Tumgik
#canı yanmak
gizgibim · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Zaten hiçbir şey gözüktüğü gibi değil ki.
39 notes · View notes
algosvaliente · 4 days
Text
Uçtu o kuş gökyüzünde. Dilediği gibi. Kanatlarının gölgesi düştü zemine. Kafamı kaldırıp baktım, gülümsedi. Bulutların arasında kayboldu.
Öğrenmişti kuş artık, kafesin dışındaki maviliklerin içinde özgürce kanat çırpmayı. Sordum sonra, sen hep gökyüzüne mi aittin?
Hayır, dedi. Ben cehennemin ateşinden çıkıp uçtum, kanatlarım yandı, ruhum parçalandı, gökyüzü bile artık kırmızıydı.
Küllerinden doğdun, diye ekledim.
Sadece kuşlar küllerinden doğmaz. Benim küllerimi dünyaya savurdular, gökyüzü bile yeniden doğdu. Güneşi açtı, önce canı yandı, sonra ağladı. O gün öğrendim, o ağladıkça benim yangınım söndü. Söndükçe daha çok kanat çırptım, kanat çırptıkça mavileşti o gökyüzü. Maviliğinde nefes aldım, mavi özgürlük demekti.
Unuttun mu kırmızıyı?
Hayır, dedi anında. Kırmızı geçmişti. Geçmişi olmadan gelecek küllerinden var olamaz. Yakmak için önce yanmak gerekir. Maviyi sev, ama kırmızıyı daha çok kucakla çünkü zayıflıklarınla duruyor karşında.
Zayıflıkların bile yanarken hala.
İşte o yangını iyi hatırla, ateşi harlayanları aklından çıkartma. Çünkü gün gelecek onları kırmızılara mahkum edeceksin.
Sen ise sonsuza kadar mavi olacaksın. Uçsuz bucaksız.
7 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 10 months
Text
Zindan Aşk: No 1209
Merhaba Tanrım!
Bu mektubum sana... Seneleri hayra yoran hasretlerin mezar taşına yazılan bir keşkeyim; hayatımın imdatlarına tutunup serde geçmişi, közde kendimi yaktım.
Merhaba, Tanrım!
Ateşkes ilan ediyorum, gözyaşımın takvim harbine. Akıp giden gözyaşlarım gecenin medarıiftiharıdır. Yarattıklarını yine başka kullar için yaratmışsın, haddim olmadan kendime o aşkı ısmarladım. Gökte kayıp yıldızların ayıp yıldızları oldum. Vermedin ya, onu bana; temiz yarattığın yarınların dikeni ona batmasın, canı sağ olsun.
Merhaba, Tanrım!
Gönlüm üşüyor. Soğukta kaldı sevdanın, ayaza teslimiyet çağrısı yaptı, kaç bin odasından yaralı çıktı, biliyorsun. Sen her şeyi bilensin, gücü yetensin, kalemin dergahından çıkıp sultan-ı yegah perdesi olmaya çalıştım; o, sözü bana gelmez, başı sonu bilinmez sevda harımın. Yanmak hep nev-i şahsıma münhasırdı; öteden beri. Cehennemin kapısı bende sadelik niyetine açıldı, röpdaşambırıyla karşıladı beni; senin bana yazdığın kader. Arsız viskimi yudumlarken ben, saadet tecritine; onun kokladığı o güllerde ben soldum.
Merhaba, Tanrım!
Çok sevdim, biliyorsun. Saatim hep ona günahı beş geçti. İstedim; yanmak ikimize ait olsun. Yanacaksak közdeki güneşim o olsun. Affet beni Tanrım! Hakkım olmayanı istedim senden, gözlerimin yağmurları da özür diliyor senden. Sen bu kalbi yangınlara mı verdin? Yanıyor, çok yanıyor... Mutluluğun ona bensiz uğradığı o evde esamem okunmuyor.
