Tumgik
#epik tiyatro
yorgunherakles · 2 years
Text
yanlış görebilirsin, yanlış bilebilirsin, hatta yanlış düşünebilirsin ama yanlış hissedemezsin.
ekol frankfurt
36 notes · View notes
okuryazarlar · 1 year
Text
Tumblr media
Haldun Taner 108 yaşında!
Türk öykü, tiyatro ve kabare yazarı, öğretim üyesi ve gazeteci, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından, Türkiye'de epik tiyatro türü ve kabare tiyatrosunun öncüsü Haldun Taner, 108 yıl evvel bugün dünyaya gelmişti.
53 notes · View notes
hececiler · 1 year
Link
0 notes
eserozetlerim · 1 year
Text
Keşanlı Ali Destanı Kim Yazdı?
New Post has been published on https://eserozetleri.com/kesanli-ali-destani-kim-yazdi/
Keşanlı Ali Destanı Kim Yazdı?
Keşanlı Ali Destanı kim yazdı? Sorusu, özellikle Türk tiyatrosunun baş yapıtlarından biri olarak değerlendirilen ve günümüzde pek çok dile çevrilerek sahnelenmiş bir tiyatro oyunu olan Keşanlı Ali Destanı hakkında cevabı en çok merak edilen sorulardan biridir.
Keşanlı Ali Destanı, ülkemizde epik tiyatronun öncüsü kabul edilen Haldun Taner tarafından yazılmıştır. Modern epik tiyatronun ülkemizde en önemli örneklerinden biri olan Keşanlı Ali Destanı, ilk kez 31 Mart 1964 tarihinde sahnelenmiş, Gülriz Sururi-Engin Cezzar tiyatrosunda sahnelenen bu eser, hala daha popülerliğini ve etkisini kaybetmemiş bir oyundur.
Keşanlı Ali Destanı oyununun iki adet dizisi ve sinema filmi de çekilmiş ve bu uyarlamaların her ikisinde de yönetmen koltuğunda Genco Erkan oturmuştur.
Keşanlı Ali Destanı Türü
Keşanlı Ali Destanı, ülkemizde epik tiyatronun öncüsü Haldun Taner tarafından kaleme alınmış olan bir tiyatro oyunu olurken, Keşanlı Ali Destanı türü merak edilmektedir. Bu eserin türü epik tiyatrodur. Haldun Taner’in ilk epik tiyatro denemesi olan ve ülkemizde Türk tiyatrosu için en önemli eserlerden biri olan Keşanlı Ali Destanı, aynı zamanda müzikal bir oyundur ve bu oyunun müziğini Yalçın Tura yapmıştır.
Epik yani destansı bir tiyatro eseri olarak modern epik tiyatronun ülkemizdeki en önemli örneği olan bu eserin aynı zamanda TRT tarafından iki adet dizisi ve bir adet sinema filmi yapılmıştır.
Keşanlı Ali Destanı Kim Yazdı
Keşanlı Ali Destanı Özeti
Keşanlı Ali Destanı özeti pek çok kişi tarafından merak edilmekte ve araştırılmaktadır. Özellikle oynandığı dönemin eleştirisini yalın ve gülmece tarzıyla ortaya koyan Keşanlı Ali Destanı, Demokrat Parti dönemi ve ardındaki süreci içerisinde barındıran bir eserdir.
Sineklidağ’da yaşayan Keşanlı Ali, aslında o öldürmemiş olsa da Çamur İhsan’ın ölümünden sorumlu tutularak hapse girmiş, cezasını çektikten sonra Sineklidağ’a bir kahraman ve yiğit olarak geri dönmüştür. Suçsuz yere yıllarca hapis yatan Keşanlı Ali’nin aşık olduğu kadın Çamur İhsan’ın yeğenidir ve Zilha adındaki bu kadın, Keşanlı Ali’den artık nefret etmektedir.
Sineklidağ’a muhtar olan Keşanlı Ali, buraya yeni bir düzen oluşturarak toplumuna ve aşkına karşı son derece sorumlu bir kişi olarak destanı örnek alarak bir kahraman gibi kendini göstermiş, zalim, güçlü ve terbiyesiz biri olarak saygı göreceğini hapiste öğrenmiş ve böyle bir adama dönüşmüştür.
