İstediğin kadar kendini geliştir, istediğin kadar elit olmaya uğraş, çevren ve ailen neyse o çukurdan çıkamıyorsun. Ben tv izlemiyorum babam sabah akşam haber dinliyor sanki benim oda da çalıyo o televizyon bütün o saçma salak haberleri duyuyorum mecburen. Eski arkadaşı geliyo adamın iki kelimesinden biri küfür. Aile mi var, kadın mı var, çocuk mu var hiç umurlarında değil. Çocukluğum da böyle geçti. Sadece salonda soba olduğu için mecbur salonda sigara dumanı altında ve tv, küfür eşliğinde ders çalışmaya çalışıyordum. Çok fazla kitap okudum, yazılar yazdım, şiir yazdım ama kurtulamıyorum o çukurdan. Hâlâ o küfürbaz herif geliyor misafirliğe, hâlâ her gün sabah akşam haber dinliyorum. Artık nefret etme sınırlarını da aştım. Ünlülerin ve başarılı insanların biyografilerini okuyorum bi yerlerden destekleri var. Ya ailelerinde ya çevrelerinde bir şekilde elit insanlar oluyor, ona yardım veya destek olan, fikir veren insanlar oluyor. Bende yok. Ben Türkiye'nin en tehlikeli mahallerinden birinde doğdum büyüdüm. Hayatımda bir kere bile içki veya sigara içmedim. Kendimi hep uzak tutmaya çalıştım ama çok klasik bir şey " coğrafya kaderdir ". Çok doğru bir söz. Benim çevremde arkadaşlarım bile okunacak bir şeyi heceleyerek okuyan insanlardı. Kitap aldığım zaman sen mal mısın kitaba para veriyon diye salak salak sırıtan insanlardı. Ama çıkamıyorsun işte, hayat şartları, pahalılık, sağlık şu bu yani bi şekilde kurtulamıyorsun şu pis düzenden. Duvara tırmanıyosun ama duvar kaygan. Geri aşağı düşüyorsun. Köyde hem çobanlık yapıp hem okuyan insanlar örnek verilir ya, emin olun onlara da en azından fikren destek olan, sevgiyle yaklaşan insanlar olduğu içindir. Yoksa insan kendi kendine bir bok başaramıyor. Çok zorladım, çok denedim, gece gündüz metinler hazırladım, podcastlar yaptım, sayfalar yönettim, dijital kitaplar yazdım, şiirler yazdım, seslendirdim, dublajlar yaptım, mizah sayfaları yaptım. Ya hesaplarım kapandı ya tutmadı. Ama ne yaptıysam emek harcadım kaliteli şeyler yapmaya uğraştım. Gece uyumadım sabahlara kadar bir şeyler yaptım. Sonuç ? Tiktokta götünü sallayan bi kız kadar kimse umursamadı. Gerçekten çok iyi bildiğim bir şey var ki, bu dünyada gerçekten emek veren, gerçekten hakeden insanlar değersiz oluyor. İnsanlar nerde polemik var, nerde ahlaksızlık var onları seviyorlar. Veya sen emek veriyosun vakit harcıyosun ama senden çalıp paylaşan birinin sayfasında daha çok beğeni alıyor içeriğin. Yani hırsız daha değerli. Nefret ediyorum ya herşeyden iliklerime kemiklerime kadar nefret ediyorum. Son olarak bu sitemi yapmama sebep taştığım olay, Twitter da bi hesap çıktı karşıma beni takip etmiş. Sayfanın adı Orospu çocuğuyum. Merak ettim niye kendine böyle diyo diye bi tıkladım herif annesine, kız kardeşine karşı neler neler yazmış, gizlice fotolarını çekip paylaşmış ve takipçi sayısı 38 bin. 38 bin !
Sende salak gibi geceni gündüzüne kat bişeyler üretecem diye ugraş. Gerçekten kendimi çok çaresiz ve salak hissediyorum. Bu pis düzende bu lanet çağda iyi kalmak o kadar zor ki, tarih öncesinde yaşasak bu kadar zorlanmazdım. 2024 değil 2104 de olsa insanlıktan bi bok olmaz..
