Tumgik
#Yön
geceninisiklarii · 7 months
Text
"Arkana bakma o yöne gitmiyorsun."
34 notes · View notes
fthlc · 1 year
Text
16:42
Hep gül sen. Çünkü sen gülünce dünyadaki tüm çiçekler yüzünü sana çeviriyor.
-- Fatih Alıç - Devrik Cümleler (Yön)
76 notes · View notes
gokyuzunehayran · 2 months
Text
Kimlerle oturur neler konuşursan o yönde değişir ve gelişirsin.
2 notes · View notes
sincapvefunduk · 1 year
Text
Özdemir Asaf ~Sen bana bakma ben senin baktığın yönde olacağım ~
Yön ~
3 notes · View notes
sdkhaber · 2 years
Text
Eski Tesla yöneticisi: Elon Musk, kendisiyle aynı fikirde olmayanları işten çıkarırdı
Eski Tesla yöneticisi: Elon Musk, kendisiyle aynı fikirde olmayanları işten çıkarırdı
Yeni eklenen Eski Tesla yöneticisi: Elon Musk, kendisiyle aynı fikirde olmayanları işten çıkarırdı son dakika haberini aşağıda okuyabilirsin. “The Iced Coffee Hour” adlı podcast’in yeni bir bölümünde, sunucu Graham Stephan ve Jack Selby, Tesla’nın eski bölge yöneticisi Carl Medlock ile röportaj yaptı. Medlock, CEO Elon Musk ile doğrudan çalışmanın nasıl bir şey olduğuyla ilgili soruları yanıtladı…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
Text
4 notes · View notes
dezi-467 · 2 years
Quote
Eğer sevdiğiniz birine en zayıf yönünüzü göstermezseniz o farkında olmadan kolaylıkla sizin canınızı acıtabilir, çünkü o parçanın sizin ruhunuzda ne kadar can yakabileceğini asla bilemez ve bilemeyecek de...
Eylül ayı geride kaldı
arkasında üzgün bir yaz bıraktı
3 notes · View notes
seslimeram · 11 days
Text
Kâbus
Tumblr media
Kabusun orta yerinde yol almaya devam diyen bir ülke söz konusu artık. Biteviye olağan bir tahayyül gibi noksansız badireler sarmalında canı çıkartılmaya ant içilen sıradan insan için reva görülenlerin yekunu kabusu imliyor eksiksiz, boşluksuz. Her ne yana dönülürse dönülsün, herhangi bir tedbir alınırsa alınsın sonunda mutlak iktidar pratiği için zehirlenip sınırlanan, kuşatılan bir hayat imgesinin var edildiği kabus gerçekliğimiz kılınıyor. Seçim öne sürülerek günbegün arttırılan bir tahakküm halinin, ya bizimle, bizdensiniz yahut da o mihrak, ayrımcı, terörist, düşkün, nefret kümesinin ta kendisine payanda bilinirsiniz halini mütemadiyen arşınlayan bir mefhum gerçekliğimiz kılınıyor. Medeniyet seviyesinde eşiği atladığımız bugün yarın üstüne basılarak zikredilirken aralıksız yoksunlaştırma halinin bir gerçeğe dönüştüğü, üçüncü dünyanın oyuncusu olduğumuz gerçekliği yüzümüze çarpılır. Belli belirsiz bir yarına kavuşacağı, bunun da müjdeli doğrudan iyimser bir ülke olacağını bildiren seslenişler varken her şey kaypak bir zemine çekiliyor. Kabusu yönlendiren yalın bir terörün, devlet şiddetinin ta kendisinin, hayatta tek söz sahibi olma imgesinin yolu ve zemini sağlama alınıyor.
