Tumgik
24.04.2024
Sürekli tweet atmayı düşünen bir adam dünyayı nasıl geride bırakabilir?
Namazın çıkmasına 10-15 dk kala uyandım. Abdest alırken aklımda şu yukarıdaki soru vardı. Çünkü abdest almak dünyayı geride bırakmaya çalışmaktır. Dünyadan üzerimize biriken ne varsa yıkarız ve uzaklaştırırız.*
Ama mesela bugün şu tweeti mi atsam düşüncesini kafamdan kovamazsam, kıldığım namazı nasıl iyileştirebilirim? Aslında aklıma gelen asıl şey bu değildi sanırım. Sanırım babasının ölümünden bahseden arkadaşımın söylediği seydi.
Bir muhasebeci olan babasının cenazesi sırasında bir ağırlık hissettiğinden bahsetmişti. "Bu dünyayla daha çok işi vardı. Onları henüz çözememişti. Öldü ama burada kaldı, ben öyle hissettim." demişti. "Annem mesela öyle değildi. Annemin cenazesinde bir göğe süzülüş hissetmiştim. Çok yumuşak huylu, sevecen bir kadındı. Huzur içinde öldü" demişti.
Hristiyan agnostiği olan bu adamın kendi ebeveyni hakkındaki yorumu ne kadar isabetlidir, orasını ancak Allah bilir. Ama bahsettiği haller birtakım gerçeklere denk düşüyor. Bu kesin. O sözleri duyduğum günden beri bunları düşünüyorum. "Ben hangisi gibi öleceğim?" diyorum.
Kabaca bir cevap vereyim, şimdi için. Hemen şimdi ölürsem, sanırım doktora tezinin düzeltmesini teslim etmeye çalışırken olmuş olacağım. 7 yıllık bir emel bu.** Acaba aklımda bu fikirlerle ölürsem, dünyayı geride bırakabilecek miyim? Belki evet, belki hayır.
Sanırım özel sektörde işe girmek bu açıdan bana hayli yardımcı oldu. Aamaaan, koyayım götüne doktoranın. Ekmeğimizi kazandık işte, daha da yeter, elhamdülillah. Derim herhalde öleceğimi anlarsam. Çok ani bir ölümde ne olur bilemiyorum. Ama bu hususu düşünmekten vazgeçmemem gerektiğini biliyorum.*** Gözleri açık gitmek deyiminin anlamına denk düşecek bir ölümden sıyrılmak, gökyüzüne süzülebilmek için.
06.36 - Ludwigsburg, Almanya
Değil mi? Bilmiyorum. Kulaktan dolma bir bilgi benimkisi. Ama zararsız ve makul geldi, ben de inandım. Tipri Allahuekber derken ellerimizi geriye atışımızdaki tavır gibi. Ona da benzer şekilde inandım. Bunlara dair deliller varsa bulmak isterim.)
** Tul-i emel dedikleri şey bu mu?
*** Bak aklıma tweet atmak geldi. Twitter'da peyda olmuş İlahiyatçılardan bir tanesini düşündüm. Oradan bir felsefeci geldi aklıma. Engagement farming yaparak nasıl ünlü oldukları geldi aklıma. İnsanları öfkelendirecek şeyler söyleyip, kendilerini linçleterek ilgi odağı olmayı, bu sayede takipçi kazanmayı başaran aşağılık insanlar. Neden aşağılık? Başkalarının duygularını şahsi emellerine alet ettikleri, onların haklarını ve menfaatlerini hiçe saydıkları için. İnsanların ekranları başında kendilerine sövüp saymaları, onlar için kaçınılacak bir durum olmadığı için. Peki ben? Komik, hikmetli, dokunaklı yahut tuhaf sözler yazmaya çalışıp etkileşim kazanmaya gayret eden ben, kimseyi incitmeyi yahut rahatsız etmeyi göze almayarak aşağılık olmaktan kurtulabilir miyim? Düşünmeye değer.