Keşanlı Ali Destanı Tiyatro Oyuncuları
İlk sahnelenişin ardından yıllar boyunca çeşitli dönemlerde oldukça fazla sayıda tiyatrolarda oynanan Haldun Taner’in ölümsüz eseri Keşanlı Ali Destanı, son olarak 2020 yılında oldukça geniş ve başarılı bir oyuncu kadrosuyla oynanmıştır. Keşanlı Ali Destanı tiyatro oyuncuları oldukça merak edilirken, bu şaheserin yeniden sahnelenişinde oyuncu kadrosunda;
Birce Akalay
İlker Ayrık
Köksal Engür
Meral Çetinkaya
Nilgün Kasapbaşoğlu
Aykut Taşkın
Hilmi Özçelik
Cem Cücenoğlu
Gibi başarılı isimler yer almaktadır.
0 notes
ezgiguher · 2 years
Text
Mimesis
Yunanca öykünme anlamına gelen mimesis, bugün için sanatta gerçekliğin kendine özgü yansıtılması biçimine ilişkin çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Mimesis, gerçekliğin sanatsal yoldan yoğun biçimde yansıtılması olup, gerçek yaşamın sanatsal araçlarla verilmesini içerir. Burada söz konusu olan, yalnız olanın değil ama olması gerekenin de verilmesidir. Dolayısıyla mimesis gerçekliğin kopya edilmesi değildir. Goethe “ Bir budala Sokrates’e benzemeye çalışır, bir oyuncu Sokrates’in parodisini yapar, bilge kişiler ise Sokrates gibi olma yolunda ona öykünür” der. Öykünmeye ilişkin bu üç anlayışa da antik çağlardan bu yana rastlanmıştır. Bu birincisi estetik kuramında doğanın sanat yoluyla taklit edilmesinden yani gerçekliğin doğal biçimler içinde verilmesinden, gerçekliğin ikinci kez ortaya koyulmasından yola çıkar. Oyuncu yoluyla mimetik olarak verilişe ilişkin parodici anlayışa ise tiyatro tarihinde rastlanır; oyuncuların izleyiciler için bir şeyi taklit ederek canlandırmalarına dayanan bu anlayış, mitolojik olayların şamanlar ile mitolojik topluluk tarafından büyüsel yoldan verilmesiyle ortaya çıkmıştır. Dram sanatının başlarında, izleyici bir kitle için oyun halinde bir şeyi taklit ederek canlandırmanın, büyüsel kılık içinde ruhların verilişinden farkı, oyuncunun canlandırdığı şey karşısında takındığı değerlendirici tavır ve anlatım öğesi olmuştur. (Günlük yaşamdan kısa sahneler veren, antik halk tiyatrosu) ‘Mimus’ta, mimesis ilkesi, yani ‘sihir bozucu canlandırma’, mitolojik-yanılmacı ‘birleştirme’den kökten ayrılıyordu. Platon Devlet’te öykünmeyi özdeşleşme olarak ele aldığı için, pedagojik nedenler açısından ancak yüksek kişilere yaraşır erdemli işlerin canlandırılması gerektiğini öne sürmüştü. Aristoteles ise Platon’a karşı başlattığı tartışmada Poetika’yı kaleme almış ve taklitle canlandırma yoluyla insanlarda uyanan korku ve acıma duygularının insanları nasıl manevi açıdan yükselttiğini göstermiştir. Mimesis kuramının modern bir türü, mimesis kavramı ile poiesis kavramının anlamca özdeş oluşundan, ortada yapılmış ortada canlandırılmış olanla aynı şey olarak görülmesi gerektiği anlayışından yola çıkarak, doğaya öykünme ile yaratmanın birbiriyle çeliştiğini savunur. Brecht ise tiyatro tarihine derinden yaslanan bir taklit kuramını ortaya atarak, gözlemi bu kuramın odak noktası yapmıştır. Brecht’e göre kopya etmeyi bırakarak yansıtmaya bakmalı, bunun için de gözlemin dışında bir görüş de edinmelidir. Brecht’in geliştirdiği epik tiyatro anlayışı uyarınca, mimesis, gerçekliğin verilişinde yanılsama yaratmamalı, tam tersine, gerçek olayları bilinçli yoldan taklit etmeli, göstermeci yoldan verebilmelidir. Bu arada Brecht, mimesisteki bilinçli, eleştirel, parodici öğenin en başından bu yana mimesis kavramı içinde yer aldığını vurgulayarak, taklit kavramını mesel içinde ele almış, bunun bilinçli bir öykünme olduğunu ortaya koymuştur.
