Tumgik
#Saldırı
kalbi-duam · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bir bebek arabası canı yakar mı hiç?
Akıttığınız kanda boğulun. Rabbim hainlerin canını kat kat yaksın🤲
Tumblr media
Masum ve savunmasız insanları hedef alan bu alçak,kansızların yaptığı hiçbir olay ne burada ne ahirette karşılıksız kalmayacak.
Tumblr media
Yarına kalır ama yanınıza kalmaz bu yaptığınız !! Geçmiş olsun TÜRKİYE'm 🇹🇷
Ölenlere Allahtan rahmet yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Praying for #Taksim #İstanbul #Türkiye🇹🇷
283 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
#sonanda #dalgıç #köpekbalığı #tekne #deniz #okyanus Tibet,
81 notes · View notes
seslimeram · 3 months
Text
Yarın İhtimali Kalır Mı?
Tumblr media
Zembereğinden boşalırcasına – kötülük temsili ile kuşatılıyor ülke. Erk, muktedir, iktidar siyasal istemi, figürünün tamamlayıcısı olagelen şiddet dozu günbegün arttırılırken nefret edimine kol kanat geren, ırkçı kümelenmesiyle birlikte bir kötülük temsili farazi değil ol marazi ülke gerçekliğini imliyor artık. Ekonomik, sosyal politik, güncel hayata doğrudan ve kesintisiz bir çökertme haline denek edilmiş insanların, o yoksunluk hallerinde bir de bütünüyle kimlikleri / inançlarına yönelik ayrımcılık ile kuşatılıyor olmasıdır meselesidir bu kötülük temsili. Genel geçer değil basbayağı tertipli bir düzen / nizam halinin içinde ol muktedirin aştık dediği ayrım, bir iktidar pratiğini somutlaştıran diğer kliklerin katkısıyla birlikte süreğen bir gerçekliğe / hakikate dönüştürülür. Cerahat nüfusu arttırıldıkça yıkımı peyderpey var edildikçe kötülük bir normatif kılınır. Tüm bu memleket profili yeniden ve yılmadan biçimlendirilirken kötülük bir sabit, nefret bir olgu, ayrımcılık merkez sağcılık için elzem bir tavra dönüştürülür. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız salgın güncesinden bu yana sürgit yeniden denenen bir pratik toplamında bu ülkenin ötekileri için hayat zindan kılınmaya çalışılır. Biyopolitik bir mezbaha haline dönüştürülen yerde öteki değil ol halk toplamının sahibi / vatanın gerçek sahibi olduğu söylenen kesimler de dahil hedefe açık bir halde konulur. Ne ki kimseler farkına varmaz.
Tümüyle kötülük sahiplenilirken ayrımcılığın kimleri nasıl kapsayacağından bahis hiç açılmaz. Lakin günbegün yaratılan iklimde bir gün o Türk, ertesi gün Suriyeli mülteci, bir başka gün Ermeni, beri gün Yahudi muhakkak ki o yıkıcı / kör karanlığı sabitleyici olan o nefrete yem edilir. Bunu iktidar söylemlerinin cafcaflı hallerindeki aştık / bitti bahsinin de tam da kıyısında biriken, faşist partinin pratikleriyle görebilmek zaten mümkündür. Hepsi bir, hep birden var edilen nefret söylemi o kötülük halini duraksamadan bir başkasına açık ve aleni ayrımcılığı imgeler. Aralıksız bir biçimde süre giden o hedefleme halinin başta ve kalıcı bir yıkıma önayak olmasının içler acısı pratikleriyle yaşam kuşatılır. Duraksama nedir bilinmeden imal edilen ayrımcılık hallerinin takvim yaprakları acıya çıkan bir ülke sınırlarında her günü nasıl da mahvettiği artık az çok belirginken halen bu inat, bu kör kör karanlıklara devam diyebilme cüretinin sorgulanması ne zamandır hangi zaman? Bitimsiz olagelen ayrıştırma, mamafih yenilenen ve sürgit devamlılığına çabalanan ötekileştirme hal ve istikametinde kime nasıl bir yer, nasıl bir yurt vaat edilebilir. Böyle bir sahnenin ol yurt olma ihtimali hala var mıdır?
Agos Gazetesinden aktaralım: “İstanbul Sarıyer Büyükdere'deki Santa Maria Kilisesi'ne pazar ayinine maskeli 2 saldırgan tarafından silahlı saldırı düzenlendi.
