği gibi hiddet ve asabiyette ölü gibi olun. Öfke ihtiyaçlar veya arzular engellendiğinde, incinme, terk edilme, tehdit gibi durumlarda gösterilen kızgınlık veya saldırganlık olarak tanımlanabilir. Bu nedenle acılı aşk şarkıları dinleyip, öfkeli olduğunuzda hareketlerinizin kontrolünü kaybedebilirsiniz, manasız şeyler yapabilirsiniz. Hatta normalde aklınızdan geçmeyecek kadar fena sözleri söyleyebilir, kavga edebilirsiniz. Ayrılık karşısında sabretmek sizi affetmeye yöneltir ki bu da yaşam sanatının bir başka becerisidir ve mutluluğun anahtarlarından biridir. 5: Artık hep bu duyguları hissedeceğinize inanmayın Evet, 10 paket mendili gözyaşlarınızla yıkadınız ya da iş arkadaşlarınızın karşısında gözyaşlarınıza boğuldunuz ama endişelenmeyin. Tekrar mutlu olabileceğiniz gerçeğine inanmak ne kadar zor olsa da, bana inanın eskisinden daha da mutlu olacaksınız. Bir gün, artık eski sevgilinize karşı bir şey hissetmeyecek ve her gün giderek kendinizi daha da güçlü hissedeceksiniz. 6: Sosyalleşin “Kaybetmek” bazen birinden diğerine gitmenin bir yolu olabilir. Geçmişin yükünün ve geleceğin endişesinin canınızı yakmasına izin verirseniz şu an ve şimdiyi keyifli yaşayamazsınız. Bu nedenle ayrılık sonrası en önemli meselelerden biri sosyalleşmektir. Evinizde veya bir barda küçük bir parti düzenleyin ve gece boyunca herkesin gözdesi olun. 7: Sizden gitmesine izin verin Ayrılıktan sonra yapılması gereken en önemli şey; kabullenmektir yani onun gittiğini kabul edin. Ayrılıktan sonra oturup eski güzel günleri yâd etmek herkesin çok fazla yaptığı bir şeydir. Ağlamak ve üzülmek için ne kadar güzel bir bahane değil mi? Bırakın sizden gitsin! Çünkü bir daha siz olmayacaksınız. Onu bedeninizde ve aklınızda taşımaya devam etmenizin bir anlamı yok. Eski sevgilinize ihtiyaç duymaya başladığınız o an giyinip dışarı çıkabilir ya da cama çıkıp hava alabilirsiniz. Temiz hava her zaman iyidir. 8: Ava gidin ama avlayın Tamamen bitmiş ve asla geri dönüşü olmayan bir yola mı çıktınız? Peki, neden hâlâ kendinizi dünyada sadece o varmış gibi eve kapattınız ve ağlıyorsunuz? Sıkı durun: “Birisi gider diğeri gelir!” efsanesi doğru ve tam da size göre… Yeni bir ilişkiye başlamak elbette hemen olacak bir şey değildir ve bende hemen olmasından yana değilim fakat bırakın insanlar sizinle ilgilensin. Kafanızı kurcalayan duygulardan insanların arasına karışarak arınmak iyi bir yöntem olabilir. Ancak yepyeni bir aşkın ayrılık acısına iyi geldiği söylenir. Oysa yası tutulmayan, unutulmayan sevgilinin acısını başka bir aşka yelken açarak dindirmek ne kadar doğru? Belki yeni ilişkinizin heyecanı size o an için iyi gelebilir, fakat bunun için öncelikle biten ilişkinizin sancılarını çekmiş, yaralarını sarmış ve çözümlemiş olmalısınız. 9: Evinizin şeklini ve havasını değiştirin Ayrıldıktan sonra evin şeklini değiştirmek çok işe yarar ve size yeni bir yaşam alanı yaratır. Çünkü geçmiş anılar evin farklı köşelerine dağılmıştır ve her an sizi bekliyorlardır. Ayrıca eve yeni bir aydınlatma almanız, tüm eşyaların ne kadar farklı gözüktüğünü keşfetmenizi sağlayabilir. 10: Twitter ya da Facebook üzerinden bağlantı kurmayın ve herhangi bir nedenle eski sevgilinizle iletişime geçmeyin Her ne kadar ilişkiler bitse de, sosyal medya üzerinden iletişim kurulabilen bir çağda yaşıyoruz. Sosyal ağların en kötü yanlarından biri de bu gibi görünüyor. Biten bir ilişkinin ardından eski sevgilinizi takibe almak psikolojiniz için yapabileceğiniz neredeyse en olumsuz eylemdir. Çünkü eski sevgilinizin profilini, arkadaşlarını, sosyal sayfasına yapılan yorumları ve belki de görmek istemediğiniz yeni sevgilisini görmek sizde ayrılığın arkasından gelen en ağır darbe olacağından, büyük bir çöküş yaşayabilirsiniz. Eski sevgilinizin profiline bakma ihtiyacı duyuyorsanız, kedi profilinizden silmek en iyisi olacaktır. Görmek istemedikleriniz görmek yalnızca sizi sinirlendirir. Neden kendinize işkence edesiniz ki? Ayrıca “Bugün doğum günü, onu aramalıyım!”, “Bugün diş hekimi randevusu vardı, arayıp hemen hatırlatayım!” gibi düşüncelere kapılmayın ve eski sevgilinizin sizi kırdığını unutmayın. Onu aramak için türlü nedenler bulabilirsiniz fakat eğer onu bir şeylerden haberdar ederseniz, içgüdüsel olarak karşılığını da beklersiniz. Onu aramak doğru bir karar değildir. Bırakın yaralarınızı arkadaşlarınız sarsın.
