"Hayat sade ve basittir" diyor Buket Uzuner. Hayat sade ve basit midir gerçekten. Yoksa bu bir sığ görüş müdür. Evet sade olmalı ama basit olmamalı kanaatimce.
Herşey şu yukardaki cümle kadar basit olsaydı mesela .Herşey bu kadar karışık olmasa idi. Zihnim herşeyi zor yamaçlara götürüp orada bir güzel biçip dövmeseydi. Dingin olsaydı, karmaşık işlerden, kendine iş çıkarmaktan, düşünmekten uzak olsaydı. Mesela göğe bakınca sadece gökyüzünü görseydi. Göğe bakınca gökyüzüne sığdıramadıkları aklına gelmeseydi. Yürürken, elini bir lavantanın üzerinde gezdirirken, ayağına dolaşmasaydı yürütemediği, elinden tutup da kaldıramadığı şeyler. Karıncayı görünce "tarafımı seçmiş miyim ben de bir su taşıyabiliyor muyum İbrahim'i(as) yakan ateşe" diye düşünüp yangın düşmese idi sinesine...
Ama ben dertliyim. Karışığım. Dertsizlik yorar beni. karışırım düzenlerim, sonra yine karıştırır yine düzenlerim. En çok kendimle savaşım, en çok kendimle nizam. Ve en çok da kendimle barışım ve en çok da kendimle sözleşme ve anlaşmalarım.
İnsan kendisine ne kadar yakın olursa herşeye ve herkese de o nisbetle yakın olur. Kendisine ne nisbetle uzak ise herşeye de o nisbetle uzak.
Şimdi sevgili dost sen de kendine bak. Ülfet edensin sen, insan oluşunda var ülfet etmek. Peki ne kadar alakadarsın âlemle ve koskocaman bir âlem olan içinle?
Estamos muito além do namoro, meu amor. Você não entendeu? Você precisa entender isso, quando nos conhecemos, não havia como voltar. Você pertence a mim. Diga-me que não é verdade.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir gün, talebeleriyle dar sokaktan yürüyordu ve karşıdan da bir köpek geliyordu o büyük gönül dostu hemen duvarın dibine çekildi köpeğe yol verdi ve talebeleri de çekildi köpekte sallana sallana yoldan geçti gitti.
"Bu Talebelerinden birinin hatırına şöyle geldi; İnsanoğlu hayvanlardan şereflidir. Hem bizim şeyhimiz, ariflerin sultanıdır. Hem de etrafındakiler onun, her biri çok kıymetli sadık talebeleridir. Bütün bunlara rağmen, şeyhimiz bu köpeğe yol vermesinin hikmeti acaba nedir?"
Bunun üzerine Bayezid-i Bestami Buyurdu ki;
Köpekle karşı karşıya gelince köpek bana, hak lisanı ile;
”Ey gönül dostu sakın kibirlenme gurur yapma benim yerimde sen senin yerinde bende olabilirdim, onun için kibrine yenik düşme.” dedi.
Gönül gözü açık olana köpek bile nasihat veriyor; kimseyi hakir görmemek lazım küçük görmemek lazım. Bu ne biçim çirkin hayvan gibi kelimeler kullanmamak lazım, her şeyin yaratanı Allah cc. kimse kimseden üstün değildir üstünlük takva ve amelle olan şeydir, Bunun üzerine bende ona yol verdim."
Benim hayatımın en büyük handikabı özgürlük olmuştur herhalde. Tüm duygularımı en iyi şekilde yaşayıp, gerektiği gibi ifade edemediğimi düşünüyorum. Daha doğrusu etmediğimi, bir şeylerin bana engel olduğunu. Güçlü durmam gerektiğini, her duygumu göstermemem gerektiğini düşünüyorum. Böylece güçlü olacağım... Peki gerçekten güçlü olmak gerekli mi? Güçsüz olan ölecek de güçlü olan ölmeyecek mi? Koskoca evrende ya da bilmediğimiz her hangi bir yerde yaşamlar başlayıp bitmeyecek mi? Şu koca alemin zerrecikleri olarak neden bu kadar önemli bunlar? İnsanlık tarihinde bile kısacık bir yere ve etkiye sahipken neden bu kadar kasmamız? Ne için? Varoluşumuzu neden en iyi şekilde değerlendirmek yerine saçma sapan insansı hislere ve genlere yenik düşüyoruz? Bunu engellemek mümkün mü?
Hatırlar mısınız? İlk gençlik döneminde boyumuz uzarken nasıl da ağrırdı bacaklarımız. Az yumruklamamıştım ağrıdan dizlerimi. Büyüklerimiz 'boyunuz uzuyor, o sebeple ağrıyor bacaklarınız' derlerdi. Uzamak hatrına çekerdik o ağrıları.
Evet, büyümek, gelişmek, yükselmek sancılı ve ağrılıdır. Düşüncelerinizin seviye kazanması, bakışınızın ve hayatınızın kalite kazanması ağrılı olacaktır. O sebeple insanların çoğu tekdüze yaşarlar. Bakışlarını, fikirlerini ve hayatlarını değiştirmek istemezler, acı istemezler çünkü, sıkıntıya göğüs gerecek güçleri yoktur. Çoğu insan bir arpa boyu hayatında arpacık tanesi olarak yaşamını bitirir gider. Oysa onda alem saklıdır...
Ne eksik ne fazla. Kainattaki herşey bir ahenk içinde. Gönlümüzün gözümüzün fikrimizin şifaları hem de öyle harika bir sanatla bize sunulmuş ki es geçemiyor insan, alakasız kalamıyor. Durup kocaman şükredip vecde gelmekten kendisini alamıyor....