Aristoteles, Spinoza gibi, insanların tanrıyı sevmesi gerektiğini, ama tanrının insanları sevmesinin olanaksız olduğunu savunur.
Bertrand Russell
6 notes
·
View notes
NOMİNALİZM (ADCILIK)
Genel kavramları gerçek saymayıp birer addan ibaret bulan öğreti... Nominalizme göre genel kavramlar(tümeller), bir takım seslerden başka bir şey değildirler, bunlar insanların düşünce biçimlerine yakıştırdıkları birer addır ve hiçbir gerçeklikleri yoktur. XI. yy da Compregne papazı Rascelin tarafından ortaya atılan bu düşünce kiliseyi büyük bir ölçüde etkiledi. Çünkü bütün dinler temel kavramlar üzerine kuruluydu ve bu düşünce böylece dini gerçek saymıyordu. Bu yüzden orta çağ boyunca nominalizmi savunan kişiler ve buna karşın genel kavramlarının gerçek olduğunu savunan “gerçekçiler”arasında kavgalar, tartışmalar olmuştur. Platoncu ve Aristotelesçi gerçekçiliğin bağnaz dinsel inançlarla bir arada düşünüldüğü orta çağda nominalizm dinsel sapkınlık olarak nitelendirildi. Ama dinsel sonuçlar bir yana, nominalizm, Platoncu gerçekçiliği düşünmenin ve genel terimler kullanarak konuşmanın ön gerçeği olduğu savını reddeder. Öte yandan Aristotelesçi gerçeklik kabul edilmiyor gibi görünse de Thomas Hobbes gibi ılımlı düşünürler tikeller arasında bazı benzerlikler olabileceğini ve bunları tanıtlamak için genel bir sözcüğün kullanılacağını yoksa konuşma ve düşünmenin olanaksız olduğunu ileri sürerler .. Adcılık her ne kadar düşünmeyi ve konuşmayı zihinsel imgeler ya da dinsel terimler gibi simgelerle açıklıyorsa da düşüncenin simgelerin doğru kullanımının ötesinde kalan yanı adcılığı bir tür kavramcılığa yöneltir. Bu nedenle kavramcılık arasındaki fark açık seçik belli olmaz. batı dünyasının bugün bulunduğu noktada olmasının temel nedeni, tümeller tartışmasını adcıların kazanmış olmasıdır. skolastik felsefenin yıkılmasına neden olan akımlardan biri. tümelleri gerçek saymayıp yalnız addan ibaret gören nominalizm’e göre seslerden oluşan tümellerin hiçbir gerçeklikleri olmadığından ötürü, asıl gerçeklik bu dünyadadır, tek tek nesnelerdedir. hıristiyanlık öğretisi tümeller üzerine kurulduğundan, genel kavramları gerçek saymamak dinsel kavramları ve dini gerçek saymamak anlamını içerir. bu bağlamda da nominalizm, kilise öğretisini temelden sarsan bir anlayıştır Rönesans ın çıkışını buna bağlayabiliriz…cok populer bir görüş olmasa da . bertrand russell, felsefenin problemleri kitabinda nominalizm tumelleri, tikellerin birbirine benzerliğinden den cikariyor. yani tikellerin birbirine benzer ozelliklerine (ing. property) tumel diyoruz. iyi ama bu durumda benzerligin (eng. resemblance) kendisi nedir? benzerligi de iki tikelin bir biriyle olan bir iliskisi olarak ele alirsak, bu durumda iki benzerligin benzerligi olgusuna variriz ve bu boylece ad infinitum uzar gider." bu sekilde tumeller fikrinden vaz gecmek mumkun gorunmuyor. ama tumellerin nasil ontolojiye sahip olacagi sorunu esasli bir sorun olarak duruyor. sorun gunumuz felsefesinde guncelligini korumaktadir. ontoloji, epistemoloji, dil felsefesi ve kuantum teorisi uzerinden gelisen felsefe soruna degisik acilimlar getirmeye devam ediyor. sorunla iliskili olan diger sorunlar akil/beden sorunu, ozgurluk/determinizm sorunu, nedensellik/nedensizlik sorunu gibi felsefenin basindan beri olagelmis sorunlardir. sorunun matematik problemi gibi olmadigi ve cozumunun olmadigi soylenmeli. ama gecerken sarfedilen dusuncelerin gelistiriciligi baska bir yerde olmayacak kadar verimlidir.aslında felsefede kanımca budur “ yolda olmak”….Engels’ e göre orta çağda materyalizmin ilk ifade edilişidir …bütün varlıkları sese ve ada indirgediğine dair yapılan us-dışı/sıradan yorumların aksine gerçek içlemi şu şekilde özetlenebilir: nominalizm, tümel kavramların tek başına birer varlığı olmadığından söz eder ve genelde tek tek şeylerin varlığı üzerine yoğunlaşır. idealist cepheden çok materyalist cepheye yakın bir görüştür. kavramlardan yola çıkarak tek teklere ulaşmayı amaçlayan öğretiye karşı bir tavır ortaya koyar. tümeller, tek tek şeylerden yola çıkarak oluşturulmuş ve tek başına (tek tek şeylerden bağımsız olarak) gerçekliği olmayan soyutlamalardır.
3 notes
·
View notes
Metafizik Nedir
Metafizik Nedir ?
Metafizik
Felsefenin bir dalı olarak bilinen metafizik, fizik bilimlerinin ilerisinde yer almaktadır. Metafizik dalı fizik ötesi sebeplerin incelemesini yapar.
Felsefenin bir dalı olan metafizik sözcüğü, fizik bilimlerinin ötesinde kalan anlamına gelmektedir.
- Genellikle inceliği kavramlar,
- varlık,
- varoluş,
- evrensel,
- özellik,
- sebep,
- zaman,
- uzay,
- ilişki ve tanrı gibi kavramlardır.
Gün günde içerisine farklı kavramlar girmiştir ve bu sebeple metafizik anlamak zorlaşmıştır. Metafizik nedir sorusunun kısa cevabı ise; fizik ötesi bulunan sebeplerin ve bilginin nedenini, ilkelerini araştıran bir felsefe alanıdır. Zorlaşmasının ana sebeplerinden bir tanesi de içerisine sonradan kavramların yanı sıra, içerisinde bulunan din felsefesi, algı felsefesi, dil felsefesi, aklın felsefesi ve bilim felsefesi gibi konuların da kendi içerisinde ki alt başlıklarının incelenmesinden dolayıdır. İçerisinde buna benzer birçok farklı konu barındırmaktadır ama kısa olarak varlıksal sorunları adı altında hepsini toplayabiliriz.
Metafizik İlkeleri
İlkesi olarak, kendi içerisinde birçok farklı şekilde ayrılmaktadır. Mendel’in belirtmesine göre durağanlık ve bunun zıttı olan diyalektiktir. Bu kavram ise her şey değiştiğini savunan bir kavramdır. Ayrıca bu kavram Hegel’in tanımında da metafizik ilkeleri oluşturmada öngörülmüştür.
Özdeşlik İlkesi
Oluşan varlıklar, kendi oluşmuş boyutlandırılmasın
dadır ve değiştirilemezler. Üç farklı varlık vardır ve buna göre üç boyut vardır. Biz insanlar ise sadece kendi boyutlarımıza göre durabiliriz. Başka boyutlara girme imkanımız yok ve başka boyutları görme durumumu yoktur.
Aşılmaz Sınıflandırma İlkesi
Farklıların birbirinden farklı olduğunu savunan ilkesidir.
Zıtların Karşıtlığı İlkesi
Birbirinden farklı boyutların aynı yapıya göre boyut değiştirmesi ilkesi
Metafizik Kelime Kaynağı Nedir
Çok eski bir yunan filozofu olan Aristoteles seri kitaplarının adına fizik ismini vermiştir. Bazı kitap gruplarına Aristoteles’in fizik serisinden sonra kendileri yorumlayarak kaleme almışlardır. Bu yüzden de uzman kişiler bu grup kitaplara fizik ile ilgili kitaplardan sonra gelmiş kitap ismini vermektedirler. Metafizik kelime kaynağı bu şekilde gelmiştir.
Metafiziğin Problemleri
Öncelikle metafizik problemleri nedenine inmeden önce, duyu organlarımızın algılayamadığını ve deney dünyasına taştığı varsayılmış özüne ve anlamına göre bilgi dalına verilen isim metafizik terimidir. Metafiziğin temel problemleri de;
Ontolojik: Varlıkları inceleyen bir problemdir. 2 düşünce ile yanıtlanabilir genellikle varlığın ne olduğunu ve amacının ne olduğunu düşünür. Materyalizm ve idealizm olarak 2 farklı şekilde düşünce yanıtı vardı bunlar varlık maddedir, varlık ideadır, ruhsal olandır tanımları ile çevrilir
Kozmolojik: Evren yapısına göre incelemektedir. Yani bu problemin altında evren nasıl olmuştur gibi düşünceler mevcuttur ve içerisinde;
Teleolojik: Evrede bulunan tüm nesne ve olayların belli bir amaca göre geldiği görüşüdür. Mekanistik görüşe karşı bulunmaktadır.
Mekanistik: Evrede bulunan her şey nedensellik ilkesi üzerine gelme görüşüne sahiptir.
Teolojik: Bütün oluşumlar var oluşlar evrende bulunan tanrıya bağlanmaktadır ve her şeyin tanrıdan geldiğine inanılan görüştür.
Ruhun Varlığı İle İlgili
Genellikle ruh ile ilgili düşünceler benimsenmiş ve cevaplar aranmıştır. Ruh nedir, neye benzer, zarar görür mü, görülebilir mi, ölür mü veya ölümsüz mü gibi düşünceler sahip bir problemdir. Bu soruların cevabını araştıran bir kavramdır. Bu problem ise metafiziğin ilk günden bu güne içerisinde bulunan bir kavramdır daha sonradan eklenmiş bir kavram değildir.
Metafizik, bu kavram için ilk ve orta çağ sıralarında tanrıya bağlanmış bir çözüm bulunmuştur. Tanrının ruha ölümsüzlük verdiği ve tanrının gücü ile hareket ettiği düşünülmüştür. Zaman geçtikçe tartışma konusu olmuş ve aranan çözümler arasındadır.
İlerleyen zamanlarda ise, yeniçağ dönemine geçildiğinde Kant, Bertrand Russel, Auguste Comte gibi ünlü filozoflar metafizik olayına karşı çıkmıştır. Bunun sebebi olarak da duyu yolu ile hiçbir belge edinememesi ve beynin fikir yürütemeyeceği ispatlayamayacağını savunarak boş bir çaba olduğunu açıklanmışlardır. Fakat Bergson ve Hegel gibi diğer filozoflar ise karşı çıkmışlar ve bu soruların cevabının mutlaka bulunması gerektiğine ve kaçınılmaz sorun olduğunu savunmuşlardır.
Metafizik genellikle akıl veya sezgiye dayanarak yürütülen ve bu metodu izleyen bir yöntemdir. Bilim konularının açıklama yapamadığı kader vb. gibi kavramları farklı yönden düşünerek yıllarca cevap arayan ve birçok farklı görüş sunulup bunlara inanlar ile ilerlemiştir.
19. ve 20.yy içerisinde metafizik anlamı yıkılmaya çalışılsa da her hangi bir sonuç alınamamış ve bu neden metafizik adını korumuş günümüze kadar gelmiştir.
Metafizik görüşlerini örnekler ve ispatlar ile anlatacak olursak; Tsunami oluşmasının mekanistlere göre fayların kırılmaları veya su altındaki patlamaların olması sonucunda oluşmasını savunmaktadır.
Teleojik görüşe baktığımız da ise denizde dev dalgaların oluşma sebebi erek ve bu erek tsunami olayına yol vermektedir görüşünü savunurlar.
Teolojik görüşü ise de tanrının yaptığı bir olaydır ve sadece tanrının dilemesi ile oluşabilecek bir durum görüşünü savunmaktadır.
Metafizik Neyi İnceler
Genel olarak açıklayacak olursak, birçok farklı kavramları incelemiş olan metafizik farklı birçok görüşü de bünyesinde barındırmaktadır. Zaman ilerledikçe, birçok farklı kavramı inceleyen metafizik kavramı daha sonradan içerisinde daha farklı kavramların katılması ile zor bir konu haline gelmiştir. Bu konular dil, din ve ırk gibi birçok farklı şeyi de içermektedir. Son zamanlarda genellikle insanların bakış açılarına göre görüşlerini ele almaktadır. Bulunan görüşlere göre incelenen olayları ele almaya yaramaktadır. Eski yıllardan beri birçok konuyu metafizik adı altında işlenmiş olsa da, çoğuna net bir cevap bulunamamıştır. Metafiziğin içerisinde bulunan birçok farklı kavram ve görüş olduğundan dolayı insanlar tam olarak neyi işlediğini anlamakta zorlanabilir ve tam bir tanıma ulaşamayabilirler.
Metafizik Kavramları
Birçok farklı felsefe konusunda işlenmektedir. Bunlar bilim, algı, din, dil ve aklın felsefesi diye ayrılmaktadır. Bunların adı altında ise;
- Varlık
- Varoluş
- Evrensel
- Özellik
- Sebep
- Zaman
- Uzay
- İlişki
- Tanrı
Vb. Gibi kavramlar işlenmektedir. Her biri için 3 farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşlere göre her biri farklı şekilde ele alınarak yorumlanır ve bu yüzden net bir karar verilemez. Genellikle en zıt dış 2 görüş ise; mekanist ve Teleojik görüşleridir. Kısaca her şeyi nedensellik adı altında işlemektedir.
Metafizik Örnekleri
Birçok farklı düşünürlere göre metafizik her birinde farklı bir anlama gelmektedir. İçerisinde işlenen kavramların durumlarına göre metafizik örnekleri farklı adlandırılmaktadır. Bunlara en iyi örneklerden bir tanesini de Aquinalı St. Thomas yani beş yol ile ün kazanmış yaratan, yaratılmış olan ile ele almış ve farklı bir açıdan metafizik konularını incelemiştir.
Benzer konu olan Meditasyon Çeşitleri konusuna göz atabilirsiniz.
Read the full article
0 notes
sonunda herakleitos insan sevmeyen biri oldu ve herkesten uzaklaşarak tüm vaktini dağlarda geçirdi.
diogenes laertios - ünlü filozofların yaşamları ve öğretileri
34 notes
·
View notes
"tüm batı felsefesi tarihi platon'a düşülmüş bir dipnottan ibarettir."
alfred whitehead’ın böyle söylemesinin sebebi, platon'a atıf yapmadan iki kelam edemiyor oluşumuzdan kaynaklanıyor. bu durumun sebeplerinden bazıları ise 2400 yıl önce yazdığı eserleri günümüze ulaşması, her konuda* maşallah bir fikir beyan etmiş olması, dilinin nispeten anlaşılır olması gibi gibi.
