Tumgik
prideandsoull · 4 months
Text
Şimdi aramıza duvar örsen, yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım.
29 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
Hani İzzet GÜNAY, Türkan ŞORAY'A “Sevgide yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık” demişti. Ben o gün anladım seni sevmekte yetmiyormuş.
6 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Note
Türkan Şoray'ın İzzet Günay'a dediği gibi "sevgide yetmiyormuş"
~Eftalya
Çok eskiden rastlaşacaktık
4 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
Hani Ecevit ölürken ahu'ya " işin garibi ne biliyomusun? Hayatımda başıma gelen en güzel şey bu. Ölüyorum ve sen yanımdasın." Demişti...
Hani ezel yeniden Eyşan'ı görünce dengesini kaybetmişti...
Hani Ramiz dayı, herkesi yenebilirim ama seni yenemiyorum deyip, selma'nın kapısında diz çökmüştü...
Hani keje eşkıyalık tekrar görene kadar 35 yıl tek kelime konuşmamıştı...
Hani İzzet Günay, Türkay Şoray'a "sevgide yetmiyormuş çok önceden rastlaşacaktık" demişti...
Hani savcı Esra Behzat komisere "mutsuz olalım, ne var? Bizde mutsuz olalım. Ben seninle mutsuzluğa da varım" demişti...
Hani Bilal Ahu'ya " Ahu'm sen anlamadın, ben sana gelememki yaram var diye. Benim yaram sensin." Demişti...
Hani Mecnun Leyla'nın öldüğünü öğrendikten sonra bahçede ağlayarak kürekle çukur açmaya çabalarken " Baba beni göm buraya" diye yalvarmıştı...
Hani Mecnun yolun ortasında Leyla'ya sevgisini haykırırken Leyla'da "Bende seni seviyorum ulan!" Demişti...
Hani Eylül veda mektubunda Yavuz'a "Belki bir gün bir şiirin içinde rastlasırız seninle." Demişti...
Hani Harun Eda'ya " Ona iki şans verdin bana bir defa şans vermedin." Demişti...
Hani savcı Esra, Behzat komisere "Dünyanın ekseni kaydı Behzat, 12 cm yerinden oynadı. Sen bana 1 cm yanaşmadın" demişti...
4 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Bir zamanlar birisi Allah'tan bir çiçek ve bir kelebek diledi. Fakat Allah bunların yerine ona bir kaktüs ve tırtıl verdi. Adam üzüldü. Bir zaman sonra kaktüs çiçek açtı, tırtıl kelebek oldu. İstedikleriniz her zaman ihtiyaçlarınız değildir. Bugünün dikeni, yarının çiçeğidir ve bugünün böceği yarının kelebeği... Allah seçimi O'na bırakanlara en iyisini verir.
73 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
166 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
Tumblr media
"Yaraların ışığın içeri girdiği yerdir. Seni acıtan, üzen, sende yara açan her şey aynı zamanda seni kutsar. Karanlık senin aydınlatıcı mumundur. Yıkımın olduğu yerde hazine bulunur. Yaralarından kaçma! Yaraların, ışığın içine nüfuz edeceği yerdir..."
~~ Mevlana Celaleddin Rumi 🍁🍁🍁
15 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
Sana sarılmanın nasıl hissettirdiğini bilemem ama her dakika sana sarılıp üzerindeki yükü paylaşmak isterdim.
Ellerinden tutmadım hiç ama ellerinden tutup mahvolduğun zamanlarda gücünü hissetmek isterdim.
İpeksi saçlarını da okşamadım. Seni kucağımda saçlarını okşayarak uyutmak isterdim.
Gözyaşlarını da silmedim hiç. En çok da gözyaşlarını silmek isterdim. Çünkü sen her ağladığında her bir gözyaşın kalbime damlardı.
Ve sevgili, hiçbir şey bilmesem bile seni sevmenin nasıl olduğunu biliyorum. Seni sevmek ekmeği, suyu sevmek gibi. O kadar ihtiyaç o kadar gerekli benim için...