0 notes
aydinoztoprak · 5 years
Video
youtube
Yuriy Butusov diye bir rejisör var; diğer adı Allah. Rusça bilmiyorsanız röportajları geçebilirsiniz. Oyunu anlamak için ise dile ihtiyacınız yok. Oyunculuklar ve reji çok temiz.
8 notes · View notes
salihbyk · 5 years
Photo
Tumblr media
Sitemize "Kültür insanı Haldun Taner’den insanı belirleyen alıntılar" konusu eklenmiştir. Kültür insanı Haldun Taner’den insanı tanımlayan alıntılar, Türkiye’de epik ve kabare tiyatrosunun öncüsü, Cumhuriyet D Detaylar için ziyaret ediniz. https://www.bestkadin.com/kultur-insani-haldun-tanerden-insani-belirleyen-alintilar/ https://www.europatrans.com.tr/
0 notes
architectsarchive · 4 years
Text
Bertolt Brecht
20. yüzyıl Alman şiirinin ve tiyatrosunun en önemli isimleri arasında kabul edilir. Eserleri uluslararası alanda da saygı ile kabul görmüş ve ödüllendirilmiştir. Daha önce Erwin Piscator tarafından adı konulan "epik tiyatro",[1] diğer bir ifadeyle "diyalektik tiyatro"’ fikrini geliştirdi ve eserleriyle sahneye koydu. Brecht, kendisini (Walter Benjamin’e söylediği gibi) "komünist" olarak tanımlıyordu. [kaynak:vikipedi]
“Okumuş bir işçi soruyor”
Yedi kapılı Thebai şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız, kralların adını yazıyor, yoksa krallar mı taşıdı kayaları?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim kurmuş Babil’ i her seferinde? Altın şehir Lima' nın, hangi evinde otururmuş acaba yapı işçileri?
Nereye gittiler dersin Çin Seddi' nin bittiği gece, duvarcılar?
Yüce Roma’ da zafer anıtı ne kadar çok! Kimlerdir acaba bu anıtları diken? Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri? Dillere destan olmuş koca Bizans’ ta, yok muydu saraylardan başka oturacak yer?
Atlantis’ te, o masallar diyarında bile, boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı, bağırıp imdat istemişler, kölelerinden.
Genç İskender Hindistan' ı zaptetti! Bir başına mı?
Sezar, Galyalıları yendi! E bir aşçı olsun yok muydu yanında?
İspanyalı Filip ağlamış derler batınca tekmil filosu, ondan başkası ağlamadı mı acaba?
Kitapların her sayfasında bir zafer. Ama pişiren kim zafer aşını? Her 10 yılda bir büyük adam. Ödeyen kim faturayı?
İşte bir sürü olay sana. Ve bir sürü soru.
https://www.youtube.com/watch?v=DG-aAE-xdxM
3 notes · View notes
tardesdebolonha · 4 years
Text
Bertolt Brecht
Tumblr media
20. yüzyıl Alman şiirinin ve tiyatrosunun en önemli isimleri arasında kabul edilir. Eserleri uluslararası alanda da saygı ile kabul görmüş ve ödüllendirilmiştir. Daha önce Erwin Piscator tarafından adı konulan “epik tiyatro”,[1] diğer bir ifadeyle “diyalektik tiyatro"’ fikrini geliştirdi ve eserleriyle sahneye koydu. Brecht, kendisini (Walter Benjamin’e söylediği gibi) "komünist” olarak tanımlıyordu. [kaynak:vikipedi]
“Okumuş bir işçi soruyor”
Yedi kapılı Thebai şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız, kralların adını yazıyor, yoksa krallar mı taşıdı kayaları?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim kurmuş Babil’ i her seferinde? Altın şehir Lima’ nın, hangi evinde otururmuş acaba yapı işçileri?