1 note · View note
17.04.2024
Bu aralar günlerim Aybüke'yi özlemekle geçiyor. Onun o içine bakıldığında anında gülen gözlerini özlüyorum. Olur olmaz herşeyi yemek üzere açılan minicik ağzını. Uykusu gelince koca insan gibi gözlerini ovuşturan yumuk ellerini. O katman katman, yumuşacık kollarını. Ara ara çıkardığı fısıltıyla şaşkınlık arası sesleri. Altın sarısı saçlarını. pamuk gibi yanaklarını. Komik göbeğini, marshmellow gibi yumuşak etlerini.
Evden erken çıktım. Otobüste Kuran okudum. Türkiye'de olsa okumazdım muhtemelen, bir riya şüphesi olurdu. Ama otobüstekilerin birçoğu kurani herhangi bir arapça yazıdan ayırmaktan aciz olduğundan rahatsın. Bir de hikaye okudum. 1950 lerin alman öykülerinden. Ama eğlenceliydi. Güldüm birkaç kere.
iş ezdi geçti beni yine. yüksek dikkatle geçirilen 8 saatin ardından kafam ütülenmişti. herkesin yardımcı olmak isteyişi çok iyi geliyor, ekip yetkin ve yardımsever arkadaşlarla dolu. bu iyi.
0 notes
16.04.2024
İşteki ikinci gün. Anlatacak çok ama çok şey var. ama erkenden herşeyi anlatmak istemem sanırım. İlk gün biraz hastaydım. biraz da korkularım vardı sanırım. uzun zaman çalışmamaktan mı, özgüven eksikliğinden mi, görece bilmediğin konularla yüzleşmenin verdiği tedirginlik mi bilemedim. ama yasemin abla bir mention attı twitterdaki "işe başladım tweeti"me ve cesaretim yerine geldi. bir gayem var, hatırladım. Unuttuğum şeyler de oldu ama.
Mesela bugün Kuzeyli Kadın'ın çalışma günü. Evden çalışıp Aybükeyle ilgilenme sözüm var yani. ama unutmuşum. Ben perşembe sanıyorum onu. Bilgisayarı da ofiste bırakmışım. N'olacak şimdi. biraz düşündüm ve en mantıklı çözümün bir an evvel şehire gidip bilgisayarı alıp gelmek olduğuna kanaat getirdim. çılgın kısmi bu değil ama. çılgın kısmi Aybükeyi de alıp, çocukları bırakıp, oradan doğrudan şehire, arabayla gidecek olmam.
Neyse kendi düşen ağlamaz dedim yola çıktım. Bir buçuk saat sürdü Stuttgart'a varmam. Arabayı park ettiğim sırada dişlerimi gıcırdatmaya başlamama az kalmıştı. Bir saatliğine park etmek için makineye 5 euro ödedik.
Aybüke'yi kanguruya koydum. Ana kucağı mı diyorlar işte ona. bir de baktım ki bizim pakize dört gözle bekliyormuş bu anı. Fıldır fıldır etrafına bakınıyor geleni geçeni iyice inceliyor. çok hevesli gezmeye, gezenti kızımız.
Ben hızla yürüdüm, o da kangurunun içinde hoplaya zıplaya, yanakları titreye titreye yol aldı. hiç ama hiç şikayetçi olmadı. Ofise vardım. Pilimi pırtımı toparladım ve hızla çıktım.
Geri dönüş yolu boştu, İş başlamadan yetiştim. Aybükeyi yatırdım. Kuzeyli Kadınla birlikte çalışmayı özlemişim.
Yeni bir işyerinde çalışıyor olmanın insana verdiği heves var. Her sorunun üstesinden geleyim, herşeyi çözeyim istiyorum. bütün enerjimi harcıyorum. teze de vakit ayırmam lazım.
Ama şimdi çocukları kursa götürme vakti. Ömeri judoya bıraktım. Ayşe de annesiyle müzik kurşuna. Onlar kurstayken aybükeyle tavuk almaya gittik. muhammed ali ustanın tavuk çevirme kamyonunun önünde sıraya girdik. arkamızda ve önümüzde birkaç kişi bir süre sonra.
hemen arkamızda saçlarını kırmızıya boyamış, sigara içen bir kadın var. Aybükeyle bakışıyorlar. Aybüke kucağımda, yüzünü göremiyorum ama kadına nasıl dikkatle bakıyor olduğunu tahmin edebiliyorum. aralarına girmiyorum.
