Tumgik
#antik yunan kültürü
yorgunherakles · 1 year
Text
her birimizin, hiç var olmadığı ve sadece var olma numarası yaptığı uzun dönemler vardır.
thomas bernhard - sarsıntı
62 notes · View notes
tek-anahaber · 7 months
Text
Adalar Feribot Bileti
Yunan adaları, dünyanın en güzel destinasyonlarından biri olarak kabul edilir ve bu güzelliği anlatmak için birçok neden bulunur. Öncelikle, eşsiz doğal güzellikleri ve turkuaz renkteki denizleri ile ünlüdürler. Her adanın kendine özgü bir karakteri, kültürü ve tarihi zenginlikleri vardır. Antik Yunan dönemine ait kalıntılar, tarihi ve kültürel açıdan büyüleyici bir deneyim sunar. Yunan mutfağı, taze deniz ürünleri, zeytinyağlı yemekler ve geleneksel mezeleri ile lezzetli bir şölen sunar. Ayrıca sıcakkanlı yerel halk, misafirperverlikleriyle tatilcileri memnun eder. Yunan adaları, rüya tatiliniz için huzur, doğa ve keşif imkanı sunar. Adalar feribot bileti alarak bu eşsiz güzellik ve masalsı bir deneyim sunan adalara gitme şansı elde edebilirsiniz.
0 notes
sosyal-clup · 7 months
Text
Adalar Feribot Bileti
Yunan adaları, dünyanın en güzel destinasyonlarından biri olarak kabul edilir ve bu güzelliği anlatmak için birçok neden bulunur. Öncelikle, eşsiz doğal güzellikleri ve turkuaz renkteki denizleri ile ünlüdürler. Her adanın kendine özgü bir karakteri, kültürü ve tarihi zenginlikleri vardır. Antik Yunan dönemine ait kalıntılar, tarihi ve kültürel açıdan büyüleyici bir deneyim sunar. Yunan mutfağı, taze deniz ürünleri, zeytinyağlı yemekler ve geleneksel mezeleri ile lezzetli bir şölen sunar. Ayrıca sıcakkanlı yerel halk, misafirperverlikleriyle tatilcileri memnun eder. Yunan adaları, rüya tatiliniz için huzur, doğa ve keşif imkanı sunar. Adalar feribot bileti alarak bu eşsiz güzellik ve masalsı bir deneyim sunan adalara gitme şansı elde edebilirsiniz.
0 notes
medya-burada · 7 months
Text
Adalar Feribot Bileti
Yunan adaları, dünyanın en güzel destinasyonlarından biri olarak kabul edilir ve bu güzelliği anlatmak için birçok neden bulunur. Öncelikle, eşsiz doğal güzellikleri ve turkuaz renkteki denizleri ile ünlüdürler. Her adanın kendine özgü bir karakteri, kültürü ve tarihi zenginlikleri vardır. Antik Yunan dönemine ait kalıntılar, tarihi ve kültürel açıdan büyüleyici bir deneyim sunar. Yunan mutfağı, taze deniz ürünleri, zeytinyağlı yemekler ve geleneksel mezeleri ile lezzetli bir şölen sunar. Ayrıca sıcakkanlı yerel halk, misafirperverlikleriyle tatilcileri memnun eder. Yunan adaları, rüya tatiliniz için huzur, doğa ve keşif imkanı sunar. Adalar feribot bileti alarak bu eşsiz güzellik ve masalsı bir deneyim sunan adalara gitme şansı elde edebilirsiniz.
0 notes
gundemden-haberler · 7 months
Text
Adalar Feribot Bileti
Yunan adaları, dünyanın en güzel destinasyonlarından biri olarak kabul edilir ve bu güzelliği anlatmak için birçok neden bulunur. Öncelikle, eşsiz doğal güzellikleri ve turkuaz renkteki denizleri ile ünlüdürler. Her adanın kendine özgü bir karakteri, kültürü ve tarihi zenginlikleri vardır. Antik Yunan dönemine ait kalıntılar, tarihi ve kültürel açıdan büyüleyici bir deneyim sunar. Yunan mutfağı, taze deniz ürünleri, zeytinyağlı yemekler ve geleneksel mezeleri ile lezzetli bir şölen sunar. Ayrıca sıcakkanlı yerel halk, misafirperverlikleriyle tatilcileri memnun eder. Yunan adaları, rüya tatiliniz için huzur, doğa ve keşif imkanı sunar. Adalar feribot bileti alarak bu eşsiz güzellik ve masalsı bir deneyim sunan adalara gitme şansı elde edebilirsiniz.
0 notes
dipnotski · 8 months
Text
Tonio Hölscher – Yunan Sanatı (2023)
Antik Yunan kültürü, çoğunlukla imgelerden etkilenerek gelişmiş ve görsele dayalı sanat eserleri, yaşamın her alanına dâhil edilmiştir. Bu sanat dünyası, o dönemde yaşayan insanların hayatlarının da merkezinde yer alıyordu. Ortaya konulan eserler mabetlerde ve tapınaklarda, meydanlarda ve mezarlarda, evlerde kullanılan kapların ve eşyaların üzerinde yer alıyordu. Özellikle mitolojik kahramanlar…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cinaraslan · 2 years
Text
📗MARATON MUHAREBESİ SAVAŞI 📌
MÖ 490 yılında Atinalılar ve Persliler arasında yaşanmış ilk savaşa Maraton Muharebesi denir. Savaş, Yunanlılar ile General Datis emrindeki Ahaminiş Ordusu arasında maraton Ovası’nda gerçekleştiğinden Maraton Muharebesi olarak tarihe geçmiştir. Bu savaşta Perslilerin askerî donanımı ve asker sayısı Atinalılardan fazla olmasına rağmen savaşta galip gelen taraf Atinalılar olmuştur.
🗒️MARATON MUHAREBESİ'NİN NEDENLERİ 👇🏻
Maraton Muharebesi öncesinde Pers Hükümdarı Darius, Yunan kent devletlerini hükümranlığı altına almak için bazı girişimlerinde bulunmuştur. Muharebe öncesindeki dönemlerde, Batı Anadolu’daki İyon şehir devletleri, bu bölgedeki Pers gücünü kırmak için ayaklanma çıkarmışlardı. İyon Ayaklanması adıyla bilinen bu isyan ve İyonlıların Atina ve Eretria şehir devletlerini askerî açılardan desteklemesi sonucunda bu devletler ve Persliler arasında Efes Muharebesi gerçekleşmiştir. Muharebede, Persliler ağır bir yenilgi almışlardır. Bunun sonucunda ise, Pers kralı I. Darius intikam almaya yemin etmiştir.