Tumblr media
25 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
Bazı dostlukların ilişkilerin sonu ağır ağır gelir ve geldiğini biliriz gelmesin diye görmezden geliriz alttan alırız ama son kaçınılmazdır. Mesafe koyarım sonra, beklerim çabalayacak mı minik bir çakıl taşı, ufak bir taş kırıntısının sesini beklerim usulca.. kendim defalarca çabalamışken karşı tarafta yaprak kımıldamaması beni daha da üzer, üzülürüm ama severdim de o kişiyi bitsin, gitsin istemezdim ama tutamazdım ki onu.. ve öylece yarım kalır o ilişki. Bitiremem ama asla eskisi gibide olamayacaktır.. yarım kalacaktır yarım kalan şeyler hep yaradır asla iyileşemez vakit vakit aklıma gelir bence o da hissediyor düşünüyor ama neden hep benden bekliyor derim.. üzülürüm kırılırım unutamam küsemem neyse derim böyle iyi olalım ama fark etmeden yaralamışızdır birbirimizi saramıyoruz, ulaşamıyoruzdur bir birimize düşünür düşünür bitiririm kendimi.. :( Zaman zaman akıyor ve alıp götürüyor bizi uzaklara.
213 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Video
Kuduruk bir anonim beni eleştirmiştir;
225 notes · View notes
prideandsoull · 2 years
Text
🖤🖤🖤Kara sevdam
Yeni güne bismillah
25 notes · View notes
prideandsoull · 3 years
Text
Kalp...
Ne zamandır bu kadar önemli oldu. Tek özelliği kan pompalamak olması gerekmezmiydi. Neden daha ağır bir görev edindi ki... Neden sevmek istedi, içinden geçecek kanın daha az canını acıtacağını bilemedimi...
Neden sevmek istedi....
NEDEN?
Tumblr media
7 notes · View notes
prideandsoull · 3 years
Text
Şahmeran Efsanesi
Evvel zamanda, Mezopotamya topraklarında doğmuş bir efsane Şahmeran. Yüzyıllardan beri anlatıla gelmiş çeşitli coğrafyalarda. Özellikle yılanlık bir bölge olan Adana-Misis'te ve Mardin'de.
Tahmasp isminde uzun boylu, geniş omuzlu, esmer tenli, çok yakışıklı bir genç yaşarmış zamanın durduğu bu şehirde. 
Binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla girmiş Tahmasp. Mağaranın içi o kadar karanlıkmış ki hiçbir şey göremiyormuş, yalnızca etrafında dolanan yaratıkların sesini duyuyormuş. Çaresizlik içinde beklerken bir ışık huzmesi belirmiş. Işık huzmesi kendisine yaklaştıkça gözleri kamaşan Tahmasp, ellerini gözlerine siper ederek etrafında gezinen yaratıkların ne olduğuna baktığında uzunu, kısası, yeşili, siyahı ile envai çeşitte binlerce yılanın çevresini sarmış olduğunu fark etmiş. Yılanların hepsi kafalarını kaldırmış, gelen ışık huzmesine doğru bakıyorlarmış. Tahmasp'ta onların baktığı yöne doğru bakınca birden dona kalmış. Çünkü Tahmasp, bu zifiri karanlık mağaranın içinde hayatında gördüğü en güzel kadının yüzünü görmüş birden. Ona doğru daha dikkatli bakınca kadının belden aşağısının yılan olduğunu fark etmiş. Kadın ona doğru ilerliyormuş, tam karşısında durmuş, gülümseyerek elini ona doğru uzatmış. Ve demişki; Korkma benden Tahmasp. Ben yılanlar ülkesinin kraliçesi Şahmeranım. Benden sana zarar gelmez. Ben dünya düzeni kurulmaya başladığı andan beri vardım. Krallığıma hoş geldin. Bundan böyle benim misafirimsin. Şimdi yat ve dinlen. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz. Böyle deyip geldiği yoldan geri gitmiş. Tahmasp gördükleri karşısında yaşadığı dehşeti ve şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak olduğu yerde kıvrılıp uyumuş. 
Ertesi sabah uyandığında Şahmeranı karşısında mükellef bir sofranın başında otururken bulmuş. Tahmasp'ı kahvaltıya davet etmiş Şahmeran. O ise gözlerini şahmerandan alamıyormuş. Şahmeran'da ona bakıyormuş kendinden geçmiş bir halde.
Bak Tahmasp demiş. Ben insanlığın bütün tarihini biliyorum. İstersen sana anlatayım deyip başlamış anlatmaya. Anlatmış, anlatmış, anlatmış günler boyu. Bu sohbetler sırasında Tahmasp ve Şahmeran arasında tarihin en soylu aşklarında birisi başlamış. 
