benim o yokuşu çıkamayışım korkumdan değil. hırpalanırım diye girmiyorum sanmayın o kavgaya. benim de sevdiğim şarkılar var, bende bağırabilirim en güzel yerinde suskunluğumun bir sebebi var. ürkekliğim sizden, sözlerinizden değil. yorgunum ben, benim yorgunluğum etten kemikten.
seni değiştirmemiş zaman farkları. birine sen derken kendinden bahsetmeyi çok sevmişsin. çok denemene rağmen değişememişsin. neden kendi fotoğrafını çeker ki insan, demişsin. sonra neden gider diye düşünmüşsün. bak ben de gençtim demek için, bak ben de geçtim bu yoldan demek içinmiş. isimler geçmiş hayatından güzel isimler, bebek isimleri, melek isimleri, çiçek isimleri. bazı isimler, kötü anılar eşittir olmuş sende. insanlar geçmiş. kimileri kayıp gitmiş,kimine hiç dokunmamışsın. kimine dokunup iğrenmiş, kimine dokunup imrenmişsin. şarkılar geçmiş, şiirler geçmiş. bir sen kalmışsın. kırılmışsın, geçmiş ve o kırgınlığı özlemişsin en çok. sonra kimse öyle sert vurmamış, sonra hiç kırılacak kadar hızlı çarpmamış göğsüne kalbin. seni kırmaya gelen olmamış, senin liginde tek takım sen kalmışsın. şampiyonsun ama anlamı yokmuş. liflerin kopmuş sevinçten. koşamıyorsun, en kötüsü ağlayamıyorsun. o çok hüzünlü bir birikmedir biliyorsun. başkasının etiyle kapatabileceğin yaraların olmamış. senden her şeyin az az alınışını izlemişsin sonra mütevaziliğinden sesin çıkmamış. biraz da sen vermişsin yetmez deyip, erzak olmuşsun yaşanan vicdani açlıklarda. kendi açığını, senden aldığı kırıklarla kapatanlar olmuş ama ölmüş diyebilirmişsin. kafanda her gün cenaze törenleri. samimiyetsiz, çiçeksiz, polissiz, olaysız başka bir şeyin kalmamış. mülksüz piçin tekisin. çin çayları, bitkisel hayatsal, dar alanda uzun paslaşmalar, kısa parlıament, akşamlar, biraz da hüzün, biraz da yalnızlık, susmalar ama kafanda gürültüler hep örneklendirmişsin. yani sen çöp atmaya gitmişsin. su şişeleri, bira şişeleri, evine girerken, sokağa bir çocuk girmiş o çöpleri toplamak için, o da mutsuz sen de mutsuzmuşsun. hayat farkları üzmüş seni. eşitlik, adalet, kapitalizm falan gibi vesire benzeri züppe saçmalıkları. soyunup uyuyacakmışsın, hafif meşrepmişsin ama hâlâ, yastığının altında bir umut, onu orada tutmaktan yorulmamışsın. yine mi çirkinmişsin ama yine rezalet.
•["Sana bazen, sana sıkça, sana aslında her gün her şeyden bahsetmek istiyorum. Yoğun geçmiş mesaiden, belki yeni gelecek bir filmden falan ama her şeyden. Her şeye gülerdin, gülüşün duvarımda asılı bir fotoğraf. Nasılsın, dünyanın en komik yalanı, en üzücü gerçeğiydin. Nasılsın, kedilerinin yanında adını ne zaman ansak kapıya koşmalarını, seni hala evinin içinde aramalarını anlatmak isterdim sana gül diye, cüzdanımı elli defa kaybedişimi, aylarca hazırladığım sunumu dalgınlıkla silişimi falan, gülerdin, sen gülünce her şey gülerdi, nasılsın insanın insana umudu olmaması ne acı, sana binlerce kez sordum nasılsın, nasılsın, bir playlist yaptım güzel şeylerin umuduna şarkılar diye, içinde beni sana umutlandıran bir şarkı yok, insanın yaşamayanına da hala insan diyorlar mı? Yokluğun bi çok şeyi sığınılabilecek hale getirdi, nasılsın, bin şeye kurulup bir şeyi affedebiliyorum günün sonunda, yokluğun bi şey, tek şey, affedemediğim."]™
