Tumgik
#divân edebiyatı
Text
6. Sınıf Sosyal Bilgiler 1. Dönem 2. Yazılı Soruları Ve Cevapları
A. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları doğru seçeneği yuvarlak içine alarak cevaplayınız. (40x1= 40 Puan)
1) Anadolu’nun Türk yurdu olmasında aşağıdaki savaşlardan hangisinin katkısı olduğundan söz edemeyiz?
A) Malazgirt Savaşı                                B) Pasinler Savaşı
C) Miryokefalon Savaşı                          D) Talas Savaşı
 2) “Bağdat şehrinin iklimi çok sıcak olmasına rağmen nüfusu kalabalıktır.Müslümanların dinî lideri olan halife bu şehirde yaşamaktadır. Baharat ve İpek Yollarının kesişme noktasında bulunan
Bağdat, yörenin en zengin şehirlerinden olmuştur. Gelişen ekonomisi şehrin bir bilim ve sanat merkezi hâline gelmesinde önemli bir etken
olmuştur.”
Yukarıdaki anlatıma göre Bağdat’ta bilim ve sanatın gelişmesinde şehrin hangi özelliği etkili olmuştur?
A) Sıcak bir iklime sahip olması                
B) Halifenin burada yaşaması
C) Ticaret yolları üzerinde bulunması
D) Şehirde birçok medresenin kurulması
 3) Türklerin İslamiyet’i kabulü ile meydana gelen değişimler ilgili olduğu alanlarla eşleştirilmiştir.
Bu eşleştirmelerden hangisi doğru değildir?
         Değişim                                                                     Alan
A) Kurultaydan divana geçildi.                                          Siyasi
B) Yerleşik yaşam tarzı yaygınlaştı.                                Sosyal
C) Türk-İslam edebiyatı oluştu.                                       Kültür
D) Yöneticiler sultan unvanı kullanmaya başladı.            Askeri
 4) Emeviler dönemindeki aşağıdaki uygulamalardan hangisi halifeliğin saltanata dönüştürüldüğünün kanıtıdır?
A) Arapçayı resmi dil ilan etmeleri
B) Muaviye'nin oğlu Yezid’i halife ilan etmesi
C) İslam devletini en geniş sınırlarına ulaştırmaları
D)Müslümanlara karşı ırkçı bir yaklaşım içinde oldukları
 5) Türkler Anadolu'ya yerleşmeye başladığında pek çok zanaatkar, şeyh, derviş de Anadolu'ya gelmiştir. Bu kişiler Anadolu'nun Türkleşme sürecinde önemli rol oynamıştır.
Sözü edilen kişiler arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
A)Yunus Emre     B)Mevlana      C) Hacı Bektaşi Veli     D)Aşık Veysel
 6) Türklerin Anadolu'ya yerleşmeleri hangi savaş sonrasında olmuştur?
A) Malazgirt       B) Dandanakan        C) Kösedağ         D) Miryokefalon
 7) İpek Yolu'nu kullanan kervanların konakladığı yerlerde zamanla büyük şehirler kurulmuştur.
Bu şekilde kurulan şehirlerde öncelikle aşağıdakilerden hangisinin gelişmesi beklenir?
A)Tarım             B)Ticaret          C)Denizcilik            D)Hayvancılık
 8) Türkler yapılan hangi savaş sonucu İslamiyet’i kabul etmeye başlamışlardır?
A) Malazgirt              B) Talas              C) Bedir                  D) Uhud
 9) Aşağıdakilerden hangisi tarihî İpek Yolu için söylenemez?
A) İpek Yolu Çin’den başlayıp Avrupa’ya uzanan ticaret yoludur.
B) İpek Yolu yalnızca ipekli kumaşların taşındığı ticaret yoludur
C) Türk-Çin mücadelesinin nedenlerinden biridir.    
D) Doğu ile batı arasında bir kültür köprüsü olmuştur.
 10) Göktürkler tarafından yazılan Orhun Kitabeleri 'nin Türk tarihinin en önemli yazılı kaynaklarından biri olmasının nedeni nedir?
A) Sanat özellikleri                                             B) Mimari tarzları
C) Türklere ait ilk yazılı belgeler olmaları         D) Orta Asya'da olmaları
 11) Türk tarihinde ''Sultan'' unvanını kullanan ilk hükümdar aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alparslan              B)Atilla         C) Gazneli Mahmut           D)Teoman
  12) Peygamberimizin vefatının ardından yönetime gelen ilk halifedir. Bu dönemde iç karışıklıklar bastırılmış, devletin parçalanması önlenmiştir. Savaşlarda pek çok hafızın şehit olması nedeniyle Kur’an-ı Kerim kitap hâline getirilmiştir.
Yukarıda bahsedilen halife kimdir?