Gel zaman git zaman Şahmeranın anlatacağı bir şey kalmamış artık. Tahmasp'ta anasını ve yeryüzünü özlemeye başlamış. Bir gün dayanamamış ve düşüncesini Şahmeran'a da açmış. Sevdiğinin kendisinden sıkıldığını ve artık gitmek istediğini duyunca önceleri kesin bir dille reddetmiş Şahmeran. Ancak günler geçip Tahmasp'ın üzüntüsünden eriyip bittiğini görünce dayanamamış ve ona şöyle demiş: 
-Ey Tahmasp beni iyi dinle, sözlerime iyi kulak ver. Biliyorum, gitmene izin verirsem sende bana ihanet edeceksin ve yerimi diğer insanlara söyleyeceksin. Ancak bu topraklarda aşklar ölümünedir. Seni çok sevdiğimden dolayı üzülmene dayanamıyorum. Bu sebeple gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne sebeple olursa olsun başka insanlarla beraber suya girme.
Tahmasp sevinçle Şahmerana sarılmış ve ona asla ihanet etmeyeceğine dair yeminler etmiş.
Tahmasp mağaradan çıktıktan sonra bir köye yerleşmiş ve marangozluk yapmaya başlamış. Arada sırada da gizlice mağaraya giderek Şahmeranı ziyaret ediyormuş. Ancak bu mutlu günler uzun sürmemiş. 
Tahmasp'ın yaşadığı ülkenin kralı bir gün amansız bir hastalığın pençesine düşmüş. Ülkenin bütün hekimleri gelmiş ama kralın hastalığına çare olamamışlar. Kralın kötü kalpli bir veziri varmış. Vezir her seferinde krala hastalığının tek çaresinin Şahmeranda olduğunu söylüyormuş. 
Onun etinden bir parça yemesinin kralın hastalığının dermanı olacağını kralın kafasına sokmuş. Kralda Şahmeranın bir an önce bulunmasını emretmiş. Bütün ülkede Şahmeran aranmış. Sonunda bilge bir adam bütün insanların gruplar halinde hamamlara ve nehirlere sokulmasını tavsiye etmiş böylece Şahmeranın yerini bilen varsa onu bulabileceklerini söylemiş. Vezirde ülkedeki herkesi hamamlara sokmaya başlamış. Askerler Tahmasp'ın yaşadığı köye de gelmişler ve herkesi toplayarak büyük bir hamama götürmüşler. Tahmasp Şahmerana verdiği sözü hatırlayarak önce gitmek istememiş. Ancak askerler onu zorla içeri sokmuşlar. Tahmasp hamama girdikten sonara herkesin gözünün üzerine dikildiğini fark etmiş. Kendisine bakınca bütün vücudunun yılanlarınki gibi pullarla kaplandığını fark etmiş. Askerler hemen Tahmasp'ı yakalayarak vezirin huzuruna getirmişler. Kötü kalpli vezirin amacı kralı iyileştirmek falan değilmiş. Şahmeranı yakalayıp dünyanın bütün sırlarına sahip olmak istiyormuş. Tahmasp'a günlerce işkence yaptıktan sonra Şahmeranın yerini söyletmiş. Askerler hemen gidip Tahmasp'ın söylediği yerde mağarayı bulmuşlar ve Şahmeranı oradan çıkarıp saraya getirmişler.
Şahmeran ve Tahmasp kralın huzurunda karşı karşıya gelmişler. Şahmeran üzüntülü ve utanç dolu Tahmasp'a dönmüş: 
. Ey sevdiğim, üzülme. Biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama bende sana dememiş miydim bu topraklarda aşklar ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı? Sen üzülme ne olur!  Tahmasp Şahmeranın bu sözleri karşısında daha da utanmış. Şahmeran sözlerine devam etmiş. 
. Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse O bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öte dünyayı boylayacak. 
