Tumgik
#hayatın zorlukları
superisi46 · 2 years
Text
Düşünceler, hayatın hizasını bozuyor. 🥀
58 notes · View notes
kizillhanim · 2 years
Text
Adım atmak hayatın sihridir, her şey bir adımla başlar, adım atmak ilerlemektir. Zor öğrenilir ve asla unutulmaz.
3 notes · View notes
kukulela · 2 years
Text
Büyüdükten sonra yaşamak zor. Keşke çocuk kalmanın iksiri olsa ve mutsuzluklar, hayat zorlukları bu küçüğü hala ilgilendirmese. Hayatın diğer adı hep eğlence-macera kalsa.
2 notes · View notes
blackrose1714 · 2 years
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
elisaa-suu · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Şubat ayı okudularım;
BUKRE :Tam bir Tütkiye'de çekilen yaz dizileri tadında bir kitap hani okumasam da çok bir şey kaybetmezmişim. Belirli bi sayfadan sonra yazar sadece kendi fikir ve düşüncelerini yazmış.🤎 10/4
SÖYLEME BİLMESİNLER: Dışardan bakınca mutlu gözüken bir ailenin içeri de yaşadıkları olayları konu edinmiş. Bi çeşit Müge Anlı gibi.Roman deselerde kitaba içerik bakımından kişilerin otobiyografi'si olmuş. 💙10/6
PETEY: Beyin felciyle doğan Petey doktorların yanlış teşhisi sonucu zihinsel engelli kabul ediliyor.Yaşamı boyunca çektiği zorluklar ama herşeye rağmen sımsıkı hayata tutunuşunu konu edinmiş. Gerçek bir yaşam hikayesi çok güzeldi.💚 10/10
YAŞAMAK (YU HUA) : Gençlik yıllarında bütün servetini yiyen Fugui, uzun bir hayatın ona vereceği zorlukları bilse o denli harcama yapmazdı tabikide. Yazarın sonunda bütün kahramanları öldürmesi kalbime bir çıt dedirtti. ❤️10/8
FARELER VE İNSANLAR : Kısacık bir konu ama akıcı bir kitaptı.Yaş gurubu olarak biraz daha ortaokul seviyesine hitap ediyor. Güzeldi ❤️10/8
BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE : Henüz bitirmedim ama yarısını geçtiğim için bu aya verdim. Imm kitabı nasıl anlatsam Bi ülkenin Finlandiya 'nın nasıl geliştiği ülkenin insanın nekadar zeki olduğu toprakları nekadar verimsiz olursa olsun herşeyi başarabildikleri, hem dini hem ekonomik, siyasi, konudaki başarılarını anlatıyor. Keşke bizim vatandaşlarımız, başımızdaki üst seviyedeki insanlarda bu zihniyette olsa da ülkemiz gelişebilse kitapta çok altı çizilecek yerler var. Bilgi verici bi kitap.💜 Benim için 10/8
96 notes · View notes
ruhumdasavas · 1 month
Text
İnsan büyüdükçe daha iyi anlıyor asıl meselenin akıllı, uslu çocuk yetiştirmek değil de sevilmiş, desteklenmiş, hayattaki zorlukları aşmak için güçlenmiş ve kendiyle, çevresiyle iletişim kurabilen bir çocuk yetiştirmek olduğunu. Asıl mesele çocuğumuzu geçmişini mutlu hatırlayan bir genç olarak yetiştirebilmektir. İşin kalan kısmı öğreniliyor ama hayatla barışık olunmadığında ve sevgi tohumu en küçükken içimize atılmadığında hayatın içine dönmek çok zor oluyor. Sevilmiş, desteklenmiş, hayattaki zorlukları aşmak için güçlenmiş ve kendiyle, çevresiyle iletişim kurabilen bir çocuk olmak, böyle çocukları yetiştirmek. Gayemiz budur.
