Tumgik
#fazilettakvimi
demircizademehmet · 2 years
Text
ÂDEM ALEYHİSSELÂM’IN YARATILMASI
Allâhü Teâlâ’nın yarattığı ilk insan Âdem aleyhisselâm’dır. Cenâb-ı Hak, Âdem (a.s.)’ı yaratmayı murad edince, Azrâil (a.s.)’ı gönderip yeryüzünde yedi iklimden toprak aldırmıştır. Sonra Cebrâîl (a.s.)’ı gönderip 40 gün o toprağı yoğurup hamur hâline getirmesini emretmiştir. Sonra Cenâb-ı Hak, ona, en güzel şekilde sûret vermiş, ruh üfleyerek diriltmiş ve onu, neslinden gelecek insanlara peygamber kılmıştır.
Cenâb-ı Allah, Hz. Âdem’i cennetine koyarak ona cennet elbiseleri giydirip çok nimetler ihsan etmiştir. Ve ona her bir nimeti verdikçe, “Bu nimetle kanaat eder misin?” diye hitap etmiştir. O dahi, “Kâni değilim yâ Rabbi” demiş. Allâhü Teâlâ, Âdem (a.s.)’ın sol kaburga kemiğinden Havva validemizi yarattığında, Âdem (a.s.), gözünü açıp bakmış ki yanında kendine benzer sevimli bir insan oturmuştur. Böylece onunla sohbet ve ülfet hâsıl olunca; Hak Teâlâ yine hitap edip buyurmuştur ki: “Ey Âdem, bu nimetimle nasılsın?” O da, “Yâ Rabbi! Hesapsız nimetinin denizine gark oldum. Bu nimetini hepsinden büyük buldum ve bununla kanaat kıldım.” demiştir.
Bundan sonra Cenâb-ı Hak, onlara, “Cennetimde kalın, her nimetimden faydalanın, yalnız şu ağaca sakın yaklaşmayın, ondan yiyip bana âsî olmayın!” diye emir buyurmuştur. Onlar da Allâh’ın bu emrini dinlemiş ve tam bin yıl cennette yaşamışlar. Fakat bu zaman akabinde Âdem (a.s.) ve Havva validemiz, şeytanın vesvesesine uyup yasak ağaçtan yiyince pişman olup tevbe etmişler. Tevbeleri kabul edilmiş, ancak ikisi de cennetten çıkarılıp yeryüzüne indirilmişlerdir.
Âdem (a.s.), Hindistan’da yüksek bir dağ üzerine inmiştir. İki yüzyıl o dağda ağlayıp tevbe ile meşgul olmuş. Daha sonra Havva validemiz ile Arafat Dağı’nda birbirlerine kavuşmak müyesser olmuştur. Hz. Âdem ile Hz. Havva bundan sonra Şam taraflarına gitmiş, beş yüz yıl oralarda yaşamışlar. Habil ve Kabil’in doğumundan sonra yine Hindistan’a gitmişlerdir. Ömürleri bin yıl olunca Âdem (a.s.) Serendip (Srilanka) adasında, 40 yıl sonra da Havva validemiz Cidde’de vefat etmişlerdir. (Erzurumlu İ. Hakkı, Marifetname)
26 Temmuz 2022
Fazilet Takvimi
20 notes · View notes
ehli-kalem · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا ابْنَ عُمَرَ دِينَكَ دِينَكَ إِنَّمَا هُوَ لَحْمُكَ وَدَمُكَ فَانْظُرْ عَمَّنْ تَأْخُذُ خُذْ عَنِ الَّذِينَ اسْتَقَامُوا وَلَا تَأْخُذْ عَنِ الَّذِينَ مَالُوا. (كر) /
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ey İbn-i Ömer,dînine (dikkat et), dînine! Zîrâ o senin hem etin hem de kanın (mesabesinde)dir. Dînini kimden öğrendiğine dikkat et. Dînini istikâmet üzere olanlardan al. (İstikâmetten ayrılıp da bâtıla) meyledenlerden alma.” (İbn-i Asâkir, Târîh-i Dimaşk) /
FAZİLET TAKVİMİ Çarşamba,13 Mayıs 2020
59 notes · View notes
miskalharmain-blog · 5 years
Photo
Tumblr media