öncelikle platon’da bilgi, yeni bir şey öğrenmek değil, "bilineni hatırlamak"tır. bilgiyi zahiri yollar ile elde edemiyorsak ‘’bu asıl gerçeklik ne ola ki‘’ deyip, onu dünyanın ötesinde aramıştır. (idealar dünyası) -öğrencisi aristoteles daha sonra ‘’uzaklarda arama, çünkü sen içimdesin’’ diyerek gönüme taht kurmuştur.- platon devlet eserinin yedinci kitabında bu ayrımı mağara metaforu ile ortaya koyuyor.
platon felsefesindeki bir kavram olan iyi ideası ya da "iyinin fikri"
cumhuriyet diyaloğunda -sokrates’ten konuşur- uzay ve zamanın dışında var olan mükemmel, ebedi ve değişmeyen bir formdan bahseder. iyi ideası en yüksek varlıktır, varlığın kendisi, özüdür.
bu yazdıklarım platon denilince akla ilk gelen birkaç nokta, bu kitap da antik çağ ve platon uzmanı olan alfred edward taylor anlatımıyla platon’un hayatı ve felsefesine kısa bir giriş.
7 notes
·
View notes
Epistemoloji (Bilgi Felsefesi) Nedir?
Epistemoloji (Bilgi Felsefesi) Nedir?
Epistemoloji (Bilgi Felsefesi) Nedir?
Epistemoloji ya da bilgi felsefesi, bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen, farklı görüşleri kapsayan felsefe dallarından biridir. İlgilendiği konular arasında bilgiye ulaşma yöntemleri ve doğruluk gelir. Bu nedenle eski çağ filozofları tarafından bu felsefi sistemi öğrenmek ve öğretmek önem arz etmekteydi.
Epistemoloji’nin Doğuşu;
İlk çağlarda…
View On WordPress
2 notes
·
View notes
Kemalizm Üzerine
Erdoğan'ın diktatörlük rejiminin muhalif kesimin Atatürkçülüğünü körüklemesi anlaşılabilir bir durum. Son dönemlerde İslamcılar Atatürk'e bilinçli olarak saldırıyorlar. Türk ekonomisi sonunda ışık olan bir tünele girmiş gibi görünmüyor, sondajla pirosfere doğru ilerliyor. Halk fakirleştikçe iktidar, her gün aynı kutuplaştırmalar üzerinden gerilim yaratıyor ki malum kesimin desteğini kaybetmesin.
İktidarın Atatürk karşıtı kışkırtıcı söylemleri nedeniyle giderek daha da fanatikleşen Kemalistler liberallerden gelen eleştirilere karşı irrasyonel bir savunmaya geçiyorlar. Oysa mevcut koşullarda Kemalistlerin kulak tıkayıp karşı savunmaya geçmesi gereken aleyhtarları liberaller değil. Yapıcı bir tartışma yapmak istiyorsak öncelikle liberalleri "Atatürk düşmanı" olarak etiketleme klişesinden ve hoşumuza gitmeyen her argümana "ergen hezeyanı" demekten vazgeçelim, belki o zaman iki adım yol alabiliriz.
* * *
1) Kişi odaklı değil, ilke odaklı düşünmek ve felsefe ile barışmak:
Akıl yürütme ile ortak değerler inşa edeceksek eğer, bunu kişiler üzerinden zaten yapamayız, ilkeler üzerinden yapabiliriz. Kişiler üzerinden yapılacak fikir tartışmalarının nihai kaderi "Sen Abdülhamit'i savundun!" seviyesine inmektir. Türk solunun cevaplaması icap eden sorular "Atatürk'ü sevsek mi sevmesek mi?", "Atatürk iyi mi kötü mü?" veya "Atatürk İngiliz ajanı mı?" gibi içi boş sorular değildir. Ekseriyetini Kemalistlerin oluşturduğu Türk solu, artık bu tür "kişi odaklı" meseleleri tartışmaya bir son verip fikirlerini temellendiren ilkesel zeminini gözden geçirmelidir. Savunduğu ilkeler hangi tarihsel konjonktürde ortaya çıkmış? Bu ilkelerin diğer ülkelerdeki karşılığı neymiş? Günümüz koşulları için gelecek vadeden bir doğası var mıymış? Kemalistler, siyasal İslama karşı gerçekten etkin olmak istiyorlarsa işin magazinsel yönünü bir kenara bırakıp, kendilerini bu tür soruları yanıtlamaya kanalize etmelidirler.
Pek çok Kemalist, Mustafa Kemal Atatürk'ü eşi benzeri olmayan bir mucize olarak görür. Oysa Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya çıkışı bir mucize değildir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında bu tür ulusal liderler dünyanın pek çok köşesinde ortaya çıkmıştır ve liberal rejimlerin öylesine ciddi bir yıkım sonrası sağlıklı bir reçete olamayacağı fikri dünya genelinde kabul görmüştür. Bunu açıklayabilmek için illa Almanya veya Rusya gibi dünyanın en acımasız diktatörlük rejimlerini örnek olarak vermeye gerek yoktur. İki büyük savaş arası dönemde İkinci Polonya Cumhuriyeti'nin ilk başkanı Jozef Pilsudski de bu trende verilebilecek iyi bir örnektir. (Bu örnekleri Nişanyan Yanlış Cumhuriyet’te verir.) Polonya'nın tarihine bakarsanız 16. Yüzyıldaki Lehistan-Litvanya birliği döneminde bir altın çağ yaşadıklarını görebilirsiniz. Haliyle Polonya, bünyesinde çok çeşitli etnik gruplar barındıran bir ülkedir. İki savaş arası dönemde ise Pilsudski Polonya milliyetçiliğinin mühim bir ideoloğu olmuştur. Jozef Pilsudski'nin gerici bir devrimci olmadığı özellikle not edilmelidir.
Litvanya'da Ocak Ayaklanması'ndan sonra Litvanyalıların ulusal hareketi de güçlenmiştir ve kendi içlerinde Litvanca konuşan bir laik entelijansiyaları vardır. Antanas Smetona ilerici bir devlet adamıdır ve Litvanya'nın ilk cumhurbaşkanıdır. Bir taraftan gerici katoliklerin gücünü zedelemiştir, diğer taraftan da milliyetçi hareketin başındaki figür olmuştur. Ekonomik reformlar yapılmış, Polonya'nın gücünün tarihsel yenilgiye uğratıldığı duygusu Litvanya'ya egemen olmuş, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştır. Litvanya'nın devrimci hareketi de en az Türkiye'deki kadar milliyetçidir, hatta anti-semitizmleri bile bizimkine benzerdir. Türkiye'de devrimcilikten anladığımız şey nasıl Hannah Arendt'ın Banality of Evil'ına konu olan nazi Adolf Eichmann'ın sorgulamalarına katılmış bir diplomatı öldürmek olmuşsa, Litvanya için de durum bizimkinden çok farklı değildir. (Litvanya'da anti-semitizm)
Daha net ifade etmek gerekirse; liberallere aykırı gelen ulusalcı doktrinlerin iki savaş arası dönemde güçlendiği açıktır.
Kemalistlerin en büyük hatası nedir?
İki savaş arası döneminde ortaya çıkan ulusalcı doktrinleri 21. Yüzyıl konjonktürüne yapıştırmaları ve bu ilkelerin otoriter bir düşmana karşı işe yaramasını beklemeleridir. Siyaset felsefesini, sosyolojiyi hafife almalarıdır. Türkiye'de "Felsefe gereksizdir, pratikte işe yaramaz." şeklindeki düşünceleri yalnızca İslamcılardan, statükoculardan duymazsınız. Türkiye'deki solcuların majoritesi de otoriter çizgilerinden ötürü filozofların söylediklerini pek dikkate almaz. 100 tane münazara izlese bile asla fikrini değiştirmez.
Oysa felsefe, bazı kavramsal ayrımları kafanızda düzgün yapabilmenizi ve daha sistematik fikir yürütebilmenizi sağlar. Siyaset felsefesinden anlamayan insan ne yapar? Gider neoliberal ekonomi politikalarını savunan sağ popülist Orhan'ı da, evine Karl Marx posteri asıp LGBT t-shirtyle gezen Berke'yi de "liberal" diye tanımlar geçer. Böylece birbiri ile ilgisi alakası olmayan iki profil sanki ayrılmaz müttefiklermiş gibi algılanır ve tartışma daha başlayamadan sona erer.
Günümüz Kemalistlerindeki batı felsefesi düşmanlığının en güzel örneklerinden biri Ekşi Şeyler'e giren şu yazıdır:
Kemalizm, Bugüne Kadar Çarpıtılarak Ele Alınan Bir İdeoloji Olabilir mi?
Görüldüğü gibi yazıda "Foucault, Lyotard, Baudrillard, Derrida, Said, Kristeva, Irigaray gibi pseudo-entelektueller" şeklinde dünyadan kopuk bir ifade vardır. Bu tür ifadeler ne kadar sağlıklıdır, düşünmesi sizlere kalmış. Kemalizm için "1930'lu yillarda yabanci basinda Turkiye'nin imaji icin yazilmis birkac eser disinda bahsi bile gecmeyen kavram." dense de Kemalizmin ilkelerinin neler olduğu gayet bellidir. Postmodern kritikler canınızı sıkarken ısrarla reddedilen detay budur.
* * *
2) Milliyetçilik :
Siyasal İslamın milliyetçilik ile yenilebileceğine inanılıyor, yıllardır Akp'nin koltuk değneği olmaktan vazgeçmemiş sağ kanat milliyetçilerinin etkilenebileceği ve bu şekilde iktidara geçilebileceği düşünülüyor. Bunlar işe yaramadı, yaramayacak da. Akp'nin diktatörlük rejiminin zirvesine ulaşıp iptal ettiği yerel seçimler bile Kürtlerin desteği ile alındı.
"Yüce Türk kültürünün içini pis Arap kültürüyle boşalttılar." şeklindeki ırkçı ifadeler sürdürülürse, ülkede giderek artan Arap nüfusu da geri dönüşü sağlanamayacak biçimde Türk soluna düşman olacak. Her ne kadar "Irkçı değil ulusçuyuz." dense de pratikte oldukça fevri davranılıyor. Söylemlerin uzun vadede doğuracağı sonuçlar irdelenmiyor. Birinci Dünya Savaşı biteli 1 asır oldu. Kazanmak isteyen, ulusalcılık güzellemesi yapmadan evvel ülkenin demografik yapısını iyi incelemelidir. İddia ettiği kadar ilerlemeci ve sol görüşlü olanlar, hamaset edebiyatıyla prim yapmayı ve bitmek bilmeyen Türkçülük güzellemelerini bir kenara bırakmalıdır. 21. Yüzyılda bunlar sağ popülizmin işidir. Gürcü kökenli olan bir milyondan fazla Türk vatandaşı varken Erdoğan eleştirilerinin bile "Bıyıklı Gürcü" şeklinde yapılması muhalefeti daha güçlü değil, daha güçsüz kılmaktadır.
Milliyetçilik ilkesini sorgulanamaz bir prensip olarak kabul edip, "millet"i tanımlarken yapılan hatayı Ernest Renan adlı tarihçi ve filozof Qu'est-ce Qu'une Nation konferansında yıllar evvel açıklamıştır.
Renan buyurur ki; "Beşeri toplumun muhtelif biçimleri vardır. Çin, Mısır ve Kadim Babil gibi büyük insan toplulukları; Atina ve Sparta tarzı siteler, Karolinger Krallığı tarzında farklı ülkelerden müteşekkil birliktelikler, İsrailliler gibi din bağı ile bir araya getirilen anavatanı olmayan cemaatler; Fransa, İngiltere ve Modern Avrupa'nın pek çok otonom devletlerindeki gibi milletler; Amerika ve İsviçre türü konfederasyonlar, muhtelif Germen ya da Slav grupları arasında ırk ya da daha iyisi lisanın sağladığı akrabalı ve soy ilişkileri... Velhasıl birlikte yaşamanın geçmişe ya da günümüze ait bütün biçimleri. Büyük mahzurlara yol açmak istenmiyorsa bunlar birbiriyle karıştırılmamalıdır. Fransız devrimi sırasında küçük, müstakil sitelere ait müesseselerin 30-40 milyonluk büyük milletlere tatbik edilebileceğine inanılıyordu. Günümüzde ise çok daha feci bir hataya düşülmektedir: millet ve ırk eşanlamlı olarak kullanılmakta, etnik ya da daha iyisi lisan temelli gruplar için gerçekten mevcut olan halklar tarzında bir hakimiyet hakkı öngörülmektedir."
Bu pasaj bölücü değil kucaklayıcı olduğu sanrısından kurtulunmayan "Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes Türktür." mantrasındaki yanlışı iyi açıklar. "Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes Türktür." sözü "Türkiye müslüman bir ülkedir." diyenleri hatırlatır.
* * *
3) Laiklik:
Laiklik ilkesine çok önem verildiği papağan gibi tekrar ediliyor. Bu iyi bir şey. Bizler de laiklik ilkesine önem veriyoruz. Ancak aynı zamanda lafı dolandırmadan dürüstçe ifade edebiliyoruz ki "Türkiye Akp'den önce de laik değildi."
Biraz tafsilat verelim. Açalım ezbere "aydınlık" dediğiniz cumhuriyet döneminin ilk yıllarında kabul edilmiş olan 442 sayılı köy kanununu bir okuyun bakalım neler varmış? Köy tüzel kişiliği kanunda nasıl tanımlanmış? 1924'te kabul edilmiş olan bu kanunun laiklik prensibi ile çeliştiği, Sünni bir kimliğe göre tasarlandığı gayet açıktır.
Muhayyilemizde bir "aydınlık cumhuriyet dönemi" imajı yaratıp hata kabul etmemek düşünsel bir efor gerektirmiyor. "Kadınlara haklarını Mustafa Kemal Atatürk verdi, Türklerde feminist hareket mi vardı?" deniyor. Evet, Türklerde feminist hareket vardı. (Nezihe Muhiddin)
40'larda gayrimüslimlere uygulanan vergiler, imamların devletten aldığı maaş hangi laiklikle açıklanıyor? Türkiye'nin cumhuriyet tarihinin herhangi bir döneminde gerçekten laik olduğunu nasıl iddia edilebiliyor?
* * *
4) Devletçilik:
Devletçilik doğası gereği hem ekonomik hem sosyal bağlamda kontrolcülüğe dayanan bir prensiptir.
Türkiye'de muhalefetin aslında yıllar önce almış olması gerektiği ama almakta çok geciktiği bir ders vardır ki o ders; Türkiye gibi kültür mozaiği bir ülkede; sosyal politikalarda devletçiliğin daha çok sağ iktidarların işine geldiğidir.