⭐MUHAREBENİN HAZIRLIKLARI 👇🏻
I. Darius, İyon İsyanı’nı bastırmasının ardından Atina’ya karşı girişeceği büyük savaşın planlarını yapmaya başlamıştır. İlk olarak, generali Datis ve Artaphernes’in emrindeki ordularını Ege Denizi’ne göndermiştir. Buradaki amaç, Ege’deki Kiklad Adaları’nı hâkimiyet altına almaktır. Pers kuvvetleri, buradaki başarının ardından Atina’ya yürümüştür. Burada 5 gün boyunca Atinalılar ve Persliler arasında gerçekleşen büyük mücadele, Yunanlıların galibiyetiyle sonuçlanmıştır.
⚔️MUHAREBENİN SONUÇLARI VE 2.TAARRUZ ⚔️
Öncelikle, Atina karşısında ağır bir yenilgi alan Persliler, bir kez daha Atina’ya saldırmak için daha büyük hazırlık planları yapmışlardır. Asya yakınlarına zincirleyen Pers donanması, saldırı hazırlıkları yapsa da o dönemde Mısır’da Pers egemenliğine karşı çıkan isyan sonucu taarruz ileriki bir tarihe bırakılmıştır.
II. Daius’un ölümüyle yerine geçen oğlu I. Serha, Atina’ya karşı gerçekleştirilecek II. saldırının planlarını yapmıştır. Fakat Pers ordusunun yapısını çözmüş olan Atinalılar, Persliler karşısında II. galibiyetlerini de almışlardır
Maraton Muharebesi’nin Tarihteki Önemi ve Kültürel Katkısı
II. Maraton Muharebesi’nde alınan galibiyetinin ardından, Yunan şehir devletleri uzun süre bir saldırıya maruz kalmamışlar ve Yunan bölgesinde derin bir sükûnet hakim olmuştur. Bilimsel, sanatsal ve kültürel alanda yaşanan gelişmeler sayesinde, Antik Yunan kültürü doğmuş ve gelişmiştir. Eğer Yunanlılar maraton muharebesinde Perslilere karşı yenilmiş olsalardı, Yunan kültürü, sanatı ve bilimi gelişmemiş, günümüze taşınmamış olacaktı. Bu nedenle Yunanlıların Maraton Muharebesindeki galibiyetleri tarihin en önemli olayları arasında gösterilir.
Hâli hazırda gerçekleşen Maraton Koşusu adını Maraton Muharebesi’nden almıştır. Olay, şöyle gerçekleşmiştir: Atina ve Pers arasında gerçekleşen kara savaşında Atina ordusunun zafer kazanması üzerine Pers orduları bu sefer de denizden saldırmaya karar vermişler ve donanmalarını harekete geçirmişlerdir. Gelişmeleri haber alan ve bunu Atina’ya bildirmek isteyen haberci Pheidippides ise Maraton Ovası’ndan Atina’ya kadar 40 km koşmuş ve haberi verdikten sonra ölmüştür.
1896’da gerçekleşen Atina Olimpiyatlarında, Maraton Ovası ve Atina arasında gerçekleştirilen koşu, Maraton Koşusu adıyla nitelendirilmiş ve bu ifade günümüzde de aynı şekilde kullanılmaya devam etmiştir.
Tumblr media
1 note · View note
anzacdaygallipoli · 2 years
Text
Bir garip korsan yatağı: Olimpos - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-garip-korsan-yatagi-olimpos.html
Bir garip korsan yatağı: Olimpos
Tumblr media Tumblr media
Olimpos Plajı’na önceleri kuzey ucundaki Çıralı’dan geçmiş, ancak 41 santigrat derece sıcaklık altındaki yürüyüş sonunda plajın o hippi havasına kendimi kaptıramamıştım. Ama Adrasan, Karaöz ve Gelidonya’yı gördükten sonra Olimpos’un antik Likya Yolu açısından ne ifade ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Seracılığın kutsal bölgesi Kumluca’ya bağlı bir belde Olimpos… 3 kilometrelik sahil şeridini Kemer Belediyesi’ne bağlı Çıralı’yla paylaşıyor. Antik Yunanların ‘ateşi hiç sönmeyen kent’ dediği beldede yerleşik hayat 2 bin 200 yıl geriye gidiyor. Helenistik dönemde ‘yüksek dağ’ denirmiş Olimpos için…
Tumblr media
Denize giderken antik kentten geçiliyor
Bir lahit ve söyledikleri…
Antik Yunan, Roma ve Bizans kültürlerini bir potada eritebilen şehrin kaderiyse MÖ 78 yılında değişmiş. Halk yağmacı korsanlara başkaldırınca antik bölge aynı yıl tapınaklarıyla Roma’ya katılmış. Bundan dolayı kalıntıların içinde karşımıza yine Marcus Aurelius (MS 121-180) ismi çıkıyor. Batı Akdeniz’de Yörük kültürü kadar özgül ağırlığı var Roma imparatorlarının. Demokratik oluşumlu Likya kentlerinin taş duvarlarında Hadrianus’la (MS76-138) sık sık yer değiştiren isme dönüşüyor ‘bizim’ Marcus. Olimpos günümüzdeki haliyle ince bir turistik hattın antik yerleşkeyle kesişip genişlediği tabiat harikası… Yazır Köyü’ne bağlı antik kentte pansiyon, bungalov ve çadır kamplarını geçip kendinizi Olimpos Çayı’nın buz gibi dağ suyunda bulmanız an meselesi…
Tumblr media
Konaklamaların bungalovlarda yapıldığı beldede tema ‘rahatlık’. Alışılmış lüks anlayışı hiçbir yerde yok…
Zaten bölgenin tarihi de Beydağları’ndan akan çayla kentin buluştuğu yerde başlıyor. Kıyıya doğru tek ayağı kalmış köprüyü geçerken dikkatimizi popüler korsan Eudemus’un mezarı çekiyor. Kaptanın lahdi üzerinde hem yelkensiz kadırga kabartması var hem de deniz edebiyatına dönüşmüş bir yazıt: Son limana girdi demirledi çıkmamak üzere, Çünkü ne rüzgârdan ne de gün ışığından medet var artık. Işık taşıyan şafağı terk ettikten sonra Kaptan Eudemus, Oraya gömüldü gün misali kısa ömürlü gemisi, kırılmış bir dalga gibi. Antik şiirin çevirisi Prof. Dr. Sencer Şahin’den… Bazilikası, tiyatrosu, Bizans freskleri ve hamamları arasında açılıp kapanan devirleri hissederek yürüyoruz. Tarihi Likya Yolu’nun 7.5 kilometresine ev sahipliği yapan Olimpos, yaza dingin başlayan beldelerden… Haziranda pansiyon ve bungalovların dörtte üçü boş kalırken Kurban Bayramı’nda odalar tamamen dolmuş.