A )Hz. Ali          B) Hz. Osman          C) Hz. Ömer         D) Hz. Ebubekir
 13) Rollerimiz bize birtakım haklar ve sorumluluklar yükler. Haklarımız hukukun çizdiği sınırlar çerçevesinde sahip olduğumuz kazanımlar ya da yapabileceklerimizle ilgilidir. Sorumluluklarımız ise üstlendiğimiz rollerimizin gereklerini yerine getirmeyle ilgilidir.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi evdeki rollerimize uygun bir hakkımızdır?            
A) Evlat olarak güvenli bir ortamda yaşamak
B) Evlat olarak odamızı temiz tutmak
C) Öğrenci olarak eğitim imkânlarından yararlanmak
D) Müşteri olarak alışveriş yapmak
 14) Aşağıdakilerden hangisi üyesi olduğumuz grupta üstlendiğimiz görevlere verilen addır?
A) Birey               B) Rol             C) Sorumluluk             D) Kurum
 15) Derya ve sınıf arkadaşları Van depreminde zarar gören ailelerin ihtiyaçlarını gidermek için okullarında kermes düzenlemişlerdir.
Topladıkları parayı da depremzedeler için açılan banka hesabına yatırmışlardır.
Ayşe ve arkadaşlarının yaptıkları bu faaliyeti aşağıdakilerden hangisine örnek gösterebiliriz?
A) Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya                                            
B) Uluslararası birlik ve beraberliğe
C) Bireysel ihtiyaçları karşılamaya                                                    
D) Sorunlara karşı duyarsız kalmaya
 16) İlk Müslüman Türk devleti aşağıdakilerden hangisidir?
A) Göktürkler        B) Gazneliler         C) Karahanlılar         D) Abbasiler
 17)       1- Emeviler           2- Dört Halife            3- Abbasiler
Hz. Muhammed'in vefatından sonra İslam Devleti'ni yukarıda verilenler hangi sıraya göre yönetmişlerdir?
A) 1-2-3                B) 2-1-3                 C) 1-3-2                 D) 3-2-1
 18) Türkiye Selçukluları döneminde, Anadolu kentlerinin gelişerek han, hamam, cami ve kervansaraylarla donatıldığı ve zenginleştiği görülür.
Bu eserlerin, aşağıdaki yerleşim yerlerinin hangisinde daha çok yapıldığı söylenebilir?
A) Ticaret yolları üzerinde bulunan kentlerde
B) Eski kültür merkezi ve çevrelerinde
C) Tarım yapılan bölgelerde
D) Sınır boylarına yakın kent merkezlerinde
 19) Türkiye Selçuklu Devleti zamanında bilim, sanat ve edebiyata önem verilmiş ve eğitim öğretimin gelişmesi için çalışmalar yapılmıştır.
Türkiye Selçuklu Devleti döneminden kalan aşağıdaki eserlerin hangisi bu bilgilerin doğruluğunu kanıtlar?
A) Medreseler       B) Kervansaraylar       C) Türbeler        D) Kümbetler
 20) Mutluluk Veren Bilgi anlamına gelen Yusuf Has Hacib’in bu kitabı, Türk-İslam Edebiyatı’na ait önemli eserlerdendir. Yazar, eserini 1070’te Karahanlı Hükümdarı Uluğ Kara Buğra Han'a sunmuştur. Bu eser ideal devlet idaresini öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eserde dünya ve ahiret mutluluğu için nasıl bir yaşam sürülmesi gerektiği hakkında bilgi verilmiştir.
Sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?
A) Atabetü’l Hakâyık                        B) Divân-ı Hikmet
C) Dîvânü Lugātit-Türk                     D) Kutadgu Bilig
 21) Bir soruna çözüm getirirken öncelikle aşağıdakilerden hangisine dikkat etmemiz gerekir?
A) Çözümün bize uymasına                     B) Kişi hak ve özgürlüklerine
C) Çevremizdekilerin söylediklerine       D) Sorunun bize verdiği zarara
  22)    *Manihaizm dinini kabul etmişlerdir.
        *Yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir.
        *Tarımla uğraşmışlardır.
Özellikleri verilen Orta Asya Türk devleti hangisidir?
A) Büyük Hun           B) Uygurlar         C) Kök Türk           D) Kutluk
 23) Kaşgarlı Mahmud tarafından Abbasi halifesine sunulan Araplara Türk dilini öğretmek amacıyla yazılmış önemli bir eserdir. Kitapta
Bizans sınırından Çin sınırına kadar çeşitli Türk topluluklarının
lehçelerinden örnekler verilmiştir. Türklerin yaşadığı coğrafyaya,
ekonomisine,sosyal hayatına ve inançlarına ait önemli bilgiler içerir.
Ayrıca Türk dünyasını gösteren bir harita bulunur.
Sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?
A) Atabetü’l Hakâyık                        B) Divân-ı Hikmet
C) Dîvânü Lugātit-Türk                   D) Mesnevi
 24) Türkiye Selçukluları, yaptıkları kervansaraylarda yolcuları her türlü ihtiyacını karşılıyorlardı. Burada yolcular hayvanlarıyla birlikte ücretsiz kalabiliyorlar.Hasta olanlar tedavi ediliyor hatta fakir yolculara gerekli malzemeler veriliyordu.