Başörtüsü probleminin yıllarca Akp'nin kullandığı en büyük kozlardan biri olması bunun kabak gibi ortada duran bir örneğidir. Akp'nin iktidara gelmesinde büyük rol oynamış bu probleme "yasak sadece 28 şubat sürecinin ve 12 eylül'ün sonucudur." şeklinde bakmak hatalıdır zira böyle bir yasağın olmamasının temel nedeni Türkiye'deki anti-otoriteryenizmin gücü değil, türbanlı üniversite öğrencisi sayısının gözle görülebilir bir orana ulaşmasının 1960'lı yılların ortalarını bulmasıdır.
Bunun sosyal boyutunda daha anadilde eğitim hakkı vardır (bu biraz milliyetçilik ilkesi ile de bağlantılıdır), eşcinsel hakları vardır, sperm/yumurta bağışı vardır, medya sansürleri vardır, kürtaj vs. vardır. Peki otoriteryenizm ve liberalizm dikotomisinde bu sorunların çözülmesini teşvik edecek olan politik duruş ilkesel olarak nedir?
Gelelim devletçiliğin ekonomik boyutuna.
1923-1929 arasında Türkiye Cumhuriyeti'nde izlenen ekonomi politikalarının temelinde ulusal egemenlik nosyonu yatar. Savaş sonrası ekonomilerde böyle politikaların hayata geçirilmesi doğaldır. İzmir İktisat Kongresi'nin ana fikri nedir? Yerli üretimi teşvik etmek ve yabancı sermayeye Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına hizmet ettiği sürece izin vermektir. Özel teşebbüslerin desteklendiği 1923-1929 arasındaki ekonomi politikalarında liberalizmin izleri olduğunu söylemekte beis yoktur.
Sürecin sonlarına doğru Türk ekonomisinde devletçilik doktrininin hayata geçirilmesi ise büyük buhran ile ilişkilidir. İhracat ilişkilerinin önemli bir kısmı Abd ile olduğundan fiyatlar ciddi oranda düşmüş ve Türkiye'nin dış ticareti, gümrük vergileri bu tablodan etkilenmiştir. Girişimcisi olmayan Türkiye'de devlet kendisi girişimci olma rolünü üstlenmiştir.
Türk muhaliflerinin beyinlerine "liberalizmi" ile kazınan, "Amerikancılığı" ile hatırlanan Özal'ı "emperyalist" diye eleştirmek ancak Özal öncesi dönemi düşünmemekle mümkün olabilir. Türkiye-Abd ilişkilerinin temeli bir günde atılmamıştır, Türkiye'nin Abd ve Rusya ikileminde Abd'ye yakın durmuş olmasının nedeni Türkiye'deki x siyasisi y siyasisi değil dış politikada kaçmanın pek mümkün olmadığı tarihsel dinamiklerdir.
Beşeri sermayenin ve girişimciliğin oluşturul(a)madığı bir senaryoda ekonomik liberalizmin bizlere ütopik bir medeniyet sunmamış olması şaşırtıcı değildir. Türkiye'de üretim kültürünün yerleşmemiş olması Osmanlı'nın iktisadi sistemiyle ve endüstrileşme treninin kaçırılması ile bağlantılıdır. Böyle bir ortamda siz istediğiniz kadar "ekonomik liberalizm"den söz edin, militarizmde ve yandaş bürokratları zengin etmede temellenmiş bir döngü kaçınılmaz olur. Yolsuzluklar alır başını gider. Devletçi oligarkların karşısında durabilecek nitelikli bir burjuvazi de oluşmaz.
* * *
Sosyal medya düzenlemesi gibi konular gündemdeyken unutulmamalıdır ki Türkiye'de Youtube, 2007'de Kostas adında bir öğrencinin yüklediği Atatürk videoları yüzünden de yasaklanmıştır. Bunun nedeni de Akp gibi bir hükûmetin Atatürk sevdası değil, halk tabanından gelen yoğun tepki ve sansüre olanak tanıyan yasal düzenlemeler olmuştur. Bir ülkede bu tür bir sansürü bir defa meşrulaştırırsanız o sansür döner dolaşır bir gün sizin yapacağınız dijital paylaşımları da hedef alır. Aynı bugün geldiğimiz aşamada olduğu gibi.
Bundandır ki, ülkeye egemen olan Siyasal İslam sorunu "Andımız"ı geri getirip parklara daha fazla Atatürk büstü dikmekle çözümlenemeyecektir.
4 notes
·
View notes
TYT Konu Dağılımı — Güncel TYT Konuları ve Müfredatı
Üniversite sınavlarına hazırlananların ilk olarak tyt konularını tam olarak öğrenmesi gerekiyor. İkinci oturuma göre daha kolay sorularla karşılaşılan ve genel puana yüksek etkisinden dolayı önemli bir yere sahip olan Temel Yeterlilik Testi için sizlere güncel konu dağılımlarını aktardık. Fakat yayına aldığımız tarihteki mevcut müfredata göre hazırlandığını belirtmemiz gerekiyor. En güncelini kaynağınız olan https://yksdestek.com/yks-konu-dagilimi-tyt-ayt-sorulari/ adresinden takip edebilirsiniz.
TYT Konuları için ilk olarak yüksek puan katsayısına sahip olan Türkçe ve Matematik derslerini listeledik. Ardından Sosyal Bilimler ve Fen Bilgisinin alt derslerinin ünitelerine yer verdik. Burada yer alan bilgileri inceleyip, plan ve programınızı yapabilirsiniz.
TYT Konu Dağılımı aynı zamanda TYT Müfredatı olarak görülebilir. Bu açıdan, önem derecesini iyi şekilde belirlemenizi önermekteyiz.
Aşağıda temel yeterlilik testi yani tyt konuları listelenmektedir.
2020 Temel Yeterlilik Testi (TYT) Konu Dağılımı
TYT Türkçe Konu Dağılımı
Sözcükte Anlam
Cümlede Anlam
Paragraf
Sözcük Türleri
Tamlamalar
Fiil, Ek Fiil, Fiilimsi
Ekler
Sözcük Yapısı
Cümlenin Öğeleri
Cümle Çeşitleri
Anlatım Bozuklukları
Ses Bilgisi
Yazım Kuralları
Noktalama İşaretleri
Sözel Mantık
TYT Matematik Konu Dağılımı
Temel Kavramlar
Sayı Basamakları
Bölme ve Bölünebilme Kuralları
Asal Çarpanlara Ayırma, EBOB-EKOK
Rasyonel Sayılar
Ondalıklı Sayılar
Basit Eşitsizlikler
Mutlak Değer
Üslü Sayılar
Köklü Sayılar
Çarpanlara Ayırma
I. Dereceden Denklemler
Oran-Orantı
Problemler
Kümeler
Fonksiyonlar
Polinomlar
II. Dereceden Denklemler
Parabol
I. Karmaşık Sayılar
TYT Geometri Konu Dağılımı
Açılar ve Üçgenler
Çokgenler
Dörtgenler
Yamuk
Paralelkenar
Eşkenar Dörtgen
Deldoid
Dikdörtgen
Kare
Çember ve Daire
Doğrunun Analitik İncelenmesi
VektörlerKatı Cisimler
TYT Tarih Konu Dağılımı
Tarih Bilimine Giriş
İlk Çağ Uygarlıkları
İslamiyet Öncesi Türk Tarihi
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Ortaçağ Avrupa Tarihi
Türk İslam Tarihi
Türkiye Tarihi
Beylikten Devlete (1300–1453)
Dünya Gücü Osmanlı Devleti
Yeni Çağ Avrupa Tarihi
Yakın Çağ Avrupa Tarihi
Osmanlı Devletinde Arayış Yılları
18. Yüzyılda Değişim
En Uzun Yüzyıl
Osmanlı Kültür ve Medeniyeti
20. Yüzyılda Osmanlı Devleti
I. Dünya Savaşı
Mondros Ateşkesi, İşgaller
Kurtuluş Savaşına Hazırlık
I. TBMM Dönemi
Kurtuluş Savaşı ve Antlaşmalar
II. TBMM Dönemi ve Çok Partili
Türk İnkılabı
Atatürk İlkeleri
Atatürk Dönemi Dış Politikası
TYT Coğrafya Konu Dağılımı
Doğa ve İnsan
Coğrafi Konum
Harita Bilgisi
Dünya’nın Şekli ve Hareketleri
İklim Bilgisi
Türkiye’nin İklimi ve Yer Şekilleri
Yer’in Şekillenmesi
İç ve Dış Kuvvetler
Toprak Tipleri
Nüfus
Ortak Payda: Bölge
Ulaşım Yolları
Çevre ve İnsan
Doğal Afetler
TYT Felsefe Konu Dağılımı
Felsefe’nin Alanı
Bilgi Felsefesi
Bilim Felsefesi
Varlık Felsefesi
Ahlak Felsefesi
Siyaset Felsefesi
Sanat Felsefesi
Din Felsefesi
TYT Din Kültürü Konu Dağılımı
İnanç
İbadet
Hz. Muhammed (S.A.V)
Vahiy ve Akıl
Ahlak ve Değerler
Din ve Laiklik
Din, Kültür ve Laiklik
TYT Fizik Konu Dağılımı
Fizik Bilimine Giriş
Madde ve Özellikleri
Basınç ve Kaldırma Kuvveti
Isı, Sıcaklık ve Genleşme
Hareket
Dinamik
İş, Güç ve Enerji
Elektrik ve Manyetizma
Dalgalar
Optik
TYT Kimya Konu Dağılımı
Kimya Bilimi
Atom ve Yapısı
Periyodik Sistem
Kimyasal Türler Arası Etkileşimler
Kimyanın Temel Kanunları
Maddenin Halleri
Asitler, Bazlar ve Tuzlar
Karışımlar
Endüstride ve Canlılarda Enerji
Kimya Her Yerde
TYT Biyoloji Konu Dağılımı
Yaşam Bilimi Biyoloji
Canlıların Ortak Özellikleri
Canlıların Temel Bileşenleri
Hücre ve Yapısı
Canlıların Çeşitliliği ve Sınıflandırılması
Üreme
Ekoloji
Kalıtım
Biyoteknoloji ve Gen Mühendisliği
1 note
·
View note
TARİHE YÖN VERENLER: LENİN
ÖZET
Lenin, Tam adıyla Viladimir İliç Ulyanov, Marksizm’i yeniden tahlil edip yorumlamasıyla ve yarattığı teorilerle Marksist ideolojiye önemli katkılarda bulunmuş bir düşün adamıdır. Lenin aynı zamanda Bilimsel Sosyalizmin de kurucusu sayılmaktadır. Marksizmden bahsederken Lenin’e atıfta bulunmadan bir eser kaleme almak neredeyse mümkün değildir. Marksizm ve Lenin bir arada anılmaktadır ve hatta çoğu yerde Marksizm-Leninizm diye adlandırılmaktadır bu ideoloji.
Lenin sadece Marksist felsefeye yaptığı katkılarla değil, aynı zamanda 20’nci yüzyılın en önemli olaylarından birisi olan ve tarihin akışını değiştiren Bolşevik devrimine de önderlik ederek, yüzyılın önemli ve tarihe yön veren liderlerinden birisi olmuştur. Her ne kadar eseri Sovyetler Birliği tarih sahnesinden çekilmiş olsa da, Lenin’in düşünceleri, felsefesi halen dünyada birçok insanı etkilemeye devam etmektedir. 20’nci yüzyıl tarihini Lenin’siz yazmak mümkün değildir. Lenin denince akla gelecek en önemli olgu da Bolşevik devrimidir. Lenin’in önderlik ettiği Bolşevik devrimi, dünyada da yeni bir dönem başlatmış ve uluslararası sistemi derinden etkilemiştir. O, uluslararası sistemde, ideolojilerin ön plana çıkmasını sağlayacak ve dünyayı kutuplaşmaya götürecek ilk adımları atmıştır. Lenin hem fikir babalığını hem de önderliğini yürüttüğü devrimin başarısını görmüş ve iktidara gelmiştir. Ölümünden önce yarattığı devletin aşırı bürokratlaşması ve otokratlaşmasından endişe etmiş ancak bunu engelleyemeden ölmüştür.
Giriş
Bu çalışmada Modern komünist felsefenin teorisyeni ve uygulayıcısı olan, 20’nci yüzyılın en önemli devrimcilerinden ve tarihe yön veren liderlerden birisi olan Lenin’in hayatı ve Bolşevik devrimindeki rolünü aktarmaya çalışacağız. Hakkında onca tartışma olan ve ölümünden sonra bile yüzyılı etkileyen bir lider olarak Lenin’i bu kadar kısa zamanda anlatmak elbette ki mümkün değil. Biz burada sizlere Lenin’in hayatı ve onun önderlik ettiği Devrimle ilgili kısa, ancak konuyu temel anlamda kavramaya yarayacak özet bilgiler sunmaya çalışacağız. Konuyu Lenin’in hayatı ekseninde irdelemeye gayret edeceğiz.
Modern komünizmin temelleri Lenin’in -onun tarihi ekonomik ve politik teorileri, iktidarı elde etme ve onu korumaya ilişkin taktikleri ve yeni bir toplumsal, ekonomik sisteme ilişkin görüşleri doğrultusunda- geliştirdiği felsefede yatmaktadır. Modern komünizm tarihi Lenin’den ayrı düşünülemez, her görüşten komünist teori çalışanları, çalışmalarında mutlaka Lenin’den alıntı yapmak durumundadırlar. Cristman’a göre Lenin aslında Komünist felsefe tarihinde ilk ve son sözdür.
Yaşamı boyunca hem pratik hem teorik çalışmalar yapmış olan Lenin 1917 Bolşevik Devrimine önderlik ederek dünyanın ilk defa karşılaştığı yeni bir siyasal, toplumsal ve ekonomik düzen kurmuştur. Bolşevik devrimi, biraz sonra göreceğimiz gibi Avrupa’da yaşanan Burjuva Demokratik Devrimlerden farklı bir yapıda devrim olma özelliği ile de incelenmesi gereken bir devrimdir. O güne kadar birçok Marksistin tahmin ettiğinin ötesinde, komünist devrimin, gelişmemiş bir Doğu ülkesinde gerçekleşmesi de ayrıca kimilerince şaşırtıcı bulunmuştur. Hâlbuki Marks ölmeden önce tarım toplumlarına ve köylülüğe ilişkin son tahlillerinde devrimin Doğu’ya kaydığını belirtmiş, Engels tarafından bu durum Marks’ın ölümünden sonra yayınlanmışsa da Avrupa’da yaygınlaşan, Lenin’in de eleştirdiği, demokratik sosyalist devrim düşünceleri ve yozlaşan II. Enternasyonal sürecindeki fikir çatışmaları arasında yeteri kadar ilgi görmemiştir.