1 note · View note
arabeskfantezi · 7 years
Text
Hızlı Tüketim Malları
Bir varmış bir yokmuş, cümlesindeki o havalı girişi henüz, herhangi bir yazımda yapabilmiş değilim. Daha ziyade samimi ve içten yaklaşımlarla okuyucunun beğenisini kazanma taraftarayım. Bu vesileyle girizgahın o saçma sapan havasını bertaraf ederek yazıma başlayabilirim, henüz başlamadım, başlayacağım. Misal, bir yazıya başladığımda ne zaman olursa olsun, şunu yazacağım diye başlamıyorum, herhangi bir kurgu içerisinde değerlendiremiyor, sonrasında da elimde patlatıyor. Gelin bakın çöp kutuma, onlarca taslakla boğuşuyorum. -Çöp kutunu boşaltmıyor musun kardeşim? dediğinizi duyar gibiyim. Canınız sağ olsun. Herkes sizin gibi pirüpak olacak diye bir kaide yok, var mı? Yok. Hem zaten kurallar kaideler (evet aynı şey) bana göre değil. Nerede bir kural var, hop hemen karşı çıkarım. Kurallar can sıkar. Kurallar, neden kurallar? Neyse, çöpler, çöp olduklarından dolayı saygıyı hak eden şeylerdendir. Yok artık abartma! -niye canım?, kullandım, ömrü bitti, çöpe atayım. Bi dakika bi dakika… Kullandın, yani senin için bir amaca hizmet etti, kardeş az saygı göstersen? Tamam, al koynuna, sarıp sarmala demiyorum. Ne bileyim çöp kutusuna daha nazik bir şekilde bırak, mesela. Hayır yani az önce yazdığın kağıda bak! Buruşturup atmanı gerektirecek ne yaptı sana? Pil, misal, ömrü belli, kumandaya saate takarsın, bitti mi yenisini alırsın…
Şimdi madem mevzusu açıldı, hızlı tüketim mallarını bilmeyeniniz yoktur herhalde… Bu kimi zaman güzel kokulu bir sabun veya yukarıda örneği verildiği gibi bir pil kimi zaman peçete bazen kullan-at tıraş bıçağı olabiliyor. Örnekler saymakla bitmez, çünkü insan doğası gereği tüketmek ister. Tükettikçe daha çok tüketir, doyumsuz bir kara delik gibidir. Kara delikler hakkında söyleyecek çok şey var ama şimdi kara delik olayına hiç girmeyelim. Sayfalar yetmez yoksa şey yani… Neyse, konudan sapmayalım. Bu mallar arasına kurşun kalemler, silgiler, plastik çatal/bıçak/kaşık, ve tükenmez kalemler de giriyor. Sabun hariç hepsinin sonu çöp kutusu oluyor. Sabun ise ellerimizde eriyip gidiyor. O güzel kokusunu son ana kadar taşıyor taşımasına ama bitiyor en nihayetinde. Benim en büyük saygım ise tükenmez kalemlere karşı. Bakınız, tükenmez kalemler siz farkında değilsiniz ama içten içe tükeniyor. Biz farkında olmuyoruz, tüm derdi tasayı acıyı kederi sevinci ve mutluluğu yüklüyoruz garibin omuzlarına, sonra bir bakıyoruz, tükenmiş. Bence adına yakışır derecede sağlam bir arkadaşımız, zira “tükenmez kalem” olarak adının hakkını veriyor şerefsizim. Bunca acıyı bir insana yüklesen 3 gün sonra çıkar “vurmayın öldüm” der. Bir daha yazıyorum; “Tükenmez!” omuzlarındaki yükün farkında mısınız? Hiç sanmıyorum. Fütursuzca yazmaktan başka bir şey yaptığımız yok, neden? Çünkü “TÜKENMEZ” fakat sizler mutlu olasınız diye tüketiyor en güzel yaşlarını gözümüzün önünde, hiç dikkat ettiniz mi? En acıklı aşk hikayelerini, en azılı suçluları, romantizmi, polisiyeyi, olmadı devrimi, bazen bir diktayı bazen en masum şiirleri… Tükenirsin aga. Tükenirsin. Ben şu an yazarken yoruldum, bir de onu düşünün. Siz hiç “yazma artık yoruldum kardeş”, diyen bir tükenmez kalem gördünüz mü? “Tükettin be tükettin!” diyen bir kalem? Bulunduğundan beri bu kalemi işimiz bitene kadar kullandık. Sonra attık. Bile bile hem de, tükeneceğini biliyorduk bir gün, saygı duyup bir köşeye kaldırdık mı o kalemi? “Ya kardeş ne saçmalıyorsun sen allasen” demeniz benim saçmaladığım anlamına gelmiyor, geliyor da olabilir ama saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum ve kararı size bırakıyorum…