Saldırıdan hemen sonra ajanslara yansıyan bilgilere göre maskeli iki kişi ayin sırasında kiliseye girerek ateş açtı. Kilisede bulunanlar, kendilerini korumak içini kendini yere attı.
Saldırıda ayine katılanlar arasında bulunan C.T. adlı kişi hayatını kaybetti.
Bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi.
Emniyet güçleri, saldırganları yakalamak için çalışma başlattı.
Saldırı anına ilişkin görüntüler medyaya yansıdı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya şu açıklamayı yaptı:
"Bugün Saat 11.40 sıralarında Sarıyer Büyükdere Mahallesinde bulunan Santa Maria Kilisesindeki ayin sırasında, ayine katılanlar içinde bulunan C.T. maskeli 2 kişi tarafından silahlı saldırıya uğramış ve maalesef hayatını kaybetmiştir.
Konuyla ilgi geniş çaplı soruşturma ve saldırganları yakalamak için çalışmalar başlatılmıştır.
Bu alçak saldırıyı şiddetle kınıyoruz."
Saldırıyı gerçekleştirdiği düşünülen kişilerin kameri görüntüler de basınla paylaşıldı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, saldırıyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını belirterek "Olayın aydınlatılması için bir başsavcı vekili ve iki cumhuriyet savcısı görevlendirilmiştir" açıklamasında bulundu.
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya hesabından "Ayin sırasında bir vatandaşımıza yönelik silahlı saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Güvenlik güçlerimiz konuyla ilgili geniş çaplı bir soruşturma yürütmektedir. Vatandaşlarımızın huzur ve güvenliğine kast edenler, asla emellerine ulaşamayacaktır. " açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "İstanbul Sarıyer’de Santa Maria Kilisesinde ayin sırasında bir şahsa yapılan silahlı saldırıyı en güçlü şekilde kınıyor, hayatını kaybeden şahsın ailesine başsağlığı diliyoruz. Güvenlik güçlerimiz olayın aydınlatılması ve faillerin adalet önünde hesap vermesi için geniş çaplı bir soruşturma yürütmektedir." dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu "Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi'nde yapılan pazar ayinine yönelik silahlı saldırıyı kınıyorum. Şehrimizin inanç mekanlarına saldırarak birliğimizi ve huzurumuzu bozmaya çalışanlara asla izin vermeyeceğiz" dedi.
İstanbul Valisi Davut Gül ise "Saldırı tek kişiye oldu, yaralanan yok" açıklamasında bulundu.
Davut Gül, "Hepimizin başı sağ olsun. 52 yaşında bir vatandaşımız hayatını kaybetti. Polisimizin savcılığımızın araştırması devam ediyor. Yaralı yok, tek bir kişiye saldırı olmuş. İçeri girilmiş ve vefat eden kişiye saldırıda bulunulmuş. İçişleri Bakanlığımızın açıklaması olayın çerçevesini çiziyor. Paylaşılan diğer bilgilere itibar etmeyelim. Olay çok yeni. Herkes görevini yapıyor. Failler yakalanıp yargılanacak. Cumhurbaşkanımız olayı takip ediyor." açıklamasında bulundu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıyla ilgili Sarıyer Kaymakamı Ömer Kalaylı, Santa Maria İtalyan Kilisesi Rahibi Anton Bulai ve Polonya’nın İstanbul Başkonsolosu Witold Lesniak ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Tüm cemaate başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerini ileten Erdoğan, faillerin en kısa sürede yakalanması için gereken adımların atılmakta olduğunu ifade etti.
İstanbul Valisi Davut Gül "Saldırı tek kişiye oldu, yaralanan yok" dedi.
Saldırı anına ilişkin görüntüler medyaya yansıdı.
Ölen Tuncer Murat Cihan’in yeğeni Çağın Cihan, Gazete Duvar'dan Ferhat Yaşar'a konuştu. Cihan “Kendisi amcam olur. Sadece oraya ziyarete geldi ve tesadüfen ona denk geldi. Sade masum biriydi ve kesinlikle masum bir kurbandı. Emekliydi, hafif zihinsel engelliydi. Son iki aydır da pazarları kiliseye gidip geliyordu" dedi.