Bu aralar o kadar saçma şeyler yaşıyorum ki bir hafta içerisinde hızlandırılmış sinir testi gibi, bu sabahta samimiyim dediğim birisi elimde bıçak var kazayla keserim falan seni benden uzak dur dedi tehdit vari bir şekilde, anlatmıyorum diye hiçbir şey olmuyor sanıyorsunuz ama bardak çoktan taştı aslında da ben dolu tarafından görmeye çalışıyorum uzun zamandır yoksa çoktan biri elimde kalacak neyse hayat şartları di mi bende ne abarttım be konuşunca noluyor ki sanki sus be olm sonra niye suskunsun diye sormayın ama olur mu??
Biraz kırgın, biraz kızgın, biraz da gücenmiş, fazlaca da yorgunuz. Bir başkası değil de kendi "benliği" yorar mı insanı ? evet yorar. Kendimden bilirim.. Bir başkasına değil de kendime kırgınlığım. Desem ki, yürüdüğüm yol yordu. Desem ki, inandığım insanlar yordu. Desem ki, hayat şartları yordu. Ama şöyle desem; hayâllerim, insanlara yetişmek isteyip de her birinin hayatına dokunmak isteyişlerim, nereye bu gidişlerim, vazgeçtiklerim, beklentilerim, endişelerim, yapmak istediklerim, sorgulayışlarım, "nefsim" desem tam olur ! Her şeyi bir köşeye bırakıp: şahıs, zaman, olay... Hepsi bir köşe de kalsın..
Kırgınlığımız bir başkasına mı yoksa kendimize mi ? 🥀
Bu yeni iş hayatımı çalacak gibi duruyor, maaşı, çalışma şartları iyi diye girdik de yoğun çalışmayı (özellikle bölümümden bağımsız işlerde) hiç sevmiyorum dbdjd değerli vaktimi gereksiz bir stresle, uykusuzlukla geçirmeyi ancak para için kabul edebilirdim. -_-
Güzel, huzurlu hayat anlayışım kendine has kalemleri olan çoğunlukla minimal öğeler veya hayallerle dolu. İçinde maddi pek bi şey yok, idealimdeki o hayat için bir ömrü kumbaraya biriktirdim.
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”
İnsanın cesedini teşkil eden zerreler, âlemin zerratı içinde câmid, dağınık bir şekildeyken, bakarsın ki, mahsus bir kanunla, muayyen bir nizamla intizam altına alınarak, âlem-i anâsıra gönderilir.
Âlem-i anâsırda sâkit, sakin, gizli bir vaziyetteyken, birdenbire kafile kafile, muayyen bir düsturla, yevmî bir intizamla, bir kasd ve hikmet altında âlem-i mevalide intikal eder.
Âlem-i mevalidde de, sükût içindeyken, birdenbire acib, garip bir tarzla nutfeye inkılâp eder. Sonra müteselsil inkılâplarla “alaka” olur, sonra “mudga” olur, sonra et, kemik olur. Bu inkılâpların her birisi, evvelkisine nisbeten daha mükemmelse de, lâhikına göre mevattır. yani hayatsızdır.
Camid, dağınık bazı zerrelerin birdenbire bir vaziyetten çıkıp makul bir sebep olmadığı halde diğer bir vaziyete girmesi, Sâni'in vücuduna zâhir bir delildir. Hattâ hayat; hakikatlerin en eşrefi, en temizidir; hiçbir cihetle hısseti yoktur, çirkin bir lekesi yok. Hayatın dışı da içi de her iki yüzü de latîftir. Hattâ en küçük ve hasis bir hayvanın hayatı bile yüksektir. Bunun içindir ki hayat ile kudret arasında zâhirî bir sebep tavassut etmiyor. Hayata bizzat kudretin mübaşereti, izzete münafî değildir. Halbuki umûr-u hasiseye kudretin zâhiren mübaşereti görünmemek için esbab-ı zâhire vaz'edilmiştir. Demek hayatta hısset yoktur. İşte bundan anlaşıldı ki hayat, Sâni'in vücuduna en zâhir bir delildir.
Ve keza, en basit bir cismin geçirmiş olduğu inkılâbat ve tahavvülâta dikkatle bakılırsa görünür ki, âlem-i zerrattaki zerreler, âlem-i anâsıra intikal edince başka suretlere girerler, âlem-i mevalidde başka suretlere dönerler, nutfede başka vaziyet alırlar; sonra alaka olur, sonra mudga olur, sonra bir insan suretini giyer, ortaya çıkarlar.