Şahmeran daha sözlerini bitirmeden kötü kalpli vezir elinde kocaman kılıcı ile atılıp Şahmeranın bedenini iki parçaya ayırmış. Ve kuyruğundan bir parça koparmış Tahmasp'ta duyduğu acı ve utancın etkisi ile fırlayıp oracıkta ölmek için sevdiğinin, Şahmeranın kafasından bir parça ısırıvermiş. Kötü kalpli vezir kuyruktan kopardığı parçayı ağzına atar atmaz oracıkta can vermiş. Tahmasp'a ise hiçbir şey olmamış Şahmeran son anda yaptığı planı ile bütün bilgisinin sevdiğine geçmesine sebep olmuş. Ancak Tahmasp sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamayarak kendisini dışarı atmış ve dağ bayır, ülke ülke dolaşmaya başlamış. O günden sonrada Lokman Hekim efsanesi almış başını yürümüş… 
22 notes · View notes
prideandsoull · 3 years
Text
Evvel zamanda, Mezopotamya topraklarında doğmuş bir efsane Şahmeran. Yüzyıllardan beri anlatıla gelmiş çeşitli coğrafyalarda. Özellikle yılanlık bir bölge olan Adana-Misis'te ve Mardin'de.
Tahmasp isminde uzun boylu, geniş omuzlu, esmer tenli, çok yakışıklı bir genç yaşarmış zamanın durduğu bu şehirde.
Binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla girmiş Tahmasp. Mağaranın içi o kadar karanlıkmış ki hiçbir şey göremiyormuş, yalnızca etrafında dolanan yaratıkların sesini duyuyormuş. Çaresizlik içinde beklerken bir ışık huzmesi belirmiş. Işık huzmesi kendisine yaklaştıkça gözleri kamaşan Tahmasp, ellerini gözlerine siper ederek etrafında gezinen yaratıkların ne olduğuna baktığında uzunu, kısası, yeşili, siyahı ile envai çeşitte binlerce yılanın çevresini sarmış olduğunu fark etmiş. Yılanların hepsi kafalarını kaldırmış, gelen ışık huzmesine doğru bakıyorlarmış. Tahmasp'ta onların baktığı yöne doğru bakınca birden dona kalmış. Çünkü Tahmasp, bu zifiri karanlık mağaranın içinde hayatında gördüğü en güzel kadının yüzünü görmüş birden. Ona doğru daha dikkatli bakınca kadının belden aşağısının yılan olduğunu fark etmiş. Kadın ona doğru ilerliyormuş, tam karşısında durmuş, gülümseyerek elini ona doğru uzatmış. Ve demişki;
Korkma benden Tahmasp. Ben yılanlar ülkesinin kraliçesi Şahmeranım. Benden sana zarar gelmez. Ben dünya düzeni kurulmaya başladığı andan beri vardım. Krallığıma hoş geldin. Bundan böyle benim misafirimsin. Şimdi yat ve dinlen. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz. Böyle deyip geldiği yoldan geri gitmiş. Tahmasp gördükleri karşısında yaşadığı dehşeti ve şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak olduğu yerde kıvrılıp uyumuş.
Ertesi sabah uyandığında Şahmeranı karşısında mükellef bir sofranın başında otururken bulmuş. Tahmasp'ı kahvaltıya davet etmiş Şahmeran. O ise gözlerini şahmerandan alamıyormuş. Şahmeran'da ona bakıyormuş kendinden geçmiş bir halde.
Bak Tahmasp demiş. Ben insanlığın bütün tarihini biliyorum. İstersen sana anlatayım deyip başlamış anlatmaya. Anlatmış, anlatmış, anlatmış günler boyu. Bu sohbetler sırasında Tahmasp ve Şahmeran arasında tarihin en soylu aşklarında birisi başlamış.
Gel zaman git zaman Şahmeranın anlatacağı bir şey kalmamış artık. Tahmasp'ta anasını ve yeryüzünü özlemeye başlamış. Bir gün dayanamamış ve düşüncesini Şahmeran'a da açmış. Sevdiğinin kendisinden sıkıldığını ve artık gitmek istediğini duyunca önceleri kesin bir dille reddetmiş Şahmeran. Ancak günler geçip Tahmasp'ın üzüntüsünden eriyip bittiğini görünce dayanamamış ve ona şöyle demiş:
-Ey Tahmasp beni iyi dinle, sözlerime iyi kulak ver. Biliyorum, gitmene izin verirsem sende bana ihanet edeceksin ve yerimi diğer insanlara söyleyeceksin. Ancak bu topraklarda aşklar ölümünedir. Seni çok sevdiğimden dolayı üzülmene dayanamıyorum. Bu sebeple gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne sebeple olursa olsun başka insanlarla beraber suya girme.
Tahmasp sevinçle Şahmerana sarılmış ve ona asla ihanet etmeyeceğine dair yeminler etmiş.