Worlds best place to visit once in life ❤❤❤💕❤💕❤💕❤😍 #Allah #hzmuhammed #peygamber #mekke #medine #Kabe #makkah #madinah #cuma #islam #müslüman #muslim #muslimah #fazilettakvimi #namaz #kaaba#nabawi #saynotowar #pakistanstrikesback #pakistan #dua #kuran #quran #masjidilharam #ayet #MekkeMedine #hajj#hisarturizm #Mecca #umrah #ummrah #hadis #ISB #Islamabad #pindi #pindiboy #Miskalharmain #miskalHarmain https://www.instagram.com/p/Bubh8ZZBRDc/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=6w0dil7rofqb
0 notes
fatihilhan · 7 years
Photo
Tumblr media
Çamlıca Araştırma Kütüphanesi kapılarını araştırmacılara açmaya hazırlanıyor...Nadide pek çok eserin buluştuğu bu nezih ortam , 150 bin kitap ile ilmin satırdan sadra yolculuğunda meraklı yol arkadaşlarıyla buluşacağı günü sabırsızlıkla bekliyor... #Çamlıca-Basım #fazilettakvimi #İnsanvehayat #Yedikita #Hasbahçe (Çamlıca Basım Yayın)
1 note · View note
bengaripbirseyyah · 7 years
Photo
Tumblr media
#surre #surrealayi #fazilettakvimi
0 notes
Photo
Tumblr media
Geçip giden zaman değil ömürdür... Günaydın! Cuma zaten mübarektir... Cuma ile mübarek olasınız!... #fazilettakvimi #hayatrehberi
1 note · View note
kundun55-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMÎD HAN VE MATBÛAT Sultan Abdülhamîd Han'ın tahta geçtiği ilk yıllarda mat-bûattaki serbestlik, devletin birliğini bozmak veya devlet idâresinde bulunan kişilere saldırmak ve çamur atmakta kullanılıyordu. Bu ciddi tehlikeyi gören Sultan Abdülhamîd Han, neşriyâtın dînîn, devletin ve milletin aleyhine olmaması için basılmadan önce kontrol ettirmeye başladı. Bilhassa dîni neşriyatı kontrol ettirdi. Maarif Nezâreti'nde neşrolunacak kitapların basılmadan evvel incelenmesi ile vazifeli bir ‘Encümen-i Teftiş ve Muâyene Heyeti' ve “Tercüme Cemiyeti” ismi ile bir heyet teşkil edildi, yabancı dildeki neşriyâtlar tercüme edildi ve yabancı dilde eserler neşrettirdi. Yıldız Kütüphanesi ve Bâyezid Kütüphanesi'ni kurdu. Kütüphanelerdeki kitapların kataloglarını yaptırdı. Sultan Abdülhamîd Han, matbûata düşman değil, yardımcı idi. Hatıratında “Benim memleketimde hangi fikir adamı, hangi edebiyatçı, hangi âlim faydalı bir yazı yazmış, kitap çıkarmış da ben buna mâni olmuşum?” demiştir. Sultan Abdülhamîd Han, matbûat ve neşriyat çalışmalarını desteklediği için kitap, mecmua (dergi) ve gazete sayısında büyük artışlar oldu. Matbaaların sayısı iki katına çıkmış, on dört binin üzerinde kitap basılmıştır. 1890'lı yıllarda günlük gazetelerden İkdam'ın tirajı on beş bin, Sabah'ın on iki bin idi. Tirajı on binin üstünde dergiler vardı. 1940'lı yıllarda Cumhuriyet Gazetesi'nin tirajının 7.500, Tasvir Gazetesi'nin 5.000 civarında olduğuna bakılınca vaziyet daha iyi anlaşılmış olur. Sultan Abdülhamîd Han, İslâm âlemini manevî bağlarla bir çatı altına toplamaya çalıştı. Afganistan, Rusya, Buhara, Semerkand, Afrika, Ümit Burnu, Umman, Zengibar, Kongo, Yemen, Çin, Habeşistan ve Hindistan gibi ülkelere elçiler gönderdi. Müslümanların sıkıntılarıyla yakından alakadar oldu. Buralara maddî yardımların yanında dînî kitaplar ve Kur'ân-ı Kerîm gönderdi. Kendi kesesinden bedelini ödeyerek Buhârî-i Şerîf'i bastırmış ve bütün İslâm memleketlerine hediye olarak göndermiştir. #abdulhamidhan #fazilettakvimi (Şu adama sövenler, kesip attığı tırnağa ulaşamayanlara baba diyor.)