Antik kentten denize
Sit alanı olduğu için imara açılmayan beldede çadır, pansiyon, bungalov tipi konaklama yaygın. Gecelik kişi başı 350 ile 700 lira arasında fiyatlarla kalmak mümkün. Yemek için de ev yemekleri yapan salaş pansiyon restoranları tercih ediliyor. Kafe ve barlar, şık görünme telaşına kapılmadan eğlenen ve tatilin tadını çıkaran gençlerle dolu… Kaldığımız Korsan Kamp’tan kısa bir yürüyüşle önce antik kente, sonra da plaja çıkıyoruz. Aslında Likya’nın en büyük ikinci pazarına girmek demek bu ve giriş 90 lira. 10’luk kartlar daha hesaplı ancak Müze Kart varsa turnikeler size ücretsiz açılıyor. Olimpos Plajı’nı diğerlerinden ayıran, antik kente giriş zorunluluğu… Türkiye’de deniz yolculuğunun müze turnikesiyle başladığı nadir yerlerden biri burası… Bu durum tatilcilere ilginç geliyor tabii. Ancak Olimpos Çayı’nın ikiye ayırdığı tarihi limanın içinde bir-iki minik suyılanı görüp turkuvaz kıyıya çıktığınızda eşsiz bir Akdeniz güzellemesine hazır olun derim; çünkü buna değiyor.
Tumblr media
DİKKAT! CARETTA’LAR…
* Olimpos’ta deniz biraz serin… Suyun hali Bozcaada’yı andırıyor. “Konyaaltı bunun yanında çay suyu” diyenleri duyuyoruz.
* Plaj alışkanlıklarını unutturan bir yer Olimpos… Denizkaplumbağalarının üreme alanı olduğu için plajda soyunma kabini, tuvalet gibi hizmet alanları yok, şezlong ve şemsiye de kiralanmıyor. Bu, sıkıntılı bir durum tabii… Ama söz konusu Caretta caretta’lar ise alışkanlıklara da kısa bir mola…
* Olimpos Plajı, Lara-Kundu hattı gibi kumluk da değil. Ancak köknar, sedir ve kızılçamların gölgesinde renkli Akdeniz çakılının önce turkuvaz, sonra lacivert suyla bütünleştiği serin bir denizde yüzmenin tarifi yok. Antik yamaçlarda ispinoz, kaya kırlangıcı, kanarya ve sakayla göz göze gelmek de cabası…
NASIL GİDİLİR?
Olimpos, Antalya merkezin 87 kilometre güneyinde. Kumluca’ya olan mesafesi 28 kilometre… “Önce Adrasan” diyenlerdenseniz iki belde arası sadece 14 kilometre. Antik tanrılara ev sahipliği yapan kenti iyi gezmenizi tavsiye ederim. Likya Birliği döneminde neden 3 oy hakkına sahip olduğunu kent duvarlarının zenginliği anlatacaktır size.
1 note · View note
turkeytraveltours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-garip-korsan-yatagi-olimpos.html
Bir garip korsan yatağı: Olimpos
Tumblr media Tumblr media
Olimpos Plajı’na önceleri kuzey ucundaki Çıralı’dan geçmiş, ancak 41 santigrat derece sıcaklık altındaki yürüyüş sonunda plajın o hippi havasına kendimi kaptıramamıştım. Ama Adrasan, Karaöz ve Gelidonya’yı gördükten sonra Olimpos’un antik Likya Yolu açısından ne ifade ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Seracılığın kutsal bölgesi Kumluca’ya bağlı bir belde Olimpos… 3 kilometrelik sahil şeridini Kemer Belediyesi’ne bağlı Çıralı’yla paylaşıyor. Antik Yunanların ‘ateşi hiç sönmeyen kent’ dediği beldede yerleşik hayat 2 bin 200 yıl geriye gidiyor. Helenistik dönemde ‘yüksek dağ’ denirmiş Olimpos için…
Tumblr media
Denize giderken antik kentten geçiliyor
Bir lahit ve söyledikleri…
Antik Yunan, Roma ve Bizans kültürlerini bir potada eritebilen şehrin kaderiyse MÖ 78 yılında değişmiş. Halk yağmacı korsanlara başkaldırınca antik bölge aynı yıl tapınaklarıyla Roma’ya katılmış. Bundan dolayı kalıntıların içinde karşımıza yine Marcus Aurelius (MS 121-180) ismi çıkıyor. Batı Akdeniz’de Yörük kültürü kadar özgül ağırlığı var Roma imparatorlarının. Demokratik oluşumlu Likya kentlerinin taş duvarlarında Hadrianus’la (MS76-138) sık sık yer değiştiren isme dönüşüyor ‘bizim’ Marcus. Olimpos günümüzdeki haliyle ince bir turistik hattın antik yerleşkeyle kesişip genişlediği tabiat harikası… Yazır Köyü’ne bağlı antik kentte pansiyon, bungalov ve çadır kamplarını geçip kendinizi Olimpos Çayı’nın buz gibi dağ suyunda bulmanız an meselesi…
Tumblr media
Konaklamaların bungalovlarda yapıldığı beldede tema ‘rahatlık’. Alışılmış lüks anlayışı hiçbir yerde yok…
Zaten bölgenin tarihi de Beydağları’ndan akan çayla kentin buluştuğu yerde başlıyor. Kıyıya doğru tek ayağı kalmış köprüyü geçerken dikkatimizi popüler korsan Eudemus’un mezarı çekiyor. Kaptanın lahdi üzerinde hem yelkensiz kadırga kabartması var hem de deniz edebiyatına dönüşmüş bir yazıt: Son limana girdi demirledi çıkmamak üzere, Çünkü ne rüzgârdan ne de gün ışığından medet var artık. Işık taşıyan şafağı terk ettikten sonra Kaptan Eudemus, Oraya gömüldü gün misali kısa ömürlü gemisi, kırılmış bir dalga gibi. Antik şiirin çevirisi Prof. Dr. Sencer Şahin’den… Bazilikası, tiyatrosu, Bizans freskleri ve hamamları arasında açılıp kapanan devirleri hissederek yürüyoruz. Tarihi Likya Yolu’nun 7.5 kilometresine ev sahipliği yapan Olimpos, yaza dingin başlayan beldelerden… Haziranda pansiyon ve bungalovların dörtte üçü boş kalırken Kurban Bayramı’nda odalar tamamen dolmuş.
