Tumgik
#günün şarkıları'
halledecegizz · 20 days
Text
Meyhaneler sen,içtikçe biten ben
Senden vazgeçersem haram olsun
9 notes · View notes
paraspandaras · 2 years
Text
Kelimeler yetmiyor anlatmaya, korkuyorum
Sözlerimi gözlerime bak anla, söylüyorum…
(Buz Kırağı)
Tumblr media
2 notes · View notes
Text
Aklınızdakiler kişiye gönderin
2 notes · View notes
espaciopya · 1 year
Text
1 note · View note
tusinya · 3 days
Text
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var.
Tumblr media
16 notes · View notes
yakazakalb · 9 months
Text
Gece gece balkon yıkama terapisi diye bişey var: Cırcır böceklerinin yaz sıcağının verdiği rehavetle iyice gevşeyerek, söylemekten bıkıp usanmadıkları şarkıları eşliğinde yıkadığınız balkonun duvarında patlayan o su demeti adeta zihninizin duvarlarında patlar. Sonra günün getirdiği tozları, zehirli düşünceleri de yıkarsınız. Gönlünüzdeki pıhtıları...
Şehrin ışıkları sönmüş, yıldızlar iyiden iyiye size göz kırpmaktadır. Sonra o yıldız ilişir gözünüze. Hani çok sevdiğiniz. Anlat bakalım der size. Dersiniz ki; "yine aldandım. Renklere, renklerin arkasındaki gölgelere. Ne kadar cahil ve aceleciyim. Bütün renkleri yüzüme gözüme bulaştırdım."
O da size bilmem kaç bin senelik ömrünün verdiği tecrübe ile mukabelede bulunur.
Sonra düşünürsünüz. Belki de o yıldız çoktan söndü de ışığı hala bana gelmede diye.
Ve yıldız size anlatır ki; yok oluş yoktur âlemde. Boyut değiştirme vardır belki. Boyut değiştirseniz bile siz hala ışık saçabilirsiniz. Çok güçlü bir ışığa sahip olursanız.
Teşekkür edersiniz usulca yıldızcığınıza. Ama anlatmaya da devam edersiniz.
22 t e m m u z 00.25
23 notes · View notes
yasamsallik · 1 year
Text
Tumblr media
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar
Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var
Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.
Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var
Cemal SÜREYA
40 notes · View notes
istanbulfatihiii · 2 years
Text
Günün şarkıları kabul edilir.
48 notes · View notes
aynodndr · 2 months
Text
Tumblr media
Ne kibar şarkılarımız vardı, sizli bizli.
"Bir bahar akşamı rastladım size."
Sonra "Allah belanı versin" konulu şarkıları dayattılar bizlere. Şimdi biliyoruz ki. "Olmaz ilaç sine-i sad pareme."
Elinden tutardık dostluğun, İstanbul''un bütün meyhanelerinde dolaştırırdık.
"Kadehinde zehir olsa" vız gelir. Agora Meyhane''miz vardı. Dertlerin en şahanesi.
Şimdi bakıyorum da, ne "Eski dostlar" var artık, ne eski fasıllar.
Zaman; dilimizden sadece şarkıları koparmadı, bizi de birbirimize düşürdü.
İki kaşın arasına bile silah çatar oldu insanlar.
"Niçin baktın bana öyle" şarkısında, aşka bakardık.
Yeşil gözlerinden muhabbet kaparken başka bakardık.
Doğuştan karanfilliydi yakalarımız.
"Enginde yavaş yavaş günün minesi solarken", galiba biz de solduk.
Çocuklarımızı aldı zalim düzen.
20 yaşındaki aslan gibi delikanlıları.
"Ham meyveyı kopardılar dalından"
Kim başlattı bu savaşı, kim sürdürüyor? Ve niye bitmiyor?
Sahibi ölünce, kapının önüne konan terliklere döndük.
Göze mi geldik, biz mi unuttuk?
Aynaların eski olması, yeni gerçekleri gizlemeye yetmiyor.
Yanarak geçtik yılları, harcanarak.
Amele eller yağmacı oldu.
Hayatın girdabı içine çekti bizleri.
Bizim de suçumuz var elbet. "Kimseye etmem şikayet..."
