Tumgik
#güz ve yıldız
eylem-er · 1 year
Text
Tumblr media
‘Ben güzel değilim,’
-der yıldız çiçeği-
‘Ama insanları severim,
Onları avutmak isterim,
Çiçek görsünler hele yerde,
Eğilsinler,
Ve ah! Tutup koparsınlar beni.
İşte o zaman gözlerinde onların
Bir anı canlanır,
Benden daha güzellerinin anısı
Görürüm onu ben, görürüm
Ve işte öyle ölürüm.’
Güz mevsimidir bu,
Kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden,
Durma git!
F. W. Nietzsche
40 notes · View notes
floversgarden · 1 year
Text
Güzel yolda güllerin dikenlerine basa basa gitmisim bunca zaman ama suan güllerden güzel bir yol yaptim yolumda sadece güz yaprakları var üstümde parıl parıl güzel bir gökyüzü ve bolca yıldız eski ve guzel yildizlar yolumu aydinlatiyor anilar birer yıldız olup sonsuz denizi ışıklari ile aydinlatip yolumu gösteriyor
2 notes · View notes
papatyasimali · 2 years
Text
Yıllardır yoksun, olmamana rağmen. şiirler eksik şarkılar yarım yıldızlar sönük... Olmayışının kaçıncı baharı belki bu bahar, her baharda yarım bir yıldız ışığı yarım bir papatya yaprağı... Hiç olmadığın halde eksik bu sokak lambaları... Yıllardır aradığımmışsın oysaki... Güzleri saymadım hiç sensiz... kaç yaprak döktü kavaklar ... Kaç incir çürüdü dalında oysa...  Kaç baharı güz geçirdim ki sensiz... Sen yoksun ve baharlar kışa döndü...
4 notes · View notes
Text
kimse bilmiyordu belki ama kayan her bir yıldız, düşen bir güz yaprağına bedeldi. ve ben kalbimin tam ortasına kayan yıldızımın bir sonbahar yaprağı gibi savrulup kaybolmasına asla izin vermeyecektim. fırtına da kopsa, dünya tersine de dönse o yıldız hep benimle, kalbimin tam içinde parlayacaktı.
3 notes · View notes
Text
Doğduğum yerde asma fistanlı küçük çocuklar, saçları güneşten açılmış, gözleri güneşten parlayan, tenleri güneşten kararmış, nadir esen yaz rüzgarına çıplak ayakla koşmaktan dimağı kurumuş, bir ağacın bin dalına kuru ve yaş sarılmış, bir meydanda binlerce kez dayaktan sarsılmış, 'hani ben neredeyim'i küçük tepelerde fıstık ağaçlarına koşarken sormuş, küçük ve bedbaht olmayan tanrıya sığınmış, güz kırığını ilkin ayazdan ve sonra insandan yemiş, topladığı bilyeleri eteğinin ucunda saklamış, ateşi çıktığı zaman sabahı yalnızca sabahı sayıklamış, burnu aktığı zaman sol koluna silmiş fakat gözyaşını sağ kolundan ayırmadan dinmesini beklemiş, saçları hep kulaklarının üstünde kesilmiş, tüm derdini büyüyünce kurbanda kesip yiyecekleri danaya anlatmış, karanlıktan korkmuş ama gölgeleri sevmiş, yıldız kaymasını, reyhan kokusunu, bisiklete yokuş aşağı binmeyi, ağız dolusu küfürler etmeyi, yazdığı el yazılarının altlarını renkli kalemlerle çizmeyi, denizin nasıl mucizevi bir şey olduğunu ve bu dünyaya ait olamayacak güzellikte olduğunu düşünmeyi sevmiş, dantel yakasını hep ütülü giymiş ama çamurla oynamayı eksik etmemiş, ağaç tepelerinde oturup masal prensesi olmayı düşlemiş yine de zırhlı prensi kendisi kurtarmış, boncuklardan kolyeleri hep boynunda taşımış, kasımpatıları çok kayısı ağaçlarını ise en çok sevmiş asma fistanlı küçük çocuklar...