Antik kentten denize
Sit alanı olduğu için imara açılmayan beldede çadır, pansiyon, bungalov tipi konaklama yaygın. Gecelik kişi başı 350 ile 700 lira arasında fiyatlarla kalmak mümkün. Yemek için de ev yemekleri yapan salaş pansiyon restoranları tercih ediliyor. Kafe ve barlar, şık görünme telaşına kapılmadan eğlenen ve tatilin tadını çıkaran gençlerle dolu… Kaldığımız Korsan Kamp’tan kısa bir yürüyüşle önce antik kente, sonra da plaja çıkıyoruz. Aslında Likya’nın en büyük ikinci pazarına girmek demek bu ve giriş 90 lira. 10’luk kartlar daha hesaplı ancak Müze Kart varsa turnikeler size ücretsiz açılıyor. Olimpos Plajı’nı diğerlerinden ayıran, antik kente giriş zorunluluğu… Türkiye’de deniz yolculuğunun müze turnikesiyle başladığı nadir yerlerden biri burası… Bu durum tatilcilere ilginç geliyor tabii. Ancak Olimpos Çayı’nın ikiye ayırdığı tarihi limanın içinde bir-iki minik suyılanı görüp turkuvaz kıyıya çıktığınızda eşsiz bir Akdeniz güzellemesine hazır olun derim; çünkü buna değiyor.
Tumblr media
DİKKAT! CARETTA’LAR…
* Olimpos’ta deniz biraz serin… Suyun hali Bozcaada’yı andırıyor. “Konyaaltı bunun yanında çay suyu” diyenleri duyuyoruz.
* Plaj alışkanlıklarını unutturan bir yer Olimpos… Denizkaplumbağalarının üreme alanı olduğu için plajda soyunma kabini, tuvalet gibi hizmet alanları yok, şezlong ve şemsiye de kiralanmıyor. Bu, sıkıntılı bir durum tabii… Ama söz konusu Caretta caretta’lar ise alışkanlıklara da kısa bir mola…
* Olimpos Plajı, Lara-Kundu hattı gibi kumluk da değil. Ancak köknar, sedir ve kızılçamların gölgesinde renkli Akdeniz çakılının önce turkuvaz, sonra lacivert suyla bütünleştiği serin bir denizde yüzmenin tarifi yok. Antik yamaçlarda ispinoz, kaya kırlangıcı, kanarya ve sakayla göz göze gelmek de cabası…
NASIL GİDİLİR?
Olimpos, Antalya merkezin 87 kilometre güneyinde. Kumluca’ya olan mesafesi 28 kilometre… “Önce Adrasan” diyenlerdenseniz iki belde arası sadece 14 kilometre. Antik tanrılara ev sahipliği yapan kenti iyi gezmenizi tavsiye ederim. Likya Birliği döneminde neden 3 oy hakkına sahip olduğunu kent duvarlarının zenginliği anlatacaktır size.
0 notes
traveltourstrips · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-garip-korsan-yatagi-olimpos.html
Bir garip korsan yatağı: Olimpos
Tumblr media Tumblr media
Olimpos Plajı’na önceleri kuzey ucundaki Çıralı’dan geçmiş, ancak 41 santigrat derece sıcaklık altındaki yürüyüş sonunda plajın o hippi havasına kendimi kaptıramamıştım. Ama Adrasan, Karaöz ve Gelidonya’yı gördükten sonra Olimpos’un antik Likya Yolu açısından ne ifade ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Seracılığın kutsal bölgesi Kumluca’ya bağlı bir belde Olimpos… 3 kilometrelik sahil şeridini Kemer Belediyesi’ne bağlı Çıralı’yla paylaşıyor. Antik Yunanların ‘ateşi hiç sönmeyen kent’ dediği beldede yerleşik hayat 2 bin 200 yıl geriye gidiyor. Helenistik dönemde ‘yüksek dağ’ denirmiş Olimpos için…
Tumblr media
Denize giderken antik kentten geçiliyor
Bir lahit ve söyledikleri…
Antik Yunan, Roma ve Bizans kültürlerini bir potada eritebilen şehrin kaderiyse MÖ 78 yılında değişmiş. Halk yağmacı korsanlara başkaldırınca antik bölge aynı yıl tapınaklarıyla Roma’ya katılmış. Bundan dolayı kalıntıların içinde karşımıza yine Marcus Aurelius (MS 121-180) ismi çıkıyor. Batı Akdeniz’de Yörük kültürü kadar özgül ağırlığı var Roma imparatorlarının. Demokratik oluşumlu Likya kentlerinin taş duvarlarında Hadrianus’la (MS76-138) sık sık yer değiştiren isme dönüşüyor ‘bizim’ Marcus. Olimpos günümüzdeki haliyle ince bir turistik hattın antik yerleşkeyle kesişip genişlediği tabiat harikası… Yazır Köyü’ne bağlı antik kentte pansiyon, bungalov ve çadır kamplarını geçip kendinizi Olimpos Çayı’nın buz gibi dağ suyunda bulmanız an meselesi…
Tumblr media
Konaklamaların bungalovlarda yapıldığı beldede tema ‘rahatlık’. Alışılmış lüks anlayışı hiçbir yerde yok…
Zaten bölgenin tarihi de Beydağları’ndan akan çayla kentin buluştuğu yerde başlıyor. Kıyıya doğru tek ayağı kalmış köprüyü geçerken dikkatimizi popüler korsan Eudemus’un mezarı çekiyor. Kaptanın lahdi üzerinde hem yelkensiz kadırga kabartması var hem de deniz edebiyatına dönüşmüş bir yazıt: Son limana girdi demirledi çıkmamak üzere, Çünkü ne rüzgârdan ne de gün ışığından medet var artık. Işık taşıyan şafağı terk ettikten sonra Kaptan Eudemus, Oraya gömüldü gün misali kısa ömürlü gemisi, kırılmış bir dalga gibi. Antik şiirin çevirisi Prof. Dr. Sencer Şahin’den… Bazilikası, tiyatrosu, Bizans freskleri ve hamamları arasında açılıp kapanan devirleri hissederek yürüyoruz. Tarihi Likya Yolu’nun 7.5 kilometresine ev sahipliği yapan Olimpos, yaza dingin başlayan beldelerden… Haziranda pansiyon ve bungalovların dörtte üçü boş kalırken Kurban Bayramı’nda odalar tamamen dolmuş.