Marksizm’in yeniden ve onun devrimci özüne sadık bir biçimde tahlilini yapan Lenin aynı zamanda Bilimsel Sosyalizmin de kurucusu kabul edilmektedir. Yaşamı boyunca çok sayıda eser veren Lenin’in önemli eserlerini; “Kapitalizmin Rusya’da Gelişimi”, “Ne Yapmalı?”, “Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması” ve “Devlet ve Devrim” olarak sayabiliriz.
V.İ.Lenin’in Hayatı
Viladimir İliç Ulyanov (1900’den sonra Lenin takma adını almıştır) 10 Nisan 1870 yılında Volga kıyısında Simbirsk ( bugün Ulyanovsk olarak adlandırılan) kasabasında dünyaya gelmiştir. İlya Nikolayeviç Ulyanov ve Maria Aleksandrovna Blank Ulyanov çiftinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Viladimir İliç’in iki erkek kardeşi ve üç kız kardeşi vardı. Erkek kardeşleri Aleksandır (1866-1887) Dimitri (1874-1943), kız kardeşleri ise Anna (1864-1935), Olga (1871-1891) ve Maria(1878-1937)dır.
Viladimir İliç’in babası İlya Nikolayeviç Simbirsk bölgesinde matematik ve fizik öğretmenliği, müfettişlik ve okul müdürlüğü yapmış parlak , üniversite kariyeri olan bir memurdu. Annesi ise, ataları Volga Almanlarından olan, Ortodoks Kilisesine bağlı eğitimli bir kadındı. Amerikan edebiyat eleştirmeni Edmund Wilson’ın belirttiğine göre Viladimir İliç tipik geleneksel bir Rus ya da Avrupalı bir aileden ziyade daha çok yeni İngiltere geleneklerine göre yaşayan bir aile içerisinde yetişmiş, başarılı bir okul hayatı geçirmiştir.
Lise yıllarında, yaz tatillerinde Volga kıyısındaki köyleri dolaşan Viladimir İliç, o zamanın Rusya’sındaki köylülerin sefaletlerini ve çarlığın köylülerle birlikte Rus olmayan milliyetlerdeki insanları nasıl ezdiklerini görmüş ve bundan oldukça etkilenmişti.
Viladimir İliç’i etkileyen bir diğer kişi de ağabeyi Aleksandır’dır. Halkçılardan olan ağabeyi 1885’te Petersburg’da üniversite öğrencisi iken Marks’ın kapitalini getirdi ve Viladimir İliç bu eseri daha 15 yaşında iken okudu. 1886 yılında babasının ani ölümü ve hemen ertesinde 1887 yılında abisi Aleksandır ve kız kardeşi Anna’nın çar III. Aleksandır’a yapılan suikastla ilgili olarak tutuklanmışlar, ancak ağabeyinin tüm sorumluluğu üzerine alması ile Aleksandır ve dört arkadaşı idam edilmiş, kız kardeşi Anna ise Kazan yakınlarındaki Kokuçkino kasabasına sürgüne gönderilmiştir. Bundan sonra Viladimir İliç’in yaşamı pek kolay geçmemiştir. Artık bütün aile şüpheli ve Çarlık Rusya’sının gizli polisinin gözetimi altındadır. Halkçı sosyalistlerden olan ağabeyinin idam edilmesinden sonra, ağabeyinin yoldaşları tarafından ailesine sırt çevrilmesi de Viladimir İliç’i etkilemiş o zamanlardan Narodnikler de denen Halkçılara karşı iyi hisler beslememiştir.
Tüm bu gelişmelere rağmen Viladimir İliç (Lenin) Kazan Üniversitesine başvurarak hukuk eğitimi almaya başladı. Üniversitede devlet karşıtı öğrenci hareketlerine katıldı ve sonrasında o da okuldan atılarak kız kardeşi Anna gibi Kokuçkino kasabasına sürüldü. Daha sonra ailenin geri kalanı Anna ve Viladimir’e katıldı ve orada yaşamaya başladılar. 1888 sonbaharında Anna ve Viladimir’in sürgün cezaları kaldırıldı ve tüm aile Kazan’a taşındı, annesi Samara’da bir çiftlik aldı ve aile kışlarını orda geçirmeye başladı. Viladimir tekrar üniversiteye başvurmadı ve çalışmalarına kendisi devam etti. Samara’dayken hem üniversite derecesi için çalıştı hem de Marksizm’e ilişkin bilgilerini ve çalışmalarını derinleştirdi. Komünist Manifestoyu Almancadan Rusçaya çevirdi. Başvuruları reddedildi ve yerleşik örgün öğrenci olarak üniversiteye kabul edilmedi ancak St Petersburg Üniversitesi Hukuk Fakültesinin bitirme sınavlarına girmesine izin verildi. 1891 yılında sınavlara girdi ve Fakülteyi birincilikle bitirdi.
Viladimir St Petersburg’a yerleşti ve Baroya başvurarak avukatlık yapmaya başladı. Bundan sonra Viladimir mücadelesini iki cepheli olarak sürdürdü. Sadece Çar karşıtı değil aynı zamanda Narodnikler de denen halkçılara karşı da mücadelesini sürdürdü. Narodnikler on yıllardır çar karşıtı muhalefetin merkezi olmuşlardı ve çoğunlukla köylü yanlısı ve köylü orijinli bir siyaset güdüyorlardı, bu yeni Marksist hareketler onları rahatsız ediyordu.
Narodnikler köylü merkezli bir siyaset güdüyorlardı ve anti moderndiler. Narodnikler, popülist ( halkçı) kavramlarla ve terimlerle düşünüyorlardı ve Rusya’da halkın yaklaşık %80 i köylü idi. Onlar ideolojilerini Rus kültür ve geleneğine dayandırıyorlar ve Orta Çağ Rusya’sında köylüler arasında yaşanan ilkel komünizmi abartılı bir şekilde övüyorlar ve batı devrimci konseptinde böyle bir örneğin olmadığını belirtiyorlardı. Ve son olarak Narodnikler bireysel terör eylemleri ve suikastlarla Çarlığı yıkmaya çalışıyorlardı. Viladimir ise kendisini Rusya’nın modern, uluslararası, şehir merkezli Marksist bir topluma dönüştürülmesine adamıştı. Viladimir’e göre ise bu ancak iyi organize edilmiş, modern devrim tekniklerini bilen profesyonel devrimcilerce başarılabilirdi. İki cephede birden hem çarlığa karşı hem de Narodniklere karşı bir mücadeleye kendini atan Viladimir henüz Lenin adını kullanmamıştı. Bu noktadan sonra artık Lenin adını kullanacaktı.
1895 yılında Lenin, parçalanmış birkaç Marksist grubu bir araya getirerek işçi sınıfının kurtuluşu için mücadele birliğini kurdu. Fakat Çarlık polisi hızlı davranarak Lenin ve diğer Marksist liderleri tutukladı, 1897 yılına kadar hapiste kalan Lenin gizliden gizliye Marksizm’e ilişkin devrimci çalışmalarına devam etti ve en önemli eserlerinden birisi olan “ Rusya’da kapitalizmin gelişimi ”adlı eserini yazmaya başladı. Bu eserini 1897 yılında hapisten çıktıktan sonra üç yıllığına gittiği Sibirya sürgününde tamamlamıştır. 1898’de, daha önceden tanıştığı devrimci arkadaşı Nadezna Konsantinovna Krupskaya ile 10 Temmuz 1898’de Sibirya da sürgünde evlendi. Krupskaya da Lenin gibi Sibirya’ya sürgüne gönderilmişti. Bu arada 1898 yılında Rus Soysal Demokrat İşçi partisi il kongresini yapmış ve tüm baskılara rağmen Rus Marksizmi yeni döneme girmişti.
Ayrıca 1900 yılında sürgünün bitiminde Lenin Avrupa Rusya’sına dönmüş ve daha sonra da kendi kendini sürgüne yollar gibi batı Avrupa’ya geçmiş ve beş yılını Münih, Londra ve İsviçre’de geçirdi. Bu arada dışarıdaki Rus Marksistleri ile bir araya gelerek, Georgiy Valentinoviç Plekanov yönetiminde “İskra” (Rusça da kıvılcım demek) dergisini yayınlamaya başladılar. Ancak derginin çıkışı ve yayınlanması kolay olmadı. Plekanov’la fikir ayrılıkları derinleşiyordu. Özellikle devrimin metoduna ilişkin görüş ayrılıkları derindi. Lenin bu gönüllü sürgün döneminde kendisini devrim çalışmalarına adadı, eşi Krupskaya da sürgünden döndükten sonra Lenin’e katıldı ve İskra’nın muhabirliğini üstlenerek derginin Rusya’ya girişinde önemli çalışmalar yaptı. Lenin bu dönemde önemli eserlerinden bir diğeri “Ne Yapmalı”yı bitirdi. Lenin bu kitapta politik hareketinin ana hatlarını belirtiyor ve batı tipi devrimi reddediyordu.
Lenin diğer bir ideolojik yol ayrımıyla Sosyal Demokrat İşçi Partisinin ikinci kongresinde karşı karşıya geliyordu, Narodnikler ve Çar yanlılarından sonra şimdi de parti içi muhalefetle mücadeleye başlıyordu ve parti içindeki muhaliflerine açıkça saldırıya geçmişti. Partinin ikinci kongresi Brüksel’de başlamasına rağmen polisin izin vermemesi nedeni ile Londra da tekrar toplandı, bu kongrede parti içindeki görüş ayrılıkları oldukça belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Lenin bundan memnundu ve böyle olması gerektiğini düşünüyordu. Demokratik Sosyalistlerle Anayasacı Demokratlar bir tarafta, Leninistler bir taraftaydı. Leninistler Bolşevik, demokratik sosyalistler de Menşevik olarak adlandırıldılar. Rusçada Bolşevik çoğunluk, Menşevik ise azınlık demekti. Daha sonraları Bolşevikler partiden ayrılarak başka bir parti kurdular ve kendilerine Komünistler dediler. Diğerleri ise bundan sonra Sosyal Demokratlar olarak adlandırıldılar.
1904-1905 Rus Japon savaşında Rusya’nın yenilgisi halkta zaten var olan hoşnutsuzluğu iyice artırdı ve protestolara sebep oldu. Ocak 1905’te Ortodoks Kilisesinden rahip Gapon liderliğinde toplanan işçiler Çar’a çalışma şartlarının iyileştirilmesi için istekte bulunmaya gittiler, fakat ellerinde Çar yanlısı pankartlar olmasına rağmen, saraya yanaştıklarında saray muhafızları tarafından açılan ateş sonucunda birçok işçi hayatını kaybetti birçoğu da yaralandı. Bu olay tarihe kanlı Pazar olarak geçti. Olay Rusya’yı oldukça etkiledi, ünlü Potemkin zırhlısı da Çar’a karşı isyan etti, bu Çar’a Orduya bile güvenemeyeceğini gösterdi ve ekimde büyük katılımlı genel grev oldu. Bunun sonucunda Çar Dumayı kurdu fakat bu özgürlükler kısa süreli oldu, 1906 ortalarında çar özgürlükleri kaldırdı Dumayı kapattı. 1907’de ikinci Dumayı kapatmakla kalmadı aynı zamanda Duma üyelerinden bazılarını tutuklattı ve sürgüne gönderdi. Lenin Kasım 1905’te Rusya’ya döndü ve 1907 Aralık’ta Çar polisi tarafından yakalanarak tekrar sürgüne gönderildi Finlandiya’ya.
Lenin’in ikinci sürgünü ağırlıklı olarak İsviçre ve Paris’te geçti. Burada Marksistler 1905-1907 devriminin yaralarını sarmaya çalıştılar, herkes devrimden artık ümidini kesmişken Lenin Rusya’nın bir devrime gebe olduğunu söylüyor ve savaşın devrime yol açacağını belirtiyordu. Lenin bu ikinci sürgün döneminde bir diğer önemli çalışması olan “Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması” adlı eserini 1916 yılında tamamladı. Bu arada Lenin diğer önemli eseri “Devlet ve Devrim”i de bu sürgün sırasında tamamladı. Bu eserinde Lenin Batı demokrasilerinin tüm kurumlarını toptan reddediyor, Leninist proletarya diktatörlüğünün kapitalizmi yenmek için tek yol olduğunu söylüyordu.
Bu arada Lenin hayatının üçüncü önemli ideolojik sorunu ile karşı karşıya kaldı. Alman Sosyal Demokrat Partisinin önemli teorisyeni, Marksist araştırmacı Karl Kautsky Lenin’i Marksist olmamakla ve Rus devrimini anti Marksist konuma getirmekle suçluyordu. Lenin bu suçlamaya, Kautsky taraftarlarını soğutmak ve Kautsky’nin ününü yok etmek üzere, çok sert karşılık verdi.
1917 Şubat’ındaki liberal Rus Devriminin ardından Ekim 1917’de Bolşevikler Lenin liderliğinde hükümeti ele geçirdiler ve daha sonraları yaşanan iç savaşlarda da kontrolü ele alarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kurdular. Lenin 21 Ocak 1924’te ölümünden önce Rus komünist devriminin giderek otoriterleşmesi ve bürokrasinin hâkimiyetinin artmasının sakıncaları ile ilgili endişelerini dile getirse de bu durumu düzeltemeden öldü. Lenin hiçbir zaman, otokratik bir sistemi yıkarak yerine başka bir otokratik otoriter bir rejim kurmak istememişti. Lenin’e göre proletarya diktatörlüğü sadece komünist, sınıfsız topluma giderken geçilmesi gereken ve geçişi kolaylaştıracak olan geçici bir durumdu. Ancak hiçbir zaman Sovyetler Birliği Lenin’in düşlediğini gerçekleştiremedi.
Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, , Google books , s . 1 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false, E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33
Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, adlı kitabın editörü, Google books E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false
Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.28
Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, , Google books , s . 1 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false, E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33
Lenin’in hayatı ile ilgili bilgiler, kaynaklarda adı geçen Henri Lefebvre’nin “V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi” ve Henry M.Cristman’ın “Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings” adlı kitaplarından derlenmiştir.
A.g.e s.2
Lefebvre, Henri, V.İ.Lenin’in Hayatı ve Filozofik Ekonomik Politik Düşüncesi, Türkçesi:Rasih Nuri İleri, Yalçın Yayınları, Üçüncü Basım, ilk basım 1955. S.101,102
Cristman, Henry.M, Essential Works of Lenin: What is to be Done? And other writings, , Google books , s . 3 http://www.google.com/books?hl=tr&lr=lang_en|lang_tr&id=Qk_A74ZnjNMC&oi=fnd&pg=PA1&dq=LEN%C4%B0N&ots=oDPiDO831o&sig=7Otwm4facJtQ-Pt3Mpkm4O5-mUM#v=onepage&q&f=false, E.T : 05 Nisan 2010 Pazartesi, 00:07:33
Read the full article
0 notes
Hiç kimse tek başına olma koşuluyla bütün dünyaya sahip olmak istemez; çünkü insan politik bir yaratıktır ve doğası gereği başkalarıyla birlikte yaşamak zorundadır.