42 notes · View notes
cicikiz58 · 14 days
Text
Hayatın zorlukları karşısında sabır ve kararlılıkla mücadele ettiğimiz bu dönemde, bayramın getireceği mutluluk ve huzurun, yüreklerimize umut ışığı olmasını dilerim. Karşılıklı saygı ve anlayışın, toplumumuzda ve tüm dünyada barışın temel taşı olmasını temenni ederim
48 notes · View notes
kitaplardangelen · 16 days
Text
Didem Madak kimdir??
Tumblr media
Edebiyat sahnesinin çiçekli ve anne kokan şiirlerinin güzel kadın şairi, Didem Madak’ın hayat hikayesidir....
Didem Madak, 8 Nisan 1970’de İzmir’de doğar. Annesi Füsun, Madak doğduktan 6 yıl sonra şiirlerinde bahsettiği ‘uzun siyah saçlı kız’ Işıl’ı dünyaya getirir. Öğretmen olan anne babaları ile birlikte çok mutlu olan bu iki kız kardeş aynı zamanda çok iyi arkadaştırlar.
“Işıl çocuktu o zaman, ben de öyle,
Mevsim kesin yazdı, karpuzdan feneriyle,
Hani her çocuğu başka bir çocuğa yaklaştıran bir şarkı vardır ya,
Kıyıya yanaşan bir gemi gibi.”Zorluklarla geçen çocukluk yılları
Didem Madak’ın çocukluğu fırtınalı geçmiştir. 12 Eylül döneminde babası okul müdürüyle tartıştığı için Uşak’a sürülür. Fakat annesi Füsun Hanım’ın tayini çıkmadığı için kızlarıyla birlikte Burdur’da kalır.
Ülkenin çok karışık bir süreçten geçtiği bu dönemde yalnız kalan Füsun Hanım ve kızları korku dolu günler geçirir. Füsun Hanım bir gün, geceleri onları uyutmayan arka bahçedeki mısır yapraklarının hışırtılarını engellemek için bıçakla hepsini yok eder.
Madak’ın her şiiri yaşanmış bir anıdır… Bu olayla ilgili de şu dizeleri yazmış defterine;
“Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
.Diye başlayan bir çocuk romanında.”
Annesini kaybettiği (onu şiire iten) yıllar
Didem Madak 13 yaşındayken, henüz 38 yaşında olan annesini beyin kanseri nedeniyle kaybeder. Madak’ın zorlu günleri başlamıştır.
“Ölen her kadın için şiir yazdım. Onları Muc’a evin karşılığında verdim,
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı: Anne!”
Füsun Hanımın ölümünden kısa bir süre sonra babası ikinci evliliğini yapar. Bu evlilik artık Didem ile babasının arasına bir duvar örmüştür.
“O günleri hatırlayınca Edip Cansever’in şu dizesi gelir aklıma: ‘Bir azarlamayla ölümü düşünen çocuklar gibi…’ Bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi.” Hayatın elini beline koymuş sinirli bir üvey anne gibi bizi azarladığını ve kardeşimle el ele tutuşup hayallerden balkonumuza sığındığımızı hatırlıyorum.”
Bu olay sonrasında babası için de tabii ki birkaç dize yazmıştır Didem Madak;
“Babam…Çıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan.
Kader neydi sanki o zaman,
Masada açık unutulmuş Turuncu kulaklı bir makastan başka…”
“Yaşasaydın, hayatının ortasına Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.”
Bir gün Işıl’la oturup annesinden onlara bir şey kalmamasından yakınırken, teyzeleri onlara hayatlarını değiştirecek birkaç hediye verir. Bu hediyeler el yazması bir şiir defteri ve Varlık Dergisi koleksiyonudur. Bu andan sonra Didem Madak şair olur işte…
Üniversite yılları ve ilk evliliği
Tüm yaşadıklarını kaleme dökmeye başlayan Madak Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlar. Üvey anne ve babasıyla yaşadığı evden ayrılmak istediği için kendince bir yöntem bulur. Birinci sınıfta tanıştığı biriyle gizlice evlenir, evden ayrılır ve okulu bırakır.