Şimdi, "Ben küskünüm feleğe", siz, biz, hepimiz küskünüz.
"Derdimi ummana döksem", kimse dinlemez.
Peki durdurabilir miyiz bu gidişi?
Eski bütünlüğümüze kavuşabilir miyiz?
Hiç sanmıyorum. Çünkü, "Dönülmez akşamın ufkundayız artık, vakit çok geç!".
2 notes · View notes
guzyazi · 3 months
Text
Kendimi bildim bileli şarkı söylemeyi çok severim. Sorun şu ki sesim rezalet. Repertuarım, sesi güzel olanlarınkini ona katladığından da durum buna maruz kalanlar için sonsuz bir ızdıraba dönüşmüş olmalı.
Aşırı da kolay şarkı ezberliyorum. Yerli ya da yabancı, her türden çok fazla şarkı biliyorum ya. Bu olay annelikte çok işime yarıyor. Yani çocuğuma bu kadar şarkı söyleyeceğimi, bunlarla lappadaluppa dans edeceğimizi hiç tahmin etmemiştim. Günün çoğu da her şeye beste yapmamla geçiyor. En sevdiğim oyun bu. Bebem de seviyor gibi bakıcaz.
annemin omzundayım
her zaman koynundayım
ben mutlu bir toprağım
susam'dır eski adım 🎶
Bazen bestelerimi çok beğeniyorum tamam mı. Unutmamak için sesimi kaydediyorum. Bir yerden sonra eve her gelen, bebeme benim şarkıları söylerken buluyor kendini. Sonuşta herrrkes bebeme şarkılar söylemiş oluyor. Bir de eve sinen olumlu bir enerji senden kaynaklanıyor. Ne güzel hadi şarkılar söyleyelim bugün çok.
bunlar benim işlerim
erken çıkıyor dişlerim
ben mutlu bir bebeğim
her zaman memedeyim 🎶
6 notes · View notes
kafamaagoree · 3 months
Text
Günün şarkısı olsun
5 notes · View notes
Text
Ölücem be hiç mi sevmedin 💫
1 note · View note
espaciopya · 1 year
Text
Biliyorum biliyorsun biliyoruz
Sonsuza dek yıkılmayacaksın ve sorun değil
Biliyorum biliyorsun biliyoruz
Biz birbirimiz için yaratılmadık ve sorun değil
0 notes
bedrierdem · 11 months
Text
Bir zamanlar, yani eskiden!
Biz çocukken, tepesinde bir dantela örtüyle başköşede duran yeşil ışıklı ahşap radyomuzdan, hüzzam makamında ayrılık şarkıları yayılırdı salona:
“Ayrılık, ümitlerin ötesinde bir şehir”di o zamanlar;
“...ne bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelir”di.
“Yaman kelime”ydi ayrılık; “benzetmek azdı ölüme”...
Ve her kim uğrarsa bu zulme, “gündüzü olurdu gece...”
Selahaddin Pınar’ın tamburu “Ayrılık yarı ölmekmiş/ o bir alevden gömlekmiş” diye inler ve sorardı:
“Ey sevgili sen nerdesin/ nerdesin ey sevgili?”
“Çerağ” nedir bilmezdik; ama Sevim Tanürek, “Alev alev çerağız biz/ Ayrılsak da beraberiz” deyince bir yangın fitili tutuşurdu yüreğimizde...
Sonra Zeki Müren çağlardı, tane tane söyleyerek:
“Aynı bedende can gibiyiz/ cana can veren kan gibiyiz/
Yanıp da bitmez kül gibiyiz/ biz ayrılamayız/
Eller ayırsa bile/ yollar ayırsa bile/ biz ayrılamayız.”
Büyüdük; o “çerağ” da içimizde büyüdü alev alev...
Sevdalandık... ayrıldık... yandık.
Ayrılıkla ölümü, biz de Abdürrahim Karakoç’un “Mihriban”ıyla kıyasladık:
“Ayrılıktan zor belleme ölümü/ Görmeyince sezilmiyor Mihriban...”
Timur Selçuk, “Ayrılanlar için” değil, bizim için çalıyordu:
“Ne kadar acı olsa / ne kadar güç olsa/ Her şeyi, evet her şeyi unutmalı”ydık.
