Tumgik
#gecedenkaranlıksebebim
klavyemkavalyemolsa · 8 years
Photo
Tumblr media
‘Korkarım dönmez yüreğim ‘ demiş çok sevgili ciğer soldurucu şarkısında ahmet kaya bey,ama ben mehmet erdemden dinliyorum çünkü udlu çünkü akustik,çünkü böylesi daha ciğer soldurucu üzgünüm.
Odayı topluyorum,3.sene biteli baya oldu da ben büt müt derken uzattım,arada eve gittim geldim,kızlar gittiler.İlk sene ailem yurda bırakıp gittiğinde yaşadığım o garip hissi,evden bütler için dönüp odayı bomboş bulduğumda yine yaşadım.Yalnız kalmayı,böyle kendi çapında yaşamayı çok seven biri olmasam gerçekten bu hisse hüzün diyeyim ama yok,ne hissettiğimin tarifini yapamadığım garip zamanlardan geçiyorum demek yine.
O garip his biraz olsun yakamı bırakınca yıl içinde servet döktüğüm notları çıkardım kitaplıktan,çekmecelerden,dosyalardan,her yerden,toplayıp kolileyip,valiz odasına indireceğim.Kızlara yazdığım mektupları ilk önce müsvettelere yazmışım,onlar geçti elime,benden beklenmeyecek düzenlilikte aynı dosyaya tarih sırasıyla koymuşum.Vay be.Burada çok eski yazılarımı dönüp okuduğumda ‘ne gereksiz’ diyorum genelde,niye yazmışım,mektuplara da öyle diyeceğimden korktum.İnsan başkasına yolladığı mektupları tereddütle okur mu,bir tane,iki tane,böyle böyle okudum çoğunu.Bu acı geçer mi ? sorusunun cevabı oldular benim için.Bazılarında gerçekten canımı çok yakan şeyler var,böyle hayatınıza yön veren acılar oldu mu bilmiyorum öyle şeyler,okuyana kadar bunları yaşadığımı unutmuştum,bu acı geçiyormuş,bu da ,bu da.Hepsi geçmiş.Bazılarında çok mutlu olmuşum,yazık ki onlar da geçmiş.İnsan çok tatlı ve unutkan bir varlık ya,hangi özelliğini seviyosun deseler çat diye unutmak derim.Unut,çaresi bu. derim.Çünkü resetlenmeyen varlıklarsak unutkan varlıklar olalım bari,her güne ilk günkü hüzün seviyesiyle başladığım bir dünyayı hayal etmek istemiyorum çünkü.Çok şükür.
Ramazan geldi evet,bu ay her sene bana aşırı hüzün vaadediyor,çok mutlu oluyorum çünkü yalnız kalmaktan hoşlanmadığım tek yer olan yemek sofraları hep insanlarla dolu oluyor,bulaşık makinesiyle cebelleşmeyi sevdiğim tek zaman dilimi gelmiş oluyor,teravih sonraları camiiden çıkıp babanızın kolunda salınıp,dondurmacıya kadar yürüyebiliyorsunuz,iftara gittiğiniz yerde sahura kalmak gibi samimi işler yapabiliyorsunuz,çok tatlı ama kendinize sakladığın ibadetlerinize vakit ayırıyorsunuz,böyle bütün dünya buna inanmış,bir inanmış,hayat bayram olmuş,insanlar el ele tutuşmuş,birlik olmuş,uzanmışız sonsuza gibi.Hüzünün sebebi de artık namazlarda gözümün önüne kabeyi getiremiyor olmamdan kaynaklanıyor galiba.Özledik.Gidene kadar her sene bu hüzün,döndükten sonra yine bu hüzün.İnsan tatlı ve hüzünlü bir varlık ya,seviyorum.İ
Yurtta geçirdiğim bu kayıp 5 Ramazan günü,yarın son buluyor,her gün gördüğüm yüzü zaman geçtikçe gözlerimi kapadığımda tasavvur edemeyişimin garipliğini de yarından sonra yaşayacağım tekrar.İstanbulla yaşadığımız üçüncü senenin hiçbir anından pişman olmamaya karar verdiğimden beri,giderken üzülüyorum.Bahçe sohbetlerini,Meryem gibi uber çalışkan bir kızı dersi ekmeye ikna edişlerimi,kızlara yaptığım gıcıklıkları,Camus hocanın çılgın derslerini,plansız hadi gidelimleri,keşfedişleri,kağıt helva arası dondurmaları,her şeyi.(Bunu okuyorsa Meleki :)
Kıymeti bilinecek çok şeyimiz var,ama bilmiyoruz.Kaybetmeyi beklememeye karar verirsek her şey düzelecek,belki pişmanlıkları da böyle böyle sileriz hayatımızdan.Çok değişik bir yaz olsun,hamak olsun,hamak istiyorum,bir de kağıt helvalı dondurma ama hamağı daha çok istiyorum.Babamla geçen sene dalları dereye sarkan ağaca hamak kurmuştuk,o günden bir tane daha istiyorum,ama hamak istiyorum.Böyle sonsuza kadar yeşilliklere bakayım,hafif rüzgar essin yüzümden,semaverde çay,ama bergomotlu.