Bu uygulamanın temel nedeni olarak hangisi söylenebilir?
A) Halkın birliğini sağlamak               B) Ülke sınırlarını genişletmek
C) Ticari faaliyetleri geliştirmek          D) Haçlılara karşı güç oluşturmak  
 25) Selçuklu Sultanı Alparslan ve Melikşah Dönemi’nde vezirlik yapan Nizamülmülk’ün çalışmalarıyla Nizamiye Medreseleri kurulmuştur.
Bu medreseler planları, teşkilatları ve müfredatlarıyla tarihte önemli bir yer tutar. Daha önceki medreseler özel kuruluşlar olduğu hâlde, Nizamiye Medreseleri devlet himayesinde ortaya çıkmıştır.
Selçukluların hangi alana önem verdiklerini söyleyebiliriz?
A) Yönetim            B) Ekonomi            C) Ticaret             D) Eğitim
 26) Emeviler döneminde diğer milletlerden Müslüman olanların sayısında artmamasının sebebi nedir?
A) Emeviler’in diğer milletlere köle nazarıyla bakmaları                
B) Emeviler’in ekonomisinin zayıf olması
C) Halifeliğin babadan oğla geçmesi                                                       D) Emeviler’in savaşmayı terk etmeleri
 27) Yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti aşağıdakilerden hangisidir?
A) Uygurlar        B) Köktürkler        C) Osmanlılar          D) Hunlar
 28)     1048 Pasinler,      1071 Malazgirt,         1176 Miryokefalon
Yukarıda verilen üç savaşın ortak yönü nedir?
A) Moğollarla yapılmış ve Selçukluların yıkılma sürecine girmiştir.
B) Bizans ile yapılmış ve Anadolu’nun Türk yurdu olmasını sağlamıştır.
C) Türklerle Çinliler arasında İpek Yolu hâkimiyeti için yapılmıştır.
D) Selçuklularla Araplar arasında Orta Asya hâkimiyeti için yapılmıştır.
 29)    I.Tarihte bilinen ilk Türk devletidir.  
        II.Türk adıyla kurulan ilk Türk devletidir.
Yukarıda verilen bilgilere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
            I                                             II                
A) Asya Hunları                       Köktürkler
B) Köktürkler                           Asya Hunları
C) Uygurlar                              Köktürkler
D) Karahanlılar                        Gazneliler    
 30) “Ey hükümdar! Biz öyle zihniyete sahip bir kavimdik ki putlara tapar, ölü hayvan eti yer, akrabalık bağlarına riayet etmez, komşularımıza kötülük ederdik, güçlü olanlarımız zayıfları ezerdi.”   Habeşistan’a göç eden Müslümanlar adına Habeş Kralı Necaşi ile konuşan Hz. Cafer’in bu sözleri, hangi dönemi açıklamaktadır?
A) Cahiliye Devri                                                 B) Asrı Saadet    
C) İslam Öncesi Türk Kültürü                             D) Dört Halife Dönemi
 31) Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun fethine katılan beyler aldıkları yerlerde yerleştiler.
Aşağıdakilerden hangisi bu beyliklerden biri değildir?
A) Mengücekliler                                 B) Saltuklular
C) Artuklular                                        D) Karahanlılar
32) Hz. Muhammed’in (sav) vefatından sonra Dört Halife dönemi başladı.İslam tarihinde bu döneme “Cumhuriyet Dönemi” de denilmiştir. Bu durumun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ülke sınırlarının genişlemesi    
B) Devlet teşkilatlarının oluşturulması
C) Halifelerin seçimle iş başına gelmesi                                        
D) Kur’an- ı Kerim’in kitap haline getirilmesi
 33) 1243 Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçuklu Devleti’nin Moğollara yenilmesi sonucunda Anadolu’da Türk beylikleri tekrar ortaya çıkmıştır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin göstergesidir?
A) Anadolu da Türk birliğinin bozulduğunun                
B) Anadolu’nun Türkleşmeye başladığının
C) Merkezi otoritenin güçlendiğinin                                
D) Anadolu’nun kesin bir Türk yurdu olduğunun
 34)  751 yılında Araplarla Çinliler arasında yapılan Talas Savaşı, Türklerin İslamiyet’i kabul etmesindeki etkenlerden biridir. Türklerin Arapları desteklediği bu savaş sonrasında, Türklere Abbasi sarayında önemli görevler verilmiştir.
Bu açıklamalara göre hangi yargıya ulaşabiliriz?
A) Siyasi ittifak, dinsel etkileşime yol açmıştır.                    
B) Türkler, bağımsızlık için Araplarla savaşmıştır.
C) Talas Savaşı ilk Türk-Çin savaşıdır.                                      
D) Türkler, İslam’dan sonra milli benliklerini kaybetmiştir.