Saldırıda ölen Cihan’ın dayısı Kazım Aydemir ise “Benimle birlikte kiliseye geliyordu. Cemaat tarafından çok sevilen biriydi. Boşu boşuna öldürdüler. Çok fazla üzgünüz” dedi”
Daha önce Bakırköy, Kuzguncuk Ermeni Kiliseleri’nde yaşatılanlarda olduğu gibi daha önce Gevriye Eğo’nun Merdin’de, Şimuni ve Hürmüz Diril’in kayıp / eksikli kılınan ol cinayetleri ve sonrasındaki muğlaklıktan haberdar olduğumuz bir tedirginlik haline yine esir edilir ülkedeki bir avuç Hristiyan yurttaş. Kötülüğü bir normatif kılanların aralıksız olarak nefreti yaygınlaştırma gayretine düşen, yazsak en az on parti, söylesek en azından milyonlarca insan tarafından desteklenen / yönlendirilen ocaklar, dernekler, siyasi denile gelirken bildiğiniz çeteleşmiş ari ırk sevdalısı zümreler vesaireler vesaireler etraflıca bu karanlığı yenilerken kim Tuncer Murat Cihan’ın hesabını verecektir sahi ama sahiden de! Düzeni var eden temsilin, bir yandan olayı gizlilik örtüsü ile kapatmaya teşne olması bir yandan da o salyalar saçarak nefretini kusmaya devam diyen yapıların üstün körü olayı, cinayeti (adı üstünde) geçiştirmeye çalıştığı zeminde kim güvende olabilir sahi ama sahi. Kolay lokma olarak tanımlanan, nasılsa kuşatıldıkları vakit teslim olacaklarına dair bir algı / olgu ekseninde hayatları gözetim ve denetime tabi kılınan insanların hakikatleri her ne olacaktır? İki zanlının kamu önüne alelacele çıkartılması sonrasında birliğimiz asla ve kata bozamayacaklar şablonu yeniden sakız edilirken o cinayetin faillerinin sırtları sahi ama sahiden de sıvazlanıp durulmamıştır diyebilir miyiz? Kolluk kuvvetinin bir var hep yok addedildiği bir sahneleme sonrasında kim nasıl güvende hissedebilir ki? Soruların ardılı sıra geldiği bir cinayet / tahakküm / yıkım girdabının ardından geriye kocaman bir boşluk kalıyor. İnsanların kimliklerinin, aidiyet ve inançlarının halen mesel teşkil edildiği bir yerde, hayatların biricikliği söz konusu edilmesin isteniyor. Kötülük temsili her yanı, her günü kuşatırken bunlar dert edilmesin isteniyor. Lafta değil doğrudan / sahiden bir yerin yaşamla bağları kopartılırken yarın her neyi getirecektir. Tümüyle bu girdap halinin içerisinde bir yarın ihtimali kalır mı? Bırakılmış mıdır.... Bir avuç kalakalan azınlıkların bu günlerdeki en büyük meselesi budur, bu kadardır. Bir yarın ihtimali söz konusu mudur.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Santa Maria Latin Katolik Kilisesi’nden – Dilara ŞENKAYA – Reuters
2 notes · View notes
polemik · 1 year
Text
Tumblr media
10 notes · View notes
ayhancabakislar · 1 year
Text
Tumblr media
"Kudüs Bir sınav kağıdıdır, her mû'min kulun önünde..."
Kudüs edebiyata çoktan doydu. Kudüs artık bir Selahaddin vuruşu, bir Abdulhamid duruşu bekliyor...