Bertrand Russell
8 notes
·
View notes
Patristik Felsefe ve Skolastik Felsefe Arasındaki Temel Farklar
Felsefe tarihinin yaklaşık olarak bin yıllık dönemini kapsamış olan Orta çağ felsefesi, patristik felsefe ve skolastik felsefe olarak ele alınacaktır. Ayrıca patristik felsefe ve skolastik felsefe arasında farklar da detaylı olarak incelenecektir.
Patristik Felsefe ve Skolastik Felsefe
1. Patristik Felsefe Nedir?
Bir Orta Çağ felsefesi olarak Patristik felsefe, MS 2. ve 3.yüzyıldan 8. yüzyıla kadar olan dönemi temsil eder. 8.yüzyıldan 15.yüzyıla kadar olan dönem ise Skolastik felsefedir. Skolastik felsefeyi önemli derecede şekillendiren ve onun felsefe ile olan ilişkisini tanımlayan Patristik felsefe olduğu düşünülür.
Patristik felsefe "Kilise Babalarının (patres)" felsefesi olarak bilinir. Bunun nedeni ise, Patristik dönem ya da filozoflarının sadece kilisede görevli din adamları veya rahipler olmaları değil, "Kilise Babası" deyimi kilisenin en tepesindeki ruhani otorite için kullanmış olmakla birlikte bu deyim daha sonra bütün din adamları için kullanılmaya başlanmıştır. Söz konusu deyim daha ziyade "kurucu" anlatılmak isteniyordu. Kurucuların ya da diğer bir tabir ile "Kilise Babaları"nın felsefesi olan Patristik felsefe, Hristiyan felsefesinin sonradan inşa edilmek üzere bir zemin hazırladığı söylenebilir.
Bu kuruculuğun iki anlamı ya da evresi vardır. İlk anlamına göre Patristik dönemin ilk filozofları, Hristiyan teolojisi oluşturan dogmatik teoloji ile apolojetikten ikincisini oluşturdukları rahatlıkla dile getirilebilir. Ayrıca bu iki ayrı teoloji türünden apolojetiğin dogmatik teolojiden daha temel olduğunu hatırlatmak isteriz. Nedeni incelendiğinde dogmatik teoloji, temelde Katolik inancını halihazırda benimsemiş olanlara hitap ettiği inancı varsayar. Fakat apolojetik ise, Hristiyan ya da Katolik inancı olarak nitelendirebileceğimiz inancı benimsememiş veya ona karşı çıkmakta olanlara hitap ettiğinden teoride inanca sevk etmeyi amaçlar.
Apolojetik Hristiyanlığı karşı yöneltilmiş olan kişisel, sosyal, politik veya dini saldırılar karşısında savunma amacını ilke edinir. Apolojetik, suçlamayı çürütmek için karşı tarafın kendisine doğrudan doğruya yöneltme şeklinde değil, hakikatın peşinde koşan inançlı kişiyi Hristiyan vahyinin akla uygun şeklinde doğruluğunu ve güvenilirliğini tanımaya davet eder.
Patristik felsefenin özellikle ilk dönemi apolojetiğin bu birinci dönemiyle tamamen örtüşür. Patristik felsefe genel manada, putperestliğe veya seküler felsefeye karşı Hristiyan inancını savunmuştur. Daha sonralarında ise benimsediği Platoncu ve Yeni Platoncu felsefesi ile de Hristiyanlığı anlamlandırıp güçlendirmeye, putperestliğe ve gnostisizmin saldırılarına karşı korumaya çalışmıştır.
Patristik felsefe kuruculuğu ikinci anlamı
Patristik felsefenin ikinci anlamı incelenirse, Antik Yunan felsefesini özellikle de Patristik düşüncenin altın döneminde Hristiyanlığa entegre etmesidir. Bundan yola çıkarak apolojetiğin veya Patristik felsefenin ilk döneminde Hristiyan inancını çoktanrılı ve sapkın diye nitelendirmişlerdir. Bu nitelendirmeyi yapan Kilise Babaları ikinci dönemden itibaren artık insan aklının erişebileceği en yüksek düzeyi temsil ettiğini görmüşlerdir. Dahası, bu yüksek düzeyi gördükten sonra ilgili hakikatları iyice sentenmiş ve açıkça bir tarzda ifade etmek için gerekli kavramsal araçlara sahip olduğunu görmüşlerdir.
Patristik Felsefenin Altın Çağı
Yaklaşık olarak 250 yıl süren bu altın çağı dönemi, patristik felsefenin ikinci dönemine tekamül eder. Bu dönemin özellikle Celement, Origenes ve Aziz Augustinus gibi felsefecilerle yükselmiştir. Patristik felsefenin altın çağı olarak isimlendirilen bu dönemin en önemli özelliği ise, Yunan felsefesiyle Hristiyanlık arasındaki karşıtlığı en aza indirmesiyle ile bilinir. Farklı bir şekilde ifade edilecek olursa bu söz konusu olan ikinci dönem Yunan felsefesi ve Helenistik felsefenin Hristiyanlık arasında ciddi bir yakınlaşma ve hatta uzlaşma gibi bir etkileşim sürecine girildiği açıktır. Hristiyan Kilise Babaları Yunan felsefesinden zarar gelmeyeceğini ve aksine bu felsefenin Hristiyan inancı açıklayıp temellendirme çok yararlı olacağını anlamıştır.
2. Skolastik Felsefe Nedir?
Hristiyan Orta çağ felsefesinin, Patristik döneme kıyasla çok daha önemli olan dönemi hiç şüphesiz Skolastik felsefe dönemidir. Bu dönem, felsefe tarihi açısından bakıldığında 8.yüzyıl ile 15.yüzyıl arasında kalan felsefeyi tanımlar.
Skolastisizm "okullu", "okula ait olan" anlamına gelir. Skolastisizm ya da Skolastik felsefe öz yönünden veya formel yönden açıklanabilir. İlk olarak öz yönünden açıklanacak olursa, Hristiyan teolojisinin metodolojik açıdan ve felsefi açıdan rasyonel şekilde bir bütün olarak ortaya koymayı amaçlayan bir hareket olduğu ifade edilebilir. Formel yönden incelendiğinde ise Skolastik felsefe, her şeyden önce okullarda aktarılan, tartışılan, anlatılan felsefeyi tanımlar. Yapılan bu tanım Skolastik felsefeyi kurumsal bir yapı olarak bakıldığında ve yöntem itibariyle olabildiğince iyi karakterize eder.
Bu bilgiler ışında ilk çağ felsefesi ve ilk iki yüzyılıyla değerlendirildiğinde modern felsefeden farklı olarak, birtakım dini eğitim veren kurumlarda belli bir geleneğin parçası olacak şekilde oluşturulmuş olan felsefe olarak tanımlanır. Eğitimin ve felsefenin araçları ya da organları olarak ifade edebileceğimiz bu kurumlar 1000 yılına kadar manastır, 1000-1150 yılı arası boyunca katedral okulu ve 1150 yılından itibaren ise önce İtalya olmak üzere daha sonraları Fransa'da olacak şekilde üniversite olmuştur. Skolastik felsefe baştan sonra kurumsal bir yapı şeklinde gelişmiş olup; manastır, katedral ve benzeri dini kurumlar ile üniversiteler sayesinde bu felsefenin disiplinli şekilde teknik bir tarzda gelişmesine yol açmıştır.
Bu düşünce yapısı ışında ilk kurulan üniversiteler; İtalya'da Bologna Üniversitesi, Notre Dame Teoloji Okulu ile St.Genevieve Mantık Okulu'nun birleşmesi suretiyle kurulan Paris Üniversitesi olmuştur.
Skolastik felsefenin diğer bir özelliği olarak okullarda okutulan felsefe anlamında, geleneğin korunmasını ve sürdürülmesini amaçlayan müfredatı dikkat çeker. Üniversiteye felsefe ve teoloji öğrenmek amacıyla giden herkesten öğrenilmesini beklenen şey belli bir konular öbeğini içeriyordu. Üniversite ve manastırda okuyan öğrenciler görmemli bilgelik anıtına kendi küçük taşlarını koymadan önce uzmanlaşmaları gereken bir bilgi birikimi olmak vardır. Burada esas olarak yapılmak istenen şey, geleneğin öğrenilip sürdürülmesi ve tilmizlere yani öğrencilere aktarılarak daha iyi seviyelere götürülmesidir.
Skolastik felsefenin diğer özellikleri
Skolastik felsefenin düşüncesinde bilim pek yer tutmaz. Bilim anlamında gerçekleştirilmiş olan son çalışma Skolastiğin yükselme döneminde Aristoteles'in bilimsel eserleri olmuştur. Bu bilim adına gerçekleştirilen çalışmaların azlığı tıpkı Patristik dönemde olduğu gibi temel sorun insan varlığının kurtuluşu problemidir. Bundan dolayı Orta çağda felsefesinde kendini bir adım öne çıkaran çaba hep Tanrının sözünü ve kelamını iyice kavrayabilme olmuştur.
Skolastik felsefe hazırlık dönemi çıkarılacak olursa Aristoteles felsefesine dayanarak bu dönemdeki felsefe ile özdeşleşmiştir. Aristoteles'i Skolastik felsefeye kazandıran şey ise 12. yüzyıldan itibaren oldukça geniş çaplı bir tercüme etkinliği olmuştur.
Patristik Felsefe ve Skolastik Felsefe Arasındaki Temel Farklar
Patristik Felsefe Dönemi;
M.Ö 8.yüzyıla kadar devam etmiştir.
Patristik felsefe döneminin temellerini tanrı ve inanç sistemleri oluşturur.
Platon ve Platonculuk adı verilen felsefe öğretileri ön plandadır.
Patristik felsefe döneminde kilisenin ağırlığı oldukça fazla olmakla birlikte inançlar her zaman aklın önüne geçerek aklın üzerinde tutulmuştur.
Kilisenin ağırlığının fazla olmasının nedeni ise, bu felsefe görüşünü savunan filozofların daha çok din adamlarından oluşmasıdır.
Patristik dönemde felsefe, teoloji yani tanrıbilim ve dinin doğruları bir bütünün öğeleri veya parçaları olarak değerlendirilmiştir.
Skolastik Felsefe Dönemi;
8.yüzyıl ve 15.yüzyıllar arasında etkin olan bir felsefedir.
Skolastik felsefe daha çok Aristotelesçi bir felsefe izlemiş, onun öğretilerini her zaman ön planda tutmuştur.
Skolastik felsefe patristik felsefeye tamamen zıt şekilde aklı ön planda tutmuş ve aklı ile her şeye ulaşmanın mümkün olabileceğini savunmuştur.
Akıl her ne kadar öne çıkarılmış olmuşsa da din tamamen yok sayılmamış, inancı temellendirerek akıl sayesinde daha sistematik bir hale getirilmeye çalışılmıştır.
Orta çağ felsefesinde, patristik dönemi felsefesine göre daha çok önemli bir dönemdir.
Kaynak: Bu yazı Felsefe Tarihi-Ahmet Cevizci adlı kitaptan faydalanılarak siz yazılmıştır.
Read the full article
0 notes
Platon ya da İslam dünyasında Eflatun olarak bilinen, Antik klasik Yunan filozofu, matematikçi ve batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisinin kurucusudur. Vikipedi Ölüm tarihi ve yeri: Atina Uygarlığı Platon (Eflatun) Kimdir? Eflatun (d. M.Ö. 427 - ö. M.Ö. 347) çok önemli bir Antik Yunan filozofu. Hayatını geçirdiği Atina’daki ünlü akademiyi kurdu. Asıl adı Aristokles'di. Geniş omuzları ve atletik yapısı yüzünden, Yunanca Platon (geniş göğüslü) lakabı ile anıldı ve tanındı. Yirmi yaşından itibaren ölümüne kadar yanından ayrılmadığı Sokrates’in öğrencisi ve Aristoteles’in hocası olmuştur. Atina’da Akademi’nin kurucusudur. Eflatun’un felsefi görüşlerinin üzerinde hala tartışılmaktadır. Eflatun, batı felsefesinin başlangıç noktası ve ilk önemli filozofudur. Antik çağ yunan felsefesinde, Sokrates öncesi filozoflar (ilk filozoflar veya doğa filozofları) daha ziyade materyalist (özdekçi) görüşler üretmişlerdir. Antik felsefenin maddeci öğretisi, atomcu Demokritos ile en yüksek seviyeye erişmiş, buna mukabil düşünceci (idealist) felsefe, Eflatun ile en doruk noktasına ulaşmıştır. Eflatun bir sanatçı ve özellikle edebiyatçı olarak yetiştirilmiş olmasından büyük ölçüde istifade etmiş, kurguladığı düşünsel ürünleri, çok ustaca, ve şiirsel bir anlatımla süsleyerek, asırlar boyu insanları etkilemeyi başarmıştır. Modern filozoflardan Alfred North Whitehead’e göre Eflatun’dan sonraki bütün batı felsefesi onun eserine düşülmüş dipnotlardan başka bir şey değildir. Görüşleri İslam ve Hıristiyan felsefesine derin etkide bulunmuştur. Eflatun, eserlerini diyaloglar biçiminde yazmıştır. Diyaloglardaki baş aktör çoğunlukla Sokrates’tir. Sokrates insanlarla görüşlerini tartışır ve onların görüşlerindeki tutarsızlıkları ortaya koyar. Eflatun çoğunlukla görüşlerini Sokrates’in ağzından açıklamıştır. Eflatun, algıladığımız dış dünyanın esas gerçek olan idealar ya da formlar dünyasının kusurlu kopyaları olduğunu, gerçeğe ancak düşünce ve tahayyül yoluyla ulaşılabileceğini savunmuş, insan ruhunun ölümden sonra beden dışında kalıcı olan idealar dünyasına ulaşacağını söylemiştir. Görüşleri ortaçağda İslam filozofları tarafından korunmuş ve İslam düşünce dünyasın (Platón Sanchez Centro)
1 note
·
View note
Felsefenin doğuşu(İlk çağ felsefesi)
Felsefenin doğuşu(İlk çağ felsefesi)
Yunan felsefesi deyince Hellenizm-Roma felsefesini anlarız. Ve bunu ilk çağ felsefesinde inceleriz ayrıca bu çağa Antik felsefe de denilir.
Felsefe deyimi, Yunanca Philosophia sözcüğünden gelir. Felsefe, philosophia’nın Arapça’da aldığı biçimidir. Türkçe’ye Arapça üzerinden girmiştir. Philosophia birleşik bir sözcüktür ve Philia ve Sophia, yani bilgelik sevgisinin birleşiminden oluşmuştur.