“Kalırsa içimizde bir derin sızı kalır”dı.
Derken vuslat kolaylaştıkça; basitleşti ayrılmalar da...
Kocamaya bir yastık yetmez oldu.
Sönenin son ateşiyle yakılan sigaralar gibi; ayrı düşülen yavuklunun hasreti, yeni bir aşkın kollarında giderildi.
Ve günün birinde Ajda Pekkan, “başı yukarda meydan okuyarak hayata”, ayrılıkların üzerindeki o kırık yeniklik duygusunu silip attı:
“Arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık” diye kovaladı eski sevgiliyi:
“Bir zamanlar sen de bana acımadın/ yalnız kaldım/ Yıkılmadım ayaktayım.”
Herkes bu çıkışı bekliyordu sanki...
“Ümitlerin ötesindeki o şehir” bir anda tarumar oldu.
Bir baktık ki 20. yüzyılla birlikte, ayrılan yollarda söylenen şarkılar da değişmiş, herkese bir güven gelmiş.
“Aşk dediğin geliyor, geçiyor” diyen Hande Yener, ayrılığın onuncu gününde eski sevgilisine “Yalnız değilim, sıkılmıyorum” mesajı göndermiş.
Nazan Öncel, bir vedalaşmayı “Jetonu mu yoktu, aramadı gitti/ velhasıl bitti” diye özetlemiş.
Sonra jeton da tarih oldu.
Ayrılık acısının ilacı bulundu.
Demet Akalın bir yıl önce “seve seve” ayrıldığı sevgilisiyle “İsim neydi çıkaramadım/ adın neydi hatırlamadım” diye kafa buldu.
Şimdilerde dillerde gezen bir yaz şarkısında ayrılıklara iyi gelecek formülü açıklıyor:
“Hemen yeni bir aşk bulunur, yerin çabuk doldurulur/ Sevgilimi koluma takarım/ Bebek’te üç beş tur atarım/ Olmadı bi de sinema yaparım/ gördüğün gibi çok unutkanım.”
Dedim ya, ayrılığın eski tadı yok.
Şarkılardan belli...
"Ayrılığın Eski Tadı Yok"
Can DÜNDAR
7 notes · View notes
ritassass · 1 year
Text
bunu kimin okuyacağını düşünerek yazıyorum, bilmiyorum. bugün 21. yaşımın ilk günü. bunu aslında dün yazmak isterdim ama bazı yaşamsal kaygilardan ancak şimdi fırsat bulabildim. 20 bana iyi mi gelmişti bilmiyorum. kendimi daha büyümüş hissettiğim, bir şeylerin sorumluluğunu aldığım, söylediğim lafların arkasında durdugum ve işime gelmeyen bir şey olduğunda her zaman kacip gidemeyecegimi, gitmemem gerektiğini öğrendim. ilk kez kendi parami kazandım, bu insana bir yandan güçlü ve özgürlügümsü bi his veriyormuş. bir şeyleri daha az kafama takmaya başladım, kendim için bir şeyleri harcamaktan korkmuyorum. kendimi o harcanan şeye değer olarak görmem gerektiğini öğrendim. değersizlik duygusu öyle işlemişti ki içime aşması zor ama güzel oldu. öyle ya da böyle insan 20'den sonra bi noktada ister istemez büyüdüğünü hissetmeye basliyor. artik 15 yasinda degilsin, ergen değilsin, ergenliğinin ortasında değilsin. yaptigin hareketlerin söylediğin sözlerin arkasına siginabilecegin bir şeye sahip değilsin. 20. yaşımda çok tuhaf tesadüfler beni buldu. geçmişte bırakmayı istediğim şeyler hiç ummadığım yerlerde karsima cikti. garip hissettim ama uzun sürmedi. insan gerçekten ölene kadar sorumluymuş gönül bağı kurduğu her şeyden, her temastan. bunları da kabul ederek yasamayi öğrenmek gerekiyor. bazı eski fotoğraflarıma bakarken bakmak istemediğimi, o beni görmek istemedigimi fark ediyorum. özellikle de kirpiklerimin olmadığı fotoğrafları. o halimden utanıyor muyum bilmiyorum ama o fotoğraflar bunun yaşanmış olduğunu her defasında gösteriyor. ben o hale geldim, o raddeyi