Baş efendi, son birkaç mitinginde değindiği gibi, bir ana muhalefet olduğunu zikreden ol yapıyı, bir de bu memleketin görüp görebildiği nadir bir çatı olmasını hasetten çekemeyip hedef kılmaya doymadığı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne doğrudan saldırarak kabusun şekillendirilmesinde başat oyun kurucu olduğunu göstere gelir. Tam anlamıyla dişine göre değerlendirdiği Cumhuriyet Halk Partisini saf dışına öteleyebilmek için en akla seza kurguları hakikaten var olmuş gibi gösteren demeçlerle çıkagelir. Bütünüyle bir menzildeki yaşam istinadının tükettirilmesi gailesini nasıl var edip herkesin refah içinde bir hayat sürdüğü yanılgısını duraksamadan pazarlıyorsa kendileri ve bütünüyle o iktidarı var eden Adalet ve Kalkınma Partisi bugünlerde de o minvalde bir yanılgının etrafında tüm o kabus halini güncellemektedir. Salt siyaset sahnesinden çıkagelen anlık tahayyüller değil aynı zamanda gündelik yaşamın orta yerinde kurumsallaştırılan bir kesintisiz nefret edimiyle o kabus hali her yerde var edilir. Cerahati güncelleyen devlet erkanının sunduğu, yönlendirdiği, geliştirdiği her tahayyül bambaşka açmazlara seyrüsefer eden ülkeyi de açığa düşürür.
Bugününden geleceğini zehirleyen bir aksiyon şimdi her yerdedir. Geçmişinin yara verme halini, yıkıcılığın ardından ortaya çıkan insani katastrofu görmezden gelip bugün halen oh olmuş iyi olmuşlar havalarda uçuyorsa o kabustan hiçbir zaman uyanmak söz konusu olur mu, olabilir mi? Daha yepyeni seçim güncesinin kıyısında kim necidir tartışmalarının orta yerinde, bu ülkede kala kala birkaç bin kalmış Rum’un yaşadığı bir sınama halini anmayı dahi çok görüp küfürlerle mukabele eden bir z kuşağı varken bir yarın ümidinden bahis açılabilir mi? 1964 yılında, 24 saat içerisinde 20 dolar ve 20 kiloyu aşmayacak bir yük ile memleketi terk etmek / tehcir olunmanın bahsini sorgulamak onca sene sonra halen mümkün değil midir? Yıkıcılığı, yaşatılan kötülüğü, etme bulma dünyası diye geçiştirmek hangi hukuki terimlere sığar misal? Basit gibi görünen oysa canı esas yakan şeyin komşuların birdenbire sizleri ihbar eden, sizden kalanları talan eden bir cenaha dönüşmesi halinin utancını kendine yük etmeyen, sormayan bir ülkede, yukarıda kırık dökük anlatmaya çalıştığımız o kabusun neye tekabül ettiğini idrak ettirecek bir arayış söz konusu olur mu? Nefret söylemini yaşayan / geçip gitmiş / onca sınamayı sineye çekip bir biçimde yaşamda kalmaya devam edenlerin gözleri önünde sürekli yineleyen bırak konuşmayı, sahici bir özür için devletine baskı dahi kuramayan bir Türk kimliği söz konusuyken o memleketin kabuslarına hiçbir zaman bir son verilebilir mi? Soruyor musunuz? Daha halen 20 Dolar 20 Kilo’yu bilmeyenler için şuraya bıraktığımız röportaj bir şeyleri aksettirebilir mi, okur muydunuz?
Dönelim günümüze, Hüseyin Kalkan imzasıyla Yeni Yaşam Gazetesinde yayınlamış olan haberi aktaralım: “Dillere pelesenk edilmiş bir söz var. “İstanbul en büyük Kürt kentidir.” Doğrudur da Kürtlerin haklarını inkar etmek için bir giriş cümlesi olarak kullanılmasa. DEM Parti İstanbul Belediye Eşbaşkan adayı Meral Danış Beştaş, “İstanbul’da Kürtler var ama hakları yok” diyor. Beştaş, bu konuyu şöyle açıklıyor: “İstanbul’un en büyük Kürt kenti olduğu doğru. Sonuçta 5 milyonu aşkın Kürt yaşıyor burada. Ama nasıl ki ülke genelinde Kürtlerin özgürlükleri, hakları, talepleri tanınmıyorsa, karşılamıyorsa ve bir savaş politikası hüküm sürüyorsa bunun yansımalarını illerde de tek tek görüyoruz. Genel siyaset illere tek tek sirayet ediyor. İstanbul’da Kürtler var doğru ama İstanbul’da Kürd’e dair bir şey yok. Bazı şeyler yerel yönetimin yapabileceği çerçevededir. Kürtlere dair özgün bir hak yok. Dille olabilir, kültürle olabilir. Kimlik hakları ile ilgili olabilir. Ya da mücadelelerinin önündeki engelle ilgili olabilir. Kürtlerin günlük hayatta görünür olmasıyla ilgili olabilir. Kürt var ama görünmüyor. Kürtlerin kendi güçleri ile oluşturdukları bazı müzik grupları, MKM gibi, Kürt enstitüsü gibi örgütlenmeler var, bu konuda büyük bir çaba var. Ama merkezi yönetimden destek görmedikleri gibi yerel yönetimden de destek görmüyorlar. Günlük hayatta yapılacak bazı ufak değişiklikler, küçük jestler Kürtlerin görünür olmasını sağladığı gibi daha büyük resimde Kürt sorununun çözümüne katkısı olabilir. Mesela toplu taşıma araçlarında Türkçenin yanında Kürtçe anonslar da yapılabilir. Bazı tarihi mekanların yön levhaları diğer dillerin yanı sıra Kürtçe de olabilir. Bunlar yerel yönetimlerin yapabileceği şeyler, onun için bunlara değiniyorum.”