Tumblr media
1 note · View note
thecompasss · 3 months
Text
selamlar selamlar olsun sana minik yıldız sana saatlerce susup bakmak bile güzle biliyor musun çünkü varsın ordasın yalnız değilim :))
bugün o kızın büyürken yer yüzüne alışma sürecine değinmek istiyorum o minik güzel kalbindeki çiçekler büyümüş ve artık kalbindeki toprak yetemez olmuştu oda kelebeklerini ve çiçeklerini çok sevip değer verdiği için yer yüzüne inmeye karar verdi bu küçük yıldız daha bu küçük yaşlarında gelip yer yüzüne indiğinde tüm dünya onun gözlerinin güzelliğini o kadar beğendi ki topraklarına bu rengi verdi evet gerçekten hayran kalınası o güzel gözlerin yıldızım onlara çok aşığımm, indiğinde baktı ki bu dünyada hiç güzel çiçekler uçuşan kelebekler yokki ama bu güzel yıldız o kadar büyük bir kalbe sahip ki kendinden çiçekler kendinden kelebekler verdi bu toprağa günler geçtikçe bu çiçekler uzadı ağaç oldu meyve verdi çeşit çeşit çiçekler doğu verdi ektiği lavantalardan,o bunu çok üstüne alınmaz ama bizim gördüğümüz tüm bu renkler tüm bu güzel gördüğümüz şeyler aslında güzel yıldızımdan gelmekte onun sayesinde, teşekkür ederim yıldızımm tabi o bunları yaparken güz kalbinde yeni yeni tohumlar ekti yeni heycanlar doldu taştı içinde o daha 11 yaşına bile basmamışken.kendini keşfederken o aslında güzelliğine hayran bırakmaya devam etti hep bazen sadece bir video izlerken o güzel gülüşünü duyabilirsiniz ve işte o an yaşadığınızı dibine kadar hissettiğiniz bir gülümseme konar yüzünüze onunlayken deniz güzel onunlayken gök güzel yıldızım. ben sana soruyorum alıştın mı toprağına cevap vermiyorsun hiç ama anlıyorum ki ben kalbindeki bahçeler o kadar büyük ki belki günün birinde çiçekler etrafında seni çevrelerse işte o zaman kendini huzurda hissedebilirsin evinde hissedebilirsin işte o an ben seninle o çiçeklerin arasında uzanıyor olurum sevgilim gözlerimi hiç kapamam gözlerindeki sevinci ve huzuru aklıma kazıtır heran bununla gülümserim yıldızım teşekkürler elimi tuttuğun için sayende nefes almak bile güzel, seni çok seviyorumm ⭐
16.12.23
Tumblr media
1 note · View note
galerisoyut · 1 year
Photo
Tumblr media
Galeri Soyut’ta güz dönemi sanat şöleni usta ressam Hayati Misman’ın “Retrospektif Seçki” adlı sergisiyle devam ediyor. İlki Galeri Soyut Çayyolu’nda açılan “Retrospektif Seçki” sergisinin ikincisi, 11 Kasım Cuma günü saat 18:00’de Galeri Soyut’un Yıldız’daki merkezinde gerçekleşecektir. The art festival of the autumn term continues at Gallery Soyut, with the exhibition titled “Retrospective Selection” by master painter Hayati Misman. The second of the “Retrospective Selection” exhibition, the first of which was opened at Gallery Soyut Çayyolu, will take place on Friday, November 11 at 18:00 at the Gallery Soyut Yıldız. HER ŞEY İMGELERLE YÜKLÜ Ömrünü, yapıtlarına ve üniversitelerde verdiği güzel sanatlar eğitimine adamış yetkin bir ressam Hayati Misman. Kendi imgelemiyle oluşturduğu her şey ona özgü bir aura oluşturuyor yapıtlarında. Düşlerini, imgelerini özgürleştirerek, yaratım algısıyla sanata dönüştürüyor. İzleği kadın olan resimleri, gravürleri ve dekupaj tekniğiyle oluşturduğu ve kolaj yöntemiyle yaptığı kaplama metal yapıtlarıyla kadınların gizemli dünyalarını ve renklerin soyut senfonilerini sunuyor. Yaşamı, sanatın gizemli atlasına dönüştürerek sorgulayor yapıtlarında. Kadın izleğini sanatının odağında tutan ve