Nereye gittiler dersin Çin Seddi’ nin bittiği gece, duvarcılar?
Yüce Roma’ da zafer anıtı ne kadar çok! Kimlerdir acaba bu anıtları diken? Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri? Dillere destan olmuş koca Bizans’ ta, yok muydu saraylardan başka oturacak yer?
Atlantis’ te, o masallar diyarında bile, boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı, bağırıp imdat istemişler, kölelerinden.
Genç İskender Hindistan’ ı zaptetti! Bir başına mı?
Sezar, Galyalıları yendi! E bir aşçı olsun yok muydu yanında?
İspanyalı Filip ağlamış derler batınca tekmil filosu, ondan başkası ağlamadı mı acaba?
Kitapların her sayfasında bir zafer. Ama pişiren kim zafer aşını? Her 10 yılda bir büyük adam. Ödeyen kim faturayı?
İşte bir sürü olay sana. Ve bir sürü soru.
https://www.youtube.com/watch?v=DG-aAE-xdxM
1 note · View note
the-mustache-guy-la · 4 years
Text
S.1. Henry Purcell (Müzİk Tanıtımı)
Tumblr media
Antik Yunan Mitolojisinde Orpheus arketipik bir müzisyen olarak görünür ve elinde bir arp ile tasvir edilir. Orpheus adının geçtiği hikayelerde dinleyeni büyüleyen müziğini ya yeraltı dünyasına inerken önüne çıkan yaratık ve canavarları sakinleştirmek ve uyutmak için kullanmiştir, ya da Jason ve Argonautlar ile Altın Koyun Postunu çalıp, Iolcus’a dönüş yolunda Argonautları söyledikleri şarkılarla büyüleyen Sirenlerin büyülerini bozmak için kullanmıştır. Antik Yunan’da zamanla Orpheus o kadar önemli bir figür haline gelir ki onun sembolü etrafında dini bir öğreti sekillenir “Orfism” adında. 
Şimdi kafanızdan ‘başlıkta Henry Purcell diyor deminden beri Orpheus aşağı Orpheus yukarı, alâkasız sularda gezinip duruyoruz.’ cümlesi veya muadili bir fikir geçmiş olabilir, normaldir, zira durum tam olarak da bu. O zaman Purcell’e ufaktan giriş yapmaya başlayalım.
Henry Purcell 1659-1695 yılları arasında İngiltere’de yaşamış olan bir Barok müzik bestekârıdır. Avrupa tarihine bakacak olursanız Klasik Batı Müziğinin Barok, Klasik ve Romantik dönemlerinde, Fransa, Avusturya, Almanya, İtalya, Polonya ve Macaristan’ın dominasyonunda olduğunu görürsünüz. Henry Purcell, ve belki biraz da kardeşi Daniel Purcell, modern dönem öncesinde bahsedilebilecek nadir başarılı ve takdir edilen İngiliz bestekârlardandır. 
Purcell 36 yaşındayken hayatını kaybetmiş olmasına karşın, geriye 500′den fazla eserden oluşan geniş bir külliyat bırakmayı başarmıştır. Halen daha Orpheus ve Purcell arasındaki bağlantıyı açıklamadığımın farkındayım, ama o an geldi. Purcell öldükten 3 yıl sonra karısı Francis tarafından bütün besteleri derleniyor ve ‘Orpheus Brittanicus’ başlığıyla basılıyor, basitçe ‘Britanyalı Orpheus’ diye çevirilebilecek olan başlık daha sonra Purcell’in anıldığı unvanlardan biri olarak kalabilmiş ve kabul görmüştür. Bu da aslında o dönemin İngiliz Cemiyetinde Purcell’in ne kadar kabul gördüğü ve ne kadar önemsendiğini gözler önüne seriyor. 