gördüm, tahammülüm bitti, tükendim. hâlâ düşününce boğazımda bir düğüm olusmasina neden oluyor ya buna üzülüyorum. geçti demek bana hep erkenmis gibi gelir, ama geçti. geçti. bir şeyi istiyorsan, bir şeyi arıyorsan direkt aradığın şey olarak veya daha başka bir şekilde karşına çıkıyormuş bunu gördüm. insan ne istediğine, ne umduğuna gerçekten özen göstermeli. hicbir şey lutfedilerek çıkmıyor karsimiza. niyetler, istekler, inançlar, ihtiyaçlar. hiçbir şeyin yeri boş kalmıyor, evren boşluk kabul etmiyor. bir insanla ilişkin bittiyse bitmiştir, geri dönüşler, tekrar aramalar, mesajlar, düzeltmeye çalışmalar yersizdir. bir şey olacaksa zaten olacaktır sen ne dersen de ne yaparsan yap bu sonucu değiştirmeyecektir. sevgi, sevilmek elbette çok güzel şeyler ama her zaman seni bulmayacak. hayatta hep olmasını umduğun o müthiş arkadaş grubunu da bulamayabilirsin ama bunlar senin hep alışkın oldugun şeylerdi. sen aynı yolu her gün aynı saatte aynı şarkıları yürüyerek dinlemiş insansın. sen tek başına yillarini, günlerini geçirmis insansın. yıllarca doğum günün kimse tarafından hatırlanmadi tıpkı bu doğum gününde olduğu gibi. sen bunlara alışıksın. o yüzden yorma daha fazla kendini böyle şeylere. günün sonunda yine sen, yol ve sarkilar kalacak zaten. umarım 21 güzel gelir, umarım bu yıl hissettigin başarı hissinin kat ve katını bu yıl hissedersin. umarım bu kadar yalnız kalmazsın demek isterdim ama ne fark eder ki. bu yıl geride bırakmayı düşündüğün her şeyi geride birak ve yeni insanlar için alan aç kendine lütfen. lütfen bir daha yıllarca konustugun ama hayatına hicbir katkisi olmayan o insanlara yazma. onlar hayatında değil, olmayacak. olsalardı zaten olurlardı ama bak yoklar. anla. geride kaldı, bitti. kendine saygın olsun ve bırak. lütfen iyi gel 21. lütfen.
15 notes · View notes
1-ruhubozuk · 1 year
Text
insanların hep bir nedene ihtiyacı vardır. bir şeyin nedeni yoksa ona da gerek yoktur, kolaya kaçmayı severler. üşengeçtirler mesela, gece geç yatar sabah kalkamazlar. günün yarısını yatarak ya da telefona bakarak geçirirler. bazılarının bi amacı yoktur, neden burdayım neden yaşıyorum diye düşünürler. hayatın boş olduğuna karar vererek bomboş yaşarlar. bazıları vardır, bi amacı vardır, hayatı dolu dolu yaşamayı severler. bazıları da hayatı severlerken nefesleri çalınır, kalkamazlar. hatta bazıları da vardır ki bomboş hisseder, hayatı dolu dolu yaşamaya çalışırlar ama bazen önlerine çıkan engelleri geçerler bazen yorulurlar ve geçemez orada duraklarlar. işte ben onlardan biriyim, yoruldum ve yoldaki taşları kaldırıp ilerleyemiyorum. peki siz hangisisiniz bayım? hep yanımdasınız, bir amacınız yok gibi, sadece yanımda olmak istiyor gibisiniz. kalbinizi duyamıyorum mesela. oysa kalbinizi duymayı çok isterdim, en güzel bütün şarkıları es geçen bir melodi. kelimelerim sizi anlatamıyor biliyorum bayım ama sanırım ben biliyorum bayım. biliyorum ve gitmeniz için içtiğim onca ilaçlara rağmen yanımdasınız ve sanırım gitmenizi istemiyorum. zira giderseniz ne olur bilmiyorum ama kurtulursunuz gibi. geçmişe bana sıkışıp kalmış gibisiniz. özgürleşin bayım, düşünmeyin beni, kurtuluşunuzu bulun.
6 notes · View notes