içimden sana kuş lokumu almak, gül reçeli yapmak, ekmek kızartmak, çiçek toplamak geliyor. ben nanelisini severim sen hangisini, bilmek. çok aradığın kitabı bulmak, uzun zamandır beklediğin filme bilet almak, cebimde anahtar yerine elini taşımak istiyorum. içimden sana kaşkolumu vermek, sana tuzu kaçmış, tuzu yokmuş yemekler pişirmek, süt ısıtmak, ceketindeki tozu elimle almak geliyor. birlikte sığırcık sürüsü seyretmek, sana kağıttan oklar üflemek, sana en fazla ve sadece bu kadar zarar vermiş olmak istiyorum. içimden sana yaka iğnesi seçmek geliyor. kol düğmesi ve duvar saati. sana hediyeler aramak, sana paketler, kurdeleler. istiyorum ki tütsüler yakıp, eski şarkılar açıp, pencereden sarkalım ay ışığı, ayçiçeği, ayçöreği, ayçekirdeği... sevdiğim her şeyi seninle paylaşayım. içimden saçını taramak, yüzünü yıkamak, sana havlu tutmak; havluyu önceden ısıtmış olmak geliyor. sana meyve soymak, meyveyi ellerimle toplamış olmak, sana günaydın diye bağırmak, sana iyi geceler diye fısıldamak, gördüğüm tüm rüyaları iyiye yormak, seni hiç yormamak istiyorum. hiç bilmem ama içimden sana mızıka çalmak geliyor. sana nar ayıklamak, sana pansuman yapmak, senin için buhurumeryemler büyütmek, seninle durup hep göğe değil; biraz da toprağa bakmak. kırkayaklar kuşlar kadar güzeldir demek, seninle yabanıl otları bile sevmek geliyor içimden. içimden sana kaşkol örmek, yanağına düşen kirpiğini almak, yılın ilk karını, baharın ilk tomurcuğunu seninle görmek geliyor. seni süt köpüğüm, seni denizköpüğüm diye sevmek. seni çocukluk hatıralarını anlatırken dinlemek, seni mümkün olsa yeniden bu kez ben büyütmek istiyorum. içimden en güzel denizlerde seninle taş sektirmek, kalbimin derinliğini seninle ölçmek, ellerimle topladığım çiçeklerden sana ayraçlar yapmak geliyor. sadece kitaplarda değil, hayatına da kaldığın yerden benimle devam et istiyorum. istiyorum ki içimden gelen her şey senin de içinden gelsin, içim içinmiş olsun mu?
Mükemmel olmadığımızı biliyorum. Kusursuz olmaya çalışan bir kızken, kusursuz olmayan aşka aşık olan kız oldum. Ben en iyisi olmak istemiyorum. Ben kusursuz olmak istemiyorum. Ben kusursuz aşk istemiyorum. Seni istiyorum. Yalnızca seni. Senin nefesinde uyuyakalmayı, kahve içtiğim için bana kızmanı, geç uyuduğumda sinirlenmeni, duştan çıkınca "saçlarını kurutmadan arama" demeni, hastalandığımda mavi'yi üzerime geçirmeyi, uyurken kirpiklerini seyretmeyi, sana sincap videoları atmayı, bok gibi sesimi umursamadan sana şarkılar söylemeyi, kahve içerken hüpletip beni sinir etmeni, çok çalışmaktan yorulduğunda 5 dakika olsa dahi sesimi duymak için aramanı, mor şortunla sabahları dişini fırçalamanı, fenerin maçına bilet alıp iptal ettikten sonra benimle birlikte izlemeni, sakallarını benimle birlikte kesmeni, yorgun gözlerini öpmeyi istememi, tüm çirkin, kirli taraflarımı sadece senin bilmeni, geleceğimde senin olmanı, başarılı bir kadın olduğumda senin elini tutmayı, hastalandığında yemek yemiyorsun diye sana kızmayı ve senin uzatma demelerine sinirlenmeyi, kimseyi ortak etmediğim o en güzel hayallerimi seninle gerçekleştirme isteğimi, oğlumun babasının senden başkası olmayacağını, hiç bilmediğim baba sevgisini günü geldiğinde çocuğumuza tereddütsüz göstereceğini bilmeyi, senin gölgende korunmayı, her bir zerreni arzulamayı, suçlarına ortak olmayı, sırtındaki yaralarını öpmeyi, seninle sabahın 7sinde işe gitmeden şarkılar dinlemeyi, seninle Helen ve Savaş'ı izlemeyi, seninle oyunlar oynamayı, sana maymun videoları atıp bomboş gülmeyi, derealizasyon atağı geçirdiğimde; herkese yabancı oluşumdan, herkesten korktuğum zamanlarda sana sığınmayı, anksiyeteden ellerim titrediğinde beni sakinleştirmeni, ağladığımda