Bu hem hak hem bir hizmet
Beştaş, yerelde atılacak bazı küçük adımların Kürt sorununun çözülmesine katkı sağladığı gibi bunun aynı zamanda bir hak olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bunu Meclis’te de çok konuştuk. Wan uçağı, Amed uçağı, Êlih uçağı bunlarda Kürtçe anons yapılabilir. Basit şeyler gibi görünüyor, ama bunlar Kürt sorununun çözümü için ortam hazırlayan uygulamadır. Mevcut nizamın buna direnmesinin nedeni de budur. ‘Kürtler TC vatandaşı olduğuna göre Türkçeyi bilmeli.’ Sağlık Bakanı da öyle demişti. ‘Kürtlere ayrıca bir dil hizmeti verilmez, çünkü onlar Türkiye’nin vatandaşları’ demişti. Tamam da vatandaşın bu dili bilmiyor. Mesele orada. İstanbul’a indirgeyecek olursak metroda İngilizce yapılıyor anonslar, Kürtçe yapılmıyor. Bu hem bir haktır hem bir hizmettir. İstanbul’da yaşayan ve Türkçe bilmeyen birçok Kürt var, özellikle kadınlar arasında. Kürtlere hizmet götürmeliyim diye bakarsan, bu aynı zaman da bir hizmettir. Daha yakınlarda İstanbul Havalimanı’nda bir anne Türkçe bilmediği için havaalanı içinde mahsur kaldı. Bunlar çok kolay alınacak kararlarla hayata geçirilebilir. Sonuçları büyük olur. Kamusal yaşamda kendi dilini kullandığını gören insan kendini mutlu hisseder.”
İstanbullularla yönetmek
Parti olarak önemli bir yerel yönetim deneyimine sahip olduklarını belirten Beştaş, İstanbul’u yönetirken bu deneyimden yararlanacaklarını söylüyor. Beştaş, yerel yönetim deneyimi ve İstanbul’a uygulanması ile ilgili şunları söylüyor: “Biz İstanbul’u İstanbullularla birlikte yönetmeyi hedefliyoruz. İstanbul’daki tüm farklılıkların, toplumsal kesimlerin, farklı kimliklerin, inançların katılabileceği bir yerinde yönetim model ile yönetmeyi öngörüyoruz. Biz DEM Parti olarak yerinde demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik bir yerel yönetim anlayışına sahibiz. En önemli farklılığımız, kentlilerle o kenti yönetmek. Kentlilerin yönetime katılmasını sağlamaktır. Biz bunu mesela Amed’de sağlamıştık. Bizim çok ciddi bir yerel yönetim deneyimimiz var. Diyelim kadınlarla ilgili bir meselede karar alınacak, kadınların katıldığı süreçler sonucu bu karar alınırdı. Diyelim Gazi Mahallesi ile ilgili bir karar alınacaksa karar sürecine Gazi halkının katılmasını sağlayacağız. Diğer bir yaklaşımımız bütçeyi halkın lehine kullanmaktır. İstanbul, dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi, bir avuç zengine hizmet ediyor. İstanbulluların büyük bölümü bu güzelliklerden yararlanamıyorlar. Kentlilerin büyük bölümü denize bile ulaşamıyor.”