 35) Türk devletlerinde hükümdarın; Fakir milleti zenginleştirmek, halkın huzur ve güvenliğini sağlamak, toplumda adalet ve eşitliği sağlamak gibi görevleri vardır.
Buna göre Orta Asya Türk devletleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sosyal devlet anlayışı benimsenmiştir.
B Toplum huzuru ön planda tutulmuştur.
C) Devletin çıkarları halkın çıkarlarından önde tutulmuştur.
D Ekonomik gelişmişliğe önem verilmiştir.
 36) Hunlar, Çin politikasına dayanamayarak Kuzey ve Güney Hunları olmak üzere ikiye ayrıldılar. Köktürkler 582 yılında Çin'in baskıları sonucu Doğu ve Batı Göktürk Devleti olmak üzere ikiye ayrıldı.
Bu bilgilere göre Türk devletlerinin yıkılmasında aşağıdakilerden hangisi etkili olmuştur?
A) Coğrafi zorluklar                                 B) İç çekişmeler
C) Dış baskılar                                         D)  Boy siyaseti izlemeleri
 37)      I-Türklere Anadolu’nu kapıları açılmıştır.
           II- Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu kesinleşmiştir.
Bu gelişmeler sırasıyla hangi seçenekte belirtilen savaşların sonuçlarıdır?        
            I                                     II
A)   Kösedağ                         Yassı çemen
B)   Malazgirt                        Miryokefalon
C)   Kösedağ                          Malazgirt
D)  Dandanakan                     Miryokefelon
 38) Aşağıdaki savaşlardan hangisinin Anadolu’da Türk hakimiyetini güçlendirdiği söylenemez?
A) Pasinler         B) Malazgirt           C) Kösedağ          D) Miryokefalon
 39) Aşağıdakilerden hangisi doğuştan sahip olduğumuz rollerden biridir?
A) Öğrenci         B) Oyuncu          C) Anne       D) Evlat
 40) Aşağıdakilerden hangisi üyesi olduğumuz grupta üstlendiğimiz görevlere verilen addır?
A) Birey           B) Rol                C)Hak                 D) Kurum
B.  Aşağıdaki tablodaki bilgilerin doğru olanlarına, parantez içerisine “D” , yanlış olanlarına “Y” yazınız. (15x2=30)
 (…..) 1- Tarihî ticaret yolları toplumlar arası ilişkileri sadece ekonomik alanda etkilemiştir.
 (…..) 2- Malazgirt ve Miryokefalon savaşları Türklerin Anadolu’yu yurt edinme sürecini olumlu etkilemiştir.
 (…..) 3- Anadolu’da imarethane, darüşşifa, kervansaray gibi mimari eserlerin varlığı bu coğrafyada Türk-İslam kültürünün oluştuğunun kanıtıdır.
 (…..) 4- Toplumsal yardımlaşma ve dayanışmanın birlik ve beraberliğimize katkısı yoktur.
 (…..) 5- Edib Ahmet Yüknekî’nin Atabetü’l Hakâyık’ı ve Hoca Ahmed Yesevi’nin Divân-ı Hikmet’i Karahanlılar Dönemine ait eserlerdir.
 (…..) 6- Orta Asya’daki ilk Müslüman Türk devleti Karahanlılardır.
 (…..) 7- Gazneliler, Alp Tegin tarafından Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da kurulan Müslüman Türk devletidir.
 (…..) 8- Kur’an-ı Kerim Hazreti Ali’nin halifeliği döneminde çoğaltılmıştır.
 (…..) 9- Emeviler Devleti’ne Abbasiler son vermiştir.
 (…..) 10- Emevi Devleti yıkıldıktan sonra İspanya’da Endülüs Emevi Devleti kurulmuştur.
 (…..) 11-  751 Talas Savaşı, Abbasiler ile Bizans arasında olmuştur.
 (…..) 12- Müslümanların ilk defa Hristiyan Araplar ve Bizans ordusuyla karşı karşıya gelmesi 629 yılı Mute Savaşı’nda olmuştur.
 (…..) 13- Mekkeli müşriklerin Müslümanları hukuken ilk defa tanıması 628 yılı Hudeybiye Antlaşması ile gerçekleşmiştir.
 (…..) 14- Abbasiler halifeliğin saltanata dönüştürmüşlerdir.
 (…..) 15- Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasındaki ilk savaş 624 yılı Bedir Savaşı’dır.
 C. Aşağıdaki cümlelerdeki boşlukları, kutuda verilen kelimeleri kullanarak doğru olacak bir şekilde doldurunuz. (15x2=30)
  *hicret*          *kut*              *Önyargı*           *Tuğrul*     *kardeş*     *Melikşah*          *Medreseler*          *Nizamülmülk*
*halife*            *Dandanakan*              *Siyasetname*          *Malabadi*             *Haçlı*                 *İpek Yolu*                       *Malazgirt*
1) Hazreti Muhammed’in vefatından sonra başa geçen dini liderlere ……………………..…………….……..denir.