“Ardımda kırık bir ayna Üvey anneleri hayatımın. Batsın diye güneşe tempo tutan o kız çocuğu… Evden kaçışımın pembe spor ayakkabıları vardı. Hüzün neydi sanki o zaman Artık kullanılmayan dikiş makinası annemden kalma.”
Evden kaçışı sonrasında çok zor dönemler geçiren Didem Madak, birçok farklı işte çalışır geçimini sağlamak için. Genç yaşta yaptığı evliliği pişmanlıkla sonuçlanır ve boşanır. Boşandıktan sonra maddi sorunlarla boğuşur ve bir bodrum katında yaşamaya başlar. Bu eve taşındıktan sonraki halini “Birden yazmaya başladım.” diye ifade eder.
Bodrum katında yaşadığı tüm zorlukları anlatır şiirlerinde. Bir söyleşide “Rutubete dayanıldığı sürece şiir yazmak için çok iyi yerler.” diye bahseder bodrum katından.
Didem Madak, bu dönemde çok yalnız kalır. Kardeşi Işıl, sadece süt ve çikolata yiyerek ayakta durduğunu, hayattan memnun olmadığını, hiçbir şeyin istediği gibi gitmediğini anlattığını söyler.
Didem Madak, üç yıl boyunca kaçar sevdiklerinden. Yakın arkadaşı Müjde Bilir bir röportajda onun kaçışını şöyle anlatıyor: “Didem beni bir akşam aradı ve annesini özlediğini anlattı. Taksiye binip bana gelmesi için ikna ettim. Geldiğinde mahcup ve çekingendi. Anne şefkatine duyduğu özlem derinden belli oluyordu. ‘Çok mutsuzum’ dedi. Ertesi gün buluşmak için sözleştik. Ancak Didem gelmedi. Didem’in evine gittiğimde duvara iliştirilmiş bir not buldum. ‘Sevgili Müjde, Maviş Anne içimden hiçbir şey söylemeden gitmek geldi. Seni seviyorum. Dün gecenin şiiri zaten yazılmıştı, ben sadece kaleme alacağım.’”
Müjde Bilir için yazdığı şiirde şöyledir;"İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuz için dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
Ben ölürsem mutsuza iyi bak! ""Kadınlık kimliğimden sıyrıldım"
Sonraki üç yıl boyunca Madak’tan haber alınamaz. Sadece kardeşi Işıl’ın yanına gider ara sıra. Gidişlerinden birinde Işıl’ı çok şaşırtır. Örtünmüş olarak çıkar karşısına.
“Örtündüm ben… Her şeye karşı… Kadın kimliğimden de sıyrıldım. Bu beni rahatlattı.” der.
Didem Madak, bu dönemde tasavvufla ilgilenir. Kardeşi Işıl Madak’ın bu dönemiyle ilgili “Çok umutsuzdu. Kapanarak bu durumdan bir çıkış yolu bulacağını umdu. Ablam o dönemden inanarak kurtuldu. Yoksa kayıp gidecekti. Hukuk Fakültesi’ni de bu dönemde bitirebildi.” der.Bu durumu da şiirlerinde şöyle anlatıyor şair:
“Allah benim çaresizliğimdi, artık konuşabileceğim kimsem kalmadığı için konuştuğumdu.”
Çok şey yaşadığı bu dönemi “Ah’lar Ağacı” şiiriyle anlatır:
“Ben acılarımın başını
Evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım.
"Grapon Kağıtları"
Bu dönemde kardeşi Işıl, ‘İnkılap Kitapevi 2000 Şiir Ödülü’ yarışmasından bahseder.
Didem Madak bununla ilgilenmeyince kendisi bütün şiirlerini toplayarak yarışmaya gönderir. Üstünden bir süre geçtikten sonra “Grapon Kağıtları” dosyasının yarışmayı kazandığı haberi gelir.