Yollar, girdabın mührü hadisesinden ve bir taşın pahalıya kaçmaz yangı düzeninden şimdi gözlerimi yakıyor. Ne vakit oldu, bu kadar hor dökmedim gözyaşlarımı...
Merhaba, Tanrım!
Yakarış istikametimde onu bekliyor gölgem. Ben, suçsuzum. Mutluluk resmi bir kıyafette hüzün geçidimden elleri boş geçti, gölgesinin mahzun yanına sarılmak istiyorum. Peki, Tanrım; sana da, kadere de, ona da peki... Susuyorum. Kabul iskemlelerinden düşüyor bedenim, yerde yatanın ben olduğuma gölgem dahi inanmıyor. Masallarda ayakkabısını düşüren bir sorunum ben, daha fazla yük olmam. Prensin seçtiği o ayakkabı ayaklarıma vurur.
Merhaba, Tanrım!
Sesinin can pınarından sular seller gibi akmak vardı onun aşkına. "Aşkım" kelimesine ayaklarımı uzatmak vardı, gözlerinde doyum sofralarının en leziz ikramlarını tatmak ve dudaklarında canıma kavuşmak vardı... Olsun... Kulunu, benden ayrı yaşamaya teslim etmişsin. Benim merhabam ona hep hoşça kal kalır.
Durumum, düğüm Tanrım!
Eteklerimde zil çalan mutluluk, es verdi hayata. Artık ayağa kalkmalıyım. Bu geceler, Tanrım... onun mutluluk, benim ölüm gecelerim... Ecelin yontma hakikatlerinde sürgün aşkıma monte bir acı inşa edişim; bu geceler... Ayağa kalkmam gerek, gücümü bulmam gerek. Bütün gereklilik kiplerinde bir zorunluluk inşası şimdi bende; yaşamın esrik ve eksik her harfi.
Kabulüm, kabulün; Tanrım. Yokla bakalım, gönlümün cebini; o, hiç kalmış mı?
Fazla mı, Tanrım? Affet, ne olur affet. Ceplerimde yırtıklar, varıp susuşlarımda bir gerçek o var.
Gidiyorum, Tanrım. Umudun fişini çekmeye.
Eğer bir gün onu bana gönderirsen aynı adresteyim.
Onu hep sevmeler sokağı, zindan aşk no 1209.
Anladın, beni; Tanrım.
Haydi, kapattım bu gecenin de hüzün ışıklarını...
Dilara AKSOY
36 notes · View notes
siyahinbeyaziii · 1 year
Text
Sebepsiz Sevmektir Aşk.
Nedeni Olmadan Bağlanmak Birine..
Gözlerine Baktığında Erimektir İçten İçe.
Ellerini Tuttuğunda Titremektir Tüm Benliğinle.
"Hatta Sarılamamaktır Utançtan
Çünkü Utanmaktır Sevmek Aslında.."
Sevmek Nedir Aslen? Ölmek mi Uğruna? Yaşamak mı Onunla?
Yoksa Ayrılmak mı Gerekince?
Nedir İnsanı Başkasına Bağlayan?
Güzelliği mi? Gülüşü mü? Saflığı mı?
Sevmek Nedir Sevgilim?
Gözüne Bakınca Tüm Dünyanın Durması mı?
Yoksa Onun Canı Yanınca Seninkinin de Yanması mı?
O Olmayınca Nefes Alamamak mıdır Sevmek?
Yoksa Yüzündeki Her Mimiği Ezbere Bilmene Rağmen Tekrardan Özlemek midir?
Sevmek Nedir Sevgilim?
Mutlu Eden Şey midir? Yoksa İçini Derinden Yakan mı?
Sevgi,Bir Kelebektir Aslen..
Kelebek Gibi Ateşi Görünce Gitmek,
Ateşe Yaklaşınca Kelebek Gibi Yanmak..
Birini Sevmek,Yanacağını Bile Bile Yanmaktır Aslen..
Kelebek Misali,Bilerek Ateşe Uçmak,Bilerek Yanmak..