 2) Hazreti Muhammed'in ve Mekke'de zulme uğrayan Müslümanların, Medine'ye göç etmesine .................................................... denilir.
 3) Orta Asya Türk devletlerinde hükümdarlık yetkisinin Gök tanrı tarafından verildiği inancına...................................................... denir.
 4) ………………………..................................... Nizamülmülk tarafından yazılmış önemli bir eserdir.
 5)  1040 yılında………………………………………………Savaşı’nda Gazneliler, Büyük Selçuklulara yenilmişlerdir.
 6) Abbasî halifesi Kaim bin Emrillah,……………………………………..……Bey’i “Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı” ilân etmiştir.
 7) Büyük Selçuklular en parlak dönemini……………………………………………………..devrinde yaşamıştır
 8) İlk örneğini Karahanlılar’ın yaptığı………………….………………………Türk-İslam devletlerinin başlıca eğitim ve bilim kurumlarıydı.
 9) Selçuklu Sultanı Alparslan ve Melikşah Dönemi’nde vezirlik yapan………………………    ………tarafından Nizamiye Medreseleri kurulmuştur.
 10) ……………………......Savaşı ile Anadolu’nun kapısı Türklere açılmış,Anadolu’nun Türk yurdu süreci ve İlk Türk beylikleri dönemi başlamıştır.
 11) Diyarbakır’da dünyanın en büyük taş kemerine sahip olan ……………………….………………..Köprüsü bulunmaktadır.
 12) ……………………………………………….……Seferleri sonucunda matbaa, kâğıt, pusula ve barut Avrupa’ya götürüldü.
 13) …………………….………………….., Çin’den başlayıp Orta Asya ve Anadolu üzerinden geçerek Avrupa’ya kadar uzanan tarihi bir yoldur.
 14). …………………………………..……bir kişi ya da olaya ilişkin yeterli bir bilgi edinmeden, önceden, peşin bir karara varmış olma durumudur.
 15) …………………………….......................……. olmak doğuştan ya da yaşa bağlı sahip olduğumuz bir rolümüzdür.
1 note · View note
belkidebirharfimben · 5 years
Text
Çocuk edebiyatının tasavvufa ihtiyacı yok mu?
Nilüfer Kuyaş, Başka Hayatlar'da, 'sahne sevgisi' ile 'geriplanda kalma arzusu'nun içinde nasıl bir savaşa neden olduğunu anlatırken der ki: "Büyük çelişkiler insanı hasta eder. Ben de hastalandım. Beden isyan etmişti sonunda. Zihin hummalı bir şekilde arayı kapatmaya çalışıyordu. Aylarca süren çaba, yüzlerce sayfa felsefî görüş, uykusuz geceler. Sonunda tiyatrodan değil felsefeden mezun oluş. Bedenim kırkbeş kilo, zihnim karmakarışık, Türkiye'ye döndüm." Bu paragrafın bendeki etkisi aslında tamamen ilk cümlesiyle ilgili: "Büyük çelişkiler insanı hasta eder." Evet. Çünkü buna, kendi hayatımı da bıçağın altına yatırarak, tastamam iman ediyorum. Hatta biraz daha ilerisi: Bizde varolan her türden arızanın böylesi bir çelişkiyle irtibatlı olduğunu düşünüyorum. Biz, her neyi kendi içimizde çözemiyoruz, onu dışımıza bir hastalık/sorun olarak yansıtıyoruz. Enfüste yaşadığımız savaşlardır ki dışımıza arızalar olarak yansıyor. Gabor Mate'in Vücudunuz Hayır Diyorsa kitabında buna dair mebzul miktarda örnek vardır. Hatta kitabın tamamı şu iddia üzerine inşa edilmiştir: "Sen doğru 'hayır'ları zamanında diyemediğin zaman vücudun hayata 'hayır' demeye başlar." Zira varlığının çelişkiler üzerinde devam etmesini istemez. Güvensizlik kalpte 'kalma arzusunu' azaltır. Fakat o kitaba geçmeden, daha evvel de yazılarımda kendisinde bahsettiğim bir filmden, A Monster Calls/Canavarın Çağrısı'ndan konuşmak istiyorum. Bu filme sık sık dönüyorum. Çünkü pedagojik anlamda önemli birşeye dikkat çekildiğini düşünüyorum. Nedir o peki? Çocukların da tasavvufa ihtiyaçları var. Ne demek o? Yani, özellikle fıtrata/yaratılışa bakan vecheleriyle içlerinde neler olup bittiğini, nelerden oluştuklarını, neden böyle yapıldıklarını bilmeye ihtiyaçları var küçüklerin. George Orwell'ın Kitaplar ve Sigaralar'da dediği gibi, biz büyüklerin çocukları anlamasının tek yolu, 'kendi çocukluğumuzu hatırlamamız'dır. Evet. Ancak kendi çocukluğumuzu anımsamakla çocuklarımıza ulaşabiliriz. Yani, o zamanlar taşıdığımız-yaşadığımız duygu durumları üzerinden, çocuklarımızın duygu durumlarına 'empatik köprüler' kurabiliriz. Çocukluğunu unutan bir büyüğün çocuklarla konuşabileceği ortak bir dünya da kalmaz. Hatta öylesi büyüklere çevrelerindeki insanlar tarafından musırrane şöyle denir: "Sen