Antik kentten denize
Sit alanı olduğu için imara açılmayan beldede çadır, pansiyon, bungalov tipi konaklama yaygın. Gecelik kişi başı 350 ile 700 lira arasında fiyatlarla kalmak mümkün. Yemek için de ev yemekleri yapan salaş pansiyon restoranları tercih ediliyor. Kafe ve barlar, şık görünme telaşına kapılmadan eğlenen ve tatilin tadını çıkaran gençlerle dolu… Kaldığımız Korsan Kamp’tan kısa bir yürüyüşle önce antik kente, sonra da plaja çıkıyoruz. Aslında Likya’nın en büyük ikinci pazarına girmek demek bu ve giriş 90 lira. 10’luk kartlar daha hesaplı ancak Müze Kart varsa turnikeler size ücretsiz açılıyor. Olimpos Plajı’nı diğerlerinden ayıran, antik kente giriş zorunluluğu… Türkiye’de deniz yolculuğunun müze turnikesiyle başladığı nadir yerlerden biri burası… Bu durum tatilcilere ilginç geliyor tabii. Ancak Olimpos Çayı’nın ikiye ayırdığı tarihi limanın içinde bir-iki minik suyılanı görüp turkuvaz kıyıya çıktığınızda eşsiz bir Akdeniz güzellemesine hazır olun derim; çünkü buna değiyor.
Tumblr media
DİKKAT! CARETTA’LAR…
* Olimpos’ta deniz biraz serin… Suyun hali Bozcaada’yı andırıyor. “Konyaaltı bunun yanında çay suyu” diyenleri duyuyoruz.
* Plaj alışkanlıklarını unutturan bir yer Olimpos… Denizkaplumbağalarının üreme alanı olduğu için plajda soyunma kabini, tuvalet gibi hizmet alanları yok, şezlong ve şemsiye de kiralanmıyor. Bu, sıkıntılı bir durum tabii… Ama söz konusu Caretta caretta’lar ise alışkanlıklara da kısa bir mola…
* Olimpos Plajı, Lara-Kundu hattı gibi kumluk da değil. Ancak köknar, sedir ve kızılçamların gölgesinde renkli Akdeniz çakılının önce turkuvaz, sonra lacivert suyla bütünleştiği serin bir denizde yüzmenin tarifi yok. Antik yamaçlarda ispinoz, kaya kırlangıcı, kanarya ve sakayla göz göze gelmek de cabası…
NASIL GİDİLİR?
Olimpos, Antalya merkezin 87 kilometre güneyinde. Kumluca’ya olan mesafesi 28 kilometre… “Önce Adrasan” diyenlerdenseniz iki belde arası sadece 14 kilometre. Antik tanrılara ev sahipliği yapan kenti iyi gezmenizi tavsiye ederim. Likya Birliği döneminde neden 3 oy hakkına sahip olduğunu kent duvarlarının zenginliği anlatacaktır size.
0 notes
gallipolidaytours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-garip-korsan-yatagi-olimpos.html
Bir garip korsan yatağı: Olimpos
Tumblr media Tumblr media
Olimpos Plajı’na önceleri kuzey ucundaki Çıralı’dan geçmiş, ancak 41 santigrat derece sıcaklık altındaki yürüyüş sonunda plajın o hippi havasına kendimi kaptıramamıştım. Ama Adrasan, Karaöz ve Gelidonya’yı gördükten sonra Olimpos’un antik Likya Yolu açısından ne ifade ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Seracılığın kutsal bölgesi Kumluca’ya bağlı bir belde Olimpos… 3 kilometrelik sahil şeridini Kemer Belediyesi’ne bağlı Çıralı’yla paylaşıyor. Antik Yunanların ‘ateşi hiç sönmeyen kent’ dediği beldede yerleşik hayat 2 bin 200 yıl geriye gidiyor. Helenistik dönemde ‘yüksek dağ’ denirmiş Olimpos için…
Tumblr media
Denize giderken antik kentten geçiliyor
Bir lahit ve söyledikleri…
Antik Yunan, Roma ve Bizans kültürlerini bir potada eritebilen şehrin kaderiyse MÖ 78 yılında değişmiş. Halk yağmacı korsanlara başkaldırınca antik bölge aynı yıl tapınaklarıyla Roma’ya katılmış. Bundan dolayı kalıntıların içinde karşımıza yine Marcus Aurelius (MS 121-180) ismi çıkıyor. Batı Akdeniz’de Yörük kültürü kadar özgül ağırlığı var Roma imparatorlarının. Demokratik oluşumlu Likya kentlerinin taş duvarlarında Hadrianus’la (MS76-138) sık sık yer değiştiren isme dönüşüyor ‘bizim’ Marcus. Olimpos günümüzdeki haliyle ince bir turistik hattın antik yerleşkeyle kesişip genişlediği tabiat harikası… Yazır Köyü’ne bağlı antik kentte pansiyon, bungalov ve çadır kamplarını geçip kendinizi Olimpos Çayı’nın buz gibi dağ suyunda bulmanız an meselesi…
Tumblr media
Konaklamaların bungalovlarda yapıldığı beldede tema ‘rahatlık’. Alışılmış lüks anlayışı hiçbir yerde yok…
Zaten bölgenin tarihi de Beydağları’ndan akan çayla kentin buluştuğu yerde başlıyor. Kıyıya doğru tek ayağı kalmış köprüyü geçerken dikkatimizi popüler korsan Eudemus’un mezarı çekiyor. Kaptanın lahdi üzerinde hem yelkensiz kadırga kabartması var hem de deniz edebiyatına dönüşmüş bir yazıt: Son limana girdi demirledi çıkmamak üzere, Çünkü ne rüzgârdan ne de gün ışığından medet var artık. Işık taşıyan şafağı terk ettikten sonra Kaptan Eudemus, Oraya gömüldü gün misali kısa ömürlü gemisi, kırılmış bir dalga gibi. Antik şiirin çevirisi Prof. Dr. Sencer Şahin’den… Bazilikası, tiyatrosu, Bizans freskleri ve hamamları arasında açılıp kapanan devirleri hissederek yürüyoruz. Tarihi Likya Yolu’nun 7.5 kilometresine ev sahipliği yapan Olimpos, yaza dingin başlayan beldelerden… Haziranda pansiyon ve bungalovların dörtte üçü boş kalırken Kurban Bayramı’nda odalar tamamen dolmuş.