11 notes · View notes
vangotk · 30 days
Text
büyük yenilgi kaç yaşına basınca geliyor? öyle inanıyorum ki, hayatın ne kadar güzel olursa olsun ve içini ne kadar güzel anılarla doldurursan doldur, yenilgi bir yerden sonra seni de bulacak. yani bence tamamen iyi veya tamamen kötü bir hayat yoktur. travmaların ve acıların olmadığı bir hayat yoktur. her evde bir gün şarkılar susar. şiir sayfaları buruşur. her evin perdesi solar. soluyordur. bunlar sadece benim başıma gelmiyordur. çok mutlu olduğunu düşündüğüm insanların da bir yerlerde canı yanıyordur. onlar da sancıyordur benim gibi. kendimi inandırmaya çalıştırdığım yaşama noktası burası. yalansa bile. yalan olsaydı bile. herkesin bir yerde yara içinde kaldığına ve belli bir süre her şey yolunda gitse bile bir yerde bozulacağına inanmak istiyorum. çünkü eğer dünyanın içinde, kuytu köşede dahi olsa hiç bozulmamış, yıpranmamış, soğuk değmemiş, sürekli yepyeni kalmış hayatlar varsa kendiminkini yakmak isteyeceğim. yanmak istemiyorum.
1 note · View note
riosell · 1 year
Text
Sebepsiz sevmektir aşk.
Nedeni olmadan bağlanmak birine..
Gözlerine baktığında erimektir içten içe.
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
“Hatta sarılamamaktır utançtan, çünkü utanmaktır sevmek.”
Sevmek nedir aslında? Ölmek mi uğruna? Yaşamak mı onunla?
Yoksa ayrılmak mı gerekince?
Nedir insanı başkasına bağlayan?
Güzelliği mi? Gülüşü mü? Saflığı mı?
Sevmek nedir sevgilim
Gözüne bakınca tüm dünyanın durması mı?
Yoksa onun canı yanınca seninkininde yanması mı?
O olmayınca nefes alamamak mıdır sevmek?
Yoksa yüzündeki her mimiği ezbere bilmene rağmen tekrardan özlemek midir?
Sevmek nedir sevgilim?
Mutlu eden şey midir? Yoksa içini derinden yakan mı?
Sevgi, bir kelebektir aslında…
Kelebek gibi ateşi görünce gitmek,
Ateşe yaklaşınca kelebek gibi yanmak.
Birini sevmek, yanacağını bile bile sevmektir aslında…
Kelebek misali, bilerek ateşe uçmak, bilerek yanmak.
0 notes
Text
Tevbe pişmanlık geçmesin diye edilir
Yaralarıma bakıyorum. Hep sevmekten. Ama "Hayır!" demeyecek kadar çok sevmekten. Keşkelerim kör kuyularda birikmiş. Tası-tarağı toplayıp gidememişim. Çünkü gidebileceğimi hiç ihtimal saymamışım. Çıkamamışım. Kaçamadığımdan yemişim bütün dayakları. Sınırlanmış sevgilerdeyse huzur var. 'Neyi sevdiğin' kadar 'nereye kadar sevdiğin' de önemli demek. Geçilemeyecek duvarların olduğunda hislerinde sıhhat buluyorsun. Duvarların seni hem taşkınlardan hem de taşmaktan koruyor. Kullanılmaktan (ve dahi kullanmaktan) bir ölçüde kollanıyorsun. Duvarları edinmekse ya ömrün evvelinde sahip olacağın bir şüpheciliğe yahut da ağzında bolca süt yanıklarına bakıyor. Başlarda teyakkuzun yoksa sonra bu işi ancak tecrübe yapar.
