Toprak ilk ne zaman kardelene tutulmuştun anlatabilir misin? Ne zaman anladın onu sevdiğini?
Onu izliyordum, bana gülümseyip kaçamak bakışlar atıyordu. Geceleri başımı yastığa koyunca onun kaçamak bakışlarını hatırlayıp tavana gülümsemeye başladığımı fark ettim. Sonra bir gece dilek feneri uçurduk. Onu diledim. Göz göze geldik. Ben bu kıza aşığım, dedim. İçimden bağırdığım ilk anımdı.
Romantik bir akşam yemeğinde usul usul gözlerimiz birbirimize bağlanmışçasına seviyorum seni.. Her akşam seninle hayal kurmayı, ileri zamanda bunları gerçekleştirmenin mutluluğu sarıyordu..
Masum, temiz duygularla yaşanacak zamanlarımızın en saf hali birbirimizin sevgisinden geçecek..
Her yanağına dokunduğumda içinde oluşacak kıpırtının, mutluluğun ve bu duygulara sahip olduğun için rüyadamışçasına kendini çok iyi hissedeceğin zamanlara yelken açacağız.
Yıldızları izlemenin, dilek feneri uçurtmanın bilhassa yanımda sen oluşun o zaman hayatın anlamı ortaya çıkıyor. Ve kendi çizdiğimiz yolda ilelebet yüzümüzden gülümsememiz eksik olmayacak..
Hayaller her zaman yanımızda olacak ve biz ne istersek o olacak.. Bizim elimizde her şey...
bir gun, bir dilek feneri yakacagiz, aksam esintisinin arasinda, elimizin altindaki kumlar kadar cok yildiza sahip olan gokyuzunun altinda, noir dalgalarla savasirken, tek bir fenerle milyonlarca dilek dileyecegiz
Hep doyumsuzdum ama hayal doyumsuzluğu. Hep bir şeyler yapmak istedim fakat hep erteledim. Korkaksın derdin bana cidden hep öyle biriydim sanırım. Çıkamadım hiçbir zaman yola, beni çok zorladın. Birçok kez elimden tuttun ama dilek fenerine ışık olamadım.
Çok kez yoruldum, hep seninle konuşmak istedim. İttim ama geri hep seni istedim. Şimdi bütün yollar kapandı.. Sen benim için nehirdin, üzerinde ışık olan nehir. O nehir balçıkla kaplandı. Nilüferler çiçek açar mı bu çamur dolu nehirimde bilmiyorum. Işık göremiyorum, su bile görünmüyor. Ne sabahları güneşin ışığı ile parıldayan bir su ne de yakamoz vuruyor o suya. Yıldızlar bile yansımıyor. Her kürek atışımda avuç avuç çamur geliyor. Kollarım yoruluyor, nefesim yetmiyor artık. Korkuyorum. Kaybolmaktan, nehirin ortasında kalıp, hiç ışık görmeyeceğim için korkuyorum.
Nehirim tekrardan ışıkla kaplanır mı? Dilek fenerlerim tekrar yanar mı? Sanmıyorum. Kimse sesimi duymuyor, sesimi yalnızca kendim susturuyorum. Mutlu olduğumuz anlar bana yetiyor, düşüncelerin, senin mutlu oluşun bana yetiyor.
Seninle mutluluğa gitmediğim için pişman değilim, seni kendimden kurtardım. Balçıkla kaplı suyu değil, koi balıkları ile dolu tertemiz suyu hakediyorsun. 🪷 Nehirlerin apaydınlık olsun, nehirin sonu sana kilometrelerce mutluluk versin. Güneşin hiç gitmesin, rüzgara kapılabilirsin ama rüzgarların sonu hep dinginliktir. Unutma sen hep en iyisine layıksın. Sana mutluluk veremedim ama iyi dileklerim hep seninle. Vazgeçtin, rahatım.
-Yanarak dünyaya düşen göktaşları onlar. Yıldız değiller. Meteoritler... Ve biliyor musun, en tuhafları bunlar genellikle okyanusa düşerler. İnsanların dilekleri suya düşüyor genelde bu yüzden. Yani sanırım...