Yaşam standardını yükseltmek
Belediyenin imkanlarını öncelikle emekçilere ve yoksullara tahsis edeceklerini beliren Beştaş, onların hayat standartlarını yükseltmenin öncelikli hedefleri olduğunu söylüyor: “Yoksulların ihtiyaçlarının öncelikle ele alındığı bir sistem öngörüyoruz. Örneğin emeklilerin, örneğin işe gitmek için sabahın erken saatlerinde yol düşen işçilerin yaşam standartlarını yükseltmek için hizmetler üretmeyi temel alacağız. Bunu ulaşımdan tutun da sosyal ve sanatsal yaşam için olanaklar yaratmayı sayabiliriz. İstanbul bir işçi ve gençlik kenti. Gençlik denilirken sadece öğrenciler akla geliyor. Ama İstanbul’da milyonlarca emekçi genç de var. Onların ihtiyaçlarının gözetildiği bir yerden yaklaşıyoruz. Belediye hizmeti halka hizmettir. Yaşamı kolaylaştıracak yerde kararlar alacağız. Toplumsal odaklarla birlikte tartışmak gerek. Belediyelerin yolun yapımından tutun ulaşıma kadar, çocukların eğitiminden kreş hizmetlerine kadar yapabileceği çok fazla hizmetler var. Ve İstanbul Belediyesi dünyanın en fazla olanağına sahip belediyelerinden, 16 bakanlığın bütçesine denk bir bütçesi var. Bu bütçe nasıl harcanıyor, kim denetliyor, nerelere harcanıyor, neler önceleniyor bunlar aslında büyük soru işareti olarak ortada duruyor. Diğer bütün belediyeler gibi. Biz bunları şeffaf hale getireceğiz.”
Barışı bir kuvvet haline getirmek
Özellikle CHP’ye yakın çevreler “DEM Parti, İstanbul’da kazanamayacağına göre neden seçime giriyor? Aldığı oylar Ekrem İmamoğlu’nun kaybetmesine yol açacak” diyor. Burcu Köksal’ın ırkçı çıkışını tartışacaklarına, Köksal’ın çıkışının İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun Kürtlerden alacağı oyu etkileyip etkilemediğini tartışıyorlar. Beştaş, bu yaklaşımı sert bir şekilde eleştirerek şunları söylüyor: “Bu bizim siyasi kimliğimizi görmezden gelen bir yaklaşım. Bizim siyasal perspektifimizi, barış politikalarımızı, yerinde yönetim anlayışımızı ve mücadelemizi görünmez kılan bir yaklaşım, biz bunu her zaman reddettik. Biz kazandırmak ve kaybettirmek için bu seçimlerde değiliz. Biz kendimiz için bu seçimdeyiz. Biz siyasi rekabet etmek için bu seçimdeyiz. Sonuçta biz kökleri çok eskiye dayanan bir geleneğin partisi olarak iddiamızı ortaya koyuyoruz. Nedir bu bizim için kazanmak? Kazanmak sadece alınan oy yüzdesi ile ölçülmez. Kazanmak şu kadar yüzde oy almak değildir. Kazanmak barış politikasını bir kuvvet haline getirmektir. İktidar bütün seçimleri savaş politikası üzerinden götürüyor. Kürt düşmanlığı üzerinden götürüyor. Kürtlere karşıtlık üzerinden götürüyor. Bu seçimde de aynı dil devam ediyor. Biz, savaş politikasının karşısına barış politikasını koyuyoruz ve İstanbul da bunu en güçlü anlatacağımız merkezdir. Hem Kürtlerin, hem Türklerin, Ermenilerin, Rumların, Alevilerin, Sünnilerin bir arada yaşadığı, kısaca Türkiye’nin bütün farklılıklarının bir arada yaşadığı bir merkez olma özelliğini taşıyor. Medya üstten bakan bir yerden yaklaşıyor partimize. Demleniyor gibi söylemlerle bizi ötekileştiriyorlar. Biz bunu tamamen reddediyoruz. Biz, savaş siyasetinin karşısına barış siyasetini koyuyoruz. Tecridin karşısına özgürlük siyasetini kurduğumuzu belirtiyoruz. Türkiye’de Kürt meselesini demokratik temelde çözümünü savunduğumuzu ortaya koyuyoruz. Böylece barış siyasetini bir kuvvet haline getiriyoruz.” Beştaş, Burcu Köksal’ın ırkçı çıkışına değinerek aynı zamanda CHP’nin bu çıkış karşısındaki tutumunu da eleştirdi. “Bu ırkçılık CHP’lileri çok rahatsız etmedi, daha çok bu durumun Ekrem İmamoğlu’nun Kürtlerden alacağı oyu etkileyip etkilemediği tartışıldı. Parti olarak Köksal’a karşı bir tutum almadılar.”