yeni biçem arayışlarıyla kendini sürekli çoğaltan özgün bir sanatçı Misman. Her bir yapıtı farklı duyguları yaşatıyor izleyicisine. Düş evrenini olabildiğince özgürleştirerek, imgelerini varsıllaştırarak yansıtıyor kadınılık hallerini. Her izleği şaşırtıcı bir sanatsal auraya dönüştürüyor. Her yapıtında ayrımlı görme biçimleri sunuyor izleyicisine. Yıllarca, “figüratif ve soyut motiflerle” özgün baskılar yaparak, kendi alanında yetkin bir sanatçı duruşu oluşturdu. Yaratıcılığını yalnızca bu alanda etkinleştirmedi, yağlıboya resimler ve heykeller de yaptı. Özgün yapıtlar üretti hep. Bu sergisinde, değişik zamanlarda ürettiği yapıtlardan oluşan özel bir retrospektif seçkiyle buluşturuyor sanatseverleri; onun sanat evreninden en uç yapıtları sunan görkemli bir görsel konçertoyla. #hayatimisman #galerisoyut#galerisoyutçayyolu#ankara#artgallery#artankara#sanatgalerisi#sergi#sanat#soyutgaleri#exhibition#kültürsanat#turkishart#turkishpainting#artist (Galeri Soyut) https://www.instagram.com/p/CkyTqqfsZmU/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
sairceketli · 3 years
Quote
Herkes kendi yalnızlığında yitik
Şükrü Erbaş
34 notes · View notes
quaerens-s · 4 years
Text
"Herkes kendi yalnızlığında yitik
Erir bir suskunluğun tüneklerinde"
Şükrü Erbaş/ Güz ve Yıldız
25 notes · View notes
yurekbali · 5 years
Text
Tumblr media
Günler yağmur alacasını giyindi, bulutlar indiler yere birer birer, sabahlar düşlerimiz kadar kısa, akşamlar ömrümüzün garipsi yükü, havada gurbet sürgünü türküler. Herkes kendi yalnızlığında yitik, erir bir suskunluğun tüneklerinde, hangi el aralar hangi yüz girer, içimiz sevgilere kapalı nicedir, dışımız eğreti yalan giysiler. Bu çat ayazlarda günsüz güneşsiz unuttu gülmeyi nicedir yüzlerimiz, aydınlığı kirli sislerde silik, kan sularda yüreğimiz umut gemisi, bir kuzey yıldızında kaldı gözlerimiz. - Şükrü Erbaş, Güz ve Yıldız - Görsel: Catrin Welz-Stein
44 notes · View notes
dear-milena · 6 years
Photo
Tumblr media
52 notes · View notes
yorgunherakles · 2 years
Photo
Tumblr media
aynaların ardından gelen
hele bir düşün adımı anımsarsın yüzüm sana yabancı gelse de bak işte yine sol elim seğiriyor yine kirpiklerimin ucunda yıldız tozu ve yine bir konyak akşamına sığınmış hele bir düşün adımı anımsarsın
bir kere bakınmayagör etrafına en olmadık anda korkarsın solarken içinde güz çiçekleri aynada bir yoksun bir varsın alnım artık daha karanlıksa bile hele bir düşün adımı anımsarsın
ardımsıra sürüklediğim puslu kuşku ister dağılsın isterse kenti sarsın bir ölü nasıl artık dönmezse geri ve bir tavşan ağzında kıvranırcasına bir parsın bak işte yine sol elim seğiriyor hele bir düşün adımı anımsarsın
yağmur atsız
14 notes · View notes
uyumsuzunnotlari · 3 years
Text
“Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması. Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme; yalnızca gölge vermesi ağaçların. İyiliğin küfre dönmesi ayrılık. Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya. Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş. İki adımından birisi insanın. Sevincin kundakçısı, hüznün arması. Süreğen korkusu inceliğin. Ayrılık, o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını? Bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu. Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. Boşluğa bir boşluk katmadığını. Kar yağdırmadığını yaz ortasında.”