Didem Madak, bu süreçte internette şair ve avukat olan biriyle tanışır. Şair olmasından çok etkilenerek bu adamla buluşur. Günün sonunda genç adam bir şiir yazmalarını teklif eder. Adam, ikinci buluşmada kendi şiirini okur. Sıra ona geldiğinde ise Didem şu şiiri okur;
"Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
Limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!"
“Kadın kimliğine geri dönüş”
Ödül töreni için İstanbul’a giden Madak, yarışma öncesinde örtüsünü çıkarır.
Bu bir nevi onun tabiriyle “kadın kimliğine
geri dönüş” sayılabilir.
Didem Madak, ödülünü aldıktan sonra İstanbul’da yaşamaya başlar. Bir süre sonra
eşi Timur ile evlenir ve 3 yıl sonra kızı Füsun’u dünyaya getirir.
Anne kokan şiirleriyle veda ettiği yıllar
Kızının doğumundan sonra şiir yazamayan Madak tıpkı annesi gibi kansere yakalanır.
24 Temmuz 2011'de yani 41 yaşında kolon kanseri nedeniyle yaşamını yitirir.
Didem Madak’ın ödül töreni sırasında tanıştığı arkadaşı Şükran Yücel’e gönderdiği e-postadaki metin şöyledir:
“Canım Kızım Sana mektup yazacağım.
Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum.
Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum.
Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben.
Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum.
Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis! Canım kızım, cehaletimden şair oldum…
Annesizlikten.
Sen sakın şair olma!”
"Anlatarak bitiriyorum hayatımı
Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat.
Bir çiçek çizdim bu akşam avucuma,
��smini her şey koydum.
Simli ojeler sürdüm yanlızlıktan sıkıldığımdan,
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım,
Yıldızlı bir gecenin"..
Didem MADAK
8 Nisan 1970 Doğum Günü Anısına
Sevgi, saygı ve rahmetle
Mekânın CENNET Olsun GÜZEL İNSAN
38 notes · View notes
egesizizmir · 17 days
Text
Hayatın zorlukları vardır. Zorluklar olmasa, inişler olmaz, inişler olmazsa da çıkışlar olmazdı. Ve hayat inişler ve çıkışlar olmadan, hayat olmazdı. Bazen en dibe battığın gecelerde karanlık ruhundan hiç gitmeyecek sanırsın ya hani? Bak, her zaman sabah olur, gün doğar.
Ben sıla, hayatın karanlığı ruhuma işledi diye düşündüğüm her gecenin sabahında, sabah olmuş, gün doğmuş...
Sende korkma, sabah olur, gün doğar.
26 notes · View notes
superisi46 · 2 years
Text
Özlemek Denmez Buna, Bunun Adı Yangın ..🥀
52 notes · View notes
hattabi · 3 months
Note
Hayat neden bu kadar zor?
Allâh azze ve celle şöyle buyurur:
اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ
“Sizden önceki toplumların başına gelenler, sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onların başına çeşitli yoksulluklar ve musibetler geldi. Öylesine sarsıldılar ki; (sonunda) Resûl ve onunla beraber olan müminler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” dediler. Dikkat edin! Şüphesiz ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara, 214)
اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ
“Yoksa insanlar, “İman ettik.” dedikten sonra, imtihana tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun ki, onlardan öncekileri imtihan ettik..” (Ankebût, 2/3)
Ayette ki البَأْسَٓاء وَالضَّرَّٓاء yoksulluklar ve musibetler için; fakirlik ve hastalıklar denilmiştir. Fakirliğin de hastalığın da maddi ve manevi kısımları vardır, bunlar kendi içinde çeşitli musibetler olarak sınıflandırılır. İmtihan ise daha umumidir, kişinin başına gelen her musibet onun imtihanıdır. Her musibet bir imtihandır ancak imtihan hem musibet hemde nimet olarak karşımıza çıkabilir.