hiç mi çocuk olmadın?" Evet. İletişim için gerekli olan 'mütercim odasından' yoksundur. Hem anlatamaz hem de anlaşılmaz. Çocuk edebiyatı dediğimiz şey de, bu anlamda, çocuk ve yetişkin arasında 'mütercim odasının' yeniden inşasını başarabilirse başarılıdır. Yoksa sırf bir oyalanma olarak kalır. Bir 'çok satarlık' tuzağına dönüşür. Yani, bir çocuk kitabını okuduğunda, çocuk hayatı anladığı kadar büyük de çocuğunu anlamalıdır. Yazarken ikisi birden gözetilmelidir. Ben de çocukların tasavvufa olan ihtiyaçlarını anlamada kendi çocukluğumu ölçü olarak alıyorum. Sürekli büyünen o yaşlarda, hergün dengelerin yeni baştan kurulduğu o zeminde, çocuk sürekli yeni şeyler öğrenmiyor sadece, yeni duyuşlar da yaşıyor. Bir yakınının ilk kez duyduğu vefatı, bir arkadaşının ilk kez şahit olduğu kazası, bir bültende ilk kez gözünün rastladığı bir acı, belki sarsıcı bir boşanma süreci, belki (Canavarın Çağrısı filminde olduğu gibi) ebeveynlerinden birisinin çaresiz bir hastalığa düşmesi... Bütün bunlar çocuğun dünyasına sadece yeni bilgiler değil yeni 'duyuşlar' da taşıyor. Ve çocuk her öğrendiği yeni duyuşta onu bir yere koyma ihtiyacı hissediyor. (Duyuşlara karşı tarafsız kalamazsınız.) Evet. Bir yere koyabilmeli çocuk, yoksa, bir çelişki olarak geleceğe taşıyacak onu. Yaralarla büyüyecek. O büyüdükçe yaraları da büyüyecek. Belki hastalık olacak. Mürşidim bir yerde böylesi yaralardan birisine şöyle dikkat çeker: "Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve gayet zayıf ve nazik vücutlarında bir kuvve-i mâneviye bulabilirler. Ve herşeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mîzac-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümit bulup mesrurâne yaşayabilirler. Mesela, Cennet fikriyle der: 'Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennetin bir kuşu oldu. Cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.' Yoksa, her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri o zayıf biçarelerin endişeli nazarlarına çarpması, mukavemetlerini ve kuvve-i mâneviyelerini zîr ü zeber ederek gözleriyle beraber, ruh, kalb, akıl gibi bütün letaifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divâne bir bedbaht hayvan olacaktı." Düşünün lütfen. Bir çocuk hem mutlu olmak istiyor hem de hergün haklarında acı çekmesi gereken, fıtratının bunu iktiza ettiği, birsürü şey öğreniyor. Bu zıtlıklar karşısında ne yapmalı? A) Mutlu olmayı boşverip tastamam Schopenhauercı bir karamsarlığa gömülmeli. B) Duyduklarını boşverip gafilane bir mutluluğa garkolmaya çalışmalı. Hangisini denemeli? Sizce? Siz hangisini seçersiniz? Bence hangi şıkkı seçse yanlıştır. Zira ikisini de başaramayacaktır. İnsan tek bir parça değildir. İnsan bir şirkettir. Bir koalisyondur. Bir birlikteliktir. Ve bu birlikteliği oluşturan parçaların bilgisine sahip olunmadan hayatta karşılaşılan şeyler de doğru şekilde anlamlandırılamaz. Parçaların inkarıyla bütünde saadete varılamaz. Burada hemen Inside Out/Tersyüz animasyonunu da hatırlayalım. Orada çocuklara duygularını doğru şekilde yönetebilmeleri nasıl öğretiliyordu? Elbette onları parçalarına ayırarak. Öfke, üzüntü, neşe, korku, nefret gibi duygular birer ayrı karaktere büründürülerek çocuk dünyasının içine yerleştirilmişti. Ve hayatında yaşadığı değişimlerin doğru şekilde karşılık bulması da, bunlardan birisinin-birkaçının istibdadıyla değil, hepsinin kendilerini rahatça ifade edebilmeleriyle mümkündü. Hayat hep neşeden ibaret değildi. Üzüntünün de onda bir hakkı vardı. İşte Canavarın Çağrısı da aslında bizi bunu anlamaya davet ediyor: Kanser hastası annesinin yaşam ve ölüm arasında aldığı yolu beraberinde adımlayan çocuk kendi içinde birçok çelişkiyle boğuşuyor. Hem annesinin hep yanında kalmasını istiyor hem de bu gergin sürecin biran evvel bitmesini. Hem annesini rahatsız etmemek istiyor hem de hislerini ona yansıtabileceği bir çatlak arıyor. (Bu çatlak genelde öfke oluyor.) Ve Canavar ona, anlattığı üç hikaye eşliğinde, içindeki bu çelişkilerle barışmasını öğretiyor. Bunların tamamı birer parçası. Birisinin onda olması diğerinin