Hera…
View On WordPress
0 notes
kindî veya tam adıyla ebu yusuf yakub bin ishak el-sebbah el-kindî (d. 801, basra - ö. 873, bağdat) felsefe, tıp, matematik astronomi, ilahiyat, psikoloji, fizik, kimya ve müziğe kadar pek çok bilim dalında eser yazan arap bilim insanı.
orta çağ avrupası'nda “alkindus” adıyla tanınan, ilk islam filozofudur. felsefesinde, platon, aristoteles ve plotinus'un görüşlerinin bir sentezini yapmıştır. felsefenin yönteminin kanıtlama, kanıtlamanın hedefinin maddeye biçim kazandıran özleri bilmek, felsefenin amacının ise tanrı'ya erişmek olduğunu öne süren kindî'ye göre, felsefi bilginin ilk basamağı akıl yürütmedir. insanın akıl yürütme yoluyla adım adım basitten bileşiğe ve en yetkin olana doğru yükseldiğini öne süren filozof, varlığa akılcı bir açıdan yaklaştığı için, tanrı'nın özüne ait sıfatları inkar etmiştir. tanrı'nın sıfatlarının ancak olumsuz bir biçimde bilinebileceğini savunan el-kindî'ye göre, tanrı mutlak bir'dir. mutlak varlık olması nedeniyle, mutlak bir'in şekli, niteliği, niceliği, maddesi yoktur ve o göreli bir varlık değildir*
akla büyük bir yer veren meşşaîlik felsefesinin kurucusur. meşşai, yunanca peripatetizm ( aristo, öğrencilerine zihin jimnastiğiyle beden jimnastiğini aynı anda yaptırmak amacıyla derslerini okulunun geniş revakları arasında yürüyerek veriyordu. bu sebeple onun felsefesine yunanca, “gezinmek, yürümek” anlamındaki peripate kelimesinin mastarından peripatetizm denilmiştir.) teriminin arapçasıdır*
kindî, mekân ve hareketin izafi olduğunu, zamanın cisim ve hareketten ayrı düşünülemeyeceğini söylemiştir. “yavaş dediğimiz şey, uzun zaman içinde belli bir mesafenin kat edilmesidir. hızlılık ise kısa zaman içinde aynı mesafenin kat edilmesidir” kindî, kriptoloji biliminde jül sezar (mö 50) tarafından bulunan ve uygulanan tek alfabeli yerine koyma şifreleme yöntemini geliştirerek frekans analizini bulan ilk kişidir*
felsefeci, islam felsefesi araştırmacısı prof. mahmut kaya’nın çevirisi ve risaleler üzerine yazıları kitabın değerini ka'tbekat arttırmış.
iki bölümden oluşan kitabın ilk bölümü ‘kindi ve felsefesi’ hayatı, şahsiyeti, mu’tezile ile olan ilişkisi, tercüme hareketine katkısı, ilimler tasnifi, metot anlayışı, bilgi teoris gibi konulardan oluşuyor. ikinci bölümde ise metnin orjinali ile birlikte kindi’nin 17 felsefi risalesi bulunuyor.
18 notes
·
View notes
SEZAİ KARAKOÇ'UN ENDÜLÜS'ÜN KAYBI VE BU MERSİYE ÜZERİNE DEĞERLENDİRMESİ
Miladın 15., Hicretin 8. yüzyılındayız. Haçlı Seferleri, Cengiz ordularının akını, Doğu Napolyonu Timur'un yürüyüşü, İslam ülkelerini kökünden sarsmış, harap etmiş, yaralamıştır.
Rüyaların bile hülyasına cesaret edemeyeceği o canım, güzelim, o büyük medeniyet yakılıp yıkılmıştır.
Ruh ve fikrin en canlı ve en doğurgan olduğu ilk vakitlerden de oldukça uzaklaşmış bulunuyoruz. Her yanda, bir kavgadan yeni çıkmış bir insanın durumu gibi sızlayan yaralar... Daha yeni yaralar sarılıyor, ülkeler onarılıyor. İslam Âlemi yeniden kuruluyor. Yeniden kuruluşun inşaat şartları.
Ne yapılırsa yapılsın, ne olursa olsun ölüme yenilmeyen müslümanlar yer yer, küçük küçük de olsa devletlerini kuruyorlar, onarıyorlar. Bunların içinde yalnız bir tanesi vardır ki, en kısa zamanda, Timur'un öldürücü vuruşunu da tattığı halde, dünyanın en büyük devleti olmuş ve olma yolunda:
Osmanlı Devleti. Ama, o da henüz İslam dünyasının merkez çatısını kurmaya çalışıyor ve denizaşırı ülkelere büyük çapta ve sonucu değiştirecek ölçüde yardım etmek imkanından veya zamanından mahrum.
Başta Sultan II. Bayezid, fetih hareketini sabitleştiriyor, toprağın derinliğine işliyor. Her taarruzla, her fetihle kazanılan, bir tedbirle, bir ihtiyatla korunur. Bu tedbir ve bu ihtiyat, yeni taarruz ve fetihlerin hazırlanış dönemidir de. Bayezid'in önemi küçümsenemez. Çünkü onunladır ki, Fatih ile gelen gitmemiş, kalmıştır. Ve onunladır ki, Yavuz ve Kanuni ile gelen gelebilmiştir.
Bir de ortalıktaki sulh ve sükun ihtiyacı hesaba katılsın. Ve Cem'in talihsiz, büyük şartların kurbanı şehzadenin Devlet başına açtığı iş düşünülsün. {Osmanlı'nın Endülüs'e yardımı konusunu ayrıntılı şekilde öğrenmek için tıklayın}
İşte, İslamın merkez alanı bu durumdayken, parlak islam medeniyetinin en seçkin dönemlerinden biri, en kanlı bir akşamın son levhalarından biri gibi, tarihte örneksiz bir facianın son günlerindedir.
Eşya ve ruhun birbirine en yakın olduğu, birinin öbürünün diline en çok çevrilebildiği bir nüanslar, incelikler, zariflikler medeniyeti olan Endülüs'ün son dakikaları, hatta son saniyeleridir. Kanlı hıristiyan, kızıl inkâr, onmaz barbarlığın mahv ettiği Endülüs'ün... Kurtuba, Belensiye, Mursiye'den eser yok.
İslam Endülüs'te kendi üstüne katlana katlana, kendi içine sığışa sığışa, kendi içine çekile çekile, kendine doğru çekile çekile Gırnata'dan ibaret kalmıştır. İşte, onun da kapıları, Korkunç Ferdinand'ın omuzları, ordusuyla zorlanmaktadır. Artık sağ, sol, ön, arka, dört yan düşmandır. Avrupa'da merhamet, Afrika'dan ümit yoktur.
Endülüs İslam (Emevi, L.Ş.) Devleti yıkıldıktan sonra kalan beylikler, kendilerini bekleyen korkunç sonu hiç düşünmeksizin, küçük hesaplar, kıskançlıklar içinde birbirlerini yiyip bitirmişler, bundan faydalanan hıristiyan krallıklar her birini teker teker almış, eşsiz medeniyeti imha etmiş, sarayları, medreseleri, kütüphaneleri, evleri, yuvaları yıkmıştı. Kitapları ateşe vermiş, insanları ateşe vermişti.
Koca Endülüs'ten geriye bir toz toprak bulutu içinde çığlık atan kadınlar ve çocuklar, kaçışan hayaletler ve çağın kulağında çınlayan, asırlarca çınlayan feryatlar uğultusu kalmıştı. Ve daha insanı acıdan boğan nice gerçekler, nice fâcialar...
Kalan son şehir Gırnata'nın hükümdarı bir elçiyle Sultan Bayezid'ten yardım istemişti. İstanbul'a gönderilen elçi ve heyetin Padişaha sunduğu Kaside de, işte, Endülüs'ün o trajik çağ şairlerinin en büyüklerinden Ebu'l-Beka Sâlih b. Şerif'in Endülüs Mersiyesi'dir. Fakat yukarıda söylenen sebepler ve o zaman deniz gücümüzün henüz yeteri kadar gelişmemiş olması yüzünden yeteri kadar yardım yapılamamış ve Gırnata da sırtlana taş çıkartan kan düşkünü Ferdinand ve isterik Izabel'in eline geçti.
Artık onların işlediği cinayet, anlaşmalara aykırılık, yakıp yıkmayı düşünmek, bir tarih kitabında, en soğuk bir ışık altında okumak bile insanı küle çevirebilir. {Endülüs'ün Kaybı konusunu ayrıntılı şekilde öğrenmek için tıklayın}
Ancak daha sonra ve Barbaros'un çalışmasıyladır ki, birçok müslümanı kurtararak Afrika'ya taşıyabilmişizdir.
İşte bu Kaside, o günlerin, bir medeniyetin mersiyesidir.
Muhteşem bir medeniyet ki, son sayfasını bu üstün kaside teşkil etmektedir. Son yaprağı budur. O medeniyeti gözden geçiren bir insan, bu kasideyi de okur ve kitabı kapar. Böyle bir medeniyete lâyık anıt bir mezartaşıdır bu.
Bu kaside, ateşle pişen bir çelik gibi yüce ve sağlam bu kaside, bu acı deneyleri geçirenlerin büründüğü tevekkül içinde zamanın ve tantananın, her türlü fâni saadetin geçiciliğini dile getiriyor
ve Endülüs'ün başına gelenleri anlatarak iyi durumda bulunanları uyarıyor, çağırıyor.
Endülüs örneğinde bir tarih felsefesi modeli gibi gelecekleri haber veriyor. Hatta denebilir ki, Endülüs'ün kurtarılma vaktinin geçtiğini görüyor da sadece bir ibret dersi veriyor. Hatta yalnız müslümanlara değil, bütün insanlara. Evet, bütün gelecekleri haber veriyor.
Ne yazık ki, o gelecekler birkaç kere daha geldi.