76 notes · View notes
jotem · 2 years
Text
Tumblr media
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi
Ne kapanan kapılar
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi
Ne de turna katarı gökte
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık
Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek
Birdenbire büyümesi gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun
İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde
Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin
Parmaklarını sözüne pınar edememek
Uzaklarda bir adamın üşümesi; bir kadın dağlara daldıkça
Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun
Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
Ayrılık; yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
Yalnızca gölge vermesi ağaçların
İyiliğin küfre dönmesi ayrılık
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı
Hüznün arması, süren korkusu inceliğin
Ayrılık, o küçük ölüm; usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını?
Bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını
Boşluğa bir boşluk katmadığını
Kar yağdırmadığını yaz ortasında
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı
Ben bulutları gösterirken "Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna"
Yanıt aramanla halkalanmış
Aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı
Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip
"Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?" dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce
Şiir okumayacağım bir süre
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim
Yeni bir yanlışlık yapmamak için telefonlara çıkmayacağım
Ardı kuş resimli aynalar arayacağım mahalle pazarlarında
Gençliğimi anımsamak için
Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak, sonumu görmeye çalışacağım
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce solsun diye
İçinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan tüm resimleri duvarlardan indireceğim
Mican türküsünü asacağım yerlerine
Falcı kadınlara inanmayacağım artık
Trafik polislerine adres sormayacağım
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye
Fesleğenden başka bir çiçek koymayacağım penceremin önüne
Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan üç milyon yurtsuza evimi açacağım
Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa bıraktığı acının yanına resmini asacağım
Şaşırma! Yetimi korumak için yeni aşklar bulacağım kendime.
Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken
Ömrüm azala azala akarken önümde
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken
Senin korkularını
Benim inceliğimi doldurup yüreğime
Bıraktığın boşluğu yonta yonta
Binlerce heykelini yapacağım.
-Şükrü Erbaş
Tumblr media
2 notes · View notes
mantikutayr · 3 years
Text
söyleyemedikleri davranışlarına yansır, pasif agresiflerin çoğu  dinlenilmemiş insanlardır. 
pasif agresif, kişilik bozukluğu mu? 
insan konuşmak, yansıtmak, söylemek, paylaşmak istemez mi? hangi noktada kişi konuşmayı bırakır, söylemez / söyleyemez gönlünden geçeni?  insan ne zaman vazgeçer?
.. ne kapanan kapılar ne yıldız kayması gecede, ne güz ne ceplerde tren tarifesi ne de turna katarı gökte insanın içini dökmekten vazgeçmesi..*
dinlettirmeyi başaramamış insanlar mı? haksızlık etmiş oluruz.   
‘gülüşünüzün ardındaki kederi, öfkenizin ardındaki sevgiyi, sessizliğinizin ardındaki nedeni.. bu üçünü görebilen insanlara güvenin.’ der t.s eliot
belki de biz güvenilmeyecek insanlarız ve bu pasif agresiflikten daha az kişilik bozukluğu sayılmaz. 
10 notes · View notes
gecelerimbeter0 · 3 years
Text
“Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte..
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. 
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması. Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme; yalnızca gölge vermesi ağaçların. İyiliğin küfre dönmesi ayrılık. Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya. Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş. İki adımından birisi insanın. Sevincin kundakçısı, hüznün arması. Süreğen korkusu inceliğin. Ayrılık, o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını? Bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu. Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. Boşluğa bir boşluk katmadığını. Kar yağdırmadığını yaz ortasında.”
2 notes · View notes