Sonra sonra ses de çıkarmaya başladı bizimki. kadın da güldü. Öyle olunca ben dönüp gülümsedim nezaketen. Kadın "biz flörtleşiyoruz" dedi. Ben de "izin verdim" dedim. Güldük. Sonra sıra bize geldi.
Muhammed Ali abi Aybükeyi güldürmek için çok uğraştı. Aybükem aslında yabancılara her zaman gülmez. o yüzden biraz temkinliydi başlangıçta. Muhammed ali abiye yüzünü gizleyip ce-e yapmasını söyledim. ise yaradı. Aybüke güldü. abi çok mutlu oldu. zulasından mavi bir balon çıkarıp verdi. bebisimi erkek zannetti :D olsun. bu soğukta bu kadar giyinebildik, sen bizi bir de ev gezmelerinde gör tavukçu amca.
0 notes
13.04.2024
uzun uzun uyudum.
hastalanmaktan kılpayı kurtuldum.
pazartesi ömerin doğum günü. bi dolu hediye aldım. hepsini aslında kendime aldığımı biliyorum. hatta ömere bir çocuk çakısı alacaktım, hızımı alamayıp bir de kendime çakı aldım.
birkaç gündür çocuklar yattıktan sonra açıp oynuyorum bir vida mı sıkacağım onunla sıkıyorum bir kağıt mi keseceğim onunla kesiyorum. baya tatlı bir heves.
çocukların odasındaki lanet jaluziyi tamir ettim. tamir edemezmişim gibi geldi başlangıçta, ama tamir ettim. sonra niye edemeyecektim ki dedim geri dönüp bakınca.
hediye paketleyeceğiz bu akşam. yarın da teslim.
Ömerle bu sene bir kampa gitmek istiyorum baba oğul, bu yaz. bakalım nasip olacak mı.
1 note · View note
12.04.2024
ömerin bütün arkadaşları minecraft delisi. kendisinin de öyle olduğunu söylemeye gerek yok. bir kıyak yapayım dedim. herkese steve maskesi yapmaya karar verdim. 20 ye yakın kare şeklinde karton kestim 24x24 cmlik. bir de parmağımı kestim. haftaya kadar vaktim var hepsini halletmek için diye acele ettim, ondan oldu.
Kuzeyli kadın zombi de yapalım diyor. bir de kız yapalım diyor. steve kız ve zombi. olur. yapalım.
0 notes
11.04.2024
Ablamlara veda günü. Herkes uyurken evden ayrıldım. Yolda uzun zamandır okuyup bitiremediğim bir hikayeyi bitirdim. Türkçem yetmedi, anlayamadım. Olsun.
Çalıştım. Bir düzeltme yaptım, iki tanesini de yapıp bitirmeye yaklaştım.
Eve döndüm. Ablamları aldım. Yolumuz tek yön bir buçuk saat sürüyor. Ayşeyi benimle gelmeye ikna ettim. Kuzeyli Kadın Ömeri kursa götürecekti. Aybükeyi yanına alacak olması işini yeteri kadar zorlaştıracaktı.
Yolda ayşe neşeyle dışarıyı seyretti. Yeğenim Malik de hep onunla sohbet etmeye çalıştı. Ben de Ayşenin fotoğraflarını çektim. Ablacığım karşılıklı oturabileceğimiz koltukları teklif etmişti ama ben reddetmiştim, orası dedeler nineler için diye, yanlış değil. ama yalan, çocukların interaksyonuna müdahale edecek takatım yok, manevra kabiliyeti de kısıtlı bavulla otobüste.
Ablam tramvaya geçeceğimiz sırada biz buradan gideriz, siz zahmet etmeyin dedi. kabul ettim. boğazımda acı bir tat var çünkü. eve gidip bol bitki çayı içecektim.