0 notes
Video
#kuran #mekke #allah #medine #dua #umrah #hadis #masjidilharam #muslimah #kaaba #kabe #mekkemedine #umroh #cuma #müslüman #ayet #peygamber #hajj #hisarturizm #islam #hzmuhammed #muslim #mecca #madinah #quran #fazilettakvimi #nabawi #makkah #namaz https://www.instagram.com/p/Bse42UuBVUM/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1lehn6pa18pb3
0 notes
demircizademehmet · 2 years
Text
BİR MUCİZE: GEYİĞİN, PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.) İLE KONUŞMASI
Zeyd bin Erkam radıyallâhü anh şöyle anlatmıştır:
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem ile Medîne-i Münevvere köylerinden birine gidiyorduk. Bir a’râbînin çadırının direğine bir dişi geyik bağlanmış olduğunu gördük. Geyik dile gelip feryat ederek, “Yâ Resûlallah! Bu çadırın sahibi olan a’râbî beni yakaladı. Benim, iki tane yavrum var. Memelerim süt ile doldu. Ne beni boğazlıyor ki bu ızdıraptan kurtulayım, ne de salıveriyor ki gidip yavrularımı emzireyim!” dedi.
Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem, geyiğe, “Eğer seni salıverirsem yine gelir misin?” buyurdular. Geyik, geri döneceği husûsunda söz verdi. Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem geyiği salıverdi.
Geyik gitti ve aradan çok geçmeden geri geldi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v) onu tekrar bağladı. O sırada çadırın sahibi, elinde bir kırba su ile çıkageldi. Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem ona, “Bu geyiği bana satar mısın?” buyurdu. A’râbî, “Yâ Resûlallah, sizin olsun.” diyerek geyiği Resûlullah Efendimize hediye etti. Resûlullah Efendimiz de geyiği serbest bıraktı.
Zeyd bin Erkam radıyallâhü anh demiştir ki: “Vallâhi o geyiğin çöllerde ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah’ diyerek dolaştığını gördüm.”
18 notes · View notes
mystikbahce · 8 years
Photo
Tumblr media
0 notes
kundun55-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
OSMANLI AFRİKA MÜSLÜMANLARINA VÂİZLER GÖNDERDİ Dünyanın her köşesindeki Müslümanları koruyup kollayan Osmanlı Devleti'nin bu tavrını birçok arşiv vesikasında görmekteyiz... Brüksel'de yapılan bir konferansta (1889) Afrika'da esir ticaretinin yasaklanması hakkında birtakım kararlar alınmıştı. Bu kararlardan biri, konferansa katılan devletlerin müstemlekelerine gönderdikleri misyonerleri himaye etmelerine dairdi. Doğu Afrika'nın ekseriyeti Müslüman olduğu için mesele son derece hassastı. Zîrâ misyonerlerin, Borno ve Sudan'daki Müslümanların îtikatlarını bozacak faaliyetler içine gireceklerinde şüphe yoktu. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Müslümanları misyonerlerin şerrinden kurtarmak için Afrika'nın çeşitli yerlerine vaizler gönderilmesini kararlaştırmıştı. Şöyle ki: Vilayetlere, mutasarrıflıklara, Şehremaneti (İstanbul Belediye Başkanlığına) ve Zabtiye Nezâretlerine (Emniyet Müdürlüğüne) bildirilmek üzere: ...Esir ticaretinin yasaklanacağı yerlere gidecek olan misyonerlerin antlaşmayı imzalayan devletler tarafından himâyeleri ve yine bu devletlerin kendi müstemlekelerindeki kadınlar için muhtaçlar yurdu ve âzat edilen çocuklar için de tâlim-terbiye yuvaları yapılmasını kolaylaştıracakları senette yazılıdır. Doğu Afrika ahâlisinin çoğu Müslüman'dır ve bu antlaşmadan Osmanlı Devleti'nin de istifade edebileceği açıktır. Bundan dolayı Sudan ve Borno ahâlisinin dine olan bağlılıklarını muhafaza etmek ve bu sayede Avrupalı misyonerlerin Afrika'nın diğer memleketlerindeki Müslümanların itikatlarını bozmalarından kurtarmak için oralara vaizler gönderilip gerekli yerlerde Müslümanlar için muhtaçlar yurdu ve mektepler tesis edilmesi hakkında padişah Hazretlerinin iradesi çıkmıştır. (17-28 Eylül 1890). (Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi) #yedikıta #faziletneşriyat #çamlıcabasım #fazilettakvimi
0 notes