#AksaTehlikede
13 notes · View notes
newsfindy · 2 years
Link
1 note · View note
diyarbakirhaberleri · 15 hours
Text
Vali Gül’den taksi şoförü Yanıkyürek’in ailesine taziye ziyareti
https://www.haberidiyarbakir.com/vali-gulden-taksi-soforu-yanikyurekin-ailesine-taziye-ziyareti/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
34haber · 4 days
Text
Sızdırılan LockBit builder tabanlı fidye yazılımı, çalışanları taklit ederek kendiliğinden yayılıyor
LockBit, 2022’de sızdırılan builder aracılığıyla tehlike saçmaya devam ediyor. Yakın zamanda yaşanan bir olayın ardından Kaspersky Global Acil Durum Müdahale ekibi, saldırganların kendi kendine yayılma özelliğine sahip kendi kötü amaçlı şifreleme yazılımlarını oluşturduklarını ortaya koydu. Söz konusu olayda siber suçlular, çalınan ayrıcalıklı kimlik bilgilerinden faydalanarak altyapıya sızmayı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
medya-press · 8 days
Link
İran iki gün içinde İsrail’e saldırmaya hazırlanıyor
0 notes
zbostan · 30 days
Text
Tumblr media
0 notes
internetsihirbazi · 2 months
Text
Siber Saldırı: Epic Games'ten 200 GB Veri Çalındı
Fortnite Yapımcısı Epic Games Hacklendi! 200 GB Veri Çalındı Siber saldırı: Fortnite’ın yapımcısı Epic Games, fidye yazılımı saldırısına uğradı.Saldırıyı Mogilevich adlı bir grup üstlendi.Yaklaşık 189 GB veri çalındı.Çalınan veriler arasında e-posta, şifreler, tam ad, ödeme bilgileri ve kaynak kodları yer alıyor. Verilerin durumu: Çalınan verilerin kimlere ait olduğu belirsiz.Mogilevich,…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
iahaber · 3 months
Text
0 notes
seslimeram · 3 months
Text
Ne İzah Eder
Tumblr media
Bildik cümlelerin anlamını yitirdiği bir zeminde, hayatın biçiminin, olgusunun, sınırları ve tüm albenisinin her nasıl yerle bir edildiğini izah neyle edilebilir? Kimselerin hiç ama hiçbir şeyi okumadığı, görmediği, sorgulamadığı gel gelelim herkesin bir biçimde fikirler öne sürebildiği bir zeminde o yalın çapraşık / kesintisiz çürüten yerin hakikatini her nasıl izah edebilir sıradan insan! Kimselerin değil bizatihi yönetim katının var ettiği bir halden, bir bütünlükten istikamet devşirilirken oluşturulan karanlığı kim nasıl izah edebilir sahici bir halde, nasıl? Bir yeni yüzyıl tiradı aralıksız yinelenip durulurken ezberlerle yarının iş bu şimdi içerisinde cürümlere rehin edilmesini ne izah ettirebilir. Bilindik aşina tahayyül ve tahlillerin kıyısında ezber edilmiş olan şeylerin yamacında bambaşka bir zeminin artık hakikat kılındığı yerde yaşıyoruz, elde var bir! Gerisinin çorap söküğü gibi geldiği belirli, belirgin bir teslimiyetçilik hali üstünden yaşam pratikleri mahvediliyor bu da iki. Bunları kapsayan, geliştiren ve deneyimi herkese eşit pay eden akımın o yeni ülke tiradının da bir biçimde yeni yüzyıl bahsinin de nasıl aralıksız bir yağmacılığı ihtiva ettiği zaten yaşanan güncelliğin sınırlarında kendiliğinden görünür kılınır.
Her güne içkin kılınan şiddet pratiklerini ne anlatabilir sahiden? Onca badire yaşanmamış gibi yapılırken duraksamadan yeniden biçimlenen kötülüğün bir günde birkaç on insan ya da hayvanı yok ettiği bir zeminde olağanın alt üst edildiği çürümeyi ne izah edebilir ki bu saniye, şu an. Tümüyle kendisinin sandığı dünyayı, önce kendisine, sonra düşman görüp saydıklarına daha sonra hayvanata, nebatiye karşı bir kırımla güncelleyen dünyanın tamı tamına yamacında bir yok edicilik şablonu altında yol nereye çıkacaktır ki, sahiden. Her halükarda insan olma erdeminin bariz bir yıkıma terk edildiği yerde onca ilerleme her neyi var edecektir! Sözde kurumsallaşan insan aklı, depolama alanlarının sınırsızlığı illa ki yaşama katılan yeni yaşlar, yaş alma hakkının güncellenmesi, destekler, yenilemeler ve bitimsiz araştırmalarla insanın geliştirildiği zikredilirken, daha yerküre üstünde birbirinin haklarını tam olarak göremeyenlere, anlamayanlara, sürekli çatışanlara bir umut söz konusu edilebilir mi? Hayat aleni bir biçimde paçavra kılınırken, cerahatle bir yarın imali söz konusu kılınırken, hakikat bambaşka şeyleri imal ederken / gösterirken yolun pek de matah bir zemine çıkmadığı aşikardır. Bu hallerle / bunca bariz tüketerek, yeniden yıkımı önceleyerek, hep yok ederek, aklı terk ederek hangi düzleme varılabilir? Zaten her şekilde halimiz ortadayken...