Hayatın zorluğu ise zahiren musibet çizgisinde bir imtihanımızdır. Bunun şifasına sabr ve istiğfar ilacı ile ulaşabiliriz. Hayatın kolaylığı ise zahiren nimet çizgisinde bir imtihanımızdır. Bunun hakkını da şükür ve taatler ile eda edebiliriz. Bu sebepledir ki bize Allâh'ı hatırlatan musibet, Allâh’ı unutturan nimetten daha sevimli gelmelidir.
Unutmayın ki kulların imtihanları/zorlukları derece derecedir. Kendi pencerenizden çıkıp dışarıya baktığınız da varlığından haberiniz dahi olmadığınız insanlar canları ile malları ile aileleri ile sağlıkları ile imtihan ediliyor. Türlü türlü musibetlere/zorluklara maruz kalıyorlar. İşe bu çerçeveden bakınca bize şu hadîsi hatırlatmak isterim:
انظروا إلى من هو أسفل منكم، ولا تنظروا إلى من هو فوقكم، فهو أجدر أن لا تَزْدَرُوا نعمة الله عليكم
“Sizden daha aşağıda olanlara bakın! Sizin üstünüzde olanlara bakma­yın! Bu, Allah'ın nimetini küçümsememenize daha uygun olur.”
Hayat şartlarının bizden daha iyi olan birine bakmak Allâh'a karşı nankörlük sebebi iken, bizden daha aşağı olan birine bakmak şükretme sebebidir. Allah Rasûlü'de ﷺ bize küfretmeyi değil şükretmenin yolunu açmak için bu yolu tavsiye etmiştir. O halde zorluklarınızı tartın ve sizden daha zor durumda olanlara bakın, neler ile imtihan edildiklerine.. O vakit yaşadığınız imtihanınızın ne derece bir zorluk olduğunu daha iyi idrak etmiş olursunuz.. Vallahualem.
15 notes · View notes
uclercagrii · 7 months
Text
"Kabullenme, hayatın zorlukları söz konusu olduğunda gerçekten tüm meseledir. Mutluluk ve üzüntü ayrılmazdır; nereye bakmak istediğinizi seçersiniz. Mutluluğa bakmayı seçebilirsiniz, ancak mutluluk yanında üzüntüyü getirir ve tersi de geçerlidir. Anahtarın bunları kucaklamak ve içselleştirmek olduğuna inanıyorum."
19 notes · View notes
jupiterliyazar · 9 months
Text
Neden olduğunu anlıyorum. Tüm bunlara rağmen ilerlemem gerektiğini. Her şey üstüme gelip yığılırken bu eylemleri gerçekleştirmeye inatla devam etmeliyim. Çünkü amaç zaten buydu. Olanlara rağmen hayatın akışına uyup aynı zamanda dim dik durup karşı durabilmekti. Ve ben kolay bir yoldan gelmedim. Çok zor olsa da kolay bir yol içinde gelmedim. Zorlukları kolaylaştırmak için talip olmak gerekli bazen. Olmasanız da göreviniz buysa siz oraya sürükleniyorsunuz.
14 notes · View notes
canevlce · 1 year
Text
Susuyorum,belki böylesi daha iyidir , soğuyorum, uzaklaşıyorum, toparlanamıyorum,bazen kendimi toparlanmış gibi hissediyorum ama hissediyorum işte ;toparlanamıyorum,anlayanım yok , anladığım hiç bir şey yok , kazandığım yok , kaybedeceğim hiç bir şey yok , susuyorum anlayamıyorum ,ne dünyada olup biten saçmalıkları,ne insanları,ne bitkileri,ne havaları,ne kendim,beynim çalışıyor ama ben durmuş gibi hissediyorum,ve bazen diyorum acaba bizim yerimize bu dünyaya farklı varlıklar gelse nasıl olur du ? yine bu dünya onlara da böyle olur muydu, böyle zor bir yaşam,böyle zor bir süreç, onlarda sunarımıydı bu böyle bir yaşam acaba ,yoksa biz böyle bir hayatı yaşamaya mahkummuyuz. yoksa bu hayatın bize sunduğu zorlukları biz mi hak ediyoruz,ve böyle yaşamaya mahkummuyuz.bilmiyorum.!