Sezai Karakoç, İslam'ın Şiir Anıtlarından, Diriliş, İst. 1985, s. 17-19
1 note
·
View note
Okunacak kitaplar
1 A. Colleoni Amerikan Emperyalizmi Tarihi
2 A. Hitti Siyasi Ve Kültürel İslam
3 A. Dilipak Körfez Savaşı
4 A. Dilipak Coğrafi Keşiflerin İçyüzü
5 A. M. Goichon İbni Sina Fels. Ve Ortaçağ Avrupasındaki Etkileri
6 A. W. F. Blunt Batı Medeniyetinin Temelleri
7 Abdurrahman Qasımlo İran Kürdistanı
8 Afşar Timuçin Düşünce Tarihi 1-2-3 Ciltler
9 Ahmed Rıza Batı'nın Politik Ahlaksızlığı
10 Ahmet Arslan İlkçağ Felsefesi Tarihi 1-2-3-4-5 Ciltler
11 Ahmet Arslan İslam Felsefesi
12 Ahmet Cevizci Felsefe Sözlüğü
13 Ahmet Cevizci Felsefeye Griş
14 Ahmet Çelebi İslamde Eğitim-Öğretim Tarihi
15 Altan Tan Kürtler
17 Ahmet Raif Endülüs Yok Edilişin Öyküsü
18 Ahmet Refik Altınay Haçlılar:1095-1291
19 Ahmet Ümit Kukla
20 Alaattin Bilgi 1917 Sovyet Devrimi 1-2 Ciltler
21 Alaeddin Şenel Siyasal Düşünceler Tarihi
22 Alaeddin Şenel Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi
23 Alaeddin Şenel Eski Yunan'da Siyasal Düşünüş
24 Alain De Libera Ortaçağ Felsefesi
25 Alan G. Jamieson İman Ve Kılıç:Hıristiyan-Müslüman Çatışması
26 Alex Haley Malcolm X
27 Alfred Adler Çocuk Eğitimi
28 Ali Bulaç Ortadoğu Gerçeği
29 Ali Narçın A'dan Z'ye Asur
30 Ali Şeriati Kendini Devrimci Yetiştirmek
31 Alia İzzetbegoviç İslami Yeniden Doğuşun Sorunları
32 Alia İzzetbegoviç Özgürlüğe Kaçışım
33 Alia İzzetbegoviç Tarihe Tanıklığım
34 Alia İzzetbegoviç Konuşmalar
35 Alia İzzetbegoviç Bosna Mucizesi
36 Alia İzzetbegoviç Doğu Batı Arasındaki İslam
37 Altan Tan Kürt Sorunu
38 Amin Maolouf Semerkand
39 Amin Maolouf Afrikalı Leo
40 Amin Maolouf Arapların Gözünden Haçlı Seferleri
41 Andre Mıquel İslam Ve Medeniyeti I. Cilt
42 Andre Mıquel İslam Ve Medeniyeti Iı. Cilt
43 Anthony Strano Batılı Zihin İçin Doğulu Düşünceler
44 Arif Arslan İlkçağ Felsefe Tarihi 1-2-3-4-5 Ciltler
45 Aristo Retorik
46 Aristo Metafizik
47 Aristo Atinanlıların Devleti
48 Aristo İkinci Analitikler(Çözümlemeler)
49 Arnold J. Toynbee Dünya Batı Ve İslam
50 Aron Goryeviç Ortaçağ Avrupasında Birey
51 Arthur Conte Diktatörler Yüzyılı
52 Arthur Schopenhauer Üniversiteler Ve Felsefe
53 Atalay Yörükoğlu Çocuk Ruh Sağlığı
54 Atalay Yörükoğlu Değişen Toplumda Aile Ve Çocuk
55 Atalay Yörükoğlu Gençlik Çağı
56 Auguste Bebel Kadın Ve Sosyalizm
57 Auguste Bebel Hz. Muhammed Ve Arap Kültürü
58 Balachandra Rajan, Elizabeth Sauer Emperyalizmin Yedi Rengi
59 Balzac Köylüler
60 Beatrice Andre Salvini Babil
61 Bediüzzaman Said-İ Nursi Risaeli Nur Kulliyatı
62 Bernarad Levis Ortadoğu
63 Bernard Levis Müslümanların Avrupa'yı Keşfi
64 Bernard Lewis İslam Tarihi Kültür Ve Med. 4 Cilt
65 Bernard Lewis Uygarlık Tarihinde Araplar
66 Bernard Lewis Haşişiler Ortaçağ İslam Dün. Terör. Ve Siyaset
67 Bertrand Russel İktidar
68 Bertrand Russel İnsanlığın Yarını
69 Bertrand Russel Aylaklığa Övgü
70 Bertrand Russel Batı Felsefesi Tarihi 1-2-3 Ciltler
71 Bertrand Russel Din İle Bilim
72 Bertrand Russel Bilimin Din Üzerindeki Etkisi
73 Bertrand Russel İlimden Beklediklerimiz
74 C.C.W. Taylor Sokrates: Düşüncenin Ustaları
75 Cabiri Kur'an'a Giriş
76 Carl Brockelmann İslam Ulusları Ve Devletleri Tarihi
77 Carlos Devrimci İslam
78 Cemil Meriç Bu Ülke
79 Cemil Meriç Mağaradakiler
80 Cemil Meriç Umrandan Uygarlığa
81 Cemil Meriç Sosyoloji Notları
82 Cemil Meriç Işık Doğudan Gelir
83 Cemil Meriç Bir Dünyanın Eşiğinde
84 Chalmers Johnson Amerikan Emperyalizminin Sonbaharı
85 Charles Tilly Avrupa'da Devrimler
86 Christophe Charle Üniversitelerin Tarihi
87 Claude Cahen Haçlı Seferleri Zamanında Doğu Batı
88 Claudia Katz 21. Yüzyılda Emperyalizm
89 Corci Zeydan İslam Uyg. Tarihi (1-2-3 Ciltler)
90 Çiçero Dostluk Üzerine
91 D. N. Mac Kenzie Kürtler Ve Kürdistan
92 Dalai Lama Kendimizle Barışmak
93 Danielle Jacquart Bilimde Arapların Altın Çağı
94 David E. Stannard Amerika'nın Soykırım Tarihi
95 David Harvey Yeni Emperyalizm
96 David Nıcolle Birinci Haçlı Seferi
97 David Schultz Siyasi Düşünce Tarihi
98 David Thomson Siaysi Düşünce Tarihi
99 Demir Küçüksydın&Ertuğrul Kürkçü Büyük Ortadoğu Projesi
100 Desmond Stewart Batılı Gözüyle İslam Kültür Ve Medeniyeti
101 Diognes Laertios Ünlü Filozofların Yaşamları Ve Öğretileri
102 E. A. Wallıs Budge Mısır'da Ölüm Sonrası Fikri
103 E.A. Walls Budge Antik Mısır Edebiyatı
104 Ebul Hasan El Eşari İlk Dönem İslam Mezhepleri
105 Edgar T. A. Wigram İnsanlığın Beşiği: Kürdistan'da Yaşam
106 Edouard Jeauneau Ortaçağ Felsefesi
107 Edward W. Said Kültür Ve Emperyalizm
108 Eflatun Phaidon
109 Eflatun Mektuplar
110 Eflatun Küçük Hippias
111 Eflatun Lysis
112 Eflatun Kriton
113 Eflatun Symposion
114 Eflatun Sokrates'in Savunması
115 Eflatun Şölen&Lysis
116 Efrem İsa Yusif Süryani Tercüman Ve Filozofları
117 Egon Friedell Mısır Ve Antik Yakındoğu'nun Kültür Tarihi
118 Einstein Fikirler Ve Tercihler
119 Einstein Dünyamıza Bakış
120 Ekrem Cemil Paşa Kısa Kürdistan Tarihi
121 Ekrem Memiş Eski Çağ Medeniyetleri Tarihi
122 Ellen Kay Trimberg Tepeden İnmeci Devrimler:Japonya-Türkiye-Mısır-Peru
123 Engels Doğanın Diyalektiği
124 Engels Ailenin Özel Mülkiyetin Ve Devletin Kökeni
125 Engels Anti-Dühring
126 Engels Ütopik Sosyalizm Ve Bilimsel Sosyalizm
127 Engels Ludwig Feuerbach Ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu
128 Engels Tarihte Zorun Rolü
129 Engels Köylüler Savaşı
130 Engels Almanya'da Devrim Ve Karşı-Devrim
131 Engels İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu
132 Engels Komünizmin İlkeleri
133 Engels Hakiki Sosyalistler
134 Engels Konut Sorunu
135 Eric J. Hobsbawm Fransız Devrimine Bakış
136 Ernesto Che Guevara Küba Emperyalizmi Yargılıyor
137 Ernst Bloch Rönesans Felsefesi
138 Ernst Von Aster İlk Ve Ortaçağ Felsefesi
139 Ernst Von Aster Fransız İhtilalinin Siyasi Ve İçtimai Fikirleri
140 Ersin Gürdoğan Hicaz'dan Endülüse
141 Erwin I. J. Rosenthal Ortaçağ'da İslam Siyaset Düşüncesi
142 Etienne Gilson Ortaçağda Felsefe-Patristik Başlangıçtan
143 Etienne Gilson Ortaçağ Felsefesinin Ruhu
144 Euripides Troyalı Kadınlar
145 Faik Bulut Dersim Raporları
146 Fikret Başkaya Sömürgecilik, Emperyalizm, Küreselleşme
147 Fikret Başkaya Azgelişmişliğin Sürekliliği
148 Fikret Başkaya Değişim Halindeki Dünya Sistemi
149 Fikret Başkaya Çığırından Çıkmış Dünya
150 Fikret Başkaya Milliyetçilik Yurtseverlik Ve Sol
151 Fikret Başkaya Küreselleşmenin Karanlık Bilançocu
152 Fikret Başkaya Paradigmanın İflası
153 Fikret Başkaya Resmi Tarih Tartışmaları 1-2-3
154 Fikret Başkaya Sosyalizmin Geleceği
155 Francis Bacon Denemeler
156 Francis Bacon Aforizmalar
157 Francis Bacon Yeni Atlantis
158 Frank Füredi Emperyalizmin Yeni İdeolojisi
159 Frank Thılly Felsefenin Öyküsü
160 Friedric Jameson Milliyetçilik, Sömürgecilik Ve Yazın
161 Friedrich Williams Ege Medeniyetleri Tarihi
162 Fuad Köprülü İslam Medeniyeti Tarihi
163 Fuat Sezgin Tanınmayan Büyük Çağ
164 Fuat Sezgin Bilim Tarihi Sohbetleri
165 Fuat Sezgin İslamda Bilim Ve Teknik (5 Cilt)
166 Fuat Sezgin İslam Kültür Dünyasının Bilimler Tarihindeki Yeri
167 Füruzan Kınal Eski Mezopotamya Tarihi
168 Galina Serebryakova Fransız Devriminde Kadınlar
169 Gandhi Bir Özyaşam Öyküsü
170 George Makdisi Ortaçağda Yüksek Öğretim-İslam Ve Hıristiyan
171 Georges Dubi Ortaçağ İnsanları Ve Kültürü
172 Georges Lestien İki Dünya Savaşı
173 Georgi Dimitrow Faşizme Karşı Birleşik Cephe
174 Gilles Kepel Cihat: İslamcılığın Yükselişi Ve Gerileyişi
175 Goethe Faust
176 Graham E. Fuller Kuşatılanlar İslam Ve Batının Jeopolitiği
177 H. A. Namiku Haçlı Seferleri
178 H. J. Störing İlkçağ Felsefesi
179 H. Magdoff Sömürgecilikten Günümüze Emperyalizm
180 Halil Cibran Ermiş
181 Halil Cibran Asi Ruhlar
182 Halil Cibran Kırık Kanatlar
183 Halil Cibran Kum Ve Köpük
184 Halil Cibran Gönül Sırları
185 Halil Cibran Dost Mektupları
186 Halil İnalcık Osmanlı Toplam 12 Cilt
187 Halis Ayhan-Taha Akyol-Hilmi Yavuz İslam Düşüncesinde Yeni Arayışlar 1-2
188 Halit Ertuğrul Düzceli Mehmet
189 Hammalawa Saddhatissa Budha
190 Hans J. Störing İlkçağ Felsefesi Hint-Çin-Yunan
191 Harpal Brar Ortadoğu Ve Emperyalizm
192 Harry K. Wells Emperyalizmin Felsefesi
193 Hasan El Benna&Mevdudi&S.Kutup İslamda Cihad
194 Hasan Karaköse Ortaçağ Tarihi Ve Uygarlığı
195 Haydar Akın Ortaçağ Avrupasında Cadılar Ve Cadı Avı
196 Hayreddin Karaman İslam Hukuk Tarihi
197 Hayri Kırbaşoğlu Eskimez Yeni
198 Hegel Karalama Defterinden Aforizmalar
199 Hegel Doğa Felsefesi
200 Hegel Hukuk Felsefesinin Prensipleri
201 Hegel Tarih Felsefesi
202 Heiddeger Varlık Ve Zaman
203 Helmut Uhlig Sümerler: Tarihin Başlangıcında Bir Halk
204 Henri Bergson Metafiziğe Giriş
205 Henri Bergson Ahlakın Ve Dinin İlk İki Kaynağı
206 Henri Pirenne Ortaçağ Avrupasının Eko. Ve Sosyal Tarihi
207 Henry Charles Lea İspanya Müslümanları Ve Hıristiyanlaştırmaları
208 Henry Cobin İslam Felsefesi Tarihi I-Iı Cilt
209 Henry Corbin İslam Felsefesi Tarihi I-Iı Cilt
210 Herakleitos Fragmanlar
211 Herakleitos Kırık Taşlar
212 Hilmi Yavuz İslam'ın Zihin Tarihi
213 Hilmi Yavuz Felsefe Yazıları
214 Hilmi Yavuz Denemeler
215 Hilmi Yavuz Kültür Üzerine
216 Hilmi Yavuz Felsefe Üzerine
217 Hilmi Yavuz Türkiye'nin Zihin Tarihi
218 Hilmi Ziya Ülken Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi
219 Hitler Kavgam
220 Horst Klengel Kral Hammurabi Ve Babil Günlüğü
221 Hurşid Ahmed&Ramazan El Buti&Mevdudi Azgın Medeniyet
222 Hüseyin Uslu Başlangıçtan Günümüze İslam Müesseseleri Tarihi
223 Işın Demirkent Haçlı Seferleri
224 İbn Kayyim El Cevziyye Kalbin İlacı
225 İbn Tufeyl Hayy Bin Yakzan
226 İbni Batuta Seyahatname
227 İbni Cübeyr Endülüsten Kutsal Topraklara
228 İbni Haldun Mukaddime
229 İbni Rüşd Siyasete Dair
230 İbni Rüşd Din-Felsefe Tartışmaları
231 İbni Rüşd Metafizik Şerhi
232 İbni Rüşd Tutarsızlığın Tutarsızlığı
233 İbni Rüşd Psikoloji Şerhi
234 İbni Rüşd Bidayet'ül Müctehid 1-2-3-4 Ciltler
235 İbni Rüşd Fasl'ül Makal
236 İbrahim Sarmış Tasavvuf Ve İslam
237 İbrahim Sarmış Rivayet Kültürü Ve Yanlış Din Anlayışı
238 İhsan Eliaçık İslamın Yenilikçileri
239 İhsan Eliaçık Adalet Devleti
240 İhsan Eliaçık İslam'ın Yenilikçileri 1-2
241 İhsan Süreyya Sırma Ah Endülüs
242 İlker Özünlü Endülüs
243 İmam Gazali Tehafüt'ul Felasife
244 İmmanuel Kant Pratik Usun Eleştirisi
245 İmmanuel Kant Ethica: Etik Üzerine Dersler
246 İmmanuel Kant Yaşamın Anlamı
247 İmmanuel Kant Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din
248 İmmanuel Kant Eğitim Üzerine
249 İmmanuel Kant Fragmanlar
250 İmmanuel Kant Fikir Mimarları
251 İsaac Asimov Bilim Ve Buluşlar Tarihi
252 İsmail Beşikçi Bütün Eserleri
253 İsmail Beşikçi Resmi Tarih Tartışmaları 1-2-3-4-5
254 İsmail Beşikçi Chp Programı
255 İsmail Beşikçi Devletlerarası Sömürge: Kürdistan
256 İsmail Hakkı İzmirli İslam'da Felsefe Akımları
257 İsmail Hami Danişmend Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti
258 İsmet Kayaoğlu İslam Kurumları Tarihi
259 J. M. Roberts Dünya Tarihi 1-2 Ciltler
260 Jack Goody Avrupa'da İslam Damgası
261 Jacques Attalı 1492 (Kitabın Adı Budur)
262 Jacquesle Goff Ortaçağ Batı Uygarlığı
263 Jawaharlal Nehru Kızıma Mektuplar
264 Jean Brun Platon Ve Akademya
265 Jean Brun Stoa Felsefesi
266 Jean Cristophone Grance Kurtlar İmparatorluğu
267 Jean Jacques Rousseau Toplum Sözleşmesi
268 Jean Jacques Rousseau İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
269 Jean Jacques Rousseau Emile
270 Jean Paul Dumont Antik Felsefe
271 Jean Paul Sartre Hepimiz Katiliz: Sömürgecilik Bir Sistemdir
272 Jean Paul Sartre Denemeler
273 Jeremy Robinson Nabız
274 Joan Oates Babil
275 Johan Huizinga Ortaçağ'ın Günbatımı
276 John Bellamy Foster Emperyalizmin Yeniden Keşfi