olmadığı anlamına gelmez. Kalbinden kötülük geçmesi şeytanın teki olduğunu söylemez kimseye... Ben, işte tam da bu noktada, Risale-i Nur'la geçen hukukuma bakarak ve onun tasavvufa bakan yüzünden ettiğim istifadeye dayanarak diyorum ki: Çocuklarımıza kendilerini parçalara ayırmayı öğretmeliyiz. Evet. Onlara nefislerini, vicdanlarını, lümme-i şeytaniyelerini, kalplerini, akıllarını, aklı dinlemeyen latifelerini, daha nice nice hazinelerini öğretmeliyiz. Öğretmeliyiz ki, içlerinden birisinin sesinden rahatsız olduklarında, kendilerini o parçadan ibaret sanmasınlar. Bir koalisyon yönettiklerini veya bir koalisyonun onları yönettiğini anlasınlar. Nefislerinden gelen bir arzuyla hata ettiklerinde kendilerini 'şeytanın teki' sanrılamasınlar. Bir 'euzü' sırrıyla onu ötekileştirip ondan kaçsınlar. Kalplerine gelen her fikrin, tıpkı Vesvese Risalesi'nde öğretildiği gibi, kendi malları olmadığını bilsinler. Sevmedikleri şeylerin sırf içlerinden geçmekle onların ana karakterini belirlemeyeceğini görsünler. Bu parçalı yapıyı içlerinde kurmakla hayatta karşılaşacakları zıtlıklara doğru tepkileri verebilsinler. Ben bunu, kendi çocukluğuma bakarak biraz da, çok önemsiyorum. Bu bilgi edinilmediği sürece çocuk kendisini 'uçların varlığı' olarak görmekten kurtulamıyor. Kendi hissedişlerine karşı korunamıyor. Biraz 'ondan' biraz 'şundan' sanamıyor. Herşeyi tastamam sahipleniyor. Hatta bazen "Belki de kötülük benim özümde var!" deyiveriyor. Şeytanın tuzağına düşüyor. Çocuk edebiyatı denildiği yerde 'çocuk tasavvufu'nun artık konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Pedagoji bu mirasa yüzünü çevirmeye çok yatkın değil. Materyallerinin büyük çoğunluğu da zaten Batı'dan geliyor. Halbuki biz buranın çocuklarıyız. Buranın tanımları üzerine kuruluyuz. Şifamızı da yine üzerinde yeşerdiğimiz tarlada aramamız gerekmez mi? Bu noktada elimizi durduran tek şey tasavvufî metinleri 'çocukça' anlatabilmek. Bunu başarırsak tamamdır. Ne diyelim? Tevfik her vakit Allah'tandır.
1 note · View note
bilgipera-blog · 6 years
Text
10.Sınıf MEB Türk Dili ve Edebiyatı Kitabı Cevapları, 2018-2019, Sayfa 33
10.Sınıf MEB Türk Dili ve Edebiyatı Kitabı Cevapları, 2018-2019, Sayfa 33
10.Sınıf MEB Türk Dili ve Edebiyatı Kitabı Cevapları, 2018-2019, Sayfa 33
SAYFA 33
Ç) Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği işaretleyiniz.
20. “Türk Edebiyatı’nın Dönemleri” üzerine çalışma yapan bir araştırmacı, aşağıdaki eserlerden hangisini farklı bir dönemde değerlendirir?
A) Kutadgu Bilig B) Kök Türk Yazıtları C) Divân-ı Hikmet D) Divân-ı Lugati’t-Türk E)…
View On WordPress
0 notes
kitapindiroku · 6 years
Text
Sebati ve Divanından Seçmeler Kitabı pdf indir pdf indir
Sebati ve Divanından Seçmeler Klasik şiiri bildiği gibi Tanzimat devrinden itibaren gelişen yeni Türk edebiyatını tanıyan ve bilen, lakin bu hususta mütevazı bir tavır takınan Hâfız Mehmed Sebâtüddin, devrinde adeta Orta’nın Doğu’sun daki Klasik şiiri sürdürmeye çalışan Ara Nesil ve/veya Mutavassıtîn şairleri gibi Divân şiirinin bir takipçisi olarak görülür. Şairin adı Ara Nesil ve/veya Mutavassıtin grubu şairleri arasında geçmemesine rağmen, “bir Kur’ân hafızı olarak İslâmî konularda donanımlı olması; divân şairlerine nazireler yazması; divân geleneği ile tasavvuf ve tarikatlar konusunda derin bilgisi; Tanzimat sonrası gelişen yeni Türk edebiyatını tanıması; hece vezniyle bir şiirinin olması; aynı devirde batı edebiyatı tarzında eser veren şair ve yazarların, şaire göre, “tarz-ıcedîd”cilerin-, II. Abdulhamid Han’ı “müstebid”, devrini de “istibdât devri”diye nitelemelerine rağmen, onun, “pâdişâh-ı İslâm” şeklinde nitelediği padişaha “hallede’llâhü mülkehu = Allah O’nun mülkünü daim etsin” diye duada bulunması; Divânı’nı Servet-i Fûnûn devrinden önce 1309/1893’te neşretmesi ve 59 yıllık hayatını h.1262-h.1320/m. 1846-1905 yılları arasında yaşamış olması”… gibi kanıtlar, onun yukarıda sözü edilen Orta’nın Doğu’sundaki Klasik şiiri sürdürmeye çalışan Ara Nesil ve/veya Mutavassıtîn grubu şairler arasına dahil edilebileceğini desteklemektedir.