Bergamot deyince aklıma geldi,Koku ve Şehir diye bir sergi varidi İstanbul’da.Meryemle kültürel edvençır serimizde oraya gitmiştik.Böyle çeşit çeşit koku var,egzozdan tut sakız ağacından,misklere amberlere,kömüre,çuval kokusuna kadar.Şuan sanırım bitti,burda çıkın çıkın gidin diyebilmek için milyonlarca fotoğraf çekmiştim ama büt çıkınca yazamadım tabii,oy bahaneler.Bi daha olursa gidin ama.Neyse sergiyi geziyosun sonra kokladığını tanıma gibi bir küçük tatlı test yeri var.Çubukları batırıp batırıp kokluyorsun,aa dur dur buldum bu şey , ııı ııımmm şey bu avakado! diyosun.Tabii ki bilemiyorsun :D Hayatında avakado mu kokladın ahhaha diyosun sonra.Orada tatlış bir abla var,sergide kokuları yeniliyor sanırsam,biz testi yaparken ordaydı.Ben koku gurmesi olduğum için her şeyi biliyorum hiç şey demiyorum mesela,maydonoza bu bali kokuyor be ! demiyorum asla,ya da bebek pudrasına ıslak mendil mi koydunuz bunu içine demiyorum.Meryem benden daha başarılı tabii.Turistler falan kültürel aktivitelerde bulunuyorlar hanımefendi hanımefendi ‘ ımmm sımell guud ‘ diyip geçiyorlar.Biz ilahiyating yaparak şarap kokusunun başında hafif tereddütle ‘ caiz mi hocam,şu ileride gül suyu var onu mu koklasak ‘ muhasebesi yapıyoruz , sonra yemiyoruz ya ! diyoruz.Meryem ben düğmeye basıyorum sen kokla anacım diyor,tamam diyorum. ımmm sımel guud diyeceğim bir anda sen koku nefes borumu tıka.Bi insan şarabı koklarken neden içmiş gibi olur arkadaşım.Serginin bütün turistik havasını kulak burun boğazcıya çevirdim,sergideki abla korktu,meryem tam bir Türk gibi sırtıma vuruyor ben içimden GÜL SUYUNU KOKLAYACAKTIN diyorum.Öksürmekler geçince de hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz falan.
Baya anlattım,bayadır anlatmadığım içün.İnsan tatlı ve büte kalabilen bir varlık,seviyorum.Yarın sınavım olduğu için ve sınavdan önceki günler gereksiz şeyler yapmaktan kendimi alıkoyamadığım için,ama vicdanım da çok rahat olmadığından kafamı toplayıp adam akıllı konu bütünlüğü tutturamadığım için üzgünüm.İlerde dönüp okuduğumda ‘ ne gerek var ‘ diyeceğim bir yazı daha ekliyorum tam şuanda bloga.Anlatasım varmış,gidiyim de çalışasım olsun biraz.
31 notes · View notes