Dönüş yolunda ayşe uyudu ben de onun resmini yaptım. Kazağını güzel çizdim bence. Bizim durağa geldik, sırtımda taşıdım. Karşımıza yere düşmüş bir ultra yaşlı amca çıktı. Ayseyi bıraktım, apartmana gönderdim git dedim doğruca kapıya.
Adamın kolundan tutan birileri vardı, ben de tutayım dedim. Her şey yolunda mı diye sordum. Bana yadırgayan bakışlarla karşılık verdiler. Ne salak soru bu, adam yere düştü, hiçbir şey yolunda değil der gibi. Ama götü kırılıyor yaşlıların düşünce abi, bir iki saat içinde oluyorlar pıhtı atıyor kalbe falan. Neyse adamın bir iki adım öteye düşen anahtarını kendisine teslim edip sıvıştım.
Ayşe eve çıkmak üzereydi yetiştim ardından. Sonra eve girdik namaz kıldım. Ömeri götürdüm kursuna.
Oradan döndük misafirliğe gittik. Üç dört saat de orada oturduk bayram gezmesi. Sonra oradan dönüş derken ben bugün baya bir yol yaptım.
Eve geldiğimde boğazım kaşınıyordu. Bir çay içtim, bir anti histaminik aldım bir de magnezyum. Üzerine bir de uyku hapı. Bu gece iyi uyumam lazım.
1 note · View note
Tumblr media
Layk alınca mutlu olup olmadığımı merak eden varsa söyleyeyim. Layk alınca mutlu oluyorum :d
0 notes
Belki de bazı acılar kağıtta kendilerini yazdıracak kadar iyi durmuyorlardır.
Şifa
Bir dönem saadetin yazı ile ifade edilemeyeceğini ve bu sebepten çok içsel bir güdü ile mutluyken, hafifken hiç paylaşım yapılmadığını, eğer içinde bir şüphe, bir tereddüt yahut kaygı varsa o kurtla birlikte yazmak ve kendi kendine sorduğun soruları birilerine, bir yerlere aktarmak ihtiyacı hissedildiğini düşünürdüm. Artık değil. Saadet gene o yazdırmayan uyuşukluğuyla yaşanıyor ama her tedirginlik bir yazıya dönüşmüyor. Üzüntüler oturduğun o kanepeden dışarıya sızmıyor, bekleyiş o hırkanın içine hapis, o pencere ve sen yüzyüzesin, içinde bıkkın bir yorgunluk, yazıya dönüştüğü anda kalıcı olacağını düşündüğün o korkunç his. Yineleyip güçlendirmek istemiyorsun ama o içindeyken de inim inim inliyorsun.
Yazmak şifa ise yazmaktan kaçmak bin kat şifa.
Yazılacak milyon tane kırgınlığın hangi birini aktarayım.
Unutulsunlar.
Amin.
4 notes · View notes
15.01.2022
Bugün herşeyi başardım. Ama mutlu olmayı başaramadım.
Bu söylediğim doğru olsa iyi olurdu. Ama değil. Başaramadığım çok şey var. Öyle bilmeden başaramadığım değil. Bariz bir şekilde başarısız olduğum şeyler. Öyle önemsiz şeyler de değil. En iyi, en tartışmasız biçimde başarmam gereken şeylerdi. Mutluluğu siktiret, ama bunlar başarmam gereken şeylerdi. Başaramadım.
Iyi bir kul olamadım. Iyi bir baba olamadım. Iyi bir eş olamadım. Iyi bir dinleyici olamadım. Iyi bir şoför adayı olamadım. Iyi online gamer olamadım. Iyi bir uyuyucu olamadım. Iyi bir okur olamadım. Iyi bir öğrenci olamadım. Iyi bir dayı olamadım. Iyi bir evlat olamadım. Iyi yaptığım şeyler de olmuştur oldu ama.
Iyi bir arkadaştım şüphesiz. Veysel bence buna şehadet edecektir. Iyi bir komşuydum. Sami bey ve eşi ve dahi Mehtap hanım böyle söylerdi bence. Bu hususlarda zaten hep başarılıydım ben aslında. Iyi bir tüketiciydim muhtemelen. Iyi bir apartman sakini, iyi bir LEGO dükkanı müşterisi. Bunları da başardım.