Antik kentten denize
Sit alanı olduğu için imara açılmayan beldede çadır, pansiyon, bungalov tipi konaklama yaygın. Gecelik kişi başı 350 ile 700 lira arasında fiyatlarla kalmak mümkün. Yemek için de ev yemekleri yapan salaş pansiyon restoranları tercih ediliyor. Kafe ve barlar, şık görünme telaşına kapılmadan eğlenen ve tatilin tadını çıkaran gençlerle dolu… Kaldığımız Korsan Kamp’tan kısa bir yürüyüşle önce antik kente, sonra da plaja çıkıyoruz. Aslında Likya’nın en büyük ikinci pazarına girmek demek bu ve giriş 90 lira. 10’luk kartlar daha hesaplı ancak Müze Kart varsa turnikeler size ücretsiz açılıyor. Olimpos Plajı’nı diğerlerinden ayıran, antik kente giriş zorunluluğu… Türkiye’de deniz yolculuğunun müze turnikesiyle başladığı nadir yerlerden biri burası… Bu durum tatilcilere ilginç geliyor tabii. Ancak Olimpos Çayı’nın ikiye ayırdığı tarihi limanın içinde bir-iki minik suyılanı görüp turkuvaz kıyıya çıktığınızda eşsiz bir Akdeniz güzellemesine hazır olun derim; çünkü buna değiyor.
Tumblr media
DİKKAT! CARETTA’LAR…
* Olimpos’ta deniz biraz serin… Suyun hali Bozcaada’yı andırıyor. “Konyaaltı bunun yanında çay suyu” diyenleri duyuyoruz.
* Plaj alışkanlıklarını unutturan bir yer Olimpos… Denizkaplumbağalarının üreme alanı olduğu için plajda soyunma kabini, tuvalet gibi hizmet alanları yok, şezlong ve şemsiye de kiralanmıyor. Bu, sıkıntılı bir durum tabii… Ama söz konusu Caretta caretta’lar ise alışkanlıklara da kısa bir mola…
* Olimpos Plajı, Lara-Kundu hattı gibi kumluk da değil. Ancak köknar, sedir ve kızılçamların gölgesinde renkli Akdeniz çakılının önce turkuvaz, sonra lacivert suyla bütünleştiği serin bir denizde yüzmenin tarifi yok. Antik yamaçlarda ispinoz, kaya kırlangıcı, kanarya ve sakayla göz göze gelmek de cabası…
NASIL GİDİLİR?
Olimpos, Antalya merkezin 87 kilometre güneyinde. Kumluca’ya olan mesafesi 28 kilometre… “Önce Adrasan” diyenlerdenseniz iki belde arası sadece 14 kilometre. Antik tanrılara ev sahipliği yapan kenti iyi gezmenizi tavsiye ederim. Likya Birliği döneminde neden 3 oy hakkına sahip olduğunu kent duvarlarının zenginliği anlatacaktır size.
0 notes
yorgunherakles · 2 years
Quote
insanlar düşüncesizliklerini gizlemek için kendilerine bir kader heykeli yaptılar; çünkü kader pek nadir olarak düşünce ile savaşır.
walter kranz - antik felsefe
34 notes · View notes
gallipoliguide · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-garip-korsan-yatagi-olimpos.html
Bir garip korsan yatağı: Olimpos
Tumblr media Tumblr media
Olimpos Plajı’na önceleri kuzey ucundaki Çıralı’dan geçmiş, ancak 41 santigrat derece sıcaklık altındaki yürüyüş sonunda plajın o hippi havasına kendimi kaptıramamıştım. Ama Adrasan, Karaöz ve Gelidonya’yı gördükten sonra Olimpos’un antik Likya Yolu açısından ne ifade ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Seracılığın kutsal bölgesi Kumluca’ya bağlı bir belde Olimpos… 3 kilometrelik sahil şeridini Kemer Belediyesi’ne bağlı Çıralı’yla paylaşıyor. Antik Yunanların ‘ateşi hiç sönmeyen kent’ dediği beldede yerleşik hayat 2 bin 200 yıl geriye gidiyor. Helenistik dönemde ‘yüksek dağ’ denirmiş Olimpos için…
Tumblr media
Denize giderken antik kentten geçiliyor
Bir lahit ve söyledikleri…
Antik Yunan, Roma ve Bizans kültürlerini bir potada eritebilen şehrin kaderiyse MÖ 78 yılında değişmiş. Halk yağmacı korsanlara başkaldırınca antik bölge aynı yıl tapınaklarıyla Roma’ya katılmış. Bundan dolayı kalıntıların içinde karşımıza yine Marcus Aurelius (MS 121-180) ismi çıkıyor. Batı Akdeniz’de Yörük kültürü kadar özgül ağırlığı var Roma imparatorlarının. Demokratik oluşumlu Likya kentlerinin taş duvarlarında Hadrianus’la (MS76-138) sık sık yer değiştiren isme dönüşüyor ‘bizim’ Marcus. Olimpos günümüzdeki haliyle ince bir turistik hattın antik yerleşkeyle kesişip genişlediği tabiat harikası… Yazır Köyü’ne bağlı antik kentte pansiyon, bungalov ve çadır kamplarını geçip kendinizi Olimpos Çayı’nın buz gibi dağ suyunda bulmanız an meselesi…
Tumblr media
Konaklamaların bungalovlarda yapıldığı beldede tema ‘rahatlık’. Alışılmış lüks anlayışı hiçbir yerde yok…
Zaten bölgenin tarihi de Beydağları’ndan akan çayla kentin buluştuğu yerde başlıyor. Kıyıya doğru tek ayağı kalmış köprüyü geçerken dikkatimizi popüler korsan Eudemus’un mezarı çekiyor. Kaptanın lahdi üzerinde hem yelkensiz kadırga kabartması var hem de deniz edebiyatına dönüşmüş bir yazıt: Son limana girdi demirledi çıkmamak üzere, Çünkü ne rüzgârdan ne de gün ışığından medet var artık. Işık taşıyan şafağı terk ettikten sonra Kaptan Eudemus, Oraya gömüldü gün misali kısa ömürlü gemisi, kırılmış bir dalga gibi. Antik şiirin çevirisi Prof. Dr. Sencer Şahin’den… Bazilikası, tiyatrosu, Bizans freskleri ve hamamları arasında açılıp kapanan devirleri hissederek yürüyoruz. Tarihi Likya Yolu’nun 7.5 kilometresine ev sahipliği yapan Olimpos, yaza dingin başlayan beldelerden… Haziranda pansiyon ve bungalovların dörtte üçü boş kalırken Kurban Bayramı’nda odalar tamamen dolmuş.