Purcell marşlar, ilahiler, kasideler, gazeller, tiyatro müzikleri, operalar, ve enstrümental eserler bestelemiştir. Bunların içerisinde dönemin Monarklarına övgülerden oluşan besteler olmakla birlikte, Anglo-Sakson, Roma veya Antik Yunan efsanelerini konu alan  besteleri de bulunmaktadır. Bu yazıda haddimi aşmadan Purcell’in benim son derece beğendiğim Dido & Aeneas ve Kral Arthur operalarından beğendiğim kısımları ve Aphra Behn isimli tiyatro yazarının ‘Abdelazer’ adlı oyunu için yazılmış ve aynı adı taşıyan eserini sizlerle paylaşacağım. Abdelazer’in Rondeau kısmı (2. bölümünde) oldukça kuvvetli bir melodi ile baslar ama 1 dakika 20. saniye sonrasında bir süreliğine yumuşar, tekrar baştaki şiddetine dönmek üzere. Abdelazer’in tamamını da dinlemenizi öneririm toplamda 15 dk civarında uzunluğu olan bir eser.
Daha önce de belirttiğim gibi Purcell, Anglo-Sakson, Antik Yunan ve Roma kültür veya efsanelerinden gelen hikayeleri defalarca kendine konu edinmiştir. Bunlardan King Arthur oldukça bilinen, ve adından da anlaşılacağı üzere Kral Arthur efsanesi etrafında şekillendirilmiş bir operadır. Bu opera’nın en bilinen ve yapısı itibariyle muadillerinden oldukça farklı olan kısmı 3. perdede yer alan ‘What power art thou’ adlı bölümüdür. 3. perdenin tamamı dinlemek isterseniz bu linkten ulaşabilirsiniz. Kral Arthur güzel bir opera olmakla birlikte benim favorim, Dido and Aeneas’tir. 
Dido ve Aeneas’in hikayesi Publius Virgilius Maro tarafından, Roma İmparatorluğunun kurucusu ve ilk İmparatoru olan Augustus zamanında kaleme alınan, Aeneid adlı epik şiirinde yer alan kısımlardan birisidir. Bu eser, Truva Mikenler önderliğindeki Yunan kuvvetleri tarafından yağmalandıktan sonra yanmakta olan Truva şehrinden kaçan Aeneas’in İtalya’ya çıkıp Roma şehrinin ve devletinin temellerini atmasını anlatır. Bu hikaye denizde geçen talihsizliklerle dolu bir macera olması sebebiyle, Homeros’un Odyssey adlı eseri ve eserin baş kahramanı Odysseus ile benzerlikler göstermesine karşın oldukça özgün bir hikayedir. 
Yolculuğunun bir noktasında Akdeniz’deki bir fırtına sonrası Aeneas'i ve mürettebatını taşıyan gemi Kartaca yakınlarında zorunlu olarak durmak zorunda kalır ve bir takım olaylar sonrasında Truva’dan kaçmış olan Aeneas Kartaca’lıların Kraliçesi Dido ile tanışır. Zamanla Dido ile yakınlaşır ve bir çift olurlar. Her şey yolunda giderken, bir gün Iüpiter (Zeus), Merkür’ü (Hermes’i) elçi olarak Aeneas’e gönderir ve O’nun kaderinde İtalyan yarım adasına çıkıp Roma Şehrini kurmak olduğunu ve bir an önce harekete geçmesi gerektiğini söyler. Bu haber üzerine, Aeneas mürettebatıyla birlikte Kartaca’yı terkeder ve yine bir takım maceralardan sonra İtalya’ya çıkar. Aeneas’in hikayesi olması gerektiği gibi ilerlerken ayrılık acısına dayanamayan Dido intihar eder ve ölür. 
İşte Purcell Dido & Aeneas Operasında Aeneas’in gemisinin yaşadığı sıkıntılar sonrası karaya çıkmasıyla başlar. Ve Dido’nun intihar etmesiyle son bulur. Youtube’da operanın bir sürü farklı versiyonu olmakla birlikte görsel anlamda en teatrâl versiyonu budur, ama performans anlamında en başarılı versiyon da bu. Opera’nın kendisi 1 saat ile 1 saat 20 dakika arası değişen bir süre alıyor, orkestra şefinin yorumuna bağlı olarak. Opera tür olarak size hitap etmeyebilir, zevkler ve renkler en nihayetinde.  Ama bu opera’nın çok beğendiğim iki bölümünü muhakkak Janet Baker’ın 1966 performansından izleyin ‘Ah! Belinda, I am prest with torment’ ve ‘When I am laid in earth’. 