277 John M. Hobson Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri
278 John Tomlinson Kültürel Emperyalizm
279 Jostein Gearder Sofinin Dünyası
280 Karl Vorlander Felsefe Tarihi
281 Kemal Aytaç Avrupa Eğitim Tarihi
282 Kemal Mazhar Ahmed 1. Dünya Savaşında Kürdistan
283 Kemalettin Köroğlu Eski Mezopotamya Tarihi
284 Kenan Akın Cezayir'de Fransız Vahşeti
285 Kenan Çetin Selçuklu Medeniyeti
286 Kenan Çetiner Selçuklu Medeniyeti Tarihi
287 Kenan Yakuboğlu Osmanlı Medrese Eğitimi Ve Felsefesi
288 Kindi (Çeviren Mahmut Kaya) Felsefi Risaleler
289 Knud Holmboe Çöle İnen Faşizm
290 Konfüçyüs Erdemin Ardından Git
291 Konfüçyüs Sanduka Yazıtları
292 Konfüçyüs Konuşmalar
293 Ksenophone Onbinlerin Dönüşü
294 Ksenophone Kyros'un Eğitimi
295 Ksenophone Sokrates'ten Anılar
296 Lao Tzu Öğretiler
297 Lao Tzu Tao Te Ching Yol Ve Erdemin Kitabı
298 Leslie Lipson Uygarlığın Ahlaki Bunalımları
299 Lev Troçki İhanete Uğrayan Devrim
300 Lev Troçki Çarpıtılan Devrim
301 Lev Troçki Stalin
302 Lev Troçki Stalinizme Karşı Bolşevizm
303 Lissner İvan Uygarlık Tarihi
304 M. Asım Köksal İslam Tarihi 18 Cilt Bir Arada
305 M. Emin Zeki Beg Kürt Ve Kürdistan Ünlüleri
306 M. İvanoviç Kalinin Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak
307 M. K. Ghandi Bhagavad Gita:Gandhi'ye Göre
308 M. Kalman Belge Ve Tanıklarıyla Dersim
309 M. M. Şerif Klasik İslam Filozofları
310 M. Nuri Dersimi Kürdistan Tarihinde Dersim
311 Macit Fahri İslam Felsefesi Tarihi
312 Mahmut Baksi Kürdistan Tarihinde Kamişlo Katliamı
313 Mahmut Kaya İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri
314 Mahmut Kaya Kindi Felsefesi Risaleler
315 Maksim Gorki Küçük Burjuva İdeolojisi
316 Maria Rosa Menocal Dünyanın İncisi Endülüs Modeli
317 Mark R. Cohen Haç Ve Hilal Altında Ortaçağ'da Yahudiler
318 Marks Fransa'da İç Savaş
319 Marks Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi
320 Marks 1844 Elyazmaları
321 Marks Felsefenin Sefaleti
322 Marks Yabancılaşma
323 Marks Demokritos Ve Epikurs'un Doğa Felsefeleri
324 Marks Yahudi Sorunu
325 Marks&Engels Kutsal Aile
326 Marks&Engels Alman İdeolojisi Feuerbach
327 Marks&Engels Komünist Manifesto Ve Komünizmin İlkeleri
328 Marks&Engels Gotha Ve Erfurt Programlarının Eleştirisi
329 Marks&Engels Kapitalizm Öncesi Ekonomi Biçimleri
330 Marks&Engels Felsefe Metinleri
331 Marks&Engels Anarşizm Üzerine
332 Marks&Engels Sömürgecilik Üzerine
333 Marks&Engels Din Üzerine
334 Marks&Engels Nüfus Üzerine
335 Marks&Engels Doğu Sorunu
336 Marks&Engels Seçme Yazışmalar 1
337 Marks&Engels Seçme Yazışmalar 2
338 Marks&Engels Yazın Ve Sanat Üzerine
339 Marks&Engels Sürgündeki Büyük Adamlar
340 Marshall G. S. Hudgson Dünya Tarihinde İslam
341 Mehmet Altan Kürt Sorununu İnsanileştirmek
342 Mehmet Altan Darbelerin Ekonomisi
343 Mehmet Altan Esir Çocuklar Cehennemi
344 Mehmet Altan Kürtler Şeytan Soyundan Mı?
345 Mehmet Altan Kent Dindarlığı
346 Mehmet Altan Kıbrıs Diye Bir Ada
347 Mehmet Altan Marksist Liberal
348 Mehmet Altan Milliyetçilik Ve Çeteler
349 Mehmet Altan Sarayı Yıkalım
350 Mehmet Altan& Mehmet Aydın Küreselleşme İslam Dünyası Ve Türkiye
351 Mehmet Aydın Müslümanların Hıristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler
352 Mehmet Aydın Din Felsefesi
353 Mehmet Özdemir Endülüs Müslümanları Medeniyet Tarihi
354 Mehmet Özdemir Endülüs Müslümanları İlim Ve Kültür Tarihi
355 Melik Safi Duyar Konsantrasyonun Gücü
356 Mesut Barzani Barzani Ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi 1-2-3-4
357 Mevdudi Kur'anda Dört Terim
358 Mevdudi İslam'da Siyasi Sistem
359 Mevdudi Hilafet Ve Saltanat
360 Mevdudi İslam'ın Geleceği Ve Öğrenciler
361 Mıchel Beaud Kapitalizm Tarihi
362 Miray Güneş Yüzyıllık Yalnızlık
363 Montaigne Denemeler 1-2-3-4
364 Muhammed Abduh Hz. Ali'nin Mektup Ve Emirnameleri
365 Muhammed El Behiy İslami Düşüncede Oryantalist Etki
366 Muhammed Esad Mekkeye Giden Yol
367 Muhammed Hamidullah İslam Tarihine Giriş
368 Muhammed Hamidullah İlk İslam Devleti
369 Muhammed Hamidullah İslam'ın Doğuşu
370 Muhammed Hamidullah Hz. Peygamber'in Savaşları
371 Muhammed Hamidullah İmam-I Azam Ve Eseri
372 Muhammed Hamidullah İslam Anayasa Hukuku
373 Muhammed Hamidullah İslam'da Devlet İdaresi
374 Muhammed Hamidullah Kur'an-I Kerim Tarihi
375 Muhammed İkbal Mektuplar
376 Muhammed İkbal İslam Felsefesine Bir Katkı
377 Muhammed İkbal Yansımalar
378 Muhammed İkbal Kulluk Kitabı
379 Muhammed Tarakçı St. Thomas Aquınas
380 Muhyiddin Arabi Tasavvuf Makamı
381 Musollini Faşizm-Faşit Devlet
382 Mustafa Demirci Beytül Hikme
383 Mustafa İslamoğlu Hac Risalesi
384 Mustafa İslamoğlu Hayatın Yeniden İnşası
385 Mustafa İslamoğlu Alemlerin Rabbi Alah
386 Mustafa İslamoğlu Efendim
387 Mustafa İslamoğlu Şafak Yazıları
388 Mustafa İslamoğlu Yürek Devleti
389 Mustafa İslamoğlu Ne Yapmalı
390 Mustafa İslamoğlu İman
391 Mustafa Kutlu Siyasi Tarih Üzerine Konuşmalar
392 Necip Fazıl Çöle İnen Nur
393 Niall Ferguson Uygarlık: Batı Ve Ötekiler
394 Nietzsche Deccal Hristiyan Karşıtı
395 Nils Gilje Felsefe Tarihi
396 Noam Chomsky Yaşamla Ölüm Arasında Gazze
397 Noam Chomsky Dil Ve Zihin
398 Noam Chomsky Hayaller Ve Umutlar
399 Noam Chomsky Kriz, Kapitalizm, İsyan
400 Noam Chomsky Doğa Ve Dil Üzerine
401 Noam Chomsky İktidarı Anlamak
402 Noam Chomsky Demokrasi Ve Eğitim
403 Noam Chomsky Postmodernizm Ve Rasyonalite
404 Noam Chomsky Müdahaleler
405 Noam Chomsky Postmodernizm Ve Sol
406 Noam Chomsky Tehlikeli Güç Abd'nin Dış Siyaseti Ve Ortadoğu
407 Noam Chomsky Entellektüellerin Sorumluluğu
408 Noam Chomsky İnsan Doğası: İktidara Karşı Adalet
409 Noam Chomsky Terörizm Kültürü
410 Noam Chomsky Sömürgeciliktem Küreselleşmeye
411 Noam Chomsky Dünya Düzeni: Eskisi Yenisi
412 Noam Chomsky Medya Halka Nasıl Evet Dedirtir
413 Noam Chomsky Yeni Askeri Hümanizm
414 Noam Chomsky Yeni Dünya Düzeninde Gerçekler Ve Yalanlar
415 Noam Chomsky Onbir Eylül
416 Noam Chomsky Halıkn Sırtından Kazanç
417 Noam Chomsky Terörizm Efsanesi
418 Noam Chomsky Korsanlar Ve İmparatorlar
419 Norman Davies Avrupa Tarihi
420 Nyogen Senzaki Budizm Ve Zen
421 Oğuz Atay Bir Bilim Adamının Romanı
422 Oğuz Atay Tutunamayanlar
423 Oliver Abel& Şerif Mardin Avrupa'da Etik, Din Ve Laiklik
424 Oliver Leaman Ortaçağ İslam Felsefesine Giriş
425 Orhan Hançerlioğlu Düşünce Tarihi
426 P. M. Holt Haçlılar Çağı:11.Yüzyıldan 1517'ye
427 Papper Açık Toplum Ve Düşünceleri
428 Pascal Düşünceler
429 Patricia Crone Ortaçağ İslam Dünyasında Siyasi Düşünce
430 Peter Kingsley Antik Fels. Gizem Büyü
431 Peter Willey Alamut Kalesi
432 Philip G. Altbach Sömürgecilik Ve Eğitim
433 Philip Hitti İslam Tarihinin Mimarları
434 Philip Hitti Siyasal Ve Kültürel İslam Tarihi
435 Pierre Chaunu Aydınlanma Çağı Avrupa Uygarlığı
436 Pierre Hadot İlkçada Felsefe Nedir
437 Plutarks İsis Ve Osiris
438 R. Thevenin Kızılderili Tarih Ve Gelenekleri
439 R.Dozy İslam Tarihi
440 Rahmi Maltaş Sümerlerden Günümüze Eğitim
441 Raimondo Luraghi Sömürgecilik Tarihi
442 Ramazan El Buti Müslümanların Gerilemesinden Kimler Sorumlu
443 Ramm Dass Aydınlamaya Giden Yol
444 Regine Pernoud Burjuvazi
445 Reinhardt Dozy İslam Tarihi
446 Rick Riordan Percy Jackson Ve Şimşek Hırsızı
447 Robert Aldrich Emperyal Çağ
448 Robert Hammond Farabi Felsefesi Ve Ortaçağ Düşüncesine Etkisi
449 Robert İrwin Oryantalistler Ve Düşmanları
450 Robert Mantran İslam'ın Yayılış Tarihi
451 Robert Zimmer Felsefe Portakalı
452 Roger Garaudy İnsanlığın Medeniyet Destanı
453 Rom Harre Felsefenin Bin Yılı
454 Rowls Bir Adalet Kuramı
455 Rudolph Peters İslam Ve Sömürgecilik
456 S. Hüseyin Nasr İslam Felsefesi Tarihi 1-2-3
457 Salih Suruç Siyer
458 Samuel A Weems Ermenistan: Terörist Hıristiyan Ülkenin Sırları
459 Selehattin Sert Mezopotamyadan Avrupaya Büyük Uyg. Doğuşu
460 Sempozyum Bildirileri Endülüs'ten İspanya'ya
461 Seneca Ruh Dinginliği Üzerine
462 Seneca Ahlaki Mektuplar
463 Server Tanilli Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası: Doğu-Yunan-Roma
464 Seyyid Hüseyin Nasr Üç Müslüman Bilge
465 Seyyid Kutup İslam'ın Hareket Metodu
466 Sezai Karakoç İnsanlığın Dirilişi
467 Sezai Karakoç Yitik Cennet
468 Sigrid Hunke Batı'yı Aydınlatan Doğu Güneşi
469 Slavoj Zizek 1968 (Kitabın Adı Budur)
470 Slavoj Zizek Bir İdea Olarak Komünizm
471 Slavoj Zizek Komünist Ufuk
472 Slavoj Zizek İdeolojinin Aile Miti
473 Slavoj Zizek Lenin Üzerine
474 Slavoj Zizek Stalinizm
475 Sovakin Çağdaş Sosyoloji Teorileri
476 Stephen Biesty Antik Dünya Mısır Roma Yunan
477 Sun Tzu Savaş Sanatı
478 Susan Tamara Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
479 Suut Kemal Yetkin Estetik Doktrinler
480 Suut Kemal Yetkin Edebiyat Üzerine Denemeler
481 Şakir Gözütok İlk Dönem İslam Eğitim Tarihi
482 Şawki Ebu Halil İslam Ve Dünya Medeniyetleri Tarihi
483 Şerefhan Şerefname
484 Şerif Mardin Türkiye'de Din Ve Siyaset
485 Şerif Mardin Jön Türklerin Siyasi Fikirleri
486 Şerif Mardin Türkiye, İslam Ve Sekülerizm
487 Şerif Mardin Din Ve İdeoloji 1-2-3
488 Şerif Mardin Dünya, İslamiyet Ve Demokrasi
489 T.J. De Boer İslam'da Felsefe Tarihi
490 T.W. Rhys Davids Eski Hindistanda Budizm
491 Taha Akyol Ama Hangi Atatürk
492 Taha Akyol Bilim Ve Yanılgı
493 Taha Akyol Osmanlıda Ve İranda Mezhep Ve Devlet
494 Taha Akyol Gelenek Ve Türk Aydını
495 Taha Akyol Haricilik Ve Şia
496 Thomas Merton Gandhi Ve Şiddet Dışı Direniş
497 Toktamış Ateş Üniversiteler Bitmeyen Şarkı
498 Tolstoy Diriliş
499 Tori Kürtlerin İlkçağ Tarihi
500 Ulrıch Im Hof Avrupa'da Aydınlanma
501 V. Lenin Halkın Dostları Kimlerdir
502 V. Lenin Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi
503 V. Lenin Ulusların Kaderlerını Tayın Hakkı
504 V. Lenin Ne Yapmalı?
505 V. Lenin Bir Adım İleri İki Adım Geri
506 V. Lenin İki Taktik
507 V. Lenin Materyalizm Ve Ampiryokritisizm
508 V. Lenin Emperyalizm - Kapitalizmin En Yüksek Aşaması
509 V. Lenin Ekim Devrimi Dosyası
510 V. Lenin Nisan Tezleri Ve Ekim Devrimi
511 V. Lenin Sol Komünizm
512 V. Lenin Sosyalizm Ve Savaş
513 V. Lenin Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı
514 V. Lenin Ulusal Sorun Ve Ulusal Kurtuluş Savaşları
515 V. Lenin Emperyalist Ekonomizm
516 V. Lenin Tarımda Kapitalizm
517 V. Lenin İşçi Sınıfı Ve Köylülük
518 V. Lenin Marx Engels Marksizm
519 V. Lenin Komün Dersleri
520 V. Lenin Gençlik Üzerine
521 V. Lenin Burjuva Demokrasisi Ve Proletarya Diktatörlüğü
522 V. Lenin Tasfiyecilik Üzerine
523 V. Lenin Sosyalizm Ve Anarşizm
524 V. Lenin Proleter Devrim Ve Dönek Kautsky
525 Vasilij Barthold İslam Medeniyeti Tarihi
526 Verner Sombart Burjuva
527 Victor Hugo Deniz İşçileri
528 W. Montgomery Watt Endülüs Tarihi
529 W. Montgomery Watt İslam Avrupa'da
530 W. T. Jones Batı Felsefesi Tarihi Ortaçağ Düşüncesi
531 Walter H. Pater Rönesans
532 Walther Kranz Antik Felsefe-Metinler Ve Açıklamalar
533 Washington İrwing Elhamra Endülüs'ün Yaşayan Efsanesi
534 Wilhelm Capelle Sokrates'ten Önce Felsefe
535 Wilhelm Reich Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı
536 Will Durant İslam Medeniyeti
537 William Thomas Jones Batı Felsefesi Tarihi
538 Y. Nuri Öztürk Batı Sömürgeciliği Ve İslam Dünyası
539 Y. Nuri Öztürk Tasavvufun Ruhu Ve Tarikatlar
540 Yalçın Kaya Rönesans Ve Felsefesi
541 Yusuf Kardavi İslam Ve Laiklik Tarihi Hesaplaşma
542 Zeynel Abidin Kızılyaprak Irak Kürdistanı Ve Etkileri
543 Ziya Gökalp Türk Medeniyeti Tarihi. İslamiyetten Evvel
544 Ziya Kazıcı İslam Kültür Ve Medeniyeti
545 Ziya Paşa Endülüs Tarihi
546 Albert Camus Denemeler Ve Bir Alman Dosta Mektuplar
547 Francis Bacon Denemeler
548 Salah Birsel Denemeler
549 Altay Gündüz Mezopotamya Ve Eski Mısır
550 Dozy İslam Medeniyeti
551 Montgomary Watt İslam Avrupa’da
3 notes
·
View notes