*** Mevtin de hayat gibi mahlûk olduğuna, mevtin idam ve adem-i mahz olmadığına delâlet eder. Mevt, ancak ruhun ceset kafesinden çıkmasıyla tebdil-i mekân etmesinden ibarettir.
Ve keza, nev-i beşerde mevcut emârât ve işârât-ı kesîreden kat’iyetle anlaşılır ki, insan öldükten sonra bir şeyi bâkî kalır. O şeyi de ancak ruhtur. Demek ruhun bekası, hassa-i zatiyedir. Bu hassa-i zatiyenin bir fertte mevcut olması, nev’in tamamında mevcut olmasını istilzam etmekle, mûcibe-i cüz’iyenin mûcibe-i külliye hükmünde olduğuna bir misal teşkil ediyor.
Binaenaleyh mevt, hayat gibi bir mu'cize-i kudrettir. Yoksa hayat şartları bulunmadığından ademin dairesine girmiş değildir.
Sual: Ölüm nasıl nimet olur ve ne suretle nimetlerin sırasına dâhil edilmiştir?
Cevap: Evvela: Ölüm, saadet-i ebediyeye mukaddimedir; bu itibarla nimet sayılabilir. Çünkü nimetin mukaddimesi de nimettir. Nitekim vâcibin mukaddimesi vâcib, haramın mukaddimesi haramdır.
Sâniyen: Ölüm, muzır hayvanlarla dolu bir hapisten geniş bir sahraya çıkmak gibidir. Binaenaleyh ruh, ceset kafesinden çıkarsa necat bulur.
Sâlisen: Ölüm olmasaydı küre-i arz, nev-i beşeri istiab edemezdi ve nev-i beşer müthiş perişaniyetlere maruz kalırdı.
Râbian: İhtiyarlık yüzünden öyle bir dereceye gelenler var ki tekâlif-i hayatiyeye kādir olamaz, daima ölümünü isterler.
Vahh, bir dokun bin ah işit bu olsa gerek. Hiç bu kadar ileride olacağını tahmin etmemiştim. Kötü şeyler yaşamışsın burası net. Ama neden tamamen vazgeçtin? Hala yaşıyorsan hiç mi umut yok? Bitseydi sen niye yaşıyor olurdun? Daha kaç yaşındasın mesela vazgeçmek için? Birini mi kaybettin? Biri canını mı yaktı? Hiç birini unutmayacaksın belki ama kalbin atıyorsa, nefes alıyorsan daha yaşayacak çok an var. Gülecek güzel şeyler, ağlayacak aptalca bir sürü şey. Kafanı kaldırdığında gökyüzünü görüyorsan derin bi nefes çekip devam etmek gerek. Bazı insanlar kadar şanslı değiliz, bazıları gibi mükemmel hayatlarımız yok. Ama yaşıyoruz. Heyecanı yaratmakta bizim elimizde değil mi? Vazgeçtim deyip kenara çekilip oturmak çözecek mi herşeyi?
Sanırım anlatamadım. Ben bi şeyler çözülsün diye beklemiyorum. Ben iyi şeyler olsun diye umut etmiyorum, dua da etmiyorum. Tamamiyle hayat nereye sürüyosa o şekilde yaşıyorum. Çünkü günümüz dünyasında kendi başına yaşayamıyosum. Belli başlı kurallar var, uyman gereken mecburiyetler var, yasalar var, var da var. Yani dinde deniyo ki herkes kendi hayatından sorumlu, kendi günah ve sevaplarınızla geleceksiniz ama toplum ve kurallar seni kendi başına bırakmıyor. Belki çok iyi cennetlik olacakken toplum ve hayat şartları yüzünden günahkâr oluyosun. Ben biriysel yaşayabilseydim eğer şu toplum da değil de kendi hayatımı yaşayabilseydim o zaman umudum, hayallerim olurdu. Ben insanlar içinde, kurallar, yasalar içinde yasayamıyorum. Bir çok zorunlu şey bana saçma ve gereksiz geliyor. Ve bunu düzeltebilecek ne gücüm var ne yetkim. O yüzden benim bi şeylere bağlanmam hayal kurmam imkansıza yakın. Sadece gerçekçiyim. Hayaller insanlara sahte mutluluktan başka bişey vermezler