Purcell’in ölümü üzerinden yaklaşık 320 yıl geçmiş olmasına karşın halen modern müzik dünyasında farklı improvizasyonlarla yerini bulmaya devam ediyor. Aslında Purcell ile benim tanışmam Christina Pluhar’ın L’Arpeggiatta  ile 2014 yılında yayınladığı ‘Music For A While - Improvisations on Henry Purcell’ albümüyle olmuştu. L’Arpeggiatta ve Christina Pluhar genellikle Barok müzik performansları için bir araya gelseler de Purcell albümünde Barok bestelere küçük caz öğeleriyle (gitar ve perküsyon) yaptıkları sihirli dokunuşlarla dimağlarda çok hoş bir tat bırakmayı başardılar.  Bu albümde de yer alan son derece leziz ve başarılı icra edilmiş üç beste önerim daha olsun sizlere ‘Oedipus, King of Thebes, Z583/2: Music for a While’, ‘The Fairy Queen, Z 629: One Charming Night’, ‘Come, ye sons of art away, Z 323/5: ‘Strike the viol, touch the lute’.
Umarım içerisinde Yunan mitolojisinden, Roma tarihinden ve klasik batı müziği tarihinden öğeler bulunduran bu yazımda Britanyalı Orpheus’un (Orpheus Brittanicus) müziğini hakkını vererek tanıtabilmişimdir. Daha fazla Purcell dinlemek isteyenler bu playliste bakabilirler veya direk spotify sayfasından kendi keşiflerini yapabilirler. Misal şu an ben girdiğimde bugün yayınlanmış olan yeni bir albüme denk geldim, şu an o çalıyor. Kime niyet kime kısmet :)
Haftaya bir kitap veya yazar tanıtımında görüşmek üzere. Esenlikler sizinle olsun, keyifli günler dilerim.
tmg
2 notes · View notes
yorgunherakles · 2 years
Text
mimarlar ne gerek sana, tek bir marangoz yeter. çünkü yeni bir saraya değil, bir çukura gitmektesin.
brecht - kafkas tebeşir dairesi
20 notes · View notes
okuryazarlar · 3 years
Text
Tumblr media
Türk öykü, tiyatro ve kabare yazarı, öğretim üyesi ve gazeteci, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından, Türkiye'de epik tiyatro türü ve kabare tiyatrosunun öncüsü Haldun Taner'i aramızdan ayrılışının 35. yılında saygıyla anıyoruz.
27 notes · View notes
hececiler · 1 year
Link
0 notes
sizekitap · 3 years
Text
Uyandığımda Sesim Yoktu (Etkinlik)
Tumblr media
Uyandığımda Sesim Yoktu, orijinal adıyla Mouthpiece çağdaş ve fiziksel tiyatronun yeni yazılmış en iyi örneklerinden… Kanada, Birleşik Krallık, Amerika ve birçok Avrupa Ülkesinde kapalı gişe oynanan oyun Tamer Levent rejisiyle Kadıköy Belediyesi Selamiçeşme Özgürlük Parkı Tepe Sahne’de tiyatroseverlerle buluşuyor.
Burcu Görek ve Dilşad Çelebi’nin performansıyla seyirciyle buluşan oyun, modern kadının kafasındaki iç çatışmayı, ikircikli hali, fiziksel, grotesk, epik, dramatik tiyatro yaklaşımlarıyla ve akapella yardımıyla çağdaş bir anlatıma kavuşturuyor.
Bir sabah uyandığında annesinin öldüğünü öğrenen Cassandra, annesi için hazırlaması gereken anma konuşması üzerinden içine düştüğü yalnızlıkla birlikte kadına yönelik her türlü baskı ve şiddeti sorgulamaya ve özeleştiri yapmaya başlar. Bastırılmış kişiliğinin yarattığı başkaldırıyla, erkeklerde normal görülen davranışların kadınlarda anormal görülebileceği tepkisini de gösteren oyun; farkındalık sahibi bir Kanadalı kadının tepkisinin, Türkiye kadınından farklı olmadığının da kanıtı.
Uyandığımda Sesim Yoktu, açık bir şekilde baskı gören, örtülü bir baskının içinde kendini bulan, yaşadığı birçok korku ve toplumun ona dayattıklarından dolayı kendini ifade edemeyen, sesleri kısılmış, hırpalanmış, hatta canice öldürülmüş kadınların hakları için yazılmış bir başkaldırı oyunudur.