1 note · View note
Tumblr media
Kedimiz Merlin
Erkek kedimiz MERLIN'i özlüyoruz. Akşamında eve dönmediği 1 Eylül gününden beri kayıp. Onu gördüyseniz yahut hakkında bilginiz varsa lütfen bize haber verin.
Özellikleri: Merlin nispeten büyük bir kedidir. Beyaz patileri, Beyaz gerdanı ve beyaz ağzı dikkat çeker. Onun dışında tamamen siyahtır ve sarı yeşil gözleri vardır.
0 notes
26.08.2021
Türk oldugum icin özür dilemeyecegim.
2 notes · View notes
27.08.2021
Sabah 5. Sabit fikirli olmaktan memnunum.
0 notes
Calla'nin Kurtlari-2
Bu kitabin en baba öyküsü hic süphe yok Callahan'inkiydi. Salem's Lot'da yasadiklari, lanetlenisi, sürgünü, new york da yasadigi yillar, evsizlik, sebebini kendi de bilmezken yürüttügü amansiz savas ve kacisi. O kacisla ilgili bölümleri okurken cani öyle yillarca gezmeyi ve serseri bir köpek gibi dolanmayi cekmemis olan kisilere selam ediyorum, benden büyük insanlar muhtemelen.
Callahan'in hikayesi alip götürdü cünkü beni. Cok öyle merhamet sahibi bir adam degilimdir. Ama Aysun biliyor meselâ kac gece ve sabah, "bu yakinlarda birileri bu geceyi soguk betonun üstünde gecirdi." tarzi laflar ettim. Günlerce It's Probably Me yi dinledim. Sonra Callahan'in hikayesini bu kadar kusatici kilan nedir diye düsündüm. Bir defa vampir avcisi bir rahip olmasi var. Sonra evsizligi tecrübe ediyor. Sonra takip edilmenin verdigi korkuyu, kacisi ve yakalanisi deneyimliyor. Bunlarin hepsi ayri birer hayat olabilirdi.
Callahan'nin hikayesini bu kadar sürükleyici kilan belki de rahibin birden fazla hayati, birden fazla dünyayi, birden fazla gercekligi ve birden fazla ömrü deneyimlemis olmasidir. Roland'in ka-tet'inde bunu görüyoruz. Ka-tet'in her bir üyesi, kendilerini yeri doldurulamaz kilan bir takim özelliklere ve tecrübelere sahip. Neyse konumuz bu degil. Konumuz gecenlerde gördügüm ve beni cok etkileyen bir hadise.Callahan'i okumam bir haftaya yakin sürdü (Ingilizce biraz daha yavas okuyorum sanirim.) ve o hafta ben biraz baska bir adamdim galiba. Baska adamlarin basina baska seyler geliyor.
Her is günü sabahi oldugu gibi elimde bir brezel kesesiyle Augsburg tren garina girmek üzereydim. Kapinin önünde bekleyen iyi giyimli bir adam gördüm. Sanki icerdeki birinin uzaklasmasini bekliyor gibiydi. Benim o kadar vaktim yoktu. Iceri girdim ve kapinin hemen yanindaki snack makinesinin önünde orta yasin üzerinde, iri yapili, sisman bir kadin gördüm. Sirtinda paramparca bir canta vardi. Muhtemelen evsizdi. Uzun, yagli koyu sari saclari omuzlarini örtüyordu. Kadinin yüzü asikti. Ama sanki 100 yildir asik gibiydi. Makinenin dügmelerine basmis, sonuc alamamis ve tekme atmaya hazirlaniyor oldugunu düsündüm. Sonra kadina biraz daha baktim.