sesinde huzur bulmayı, seninle susmayı, uykulu sesinle "sana aşığım" demeni, içmeden sarhoş olduğumda sana saçmalayıp salak salak gülmelerimizi, senin hem annen hem baban oluşumu, üzüldüğünde ilk beni aramanı, seninle kavga etmeyi, seninle bir olmayı, tüm zaaflarını bilip, tüm zaaflarımı bilmeni ve onları bana karşı asla kullanmamanı, güçsüz yanlarımı senin bilmeni, seninle tek ruh olmayı, karşında savunmasız olmayı, karşında tüm saf halimle kalmayı, sana özel olmayı, senin mavin olmayı, senin prensesin olmayı, senin sincabın olmayı, senin hayatının aşkı olmayı, benim hayatımın aşkı oluşunu ve dahasını istiyorum. Seninle en iyisi olmayı, seninle en dibi ve en zirveyi yaşamayı istiyorum. Seninle geçmişi siktir edip geceler boyu kurduğumuz hayalleri yaşamayı istiyorum. Ayrılığın bile seninle en dibini yaşamayı istiyorum. Acıdan yanacaksak, yanalım istiyorum. Ben sadece seni istiyorum. Hikayeme seni ortak etmeyi istiyorum. Seninle küllerimizin arasından yanıp yanıp yeniden dirilmeyi istiyorum. Zihnimde dönüp duran zehirli, hasta düşüncelerin sonucu bizi ayırsada; ayrılık bizim birbirimize işlediğimiz aşkı, sevgiyi, masumiyeti yok etmeye yetmez. Mecburuz. Ayrı kalmaya mecburuz. Ama bizi ayırmaya bizim bile gücümüz yetmez sevgilim. Ayrılığında, dibinde dibini yaşayalım. Yanıp yanıp, yeniden dirilelim.
Kuşlar dönmemeye kararlı gibi, göç ettikleri yerden.
Bulutlar ağlamaklı.
Şarkılar tatsız,
Şiirler yarım.
Yalnızlıktan mı desem,
Yorgunluktan mı.?
Bir şeyi eksik bu baharın...!
Ama ben demiştim çiçekler açacak diye.!
İnan Durak TAŞ
Günaydınlar can ve candan olan, yürekleri sevgi dolu güzel insanlara, selam olsun, gönüller dolusu selamlar sevgiler olsun.
Uyandırana hamdolsun, şükürler olsun, hamdüsenalar olsun. Her birinizin gönlünde, en güzel bahar çiçekleri açsın. Her şey gönlünüzce olsun gönül dostlarım ve arkadaşlarım. Sağlık, mutluluk ve esenlikler her birinize.
Her şeyin farkındasın. Her şeyi çırılçıplak hâliyle görüyorsun ama idrak yok. Bazı şeyleri idrak etmek kâinatın en zor şeyi gibi. Yazdığım sözler gün içinde sürekli beynimin içinde dönen Alba&Ravens Parçalar şarkısından. Uzun zaman önce hep bi' denk gelişler istiyordum. Sürekli aynı şeyleri dinleyip duruyordum, belki sıkılmıyorum ama yeni şeyler istiyordum ve tam olarak dört gün önce iki tane şarkı girdi hayatıma. Bu şarkı da o iki şarkıdan biri. Bazen hiç konuşmaya ihtiyaç duymadan, bir şiirde, bir şarkıda tüm ruhunu görürsün ve sadece onu söylersin. İşte bu şarkı kafamın, ruhumun yorgunluğunu özetleyen şarkı. Ben sürekli şarkı söylüyorum. Eskisinden daha fazla. Sikmişim güzel sesi. İnsanlar öylesine şarkılar söylediğimi düşünüyor ama ben hiçbir şeyi öylesine yapmıyorum. Bir şarkı söylemenin bedelini bile veriyor bu ruhum. Kimseyi öylesine sevmedim, hiçbir diziyi öylesine izlemedim, hiçbir kitabı öylesine okumadım, hiçbir müziği öylesine dinlemedim ve hiçbir şarkıyı öylesine söylemedim. Hepsinin derin derin anlamları var tıpkı ruhum gibi. Uzun zaman sonra hatta sanırım hayatım boyunca ilk defa bugün MUCİZE diye haykırdım. Daha önce hiçbir zaman çağırmamıştım. Kafam artık kaldırmıyor hiçbir şeyi özellikle öylesine olan her şeyi. Ben her zaman belki de çoğu kişinin hayal ettiği şeylere sahip oldum. Mesela sevilmek. Herkes ister belki ama ben hiçbir zaman istemedim. Sevilmeyi, ilgiyi, güzel olan şeyleri bile kafam kaldırmıyor artık. Ben ruhumdan ibaretim. Ruhuma dokunmuyor öylesineler. O ruh yavaş yavaş....