Uyandığımda Sesim Yoktu bir başkaldırı ve meydan okuma olarak, kadınların özgürce kendi seslerini bulabildikleri, kendilerini ifade edebildikleri bir toplumun mümkün olacağını göstermek ister.
Mouthpiece  2016-2017 Sezonunda Toronto Tiyatro Eleştirmenleri tarafından Yılın En İyi Kanada Oyunu seçildi. 2017 yılında Edinburg Fringe Festivali’nde pek çok ödülün sahibi oldu.
2019:
The Merritt Award for Outstanding Presentation
2017:
The Stage Award for Performance at the Edinburgh Fringe Festival The Summerhall Jawbone Award at the Edinburgh Fringe Festival The Carol Tambor Award at the Edinburgh Fringe Festival Dora Award: Outstanding Sound Design/Composition in the General Theatre Division. Mouthpiece has won the award for ‘Best New Canadian Play’ at the Toronto Theatre Critics Awards for the 2016/17 season.
2016:
Mouthpiece was nominated for a Capital Critics Circle Award (Ottawa) for Best Professional Production Mouthpiece was nominated for three My Entertainment Awards: Outstanding Production, Outstanding Actress and Outstanding Lighting & Sound Design
Yapımcı: Bu Yapım Yazan: Amy Nostbakken & Norah Sadava Çeviren: Gökçenur Şehirli Yöneten: Tamer Levent Koreograf: Utku Demirkaya Müzik Direktörü: Batınhan Altun Işık: Gökhan Davulcu Kostüm: Fatoş Aydoğdu Fotoğraf: Fethi Karaduman Afiş Tasarım: Berkcan Okar Reji Asistanı: Başak Bilge Kutlu
Oyuncular: Burcu Görek, Dilşad Çelebi
Süre: 70 dakika / Tek perde  Yaş sınırı: 13 yaş ve üstü
Kaynak
devamı burada => https://sizekitap.com/etkinlikler/uyandigimda-sesim-yoktu-etkinlik-3/
0 notes
edebiyatasigi · 3 years
Text
Konularına göre şiirler..
Lirik Şiir
Aşk, hasret, özlem, ayrılık, din ve ölüm konulu şiirlerdir.
Okurun kalbine seslenen bu şiirlerde coşkulu bir duygusallık vardır.
Halk edebiyatında koşma, (Güzelleme) semai, varsağı, ağıt, ilahi;
Divan edebiyatında gazel, şarkı ve mersiye lirik şiirlerdir.
Önemli temsilcileri: Karacaoğlan, Fuzuli, Yunus Emre
Epik Şiir
Coşkulu bir anlatımla savaş ve kahramanlık konularının ele alındığı şiir türüdür.
Epik şiirin en önemli örnekleri destanlardır.
Koşmanın türlerinden olan koçaklama, destan ve varsağı bu türün önemli biçimlerindendirler.
Önemli temsilcileri: Köroğlu, Dadaloğlu
Satirik Şiir
Eleştiri şiiridir.
Toplumun aksayan yönlerini, belli bir mevkideki insanların yaptıkları işleri, idarecileri, siyasetçileri iğneleyici sözler ve alaylı ifadelerle eleştiren şiir türüdür.
Önemli: Satirik şiir Halk edebiyatında taşlama, divan edebiyatında ise hiciv (hicviye),
Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatında ise yergi-tenkit isimleriyle bilinir.
Önemli temsilcileri: Kaygusuz Abdal, Nefi
Didaktik Şiir
Öğretici şiirdir.
Ders vermek, bilgi aktarmak, öğüt vermek amacıyla daha çok dini, ahlaki, felsefi ve sosyal konularda yazılan şiir türüdür.
Daha çok masal ve fabllarda karşımıza çıkar.
Önemli temsilcileri: Nabi, Kul Mesut, Şeyhi
Pastoral Şiir
Doğa güzelliklerini, kır ve çoban yaşamını anlatan şiir türüdür.
Sade ve süsten uzak bir dille oluşturulan bu şiirdir.