Bianet’ten aktaralım: “Diyarbakır Barosu 2018-2020 dönem Başkanı Cihan Aydın ve yönetim kurulu üyelerinin 24 Nisan Ermeni Soykırımı açıklaması nedeniyle TCK (Türk Ceza Kanunu) 301’den yargılandıkları davadan karar çıktı.
Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, Serdar Çelebi ve Tevfik Karahan mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.
Aydın ve yönetim kurulu üyeleri Muhlis Oğurgül, Ahmet Dağ, Erhan Aytekin, Fırat Üger, Gazal Bayram Koluman, Mehmet Akbaş, Serdar Çelebi, Tevfik Karahan, Ömer Şeran ve Özgür Yılmaz Biçen ise hazır bulundu.
MA’nın haberine göre; savcı bir önceki duruşmada açıkladığını mütalaasını tekrar etti ve ceza istedi.
İddialara karşı ilk savunmayı Cihan Aydın yaptı. Aydın, Diyarbakır Barosu’nun çok kez hedef alındığını ve haklarında davaları açıldığını söyledi.
"Önce işaretleniyoruz sonra dava açılıyor"
Hedef gösterildikten sonra katledilen Baro Başkanı Tahir Elçi’yi hatırlatan Aydın, “Tahir Elçi önce işaretlendi, sonra öldürüldü" dedi.
Aydın'ın sözlerine müdahale eden mahkeme başkanı "Onların yeri burası değil" diyerek sözünü kesti.
Aydın ise "Evet, biz de aynı şeyi söylüyoruz. Bu davanın yeri burası değildir. Bu dava buranın dışında gelişen olaylar nedeniyle açıldı. Önce siyaset, medya, kolluk tarafından işaretleniyoruz, sonra yargıya havale ediliyoruz" yanıtını verdi.
"Beşinci altıncı davayı açıyorsunuz"
"Ermeni Soykırımı" ifadeleri nedeniyle Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyelerine daha önce üç dava açıldığın, bu davalarda beraat kararı verildiğini hatırlatan Aydın, "Bu beraat kararları kesinleşti. O zaman neden 4, 5, 6'ncı davayı açıyorsunuz. O zaman hukuki öngörülebilirlik nerede kaldı? Konuşuyoruz hedef gösteriliyoruz, belediye başkanı seçiliyoruz hedef gösterilip, görevden alınıyoruz, tutuklanıyoruz, tehdit ediliyoruz. Bunlar olurken yargı neredeydiniz?" diye sordu. Bir kez daha Aydın’ın sözünü kesen mahkeme başkanı "Müdahale edeceğim" dedi.
Aydın ise "Müdahale etmeyin. 'Ermeni Soykırımı' dedik, dava açıldı, yine 'Ermeni Soykırımı' diyoruz. Bu bir fikirdir" cevabını verdi.
Aydın'ın savunmasının ardından diğer yargılanan diğer avukatlar, Ermeni Soykırımı ifadesinin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu ifade ettiler.
"Ermeni Soykırımı Osmanlı döneminde yaşandı"
Yargılanan avukatların beyanlarının ardından avukatları Mehmet Emin Aktar, Raci Bilici, Şeyhmus Bayhan, Cafer Koluman, Nahit Eren savunma yaptı.
Avukatlar, soykırımın Osmanlı devleti döneminde yaşandığını "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak" fiilinde belirtilen hiçbir kurumun o dönemde olmadığını vurguladılar.
Müvekkillerinin kullandığı ifadelerin "aşağılama" içermediğini, bir durumun tespiti olduğunu dile getiren avukatlar, müvekkillerinin beraatini talep ettiler.
Mahkeme verdiği kısa aranın ardından, Aydın ve yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı beraatine karar verdi.”
