Bazı geceler vardır, uykunun haram olduğu, belkide biraz ağlamanın gerektiği, yanınızda birinin varlığına bir o kadar muhtaç ve aslında yalnız kalmaya ihtiyacınız vardır.Düşüncelerin ağına yakalanırsiniz ansızın; bazen acı acı ağlatan, bazen hüzünlü bir tebessüm bıraktıran, bazen ise bu dünyayı terk etme isteği uyandıran. Başınız ağrır belki, mideniz de bulanabilir, belkide karın ağrısı vurur bir yerden, sebebini bilip de , aslında hiç ne olduğunu bilmediğiniz bir yerden.Kimisi bedenine yenik düşer, uykunun kollarına bırakmış bulur kendini, kimisi zerre uyuyamaz da, tüm gün ruhsuz gibi gezer her yeri.Kimisi susturmak için uykuya dalar.Kimisi kaçar da kaçar,Kabullenmek bir o kadar zor gelir ona.Yok mu bunun sonu, daha kaç gece heba etmeli ömürden, daha tüketecek gençlik kaldı mı ?
Şubat ayı benim için çok yorgun, yoğun biraz hüzünlü geçti kitaplara hiç zaman ayıramadım ayın sonuna geliyorum henüz 2. kitabımın sonlarındayım. Oysaki bu senenin başında en az her ay 4 kitap okuyacağım diye başlamıştım yolculuğuma. Bu ay birazcık zor görüyorum🌼tabi yinede 100 sayfalık 2 kitap okuyup 8 günde hedefimi tamamlayabilirim... Konuyu birazcık uzattım galiba şey diyecektim :) çayımı aldım kitap saati...
seni değiştirmemiş zaman farkları. birine sen derken kendinden bahsetmeyi çok sevmişsin. çok denemene rağmen değişememişsin. neden kendi fotoğrafını çeker ki insan, demişsin. sonra neden gider diye düşünmüşsün. bak ben de gençtim demek için, bak ben de geçtim bu yoldan demek içinmiş. isimler geçmiş hayatından güzel isimler, bebek isimleri, melek isimleri, çiçek isimleri. bazı isimler, kötü anılar eşittir olmuş sende. insanlar geçmiş. kimileri kayıp gitmiş,kimine hiç dokunmamışsın. kimine dokunup iğrenmiş, kimine dokunup imrenmişsin. şarkılar geçmiş, şiirler geçmiş. bir sen kalmışsın. kırılmışsın, geçmiş ve o kırgınlığı özlemişsin en çok. sonra kimse öyle sert vurmamış, sonra hiç kırılacak kadar hızlı çarpmamış göğsüne kalbin. seni kırmaya gelen olmamış, senin liginde tek takım sen kalmışsın. şampiyonsun ama anlamı yokmuş. liflerin kopmuş sevinçten. koşamıyorsun, en kötüsü ağlayamıyorsun. o çok hüzünlü bir birikmedir biliyorsun. başkasının etiyle kapatabileceğin yaraların olmamış. senden her şeyin az az alınışını izlemişsin sonra mütevaziliğinden sesin çıkmamış. biraz da sen vermişsin yetmez deyip, erzak olmuşsun yaşanan vicdani açlıklarda. kendi açığını, senden aldığı kırıklarla kapatanlar olmuş ama ölmüş diyebilirmişsin. kafanda her gün cenaze törenleri. samimiyetsiz, çiçeksiz, polissiz, olaysız başka bir şeyin kalmamış. mülksüz piçin tekisin. çin çayları, bitkisel hayatsal, dar alanda uzun paslaşmalar, kısa parlıament, akşamlar, biraz da hüzün, biraz da yalnızlık, susmalar ama kafanda gürültüler hep örneklendirmişsin. yani sen çöp atmaya gitmişsin. su şişeleri, bira şişeleri, evine girerken, sokağa bir çocuk girmiş o çöpleri toplamak için, o da mutsuz sen de mutsuzmuşsun. hayat farkları üzmüş seni. eşitlik, adalet, kapitalizm falan gibi vesire benzeri züppe saçmalıkları. soyunup uyuyacakmışsın, hafif meşrepmişsin ama hâlâ, yastığının altında bir umut, onu orada tutmaktan yorulmamışsın. yine mi çirkinmişsin ama yine rezalet.
Ne kadar haklı veya bir o kadarda hüzünlü nedenmi? Kıymeti bilinmesi gereken alaşağı ediliyor ama gerçekten değeri dahi olmayan göklere çıkartılıyor biraz tutarsızlık var bizlerde çözemediğim (aslında çözdüm de yakıştıramıyorum)İnşallah o kör gözler artık gerçekleri görür en kısa zamandan