Hirpani kilikliydi. Koyu kahverengi kot ceketin altina giydigi siyah pantolonun ag kisminda büyükce bir yirtik vardi. Bu yirtigin cevresi kirden koyu yesile ve kahverengiye boyanmisti. Bu kirin sebebinin insan diskisi oldugunu düsünmek zor degildi. Kadin belki de aylardir baska bir kiyafet giymemisti. Damarlarimin cekildigini hissettim. Bir insanin basina bunlarin gelmis olmasini kaldiramadigimi fark ettim ve bakislarimi cevirdim. Belki de yapabilecegim bir seyler vardi, bunu düsünmedim.
Aklima Callahan geldi. Aklima dibe vurmanin nasil bir sey oldugunu hakkinda söyledikleri geldi. Düsününce Peder Callahan'in, kendisine zorla vampir kani icirilerek lanetlenisi ve Tanri'nin evinden kovulusuyla dibe vurmus olmasi gerekirdi. Ama o, bunun cok ötesinde bir düsüsü tecrübe etmisti. Nezarethanede Callahan'i birden bir titreme aldiginda, vücudunun kontrolünü yitirdiginde ve kirik burnuyla kendi kani, diskisi, idrari ve alkol dolu kusmugu icinde yerde yigildiginda kendine verdigi sözü hatirladim. "Eger bir yil icinde bu meretten kurtulmamis olursam, fisi cekecegim."
0 notes
Calla'nin Kurtlari - 1
Bu kitapla ilgili birkac seyden bahsedecegim. Birisi esiktelik (Liminality).
Kitabin basindan itibaren Eddie'nin girdigi ve bir türlü adini koyamadigi bir ruh hali var. Kitap bir süre Eddie Dean'nin bulundugu yerin gercekligine, Midworld'ün gercekten var olduguna ve kendisinin de icinde olduguna inanmakta cektigi güclügü anlatiyor. Onu iyi anliyorum. Uzun uzun yasayip sonra tanidigin herkesi, bildigin herseyi birakip gitmenin böyle bir yan etkisi var. Ama bu hepsi degil.
Insan uyum saglayan bir varlik. Uyum saglamak iyidir, hayatta kalma sansini artirir derler. Bunun hayatta kalmak icin yeni bir seye dönüsmek anlamina geldigi pek konusulmaz. Gecelim. Adapte oldugun yeri terk ettiginde yasadigin gercekdisilik hissini de gecelim. Daima hareket eden insanlarin ne hissettigini konusalim. Hicbir yeri mesken tutmayan kimseler neye adapte olur? Onlar iste yola, yolculuga adapte oluyorlar. Roland'in adapte oldugu sey de iste bu. Bu burada dursun. Eddie'yi bu gerceküstülük, esiktelik gibi hislerden cikaran bir hadise yasaniyor. Bir ara menzile variyorlar.
Calla Bryn Sturgis'e geldiklerinde Eddie'nin o duygulardan bir anda kurtuldugunu görüyoruz. Bunun sebebi bence gavurun "sonder" dedigi sey. Su "diger" insanlarin da onlarin kadar olmasa da karmakarisik hayatlar yasadigini, onlarin da büyük endiseler ve tavizler icinde varolduguna kani olunca Eddie aramiza dönüyor. Bunu Mustafayla konusurken fark ettim. Söyle oldu.
Ona sonder benzeri hislerden bahsetmistim. Japonya'da Cin'de insanlar var, ne bileyim. Bizim kadar insanlar asagi yukari, karmasiklik acisindan en azindan. Ama varlar mi? Onlarin hayatta olduguna inanabiliyor muyuz bütün kalbimizle? Burasi benim icin bir muamma. Bunu aciklamistim. O da bu hisleri özellikle sehirlerarasi yollarin kenarlarinda ve bilhassa viyadüklerin altinda kurulmus kücük yerlesim yerlerini görünce yasadigini söylemisti. Kim, niye yasar ki burada abi? Diye düsünmüs. Hakli da. Mustafa veteriner. Diyor ki "ne zaman gecti biliyor musun abi o hisler? Ben veteriner olup o köylere gitmeye baslayinca o hisler kayboldu." Eddie'ye de aynen böyle oldu iste.
Ama bunlar tabi kitabin daha basi. Devaminda sanirim Rahip Callahan'dan bahsedecegim.
0 notes
Tezi Bitirmem Gerek.