Savaşa değil, seçime gidiyoruz
Beştaş’ın üstünde durduğu başka bir konu ise iktidarın sürdürdüğü militarist politika, “Seçime değil, sanki savaşa gidiyoruz” diyor. Ve iktidarın yaklaşımını şöyle eleştiriyor: “Biz Türkiye’nin en büyük problemini çözmeye adayız. Bunun tarafıyız. Barış elini tutmayan devlettir. Sayın Öcalan’ın barış eli hâlâ havada duruyor. ‘Bir haftada çözerim’ dediği bir durumda hâlâ insanlar ölmeye devam ediyor. AKP silaha dayalı bir seçim propagandası yapıyor. Her gün yeni ürettikleri silahları tanıtıyorlar. İHA’lar, SİHA’lar, uçaklar tanıtılıyor. Yerel seçime değil, sanki savaşa gidiyoruz. Böyle bir siyasi akıl var. Ve açıkçası iktidar dışındaki partiler de bunun karşısında çok net bir pozisyon almıyor. Alamıyor demiyorum, almıyor. Kürtler söz konusu olunca, Kürt meselesi söz konusu olunca, tecrit olunca, anadilde eğitim olunca, Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri olunca hepsi bir hizada duruyorlar. İşte biz o hizada değiliz diyoruz. Biz başka türlü bakıyoruz.”
Çocuk dostu bir kadın kenti
Beştaş, kadın politikalarını anlatırken İstanbul’un çocuk dostu bir kadın kenti olacağını söylüyor. Bu politikayı şöyle detaylandırıyor: “Bizim politikamız bir kadın politikasıdır aynı zamanda. Sadece İstanbul için değil, her kentte öyledir. Bir kere eşbaşkanlardan biri kadın olacak. Belediye meclisinde kadınlar eşit sayıda olacak. Belediyede kadına dair başkanlık kurulacak. Tamamen kadınlara özgü çalışmalar yürüten, kadınların ihtiyaçlarını gözeten, önerilerini dikkate alan bir sistemle çalışacağız. Yine en önemli maddelerden biri toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme yapacağız. İBB bütçesi kullanılırken toplumsal cinsiyet rolleri gözetilecek. Kadınlara öncelik verilecek, buna duyarlı olacak ve çocuk dostu bir kadın kenti olacak İstanbul.” Kadın hakları ve kadınların maruz kaldığı şiddete Beştaş yabancı değil. İstanbul Sözleşmesi’ni kuran davanın avukatı kendisi. Beştaş kadın sorununa yaklaşımla ilgili şunları söylüyor: “Ben kişisel olarak kadın alanında çok çalıştım. İstanbul Sözleşmesi’ni kuran davanın avukatıyım. O anlamda bildiğim ve yaşadığım bir mesele. Günde 7-8 kadın öldürülmeye başlandı. Toplumsal cinsiyetler konusuna belediyede başlayarak çok geniş bir eğitim çalışması, bilinçlendirme çalışması yürütülmeli. Biz öyle yapacağız. Kadınlar bir kadın belediye başkanı yönetiminde kendilerini çok daha güvende hissedecektir. Ve kadınların ihtiyacını bir kadın en iyi bilir.”
Memleketin muhalefet olgusunu biçimlendiren bir siyasi çatının İstanbul’da gösterdiği adaylardan Beştaş’ın sözleri yeterince açık bir biçimde kabusunun içinde yaşamaya devam diyen ülkenin istikametine bir dur diyebilmek için elzem bir uyarıdır. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi – Dem Parti’nin savuna geldiği biçimlendirme, asırdan da uzunca bir süredir eşitlik / adalet / hakkaniyet temelli bir hürriyet olgusunun yerelden başlayarak nasıl ülkede var edilebileceğini de örnekleyen denemeler barındırır. Kelimesi kelimesine anlatılanlara uyulmasını değil, bir biçimde diyaloğun neden elzem olduğuna dair seslenişlerle bir kabus sonlandırılabilir. İstanbul’un çoğulcu kimliğinin, binlerce ve binlerce yıllık yan yana kadim halklarla imal ettiği o yaşama deneyimine vurulmak istenen tüm ayrımcı yaftalama, kimliklerin birbirini tamamlamasına ön alma hallerini alt edebilmek için bir kez olsun bu ülkede anılıp durulan mozaik mozaik, medeniyetler eşiği / beşiği laflarının gerçekliğine ulaşabilmek için Beştaş ve eş başkan adayı Çepni’nin Dem Parti ile verdiği mücadele bütün meramın da sınırlarını oluşturuyor.