Dilim kabarcık kabarcık. Eh, evet, yapacak birşey yok. Şaşırdım. Tevbe pişmanlığı gidermez. Pişmanlık gitmesin diye edilir. Canı sağolsun hepsinin. Sayelerinde ben de, inşaallah, adam oldum. Beşeriyet dağından koparılmış heyecanlı bir taştım. Haddimi bilmeden çok yuvarlandım. Çok çiçek can verdi altımda. Çok yolun akışını tıkadım. Allah'tan faniliğin ellerine düştüm. Çekiçleriyle nakışlandım. Traşlandım. İnsanlaştım. Yoğurdu üfleyerek yemek değil tek kârım. Cehennemde 'Üfff'lememek de bir kârım olabilir. Bunu Rabb-i Rahîm'imden dilerim. (Yanmak yanmanın kefaleti sayılabilir mi?) Belki zaten şu dünyadaki varlığım da yanıklarımla ilgiliydi arkadaşım. Onu da konuşalım. Hamdım. Yandım. Piştim. Düşmeyi Âdem aleyhisselamdan duymuştum. Kalkmayı da yine ondan öğrendim. İstiğfar ettim.
Müslümansın ya sakın küçük görme imanını. Çünkü her imanın birçok duvar sahibi yapar seni. Mesela: "Allah'tan başka ilah yoktur!" dersin. Başkalarının sana ilahlık taslamasından kurtulursun. Sen de artık başkalarına sözde ilahlık edemezsin. Yani ki içinde bir duvar edinirsin. Geçirmezsin. Sonra: "Muhammedu'r-Resulullah!" söylersin. O da seni yalancılardan kurtarır. Ve yalan söyleyemez eder. Doğru bilinir olunca yanlış yüzbin olsa zarar vermez. "Bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar." Ayaklarını sabitler. Hatırlarsana: Kur'an'da ebeveyne itaat bile sınırla anılmıştır. Allah'ın rızasına uygun olmayan emirlere itaat edilmez. Bu dahi kavi bir duvardır.
İman bizi sadece 'içerisi' sahibi yapmıyor arkadaşım. Aynı zamanda 'dışarısı' sahibi de oluyoruz. Ve 'dışarısı' sahibi olmakla, bilsen, ne çok beladan korunuyoruz. Çünkü Allah'tan başka kimseyi "Hayır!" demeyecek kadar çok sevmiyoruz. Sevemiyoruz. Sevgimizde bir hiyerarşi var artık. Zirveler çoktan tutuldu. Şeriat amellerimizin gönlüne girdi. Ve "Evet!" demeyecek kadar de nefret etmiyoruz kimseden. 'Candan bir dost oluverme' ihtimaline açığız. Ümitlendirildik çünkü. Haberlendirildik. Halimiz hücrenin 'seçici geçirgen' zarına benzetilmeli belki. Herşeyi bağrımıza basmayız ama bağrımız da ulaşılmaz değildir. Herşeyi kapımızdan kovmayız ama kapımız da kovulmaz değildir. İçimiz-dışımız anahatlarıyla bellidir. Yahu, arkadaşım, baksana mahiyetimize: Şu İslamiyet ne güzel, ne ölçülü, ne sanatlı bir dindir. Öyle surlar inşa eder, ne başkalarına ezdirir, ne de başkalarını ezdirtir.
0 notes
Text
Karanlık odada, yapayalnız oturmuş düşünüyorum; bir cümle ne kadar ağır olabilirdi, bir gidiş ne kadar yakabilirdi canı?. Boğulmak mı daha acıydı, yanmak mı... Hangisini yaşadım ben. Senin denizinde boğuldum mu? Kendi akvaryumumda yandım mı? Sadece yok olmayı dilemek.. Mümkün müydü bu, hiç sanmıyorum. Küçük bir çocuktum sanki sana koştum sarılmak için ama gittin, bağırıyorum 'sarılalım mı' ses yok. Bencilin tekiyim. Sende öylesin.. Biz bize benciliz..