Antik kentten denize
Sit alanı olduğu için imara açılmayan beldede çadır, pansiyon, bungalov tipi konaklama yaygın. Gecelik kişi başı 350 ile 700 lira arasında fiyatlarla kalmak mümkün. Yemek için de ev yemekleri yapan salaş pansiyon restoranları tercih ediliyor. Kafe ve barlar, şık görünme telaşına kapılmadan eğlenen ve tatilin tadını çıkaran gençlerle dolu… Kaldığımız Korsan Kamp’tan kısa bir yürüyüşle önce antik kente, sonra da plaja çıkıyoruz. Aslında Likya’nın en büyük ikinci pazarına girmek demek bu ve giriş 90 lira. 10’luk kartlar daha hesaplı ancak Müze Kart varsa turnikeler size ücretsiz açılıyor. Olimpos Plajı’nı diğerlerinden ayıran, antik kente giriş zorunluluğu… Türkiye’de deniz yolculuğunun müze turnikesiyle başladığı nadir yerlerden biri burası… Bu durum tatilcilere ilginç geliyor tabii. Ancak Olimpos Çayı’nın ikiye ayırdığı tarihi limanın içinde bir-iki minik suyılanı görüp turkuvaz kıyıya çıktığınızda eşsiz bir Akdeniz güzellemesine hazır olun derim; çünkü buna değiyor.
Tumblr media
DİKKAT! CARETTA’LAR…
* Olimpos’ta deniz biraz serin… Suyun hali Bozcaada’yı andırıyor. “Konyaaltı bunun yanında çay suyu” diyenleri duyuyoruz.
* Plaj alışkanlıklarını unutturan bir yer Olimpos… Denizkaplumbağalarının üreme alanı olduğu için plajda soyunma kabini, tuvalet gibi hizmet alanları yok, şezlong ve şemsiye de kiralanmıyor. Bu, sıkıntılı bir durum tabii… Ama söz konusu Caretta caretta’lar ise alışkanlıklara da kısa bir mola…
* Olimpos Plajı, Lara-Kundu hattı gibi kumluk da değil. Ancak köknar, sedir ve kızılçamların gölgesinde renkli Akdeniz çakılının önce turkuvaz, sonra lacivert suyla bütünleştiği serin bir denizde yüzmenin tarifi yok. Antik yamaçlarda ispinoz, kaya kırlangıcı, kanarya ve sakayla göz göze gelmek de cabası…
NASIL GİDİLİR?
Olimpos, Antalya merkezin 87 kilometre güneyinde. Kumluca’ya olan mesafesi 28 kilometre… “Önce Adrasan” diyenlerdenseniz iki belde arası sadece 14 kilometre. Antik tanrılara ev sahipliği yapan kenti iyi gezmenizi tavsiye ederim. Likya Birliği döneminde neden 3 oy hakkına sahip olduğunu kent duvarlarının zenginliği anlatacaktır size.
0 notes
tuuguide · 3 years
Text
Kitap Tahlilleri Vol 1: Faust
Halkın hoşuna gitmeyi çok isterdim. Çünkü o, yaşar ve yaşatır. (7)
Romanın daha ilk sayfalarında bu cümle dikkatimi çekiyor. Sanatın sadece sanat için olamayacağını farkettirmeye didinen bir kültür menajerlerinin ağzından çıkıyor cümle.
Goethe'nin Faust'unu bu vakte değin okumamış olmamda bir bilgelik sezdiğim demlerde süzülüyorum. Evet okumadan önce öyle demiyordum. Sadece 'bu eski kitap uzun zamandır kitaplığımda otobüs bekler gibi duruyor' diye öne çektiğim bir okuma oldu. Bu ve devam edeceğini düşündüğüm tahlillerde ise kitapların tarihsel boyutuna değinmektense daha çok öz değerlendirmelerime yer vereceğim. Rasgele seçimler içerisinde manalar soruşturmak ne de olsa hobimdi. Faust'u ben daha çok Faust ve Mephisto arasında soru-cevap şeklinde akacak felsefi bir mükameleye davet olarak düşünmüştüm. Ama daha karma yapısıyla, nispeten taze bir eser olduğunu hissettirdi.
Tumblr media
Goethe'nin 16. yüzyıldan bu yana anlatılan Ortaçağ Avrupası Dr. Faust Hikayeleri geleneğine yeni bir soluk getirdiği eseri Faust; simya, kimya ve metafizik konularından nasibini oldukça almış olup Valpurgiz gecelerinde cin ve cadıların karmaşık dünyasında kaynayan bir kazan gibi -okuması çok da tatmin uyandırmayan- bir seyahati konu alıyor. Konu seyahat olunca da aklıma Cervantes'in Don Kişot ve Dante'nin İlahi Komedya'sını getiriyor. Bir de klişelerin içerisine sırlanmış milliyetçilik unsurlarına dikkat vermezsek olmaz. Farklı toplumların birbiri hakkında tahlillerini incelemeyi şahsen seviyorum ve aşağıda alıntıladığım klişevari cümlelerde bazı Alman zihin kalıplarının aslında çok da değişmediğini sezdiriyor bana:
Bizim Alman sahnelerinde herkes dilediğini dener.
Ta uzaklarda Türkiye’de, milletlerin birbirleriyle kavgasını konuşmak ne zevkli! İnsan pencereye yaslanır, şarabını çeker, nehirde çeşit çeşit geminin akıp gidişini seyreder. Akşam olunca, neşeyle eve döner. Barışı ve barış zamanlarını takdis eder.
Halis bir Alman, Fransız’a tahammül edemez.
Gemimiz Türk padişahının hazinesini taşıyan bir gemiyi yakaladı. Ve yiğitlik mükafatını buldu.
Yahudinin de beni esirgediği yok. Yıldan yıla artan faizleri peşin istiyor.
Yunan milleti hiçbir zaman bir işe yaramamıştır, ama genede o serbest oyunları ile günahlar işleme arzusunu uyandırmıştır.
İçinizde İngiliz var mı? Onlar umumiyetle seyahati severler. Burada harp sahalarını gezmek, çağlayanlar, yıkılmış duvarlar, klasik harabeleri görmek; onlar için liyakatli bir hedef olurdu.
Hür doğmuş Giritli
Faydalanılmayan mal ağır bir yüktür.