Bildik cümlelerin anlamını yitirdiği bir zeminde, hayatın biçiminin, olgusunun, sınırları ve tüm albenisinin her nasıl yerle bir edildiğini izah neyle edilebilir? Yineleyerek, daimi bir biçimde Ermeni tabusu kılınan o büyük felakete dair bir tespiti / hakikatten bir kesiti anmak neden halen suçtur misal. Türkiye Cumhuriyeti denen olgunun varlığı söz konusu dahi edilemez bir zaman diliminde, bu ülkenin kökünden olagelen milyonlarca yurttaşın o sahneden paldır küldür el çektirilmesinin, canlarının tehcirle heder edilmesinin, kervanlar boyunca ya da bulundukları nahiye, mezra, köylerde infaz edilmelerinin ardılını sorgular olmak neden suçtur, onlar insan değil midir, yoksa! Değişimden, ilerlemeden, muasır ülke olup olmama halini arşınlamaktan helak olacak bir yerde, daha kökenleri buraya ait olagelen insanların hayatlarına dair sorgu / sual etmenin tabu kılındığı, suç bildirildiği bir zeminde yüz dokuz yıl sonra Ermeni’nin yarasına soykırım denilse ne olur, büyük acı dense ne yazar, gidenlerin farkına dahi varamayacak bir nobranlık / karanlık her günü kuşatırken. Diyarbakır Barosunun cesaretle, itinayla sunduğu, Kürdistan sathı mahallinin yıkımdaki payına dair sorgulamaları, adaletin tecellisi, en azından yitirilenlere karşı açık bir özrü var etme gayretinden neden çekinilir, hani herkes için bir yurttu burası, değil mi? Komşulardan en yakın, en uzak, en faydalı, en zararlı diye ayrıştırmanın gündelik bir hal ve eyleme dönüştüğü zeminde, dünya üstünde hepi topu on milyon, bu ülke sınırlarında da otuz beş / kırk bin dolayındaki bir halkın acısına dair konuşmak ne zaman söz konusu “301”lik olmaktan çıkartılacaktır, düşünür müsünüz...
Agos Gazetesinden aktaralım: “Büyükdere'deki Santa Maria Kilisesi'ne yapılan silahlı saldırıyla ilgili adliyeye sevk edilen 34 şüpheliden 25'i tutuklandı, 9 şüpheli hakkında ise adli kontrol kararı verildi.
IŞİD'in üstlendiği silahlı saldırıda 52 yaşındaki Tuncer Murat Cihan hayatını kaybetmişti.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından saldırının ardından başlatılan çalışmalarda 60 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerden 26'sı sınır dışı edilerek, geri gönderme merkezine gönderildi. Olayla ilgili gözaltına alınan 34 şüpheli ise yoğun güvenlik önlemleri altında Bayrampaşa Devlet Hastanesi'ne getirildi.
Sağlık kontrolünden geçirilen şüpheliler ardından Çağlayan Adliyesi'ne sevk edildi. Şüphelilerin savcılık ifadelerini alması için 18 savcı görevlendirildi. Saat 11.00 sıralarında başlayan ifade işlemleri saat 20.00 sıralarında bitti.
İfadeleri alınan 34 şüpheliden 13'ü 'Örgüt üyeliği' suçundan, 21 şüpheli ise 'Örgüt üyeliği' ve 'Adam öldürmek' suçundantutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi.
Şüphelilerden 13'ü "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" suçundan, aralarında katil zanlıları Amirjon Kholikov ile David Tanduev'in de bulunduğu 21 şüpheli ise "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" ve "Tasarlayarak kasten öldürme" suçundan tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Hakimlikçe 34 şüpheliden aralarında Amirjon Kholikov ile David Tanduev'in de bulunduğu 25 şüpheli "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" ve "Tasarlayarak Kasten Öldürme" suçundan tutuklandı.
9 şüpheli hakkında ise adli kontrol kararı verildi.
Şüphelilerin nöbetçi sulh ceza hakimliğindeki işlemleri devam ederken savcılığın sevk yazısına ulaşıldı. Sevk yazısında, 28 Ocak'ta Sarıyer'deki Santa Maria Kilisesi'nde rahiple birlikte 31 kişinin pazar ayini yaptığı sırada, IŞİD terör örgütü üyesi şüpheliler Hamza kod adlı Amirjon Kholikov ve David Tanduev'in saat 08.20 sıralarında keşif yaptıkları kiliseye geldikleri aktarıldı.
Tanınmamak için siyah kıyafetler giyen ve yüzlerinde maske olan şüphelilerin, aracı yakın bir bölgeye bıraktıktan sonra 7,65 milimetre çaplı tabancalarla kilise kapısına geldikleri aktarılan yazıda, bu sırada maktul Tuncer Cihan'ın kiliseye girdiği, şüpheli Tanduev'in ayine katılanların en arka sırasında bulunan Cihan'ın kafasına tabancanın kabzasıyla vurduktan sonra hedef gözetmeksizin kilisedekilere ateş etmeye başladığı kaydedildi.
