Ben insanlarla nasıl yaşanır bilmiyorum. Yani insanlarla nasıl konuşulur, onlarla nasıl vakit geçirilir, biriyle arandaki mesafe nasıl ayarlanır. Bunların hiçbirini bilmiyorum.
Ben eskiden ölümden çok korkardım. Hatta derdim ki; bu dünyada herkes ölse, bir tek ben kalsam o yalnızlığa bile razıyım.. Ama şimdi sadece Nazım'ın o şiiri var aklımda; "öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı yetmişinde bile mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara felan kalır diye değil. Ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığın için.."
"Sen zannediyor musun ki bir tek alzheimer olan sensin? Herkes hasta, hepsi hasta. Yarın bugün bir milli maç olur, herkes her şeyi unutur. Bu millet neleri unuttu, seni mi unutmayacak, sen kimsin ki.."
"Çünkü ben bu dünyanın nasıl bir yer olduğunu görünce üstüme öyle bir hüzün çöktü ki altında bir çiçek gibi ezildim. Onun için de bu masmavi dünyada ne kokum kaldı ne de rengim. Ben bir defterin iki sayfası arasında değil milyonlarca insanın arasında kurutulmuş bir çiçeğim."
İnsan bazen kendini o kadar yalnız hissediyor ki yada o kadar çaresiz tamam diyor anladım bu dünya bana karşı kurulmuş bir tuzak hatta bir mayın doğduğum gün üstüne basmışım şimdi çeksem ayağımı bu koca dünya havaya uçacak onun içinde durduğu yerde durmuyor insan nefes almaya bile korkuyor geriye tek şey yalnızlık kalıyor.