Biraz bunu yazmam lazim. Doktora tezi hakkinda az konusup cok yazmaya ihtiyacim var. Konusmak cok tehlikeli, cünkü öyle kirilgan öyle baby girl bir parcasi ki o ruhumun, alacagim en ufak bir yanlis tepki haftalarca ugrasip büyüttügüm özgüvenin paramparca olmasina yol aciyor.
Bir karar aliyorum, seviniyorum. Evet gercekten 15 yasinda "bundan sonra hayatima rerörerö" diyen kizlar gibi, acele bir karar alip ona tutunuveriyorum. Belki gidip hocama söylüyorum hayut bir tanidiga ve "söyle yap bence" dedikleri an olay yikiliveriyor.
Üst üste verilen kararlar üst üste cikilan kacak katlar gibi. Sadece endiseyi artirmaya yariyorlar. Hic karar almamak peki? Vakit geciyor bavo. 3 senemi verdim bu ise ben. Cöpe atamam bütün bunlari. Öyleyse baska bir yöntem bulmam lazim. Grafize ettim, buyrun.
Tumblr media
Fondaki kozmik endiseyi göz önünde bulundurmazsak, kararliligin ve kararsizligin beni nasil etkiledigini kolayca gözlemleyebiliriz. Hic karar almamak peki? O baya iyi geliyor aslinda. Ful unutmak mümkün evet. Bir süreligine. Sonra Almanya'dan bir gün ayrilmak istiyor olusum, orta yas krizini atlatmak icin elimdeki tek iyi firsatin "evet lan bak bunu basarmistim" diyebilecegim bir seylere sahip olmak olusu, iste yahut hayatta karsilastigim en ufak bir zorluk vs. beni o karanlik uykudan uyandiriveriyor. Gerisini biliyorsunuz.
Kararlilik ve kararsizlik ve bu ikisinin yoklugu böyle. Geriye ne kaliyor? Dediginizi duyar gibi degilim ve bütün bunlari, anlami güclendirmek icin söylenen ucuz yalanlari kaldiracak bir vakitte yazmiyorum. Bana planlar gerekli. Ne kadar zamanda bitirmek istiyorum? Ne kadar vaktim var? Hangi kaynaklara sahibim? Stratejim nedir? Uygulanabilir alternatifler nelerdir? Kimlerden yardim talep edebilirim? Bu sorulara adam akilli cevaplar bularak düze cikabilecegime inanmaya basladim. Duygular böylece olmasi gerektigi gibi arizi bir boyuta gececekler.
Duygular önemlidir. Evet, onlar bize hangi yasam fazinda oldugumuzu hatirlatirlar. Ileri gideyim, bir duygunun yogunlugu insanin bulundugu varlik kipini dahi belirleyebilir. Ama duygular fazla serbest varoluslar. Bir duygunun sana ne zaman belirecegini bilemezken, ona sirtini dayamak mümkün olabilir mi? Gelisine sevindigin, yahut musallat olusuna sabrettigin duygularin olabilir. Ama "carsamba ögleden sonra su duygudurumunda olacagim" diyebilir misin? Bu yüzden bu sürec onlardan mümkün mertebe arinmali. O da yeryüzünde tutunabilecegim bir kaya parcasi bulmakla olur ancak. Somut bir plan.
PS DEGIL HEE BU ARADA: yukaridaki efso grafigi kiskananlar buyursun -> http://xkcdgraphs.com/
0 notes
Seneler sonra okuyunca "Ahhhhh, salakkkkk!" Diyeceğim şeyleri yazma kuşağına girmiş bulunuyoruz.
0 notes
Kişi nasıl yaşamış olursa olsun, hakkında en çok şey bildiği husus hayattır. Ama konuşan kim olursa olsun, kimi dinlerseniz dinleyin, hayat hakkında ileri geri konuşmaktan çekindiğini fark edeceksiniz. Bu hususta ancak en ağır tecrübelerin sahiplerine söz hakkı verilir. Ve bu, hayatın nasıl birşey olduğunu anlatmak için yeterlidir.
0 notes