Yunan mitolojisine değinmeden olmazdı tabii. Daha çok doğu dünyasına ait olan Lilith, Sfenks ve Medusa gibi daha karanlık kadın figürlerin anılmasından sonra kitabın sonlarına doğru yine doğu dünyasına ait aydınlık Meryem Ana figürü adeta basit bir kutuplaştırma denklemi oluşturuyordu. Goethe öyle ki İyonyalı feylesoflardan da bahsetmekten kendini alamamış. M.Ö. 500-428 yıllarında Atina'da ilk felsefe mektebini açan Anaksagoras'ı dahi konuşturmuş metninde. Antik Yunan hekimi Hipokrat'ın sözü 'Sanat uzun, ömür kısadır' da iki üç defa metinde tekerrür etmiş. Yeni öğrendiğim bir referans da 'Teselya'nın cadıları'. Yüksek ihtimalle Antik Yunan kadın astrologları:
Tumblr media
Kitabın ana fikri olduğu söylenen tanrı sevgisine ulaşmak konusuna gelirsek, bir seyahatin sürecinde dünya hazlarının peşinde gezinip sadece en sonda bir coşkun tanrı sevgisi lafzına varılması bana suni nefes alma gibi geldi doğrusu ve denize düşen yılana sarılırmışçasına bir dine kaçış seziliyor sadece. Bireyin artık kendi kararını alma şansının olmadığı bir sırada Tanrı'nın insiyatif kullanarak kulunu iyi kulların yanına alması gibi bir anlayış geliştirdim. Yani eğer Faust sadece bir cümleyi kabul etmedi diye Şeytan'ı alt etti diye bir çıkarım yapılacaksa bu gerçekten vurucu bir şekilde aktarılmamış ve sonuna kadar da Mephisto'nun galebe olduğu anlaşılıyor. Bu yönden klasik kitap özeti yazıları okuduğuma eş gelmedi doğrusu.
Kitapta geçen, Erasmus Öğrenci Değişim Programı'nın mantığını hatırlatan cümleyi de not etmek istedim: 'Gençlik çağında böyle serbestçe dünyayı dolaşmak hoştur.'
Öte yandan metinde en dikkat çekici mahsul olarak bulduğum teferruat ise sözü geçen önce 'bilgi ihtirası' sonra 'faydalı iş yaratma emeli'nin aslında birçok genç Almanın hayatının bir parçası olduğudur. Bütün o eğitimli gençler mezuniyetleri evvelinde ve ya sonrasında kendilerini şöyle bir dünyaya atarlar. Ver elini Senegal, ver elini Hindistan ya da Tunus. Buracıklarda bir güzel pek faydalı 'volunteering' amellerini yerine getirir ve sonra akışlarına devam ederler. Bilme ihtirasının bir süre sonra boşta bırakması ve bir işe yaradığını hissetme tatmini bu kültürün insanlarını bir süre de olsa doyasıya yeşillendirmiş. Bir Volunteering kültürü belki de böyle böyle aldı başını gitti ya. Son olarak kitaptan bir alıntı ile bitirmek isterim.
Heyhat ruhun kanatlarına bedenin kanatları o kadar kolay uyamıyor.
7 notes · View notes
Text
Tumblr media
Batı uygarlığının tarihindeki ilk adımlar (Mezopotamya’dan sonra) Antik Yunan ve Roma ile başlar. Rönesans’tan itibaren kendisine bir kök arayan bütün gelişmiş devletlerde bu iki uygarlığa ulaşma çabasını görürüz. Özellikle Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması için bu ülkelerin entelijansiyalarının seferber olması, 18 ve 19. Yüzyılda doruğa çıkan bu çabayı net bir şekilde gözler önüne serer.
Aeneis, imparatorluk gücünün ve eğitiminin bir hanedandan veya bölgeden diğerine geçişinin, “translatio imperii et studii”nin şahane bir örneğidir. İmparatorluklar yükseldiğinde ve meşruiyete ihtiyaç duyduklarında, bastırılmış veya mağlup edilmiş güçlerin edebiyatı, sanatı ve diğer kültürel kazanımlarını bir araya getirdiklerinden emin olurlar, böylece büyüklük ve dünya egemenliği iddialarını haklı çıkaran hayali bir tarihsel bağlantı oluştururlar.
Roma kültürü, birçok yönden Yunan kültürünün doğrudan bir kopyala-yapıştır'ıdır ve Olymposluları çoğunlukla aynıdır, biliyorsunuz, sadece kişilerin, yerlerin vs. adları farklıdır. Ancak Aeneis'te destana ilginç bir tat veren ve okumayı keyifli hale getiren farklılıklar... ya da tuhaflıklar var.
Örneğin, Aeneas'ın Yeraltı Dünyası ziyareti hayli komiktir, burada kabilesinin hem geçmiş hem de gelecekteki ünlüleriyle tanışır. Modern okuyucu, Yeraltı'ndaki yaşamın pratik olarak nasıl çalıştığını merak edebilir, Creusa, Dido ve sonunda Lavinia da Aeneas'a olan aşklarında bir araya gelir mi? Yeryüzünde sadece seri tek eşlilik uygulanıyorsa, çok eşlilik Yeraltı Dünyasında kabul edilebilir mi? Ancak gördüğünüz gibi bunlar, kahramanların üzerinde durmadığı eğlenceli, teolojik düşüncelerdir. Bu yüzden diyebiliriz ki Aeneis ve Homeros'un destanları arasında göz ardı edilemez farklar var.
Mitolojiyi, kurguda yansıtılan tarihsel süreçleri, grafik savaş sahnelerini, mutsuz aşkları ve fırtınalı denizleri seviyorsanız, ayrıca güç ve meşruiyet için insan mücadelesinin bitmeyen hikayesini seviyorsanız, Aeneis şiddetle tavsiye ederim bence muhakkak okunması gereken bir kitap..!!
4 notes · View notes
lanausee44 · 5 years
Text
Tumblr media
Antik Yunan kültürü uzmanları, o dönemde yaşamış insanların fikirlerini kendilerine ait saymadıklarını söylüyorlar. Antik Yunanlılar akıllarına bir fikir geldiğinde, bir tanrı veya tanrıçanın kendilerine bir emir verdiğini sanıyorlardı. Apollon onlara cesur olmalarını söylüyordu. Athena ise aşık olmalarını söylüyordu. Günümüz insanları ise ekşi kremalı patates cipsi reklamı duyar duymaz, satın almak için hemen sokağa fırlıyorlar ama buna özgür irade diyorlar artık. Antik Yunanlılar en azından dürüstlermiş.
Ninni, Chuck Palahniuk
75 notes · View notes