gecem,gündüzüm,günlerim,aylar’ım,yıllarım bitkin yorgun sarhoş hangi yola gitsem kapılara kilit vurdularne edeyim nereler baş koyayımelimizi ellerde kırdılarhele gardaş gel görkü ne perişan haller’deyimyüreğimiz,canımız,yaşantımızyandı kül oldu,öldü bitti tükendibu nasıl dünya,bu nasıl hayatbu nasıl bir yaşam ki sürünerek ölüyoruzkollarımız da ayrılık kelepçesigörüş günümüz,Tahliyemiz belli…
Her şeyin hayırlısını istedim daima. Sabrettim, şükrettim. Ama belirsilikleri hiç sevmedim. Anı yaşadım yaşamasına lakin insan alışınca yoruluyor be hayat!
En küçük anlar bile zihnime kazınıyor. Eskimeyen belleğimle her şeyi ve herkesi anımsıyorum. Keşke diyorum çoğu zaman, keşke hatırlamasam. Ama yok. Olmuyor maalesef. Hükmedemiyorum hafızama...
Şimdi ne olacak?
Bugün hayatımda beni şaşırtan bir hediye aldım eşimden. 14 Kasım birbirimize sonsuza dek olsun diye evet dediğimiz tarih. Ben öyle bi sürü hediyeyi, mum ışığı, pasta, ya da yüzük kolye falan sevmem pek. Sadece hatırlasa ve sarılsa yeterdi. Fakat beni ağlatacak bir hediye verdi. Benim adıma korunmaya muhtaç çocuklar vakfına bir çocuğun bir yıllık süt ihtiyacını sağlayacak bir bağış yapmış. Hani aklıma hayatta gelmez. Nasıl mutlu oldum bilseniz. Evet çiçek alsaydı kuruyacaktı ve belki pislik dağıtacak diye bi süre sonra çöpe gidecekti ya da yapraklarını saklamış olacaktım sadece. Ama bu öyle muhteşem bir şey ki bileceğim 365 gün boyunca bir çocuk sayemizde her gün süt içebilecek...
Evet dediğime razı oldun ya Rabbim, ondan da razı ol...
Nerden nereye geldim... demem o ki hayat bilinmez.
Hala mümkünken, hiçbir şey için geç değilken,
Sevdiğinize sarılın...
Kokusunu çeke çeke içinize,
Son sarılmanızmış gibi,
Bir vedaymış gibi,
Sarılın.
Hayat bu malum ya,
Yarının ne getireceği bilinmez.
Hayat karmakarışık değil mi? Sanki zincirli bir kolyenizin dolaşmış olması gibi. Bir yanından asılsan, diğer yanından karışıyor. Ben ne zaman mutlu olsam dakikalar sonra kendimi ağlıyor olarak buluyorum. Keşke hayatbu kadar yorucu ve üzücü olmasa. Hep sessizler, iyiler kaybediyor bu savaşı. Çoğu zaman iyi insanlar üzülüyor. Ben ezilmeye ilkokulda başladım. Bir kız vardı sürekli beni küçük duruma düşürüyodu ama ben onu en yakın arkadaşım olarak görmeye devam ettim. Ben hep bu yüzden üzülüyorum işte insanlara fazlasıyla bağlanıp, fazlasıyla güvenmekten...
Zaten hep hayat şekillendirmez mi insanı? Peki insan hayata göre şekil almaz mı? Buna mecbur bırakılmıyor muyuz?Bile isteye mi değiştik, şekillendik, bambașka kişiliklere büründük, her defasında roller yaptık, biz bunları isteyerek ama aslında mecbur kalarak yapmadık mı? Çünkü buna mecbur bırakılmadık mı...
Hep birilerinden yana oluyorsun. O birileri hiç gitmeyecek sanıyorsun. Onlar gidince ne yapacaksın ? Bunun cevabını iyi düşün...Kendin olarak yaşamayı öğrenmen gerek artık. Her zaman annen yanında olup çorba yapamaz. Her zaman baban yanında olup bi derdin mi var kızım diyemez...
Kendi ayaklarının üstünde durmayı bileceksin. Dizlerini kırk kez çarpsan da yürümeye devam edeceksin. Korkmayacaksın. Ne yalnız kalmaktan, ne borçlardan ne de hastalıktan. Hepsinin üstesinden geleceksin. Zaman sana öğretecek. Tanıdığın insanlar öğretecek. Rastgele oturup bir saat konuştuğun sıradan biri hayatını değiştirecek bazen...
Hepsi olacak.
Her şey devam edecek. Ölüyorum derken neşeli kahkahalar atacaksın. Bazen de herkesin içinde hıçkıra hıçkıra ağlayacaksın.Utanmayacaksın. Alınmayacaksın. Yeri geldiğinde bağıracaksın avaz avaz. Yapmam dediğim birçok şeyi zamanı gelince yapacaksın. Ayıpladığını yaşarken bulacaksın. Çıkış yolu arayacaksın. Herkes bir şey diyecek. İnsanlar sürekli bir şey der. İyi, kötü, boş, boktan, anlamlı ya da gereksiz. Seçeceksin. Düşüneceksin. Çok düşüneceksin. Yorulacaksın...
Ama yılmayacaksın. Ama devam edeceksin. Ama unutacaksın. Ama susacaksın. Ama biliyor musun kalbin paramparça olacak. Çok kıracaklar. Daha çok üzülmeni isteyecekler. Mutlu olacaksın; mutsuz olsa keşke diyenler olacak. Çok şey olacak...
Bir tek sen bileceksin ne kadar kırıldığını da ne kadar mutlu olduğunu da... Kimseler bilemeyecek. Sen de başkalarının gerçekliğini bilemeyeceksin tam olarak. O yüzden bırakacaksın bazı şeyleri. Azaltacaksın çoğu şeyi. Çevrendeki insanlar azalacak, dost bildiklerin azalacak, bazen gülüşün azalacak, bazen paran...
Ve sen her gün yeniden başlayacaksın. Güneşin her gecenin sonunda doğmaya başlaması gibi. Kalkıp elini yüzünü yıkayacaksın, mutfağa yöneleceksin ve çaydanlığa su koyacaksın...
Hayat deyip geçeceksin. Şükredip, umutla yaşayacaksın.