Bütünleşik, birbirini sahiden önemseyen, duyan ve anlayan bir ülkenin imaline daha çok var mıdır? Sosyal medya platformlarında önce Ermeni, sonra Yahudi, dün Rum bugün Kürd, yarın Alevi’ye doğrudan saldırıların var edilebildiği, iktidarın da bile isteye göz yumarak önemsizleştirdiği, inkar ettiği ayrımcılığın bu ülkeyi taşıyacağı yer hiç mi ama hiç mi sorun değildir. Bir koca asrı heder eden, dönüştüreyim derken içinden çıkılamaz bir fasit daireye mahkum kılan o ezberci aklın, devleti önceleyen hallerinde insana salt, sadece insana hiç sıra gelir mi? Bir kabus halinin ortasına demirleyen yerde yarını şimdi, şu andan tüketen bir zeminden herhangi bir umut söz konusu olur mu? Sorular birikiyor, bütünüyle yanıtsız kılınan bir menzile varılıyor. Büsbütün kendini bile duymayan, kendi için dahi endişelenmeyen, varsa şimdi, yoksa şimdi içinde debelenip dururken kendisinin ötesini görmeyen, bırakınız görmeyi sormayan, merak etmeyen, ezberlerinde boğulan bir Türklük ile yarına nasıl varılabilir. Her şekilde vatan bir ev olmaktan alıkonulurken. Her durumda hayatta olmak örselenip dururken. Her gün, yeniden yıkıcılık kutsanırken... Her gün...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
İllüstrasyon: Mert TUGEN – Karbon Galeri v/ BCCT
0 notes
medya-press · 2 years
Text
İstanbullular dikkat! Yarın bu yollar kapalı...
İstanbullular dikkat! Yarın bu yollar kapalı…
Gençlik ve Spor Bakanlığı himayesinde, Türkiye Triatlon Federasyonu ve Beykoz Belediyesi iş birliğiyle düzenlenecek 2022 İstanbul Oral-B Uluslararası Boğaziçi Triatlonu yarın düzenlenecek. Türkiye Triatlon Federasyonundan yapılan açıklamada, 550 bireysel sporcu ve 250 takım sporcusu olmak üzere 800 sporcunun mücadele edeceği organizasyonda sporcular, 2,3 kilometre yüzme, 40 kilometre bisiklet ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cejna · 2 years
Text
Kayseri KalDer'den istihdam semineri
Kayseri KalDer’den istihdam semineri
Mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek ülkemizin rekabet gücünün ve refah düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunan, Ülkemizde sürdürülebilir iş ve yaşam kalitesine yön gösteren, dönüşüme liderlik eden bir sivil toplum kuruluşu olan KalDer Kayseri Şubesi bünyesindeki tamamı farklı kuruluşların İnsan Kaynakları Yöneticilerinden oluşan ve gönüllülük esası ile çalışan İnsan Kaynakları…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
alkoholisminalkeet · 3 months
Text
Näin talven aikaan tahdon kiittää jokaista vanhempaa joka kuljettaa lapsensa päiväkotiin tms pulkalla kun on satanut helvetisti lunta eikä lumiaura ole kerennyt auraamaan. Ajattelen teitä aina kun kävelen teidän auraamissa jäljissä.
15 notes · View notes
meywithi · 8 months
Text
değiştirme gücüne ve iradesine sahip hissetmediğim şeyler*
10 notes · View notes
fthlc · 2 years
Text
15:54
“Sen bana bakma,
Ben senin baktığın yönde olurum.”
-- Özdemir Asaf
21 notes · View notes
gokyuzunehayran · 2 years
Text
Doğru olduğunu düşündüğüm yöne doğru bir gelişme olsa... valla sonrası bende :)
2 notes · View notes
bihiwip · 6 months
Text
her şey sırayla yoluna giriyor diyemem ama ben artık yolundan çıktı kavramına inanmayı bıraktım diyebilirim
7 notes · View notes
saatanantonttu · 2 years
Text
one night stand
Tumblr media
tai jotain en käy naisissa
120 notes · View notes