Tahmasp mağaradan çıktıktan sonra bir köye yerleşmiş ve marangozluk yapmaya başlamış. Arada sırada da gizlice mağaraya giderek Şahmeranı ziyaret ediyormuş. Ancak bu mutlu günler uzun sürmemiş.
Tahmasp'ın yaşadığı ülkenin kralı bir gün amansız bir hastalığın pençesine düşmüş. Ülkenin bütün hekimleri gelmiş ama kralın hastalığına çare olamamışlar. Kralın kötü kalpli bir veziri varmış. Vezir her seferinde krala hastalığının tek çaresinin Şahmeranda olduğunu söylüyormuş.
Onun etinden bir parça yemesinin kralın hastalığının dermanı olacağını kralın kafasına sokmuş. Kralda Şahmeranın bir an önce bulunmasını emretmiş. Bütün ülkede Şahmeran aranmış. Sonunda bilge bir adam bütün insanların gruplar halinde hamamlara ve nehirlere sokulmasını tavsiye etmiş böylece Şahmeranın yerini bilen varsa onu bulabileceklerini söylemiş. Vezirde ülkedeki herkesi hamamlara sokmaya başlamış. Askerler Tahmasp'ın yaşadığı köye de gelmişler ve herkesi toplayarak büyük bir hamama götürmüşler. Tahmasp Şahmerana verdiği sözü hatırlayarak önce gitmek istememiş. Ancak askerler onu zorla içeri sokmuşlar. Tahmasp hamama girdikten sonara herkesin gözünün üzerine dikildiğini fark etmiş. Kendisine bakınca bütün vücudunun yılanlarınki gibi pullarla kaplandığını fark etmiş. Askerler hemen Tahmasp'ı yakalayarak vezirin huzuruna getirmişler. Kötü kalpli vezirin amacı kralı iyileştirmek falan değilmiş. Şahmeranı yakalayıp dünyanın bütün sırlarına sahip olmak istiyormuş. Tahmasp'a günlerce işkence yaptıktan sonra Şahmeranın yerini söyletmiş. Askerler hemen gidip Tahmasp'ın söylediği yerde mağarayı bulmuşlar ve Şahmeranı oradan çıkarıp saraya getirmişler.
Şahmeran ve Tahmasp kralın huzurunda karşı karşıya gelmişler. Şahmeran üzüntülü ve utanç dolu Tahmasp'a dönmüş:
. Ey sevdiğim, üzülme. Biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama bende sana dememiş miydim bu topraklarda aşklar ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı? Sen üzülme ne olur!
Tahmasp Şahmeranın bu sözleri karşısında daha da utanmış. Şahmeran sözlerine devam etmiş.
. Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse O bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öte dünyayı boylayacak.
Şahmeran daha sözlerini bitirmeden kötü kalpli vezir elinde kocaman kılıcı ile atılıp Şahmeranın bedenini iki parçaya ayırmış. Ve kuyruğundan bir parça koparmış Tahmasp'ta duyduğu acı ve utancın etkisi ile fırlayıp oracıkta ölmek için sevdiğinin, Şahmeranın kafasından bir parça ısırıvermiş. Kötü kalpli vezir kuyruktan kopardığı parçayı ağzına atar atmaz oracıkta can vermiş. Tahmasp'a ise hiçbir şey olmamış Şahmeran son anda yaptığı planı ile bütün bilgisinin sevdiğine geçmesine sebep olmuş. Ancak Tahmasp sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamayarak kendisini dışarı atmış ve dağ bayır, ülke ülke dolaşmaya başlamış. O günden sonrada Lokman Hekim efsanesi almış başını yürümüş…
İşte bu bizim en sevdiğimiz efsane…
13 notes · View notes
prideandsoull · 3 years
Text
Yanında birinin olması gerekmez. Sen tek iken de güçlüsün senin gücün içinde. Senin gücün kalbin ve ruhun kimsenin ne kalbini kırmasına nede ruhunu incitmesine izin verme güç sensin. Kimse icinde degisme degisirsen yok olursun. ....
9 notes · View notes
prideandsoull · 3 years
Text
Ben tek sağ kalan solumda var șarapnel. Sesini duymaya ihtiyacim var bu deli hasrete itirazim var....
5 notes · View notes
prideandsoull · 3 years
Text
Düştüysem kalkmasını da bilirim, savaşıma kaldığım yerden devam etmesini de. Ben asla pes etmem, asla
44 notes · View notes