Yazıda, Tanduev'in Cihan'ı olay yerinde öldürdüğü anlatılırken, Tanduev'in kilisedekilere ateş etmeyi sürdürmek istediği ancak tabancanın zaman zaman tutukluk yaptığı, kilise duvarlarına isabet eden mermiler olduğu aktarıldı.
Tanduev'in kilisede yüksek sesle bir şeyler söylediği, kameranın sesli kayıt yapmaması ve kilisedekilerin ''anlaşılamayan yabancı bir dil'' diye tanımlaması nedeniyle ne söylediğinin tespit edilemediği kaydedildi.
Diğer şüpheli Kholikov'un da ayinde bulunanlara yönelik hedef gözetmeksizin ateş ettiği, tabancasının ara ara tutukluluk yaptığı ifade edilen yazıda, kilisede maktul Cihan dışında ölen ya da yaralanan kimse olmadığı, şüphelilerin kiliseden çıktıktan sonra geldikleri otomobille olay yerinden kaçtıkları vurgulandı.
Sevk yazısında, şüpheliler David Tanduev ve Amırjon Kholikov'un kaçış güzergahına yönelik yapılan arama çalışmaları kapsamında Sarıyer Bahçeköy-Kemerburgaz yolu üzerindeki ormanlık alanda şüphelilerin olayda kullandığı değerlendirilen tabancaya ait kabza, sürgü, şarjör, şarjör kapağı gibi materyaller ile kamufle amaçlı giydikleri kıyafetlerin ele geçirildiği kaydedildi.
Yazıda, şüphelilerin aynı araçla 20 ve 21 Ocak'ta gün içerisinde ve akşam saatlerinde kilise ve çevresinde keşif yaptıklarının değerlendirildiği anlatılarak, saldırganlarla hareket ettiği değerlendirilen şüpheliler Abdulaziz A, Rasul A, İslam M, Omadbek K. D. ve Temurbek M.U.E'nin 5 Ocak'ta İstanbul'dan Kayseri'ye giderek içeriği tespit edilemeyen ve örgütsel olduğu değerlendirilen toplantı, etkinlik yapmış olabilecekleri ifade edildi.
Sevk yazısında, olayda kullanılan aracın Abdullo Buriev ile 27 Kasım 2022'de Edirne'den Türkiye'ye giriş yaptığı, 29 Kasım 2022'de ise Rusya'ya gittiğinin değerlendirildiği belirtilerek, söz konusu aracın 23-24 Ocak'ta İstanbul Havalimanı ile Fatih civarında Shamsullo Radzhabov tarafından kullanıldığının değerlendirildiği, Radzhabov'un emniyet güçlerince yakalandığı ifade edildi.
Zanlıların telefon trafiği ile saldırıyı gerçekleştiren şüphelilerle diğer 32 şüphelinin bağlantılarına dair detaylara da yer verilen yazıda, "Mezkur saldırıya ilişkin açık kaynaklarda yer alan haberlerden DEAŞ terör örgütüne müzahir yayınlar yapan AMAK Medya isimli sitede 28 Ocak'ta 'Türkiye'nin İstanbul şehrinde İslam Devleti'nden 2 savaşçı tarafından Hristiyanlara ait bir kiliseye silahlı saldırı düzenlendi, bu saldırı İslam Devleti liderlerinin her yerdeki Yahudi ve Hristiyanları hedef alma çağrısına icabeten düzenlendi.' şeklinde paylaşım yapılarak, söz konusu eylemin DEAŞ terör örgütü tarafından üstlenildiği" ifadesi yer aldı.
Yazıda ayrıca Amirjon Kholikov ile bağlantılı olduğu değerlendirilen şüpheli Anderi Guzun'in, hakkında "Türkiye'de bulunan terör örgütü DEAŞ'ın sözde sorumlularından olan ve Türkiye'de eylem yapmak için kendisine bağlı unsurlara izin verdiği" şeklinde bilgiler bulunan ''Adam Abu-Darrar Al-Shishani'' kod adlı kişi olduğunun değerlendirildiği aktarıldı.”