İdil: Bir çobanın ağzından yazılan ve çobanların aşkını anlatan pastoral şiirlere idil denir.
Eglog: Birkaç çobanın karşılıklı konuşmalarına dayanan ve kır yaşamı ile aşklarının ele alındığı şiirlere eglog denir.
İlk pastoral şiir: Abdülhak Hamit Tarhan – Sahra
Dramatik Şiir
Tiyatro metinlerinde kullanılan bu şiir türü daha çok karşılıklı konuşmalara dayanan bir şiir türüdür.
Özellikle trajedilerde ve dramlarda kullanılmıştır.
NAZIM BİRİMİ
Nazım birimi, dize sayısına göre gruplandırılırlar. Dörde ayrılır.
1. Mısra / Dize
Şiirdeki en küçük birimdir. Şiirdeki her satır bir dizeden oluşur.
2. Beyit
Divan şiirinde kullanılır. • İki dizeden oluşur ve kendi içinde kafiyelidir.
3. Dörtlük
İslamiyet öncesi Türk şiirinden Halk şiirine geçen bu nazım birimi de dört dizeden oluşur ve anlam bütünlüğü taşır.
4. Bent
Üç veya daha fazla mısradan meydana gelen ve kendi içinde kafiyelidir. En az 3 mısradan oluşmakla birlikte dört, beş, altı mısradan da oluşabilir.
NAZIM BİÇİMİ
•Şiirin şekil özellikleridir.
•Şiirin nazım birimi, ölçüsü ve uyak örgüsü şiirin nazım biçimini belirler.
•Bazı şiirler şekil bakımından ayrılmazlar.
•Bu tür şiirleri de anlamsal açıdan yani nazım türlerine göre ayırabiliriz.
Halk Edebiyatı Nazım Biçimleri
1. Anonim Halk Şiiri
Mâni, Türkü
2. Âşık Tarzı Halk Şiiri
Koşma, Semai, Varsağı, Destan
3. Aruz Ölçüsüyle Yazılan Halk Şiiri
Divan, Kalenderi, Semai, Selis, Satranç, Vezniahar
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
1. Beyitlerle Kurulanlar
Gazel, Kaside, Mesnevi, Kıt’a, Müstezat
2. Bentlerle Kurulanlar
Tuyuğ, Rubai, Murabba, Şarkı, Muhammes, Terkibibent, Terciibent
Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
Nazım Biçimleri
Sone, Terzarima, Triyole, Balat, Serbest nazım
NAZIM TÜRÜ
Bir şiirde ele alınan konuya göre verilen addır.
Şiirin nazım türü belirlenirken şiirde ele alan konuya bakılır.
DİKKAT: Nazım biçimi, şiirin şekil özelliklerine göre belirlenir; nazım türü de içeriğine göre belirlenir.
Nazım Biçimi: Nazım birimi, kafiye düzeni, ölçü vb.
Nazım Türü: İçerik (konu, tema vb.)
Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Türleri
A. İslamiyet Öncesi Türk Şiiri Nazım Türleri
Koşuk, Sagu, Destan
B. Halk Şiiri Nazım Türleri
1. Âşık Tarzı Halk Şiiri
Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt
2. Anonim Halk Şiiri
Ninni, Ağıt
3. Dinî-Tasavvufi Halk Şiiri
İlahi, Nefes, Deme, Nutuk, Devriye, Şathiye
C. Divan Şiiri Nazım Türleri
Tevhit, Münacaat, Naat, Mersiye, Methiye, Hicviye, Fahriye
0 notes
1970-fa-re · 3 years
Text
Vasıf Öngören
Vasıf Öngören (15 Şubat 1938; Tavşanlı, Kütahya – 14 Mayıs 1984, Amsterdam), Türk tiyatro sanatçısı, dramaturg, yönetmen, yazar, tiyatro kuramcsı.Vasıf ÖngörenBrecht’çi tiyatronun biçimsel özelliklerini, epik tiyatro yöntemini Türkiye’de ilk kez uygulayan dramuturgdur.Ülkenin temel sorunlarını ele alan dört oyunuyla (Asiye Nasıl Kurtulur?, Almanya Defteri, Oyun Nasıl Oynanmalı? ve Zengin Mutfağı)…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes