Tumgik
#Keşmir
aklingolgesi · 2 years
Text
HİNDİSTAN VE PAKİSTAN BAĞIMSIZLIĞINI NASIL KAZANDI? | MESELE
HİNDİSTAN VE PAKİSTAN BAĞIMSIZLIĞINI NASIL KAZANDI? | MESELE
Hindistan coğrafyasının Avrupalı emperyalist devletlerce nasıl sömürülmeye başlandığını birkaç ay önce yayınladığımız bir videoda anlatmıştık hatırlarsanız. Peki, Hindistan coğrafyasındaki insanlar 200 yıla yakın bir süre boyunca sürdürdükleri bağımsızlık mücadelesinin ardından bağımsızlıklarına nasıl kavuştu? Hindistan ve Pakistan birbirinden nasıl ayrıldı? Mahatma Gandhi, Muhammed Ali Cinnah,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sdkhaber · 2 years
Text
Pakistan Hindistan'a nota verdi
Pakistan Hindistan’a nota verdi
Yeni eklenen Pakistan Hindistan’a nota verdi son dakika haberini aşağıda okuyabilirsin. Pakistan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakanlığa çağrılan üst düzey Hint diplomata, “5 Ağustos 2019’dan bu yana Cammu Keşmir’de kötüleşen durum” sebebiyle İslamabad’ın protesto notasının verildiği aktarıldı. Açıklamada, İslamabad’ın, Hindistan’ın 5 Ağustos 2019’da Cammu Keşmir’de uluslararası…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
aynodndr · 7 months
Text
Şunu bilmenizi isterim ki;
bu fakirin yazdıkları HAKK içindir, Hakikat içeriklidir, Vatan sevdasıdır, Milletin duasıdır..
eskilere götüreyim sizi biraz..!!
Devlet-i Â’li Osmanlı’yı yıkan güçler, bambaşka bir DEVLET kurmuşlardı.
Osmanlı’dan zerre eser kalmamış, çok farklı zihniyete sahip bir DEVLET’in temelini attılar..
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, dedem Abdülhamid Han’ın kurduğu sistem yerle yeksan edilmişti..
kendi İstihbarat Teşkilatımız, yurt dışı faaliyetlerini Counter-Intelligence, yâni karşı istihbarat faaliyetlerini durdurup kendi milletini fişlemeye başlamıştı artık..
bu geçen süreçte;
hem kendi yeteneklerimizi unuttuk,
hem de bizden istihbaratı öğrenenler,
karşı istihbarat faaliyetleri ile,
bunu çok çok ileri seviyeye götürdüler.
Bunlar tarih dersi değil ağalarr..
esasen ders kitaplarında yazması gerekenlerdir bunlar..
Uygulamalı olarak çocuklarımıza öğretmemiz gerekenler.
Türk milletinin göçebe kolonisi değil, aslında arı kolonisi olduğunu artık bilmemiz ve çocuklarımıza öğretmemiz lazım.
Bizi göçebe olarak aşağılayanlar, aslında bize medeniyet kurmamış toplum sıfatı yakıştırma çabasındalar.
Oysa bizler arı kolonileriyiz.
Gittiğimiz her yere polenleri taşırız,
O polenler medeniyettir, kültürdür, ahlaktır, stratejidir, fedakârlıktır, vatanseverliktir.
Bunu yaymanın bedeli savaşsa.??savaşırız..!!
kansa.? oluk oluk akıtırız..!!
can ise.?? cann alırız..!!
Malazgirt şahittir.
Varna şahittir.
İstanbul’un ihtiyar surları şahittir.
Viyana’nın kapıları şahittir.
15 Temmuz şehitler köprüsü şahittir.
Bilim der ki;
“Ne zamanki arı kolonileri yok olmaya başlar, işte o zaman dünya yok olmanın eşiğine gelir, kıyamet yakındır.”
Ben de diyorum ki;
“Ne zaman Türkler arı olmaktan vazgeçerse, o zaman dünyada adalet yok olmanın eşiğine gelir, o zaman işgal yakındır, o zaman dünyanın her yeri Kerbela, her yeri Suriye, her yeri Irak olacaktır.”
Tam 100 yıl boyunca durdu bu arı kolonileri.
Orta Asya’dan Afrika’ya kadar
mazlumların çığlıkları toprağa gömüldü.
O toprakta büyüyen çiçekler
bu hikâyeleri anlatamadı kimseye.
Çünkü bu hikâyeleri diyardan diyara taşıyacak olan Türkler sindirilmişti.
İçeride darbe ile ihanet ile uğraşıyordu.
Şimdi o arılar özgür.
O arıların kurduğu koloniler;
El-Bâb’da,
Katar’da,
Somali’de,
Afrin’de,
Sudan’da,
Pakistan’da,
Afganistan’da,
Libya’da
İdlip’te,
Çad’da,
Beyrut’ta,
Bingazi’de,
Nijer’de,
Ukrayna’da,
Azerbaycan’da
ve daha dünyanın birçok yerinde..
hatta dünyanın taaa öbür ucundaki Venezuela’ya kadar uzanmış durumda bu koloniler..
Biz ışığı Metehan’la yakanlardanız.
Selam olsun OĞUZ’un Beylerine...
Nuri Pakdil’in de dediği gibi;
“saatini toprağa göre ayarlayıp yürüyen yiğitler”
Selam olsun sizlere..!!
Selam olsun, dağların aslanlarına..!!
100 yıllık bir molanın ardından ata bindiğinde, ne yöne gideceğini unutmayanlara da selam olsun..!!
Süper güç dediğiniz hiçbir ülke,
hava operasyonlarında, Türk Hava Kuvvetleri kadar hassas ve nokta atışı operasyon yapamıyor..!!
Suriye'de izlenen ve raporlanan budur.
Libya’da sahada gösterilen performans ortada
Azerbaycan’da üç gün içerisinde alınan netice ortada..
bunu tüm Cihan kabullenmiş durumda..
Bu ordu, dünyanın en iyi yetişmiş ordusudur.
Kendinizin farkına varın,
ordumuzun karşısında titriyorlar.
Bizler kimiz...??
İsimsiziz...!!!!
Orta Asya'dan, Anadolu'ya, Keşmir dağlarından, Endülüse, MEDENİYET elçileriyiz, Arı kolonileriyiz..
Oğuz Han'ın Baturları,
GÖKTÜRK'ün Boğatırlarıyız.
Anadoluyu Türk Yurdu Yapan,
Sultan ALPARSLAN'ın Bahadırlarıyız..
İslam'ın keskin kılıcı,
Allah Resulünün Ali'leriyiz,
Surları yıkarak aşan,
Sultan Fatih'in Deli'leriyiz...
Bizler Selçuklu Sultanlarının yoldaşı,
Ertuğrul'un Alpleriyiz,
Vatan sevdasıyla ölüme koşan,
Sultan Melikşah'ın yiğitleriyiz.
Selam sana Eyy Milletim,
Bizler at sırtında BİN ATLI,
Osmanlıda Akıncıyız..
Hakk'ın mazluma merhameti,
Zalime gösterdiği hıncıyız..
Bordoyuz, Maviyiz, Yeşiliz..
Yunusuz, Ömeriz, Devletiz,
Damarları iman dolu bir Musa,
Ay Yıldız için bir neferiz..
Selam sana eyy Milletim..
Akkurt, Bozkurt, Alpereniz,
Bu kutlu yolda can vereniz.
Davaya baş koymuş bir FİDAN,
CUMHUR’da yeşeren filiziz.
Selam sana Eyy Milletim..
Birlik olsun, Dirlik olsun, Güzellik olsun
Yarınlar hepimizin, kazanç medeniyetimizin olsun..
Sefer bizim ise, Zafer HAKK'ın zaferi,
Bu şan, bu şeref, OĞUZ’un beyinin olsun.
Soyumuz soylansın, Boyumuz Boylansın..
RABBİM, birliğimizi dirliğimizi ve dahî gardaşlığımızı dâim kılsın İNŞALLÂH..
3 notes · View notes
estellamila · 2 years
Text
instagram
Celosia cristata, Amaranthaceae (Caryophyllales) familyasına ait otsu bir bitkidir. Çekici ve canlı renkli çiçek salkımlarından dolayı dünyanın birçok yerinde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Bitki adını horozun başını andıran çiçeğinden alır. Ayrıca, gyri ve sulci'den oluşan beynin karmaşık görünümüne olan benzerliğinden dolayı beyin çiçeği olarak da bilinir.
Yaprakları ve salkımları, Afrika, Çin, Endonezya, Hindistan ve Asya'nın diğer bölgeleri de dahil olmak üzere dünyanın bazı bölgelerinde sebze olarak yenir. Bu yenilebilir çiçek Keşmir vadisinde yeni bir şekilde kullanılmıştır. Yöresel yemeklerde, soslara tadı veya aromayı etkilemeden ateşli bir renk vermek için kullanılan doğal bir gıda renklendiricidir. Amaranthaceae familyasının bitkilerinde bulunan suda çözünür pigmentler olan betalainlerin varlığı, Celosia cristata çiçeklerinin renginden sorumludur.
Horoz ibiği çiçeği olarak da bilinen Celosia cristata, Keşmir vadisinde değerli bir şifalı bitkidir. Kurutulmuş çiçek salkımları, tohumlar ve yaprakların Afrika, Hint ve Çin geleneksel tıbbi sistemlerinde karın ağrıları, beyaz akıntı, ağır adet kanaması, hemoptizi, hemoroidal kanama ve osteoporoz gibi çeşitli rahatsızlıkları tedavi etmek için kullanıldığı bildiriliyor.
4 notes · View notes
teneres · 2 years
Text
"Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” 
Hâkim, 4/352;
Nureddin el-Heysemî, 1/87
Müʼminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta, birbirini korumakta bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvları da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa dûçâr olur.” 
Sahih-i Buhârî, Edeb, 27;
Müslim, Birr, 66
3 notes · View notes
cihangir-uzunkaya · 2 years
Text
Tumblr media
MOĞOLLAR VE CENGİZ HAN TÜRK MÜ?
M. Celal ŞENGÖR anlatıyor: 
Moğolistan’da Cengiz Han’ın eski başkenti, Orhun nehri kıyısındaki bizim Karakurum dediğimiz Harharin’e gidenler orada dev bir şamanist anıtla karşılaşırlar. Bu anıtın çevresinde üç adet ev büyüklüğünde duvara çizilmiş harita mevcuttur ve bunlar geçmişteki Asya boyunda üç imparatorluğun yayılım sahalarını göstermektedirler. Bu haritalar sırayla şöyle adlandırılmıştır: Hyung-Nu Ulus (Mete’nin Hunları), Türk Ulus (bizim Kök-Türk veya Mavi Türk dediğimiz imparatorluk), Mogol Ulus (Cengiz İmparatorluğu). Beni oraya götüren sevgili meslekdaşım Akademisyen Tomurtogo’ya Türk imparatorluklarının bu anıtta ne işleri var diye sordum. Biz hiç bir zaman kendimizi Türklerden ayrı bir ulus olarak  görmedik ki!” Cengiz Han ve Moğolları Türklük hatta Turan dışında bırakmak... 
1938'e kadar, yani Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümüne kadar, Cengiz Han bir Türk idi. Kurduğu devlet de bir Türk devleti idi... O zamanki tarih kitaplarımızda CENGİZLİ İMPARATORLUĞU diye yazılırdı. 
Cengizliler, tıpkı Selçuklu, Karahanlı, Harzemli, Osmanlı, Timurlu  gibi bir hanedanlık ismi kabul edilirdi, ki, doğrusu da odur.
Bugün, Türk devletleri arasında, sadece Türkiye, Cengiz Han'ı Türk olarak görmüyor. Nedeni ise dinini Müslüman, kendisini Araplaştırmış Türk, Kürt, Arnavut, Bulgar, Rum, Ermeni, Gürcü görmesinden ve devleti de bu unsurların ele geçirmesindendir.
Cengiz Han, tarihin gördüğü en büyük kumandandır. Tarihin gördüğü en büyük devleti kurmuştur. Onun zamanında, bilinen dünyanın 4'te 3'ü Türklerin elinde ve bilinen dünyanın 4'te 3'ü TÜRKÇE konuşmaktaydı. İşte o devşirme ve kriptoların zoruna giden budur.
Moğol, bir millet değildir. Moğol, Cengiz HAN'ın aile adıdır. TÜRK-KAYI-BÖRÜ TİGİN-MOĞOL... (Buradaki KAYI, Oğuz anlaşılmasın. Buradaki KAYI, Türklerin yönetici boyu olan Kayı'dır. Bu yönetici sınıf, daha sonra Osmanlı'yı da kuran boy olmuştur.)
NOT: 13. - 17. yüzyıllar arasında Türklerin asillerine MUGAL denirdi... Bugün halen Pakistan-Hindistan-Keşmir Türkleri kendileri için ya TÜRK ya da MUGAL der... Bunların sayısı Keşmir'de 3 milyon, Pakistan'da 30 milyon, Hindistan'da 40 milyondur. Maalesef bu insanlarımız bugün URDUCA konuşmaktadır.
NOT: Ülkemizdeki MUĞLA ilinin adı da Muğal'dan kaynaklanır... Ülkemizdeki Bingöl ilinin adını Mustafa Kemal vermiştir. Bu da Moğol'un bin'inci (Min Kol) Türk kolu olduğunu bildiği içindir. Prof.Dr. Reha Oğuz Türkkan Hocamızın bu konuda kitap ( "Çingiz, Moğollar ve Türklük") ve makaleleri bulunmaktadır. Ukraynalı tarihçi Vladimir Belinskii çalışmalarını Cengiz Han araştırmalarına yoğunlaştırmış, Cengiz Hanın Türklüğünü imparatorluğu oluşturan dört boyun (Kıyatlar, Kereyler, Naymanlar ve Merkitler.) Türk olduğunu, eşi Börte'nin de Kongrat boyundan olduğunu belirtiyor. Yine Rusyada yaşayan tarihçi Hacı Murat aynı düşüncede; Ona göre, Cengiz Han Altay menşeyli Türk boylarının mensubu. Ünlü tarihçinin tahminine göre, büyük imparatorun Çin’e yaptığı meşhur seferi öncesinde, imparatorluğa Moğol boyları da dahil oldu.
Vladimir Belinskii ve Hacı Murat’ın Cengiz Han’ın Türk olduğu yönündeki iddialarına delil olarak ortaya koydukları “Cengiz Han İmparatorluğu’nda kullanılan metal paranın üstünde Türkçe yazması.” görüşü ise aslında gayet açık bir ispat niteliğinde.
Rus Akademisyen Anatoli OLOVİNTSOV : Cengiz Han’ın Türk olduğunu kabul ederek lütfetmişler(!): Moğol Milleti tarihen mevcut olmayıp, bu siyasi addır, diyen Olovintsov’a göre: Mongulustan ‘’Ebedi Ordu'' demekmiş (Axar.az Atev.az)
*Cengiz Han'ın oğullarının ismi:Çağatay ve Ögeday dı ve iki isimde Türk ismidir.
2 notes · View notes
piyasahaberleri · 1 month
Link
Bu tarihsiz fotoğrafta güvenlik görevlileri İslamabad'daki Dışişleri Bakanlığı'nın önünde duruyor. — AFP/DosyaİSLAMABAD: Yeni Delhi'nin IIOJK'deki muhalefeti ezmek için devam eden kampanyasına kuvvetli tepki veren Pakistan, Salı günü eskinin Jammu ve Keşmir Halkları Özgürlük Birliği'ni (JKPFL) ve Jammu ve Keşmir Halklar Birliği'nin (JKPL) dört fraksiyonunu “yasadışı dernekler” olarak duyuru etmesini kınadı. ”.Dışişleri Bakanlığı (FO) Sözcüsü Mumtaz Zahra Baloch da yapmış olduğu açıklamada Jammu ve Keşmir Kurtuluş Cephesi'ne (Yasin Malik grubu) yönelik yasağın beş yıl daha uzatılması kararını da kınadı. Sözcü, Narendra Modi liderliğindeki Hindistan hükümetinin IIOJK'deki muhalefeti ezmeye yönelik devam eden kampanyasının internasyonal insan hakları ve insancıl hukukun yanı sıra demokratik normlara da aykırı bulunduğunu söylemiş oldu.“Hindistan hükümetine yasaklı Keşmir partileri üstündeki kısıtlamaları kaldırması yönünde çağrıda bulunuluyor; Yasin Malik dahil tüm siyasal tutukluların özgür bırakılması; ve Jammu ve Keşmir'e ilişkin BM Güvenlik Konseyi kararlarını uygulayacağız" diye tekrarladı.Yeni bildirimlerle beraber toplam 14 Keşmir siyasal partisi IIOJK'da yasa dışı deklare edildi. Bu partilerin bağlı kuruluşları da zulümle karşı karşıyadır.Ek olarak 2022 senesinde yaşam boyu hapis cezasına çarptırılan Yasin Malik için de idam cezası istendi.Açıklamada, "Sadece bu tür baskıcı taktikler, Keşmir halkının, ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararlarında da yer almış olduğu suretiyle, devredilemez kendi kaderini atama hakkının gerçekleştirilmesine yönelik arzularını bastıramaz" denildi.
0 notes
tkh1283 · 4 months
Text
Tumblr media
#卍HİNT MİTOLOJİSİ VE KAYNAKLARINDA #卍TÜRKLER
"Ramayana, Mahabharata .Harivamşa"
#卍Türklerden ve #Hunlardan bahseden Hint metinleri daha cok milattan sonraki cağlara aittir.
Bunlar da “Purana” metinleri15, devasa buyuklukteki masal derlemesi olan “Kathasaritsagara”, Keşmir Kralları Tarihi olan “Racatarangini” ve Sanskrit dram olan “Raghuvamsha”’dır.
Unlu Hint Destanları olan ve tahminen M.O.200-M.S. 200 yılları arasında derlenip yazıya gecirilmiş olan Ramayana, Mahabharata (M.O.300-M.S.300) ve Harivamşa da dikkatle incelenmesi gereken metinlerdir.16
Ozellikle de Mahabharata Destanı’nda #卍Hunlardan bahsedilmektedir.17
Bundan başka Manu Kanunları veya Şathapatha Brahmana gibi Hindu metinler ile Buddhist ve Caynist kaynaklar da ayrıntılı bir şekilde incelenmelidir.
Başka bir eski Hint metinleri olup, destanlardan farklı olarak basit bir Sanskrit dili ile yazılmış ceşitli efsaneleri, oğretileri, kral şecerelerini, tarih, coğrafya, mitoloji gibi konuları icine alan Puranaların yazılış tarihleri M.S. 250 ile 1250 yılları arasındadır.
Hint Edebiyatında on sekiz buyuk Purana, on sekiz kucuk Purana vardır.
Bunların her biri farklı tarihlerde yazılmıştır.
Bu on sekiz Purananın isimleri ise şu şekildedir: Vishnu, Narada, Bhagavata, Garuna, Padma, Varaha, Brāhmanda,Brahmavaira, Markaņdeya, Bhavishya, Vāmana, Brahma, Matsya, Kurma, Liņga,Şiva, Skanda, Agni.18 Bu Puranalarda Hindistan coğrafyasından bahsedilirken,Hindistan’da yaşayan halklar ve civarındaki komşular sayılır zaman zaman.
Bu halk isimleri arasında Türklerin bulunduğu da saptanmıştır. Orneğin en eski Puranalardan biri olan Markendaya Purana’da Hindistan’ın kuzeybatısındaki halklar arasında Pallavalar (#Pehleviler), #Gandharalar, Sindhular ve bircok kavimle birlikte Sauviralar da sayılır ki bu eseri İngilizceye cevirip neşreden E.Pargiter bunların arasında
Hunların da bulunduğunun Kurma Purana’da yazdığını iletmektedir. Markandeya Purana da “Tarakshura” adı gecmektedir ki Pargiter bunun da Madhyadeşa denilen orta ulkenin batısında yer alan Türkistan adındaki ulkenin halkı “Türkler” olduğunu söyler.
Ayrıca Unlu Hint destanlarından biri olup, yazılış tarihi M.O. 300 ile M.S.300 arasında ve yazarı olarak da Vyasa gosterilen,19 “Buyuk Bhārata Soyu” anlamına gelen Mahābhārata Destanı’nda gecen “Tarkshyalar” ile bunların aynı olduğunu belirtir.
Yine Markaņdeya Purana’nın LVIII. bolumunde Hunların adı gecer ve Pargiter bunların “Ak Hunlar” olduğunu ve o zaman Sutlej ırmağının kuzeyinde kalan vadinin “Hundes” diye bilindiğini aktarır.
Bu halkın kuzeyde Çinlilerle komşu olduğunu bildirerek Mahābhārata’ ya gonderme yapar.20
Yine eski bir Purana olan Vamana Purana’da eski metinlerde Bharatavarsha diye de bildiğimiz fakat burada Cambudvipa adıyla adlandırılan Hindistan alt kıtasının dokuz bolgeden oluştuğu soylenir.
“Ortada İlavrita Varsha, doğuda Bhadraşva, kuzeydoğuda Hiranya, batıda Ketumala, kuzeybatıda Ramyaka, kuzeyde Kuruvarsha, kuzeydoğuda Kimpurusha Varsha.”
Bunların arasında buyuk mesafelerin olmadığı kutlu ve hoş yerler olduğu,
buralarda hic caba harcanmadan mutlu yaşantılar surdurulduğu belirtilir. Aralarında hicbir catışma cereyan etmeden yaşadıkları ve birbirinden sınırlarla ayrıldıkları vurgulanır. Daha sonraki beyitlerde yine bolgeler sayılırken Türklerin ve Yunanlıların isimleri gecer.
“İndradvipa, Kaseruman, Tamravarna, Gabhastiman, Nagadvipa, Kataha,Simhala, Varuna. Bu bolum denizle cevrelenmiştir, kuzey-guney genişliğinde yer alır ve Kumara adı verilir.
Doğu kıyısında Yavanalar (Yunanlılar) oturur.
Guneyde Andharalar, Kuzeyde de Turushkalar (Türker) barınır.”
Metinde Türklerden soz eden kısım bu kadardır.
Daha sonra Brahmanların, Kshatriyaların ve Vaişya ve Şudraların, karışık kastların dinsel toren, ic cekişme,ticaret ve diğer işlerle nasıl bir arada yaşadıklarından soz edilir.
Sonra bircok dağ ismi sayılır. Bunların arasında Mleccha ve Ari olmak uzere karışık halkların gruplar halinde yaşadıkları soylenir. Sonra nehirler anlatılır ve bunların kutsal oldukları,insanları gunahlardan arındırdıkları belirtiliyor. Bu sulak bolgeler arasında yaşayan halklar (canapadalar) sayılırken yine Yunanlılar (Yavanah), Barbarlar (Barbarah) ve Çinlilerin (Cinah) isimleri de gecer.21
Vishnu Purana’da22 da Hunlar’dan şoyle bahsedilmektedir:
“Hindistan’ın doğusunda yabancı kavimler, batısında Yunanlılar vardır. Orta ulkede ise Brahmanlar, Kshatriyalar, Vaişyalar ve Şudralar (Bunlar kast sisteminin sınıflarıdır) her tarafa dağılmışlardır. İndus’a komşu olan Sauviralar, Sindliler (Saindhavah), Hunlar (Hunah), Şalvalar (Şalvah), Sakalılar, Madralılar, Rama halkı (Ramayana Destanı’nın başkarakterlerinden olan Rama’nın halkı), Ambastha halkı ve Persler (Parasika) idi.”
Keşmirli yazar Somadeva’nın tahminen 1070’te derlediği Kathasaritsagara (Masal Irmaklarının Okyanusu) adlı eserde bildiğimiz kadarıyla, Türklerden iki yerde soz edilir.
Bunlardan biri “Devadasa Oykusu”icinde gecer ki burada şunları goruyoruz;23
“Kral Candramahasena, Padmavati ile karşılaştığında kendi kızını gormuş gibi sevindi. Ancak birkac gun dinlendikten sonra Vatsa’nın mutlu kralı, kayınbabasının ordularıyla desteklenmiş halde, batı bolgesine doğru ilerlemeye başladı.
Lata bolgesinin (Gucerat) kadınlarının gozyaşlarına bulanmış kıvrık kılıcı,onun yiğitlik ateşinin dumanına benziyordu.
Ağacları onun filleri tarafından ezilmiş Mandara Dağı, okyanusu calkalamak icin yine kendisini kullanacaklar diye korkusundan tir tir titriyordu. Onun guneşten bile parlak olduğu kuşku goturmezdi; o,batıda bile yukselen bir ihtişama sahipti.
Sonra o, Kailasa Dağının gulumsemesiyle guzelleştirdiği tanrı Kubera’nın yerinden ayrıldı ve Alaka’ya gitti. Orada Sindh
kralına boyun eğdirdi, ordusunun başında, Rama’nın Rakshasaları24 yok etmesi gibi Mlecchaları ortadan kaldırdı. Türklerin suvari birlikleri, dalgaların kıyı boyunca uzanan ağaclara carpıp durması gibi, onun fillerine carpıp kırılıyordu. Duşmanlarının bile takdir ettiği kahraman, tıpkı tanrı Vishnu’nun Rahu.’ya yaptığı gibi, Perslerin kotu kralının başını ucurdu. Hunları da savdıktan sonra onun unu dort yone yayıldı ve Himalayalardan ikinci bir Ganj gibi dokuldu...”
Kathasaritsagara’dan vereceğimiz ikinci ornek “Nişcayadatta Oykusu”icindedir.25
“Ucceyini kentinde Nişcayadatta adında bir tuccar oğlu vardır. Bu genc, bir gun Anuragapara adında bir peri kızına (Vidyadhari) aşık olur. Onunla evlenebilmesi icin gokyuzundeki ulkesine gelmesi gerekmektedir. Kız bu şartı soyleyip gokyuzune ucar gider. Oğlan ertesi gun yollara duşer ve kendisi gibi tuccar cocuğu olan uc gencle karşılaşır.
Birlikte dere tepe yol alırlar ve kuzeye, yabancı kavimlerin oturduğu yerlere varırlar. Yolda bir kısım Tacik onları yakalayıp başka bir Tacik’e satar. O da onları Muravara adında bir Türk’e(Turushka) hediye olarak verir.
Onları goturen hizmetkarlar Muravara’nın olduğunu oğrenince onları onun oğluna teslim ederler. Muravara’nın oğlu onları babasının dostuna ertesi sabah geri gondermek uzere zincire vurdurtur. Gencler tanrıca Durga’ya yalvarırlar ve tanrıcanın yardımıyla zincirlerinden kurtulup kacarlar. Diğer gencler bu yabancı halklarla dolu kuzey bolgesinde daha fazla kalmak istemeyip guneye, Dekkan’a doğru giderler.
Nişcayadatta ise, aşık olduğu peri kızı icin kuzeydeki yolculuğuna devam eder.Oldukca uzun olan bu oyku, kadınların sadakatsizliğini belirten bir sonla noktalanır.”
Racatarangini’ye (Krallar Nehri) bakacak olursak, burada Ak Hunlar ve Türklerden daha sık soz edildiğini goruruz. Keşmirli tarihci Kalhana bu eseri 10-11.yuzyıllarda yazmış olup 120 beyitten oluşmaktadır.
Burada 10. ve 11. yuzyıllar arasında yaşamış kral ve krallıklar anlatılmaktadır.26 Türklerin genel anlamda Hindistan iclerine girerken Keşmir’e uğramış olmaları, bu yakın coğrafyayı iyi bilen Hintli tarih yazıcısını bizim açımızdan guvenilir kılmaktadır.27
Racatarangini’de AkHunlar ile ilgili olarak, Mihirakula’dan onun Buddhistlere yaptığı baskılardan,Shiva’ya taptığından bahsedilir. Ayrıca burada Ak Hun devletinin Mihirakula’nın olumu ile sona ermediği, daha sonra yonetime Toraman’nın bir zamanlar kacıp saklanan kucuk oğlu Pravarasena’nın tahta gectiğinden bahsedilir.28
Racatarangini’de “Türklerin silahlarını sırtlarında taşıdıkları ve saclarını yarı traş ettikleri” yazar.
Samgaramaraca’yı (Keşmir Vadisinde 1003-1028 yıllarında var olan bir kral) anlatırken bir yerde “Türklerin savaşını tanımadıkca, tutkunuza hakim olup bu tepenin ucurumuna kendinizi koymalısınız” şeklinde bir ifade gecer.
Bu, buyuk ihtimal Gazneli Mahmud’un Hint seferleri ile ilgili olsa gerektir. Sonraki cumlede Hammira ismi gecer ki bu da Mahmud olmalıdır. Yukarıdaki oğudu veren de Hint racası Trilocanapala’dır.
Sonra “sabahleyin, savaş oyunlarında usta olan Türk ordusunun komutanı, tum savaşcı kimliği ile şiddetli bicimde cıkageldi” diye yazar.
Türklerle yapılan savaşlardan soz edilmeye devam edilir.
Racatarangini’de en cok dikkatimizi ceken kısım, buyuk kral Kanishka’nın,kuşkuya yer vermeyecek bicimde, Türk olarak tanıtıldığı yerdir.
Burada şoyle yazar:
“Bu ulkede Hushka, Cushka ve Kanishka adında uc kral kendi isimlerini taşıyan uc şehir kurdular (I,168)… her ne kadar Türk soyundan geliyorlarsa da, dindar işler yapan bu krallar Şushkaletra, Matha ve Caityalar vb. yapılar inşa ettiler.”
Hikmet Bayur, pek cok yerdeki saptamaları ile aynı noktayı eserinde29 irdeleyerek Kanishka’nın Türk olduğundan şuphe duyulamayacağını soyler. El-Biruni Kanishka’dan “Kanık” diye soz eder.30
Burada “Hinduların Kabil’de Türk kralları bulunduğu ve bunların Tibet’ten geldikleri, bunların icinde birincisinin de Barhatekin” olduğu yazılıdır.
Bayur, Turushka’nın Türk olması gibi Kanishka’nın da Kanık olması gerektiğini soyler.31
Nitekim “kanık” sozcuğu bugunku Türkçe’de32 de “elindekinden hoşnut olan, azla yetinen, tok gozlu, kanaatkar” anlamlarına gelir. Kim bilir belki de bu isim Buddhizmi benimsedikten sonra kendisine verilen bir lakaptır.
Gerci Kanık’ın İran’daki Mithra inancına (İran’da guneşe tapınılan inanc sistemi) eğilimi olduğunu soyleyenler varsa da onun Aşoka ve Ekber gibi farklı inancları bir arada tutmaya calışan bir kimse olduğunu duşunmek daha mantıklıdır. 33
Kanishka’nın geldiği kavimin Kuşanlar olduğu, bunların da (Cin kaynaklarındaki adı ile) Yueh-chilerin bir boyu olduğu ve bunların Türklüklerinden hemen hemen hic şuphe edilmediği duşunulurse, yukarıdaki duşuncelerin doğru olduğu ve Benares’e kadar uzanan devletin yoneticisi olan Kanishka’nın ( Kanık’ın) bir Türk olduğu da tarih sayfalarına gececektir.34
Kuşanların giysileri tipik Orta Asya tarzının bir yansıması idi35.
Giysi ile ilgili bir ornek, Michael Edwardes’in “AHistory of İndia” adlı eserinde36 bulunmaktadır.
Milattan sonraki ilk yuzyılda Kuşan devletini kuran kral Kadfises’in paralar uzerindeki adı “Kucula Kadfises”’tir37.
W.Ruben, “kucula” sozcuğunun “guzel” sozcuğune benzediğini bildirmektedir.
Ruben’in hem bu konuda hem de Kuşanlar hakkında soyledikleri şoyledir:
“Hindistan’ın kuzeybatısında Türkistan’dan gelen kuvvetli komutanların idaresi altındaki Kuşanların istilası ile bu devrin yeni bir safhası başlamakta ve milattan yetmiş sekiz sene sonra Vima Kadfises Hindistan’da egemenliği eline almış bulunmaktadır. Bazılarına gore bu donem Kanişka zamanına uymaktadır.
Kanişka devleti daha cok Orta Asya’da idi. Pencab bu devletin sadece bir guney eyaleti idi ve merkezi de Peşaver’de bulunuyordu.
Zaman zaman yapılan akınlarla devletin sınırlarının Patna’ya kadar uzanmış olması mumkundur ve şuphesiz Benares de bu sınırlar icerisinde bulunmakta idi. Kanişka ve hanedanının pek o kadar Hintlileşmedikleri anlaşılmaktadır.
Bu hukumdarlara ait heykeller kendilerini Orta Asya suvarilerine ait elbiselerle gostermektedirler. Bu kavimler kultur bakımından Türklere cok benzemektedir. Sikkeler uzerindeki yazıları vesaire ile taşıdıkları unvanlar ve coğu isimler eski Pehlevi dilindedir. Türkçe bir isim olan Kucula bu arada soylenmelidir. Avrupalı araştırmacılar bunları İskit, yani Hint-Avrupa kokenli olarak kabul etmiş bulunmakta ise de, bu etnologlar tarafından henuz uzerinde duşunulmesi gereken bir sorun olarak gorulmektedir. Fakat ne olursa olsun bu Kuşan egemenliğinin, Hint kulturu ve onun Orta Asya’ya yayılması bakımından onemi cok buyuktur.”38
Ak Hun/ Eftalitlerin gectiği bir başka Hint kaynağı unlu şair Kalidāsa’nın yazdığı Sanskrit bir eser olan “Raghuvamsha”’dır.
Bu eserin yazılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte N.Mukhopadyaya tarafından 1880 yılında İngilizceye cevrilmiş olup bu eserin 4.bolumunun 68. beyitinde Hunların Amu Derya vadisinde yaşadığından ve kahraman Raghu’nun zaferini duyan Hunların eşlerinin yanaklarının kızardığından bahseder.39
Bana tarafından Kral Harsha’ya yazılan “Harshacarita”’da da Meşhur kral Harsha’nın babasının 7. yuzyılın başlarında Hunlara yenildiği anlatılır.40
Bu eserin Sanskrit dilindeki yazılış tarihi bilinmemekle birlikte 1897 yılında E.B.Cowell ve F.W.Thomas tarafından İngilizceye cevrilmiştir.
Bizim yaptığımız araştırma sonucunda Ak Hun/ Eftalitlerden bahseden son kaynak da Jaisalmer’in yazdığı bir Caynist kitap olan Kuvalayamala’dır.
Bu kitabın da yine diğer Sanskrit metinlerde olduğu gibi yazılış tarihi bilinmemekle birlikte C.Chojnacki ve U.Sauri tarafından 2008 yılında Fransızcaya tercumesi soz konusudur.
Burada da Hunlara ait yazıtlar, Hun yoneticileri, onların savaşları,
zaferleri ve yenilgileri anlatılıyor.41
AK HUNLAR TARİHİ UZERİNE TÜRKİYE VE DUNYADA YAPILAN
CALIŞMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Doç.Dr.Müslüme Melis CELİKTAŞ –KTÜ Tarih Bölümü /Trabzon
DİPÇE :
15 Aradi, a.g.m., s.6; Kaya, a.g.m., s.4.
16 Kaya, a.g.m., s.4.
17 Konukcu, a.g.t., 43; Bu metinlerde Vana Parva LI,1991; Bhishma Parva IX,373 gibi
aynı zamanda Sabha Parva XXXI,1194 ve I,1844’te Harahuna yani Sarı Hunlardan
bahsedilmektedir.
18 Kaya, a.g.e., s.88.
19 Kaya, a.g.e., s.87.
20Kaya, a.g.m., s.3.
21Kaya, a.g.m., s. 6-7.
22Aradi, a.g.m., s.6.
23Kaya, a.g.m., s.5.
24 Hint Destanlarında gecen “Rakshasa” “ifrit” demektir.
25Kaya, a.g.m., s.8.
26 M.A.Stein, Kalhana’s Rajatarangini, Vol. 1, Book 1-4, Edinburgh 1900, s.42.
27Kaya, a.g.m., s,9.
28Aradi, a.g.m., s.17.
29 Y.H.Bayur, Hindistan Tarihi, C.1, Ankara,1987, s.42; Kaya, a.g.m., s. 9.
30 E.C.Sachau, Alberuni’s India, Vol 2, New Delhi 2004, s. 11; Kaya, a.g.m., s. 9.
31 Bayur, a.g.e., s.71; Kaya, a.g.m., s. 9.
32 Turkce Sozluk, Ankara 2010, s. 423; Kaya, a.g.m., s. 9.
33 H.Kulke, D.Rothermund, Hindistan Tarihi, Ankara 2001, s. 123-124; Kaya,
a.g.m., s. 9.
34Kaya, a.g.m.,s.10.
35 Kulke, Rothermund, a.g.e., s.123; Kaya, a.g.m., s. 10.
36 M.Edwardes, A History of India, Thames and Hudson, London 1961, s.75-76.
37 Bayur, a.g.e., s.74.
38 Kaya, a..g.m., s.10.
39 Aradi, a.g.m., s.6.
40 E.B.Cowell, F.H.Thomas, The Harsha Carita of Bana, chapter 4, London 1897
s.101.
41Aradi, a.g.m., s.7.
KAYNAKLAR :
Akbulut, D.A. “İlkcağda Soğdia ve Bakteria ile Hindistan İlişkileri”, Tarihte Turk-
Hint İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2002, Ankara 2006.
Akbulut, D.A. “Maveraunnehir ve Horasan’da Turkler” Turkler Ansiklopedisi,
Ankara 2006.
Aksan D. Turk Dilbilgisi, İstanbul 1962.
Alram, M., “Huns and Western Turks in Central Asia and Northwest India”,
Glasgow 2009.
Altheim, F., Geschichte der Hunnen I, Berlin 1959.
Aradi, E., “The History of White Huns”, Mikes International, c.VIII, Den Haag
2001.
Aradi, E., “The Yue-chis, Kushans,Hephtalites”, Mikes İnternational, C.2,
Den Haag 2010.
Bayur, Y.H., Hindistan Tarihi, C.1, Ankara 1987.
Beal, S., Si-yu-ki, Buddhist Records or The Western World, C.I, Londra
1906.
Blockley R.C., The History of Menander The Guardsman, Ottawa 1985.
Biro, M., “Hunların Kafkasya’daki Varlığı”, Cev.S.Eğilmez, Ataturk
Universitesi Turkiyat Araştırmaları Enstitusu Dergisi,
Erzurum 2003.
Chavannes, E., Documents sur Les Tou-kiue (Turks) Occiedentaux, A Librairie
d’Amerique et d’Orient Adrien Maisonneuve, Quebec 2006.
Compareti, M., “Traces of Buddhist Art in Sogdiana”, Sino-Platınic Papers, USA
2008.
Cowell, E.B., F.H.Thomas, The Harsha Carita of Bana”, Londra 1897.
Csurgai, B., The Hsingnu-Hunnic Hungarian Language and History-Further
Analysis, Hungary 2010.
Czegledy, K., “Geschishte Der Hephthaliten”, Acta Antiqua, Tomus, 28, Budapeşt
1980.
Christian, D., A History of Russia, Central Asia and Mongolia, vol 1, Australia
1998.
Dani, A.H., “Eastern Kushans and Kidarites in Gandhara and Kashmir”,
History of Civilization of Central Asia, London 1996.
Deguignes, J., Hunların, Turklerin, Moğolların ve daha sair Tatarların Tarih-i
Umumisi, cvr. Hiseyin Cahid, C.II, İstanbul 1923.
De Saint Martin, V., Les Huns Balancs ou Ephthalites, Paris 1849
Dewing, H.B., Procopius, History of Wars , Book 1,Trans.H.B.Dewing, London
2005 .
Durak, N., “Hindistan’da Saka, Kuşan ve Ak Hunlar”, Tarihte Turk-Hint
İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2007, Ankara 2008.
Eberhard, W., Cin’in Şimal Komşuları, Cev. N. Uluğtuğ, Ankara 1996.
Edwardes, M., A History of India, London 1961.
El-Belazuri, Futuhu’l Buldan, Cev. M.Fayda, Ankara 1987,
Enoki, K., “The Origin of the White Huns or Hephthalites”, East and West 3,
Bellinghom/ Washington 1955.
Enoki, K., “On The Nationality of the Ephthalites”, Memories of the Research
Department of the Toyo Bunko, XVIII, 1959.
Enoki, K., “The Liang chih-kung-t’u”, Memories of the Research Department
of the Toyo Bunko, sayı 42, 1984.
Fleet, F., “The coins and history of Toramana”, The Indian Antiquary
XVIII, India 1889.
Fergusson, J., “On Indian Chronology”, Journal of the Royal Asiatic Society of
Great Britain and Ireland C.4, London 1869.
Frye, R.N., “Selcuklulardan Evvel Orta Şarkta Turkler”, Belleten, c.10, sayı, 37-
40, Ankara 1946.
Gomec, S., “Boyla ve Baga Unvanı”, ODU Sosyal Bilimler Enstitusu, Sosyal
Bilimler Araştırma Dergisi, C.1, S. 1, 2010.
Gomec, S., Kok Turk Tarihi, 3.Baskı, Ankara 2009.
Gomec, S., Turk Kulturunun Ana Hatları, Ankara 2006.
Gomec, S., Turk Destanlarına Giriş, Ankara 2009.
Grousset, R., The Empire of the Steppes, Cev. N.Walford, New Brunswick
1970
Gunaltay, Ş., Mufassal Turk Tarihi, C.3, İstanbul 1339.
Harmatta, J., “Kidara and Kidarite Huns in Keşmir”, Acta Antiqua, XXVIIXXVIII,
1-4, Hungariae 1979-1980.
Harmatta, J., “Late Bacterian Inscriptions”, Acta Antiqua Scientariun Hungarica
17, Budapeşt 1969.
Harmatta, J., “Annexation of The Hephthalite Vassal Kingdoms By The Western
Turks”, History of Humanity, C. VI, Paris1996.
Indicopleustes, C., The Christian Topography of Cosmos, Cev. J.W.McCrindle,
London 2010.
İtil, A., Sanskrit Klavuzu, Ankara 1963.
Kaya, K., “Eski Hint Metinlerinde Turk”, Argos Gemicileri, sayı 10, Ankara
2003.
Kaya, K., Hint Mitoloji Sozluğu, 2. Baskı, , Ankara 2003.
Kaya, K. Okyanusun Kıyısında, Ankara 2003,
Kafesoğlu, İ., Turk Milli Kulturu, 4.baskı, İstanbul 1986.
Konukcu, E., “Ak Hunlar”, Turkler Ansiklopedisi, C.1, Ankara 2006.
Konukcu, E., “Kuşan ve Akhunlar tarihi”, Doktora Tezi, Ankara 1973.
Konukcu, E., “Halaclar” Turkler Ansiklopedisi, Ankara 2006.
Kulke, H.,D.Rothermund, Hindistan Tarihi, Ankara 2001.
Kumar, R., History of The Chamar Dynasty, India 2008.
Kushava, R.S., A Glimpse of Bharatiya History, Delhi 2003.
Le Strange, G., The Lands of the Eastern Caliphate, Newyork 2010.
Ligeti, L., “Atilla Hunlarının Menşei”, Atilla ve Hunları, Neş. G.Nemeth, Cev.
Ş. Baştav, Ankara 1982.
Litvinsky, B.A., “The Hephthalite Empire”, History of Civizilation of Central
Asia, vol. 3, Paris 1996.
Litvinsky, B.A. / Z.Safi, “The Later Hephthalites in Central Asia”, History of
Civilization of Central Asia, vol 3, Paris 1996.
Macartney, L.A., “ On The Grek Sorces Fort the History of Turks in the Sixth
Century”, Bulletin of the school of Oriental Africa Studies, 11/2,
London 1944.
Maenchen-Helfen, O., The World of Huns, London 1973.
Mangaltepe, İ., Bizans Kaynaklarında Turkler, İstanbul 2009.
Marshak, B., “Sughd and Adjancent Regions”, History of Civilization of Central
Asia, vol. 3, Paris 1996.
Marshall, J., A Guide to Taxila, Calcutta 1918.
Massom, V.M., “Archaelogical Cultures of Southern Siberia and Mongolia” History
of Humanity, c.IV, Paris 1996.
Mc Govern, W.M., The Early Empires of Central Asia, North Carolina 1939.
Melzer, G., “A copper scroll inscription from the time of the Alchon Huns”,
J.Braarvig(ed). Manuscripts in Schoyen Collection III, Oslo
2006.
Mingana, A., The Early Spread of Christianity in Central Asia and The Far
East, C. 9, Manchester 1921.
Minorsky, V., “Khurāsān at the Time of the Arab Conquest”, Iran and Islam in
Memory of the Late, Edinburg 1971.
Modi, J.J., “About the Huns who conquered India”, Journal of the Bombay
Branch of the Royal Asiatic Society , Bombay 1926.
117
Moravcsik, G., Byzantinoturcica II, cev.E.J.Brill, Leiden 1983.
Morgan, D., The Mongols, Singapur 2007.
Obrusanzky, B., “Late Huns in Caucasus”, Mikes International,Journal of
Eurasian Studies, Vol1, Issue 2, Den Haag 2009.
Ogel, B., “İlk Toles Boyları”, Belleten, C.10, Ankara 1948.
Ruben, W., “Doğuda ve Batıda Ortacağ Felsefesi”, Dil ve Tarih, Coğrafya
Fakultesi Dergisi., cilt 2, sayı 1, Ankara 1943.
Roux, J.P., Turklerin Tarihi, Ankara 2004.
Stein, M.A., Kalhana’s Rajatarangini, Vol. 1, Book 1-4, Edinburgh 1900.
Stark, S., Transoxanien nach dem Tang Huiyao des Wang Pu, Nordestedt
2009.
Samolin, W., “Hsiung-nu, Hun, Turk”,Central Asiatic Journal, New Jersey 1957.
Sundermann, W., Origin and Rise of the Chionities/Xyon/Huns, History of Humanity
Scientific and Culture Development, vol. 3, Paris 1996.
Skrine, F.H. - G.D. Ross, The Heart Of Asia, London 1899.
Smith, V., The Oxford History of India, London 1921.
Sinor, D., “The Establishment and Dissolution of the Turk Empire,” The
Cambridge History of Early Inner Asia, London 1994.
Sachau, E.C., Alberuni’s India, Vol 2, New Delhi 2004.
Stark, S., Transoxantan nach dem Tang Huiyao des Wang Pu, Norderstedt
2009.
Şeşe R., İslam Coğrafyacılarına Gore Turkler Ve Turk Ulkeleri, Ankara 2001.
Tezcan, M., “Kuşanlar, Ak Hunlar ve Eftalitler”, Tarihte Turk-Hint İlişkileri
Sempozyumu Bildirileri 2002, dizi XXVI, sayı 12, Ankara 2006.
Tezcan, M., “The Ethonomy Apar in the Turkish Inscriptions of the VIII. Century
and Armenian Manuscripts” Webfestschrift Marshak Ērān ud
Anērān Studies, Venice 2003.
Thapar, R., A History of India, C.1, London 1974.
Thomas, F.W., “A.Tohari (?) A.D. 400”, JSTOR, 1944.
Togan, A.Z.V., “Eftalit Devletini Teşkil Eden Kabilelere Dair”, Ataturk
Universitesi Fen Edebiyat Fakultesi Araştırma Dergisi, Ozel
sayı, Fasukul 1, S.13, Erzurum 1985.
Togan, A.Z.V., Tarihte Usul, İstanbul 1950.
Turkce Sozluk, Ankara 2010.
Watter, T., Yuan Chwang’s Travel in India, C. XIV, Journal of the Royal
Asiatic Society of London 1904
Wincent, A.S., “White Hun Coins From The Panjab”, Journal of the Royal Asiatic
Society of London 1907.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1471950
Şenol Soydan
0 notes
haytaogluyunus · 4 months
Text
Tumblr media
ANMA 17 ARALIK (1995) BUGÜN DOĞU TÜRKİSTAN'IN ÖNEMLİ LİDERLERİNDEN OLAN İSA YUSUF ALPTEKİN'İN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ. RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUM. İsa Yusuf Alptekin; d. 1901 - ö. 17 Aralık 1995), Çin Cumhuriyeti'nin ilk döneminde Uygur siyasetçisi ve Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin genel sekreteri. 1901 yılında Doğu Türkistan'ın Kaşgar vilayetine bağlı Yenihisar kasabasında doğdu. Öğrenimini Doğu Türkistan'da tamamladıktan sonra çeşitli memuriyet görevlerinde bulundu. Sincan eyaletinine memur olarak görev yapmış ve 1926 yılında Sovyetler Birliği'ne Andican konsolosluğuna yazıcı olarak gönderildi ve orada millî mücadele taraftarlarıyla bağlantı kurdu. 1931'de Hoca Niyaz tarafından başlatılan ayaklanma (Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti) sırasında Kuomintang'a yanaşmış ve Sincan eyaleti valisinin zulmü hakkında Çin hükûmetine bilgi aktarmıştır. Bu durumun önlenmesini, aksi takdirde ayaklanmanın yayılacağını, Sovyetler'in işgalinin söz konusu olacağını bildirmiştir. Nankin'de dergiler çıkararak Doğu Türkistan'ın özerklik haklarını genişlettirmeye çalıştı. 1936 yılında Çin Cumhuriyeti meclisi üyeliğine seçildi. 1944'te İli'de başlayan ayaklanma (Doğu Türkistan Cumhuriyeti) neticesi kurulan hükûmete girmesini ilgililer istemedi. Ancak 3 yıl sonra Kuomintang'ın temsilcisi olarak Doğu Türkistan hükûmetine girdi ve genel sekreterliğine getirildi. 1949'da Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun Doğu Türkistan'da konuşlandırılması ile birlikte o günkü Hindistan'ın Keşmir eyaletine sığındı. 1954 yılında Türkiye'ye geçti. Türkiye'ye gelir gelmez İstanbul'da Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyetini kuran İsa Yusuf Alptekin Shärqiy Türkistan awaz (Doğu Türkistan Sesi) dergisini çıkararak Doğu Türkistan sorununun dünya kamuoyuna anlatılmasına yoğunlaştı. Yabancı ülke yöneticileri nezdinde olduğu kadar Türkiye hükûmetleri nezdinde de Doğu Türkistan davasının anlatılması için mücadele verdi. Parti liderleri, başbakan ve cumhurbaşkanlarıyla görüştü. Bir konuşmasında, "Gönül arzu eder ki, Türkistan meselesinin halledilmesi davasında öncülük şerefi, Türkiye'nin hakkı olsun...."[ diyen İsa Yusuf Alptekin, 17 Aralık 1995 gecesi öldü.  Oğlu Erkin Alptekin de Doğu Türkistan bağımsızlık hareketinin eylemcisi olarak tanınmaktadır. Eserleri • Unutulan Vatan Doğu Türkistan (East Turkestan: The Forgotten Land), Seha Yayıncılık, İstanbul, 1999.
0 notes
theheartofmuses · 5 months
Text
Ha muhtemelen kürt arap iran keşmir aşiretlerini uzak tuttuk rumelia vs de istemedi diye düşünüyorum
Nasıl müslüman oldular alevi sivas lobisi değil de geçmişteki macar müslüman bulgar vs ilişkisi daha mantıklı geliyor
O bölgelerdeki (doğu) hırs ve kin geçmişten geliyor
0 notes
esmhaber · 6 months
Text
Keşmir Hürriyet Mücahitleri'nin Hindistan’ın Ramgarh şehrinde 5 Hindu askeri öldürdüğü aktarıldı. (Defence Outpost)
Tumblr media
0 notes
kumascilar · 7 months
Text
Ütü İstemeyen Kumaş Ütü Gerektirmeyen Kumaşlar
www.kumas.org
Tumblr media
Jarse kumaş özelliği nedir,Non Iron kumaş nedir,Hangi kumaş Kırışmaz,Kaç çeşit kumaş vardır,Ütü istemeyen kumaş isimleri,non-iron kumaşlar,Viskon kumaş ütü ister mi,En iyi ütü tutan kumaşlar,Non Iron Pantolon,Ütü istemeyen Gömlek,Kırışmayan kumaş İsimleri,Terletmeyen kumaş türü,Kırışmayan kumaş isimleri,Ütü istemeyen kumaş isimleri,Terletmeyen ve kırışmayan kumaş,Ütü istemeyen Kumaş Pantolon,non-iron kumaş,Kırışmayan kumaş yazlık,Kırışmayan tişört kumaşı,Ütü gerektirmeyen Tişört,
Kumaş Alanlar. Bunlar olmayan ütüleme kumaşlar Seyahat ederken veya zaman kazanmak için çalışıyorsanız idealdir. Çoğu insan, özellikle hiçbir yere gitmediğiniz günlerde, çeşitli giyimi kolay ve daha rahat kıyafetler giymeyi hedefler.
Ütülenmesi gerekmeyen en iyi 8 kumaş:
Ne kadar çok kıyafet giymek istersen, her zaman kot pantolon ve tişört giymek kadar kolay olmalısın.
Kumaş Satın Alanlar. Bence çoğu insan ütülemekten gerçekten nefret ediyor ve günlerinde tüm kıyafetlerini ütüleyecek vakti yok. Neyse ki ütülenmesi gerekmeyen kumaşlar var. Peki, uzmanlar ne tür kırışıklık önleyici kumaşları tavsiye ediyor?
Parti Denim (Kot):
Tumblr media
Polyester: polyester iplik alanlar
Polyester kolayca kırışır mı? Polyester giysiler asla ütü kıyafetleri gerektirmemelidir,% 100 polyester olan bir şey bulamazsanız, kırışıklıkları önlemek için en az% 65 polyesterden oluşan bir polyester karışımı arayın. Bu nedenle,% 100 polyester ütülemeyi merak ediyorsanız, kumaşı hafifçe bir sprey şişesinden su püskürterek ıslatın, ardından düşük ısıda üstten aşağı inin. Polyester ütülemeye gerek yoktur, ancak yaparsanız yardımcı olacaktır.
Yün:
Parti kumaş satın alanlar. Yün, çalışması kolay bir kumaştır. Yıkandıktan sonra genellikle eski haline döner.Kurutma makinesine kesinlikle yünlü giysiler koymayın . Bunun yerine, dikkatlice kurutmak ve yumuşatmak için düz bir şekilde yatırın, düzgün bakıldığında asla yün veya yün karışımını ütülemenize gerek kalmaz. Kışlık giysiler için ütü yapmayan kumaşlar arıyorsanız bu en iyi seçenektir.
Kalıcı kompresyon giysisi:
Tumblr media
Keşmir: kumaş satın alanlar.
Spot kumaş satın alanlar. Kaşmir, kaşmir keçilerden elde edilen bir elyaftır, düzgün baktığınız sürece kaşmiri asla ütülemenize gerek kalmaz, kaşmir süveter kırışırsa, banyoda nazikçe buharda pişirmeyi deneyebilir veya buharlayıcı kullanarak asabilirsiniz. duştan sonra bir duş rafına koyun ve kırışıklıkların giderilmesine yardımcı olması için buharlaşmasına izin verin.
Liyosel:
Lyocel, Tencel olarak anılan duyabileceğiniz bir rayon türüdür, rayon kolayca kıvrılıyor mu? Makinede yıkanabilir ve son derece kırışmaz, ütü gerektirmeyen favorilerimden biri ve bu malzeme ile yapılmış güzel parçaları bulmak çok kolay.
Örgü:
Kumaş alan. Örme: Pamuklu triko, yün ve dokuma sentetik lifler dahil olmak üzere çeşitli örgü türleri vardır, örgü aslında bir kumaşın iplik ilmeklerinin birbirine geçmesi işlemiyle nasıl yapıldığını ifade eder.
Tayt:
Stok kumaş alanlar. Tam spandeks kıyafet giymek istemeseniz de, onu ütüye ihtiyaç duyma olasılığını azaltan çeşitli karışımlarda bulabilirsiniz, spandeks (spandeks) egzersiz yaparken giymek için harika bir seçimdir veya altına spandeks tozluk giyebilirsiniz. En sevdiğin kalın süveterin. Ütülenmesi gerekmeyen kumaşların bakımı nasıl yapılır:
KUMAŞ ALIMI YAPANLAR.
Tumblr media
Kumaş alanlar. Yine de güzel görünmesi için ütülemeye ihtiyaç duymayan kırışıksız kumaşa dikkat etmeniz gerekir. Kırışıklıklardan kurtulmak için giysilerinizi doğru bir şekilde katlayabilirsiniz asla ütü yapmanıza gerek kalmaz.
0 notes
mriya2014 · 10 months
Text
İnsanlığın üzerinde Utanç İngiliz Deneyi - Delhi Durbar Keşmir Devleri
1903’te, Hindistan’ın Delhi kentinde İngiliz hükümdarı Edward VII’nin taç giyme töreni onuruna büyük bir kutlama etkinliği olan Delhi Durbar adlı bir etkinlik düzenlendi. Kralın kendisinin de orada olacağı varsayıldı, ancak nedense gelmeyi reddetti ve olayın kahramanının yokluğunu telafi etmek için olayı daha da parlak ve muhteşem hale getirmeye karar verildi. Kutlama için hazırlıklar yaklaşık…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
huseyinerol3453 · 1 year
Photo
Tumblr media
Değerli dostlar , Zülüm zülümdür. Hiç bir gerekçe bir zülmü haklı kılmaz. Zülmün azını yapan çoğunu da yapabilir. Bence Filistin 'de, Suriye' de, Irak 'ta, Yemen' de, Arakan'da, Doğu Türkistan 'da, Keşmir' de, Afganistan 'da, Libya' da, Ukrayna 'da, Bosna Hersek' te ve benzeri pek çok yerde yapılanlar hem zülümdür, hem de insanlık suçlarıdır. . Bu suçların suçluları öncelikle ABD, İNGİLTERE, İSRAİL, RUSYA, FRANSA, ÇİN gibi ülkelerdir. Yöneticileridir. Hiç bir şekilde zülümler hoş görülemez, hoş görülmemeli. . Herkesi zülümler konusunda hakkaniyetli, adaletli ve tepkili olmaya davet ediyorum. Huzur, barış, refah ve güven içinde, kardeşçe, Hakça, tüm sevdiklerimizle birlikte, gönlümüzce yaşayabileceğimiz bir Dünya diliyorum. Tüm ZÜLÜM yapanları, sebep olanları kınıyorum ve lanetliyorum. Dilerim her iki dünyaları da Cehennem olsun. Amin inşaAllah. En içten dileklerimle tüm dost ve tanıdıklara selam 👋 ve dua 🤲 ile https://www.instagram.com/p/CpTQtq0tuM9/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
bcapnews · 1 year
Text
Hint Keşmir Kriket Sopası Sektörü Hammadde Kıtlığıyla Karşı Karşıya
Hint Keşmir Kriket Sopası Sektörü Hammadde Kıtlığıyla Karşı Karşıya
BIJBEHERA, HİNDİSTAN YÖNETİMİNDEKİ KAŞMİR — 55 yaşındaki Mohammad Shafi Dar, yarık adı verilen bir söğüt parçasını alıp dikey bir şerit testereye yerleştirerek tahta bloktan bir V-eklemi kesip 45 yaşındaki meslektaşlarından biri olan Mohammad Yousuf Bhat’a veriyor. , mekanik bir planya üzerinde daha fazla modifikasyon için. Hem Dar hem de Bhat, Hindistan yönetimindeki Keşmir’in Anantnag…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
teneres · 2 years
Text
Tumblr media
Bugün "Uluslararası Birlik" denen oluşumun anlamı nedir ve dünya için belirlemiş olduğu hukuk neleri içermektedir? Bu soruya tarafsız olarak yanıt vermek gerekirse, ister istemez akla ilk gelen düşünce, aslında birlik denen şeyden söz edilemeyeceğidir. Çünkü bu birliğin hiçbir kararı, dünya ülkelerinin veya uluslarının bir araya gelmesiyle ve ortaklaşa alınmamaktadır. Uluslararası siyasetin bütün konuları, sınırlı sayıda bazı devletler tarafından, kendilerinin geliştirmiş oldukları ve iç işleyişleri bakımından yeraltı dünyasının karar almalarına benzetebileceğimiz yöntemlerle ele alınıyor. Evet, bu tür bir kıyaslama kesinlikle yanlış olmayacaktır. Herhangi bir ülkenin, BM üyesi olmayan başka birçok ülkeden farklı olarak, kendisine kolaylıklar ve ayrıcalıklar tanıyacak olan bu birliğe dahil olması, bir locaya üye olmaya benzetilebilir. Ama tanınmamış dahi olsa onlarca millet var ki, bunların kendi devletleri bulunmuyor ve sirf bu yüzden eksik addedildikleri gibi kendi devletlerini kurma girişimleri de bir cinayet olarak ilan ediliyor. Malum güç odaklarının yasalarıyla Filistin, Keşmir, Çeçenistan ve Kosova örneklerinde olduğu gibi cezalandırılıyorlar. İşte söz konusu uluslararası örgütlerin işlevi ve bu tür ülkelere karşı gerçek tutumu budur, hatta buna yüzeysel olarak baksak bile sonuç aynıdır. Ama bu birliklerin yapısının biraz daha derinine inersek, görürüz ki ülkelerin özgürlük ve bağımsızlıklarının kısıtlanması sürecinde çok önemli bir ayrıntı daha vardır: Dini faktor. Her şey sizin Hristiyan mı, Müslüman mı, Budist mi yoksa başka bir dinden mi olduğunuza bağlı. Yahudiler BM kurulur kurulmaz bu birlik sayesinde canlarının istediği coğrafyada devletlerini kurarak amaçlarına ulaştılar. Üstelik Yahudilerin dünyada pozisyonunu sağlama almak, kendilerini her alanda geliştirebilmek ve sorunlarını kolayca halledebilmek için, işgal edilmiş Arap topraklarında da bir tampon bölge yarattılar. Artık kim iddia edebilir Arap topraklarını işgali sürecinde BM'nin İsrail'e tam destek vermediğini? Hiç kimse! Zira Hristiyan ülkelerinde BM'nin kurulmasını teşvik eden ve onun görev ve işleyişini belirleyen Yahudi lobisi, doğal olarak da bu birliği yönlendirme şansını elde ederek, ondan istedigi şekilde yararlanmaktadır. Gerçeği söylemek gerekirse, böyle bir imkana başka bir toplum da sahip olsaydı o da yararlanırdı. Arap-İsrail Savaşı'nın başlaması süreci, özellikle de uluslararası kurumların duruma müdahalesinin zaman ve şartları, akıllara birçok soruyu getiriyor. Aynı şekilde, ikinci Arap- İsrail Savaşı ve otuz yılı aşkın devam eden "Arap-İsrail İlişkilerinin Düzenlenmesi" süreci de doğal olarak İsrail'in uluslararası arenada konumunun güçlenmesine ve avantaj elde etmesine neden oldu.
|| Zelimhan Yandarbiyev
3 notes · View notes