Tumblr media
1 note · View note
kinetokorr · 3 years
Text
Bu şehirden gitmek istiyorum
36 notes · View notes
hayallerim-vazgecti · 5 years
Text
Dram türü bir watpad kitabının ana karakterleri değiliz.. Koskoca acımasız bir hayatın yan karakterleriyiz.. Alışsanız iyi edersiniz..
hayallerim-vazgecti
22 notes · View notes
huzursuzhayaller · 6 years
Photo
Tumblr media
269 notes · View notes
elilemasevaktani · 6 years
Text
Kendime sözümdür; Bir daha içime sinmeyen ve değersiz hissettirildiğim hiçbir yerde durmayacağım. Ne kadar kötülük görürsem göreyim, içinden tertemiz çıkıp, iyiliği, sevgiyi ve inceliği savunacağım. Bir daha yüzüme kapanan hiçbir kapının arasına elimi koymayacağım.
9 notes · View notes
pandalazim · 7 years
Photo
Tumblr media
2K notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 9 months
Text
Herkesin Herkesi
Uyku tutmadı bir türlü. Saat, dört. Sağa döndüm olmadı, sola döndüm olmadı. Olmayan çok şey var aslında. Ben gibi, hayat gibi, çok şey gibi. Kırgınım en çok. İnsanı hep, en çok sevdikleri yaralıyor bu hayatta. Çünkü insan, en çok sevdiklerine kıyamıyor aslında.
İçim, dışımdan enkaz; dışım, içime içerliyor. Yeniden başlasan diyor bana, içim. Belki mutluluk bir gün seni de bulur ama onu seçmeden mutlu olmayı bekleyemezsin. Baksana, herkes bakıyor yaşamına; sevdikleriyle, hatta öyle ki sen harcanan oluyorsun, sevdikleri için... Değer mi diyor, yine iç sesim. En çok kırgınım bu aralar. Cesaretle sahiplenemediğimiz ve bir başına bırakıldığımız her şeye. Sanki tek bir taraf suçluymuş gibi asılıp kesilmelere.
Kelimelerim de bana kırgın, yaşam bana kırgın, geçmiş bana kırgın; her şey bana kırgın. Yarın sabah, daha doğrusu bu sabah; güneş ile birlikte yeniden mutluluğa doğmayacaksak yarın olmasının ne anlamı var?
Kendimizden başka herkese, her şeye anlam yükler olduk, canı acıyan olduk. Şimdi herkes, herkesin koynunda. Ayıpsız, günahsız, hiç tereddütsüz...
Peki, sen kimsin? Dış kapının dış mandalı. Mandallar, tutturmak için ya çamaşırları; onlardan evvel sen yaşamını tutturmalısın.
Olmadı işte. Olmadı. Olduramadın. Kalbin çamura batmış gibi. Kurtaran yok, kurtarmak isteyen yok, herkes kendi günahının bekçisi.
Yanmak, tek kişiye münhasır.
Bırak artık diyor, iç sesim. Başkalarına konuşmayı. İçine dön.
Sonra bakıyorum; bir içim bile kalmamış.
Ben, bana kalmamışım.
Yorgunum. Bu hayatı boşa yaşadık sanki. Bir olduramadık. Olmadı...
Hep bir şeyler noksan. Hep eksik, Hep kabataslak, Hep haşarı.
Saat, dördü dert geçiyor...
Herkes, herkesinin yatağında mutlu
...
Haydi sen de sarıl yastığına.
Uyut acını...
Unut acını...
Dilara AKSOY
16 notes · View notes
propofolik · 6 years
Text
Kalbim acıyo, geçer mi?
9 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Allah münafıklara alaycılık, ağız bozukluğu, çirkinlik vermiştir. Bu alaycılık sadece münafığın kendi canını yakar, mümine ise şifaya vesile olur. Alaycı olanlar haset içinde oldukları için karanlık dünyada yaşarlar. Alay edilen ise hep daha güzelleşir. Bu Allah'ın gizli bir sanatıdır.
Adnan Oktar
facebook/Kanal.A9TV         Twitter/A9Televizyonu
2 notes · View notes