20 notes · View notes
aksakal0 · 2 months
Text
"O, onu kırmış olmalı yaşamında birisi. Dinledikçe susması, düşündükçe susması. Tek başına iki kişi olmuş, kendisiyle gölgesi." Belki de iç dünyasında yılların birikimiyle savaşan biri. Anlatamadığı, paylaşamadığı bir yük taşıyor olmalı. Gölgesiyle yalnızca kendisi konuşuyor, çünkü kırılan bir kalp bazen en yakınlarına bile kilitli kalır. Ve her geçen gün, o yalnızlıkla daha da kaynaşıyor. Belki de çözümü kendi içinde arıyor, kırık parçaları birleştirmeye çalışıyor. Ama her şeye rağmen, içindeki acıyla baş başa kalsa da, dışarıya hep güçlü bir görüntü sergiliyor. Ve belki de her gün, içindeki yaraları iyileştirmek için daha fazla sevgi ve kabul arıyor. Çünkü onun kırılmışlığına rağmen, içindeki sevgi ve şefkat hiç solmuyor. Belki de kendi içindeki bu gücü bulduğunda, yavaş yavaş hayatın getirdiği zorlukları aşacak ve yeniden parlayacak. Ve bil ki, senin içindeki savaş hiçbir zaman sana olan sevgimden sıkılmayacağımı değiştirmeyecek. Seni sonsuza kadar seveceğim ve yanında olacağım, ne olursa olsun. Çünkü senin kırılmışlığın, seninle birlikte olduğum sürece beni daha da güçlendiriyor ve sevgim her zaman senin yanında olacak.
3 notes · View notes
musfika-hanim · 9 months
Text
arkadaşım eşini kaybedeli on sene kadar olmuş. eşini kaybettikten sonra akrabalarının evinde, hatta kayınvalidesi ve kaynıyla aynı bahçe içinde oturuyor. mecburen oturuyor malum maddi sebepler. hep hakir görülmüş, bir şeylere sahip olması çok görülmüş, sesi çıkmamış, çıkamamış, yetim yavruları eleştirilmiş, kendine ait bir düzen kuramamış, özeli olmamış. dört tane evladı var en büyüğü kız üniversite okuyor. aile zamanında babası da hayatta değilken kızcağızı zorla tesettüre sokmuş, çocuk istememiş aile zoru baskısı örtmüş başını. üniversite kazanınca aileden de uzağa gidince açmış örtüsünü. kadıncağız üzüntüden perişan oldu ama asla kıza kızmıyorum. tesettüre girmek için önce mahiyetini bilmek, anlamını kavramak, sindirmek gerek. küçük bir kız çocuğunu hele de babasını yeni kaybetmiş gönlü kırık blr kız çocuğunu zulmederek örtüye sok, sonra o kız çocuğu elbette kurtulur, kurtulacaktır ondan. canım arkadaşım dünyanın en iyi, en fedakar annelerinden biridir lakin şimdi bu olayı öğrenen amcaların, akrabaların baskısı ve gösterecekleri tavır yüzünden mahvolmuş. çünkü onları hep buna alıştırmış, hesap vermek, saygıdan ödün vermeyeyim diye biraz da maddi mecburiyetlerden hep boyun eğmiş. çocukları bunun tam tersi hareket etmesini önerirken anne bunu uygulayamamış, korkuyor. zaten kalp hastası üstüne bir de bu konular ayrıyetten hayatın maddi zorlukları, üç tane babasız erkek çocuğuna sahip olmak, bunları büyütmek.. gerçekten çok zor. canım arkadaşım Allah gönlüne ferahlık versin, evladına merhamet etsin selamete ulaştırsın.
bazı kadınlar için hayat çok zor.
16 notes · View notes