Devletlinin bir biçimde cezasızlık politikasıyla taltif ettiği, çoğu zaman göz yumduğu bir dönem “ılımlı, muhafazakar, öfkeli çocuklar” diye geçiştirdiği / bunu dile getirebildiği ol yapılanma bir kere daha hedefteki ötekinin değil doğrudan bir Türk’ün canına kast eder. Göz ardı olunan Hristiyan halkına yönelik aralıksız sürdürüle durulan ötekileştirme bahsi içerisinde bir toprak parçasındaki yaşam idesine sahip olmak bir kere daha imkansız kılınmak istenir alenen. Bir pazar günü ortalık yerde, onca kameranın gözetiminde habersiz kuşun dahi uçurulmadığından dem vurulan bir zeminde, bir cana, bir mabet içinde kıyılır. Göz ardı olunan yaşam pratiğinin bir biçimde yerle bir edilmesinin zemini bir kere daha yoklanır. Bütünüyle şablonla kesilmiş gibi hakikat bir yerlerden sökün ederken, bunların bu ülkede yaşamanın tuzu biberi olduğundan bahisler, x sosyal medya platformunda kimi münazaralar içerisinde goygoy malzemesi kılınır. Hayatın berhava edilip, bir inancın sistematik bir biçimde dışlandığı, bunun da ister Ermeni, ister Rum ister Katolik, İtalyan, Fransız o bu ya da şu olsun bir biçimde yeniden imal edildiği bir zeminde hayatın mahvedilmesinin goygoy bahsi olmaz. Olmayacaktır da. Piyonların var ettiği, kimi makamların ister dolaylı ister doğrudan el altından yol verip, zemin sağladığı nefret ve ayrımcılık bu ülkenin asıl yüzünü görünür kılar bir kere daha. Kendi kimliğini taşıyanları dahi dışlayan, hedefe rahatça koyabilen bir aklın karşısında kelimeler mucizeyi bildirmeyecektir. Bu ülke çürümeye devam ediyor tüm önyargı halleriyle, vurdumduymazlık çehresiyle, nicesiyle nice haliyle. Biliniz yani öyle...
Bildik cümlelerin anlamını yitirdiği bir zeminde, hayatın biçiminin, olgusunun, sınırları ve tüm albenisinin her nasıl yerle bir edildiğini izah neyle edilebilir? Tümüyle garabetlik bir haller toplamında, cürmün birbiri peşi sıra yinelendiği bir zeminde, nefreti ve kinin tam ve eksiksiz oyun kurucu ilan olunduğu bir sahada yaşamın ehven ile olan kesişimine ketler vurulmaya devam olunuyor. Hakikat bir yerlerde sökün ederken, gerçekliğin peşini kovalayabilen, artık bir illüzyon halini almış demokratik, eşit, adil bir hukuk devleti bahsi ve söyleminin kadük kaldığı, geçersiz ilan olunduğu bir zeminde o hayat imgesi kurtarılmayı bekliyor. Şeriatın dahi masaya çağrıldığı, hakkaniyet kavramını altüst eden bir yönlendirmeyle düşmanlaştırma mitinin her gün yeniden kurumsallaştırıldığı bir yer, bir zeminde gündelik yaşam kırıma uğruyor kimseler farkında değil. Her durumda başka, bambaşka bir yaranın yolunun açıldığı, zeminin kolaçan edildiği bir sahnede bunca can kırığı, bu kadar afaki sınamanın ortasında bir kez olsun elimizden kayıp gideni fark etme çabasında ortaklaşabilecek midir, bu ülke? Meselemizdir, mesel bildiğimizdir. İlginize...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Emrah GÜREL – AP Photo
0 notes
barkoturktv · 3 months
Link
0 notes
evrenselbilgi · 4 months
Link
0 notes
rastgeleticaret · 6 months
Text
Bursa'da hasta yakınından doktora saldırı
Bursada kadın doktora saldıran hasta yakını “kamu görevlisine karşı görevi sebebiyle kasten yaralama” suçlamasıyla tutuklandı. Bursa Şehir Hastanesi Hematoloji Polikliniğinde görevli Uzm. Dr. Nihan Alkış, dün poliklinikte bir hastasını muayene ederken odasına başka bir hastanın yakını Tayfun E. girdi.Hasta yakını, Alkışa başka bir hekimin odasını sordu. Söz konusu doktorun polikliniğini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes