-İşte bu nedenle Efendimizin ﷺ bu duasını asla dilimizden düşürmeyelim!
"Allahım! Verdiğin nimetlerin yok olup gitmesinden, lutfettiğin âfiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin cezâdan ve senin gazabını üzerime çekecek her şeyden sana sığınırım.”
İmam Mâlik Hârûnu'r-Reşid'in zamanındaymış.
Hârûnu'r-Reşid;
"Yâ imam! Duyduğuma göre hadis kitabı yazıyormuşsun."
"Evet, yazıyorum."
"Hadi bize de oku da o hadislerin okunmasından biz de şereflenelim." demiş.
"Peygamber Efendimiz; ilmi ayağınıza getirmeyin, siz ilme gidin." buyurdu. Onun için hadisi burada okumayayım, gelin benim evimde okuyalım." demiş.
İlim çok kıymetli bir sey. Sen ilmin ayağına gideceksin; attığın her adımda ecir, sevap var.
"Peki! Olur, yürüyerek gidelim." demiş.
Halife, imam, adamları yürüye yürüye gitmişler.
Imam Mâlik'in evine gelince halife geçmiş baş köşeye şiltelerin, minderlerin üstüne kurulmuş.
"Efendim, bu ilimdir. Şöyle edeb ve tevazu ile hürmetkâr bir dekilde diz çöküp okumak, dinlemek lazım. Peygamber Efendimiz'in hadisidir, oyuncak değil. Şöyle buyursanız, rahlenin önüne diz çökseniz daha iyi olur." demiş.
Abbasî halifesi ona da "Peki!" demiş, önünde diz çökmüs, okumuş. Sonra çok memnun kalmış, "Allah senden razı olsun yâ imam, adını ne koydun?" demiş.
"Efendim, başından beri dikkat ediyorum, o kadar yumuşak davrandınız ki. Ne dersem 'peki, öyle olsun.' dediniz. Sizin bu yumuşaklığınızın hâtırasına bu kitabın adını Kitâbu'l-Muvatta koydum; "çiğnenmiş, yumuşamış, ezik, mütevâzı" mânasına." demiş.