Hızlı tüketim malları diye adlandırdığımız gruba alınabilecek bir diğer mal ise, insandır. Tabii ki insan mal değildir, yani mal anlamındaki mal değildir, mamül anlamındakinden bahsediyorum, yoksa yani mal olan insanlar alınabilir. İnsanları bu kategoride değerlendirmemin sebebi ise; bazı insanların bilinçsiz ve aç gözlülükle yaptığı tüketime bağlıyorum. Yoksa insan yenmez, teknik olarak. İnsanlık tarihi boyunca -istisnalar- yamyamlığa rastlanmamıştır, -kaideyi bozmaz- fakat bazı insanlar, bazı insanları mal olarak görüp, hızlı tüketim malları kategorisinde değerlendirmiş, bu şekilde hareket etmiş ve kullan-at tıraş bıçağı gibi kullan-ıp at-mıştır. Buradaki mallar, tüketicinin ihtiyacı olanı sağlayıp, son tüketim tarihi gelmeden çöpe atılmıştır. Bu insanların mallığı değil tüketicinin bilinçsizliğiyle açıklanabilecek bir durumdur. Unutulmaması gereken durum şudur ki, bilinçli kullanıcı/tüketici, aldığı malın değerini bilir ve ona göre kullanır, bazı kullanıcılar/tüketiciler, tükenmez kalemi tükense dahi en güzel yerde muhafaza ederken bazısı “skerim ızdırabını” deyip çöpe atabilir. Buradaki ayrımı yaptığımıza göre mallar hakkındaki değerlendirmemize devam edebiliriz. Öncelikle hatırlatmakta fayda vardır ki, insan bir mal değildir, mal olan insanı mal olarak görendir. İnsan, duygusal bir hayvandır, ve hayvanlar da mal değildir, mal olan hayvanı mal olarak görendir. Buna göre, herhangi bir canlı mal değildir. Bilinçli tüketici bunların ayrımını yapabiliyorken, bilinçsiz tüketici aldığı pug cinsi köpeği kışın ortasında sokağa salabiliyor, sibirya kurdunu Antalya sıcağında besleyebiliyor veyahut bir insanın üzerinden fayda sağlayabiliyor.
Herhangi bir malın (insan olan malın) bilinçsiz tüketicideki karşılığı tarif edilemeyecek büyüklükte olabilir, onu dilediği gibi konumlandırabilir, şekillendirebilir, esnetebilir ya da anlam kazandırabilir. Bu malın ne kadar iyi olduğu ile alakalıdır ama yine de kullanım süresi, bilinçsiz tüketici/kullanıcının ne istediğiyle doğru orantılıdır. En kötüsü ise hem bilinçsiz hem de ne istediğini bilmeyen tüketicidir. Bunlar bir malın başına gelebilecek en kötü şeydir. İlk defa oyuncakları olan bir çocuk gibi elindekini oradan oraya vurur, kırar ve parçalarını etrafa saçarlar. Eğer kaliteli bir malsanız size bir şey olmayacaktır. Konuyu toparlamak gerekirse, lütfen bilinçsiz tüketicilerden olmayın, insan doğası gereği mal olmadığından, mal yerine konulduğunda üzülebiliyor, içine kapanabiliyor ya da agresif bir hal alabiliyor. Eğer bilinçsiz bir tüketiciyseniz lütfen bunları dikkate alarak hareket edin, edemiyorsanız psikolojik destek alın ve tükenmez kalemlerinize sahip çıkın. Size bugünümü anlattım.
0 notes