Sebati ve Divanından Seçmeler Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
Text
Sebati ve Divanından Seçmeler
Sebati ve Divanından Seçmeler Klasik şiiri bildiği gibi Tanzimat devrinden itibaren gelişen yeni Türk edebiyatını tanıyan ve bilen, lakin bu hususta mütevazı bir tavır takınan Hâfız Mehmed Sebâtüddin, devrinde adeta Orta’nın Doğu’sun daki Klasik şiiri sürdürmeye çalışan Ara Nesil ve/veya Mutavassıtîn şairleri gibi Divân şiirinin bir takipçisi olarak görülür. Şairin adı Ara Nesil ve/veya Mutavassıtin grubu şairleri arasında geçmemesine rağmen, “bir Kur’ân hafızı olarak İslâmî konularda donanımlı olması; divân şairlerine nazireler yazması; divân geleneği ile tasavvuf ve tarikatlar konusunda derin bilgisi; Tanzimat sonrası gelişen yeni Türk edebiyatını tanıması; hece vezniyle bir şiirinin olması; aynı devirde batı edebiyatı tarzında eser veren şair ve yazarların, şaire göre, “tarz-ıcedîd”cilerin-, II. Abdulhamid Han’ı “müstebid”, devrini de “istibdât devri”diye nitelemelerine rağmen, onun, “pâdişâh-ı İslâm” şeklinde nitelediği padişaha “hallede’llâhü mülkehu = Allah O’nun mülkünü daim etsin” diye duada bulunması; Divânı’nı Servet-i Fûnûn devrinden önce 1309/1893’te neşretmesi ve 59 yıllık hayatını h.1262-h.1320/m. 1846-1905 yılları arasında yaşamış olması”… gibi kanıtlar, onun yukarıda sözü edilen Orta’nın Doğu’sundaki Klasik şiiri sürdürmeye çalışan Ara Nesil ve/veya Mutavassıtîn grubu şairler arasına dahil edilebileceğini desteklemektedir.
Sebati ve Divanından Seçmeler
0 notes
turkcebilginet-blog · 7 years
Link
Divân-ı Hikmet (kitap) Türkistan'ın büyük velisi Ahmed Yesevi'nin (ölümü:1166) dile getirdiği "hikmet" adı verilen şiirlerini bir araya getiren şiir antolojisine verilen özel isimdir. Türk edebiyatı tarihinde "Divan-ı Hikmet"in önemi İslâmiyet'ten sonraki Türk Edebiyatı'nın daha önce yazılan Kutadgu Biliğ'den sonraki bilinen en eski örneklerinden biri ve tasavvufi Türk edebiyatının ilk eseri ol... - #Edebiyatterimleri - #Edebiyat Divân-ı Hikmet (kitap) http://www.turkcebilgi.org/edebiyat/edebiyat-terimleri/divan-i-hikmet-kitap-9131.html
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Mihr’i Hatun’u Anlamak Kitabı pdf indir pdf indir
Mihr’i Hatun’u Anlamak 15. yüzyıl, Türk dili ve edebiyatı açısından son derece dikkatli incelenmesi gereken bir hazırlık devresidir. Her büyük hareket, evvelinde sağlam bir inanç ve irade gerektirir. Osmanlı, bir devlet olarak; divân edebiyatı ise edebî bir akım olarak bu irade, inanç ve çabayı bu yüzyılda ortaya koymaya başlamıştır. Hummalı bir hazırlıkla 16. yüzyılda dünyanın en büyük devleti ve buna paralel olarak en büyük edebiyatı olma sürecinin ilk adımı bu devredir.    İşte Mihrî gibi taşra şâirleri, bu dönemin ne kadar sağlam kültür birikimleri üzerine bina edildiğini ve kadınların ne mükemmel eserler vücuda getirebildiğini göstermiştir. Mihri Hatun’u anlamak bu bağlamda bir devri ve o devrin insanını tanımak anlamına gelmektedir.
Mihr’i Hatun’u Anlamak Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes